karabay, siyah leylek.
karabayır, saf kan türkmen atiyle bayağı attan doğan.
karac, a. tar. çiftçilerden, her harmandan üç koyun olmak üzere, alınan vergi, haraç.
karaacat, a.masraf, harç.
karaacatta- harcamak para sarfetmek.
karacatta’l-, sarfedilmek (para hak.)
karaçkı, korkuluk; koyun ağılı kenarına kurtları korkutmak için dikilen korkuluk.
karağan-, bir çeşit kısa ve dikenli çalı.
karağanduu, karağan’la (bk.) kaplanmış yer.
karağansı-, bakar gibi gözükmek.
karağat, siyah frenk üzümü gibi gözle, siyah gözler, siyah gözlü kadın; kızıl karağat: kırmızı frenk üzümü; börü karağat: amberbaris.
karağay, küknar, küknar ormanı; bay karağay: büyük, dallı budaklı küknar; karağay başı: orman bekçisi.
karağayçı, orman ağaçlarını kesen amele, odun kesen.
karağayluu, küknarı çok olan, küknar ağacı biten mahal, küknar ormanı; karağayluu too: küknarlı dağ.
Dostları ilə paylaş: |