A-uyun-u Ehbar-i Rıza a


BÖLÜM İMAM RIZA (A.S)’DAN KUM’DA



Yüklə 1,73 Mb.
səhifə44/46
tarix08.01.2019
ölçüsü1,73 Mb.
#92993
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   46

67. BÖLÜM

İMAM RIZA (A.S)’DAN KUM’DA

FATIMA BİNTİ MUSA B. CAFER (A.S)’I ZİYARET ETMENİN SEVABI

HAKKINDA HADİS



1-Babam (r.a.) Ve Muhammed b. Musa b. Mütevekkil Saad b. Saad’dan şöyle rivayet etmektedir:

Ben, İmam Rıza (a.s)’dan Musa b. Cafer (a.s)’ın kızı Fatıma (a.s)’ı ziyaret etmeyi sordum. İmam (a.s) bana şöyle buyurdu: Her kim onu ziyaret ederse cennetle mükafatlanacaktır.

68. BÖLÜM

İMAM RIZA (A.S)’I TUS’DA ZİYARET ETME KONUSU



Üstadım Muhammed b. Hasan (r.a.) Camia kitabında şu şekilde aktarmıştır. İmam Rıza (a.s)’ı Tus’da ziyaret etmek istediğim zaman, evden çıktığında gusül et; gusül ettiğin zaman da şu duayı oku: “Allah’ım beni, kalbimi temizle, sinemi genişlet. Seni övüp, sena etmeyi dilime akıt. Çünkü senden başka hiçbir güç ve kudret yoktur. Allah’ım sen bunu (güslü) günahlardan temizlenme ve hastalıklara ise şifa karar ver. Evden dışarı çıkmak istediğinde de şunu söylersin: “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Onun adı ve hükmü ile Allah’a ve Resulullah (s.a.a)’in oğluna doğru gitmek istiyorum. Allah bana yeter, Ona tevekkül ediyorum. Ey Allah’ım yüzümü sana doğru çevirdim, maksadım sensin. Senin yanında olanı istiyorum.

Dışarı çıktığın zaman evinin kapısında dur ve şunu oku: “Ey Allah’ım! Yüzümü sana doğrulttum, ailem, çocuğum, malımı ve bana vermiş olduklarını sana emanet ediyorum. Sana güveniyorum, beni perişan bırakma.

Ey yüzünü ona döneni perişan etmeyen! Vermek istediğini ümitsiz etmeyen, koruduğunu zayi etmeyen, Peygamber (s.a.a)’e ve onun Al-ine selat ve selam olsun. Beni de korumanla koru, çünkü senin koruduğun zarar görmez.”

Tus’a İmam Rıza (a.s)’ın yanına (salim olarak) vardığında gusül edip guslünde de şu duayı oku. “Allah’ım beni ve kalbimi temizleyip arındır...” Son kısmı ise şu şekildedir: “Ey Allah’ım! Senin emrine teslim, Peygamber (s.a.a)’in sünnetine tabi olup, bütün yarattığın, mahluklara şehadet vermekle dinimin güçlü, kuvvetli olacağını biliyorum. Ey Allah’ım! Onu benim için nur ve şifa karar ver. Gerçektende sen, herşeye kadirsin.”

En güzel elbiseni giyin. Yalın ayakla ağır başlı bir halde yürü. Tekbir (Allah-u Ekber), tehlil (la ilahe illallah) temcid (Allah’ı övgülerle) ederek hareket et.
Ziyaret Adabı

1-Ziyaretçinin mutahhar türbeye girmeden önce İmam (a.s)’ı iyice tanıması gerekir. bir rivayette şöyle geçiyor: ziyaretçi bir kimse “Arifen bihakkihi” olmalıdır. (yani ziyaret ettiği türbenin sahibinin Peygamber’in hak vasisi olan 12 Ehl-i Beyt İmamlarından olduğunu bilmesi ve buna inanması gerekir.)

2-Helal mal ile ziyarete gitmelidir. Çünkü haram bir lokma ile ne namaz kabul olur, ne de hac kabul olur ve ne de dua kabul olur.1

3-İmamı ziyaret etmekten hedefin ne olduğunu anlamalıdır.

4-Günahlardan uzak durmalı. Çünkü Allah Teala sadece takvalı kimselerin hayır amelini kabul etmektedir.2

5-Bilet ve nakliye vesilesi temin etme zamanı halka eziyet etmemeli, yalan söylememeli, kötü davranmamalı, diğerlerinin hakkını zayi etmemeli de ortak mallardan kötü istifade etmemelidir. Zira bunlar, mukaddes ziyaret yolculuğunu hakiki değerinden düşürmektedir.

6-Şunu bilmesi gerekir ki, eğer önceden bir insanı küçümsemiş ve onu yanına kabul etmemişse İmam (a.s;) da onu kabul etmeyecektir. Hz. Kazım (a.s)’ın imametliği döneminde saray veziri olan Ali İbn-i Yaktin İmam (a.s)’ın yanına geldiğinde İmam (a.s) onu kabul etmeyip şöyle buyurdu: “Niçin filan çoban seni görmeye geldiği zaman onu huzuruna kabul etmedin.”1

7-Mümkün olduğu kadar birlikte olduğu kimselere yardım etmeli ve onlara karşı iyilik yapmalı.

Bir toplulukla birlikte Resulullah (s.a.a)’in kabrinin ziyareti için Medine’ye giden müslümanlardan biri hastalandı ve evde kaldı. Bir kişi hariç geri kalan herkes onu bırakıp ziyarete gittiler. Bu durumu İmam Sadık (a.s)’a bildirdiler. İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Senin bakıcılığının sevabı, diğer dostlarının ziyaretinin sevabından daha fazladır.”

8-Halka hizmet etmeyi küçük görmemeli, arkadaşlara yardım etmenin özel mükafatı olduğunun farkında olmalı.

Bir grup insanlar Kabe’yi tavaf etmek için Mescid’ul Haram’a girip, eşyalarını arkadaşlarından birinin yanına bıraktılar. İmam (a.s) (bunu duyunca) şöyle buyurdu: “Başkalarının malını koruyanın mükafatı tavaf eden kimselerin mükafatından daha az değildir.”

9-Türbeye girmeden önce gusletmeli veya abdest almalı. Temiz elbise giyip koku sürmeli, huzur ve vakarla kısa adımlar atarak türbeye girmelidir. Öyle ki diğer kimselere bir zorluk çıkarmaksızın mutahhar kabrin kenarında durmalıdır;ama eğer diğerlerine zorluk ve eziyet çıkaracak olursa kabirden biraz uzakta durup İmam’ı ziyaret etmelidir.

10-Türbeye girerken “Sübhanellah”, “Allah-u Ekber”, “lailahe illallah” ve “Elhamdülillah” zikirleriyle Allah Teala’yı tesbih ve taktis etmeli, Muhammed (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’ine selavat göndermelidir.

11-Ayakta durduğu halde giriş izni talep edip İmam’ın yüce ilahi makam ve azametine teveccüh ederek manevi bir hal ve üzgün bir gönülle türbeye girmelidir.

12-Kabir ziyaret ederken İmam’ın hürmetine Allah Teala’dan istediği hacetleri göz önünde bulundurmalıdır.

İmam (a.s)’ın aşk ve sevgisiyle türbenin kapı ve duvarını öpmelidir. Bu yolu ona tanıtan geçmişlere ve alimlere dua etmelidir. İmamların hakkını tanıyacak evlatlar eğitmek için yüce Allah’tan yardım dilemelidir.

13-Ziyaretçi, dua kitaplarında masumlardan rivayet edilen ziyaretlerden birini, manasına dikkat ederek okumalı ve daha sonra “ziyaret namazı” kastıyla iki rekat namaz kılmalıdır; ondan sonra da Allah’tan mağfiret dilemeli, başkaları için dua etmeli ve kabir ziyaret etmelidir.

14-Mümkün olduğu kadar Kur’an okuyup sevabını İmam (a.s)2a hediye etmelidir. Anne-baba ve üzerinde hakkı olanlardan taraf ziyaret etmelidir.

15-Ziyaret sona erdikten sonra İmam (a.s)’la vedalaşmalı ve vedalaşırken Ehl-i Beyt İmamlarından rivayet edilen duaları okumalıdır.
Giriş İzni

Hz. İmam Rıza (a.s)’ın mutahhar türbesine girmek isteyen kimse girmeden önce giriş için şu izin duasını okumalıdır:

Allah’ım! Ben Peygamberinin evlerinin kapılarından biri önünde durmuşum; Sen’in salat ve selamın ona ve Ehl-i Beyt’ine oldun. Sen insanları izni olmaksızın o eve girmekten menetmiş ve şöyle buyurmuşsun; “Ey inananlar! Peygamber size girme izni vermedikçe onun evlerine girmeyin.”

Allah’ım! Şüphe yok ki ben bu kutsal şehitlik ve türbenin sahibinin hürmetine, hayatında olduğu gibi gıyabında da inanıyorum ve biliyorum ki senin Resulün ve halifelerin (Peygamber’inin vasileri olan masum imamlar) salat ve selam onların üzerine olsun. Senin indinde diri olduklarına ve rızıklandırdıklarına ve benim makamımı (kabirleri karşısındaki durduğum yeri) gördüklerine ve selamımın cevabını verdiklerine inanıyorum. Ama sen onların sözünü duymamak için kulağıma bir perde çekmişsin (sözlerini duymaktan beni alıkoymuşsun), buna karşılık onlara sırrımı açmak ve raz-u niyaz etmenin tadını anlamaya beni muvaffak kılmışsın.

