kıcır, hırs, kin; kıcırı kaynadı: hiddetten kendinden geçti; hırslanıyor, kızıyor; kıcırların kaynattı: onların kızmasını, hırslanmasına sebep oldu.
kıcıra- , pek çok olmak, kaynaşmak; kıcırağankarğa: dünya kadar karga.
kıcırdan- , tevehhüre gelmek.
kıça- , israrla istemek; sen çok cerden kıcaysınğ: sen bulunmayan yerden (zamanda) istiyorsun.
kıçaştık, 1. bıktırıcılık; aç gözlülük; haset; kaçaştık kılıp, meniki dep, talaşa ketiçüü: aç gözlülük ederek, benimki diye iddiada bulunarak çekişti; 2. takılma: kusur araştırma.
kıçı I, 1. çamurdan ve rüzgârdan el ve ayaklarda husule gelen çatlaklar; butu-kolun kıçı baksan: bacakları ve elleri çatlak içinde; çor taman, kıçı kolduu: nasırlı ayak ve elleri çatlak içinde olan; 2. tabanlarındaki kir (yazmayak gezen adamlarda); kıçınğdı cuuçu! : ayak kirini yıkasana! ; kıçı kara konğuz: kap-kara tezekböceği; 3. nazlı, maymun iştahlı; her şeye takılan, her şeyden kusur arayan; anlaşmaya gelmiyen(başlıca, çocuk oyunlarında).