8. BÖLÜM
MUSA BİN CAFER (A.S)'IN VEFATINI DOĞRULAYAN RİVAYELER
(Sekizinci Bölüm 10. Hadisi kapsamakta ve İmam Musa Kazım (a.s)’ın hayatta olmayıp vefat ettiğine delalet ediyor.
Merhum Şeyh Saduk (r.a) bu hadisleri “vakfiye” Mezhebinin reddi için yazmıştır. Vakfiye Mezhebi İmam Musa Kazım (a.s)’ın yaşadığına ve imametin imam Rıza (a.s)’a ulaşmadığına inanıyorlardı. Günümüzde bu mezhepten eser kalmamıştır. Bu sebepten dolayı bu baptaki hadisleri zikr etmeye gerek duymadık.)
9. BÖLÜM
HARUN REŞİD'İN, İMAM MUSA BİN CAFER (A.S)'I ZEHİRLE ŞEHİT ETMESİNDEN SONRAKİ GÜNLERDE RESULULLAH'IN EVLATLARINDAN ÖLDÜRDÜĞÜ KİMSELER DIŞINDA BİR GECE İÇİNDE TOPLU KATLİAM GERÇEKLEŞTİRDİĞİ OLAY
1- Yaşlı birisi olan Ubeydullah el-Bezzaz en-Nîşaburî şöyle diyor: "Humeyd bin Kahtaba et-Tâi et-Tûsi ile aramızda bir muamele vardı. Bundan dolayı bazen yanına giderdim. Benim gelme haberim ona ulaştığında beni hemen yanına çağırttı. Benim üzerimde yolculuk elbisesi vardı, henüz değiştirmemiştim. Ramazan ayında öğle namazı vaktinde yanına gitmiştim. Onu içerisinde su akan bir evde gördüm. Selam verip oturduğumda leğen ile ibrik getirdiler. O ellerini yıkadı, sonra bana da ellerimi yıkamamı söyledi. Sofra açıldı, ben de Ramazan ayında oruçlu olduğumu unutmuştum. Hatırladığımda elimi sofradan çektim. Humeyd; neden yemiyorsun, diye sorduğunda şöyle cevap verdim: Ey emir! Bu ay Ramazan ayıdır. Ben hasta değilim ve yemek yemem için de herhangi bir sebep yoktur. Herhalde sizin için bir özür vardır ki yemek yiyorsunuz.
Bu sözüme karşılık şöyle dedi: Benim için yemek yememe sebep olabilecek herhangi bir özür yoktur. Üstelik sağlığım da yerindedir. Sonra gözlerinden yaşlar aktı ve ağladı. Yemek yedikten sonra "Sizi ağlatan nedir?" diye sordum. Cevabında şöyle dedi: Harun Reşid Tus'da olduğu zaman, gecenin bir vakti, birisini göndererek "Emirelmüminine icabet et!" Diyerek beni çağırdı. Oraya vardığımda yanında yanan bir mum ve kınından çıkmış yeşil bir kılıç gördüm. Karşısında ise kölesi (ayakta) bekliyordu. Ben de onun karşısına geçtiğimde başını bana doğru kaldırarak şöyle dedi: Emirelmüminine karşı itaatin nasıldır? Ben cevabında: Malım ve canımla (hizmetindeyim), dedim. Başını aşağı eğdi ve sonra eve dönmem için izin verdi. Eve vardığım zaman (kısa bir süre sonra) görevlisi tekrar yanıma gelip "Emirelmüminine icabet et!" Dedi. Ben kendi kendime şöyle dedim: Herhalde o beni öldürmeye niyetlenmiş, beni görünce de utanmıştı. Tekrar yanına gittim. Başını bana doğru kaldırarak şöyle söyledi: Emirelmüminine olan itaatin nasıldır? (Bu kez) cevabında; malım, canım, ailem ve çocuklarımla (itaat ederim) dediğimde güldü, sonra tekrar dönmem için izin verdi.
Eve döndüm. Kısa bir süre geçmeden yine görevlisi gelip aynı şekilde (Emirelmüminine icabet et!) diye beni çağırdı. Ben tekrar Harun'un yanına gittim. O yine aynı halindeydi. Başını bana doğru kaldırıp tekrar seslendi: Emirelmüminine olan itaatin nasıldır? Ben bu defasında şöyle dedim: Canım, malım, ailem, çocuklarım ve dinimle (itaat ederim). Harun gülerek bana şöyle dedi: (O zaman) al bu kılıcı ve hizmetçinin sana emrettiği şeyleri yerine getir!
Hizmetçi kılıcı alıp bana vererek kapısı kilitli bir eve götürdü. Kapıyı açtığı zaman o evin ortasında bir kuyu, (etrafında ise) üç tane kilitli oda vardı. O kapılardan birisini açtığında, içerisinde saçları uzamış kâküllü yirmi tane zincirlerle bağlanmış yaşlı, genç (erkek) gördüm
Hizmetçi bana: Emirelmüminin bunları öldürmeni emrediyor, dedi. Bunların hepsi Fatıma ve Ali (a.s)'ın soyundan olan "seyit" evlatları idi. Onları bir bir çıkarıp bana getiriyor, ben de boyunlarını vuruyordum. Sonuna kadar hepsinin boynunu vurdum. Köle ise bu ceset ve kafaların hepsini (evin ortasında olan) o kuyuya attı. Daha sonra başka bir odanın kapısını açtı. Orada da Fatıma ve Ali (a.s)'ın soyundan olan zincirlerle bağlanmış yirmi tane seyit vardı. (Köle) bana: Emirelmüminin bunları da öldürmeni istiyor, dedi. Onları yine tek tek getirdi, ben de sonuna kadar hepsinin boyunlarını vurdum. (Köle) üçüncü odanın da kapısını açtı. Orada da aynı şekilde, Fatıma ve Ali (a.s)'ın evlatlarından zincirlere çekilmiş yirmi tane erkek vardı. Hizmetçi bana: Emirelmüminin bunları da öldürmeni emrediyor, dedi. (Köle) onları da tek tek getiriyor, ben de boyunlarını vuruyordum. O daha sonra cesetleri kuyuya atıyordu. Bu şekilde ondokuz tanesini öldürmüştüm, onlardan yalnızca yaşlı, uzun saçlı birisi kalmıştı. Bana şöyle dedi: Ey uğursuz adam! Allah seni kahretsin! Kıyamet günü ceddim Resulullah'ın yanına getirildiğinde nasıl bir mazeretin olacaktır? Oysa sen, Ali ve Fatıma (a.s)'ın evlatlarından olan altmış kişiyi öldürdün. (O zaman bunları duyduğumda) ellerim ve vücudum titremeye başladı. (Bunun üzerine) hizmetçi bana sinirli bir şekilde bakarak beni bu durumdan men etti.
Ben o yaşlı adamı da öldürdüm. (Köle) onu da kuyuya attı. Şimdi benim (geçmişte) böyle bir günahım vardır. Resulullah'ın evlatlarından altmışını öldürdüm, artık oruç ve namazımın bana ne faydası olabilir? Ben cehennemde ebedi olarak kalacağımdan şüphe etmiyorum."
Kitabın yazarı Şeyh Saduk (r.a) şöyle söylüyor: Mensur Devanikî'den de Peygamber (s.a.a)'in evlatları hakkında bu çeşit davranışları yazılmıştır.
2- Hakim Ebu Ahmed, el-Enmatî en-Nîşaburî'ye müttesil bir senetle şöyle diyor: "Mensur, Bağdat'ta bina yaptığı zaman seyitleri çok şiddetli bir şekilde arıyordu. Onlardan yakalayabildiğini, içi boş olan direklerin içine bırakıp tuğla ve alçıyla da kapatarak ördürüyordu.
Bir gün, seyitlerden güzel çehreli bir genci yakaladı. Saçları siyah olan bu genç, İmam Hasan bin Ali bin Ebi Talib (a.s)'ın soyundandı. Onu binayı yapan ustaya teslim edip direklerin içerisine bırakarak öldürmesini emretti. Güvendiği birisini de bu işi kontrol etmek için görevlendirdi.
Usta, genci içi boş olan direğin içerisine bıraktığında vicdanı sızlayıp merhamete geldi. O yüzden direkten havanın girebilmesi için, bir delik bıraktı. Gence de şöyle dedi: Sana bir şey olmayacaktır, sabret. Karanlık çöktüğünde ben seni buradan kurtaracağım. Karanlık çöktüğü zaman, usta gelerek seyidi direğin içerisinden çıkarıp şöyle dedi: Kendini sakla, ben ve benimle çalışan işçilerin kanının akıtılmaması için Allah'tan kork (bizi tehlikeye sokma)! Seni bu karanlıkta direğin içerisinden çıkardım, çünkü seni bu şekilde bıraksaydım ceddin Resulullah (s.a.a)'in kıyamet gününde Allah'ın huzurunda benim düşmanım olacağından korktum!
O gencin saçlarından, inşaat malzemesi ile mümkün olduğu kadarıyla keserek şöyle dedi: Kendini gizle, canını kurtar ve annenin de yanına dönme!
Genç (ona hitaben) şöyle dedi: Öyleyse anneme kurtulduğumu ve canımı kurtarmak için de kaçtığımı haber ver. Böylelikle biraz rahatlar ve ağlaması da azalır. Anneme, onların yanlarına dönmemin mümkün olmayacağını da söyle.
Genç oradan uzaklaştı ve nereye gittiği de bilinmedi. Usta şöyle devam ediyor: Genç, annesinin bulunduğu semti alametleriyle birlikte bana tarif etti; ben o yere gittiğimde arı sesine benzeyen bir ağlama duydum, o gencin annesinin olduğunu anladım. Yanına gidip oğlunun haberini söyleyip saçlarını vererek geri döndüm.
Dostları ilə paylaş: |