A I, taacüp haykırması; taaccüp veya memnuniyetsizlik edasiyle sual; 3


kündökü, mutat, adî, her gün vakti olan. kündölük



Yüklə 6,96 Mb.
səhifə60/90
tarix29.10.2017
ölçüsü6,96 Mb.
#19558
1   ...   56   57   58   59   60   61   62   63   ...   90

kündökü, mutat, adî, her gün vakti olan.

kündölük, günlük, hatırat.

kündöş, kuma ( bir adamın karıları biri – birine nisbeten kumadırlar ).

kündöştük, 1. rekabet, kumalık ( bir erkek yüzünden kadınlar arasındaki rekabet ) ; 2. ( kadın ) kıskançlığı.

kündük, 1. günlük, günlükçü; kündük kızmat: gündelikçi işi; 2. her gün vaki olan maişet kaygıları; kündük ömür: beş günlük ömür ( insan ömrünün mutat sıfatıdır ki ömrün kısalığını gösterir ) ; bir gündük : bir günlük; altı kündük : altı gün süren iş ; on kündük: on günlük, on gün süren iş.

kündükçü, gündelikçi.

kündüktö- , kündüktöp işte - : gündelikçi olarak çalışmak; cay aylarında kündüptöp cumuş kıldı: yaz aylarında gündelikçi sıfatiyle çalıştı.

kündüz, günüz; caman it kündüz üröt ats.: kötü köpek gündüzün havlar.

kündüzkü, gündüzün; kündüzün cana tünküsün : gece – gündüz, geceli- gündüzlü.

künes = = künös.

küngöy = = künğgöy.

künğ , köle kadın, cariye.

künğdük, köle kadının durumu.

künğgöy, güneşe bakan cihet, güneş tarafı, bir dağın cenup yamacı ; kara künğgöy : bir dağın karsız olan cenup yamacı.

künğgöylö - , güneşli tarafı tutarak yahut güneşli tarafa gitmek; künğgöylöp ket- : güneşli tarafa doğru gitmek; maldı künğgöylöp cay - : hayvanları dağın güneşe bakan (cenup) yamacında gütmek; kara künğgöylöp: dağın cenup, karsız tarafı boyunca.

künğgöylöt - , et. künğgöylötüp- ‘den; koydu künğgöylötüp otkozmok bolup aydap ketken: koyunları (dağın) güneşli yamacında otlatmak fikriyle sürüp götürdü.

künğgür : künğgür- künğgür: davul sesini taklittir; künğgür – dünğgür: boğuk sesler.

künğgürö- , boğuk sesler çıkarmak ; burun içinde mırıldanmak.

künğgürön - , boğuk sesle böğürmek, boğuk sesle mırıldanmak.

künğgüröt -, et. künğgöylö- ‘den ; koydu künğgüröt-: sağır etmek, sersemleştirmek.

künğk, boğuk sesi taklittir; künğk et-: (yavaş, boğuk bir tarzda) tars etmek.

künğkü ı, dedi – kodular; söz savlar (lakırdı ) .

künğkü- ıı, koku çıkarmak; atı burap, cez künğküp folk.: ıtır ve teneke kokusu dağıtarak.

künğkül, memnuniyetsizlikle mırıldanma, sızlanma; künğkül kılbay bar: mırıldanmadan git! ; künğkülmınğkıl sözdör: dedi- kodular.

künğküldö-, memnuniyetsizlik ifade ederek, burun içinden mırıldanmak.

künğküldök, hımhım,hımhımlık.

künğküldöş- , mırıldanmak; yalnız bazı ayrı- ayrı sesleri ve kelimeleri işidilecek tarzda söylenmek.

künğkülsüz, sızlanmadan, söylenmeden.

künğkülsüzdük, sızlanmazsızlık; mırıldanmazsızlık.

künğküü ı = = künğkü ı.

künğküü ıı, koku.

künğürt, donuk, açık olmayan, anlaşılmaz; künğürt süylö- : anlaşılmaz bir tarzda söylemek, burun içinde mırıldanmak; kanğırt – künğürt bk. kanğırt; künğürt tuman: bulanık sis.

