kıbala- , 1. çıkık sarmak (çıkan veya kırılan kemiği düzeltmek); 2. sakatlıkları veya eksiklikleri muayene etmek ve onların düzeltilmesi için çareler göstermek; 3. bir işi ustalıkla ve uzlukla yapmak.
kıbas, r. “kvas”: hububattan yapılan ve hareket teskin eden bir içecektir.
kıbıla, a. Müslümanların namaz kılarken doğruldukları cihet: kıble; tört cağı = = telegeyi tegiz (bk. telegey); kıbıla nama es. pusula; tört kıbılası tügöl cetim: hem annesi,
hem babası ölmüş öksüz; tört kıbıla tarapka folk. bütün dört cihete.
kıbılanama = = kıbıla nama (bk. kıbıla).
kıbılcı- , 1. bir işi ağır ve kırıtarak yapmak; 2. mütevazi ve çekingencesine hareket etmek.
kıbılcıt- , et. kıbılcı-’ dan.
kıbınğda- , 1. çabuk ve telâşla hareket etmek; 2. sık–sık göz kırpmak; közü kıbınğdayt: sık–sık göz kırpıyor; 3. gözleri gülmek; kubanıp turğanday kıbınğdağan közü dayım külümsüröp turat: sevinmiş gibi boyuna gözleri gülüyor.