arbanğda- , dimdik dikilerek yürümek (diyelim, arık, uzun boylu adam veya gayet yüksek tekerlekli araba ve s. hakkında).
arbap, a. efendi; hâkim (âmir).
arbaş- , 1. karşılıklıca büyü yapmak; tehsir etmek (meselâ yılan veya herhangi bir diri varlık) ; 2.kavga etmek; karşılıklıca husumet beslemek; boy ölçüşmek; arbaşpay oturgula: kavga etmeden oturun!
arbaştır- , et. arbaş- tan; ceti kara koydu cılan menen arbaştır- : (halk inanışı) (yılan sokmasınakarşı bir ilâç olmak üzere) bir yılana yedi tane koyunu karşı koymak.
arbay I = arbak.
arbay- II, ürpermiş kılığa girmek; cürgömüş adamdın közüne arbayıp körünöt: örümcek insanın gözüne ürpermiş giib görünüyor; arbayıp- terbeyip : ürpererk, apışarak.
arbayınğkı, bir parça ürpermiş, dimdik dikilmiş; kolu arbayınğı tartıp sunuldu: parmaklarını açarak, elini uzattı.
arbayt- , ürpertmek; kolun arbaytıp: elini dimdik dikerek.
arbı- , büyümek; çoğalmak; işim arbıbay kaldı: istediğim kadar ve istediğim gibi yapamadım.
arbın, çok; pek çok , ekseriyet, büyük kısım; plândı arbın orundatuu: plânı fazlasiyle başarmak.