A 'Kitabı-Mukaddes'i doğru okuyalım!'


vefasız - nankör, sadık değil vekar



Yüklə 0,59 Mb.
səhifə6/6
tarix24.07.2018
ölçüsü0,59 Mb.
#57470
1   2   3   4   5   6

vefasız - nankör, sadık değil

vekar - ağırbaşlılık

veli - başkasını kollayan ve büyüten

velinimet - çok büyük bir iyilik yapmış olan

velvele - kahırlı bir nağara, ağlayış

vergi - "данък"

verimli (-siz) - bol (az) meyvalı

vesaya - kanun, sıra, buyruk

vızıltı - sineğin çıkardığı sesine benzeyen ince ses

vicdan - duygu, "съвест"

vilâyet - (1) valinin çalıştığı yer (2) sancak

viran - bozuk, yıkılmış

virane - yıkık bir ev

vuku bulmak - meydana gelmek, olmak

vücut - ten, beden
Yaba - harmanı savurmak için bir kürek

yaban(i) - vahşi, kendiliğinden büyüyen

yabanıl - kırda yaşayan

yafta - yazı tahtası

yağız - kapkara renk (beygirler için)

yağma(lamak) - savaşta mal kazanmak, toplu halde hır-sızlık yapmak

yakarmak (-ış) - sesimi duyurmak, yalvarmak (dua)

yakınmak - ağlaşmak, şikayet etmek (değil: yakınlamak)

yakut - kıymetli bir taş

yalabık - parlak, şırlayan

yaltaklamak - bir kişinin ağzına bal sürmek, hoş sözlerle kandırmak

yamaç - bayır

yamamak - bir giysiyi tamir etmek

yandaş - ortak, arkadaş

yankı(lanmak) - "ехо"

yanılgı (yanılgıya düşmek) - yanlış düşünce

yanıt - cevap

yansıtmak - bir aynada gibi görmek, "отразявам се"

yapı - bina

yapım - ev kaldırma, inşaat

yapıt - eser, bir ustanın ya da yazarın yaptığı bir iş (resim, kitap, şarkı gibi)

(" 'Под Игото' İvan Vazov'un en çok tanınan yapıtıdır (eseridir).")



yaradan - herşeyi meydana getiren (yani: Allah)

yaradılış - yapılan herşey

yaraşmak - yakışmak, uygun olmak

yaratık - mahluk, canlı

yardakçı - yardımcı, suç ortağı

yaren(lik) - ahbap, dost, (dostça muhabbet)

yargı(lamak) - davalama(k)

yargıç - davalayan, hakem

yas - üzüntü

yasa - kanun, "закон"

yasal - kanuna uygun

yaşıt - aynı yaşta olan kişiler

yay - (1) ok atmak için kullanılan silah, "лък"

(2) kalkıp inen metal parçaları, "пружина"



yaygaracı - en ufak mesele için ortalığı karıştıran bir kişi

yedek - fazlalık olarak bulunan şeyler, "резерва"

yegane - biricik

yeğen - benim kardeşimin kızanı

yeğlemek - bknz.: tercih etmek, bir şeyi başka bir şeyden daha çok sevip seçmek

yekdiğerine - birbirini

yele - beygirin saçları

yelken (çekmek) - платно gemisi (gemi ile yola çıkmak)

yenilgiye uğramak - yenilmek, savaşı kaybetmek

yermek - bir kişi hakkında kötü konuşmak

yeşim - kıymetli bir taş

yetenek - kabiliyet, beceri, bir şeyi yapma kuvveti

yeti - güç

yetim - anasız babasız kızan

yetki - hak, otorite

yetkin - mükemmel, tamamlanmış, eksiksiz, "съвършен"

yıldırım - şimşek

yılmak - korkup vazgeçmek

yinelemek - tekrarlamak

yitirmek - bütün kaybetmek

yoklamak - araştırmak, saymak

yoksun - eksik

yoldaş - arkadaş, "другар"

yonma - yontulmuş

yora - yorum, tabir, açıklama

yorum - açıklama

yosun - denizde yaşayan yeşil ot

yozlaşmak - bozulmak, çürümek

yön - gidilecek taraf, istikamet "посока"

yöneltmek - yol vermek

yönetim (-mek) - güdücülük (yapmak)

yöre - etraf, bölge

yubil - sevinç ve serbest bırakma senesi (her elli senede bir)

yular - hayvanların ağzını kapatan bir şey, "оглавник"

yumru - deri üstünde toparlak leke veya çıban (değil: 'yumruk')

yunusbalığı - "делфин"

yurt - memleket

yurtsever - kendi vatanını sev-ip onun faydası için uğraşan kişi, İsa'nın zamanında İsra-il'de Romalılara karşı savaş-an teröristler kendilerine bu adını verdiler (bg: "зелот")

yurttaş - vatandaş

yüce(lik) - şanlı, (şan)

yüceltmek - şanlamak

yünelmek - yönelmek, bir yolu tutmak

yüzbaşı - bir subay, "капитан"

yüzkarası - ayıp ve utanılacak bir durum
Zabit - subay, "официр"

zafer - yengi, galibiyet,"победа"

zahir olmak - ortaya çıkmak, görünmek, belli olmak

zahire - toplanmış ekin

zahiren - (1) dışarıdan, dış görünüşü

(2) ezbere, "наизуст"



zalim - acımasız

zambak - "лилия"

zani (zaniye) - zina eden erkek (kadın)

zapt - sıkı tutmak, kontrol etmek, durdurmak

zaptı nefs - kendi nefsine hâkim olmak, kendi kendini kontrol edebilmek

zar - bir organı kaplayan ince deri

zarf - "плик"

zarfında - içinde

zarif - süslü, ince, kaba değil

zaruri - mutlaka lazım olan

zat - kişi

zebercet - bir kıymetli taş

zebun(luk) - zayıf(lık), kuvvetsiz(lik)

zedelenmek - yaralanmak, zaval görmek

zehir - otalak

zekâ - akıllılık

zeki - akıllı

zemin - yer, temel

zemmam - iftiracı,şer atan kişi

zevce - karı, eş, evli kadın

zıplamak - fırlamak

zırh - göğüsü koruyan demir

zift - katran

zincir - sincir

zira - çünkü

ziyade - daha fazla

ziyafet - büyük yemek, banket

ziynet - süs

zorlu - şiddetle, kavga ile

zorunlu(luk) - mecbur(iyet)

zufa otu - süpürge gibi bir ot

zuhur - ortaya çıkış, görünmek

zulmetmek - baskı yapmak

zulüm - baskı

zümre - grup, sınıf, kalabalık

zümrüt - kıymetli bir taş

zürriyet - nesil, soy, kuşak

- -

Yüklə 0,59 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin