A-uyun-u Ehbar-i Rıza a


BÖLÜM İMAM RIZA (A.S)'IN NİŞABUR'A GELMESİ VE ORADA KALDIĞI EV HAKKINDA



Yüklə 1,73 Mb.
səhifə31/46
tarix08.01.2019
ölçüsü1,73 Mb.
#92993
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   46

36. BÖLÜM




İMAM RIZA (A.S)'IN NİŞABUR'A GELMESİ VE ORADA KALDIĞI EV HAKKINDA



Muhammed bin Ahmed bin İshak en-Nîşaburî diyor ki: Hamdan bin Pesende'nin kızı olan büyük annem Hatice'den duydum ki, İmam Rıza (a.s) Nîşabur'a geldiğinde şehrin batı kısmında olan “Laşabaz” bölgesine giderek orada büyük babam Pesende'nin evine yerleştim.

Büyük babama Pesende (beğenilmiş) denmesinin nedeni İmam (a.s)'ın onca insanlar içinde onu beğenmesidir. Pesende Farsça bir kelimedir ve Arapça'daki karşılığı Merziy'dir (Merziy, kendisinden razı olunan şahıs demektir). İmam (a.s) bizim eve yerleştirdikten sonra evinin bahçesinin bir köşesine bir tane badem fidanı dikti. O fidan bir yıl içerisinde büyüyüp ağaç haline gelerek meyve verdi. Halk o ağacı İmam (a.s)'ın diktiğini anlayınca onun meyvelerini şifa bulmaları için hastalarına götürüyorlardı. Kim bir hastalığa yakalansa o ağacın bademlerinden bir tanesini şifa bulma niyetiyle yiyerek iyileşiyordu...

37. BÖLÜM

İMAM RIZA (A.S)'IN MEMUNLA GÖRÜŞMEK ÜZERE NİŞABUR'DAN AYRILIRKEN SÖZLERİ



1- Ebu Said Muhammed bin Fazl, Nîşabur'daki evinde Ebu Ali Hasan bin Ali el-Hazreci vasıtasıyla Ebu Salt Herevi'nin şöyle dediğini nakletti: “İmam Rıza (a.s) Nîşabur'dan çıktığı esnada ben onun yanındaydım. Hazret kır bir katıra binmişti. Bu sırada aniden Muhammed bin Rafi, Ahmed bin Haris, Yahya bin Yahya ve İshak bin Rahveyh bir grup muhaddis ve alimin eşliğinde İmam (a.s)'ın katırının gemine sarılarak ve şöyle arz ettiler: Ey Resulullah'ın oğlu! Pak babalarının yüzü suyu hürmetine, değerli babandan duyduğun bir hadisi bizim için buyur. İmam (a.s) üzerinde çift yüzlü bir cüppe bulunduğu bir halde mübarek başını tahtırevandan dışarı çıkararak şöyle buyurdu: Allah'ın salih kulu olan babam Musa bin Cafer, doğru sözlü babası Cafer bin Muhammed'den, o da peygamberlerin ilminin yarıcısı olan babası Ebu Cafer Muhammed bin Ali'den, o da ibadet edenlerin serveri olan babası Ali bin Hüseyin'den, o da cennet gençlerinin efendisi olan babası Hüseyin bin Ali'den, o da babası Ali bin Ebu Talib'den, o da Resulullah (s.a.a)'den şöyle duymuş olduğunu bana nakletti: “Cebrail'den duydum ki şöyle diyordu; Allah Teala buyurdu: Ben Allah'ım. Benden başka ilah yoktur. Öyleyse bana ibadet edin. Kim ihlasla «la ilahe illallah» şehadetini getirmiş bir halde benim yanıma gelirse, benim kaleme girmiş olur ve kim benim kaleme girerse azabımdan güvende kalmış olur.”

2- Muhammed bin Ali bin Mervrudî kendi evinde hadisin metninde geçen senet vasıtasıyla Ali bin Musa (a.s)'ın kendi baba ve pak cetlerinden ve Ali (a.s)'dan, o da Resulullah (s.a.a)'den şöyle buyurduğunu nakletti: “Allah Teala buyurdu ki; «La ilahe illallah» benim kalemdir. Öyleyse kim kaleme girerse azabımdan güvende olur.”

3- Ebu Nasr Ahmed bin Hüseyin ez-Zabbi iki vasıtayla İmam Hasan Askeri (a.s)'dan, o da babası ve büyükbabaları vasıtasıyla İmam Rıza (a.s)'dan, o da babası ve büyükbabaları vasıtasıyla Ali bin Ebu Talib (a.s)'ın Peygamber efendimizden şöyle buyurduğunu naklediyorlar: “Meleklerin efendisi Cebrail şöyle buyurdu: Aliyy'ul Âla olan Allah Teala buyuruyor ki: Ben Allah'ım; benden başka ilah yoktur. Kim benim birliğimi ikrar ederse benim kaleme girmiş olur; benim kaleme giren ise azabımdan güvende kalır.”

4- Muhammed bin Musa bin Mütevekkil (r.a), metinde zikredilen senetle İshak bin Rahveyh'ten şöyle dediğini naklediyor: “İmam Ali bin Musa (a.s) Nîşabur'a geldiğinde oradan çıkıp Memun'un yanına gideceği sırada o şehirdeki raviler İmam (a.s)'ın yanına gelerek şöyle arz ettiler: Ey peygamberin oğlu! Aramızdan ayrılmadan bizi ceddin Resulullah'ın hadislerinden birisiyle faydalandırmak istemez misin? İmam (a.s) oturmuş olduğu tahtırevandan başını çıkararak şöyle buyurdu: Babam Musa bin Cafer'den, o da babası Cafer bin Muhammed'den, o da babası Muhammed bin Ali'den, o da babası Ali bin Hüseyin'den, o da babası Hüseyin bin Ali'den, o da babası Ali bin Ebu Talib'den, o da Allah'ın resulünden şöyle buyurduklarını rivayet etmişlerdir: Cebrailden Allah Teala'nın şöyle buyurduğunu duydum. «La ilahe illallah» benim kalemdir, o halde kim kaleme girerse azabımdan güvende olur.”

İbn-i Rahveyh diyor ki: Tahtırevan hareket ettiği sırada İmam (a.s) yüksek bir sesle şöyle buyurdu: “Bu kaleye girmenin şartları vardır; ben de o şartlardan birisiyim.”



Kitabın yazarı diyor ki: La ilahe illallah'a ikram etmenin şartlarından birisi de itaati herkese vacip olan Allah tarafından İmam Rıza (a.s)'a verilen imamet makamına ikrarda bulunmaktır.

Diyorlar ki: İmam (a.s) Nîşabur'a geldiğinde, “Fervinî” adıyla bilinen mahalledeki hamama gitti. O mahallede bulunan bu meşhur hamama günümüzde Hamam'ur Rıza diyorlar. O mahallenin kenarında kurumak üzere olan bir kuyu vardı. İmam (a.s) bir kişiyi, kuyuyu kazıp suyunu çoğaltmak üzere görevlendirdi. Daha sonra kuyunun suyu çoğalınca İmam (a.s) kuyunun kenarına bir havuz yaptırdı. Merdivenlerle içine girilen o havuz, mezkur kuyunun suyuyla dolduruldu. Daha sonra İmam (a.s) o havuzda gusül abdesti alıp havuzun damı üzerinde namaz kıldı. Bunun ardından halk da sırayla oraya girip gusül abdesti alarak namaz kılıyor ve o sudan teberrük olarak birazcık içiyorlardı. Daha sonra Allah Teala'dan hacetlerini talep ediyorlardı. Adı geçen çeşme bugün “Kehlan” çeşmesi adıyla meşhurdur. Halk her taraftan (teberrük etme kastıyla) o çeşmeyi görmeye geliyor.

38. BÖLÜM

İMAM RIZA (A.S)'DAN NADİR HABER

Ahmed bin Hasan el-Kattan, isimleri hadisin metninde geçen birkaç vasıtayla Ali bin Bilal'den şöyle söylediğini naklediyor: “İmam Rıza (a.s), baba ve dedeleri vasıtasıyla Ali bin Ebi Talib'den, o da Resulullah (s.a.a)'den, o da Cebrail'den, Mikâil'den, Levh'den ve Kalem'den şöyle rivayet ediyor: “Ali bin Ebu Talib'in velayeti benim kalemdir; kim ona girerse benim azabımdan kurtulur.


39. BÖLÜM

İMAM RIZA (A.S)'IN NİŞABUR'DAN TUS'A, ORADAN DA MERV'E GİDİŞİ



1- Temim bin Abdullah el-Kureşî, metinde zikredilen senet vasıtasıyla İbn-i Salih-i (Ebu Salt-ı) Harevî'den şöyle naklediyor: “İmam Rıza (a.s) Memun'un yanına gitmek üzere Nîşabur'dan ayrıldığında, yolu üstündeki Hamra kasabasına uğradı. Orada kendisine şöyle arz edildi: Öğle vakti oldu namaz kılmaz mısınız? İmam binekten inerek buyurdular: “Benim için biraz su getirin.” Dediler ki: Ey Resulullah'ın oğlu! Yanımızda su yok. Bunun üzerine İmam (a.s), mübarek elleriyle yeri biraz eşeledi ve oradan su çıktı. Daha sonra hem kendisi, hem de ashabı o sudan abdest aldılar. O suyun izleri hala varlığını sürdürmektedir. İmam (a.s), Senâbat'a ulaştığında sırtını bir dağa (günümüzde ondan taş kazanlar yapılıyor) dayayarak buyurdu: “Allah'ım! Bu dağı faydalı kıl; bu dağa koyulan ve bu dağın taşlarından yontularak yapılan her şeyi bereketli kıl.” Daha sonra İmam destur verdi ve o dağdan kendisine birkaç tane kazan yapmalarını emretti. Daha sonra şöyle buyurdular: “Bana yaptığınız yemeklerin hepsini bundan itibaren bu kazanlarda yapın.”

İmam çok az yemek yer ve sade şeylerle yetinirdi. Artık halk o günden itibaren İmam'a yöneldi ve böylece İmam (a.s)'ın duasının bereketi de o dağda kendisini göstermiş oldu. Daha sonra İmam (a.s), Humeyd bin Kahtabe et-Taî'nin evine gitti. Orada da Harun Reşid'in gömülü olduğu kubbeye gitti ve Harun'un kabirnin kenarına eliyle çizgi çizerek şöyle buyurdu: “Benim kabirm burasıdır; buraya gömüleceğim. Allah Teala bu mekânı benim Şia ve dostlarımın gidip geldiği ziyaret mekânı kılacaktır. Allah'a and olsun ki, kim beni ziyaret eder veya bana selam verirse, Allah'ın rahmet ve mağfireti biz Ehl-i Beyt'in şefaatiyle ona nasip olur.” Daha sonra İmam (a.s) kıbleye doğru dönerek birkaç rekat namaz kıldı ve bazı dualar etti. Duadan sonra secdeye kapanarak uzun süre secdede kaldı. Ben İmam (a.s)'ın beş yüz kere Allah Teala'yı tesbih ettiğini saydım. Daha sonra secdeden kalktılar.”



2- Ebu Nasr Ahmed bin Hüseyin ez-Zabbi diyor ki: Hüseyin bin Ahmed dedesinden, o da babasından duymuştur: “Ali bin Musa er-Rıza (a.s) Memun'un zamanında Nîşabur'a geldiğinde ben huzurundaydım. İmam (a.s)'ın şahsi işlerine yardım ediyordum. Bu durum İmam (a.s)'ın Nîşabur'u terk edip Serhas'a gitmesine kadar devam etti. İmam (a.s) Serhas'a giderken onu yolcu ettim ve Merv'e kadar da onunla gitme niyetindeydim. Ama bir miktar yol kat ettikten sonra İmam (a.s) mübarek başını tahtırevandan dışarı çıkararak buyurdular ki; “Ya Eba Abdullah! Muvaffak olarak geriye dön. Sen üzerine düşeni yaptın ve bizi yolcu etme vazifesini yerine getirdin. Yolcu etmenin bir sınırı yoktur.” Arz ettim: Allah aşkına! Ceddin Mustafa, baban Ali Murtaza ve annen Fatıma'tüz- Zehra aşkına!. Bana şifa olacak bir hadis buyur da geriye döneyim. Buyurdular: “Ben ceddimin yanından ayrılmışım ve akibetimin de ne olacağını bilmez bir haldeyken sen benden hadis mi istiyorsun?” Ben tekrar arz ettim ki: Muhammed Mustafa'nın, Aliy'ül Murtaza'nın ve Fatıma-ı Zehra'nın hakkı için! Allah aşkına! Bana şifa ve afiyet bahşedecek bir hadis söyle de vatanıma geri döneyim.

İmam (a.s) bu ısrarı görünce şöyle buyurdu: “Babam dedemden, o da babasından, babası da kendi babasından duymuş ki; babam şöyle buyurdular: Babam Ali bin Ebi Talib Resulullah’ın şunları buyurduğunu nakletti: Allah Teala buyurdu: «La ilahe illallah» benim ismim ve nişanemdir. Kim bu ismi kalpten ihlas ile söylerse benim kaleme girmiş olur. Kim kaleme girerse, azabımdan korunmuş olur.”

Kitabın yazarı diyor ki; İhlastan kasıt, «la ilahe illallah» kelimesi, onu söyleyen kişiyi günah ve isyandan koruyabilmesidir.



3- Muhammed bin Musa bin Mütevekkil (r.a) metinde zikredilen senetle hizmetçi Yasir'den şöyle dediğini naklediyor: “İmam Rıza (a.s) Humeyd bin Kandabe'nin evine geldiğinde elbiselerini çıkararak ona verdi. Humeyd de elbiseleri yıkayıp temizlemesi için hizmetçiye verdi. Hizmetçi kısa bir süre sonra elinde bir kâğıt parçasıyla geriye döndü ve bu kâğıdı İmam Rıza (a.s)'ın cebinde bulduğunu söyleyerek Humeyd'e verdi. Ben o hazrete arz ettim ki: Size feda olayım, hizmetçi bu kâğıdı getirdi ve sizin cebinizden bulduğunu söylüyor, bu nedir? Buyurdular: “Bu bir muskadır; ben onu hiçbir zaman yanımdan ayırmıyorum.” Ben arz ettim ki: Keşke bizi onunla şereflendirseydiniz! Buyurdu ki: Bu öyle bir muskadır ki, kim onu yanında taşırsa belalar ondan uzak olur ve kovulmuş şeytanın (ve sultanın) şerrinden de güvende olur.

Daha sonra İmam (a.s) muskayı Humeyd'e yazdırdı ve o dua şöyledir: “Bismillahirrahmanirrahim, Allah'ın adıyla. Doğrusu ben senin şerrinden ister Allah Teala'dan korkan ol, ister olma, Allah'a sığınırım. Senin göz ve kulağını, duyan ve işiten Allah'ın yardımıyla bağladım. Senin benim üzerimde hiçbir kudretin yoktur. Senin ne kulağıma, ne gözüme, ne saçıma, ne derime, ne etime, ne kanıma, ne beynime, ne damarlarıma, ne kemiklerime, ne aileme, ne malıma ve ne de Allah'ın bana nispet ettiği rızkıma karşı hiçbir kudretin yoktur. Ben seninle kendi arama peygamberler ve meleklerin örtüsüyle perde çektim. O örtü ki, peygamberler kendilerini zamanın Firavun'larının şerrinden onun vasıtasıyla koruyorlardı. Cebrail sağ tarafımdan, Mikâil sol tarafımdan, İsrafil arka tarafımdan ve Muhammed (s.a.a) önümden beni koruyorlar. Allah benden haberdardır ve sana karşı da koruyacaktır; aynı şekilde Allah Teala şeytanı da benden men edecektir. Allah'ım! Onun cehaleti senin sabrına galip gelmesin ve onun cehaleti, beni kararsız kılmaya ve beni küçük düşürmeye neden olmasın. Allah'ım, sana sığınmışım! Allah'ım, sana sığınmışım! Allah'ım sana sığınmışım!”1


Yüklə 1,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   46




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin