|
|
səhifə | 986/1828 | tarix | 03.01.2022 | ölçüsü | 6,96 Mb. | | #48112 |
| ketmende-, bellemek.
kette, f. büyük; kocaman.
keybir, 1. kaçık (şuuru bozuk), yarı deli; 2. saçma-sapan şeyler söyliyen, zevzek.
keybire- = = kelcire- .
keyde, bk. keeII.
keyi-, kederlenmek; mugber olmak; keyip-kepçip: kederlenerek ve üzülerek.
keyikçeel, boyuna sızlanan.
keyip, keyp, a. 1. keyif, mizaç; keyi pi ketken: keyfi kaçmış; 2. kılık, şekil; uykusu açılmağan keyipi menen: uykudan gözlerini açmadığı halde; keyipi caman: görünüşü nâhoş; üydün keyipi ketken: evin rahatı kaçmış; ev nâhoş bir şekle girmiş.
keyipker, a-f. srk. personnage.
keyipten-, bir şekle, kılığa girmek; caktırbağan keyiptenip: beğenmeyenmeyen bir çehre göstererek.
keyipteniş- , müş. keyipten- ’ den.
keyiş I, müteessir etmek; keyişke sal-: müteessir etmek, hoşa gitmiyen bir iş yapmak; keyiş tart-: müteessir olmak; mugber olmak.
Dostları ilə paylaş: |
|
|