Ya Rabbim! İlk önce senden izin istiyorum; sonra Resulünden (Allah’ın salatı ona ve Ehl-i Beyt’ine olsun) izin istiyorum; daha sonra halifen (Peygamberin varisi) olan bu İmam’dan ve bu mübarek buk’aya (mekana) vekil kılınmış meleklerinden izin istiyorum.

Ey Allah’ın Resulü! Bu mukaddes mekana girmeme izin veriyor musun? Ey Allah’ın hücceti! Gireyim mi? Ey Allah’ın mukarreb (Allah’ın dergahına yarın) ve bu mübarek Meşhed'de (mekanda) mukim olan melekleri! İçeri gireyim mi? Ey mevlam! İçeriye girmem için dostlarından her birine verdiğin en güzel izinlerden bana da ver. Eğer ben bu izine layık olmasam da sen izin vermeye layıksın.


Sonra mübarek dergahın kapısı öpüp içeri girmeli ve şöyle demelidir:

Allah’ın ismiyle ve Allah’ın yardımıyla, Allah’ın yolunda ve Resulullah’ın dini üzere (bu mekana ayak basıyorum); Allah’ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beyt’ine olsun.



Allah’ım! Beni bağışla, bana merhamet et ve tövbemi kabul eyle. Şüphe yok ki sen çok tövbe kabul buyuran ve Rahim’sin.”
İmam Rıza (a.s.)’ın Ziyaret namesi
Bismillahirrahmanirrahim

Şehadet ederim ki Allah’tan başka bir ilah yoktur; o birdir ve ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve resulüdür. O geçmiş ve gelecekteki bütün insanların efendisidir. Yine o bütün peygamber ve resullerin efendisidir.

Allah’ım! Kulun, resulün, peygamberin ve bütün yaratıklarının efendisi olan Muhammed’e (s.a.a.), Sen’de başka hiçbir kimsenin sayıp bitiremeyeceği bir salat (rahmet) gönder.

Allah’ım! Senin halis kulun ve resulünün kardeşi olan Emir’el-Müminin Ali İbn-i Ebi Talib’e rahmet gönder, onu ilmin (ve hikmetin)le bütün yaratıkların arasından seçtin ve mahlukatından istediğin kimselere rehber ve mesajını ulaştırmakla görevlendirdiğin kimselere yol gösterici, adalet üzere dini uygulayan ve bütün bunlara tanık ve insanlar arasında hakem kıldın. Allah’ın selam, rahmet ve bereketi onun üzerine olsun.

Allah’ım! Peygamber’inin kızı, velin olan Ali b. Ebu Talib’in eşi, cennet gençlerinin efendileri ve Peygamber’in iki torunu Hasan ve Hüseyin’in annesi Fatıma’ya, senden başka hiç kimsenin azametini kuşatamayacağı bir rahmet gönder; o Fatıma ki tertemiz, tahir, mutahhar, muttaki, arınmış, (rızana) razı, tezkiye bulmuş (günahsız) ve bütün cennet kadınlarından üstündür.

Allah’ım! Peygamber’in torunları, cennet gençlerinin efendileri, yaratıklarının içerisinde dinini koruyan, risaletine meb’us kıldığın kimselere yol gösterici, adaletinle dininin hakimi ve yaratıkların arasında hükmünün hakemi olan Hasan ve Hüseyn’e rahmet gönder.

Allah’ım! Kulun, yarattıklarının içerisinde dini ayakta tutan, risaletini ulaştırmakla görevlendirdiğin kimselere yol gösterici, adaletinle dinin hakimi ve mahlukatının arasında hükmünün hakemi ve ibadet edenlerin serveri olan Ali İbn-i Hüseyn’e rahmet gönder.

Ey Allah! Kulun ve yeryüzünde halifen olan ve Peygamberlerin ilmini açıklayıp izah eden Muhammed İbn-i Ali’ye rahmet gönder.

Ey Allah! Halis kulun, dininin velisi, bütün yaratıklarına hüccetin, sadık ve salih olan Cafer İbn-i Muhammed Sadık’a rahmet gönder.

Ey Allah! Salih kulun ve yaratıklarının arasında sözcün, hükmünle konuşan ve halkına hüccetin olan Musa İbn-i Cafer’e rahmet gönder.

Ey Allah! Has kulun ve dinin velisi olan ve adaletinle dinini ayakta tutan Sen’in ve kendi sadık babalarının dinine davet eden ve beğenilmiş (Allah’ın rıza makamına ermiş) olan Ali İbn-i Musa Rıza’ya senden başkasının saymaya kadir olmayacağı bir rahmet gönder.

Allah’ım! Has kulun ve velin olan, emrini ayakta tutan ve (marifet ve tevhid) yoluna davet eden Muhammed İbn-i Ali’ye (imam Cevab’a rahmet gönder)

Allah’ım! Has kulun ve dinini velisi (koruyucusu) olan Ali İbn-i Muhammed’e (İmam Hadi’ye) rahmet gönder.

Allah’ım! Emrinle amel eden, yarattıklarının arasında dinini ayakta tutan, Peygamberinin tarafından hakkı eda eden, hüccetin ve halkına şahidin olan keramet (ve lutfuna) muhtas kılınan, (insanları) senin ve resulünün itaatına davet eden Hasan İbn-i Ali’ye ve bütün o yüce zatlara salat ve selam gönder.

Ey Allah! Yarattığın insanların arasında dinini ayakta tutan hüccetin ve veline (Hz. Mehdi’ye ferecini (zuhurunu) ta’cil ederek, ona yardım olacak ve bizi dünya ve ahirette onunla beraber kılacak ebedi baki kalacak bir rahmet gönder; öyle kamil bir rahmet ki durmadan artsın.

Ey Allah! O yüce zatların sevgisi ve dostluğu vasıtasıyla dergahına yakınlık arıyorum. Onların dostlarını dost, düşmanlarını ise düşman biliyorum. Öyleyse onların vasıtasıyla dünya ve ahiret hayrını bana nasip eyle. Onların vesilesiyle dünya ve ahiret şerrini ve kıyamet gününün korkusunu benden uzaklaştır.

Sonra İmam Rıza (a.s.)’ın mezarının başı ucunda otu ve şöyle de:

Selam olsun sana ey Allah’ın velisi, selam olsun sana ey Allah’ın hücceti, selam olsun sana ey yeryüzünün karanlıklarında Allah’ın nuru, selam olsun sana ey dininin sütunu (direği.)

Selam olsun sana ey Adem safvetullah’ın (Allah’ın seçkin kulunun ilminin) verisi, selam olsun sana ey Nuh Nebiyullah’ın (hilminin) varisi, selam olsun sana Ey İbrahim Halilullah’ın varisi, selam olsun sana ey İsmail Zebinullah’ın varisi, selam olsun sana ey Musa Kelimullah’ın varisi, selam olsun sana Ey İsa Ruhullah’ın varisi, selam olsun sana ey Muhammed Resulullah’ın varisi.

Selam olsun sana ey Allah’ın velisi ve alemlerin Rabbini n Resulünün vasisi ve Emir’ül-Müminin’in varisi, selam olsun sana ey Fatımat-üz Zehra’nın varisi, selam olsun sana ey cennet gençlerinin efendileri olan Hasan ve Hüseyin’in varisi, selam olsun sana ey ibadet edenlerin ziyneti olan Ali İbn-i Hüseyn’in varisi, selam olsun sana ey önceki ve sonrakilerin ilmini açıklayıp izah eden Muhammed İbn-i Ali’nin varisi, selam olsun sana ey Sadık ve Salih olan Cafer İbn-i Muhammed’in varisi, selam olsun sana ey Musa İbn-i Cafer’in varisi.

Selam olsun sana ey sıddık ve şehid. Selam olsun sana ey (Peygamber’in) vasisi, salih ve müttaki.

Şehadet ederim ki şüphesiz sen namazı dosdoğru kıldın, zekatı verdin, marufa (iyiliğe) emir münkerden (kötülükten) nehyettin, yakin (ölüm) gelene kadar Allah’a ibadet ettin.

Selam olsun sana ey Ebe’l-Hasan’ir-Rıza. Allah’ın rahmet ve bereketi senin mukaddes ruhuna olsun.

İmam Rıza (a.s.)’ın Kısa Ziyaretnamesi

Allah’ım! Yeryüzünde ve toprağın altındakilere hüccet kıldığın, beğenilmiş, müttaki, münezzeh, sıddık ve şehid olan İmam Ali İbn-i Musa er-Rıza’ya, kamil, sürekli, aralıksız, ard-arda, arka arkaya olan bir rahmet gönder; öyle bir rahmet ki, evliyalarına gönderdiğin rahmetin en üstünü olsun.


Camiat’ül-Kebire Ziyareti
Merhum Şeyh Saduk “Men la Yehzuruh’ul-Fakih” adlı kitabında kendi senediyle Muhammed b. İsmail-i Bermeki’den Abdullah oğlu Musa en-Nahai’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: İmam Ali en-Naki’ye “Ey Resulullah’ın torunu! Sizden birinizi(n mezarını) ziyaret öğretin” dedim. İmam Ali en-Naki (a.s.) şöyle buyurdu: “Kapıya (mezarının bulunduğu türbenin kapısına) ulaştığında dur ve (ziyaret için) gusul yapmış bir halde şahadeteyni (kelime-i şahadeti) söyle, içeriye girip biraz daha ilerle, sonra kısa adımlar atarak vakarlı bir halle biraz daha ilerle, sonra durup tekrar otuz defa “Allah-u Ekber” de; sonra (biraz daha ilerle ve) mezara yakın bir yerde durarak kırk defa daha “Allah-u Ekber” de ve böylece yüz tekbiri tamamla ve sonra şöyle de:
Bismillahirrahmanirrahim

Selam olsun size ey Peygamber’in Ehl-i Beyt’i, risalet’in karargahı, meleklerin uğradığı kimseler vahyin iniş y er, rahmet madeni, ilim hazinelerinin kaynakları, hilimin nihayeti, bağışın kökü, ümmetlerin yöneticileri, iyilerin mücevheri, seçkinlerin direği, kulların önderleri, beldelerin temel taşları, iman kapıları, Rahman’ın emanetdarları, Peygamber’in öz soyu, ilahi elçilerin göz nuru ve Resullerin yakınları; Allah’ın rahmet ve bereketi sizin üzerinize olsun.

Selam olsun sizlere ey hidayet imamları, karanlıkların nurları, takvanın parlak nişaneleri, kamil akıl ve bilinç sahipleri, halkın sığınakları, Peygamberlerin varisleri, üstün örnekler, güzel davetçiler, Allah’ın dünya ve ahiret ehline ve ilk mahluklara olan hüccetleri; Allah’ın rahmet ve bereketi sizin üzerinize olsun.

Selam olsun sizlere Ey Allah’ı tanımanın yolları ve Allah’ın bereketinin odakları, Allah’ın hikmetinin kaynakları, Allah’ın sırlarının koruyucuları, Allah’ın muhafızları ve Peygamber’in vasileri ve Resulullah’ın soyu; Allah’ın rahmet ve bereketi sizin üzerinize olsun.

Selam olsun insanları Allah’a davet eden imamlara, rızasının kılavuzlarına, emrinde bulunanlara, muhabbetinde son mertebeye erişenlere, ihsanla tevhidine sarılanlara, emir ve nehiylerini aşikar kılanlara ve emrine uyup Hak’tan önce bir şeyi dile getirmeyen tertemiz kullara; Allah’ın rahmet ve bereketi sizin üzerinize olsun.

Selam olsun (Hakka’a) davet eden imamlara ve hidayetçi olan önderlere ve koruyucu ve destekçi velilere.

Selam olsun siz zikir ehline, emir sahiplerine, Allah’ın yeryüzünde seçtiği halifelerine, O’nun seçkin kıldığı kendi hizbine, O’nun ilim çeşmelerine, O’nun hüccet ve nuruna, Allah’ın rahmet ve bereketi sizin üzerinize olsun.

Allah’ın kendi hakkında şehadet ettiği gibi (ben de) şehadet ederim ki, Allah’tan başka bir ilah yoktur, o tektir ve ortağı yoktur; nitekim melekler ve ilim sahibi yaratıkları da buna şehadet etmekteler.

O’ndan başka bir ilah yoktur; O güçlü ve hikmet sahibidir. Şehadet ederim ki, Muhammed O’nun seçkin kulu ve beğenilmiş elçisidir. Onu hidayet ve hak din üzere ve bütün dinlere galip gelsin diye göndermiştir; müşrikler bunu istemese de.

Yine şehadet ederim ki, sizler değer ve hidayet sahibi masum imamlarsınız, Allah’a yakınlaştırılmış muttaki, sadık, seçkin ve O’na itaat eden, O’nun emrini tamamen yerine getiren, O’nun iradesine uyan, ikramını kazanan önderlersiniz. Allah sizi bilerek seçmiş ve gaybının bilgisini size bahşetmiş, sırrını bilmekle sizi seçkin kılmış ve kendi kudretiyle sizi değerlendirmiştir. Kendi hidayetiyle size izzet kazandırmış ve kendi burhanıyla (mucize ve kerametleriyle) sizi özgün kılmıştır, kendi nurunu size bahşetmiş ve kendi ruhuyla sizi desteklemiştir, yeryüzünde sizlerin halife olmanızı kullarına hüccet ve dinine yardımcı olmanızı, sırrını koruyanlar, ilmini taşıyanlar ve hikmetinin emanetdarı, vahyinin açıklayıcıları, tevhidinin erkanı, yaratıklarına şahitler, kullarına nişaneler, beldesinde ışık ve yoluna delil olmanızı istemiştir.

Allah sizleri sürçmelerden korumuş ve fitnelerden emanda kılmış, kirlerden temizlemiş ve her türlü pisliği sizlerden uzaklaştırmış, sizleri tertemiz kılmıştır. Siz de O’nun yüceliği karşısında tazim ettiniz, şanını yüce bildiniz, nimetini övdünüz ve O’nu sürekli andınız, ahdini muhkemleştirip pisliği sizlerden uzaklaştırmış, sizleri tertemiz kılmıştır. Siz de O’nun yüceliği karşısında tazim ettiniz, şanını yüce bildiniz, nimetini övdünüz ve O’nu sürekli andınız, ahdini muhkemleştirip kulluk bağını sağlamlaştırdınız ve O’nun rızası için açık ve gizlide müminlerin hayrına çalıştınız; hikmet ve güzel öğütle O’nun yoluna çağırdınız; O’nun rızası yolunda nefsinizden geçtiniz ve O’nun muhabbeti uğruna uğradıklarınıza sabrettiniz.

Namazı dosdoğru kılıp zekatı verdiniz, marufu emredip münkerden sakındırdınız, Allah uğruna hakkıyla cihad edip O’nun davetini ilan ettiniz; farzlarını açıkladınız ve hadleri (şer-i hüküm ve cezaları) ikame edip belirlenen hükümlerini beyan ettiniz; sünnetine uyup O’nun rızasına yöneldiniz, kaza ve tekdiri O’na bıraktınız, geçmiş peygamberleri tasdik ettiniz. Öyleyse sizi bırakıp başkasına yönelen azar; size sarılan Hakk’a kavuşur, hakkınız çiğneyen ise zevala uğrar.

Hak sizinledir ve sizdedir, sizdendir ve size yöneliktir, siz hakkın sahibi ve kaynağısınız.

Peygamberlik mirası sizdedir, halk sizin kapınıza gelir ve onların hesabı sizin üzerinizdedir. Hakkı batıldan ayıracak kesin hüküm sizin yanınızdadır; Allah’ın nişaneleri sizdedir, O’nun hükümlerini bildirecek olan sizsiniz, O’nun nuru, açık delili sizin yanınızdadır. Emri size açıklanmıştır.

Size dost olan Allah’a dost olur ve size düşman kesile Allah’a düşman kesilir. Sizi seven Allah’I sever, size karşı kin besleyen Allah’a kin besler. Size sarılan Allah’a sarılır. Sağlam yol ve fena yurdunun şahitleri ve beka yurdunun şefaatçileri sizsiniz. Kesintisiz rahmet, korunmuş nişane, mahfuz emanet ve insanların imtahan edildikleri kapı sizsiniz. Kim size geldiyse kurtuldu ve size gelmeyen helak oldu.

Siz, Allah’a doğru çağırıyorsunuz ve O’na yönlendiriyorsunuz, O’na iman edip O’na baş eğiyorsunuz, O’nun emrine uyup yoluna halkı irşad ediyorsunuz ve O’nun sözüyle hüküm veriyorsunuz.

Sizinle dostluk bağı kuran saadete erir ve size düşman olan ise kurtuluş yüzü görmez, sizi inkar eden hüsrana uğrar ve sizden ayrı düşen sapıklığa düçar olur; size sarılan kurtulur, size sığınan, güven kazanır, sizi tastik eden selamete kavuşur, size uyan hidayete erişir; size tabi olanın cennettir yeri, size karşı gelenin cehennemdir yuvası; sizi inkar eden küfre sapar, sizinle harbeden şirke düşer, sizi reddeden cehennemin en alt tabakasında yanar.

Şehadet ederim ki, bu ilahi irade önceden var adı ve bundan sonra da var olacaktır.

Şehadet ederim ki, sizlerin ruhlarınızın ve nurlarınız birdir, tertemiz ve paksınız ve hep birbirinizdensiniz; Allah sizler nur olarak yarattı ve arşın etrafına yerleştirdi, sonra Allah bizlere ihsanda bulunup, minnet edip, yücelmesini ve kendi isminin anılmasını istediği evlere yerleştirdi sizler. Bizlerin size salat göndermemizi ve sizlerin velayetinizi taşımak nimetini yaratılışımız için esenlik ve nefsimiz için temizlik ve bizler için arınma ve günahlarımız için keffaret kıldı. Böylece bizler Allah indinde sizlerin faziletlerini itiraf edenler ve sizlerin ilahi makamınızı tastik edenler olarak tanıdık.

Allah’tan, sizleri hiçbir kimsenin ulaşamayacağı ve kimsenin sizinle yarışamayacağı ve erişmeyi arzu edemeyeceği keramet kazananların en üstün mertebesine ulaştırmasını ve mukarreblerin en mükemmel makamına ulaştırmasını istiyorum. Öyle ki, sizin imamet makamınızın yüceliğini, mevkinizin azametini, şanınızın üstünlüğünü, nurunuzun tamlığını, menziletinizin güzelliğini, makamınızın sebatını, yerinizin şerefini Allah indindeki mertebenizi O’nun yanındaki değerinizi, O’na olan özelliğinizi ve O’na yakınlığınızı tanımayan, bilmeyen hiçbir mukarreb melek ve mürsel peygamber kalmasın. Bu makamınızı şahid, ne bir alim, ne bir cahil, ne bir mümin, ne bir facir, ne bir inat eden tağut, ne bir azgın şeytan ve ne de mertebeler arasında bilinç sahibi bir mahluk kalmasın. Babam ve annem, ailem, malım ve yakınlarım size feda olsun; Allah’ı ve sonra sizleri şahid kılıyorum ki, ben size ve sizin inandıklarınıza iman etmişim, sizin düşmanınıza karşıyım ve sizin reddetiğiniz şeyleri ben de reddediyorum, sizin makamınıza arifim, size karşı gelenlerin sapıklıkta olduklarını biliyorum. Sizin dostlarınızın dostuyum, düşmanlarınızın düşmanıyım; sizin hakkınıza riayet edene ben de riayet ederim, sizinle savaşanla savaşırım, sizin hak bildiğinizi hak bilirim, sizin batıl bildiğinizi batıl bilirim; size itaat ediyorum, hakkınıza arifim ve faziletinizi ikrar ediyorum. İlminizi taşıyorum, ahdinize bağlıyım, sizlerin makamına inanıyorum, gelişinize iman ediyorum, dönüşünüzü tastik ediyorum, dönüşümüzü tastik ediyorum, emrinizi bekliyorum, devletinizin arzusundayım, sözünüze bağlıyım, emrinize amel ediyorum, sizlerce iltica etmişim, ziyaretinize gelmişim, kabirinize sığınmışım. Sizi Allah azze ve celle indinde kendime şefaatçi kılmışım, sizin hürmetiniz için Allah’a yakın olmak istiyorum, her zaman her işimde kendi hacetlerimin, isteklerimin reva olması için sizleri (Allah huzurunda) aracı, kılmışım; sırrınıza ve aşikar makamınıza iman etmişim, sizler hazır olanınıza da ve gaybette olanınıza da evvel ve sonuncunuza da iman etmişim ve bütün işleri sizlere havale etmişim, bütün hallerimde sizlere boyun eğmişim, kalbim sizlere teslim olmuştur; görüşüm size tabidir ve yardımım sizin için hazırdır. Umudum şudur ki, Allah sizin vasıtanızla dinini ihya eder ve sizleri kendi istediği günlerde geriye çevirir ve adaleti ikame etmek için sizleri yeryüzünde galip kılar. Ben sizinleyim, size desteğim, sizden başkasıyla değilim. Sizlere inanmışım ve sonuncunuzu da ilkinizi sevdiğim gibi severim.

Sizin hakkınızı inkar eden, velayetinizden çıkan ve mirasınızı gasbeden, sizler hakkında şüpheye düşen ve sizden ayrılan düşmanlarınızdan, tağuttan ve şeytandan ve onların zalim hiziplerinden Allah’a sığınıyorum, sizin dışınızda her vasıta ve önderden ateşe çağıran imamlardan O’na sığınırım.

Allah’tan istiyorum ki, yaşadığım müddetçe beni sizin velayetiniz, muhabbetiniz ve deniniz üzerine sabit kılsın ve size itaat etmeye beni muvaffak etsin ve sizin şefaatinizi bana nasip etsin ve beni sizin en seçkin dostlarınızdan, sizin davetinize uyanlardan, sizin izinizi takip edenlerden, yolunuzdan gidenlerden, hidayetinizle hidayet bulanlardan, zümrenizde mahşere gidenlerden, dönüşünüzde dönenlerden, davetinizde mevki kazananlardan ve huzur döneminizi görenlerden, sizin güçlü döneminizde eli açık olanlardan ve sizi görmek şerefine kavuşanlardan etsin.

Babam, annem, nefsim, ailem ve malım sizlere feda olsun!

Allah’a kavuşmak isteyen size gelmelidir, tevhidi bilenler bunu sizden öğrenir, O’na yönelmek isteyen sizin kapınıza gelir.

Ey benim mevlalarım! Sizin güzelliklerinizi söylemekle bitiremem, sizi methetmekle hakkınıza varmam, sizin vasfınızı söylemekle değerinizi açıklayamam, sizler seçkinlerin nurusunuz, iyilerin hidayete eriştirenlerisiniz ve Allah’ın hüccetlerisiniz; Allah sizinle yaratılışı başlatmış ve sizinle de bitirecektir. Sizin sebebinize Allah yağmur yağdırır ve sizin hürmetinize Allah göğün yere düşmesini önler meğer kendi izni olsun ve sizin hürmetinize Allah zorlukları giderir ve müşkülleri bertaraf eder; sizin indinizdendir elçilerin indirdiği ve meleklerin getirdiği hükümler sizin yanınızdadır. Ruh’ul-Emin (Cebrail) sizin ceddinize (Hz. Ali aleyhisselam’ın ziyaretinde “ceddinize” yerine “kardeşine” kelimesi söylenir) inmiştir Allah hiçbir kimseye vermediği makamı size vermiştir; her şerefli sizin şerefiniz karşısında boyun eğer ve her büyük size itaat eder, her güçlü size, faziletiniz için huzu eder ve her şey size nazaran hakirdir, yeryüzü sizin velayetinizle kurtuluşa erişilir, sizin vasıtanızla Allah’ın rızasına kavuşulur ve sizin velayetinizi inkar edene Allah gazap eder.

Babam, annem kendim, ailem ve malım size feda olsun, sizin anınız diğer anılarla, isimleriniz diğer isimlerle, bedeniniz diğer bedenlerle, ruhunuz diğer ruhlarla, eseleriniz diğer eserlerledir ve kabirlerinizin diğer kabirlerin yanısıradır; oysa sizin isimleriniz ne tatlıdır! Ve nefisleriniz ne değerli ve makamınız ne büyük, mertebeniz ne yüksek ve ahdiniz ne de sağlamdır! Ve va’dınız ne de doğrudur, kelamınız nurdur, emriniz olgunluk, vasiyetiniz takvadır, işiniz hayır, adaletiniz ihsan, yaratılışınız kerem ve büyüklük; şanınız hak, doğruluk ve yumuşaklıktır; sözünüz kesin hükümdür, görüşünüz ilim, hilim ve bilinçtir (yakindir.)

Hayırdan söz edildiğinde, hayırın başlangıcı kökü, dal, kaynağı, barınak ve sonucu sizin olduğunuz görülür.

Babam, annem ve kendim size feda olayım; sizi nasıl öveyim ve karşılaştığınız güzel imtihanları sayayım; Allah sizin sebebinizle bizi zilletten çıkardı, kederlerimizi giderdi, helak olmanın ve ateşin eşiğinde iken bizi kurtardı.

Babam, annem ve kendim size feda olayım; Allah sizin velayetinizin sayesinde bize dinin nişanelerini öğretti ve dünyadaki bozukluklarımızı düzeltti. Sizin dostluğunuz sayesinde büyük tevhid nimeti tamamlandı ve tefrika yerine kaynaşma oldu. Sizin velayetiniz sebebiyle farz itaatler kabul olur ve Kur’an’da vacip kılınan dostluk dize aittir. Yüksek dereceler, övülmüş makam ve Allah azze ve celle indinde belirlenmiş yer, büyük mertebe ve kabul olan şefaat size aittir. Ey Allah’ım! Biz, nazil ettiğine iman ettik ve resulüne uyduk; bizi tanıdıklardan yaz. Ey Rabbimiz! Bizi hidayet ettikten sonra kalbimizi batıla doğru eğme, kendi indinden bize rahmet ihsan et, gerçekten sen çok bağışlayansın. Rabbimiz her türlü eksiklikten uzaktır, rabbimizin vaadı mutlaka gerçekleşir.

Ey Allah’ın velisi; benimle Allah azze ve celle arasında öyle günahlar var ki, sizin rıza ve hoşnutluğunuzun olmasa asla bağışlanmaz. Öyleyse sizi kendi sırrına emin kılan, halkın işlerinde sizi önder kılan, itaatinizi kendi itaatine dahil eden Allah’ın hakkı hürmetine benim günahlarımı bağışlamasını isteyin ve benim şefaatçilerim olun. Ben size itaat edenim, kim size itaat etse Allah’a itaat etmiş olur ve kim de size karşı gelse Allah’a karşı gelmiş olur, sizi seven Allah’ı sevmiş olur ve size buğzeden Allah’a buğzetmiş olur.

Allah’ım! Eğer ben Muhammed ve onun seçkin ve beğenilmiş Ehl-i beyt’inden sana daha yakın olan birisini bilseydim onu sana şefaatçi kılardım. Öyleyse kendi üzerine farz kıldığın onların hakkı hürmetine Sen’den istiyorum ki beni, onları ve onların haklarını tanıyanlardan kıl ve onların şefaatiyle merhamete kavuşanlardan kıl. Sen merhametlilerin en merhametlisisin. Ey Allah! Muhammed ve onun pak Ehl-i Beyt’ine rahmet ve çok selam gönder. Allah bize yeter, O ne güzel sahiptir.

Yüklə 1,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   46




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin