kanğıltır, 1. saç safha halinde olan demir) ; teneke; 2. teneke kutu, saç parçası 3. bir balığın adıdır.
kanğıra- = kanğğıra; kanğırap başım manğ bolup, ne kılarım bilbedim: büsbütün şaşırdım, ne yapacağımı bilmedim.
kangırık, söylemesinde ve işitmesinde sakatlık, eksiklik olan (hımhım) kimse; kangırığı tütöp ketti: 1) burun içi kurudu; 2) mec. o şaşırdı.
kanğırış: kanğırış uk: gereği gibi duymamak; iyi işitememek; katın kalb aytpayt, kanğırış uğat ats. : kadın yalan söylemez, yalnız sonuna kadar dinleyemiyor (eski hayatta ev işleri ile meşgul olan kadın erkeklerin konuşmalarına kulak vererek, ancak bir kısmını duyardı) .