künğürttö - , donuk, bulanık etmek.

künğürttön - , bulanmak, müphemleşmek.

künğürttük, donukluk, bulanıklık.

künkü, kün ‘den sıfat ismi (adjectif) dir; bu günkü künü keçeegi künküdön cakşıraak, ertenğki künü bolso, bugünkü künküdön cakşıraak, iştöögö üyrönüü kerek: bugün dünkünden, yarın ise bugünkünden daha iyi çalışmaya alışmak lâzımdır.

künö = = künöö; künöyüm : günahım, suçum; çaçımdan köp künöyyüm folk.: günahım başımdaki saçımdan daha çoktur.

künökör = = künöökör.

künölön- = = künöölön- .

künöm, f. ( bk. künö ) : günah, suç, cünha ; künööm : kabahatım.

künöökör, f. günahkâr, suçlu, mücrim.

künöökörçülük, günahkârlık, cinayet.

künöölön- , itham edilmek, kendisine bir suç isnat edilmek.

künöölöö, itham.

künöölüü, mezmum, günah sayılan; künöölüü iş: kötü iş, mezmum hareket.

künöösüz, günahsız, kabahatsız.

künös, künöz, güneştarafına bakan cihet ; künös cer: güneşin aydınattığı yer ; güneş gören mahal.

künsü- , güneş şualarının etkisine çarpmak; güneş şuaralarının tesiri yüzünden evsafını (başlıca tadını) değiştirmek (mes. kımız, yoğurt) .

künsüt- , et. künsü- ‘den.

künü, 1. tar. kuma, bir kocanın karıları biri- birine nisbeten; 2. rakip kadın.

künüçü, rakip kadın.

künüçülük, ( kadın ) kıskançlığı.

künülüş- , müş. künülö- ‘den.

künülö- , kıskanmak (kadınlar hakkında).

künülüş- , müş. künülö- ‘den.

künülöştük, kıskançlık, rekabet (kadınlar hakkında) .

künülük = = künüçülük.

künümdük, ( tübölük ‘ ün karşıtıdır) 1. bir gün için lâzım olan , muvakkat, daimî olmıyan, geçici; künümdük emes tübölük: muvakkat değil, ebedî; 2. her gün vaki olan: mutat ; künümdük turmuş: mutat hayat.

kününkü: terilgen paktalardı kününküsün- künü punktka ötkörüü kerek : bir gün içinde toplanmış olan pamukları aynı günde noktaya (merkeze) teslim etmek lâzımdır; kününkü tapkanıbız: bir gün zarfında kazandığımız; kününküsün kündö sarp kılıp atam: bir gün içinde kazandığımı aynı günde harcıyorum ( zor geçiniyorum ) .

küp, yahut ak küp 1. kuş yavrularının ilk ince tüyü; 2. teni yalnız ince tüylerle örtülü bulunduğu devirde kuş yavrusu.

küpçök, 1. (tekerlekte) poyra; 2. bir kabın adıdır; 3. mec. şişmiş, kabarık; küpçök bolup şişip ketti: pek fazla şişti.

küpkö, keçe evin sol yanında ( kapıya yakın bir yerde ) yeni doğan kuzular ve oğlaklar için ayrılan mahal.

küplöt, r. (kuplet) şarkı parçası, couplet.

küpö, es. yünden şilte yahut yastık.

küpsör, yahut küpsördöy: kalın, kalınca.

küptü, 1. hazımsızlık; 2. hazımsızlıktan mustarip olan; küptü bol-: hazımsızlıktan muztarip olmak; iç küptü bol- mec.: memnun olmamak, ancak memnuniyetsizliğini açıkça bildirmemek, içerlemek.

küpüldö- , gürültü yapmak, gürlemek.

küpüldöt- et. köpüldö- ‘den; küpüldötüp sok- : pat-pat vurmak, şiddetlice dövmek.

küpünğdö- , uğraşmak, meşgul olmak; sen özünğçö ele emine küpünğdöp atasınğ? : ne ile uğraşıyorsun? ne ile meşgulsün? .

küpür , yahut küpür söz: küfretme, gıyaben çekiştirme, dedi- kodular, sızlanma, mırıldanma.

küpürlö- , sızlanmak, dırlanmak.

küpürtkü = = küpür.

kür, 1. gür, tam kuvvetinde bulunma; kür cayloo: bereketli ve her şeyi mebzul olan yaylak; kür cer: münbit toprak; 2. kusursuz, eksiksiz olan; 3. tam refah ve kifayet durumu.

küküröpkö, r. kon. ( gruppirovka ) zümrelenme.

kürbüröpköçülük, kon. zümrecilik.

kürcök kon. = = krujok.

kürcünğdö- , 1. tümseklenmek, gerilmek ( mes. adaleler hakkında ); 2. faal, gayretli, çevik olmak.

kürcüy- , kaba ve yamrıyumru görüşünüşte bulunan ( mes. adaleli, tıknaz insan, hayvan yahut kaba kalın dokuma hakkında ) ; moyunu kürçüygön buka : boynu adaleli olan boğa.

kürdöldüü , günün meselesi olan; ilk sırada gelen, müstacel.

kürdürlö = = küldürö – .

kürgüçtö- , 1. bir işi elbirliği ile yapmak; el birliğiyle, küt halinde yahut kütleye ait olamk üzere, hareket etmek; 2. her yandan çevirmek suretiyle içeriye sürmek.

kürgüçtöl- , kalabalık halinde toplanmak; el kürgüçtölüp klubka tığılıpcatat: halık kulübe halinde akıyor.

kürgüçtöt- = = et. kürgüçtö-‘den; koylorun menen aldıma kürgü tötüp aydan keldi: koyunlarını top halinde benim yanıma sürüp getirdi.

kürgüy ! obaya sokmak istedşikleri zaman kuzuları böyle çağırırlar.

kürkö , 1. küçük baraka; 2. küçük oda, kulübe.

kürküçtö- = = kürgüçtö- .

kürküldö- , horlamak.

kürküldöt- , horlatmak, horlamıya icbar eylemek.

kürkürö- , 1. gürlemek, gürültü yapmak 2. horuldanmak ( domuz hakıkında ).

kürkürök, gürleyen; kürkürök sımap kim. patlayıcı civa.

kürköö, gürleme; kün kürküröö: gök gürlemesi.

kürküröt- , gürlemeyi mucip olmak; kürkürötüp cetip keldi: gürültü ile yetişti.

kürmö ı, kolsuz elbise; bolumduu kürmö ton kiyip folk. : güzel kolsuz kürk giyerek; kürmö şım: tulum biçimindeki çocuk elbisesi.

kürmö ıı, 1. kalmuk düğümü ile düğümlemek; 2. lokmayı dille bir iki defa çevirdikten sonra, çiğnemeden yutmak.

körmöçö = = kürmö ı.

kürmöçön, yalnız << kürmö >> giyerek ( onun üzerine hiçbir başka giyim giymeksizin ).

kürmük, kuş darısı; kurmak ( pirinç tarlalarında biten kötü ottur ).

kürmöl- , 1. dönmek; bir yandan öbür yana dönmek; 2. mec. bir şey söylemek teşebbüsünde bulunmak.

kürmöö, 1. kalmuk düğümiyle düğümleme; kıska cip, kürmöögö kelbeyt ats. kısa ip kalmuk düğümiyle düğümlenmez; 2. döndürme; bir yandan bir yana çevirme; tili kürmöögö kelbeyt: dili dönmüyor; iki kelimeyi bir araya getiremiyor.

kürö- , kürekle küremek; kar körü- : kar küremek.

kürök, kürek; ataş kürök: kömür küreği; kürökkö bok cokpu kürek; ataş kürök: kömür küreği; kürökkö bok cokpu yahut kürökkö bok tabılat ats. avm. : mal olsun da, müşterisi bulunur.

kürol- , mut. kürö-‘ den.

küröndü, 1. küremek suretiyle küme halinde konulan nesne; 2. kışın keçe evin etrafına kardan yapılan set.

kürönğ, koyu al ( at donu ).

küröö ı, f. rehin; rehine; küröögö koy- , rehin bırakmak; terhin eylemek.

küröö ıı, kürekle küreme; kış- küröö bk. kış.

küröökö, zırh, cebe.

küröş ı, güreş; küröş aç- : güreşe başlamak; tap küröşü: sınıf mücadelesi.

küröş- ıı, 1. hep beraber küremek; 2. güreşmek.

küröşçü, güreşçi, pehlivan; revolyutsiya küröşçülörü: inkılâp mücadeleceleri.

küröştör- ,güreştirmek, güreşmeye zorlamak.

küröşüü, güreşme.

küröt, küretmek, küremeye icbat etmek.

kürp ı, hindi.

kürp ıı : kürp- kürp: bir kayadan öbür kayaya düşen su sesini taklittir.

kürpönğ, kışın doğan kuzu ( bu adı ilkbaharda yani normal kuzulama başladığı zaman alır ) .

kürpüldö- , 1. gürlemek; ses çıkararak kaynamak, çağlamak; 2. gümbürdemek söverek üzerine atılmak; 3. mec. övünmek, farfaralık etmek.

kürs, kürsö, kesik ve keskin bir sesi taklittir ( mes. : kesik- kesik öksürmeyi, keskin kırbaç darbesini ); kürs- kürs cötöplüp: kırs-kırs öksürerek.

kürsönt kon. = = kursant.

kürsüldö- , pat diye düşmek, gürlemek.

kürsüldöş- , müş. kürsüldö- ‘den.

kürsüldöt- , et. kürsüldö- ‘den.

kürsün- , ağır ağır soluk almak, iç çekmek.

kürsünğrö- , hareketlerinde gayet şişmana benzemek.

kürsüy- , gayet kalın şekilde gözükmek; kürsüyüp kalınğ kiyinip alıptırsınğ: öyle kalın giyinmişsin, ki büsbütün şişmişsin.

kürt, kıtırtıyı taklittir; attın kürt- kürt çöp çaynağanı uğulat: atların kıtır- kıtır kuru ot çiğnedikleri duyulmaktadır.

kürtkü = = kürtük.

kürtük, kar yığını; çukurlarda ve alçak yerlerde yığılan kar birikintisi.

kürtüldö- , kıtırdamak.

kürtüldöt- , kıtırdatmak.

kürüç, f. pirinç: çaçma kürüç bk. çaçma.

kürügüü, kürüügüü, gürültü, gürleme; kürügüü çuu- çuu tüşüp kaldı: müthiş gürültü patırtı koptu; ızıçuu kürügüü: gürültü- patırtı.

kürüldö- , çağlamak, gürlemek ( hızlı akan büyük ırmak hakkında ) .

kürüşkö, ( r. krujka ) maşrapa.

kürzü, f. ağır topuz, gürz.

küsö- = = köksö ıı.

küsön = = küzön.

küş: küş- küş ( mes. demirci körüğünden çıkan ) şiddetli hava cereyanının çıkardığı kesik- kesik gürültüyü taklittir.

küşüldö- , burnundan sık- sık nefes almak, solumak.

küşüldöt- , et. küşüldö- ‘den.

küt- , 1. = = küy- ıı; 2. itina etmek; uğraşmak; mal kut- : hayvan gütmek; hayvan yetiştirmek, hayvan beslemekle meşgul olmak; ıyman kötöt: dindardır; konok küt: misafirlere bakmak, onlara izaz, ikram etmek; üy küt- : ev- bark sahibi olmak; malda da kütkö bir kıyal bolot: hayvanın da kendine göre, tabiatı ve düşüncesi vardır; cal küt: ( at hakkında ) tavlanmak; beyil küt bk. beyil 1.

küttür- , et. küt- ‘ten; dağı bir iş bar dep, al meni küttürdü: daha bir iş var diyerek, beni beklettirirdi.

küttürüü, işs. küttür- ‘den.

küttürüüçülük: kezek küttürüüçülük: sıra bekletme, sırasına bırakma.

kütül - , 1. beklenilmek; 2. = = kütün; kün murun kütülgöndör kıştı toğotkon cok: vaktı zamanında düşünülen kışı sezmediler bile.

kütüm, meşgale, bakım, güdüm.

kütümsüz, bakımsız, nezaretsiz, güdümsüz.

kütün-, meşgul olmak, hazırlanmak, lüzumlu tedbirleri almak, tetikte olmak.

kütünüü, işs. kütün- ‘ den.

kütür, kıtırtı ( mes. at arpa çiğnerken ).

kütürö- = = kürtüldö- .

kütüröt- , müş. kürtüldöt- ; kütürötüp çayna- : kıtırdatarak çiğnemek.

kütüş - , müş. küt- ‘ten.

kütüü, 1. bekleme; 2. bakım, güdüm; mal kütüü: hayvanlara bakma; hayvan yetiştirme; konok kütüü: misafirlere bakma, onlara izaz- ikram etme.

küü, hava, nağme, melodi; küügö sal- : bestesini yapmak; küü tart- : bir melodi çalmak; küügö kel- : 1) düzene gelmek, akort edilmiş olmak ( musiki âleti hakkında ); 2) canlanmak, kızışmak; bazar küügö keldş: pazar ( alış- veriş ) kızıştı; ala küü: 1) sarhoşluğun başlangıçı: 2) ihtilâf, nifak; erin küüsü db. dudak sinharmonizmi.

küüdürök = = töö tiken ( bk. tiken ).

küügüm, alaca karanlık; küügüm talaş: alaca karanlığın bitip, gecenin çökmeye başladığı zaman; küügüm kirdi: karanlık çökmeye başladı.

küügümdö- , karanlık çökmek.

küügümdön-, karanlıkla örtülmek, karanlık basmak, çökmek ( gece hakkında ); küügümdönüp şam canğan folk. : donuk bir surette mum yanmış.

küügümdöt- , karartmak, karanlık, müphem yapmak.

küüldö- , 1. tınlamak, uğuldamak; 2. intizamsızca ve yüksek sesle konuşmak.

küüldö- , 1. düzen vermek, akort etmek ( musiki aleti ); komuz küülö- : kopuza düzen vermek; 2. nişan almak; nayza küülöp al- : mızrakla saldırma vaziyeti al ! ; kanat küülö- : kanatı düzeltmek, germek; mec. serbest yaşamak, kışkırtmak, hevesini uyandırmak; baralı dep küülödü: gitmeye heveslendirdi; 4. kükremek ( inek, koyun hakkında ); 5. arzu ile yanmak, şiddetli arzu etmek.

küülön- , 1. gittikçe artan hızla hareket etmek; atalet (inertie) kanunu üzerine hareket etmek; küülönüp ketip cığıldım: ihtiyatsız hareket ederek, kendini tutamadı ve düştü; 2. kıçın kıçın giderek kuvvet toplamak ve harekete hazırlanmak; küülönüp- küülönüp uçup ketti: (kuş) önce gereği gibi hazırlandı ve uçtu gitti; 3. kuvvet toplamak, dinlenmek, istirahat etmek; küülönüp iştedim: kuvvet toplayıp çalıştım, gayretle çalıştım; ala küülön: endişeli ve intizar durumunda bulunmak.

küülöndür- , iyi bir duruma koymak, çeki- düzen vermek.

küülönt-, et.küülön- ‘den; sözünö kolun küülöntö sülöyt: sözlerine el hareketlerini uydurarak konuşuyor.

küülüü, düzgün muntazam, iyi durumda; küülüüsünğbü yahut küülüü- küçtüü cürösünğbü ( yahut turasınğbı ) ? : kendini nasıl hissediyorsun? , sıhhatın nasıl ? ; aman- esen, küülüü- küçtüü: tam sıhhatta; sağ- esen, keyfi tam yerindedir.

köydük, canım, sevgili; köydüğüm: canım, azizim.

küydülük: iç küydülük, bk. iç. ı.

küydür- ıı, yakmak, her yandan yakmak, acıtmak, incitmek; iç küydür-: kendisini unutacak derecede hiddetini mucip olmak, dos küydürö aytat, düşman küldürö aytat ats. : dost olan sert söyler, düşman ise, yumuşak söyler:

küydürgü, ( atlarda ) şarbon hastalığı.

küygültük, küsme, gücenme, can sıkıcı infial, kin, şeytanet.

küygültüktüü, incinmeyi mucip olan, şerir; özü küygültüktüü: lâfı acı ve iğnelidir.

küygüz-, 1. yakmak; dalı küygüz-: koyunu kürek kemiğine bakarak fal açmak; 2. aşk ateşini tutuşturmak, aşk ateşiyle üzmek.

küykö, şahin ( falco tinnunculus ) ; ala küykö mec. kavlayan, koparak dökülen.

küykölök, 1. çabuk kızan; küykölök adam: çabuk kızan adam; 2. dokunaklı, incitici; küykölök söz: dokunaklı söz.

küykölöktö-, sinirlenmek, heyecana gelmek, hırslanmak, kızmak.

küykölöktön- , (manaca) = = küykölöktö: küykölöktönös: aldırmaz, ihtirassız.

küykölöktöö, sinirlenme; iğbirar duygusu, hırslanma hissi.

küykül, ( karş. küypül ) 1. gayet küçük; 2. (rad.) küçük at; eki küykül bee bar eken (rad., v ) : gayet küçük iki tane kısrak varmış.

küylö- = = küülö.

küylön- = = küülön.

küymöl- , oyalanmak, alıkonulmak, duraklamak; küymölüp kaldım: beni alıkodular, geciktim; küymölböstön kayta kel: gecikmeden dönüver, çabuk dönüp gel; at küymölö tüşüp, cügürdü: at bir parça durakladı, sonra koştu.

kümölüş-, müş. küymöl- ‘den ; öz ara küymölüşüp kübürüşkön tabışı uğuldu: onların durakladıkları ve aralarında fısıldaştıkları duyuldu; işke küymölüşüp, baralbay kaldım: bir iş yüzünden geciktim ve gidemeden kaldım.

küymön- , 1. kendi üzerinde giyimi düzelterek silkmek; 2. bir yandan öbür yana dönerek yatmak, kımıldamak; kümönüp cattı: bir yandan öbür yana dönerek yattı.

küyöö, güveyi, damat, genç koca; küyöö bala: kendi karısının büyük hemşeresi, yahut onun yaşça büyük olan kadın akrabası karşısnda erkek; küyöö coldoş bk. coldoş.

küyöölü-, nişanlı kızı nişanlı delikanlı sıfatiyle ziyaret etmek ve onun yanında gecelemek.

küyörmön, acıyan, hayırhahlık gösteren.

küypölöktö- = = küypönğdö-.

küypönğdö-, 1. telaş etmek, uğraşmak, şurasını-burasını karıştırmak suretiyle meşgul olmak, ileri-geri yürümek; üydön çıkpay ele küypönğdöp atat: evden çıkmıyor boyuna evde bir şeylerle uğraşıyor; 2.yaranmak.

küypönğdöt-, et. küypönğdö-` den.

küypül-, 1. gayet arık, zayıflamış, tüyleri dökülecek derecede bitkin; 2. dağınık tüylü, perişan saçlı.

küyrök, dağlarda biten bir meyva ağacı yahut çilek çalısı.

küyşö-, 1. (gövdenin üst kısmı) büzülmek; dalı küyşöyt: kürek kemikleri hareket ediyor; mec. gayret ederek çalışıyor; 2. geviş getirmek; 3. dövmek; soku küyşö-: havanda dövmek.

küyşöl-, 1. gayri iradi ve anî hareketler yapmak, omuzlarını oynatmak; 2. geviş getirilmek; 3. dövülmek (havanda) .

küyşölüü, işs. küyşöl-`den.

küyşöt-, et. küyşö-`den.

küyük ı, 1. imtihan göstermek, merak etmek; 2. aşk ateşiyle yanmak; 3. solumak, nefes kesilmek (me. hızlı koştuktan sonra); tooğa çığam dep caman küyüktüm: dağa çıkayım derken nefesim kesildi.

küyül-, yanmak; küngö küyül-: güneşte yanmak.

küyümdü, uğraşan; küyümdüü cakını cok: hakkında uğraşacak yakını yoktur.

küyün-, muğber olmak, müteessir olmak; mınday kılğanına küyündüm: böyle yaptığına üzüldüm.

küyünçü, dert, keder, teessür.

küyüngüç, kaygılanan, merak eden, ihtimam gösteren.

küyününç, tasa, keder.

küyüş, biri-biriyle meşgul olmak; karşılıklı muhabbet beslemek; küyüşkön car: hem sevilen, hem seven yâr.

küyüt, teessür, keder, tasa, yas, gücenme; küyütün tartıp: (ona) acıyarak, (onun için) ruhen muzdarip olarak.

küyüttöş-, kederi paylaşmak.

küyüttöşlük, kederi paylaşma.

küyüttöşüü, işs. küyüttöş-`ten.

küyüttüü, kederli, tasalı, taslı, üzülen; canı sıkılan.

küyüü ı, yanma, yanış.

küyüü ıı, intizar, bekleme.

küyüüçü, yanan, yakılacak; küyüüçü materyal: yanan madde, yakacak mahrukat.

küz, güz, sonbahar; konğur küz: hazin güz.

küzdük, güzlük (ekin, ekim; güzün sürülmüş (tarla) , güzün ekilmiş (ekinler).

küzgü ı,güze ait; küzgü küçünğdü küyöönğö berbe ats. güzlük gücünü (yani, sonbahar işlerinin kızgın çağında iş hayvanlarını) damadına bile verme!

küzgü ıı, ayna; küzgübü, tarakpı?: bir çocuk oyununun adıdır (harf: ayna mı, tarak mı?).

küzgülön-, ayna gibi parlamak, parlak görünüşte bulunmak.

küzö-, kırkma (güzün koyun tüyünü); 2. kırkım (koyunların v.s. hayvanların yapağısının kırkıldığı mevsim).

küzön, yahut sasık küzön: kokarca (hayvan); aç küzön; küçücük bir hayvanın adıdır; aç küsönçö çınğırat: aç küzön gibi acı-acı bağırıyor.

küzör ı, f. 1. mahalle (bir şehrin, kasabanın bir kısmı); 2. küçük pazar, çarşı.

küzör ıı, intizar, içten gelen arzu.

küzötçü, bekçi.

küzük, çulha tezgâhında argacın ipliklerini kaldırmak için olan arzanî iki çubuk arasındaki iplikten ilmikler.

küzündö, güzün.

kvartira, r. mesken, daire.

L

laa = = ılaa.

laacı = = ılacı.

laanat = = naalat.

laboratoriya, r. labaratuvar.

lager, r. kamp, karargâh.

lakılda-: lakıldağan köp asker: hesapsız çok asker; el lakıldap bazarğa toldu: hesapsız çok halk pazara doldu.

lakıy-, uzun boylu, şişman, tıknaz ve sağlam olmak (insan hakkında).

lam = = ılam.

lampa, r. lamba.

lap: lap-lap bas-: ağır ve lap diye basmak.

lapay = = ılbbay.

lapılda-: ot lapıldap küyöt: ateş alev-alev yanıyor; lapıldağan calın: parlayan alev; kar lapıldap caap turat: lapa-lapa kar yağıyor.

lapıldat-, et. lapılda-`dan; topurakka izin kaltırıp lapıldata basıp: toprak üzerinde pat-pat basarak ve iz bırakarak.

Yüklə 6,96 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   56   57   58   59   60   61   62   63   ...   90




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin