58. BÖLÜM İMAM RIZA (A.S) KARDEŞİ ZEYD’İN MEMUN’UN MECLİSİNDE ÖVÜNMESİ VE HAZRETİN ŞİALARA KARŞI KÖTÜ DAVRANMA KONUSUNDAKİ SÖZLERİ1
1- Muhammed bin Ahmed el-Sinan, Hasan bin Mûsa bin Ali el-Veşşa Bağdadî’den şöyle rivayet ediyor: Ben Horasan’da İmam Rıza (a.s)’ın meclisinde idim. Zeyd bin Mûsa da (İmam’ın kardeşi) oradaydı. Topluluğa karşı gururlanıp övünüyordu. “Biz böyleyiz, şöyleyiz” diyordu. İmam Rıza (a.s) ise bir başka grupla sohbet ediyordu. Zeyd’in sözlerini işitince ona dönerek şöyle dedi:
“Ey Zeyd! Kûfeli muhaddisin sözü seni gururlandırdı mı? “Fatıma (s.a) en nâmuslu olan kadındır. Allah onun zürriyetini ateşe haram etmiştir.” Allah’a andolsun ki bu, sadece Hasan’a, Hüseyin’e ve onlardan olan has çocuklarına mahsustur. Ama Mûsa bin Câfer (a.s)’a gelince; o, Allah’a itaat edip gündüzleri oruç tutar, geceleri ise ibadet ederdi. Sen Allah’a isyan edersin. (O halde) baban Mûsa bin Câfer (a.s) ile sen kıyamet günü eşit olarak mı geleceksiniz? O zaman sen Allah yanında daha değerli ve aziz olacaksın. Ali bin Hüseyin (a.s) şöyle buyuruyor: “Bizlerden (seyitlerden) iyilik eden için iki mükâfat vardır; aynı şekilde, bizlerden günah işleyen için de iki kat azap vardır.”
Hasan el-Veşşa der ki: Daha sonra İmam bana dönerek şöyle buyurdu: Ey Hasan! Onlar şu ayeti nasıl okurlar: “Dedi: Ey Nuh! O senin ailenden değildir; bu, salih olmayan bir ameldir.” Ben şöyle arz ettim: Bazıları “Bu salih olmayan bir ameldir” şeklinde, bazıları da “Bunu salih olmayan biri yaptı” şeklinde okuyorlar. Kim bunu “Bu bir salih olmayan ameldir” diye okursa gerçekte onu babasından men etmiştir (Nuh’a oğul bilmemiştir).1
Buna karşı İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: “Hayır; o, Nuh (a.s)’ın oğlu idi. Ama, isyan ettiği zaman Allah onu babasından men etti. Aynı şekilde, kim Allah’a itaat etmezse bizden değildir. Sen (Hasan) her ne zaman Allah’a itaat edersen biz Ehl-i Beyt’ten olacaksın.”
2- el-Hekim Ebu Ali Hüseyin bin Ahmed el-Beyhakî, Ebu Abdun’tan, o da babasından şöyle naklediyor: Zeyd bin Mûsa, İmam Rıza (a.s)’ın kardeşi olup 199 yılında Basra’da Abbasilere karşı ayaklanmıştı. (Evleri yakıldığından ona Ateş Zeyd (Zeyd’un Nâr) de denirdi) Yakalanıp Memun’un yanına getirildiğinde Memun ona şöyle dedi: Ey Zeyd! Basra’da bizim düşmanlarımız olan Ümeyyeoğulları, Sakif, Ganiy, Bahile, ve Âl-i Ziyad’ı bırakıp amcan Abbas’ın oğullarına mı ayaklanıyorsun? Zeyd de şakayla şöyle dedi: Ey müminlerin emiri! Ben her açıdan hata yaptım. Eğer dönecek olursam bu kez de düşmanlarımıza karşı ayaklanacağım. Memun bu söze güldü. Onu kardeşi İmam Rıza (a.s)’ın yanına göndererek suçunu senin için affettim, dedi.
Zeyd, İmam Rıza (a.s)’ın yanına geldiğinde İmam (a.s) onu azarlayarak gitmesi için serbest bıraktı. Hayatta olduğu müddetçe de onunla konuşmamak için yemin etti.
3- Ebu Hayr Ali bin Ahmed el-Nessabe, meşayihlerinden şöyle naklediyor: Zeyd bin Mûsa, Muntesir ile beraber oturup kalkardı. Dilinde fazilet ve güzel beyan vardı. Zeyd Bağdat’ın Kerhaya adlı nehrinin kenarında ev yapıp yaşardı. Zeyd, Ebu el-Seraya döneminde Kûfe’de ordu komutanı olmuştu. Ebu el-Seraya öldürüldüğü zaman Talipliler (Zeydîler) dağıldılar. Bazıları Bağdat’a, bazıları da Kûfe ve Medine’ye kaçtılar. Zeyd bin Mûsa da onlardan biri idi. Hasan bin Sehl onu arıyordu. Sonunda bulup onu getirterek hapsetti. Daha sonra boynunu vurmak için Zeyd’i getirdi. Kılıç kınından çıkarıldığı zaman orada hazır bulunan Haccac bin Hayseme şöyle dedi: Ey emir! Acele etme, beni yanına çağır, sana güzel bir nasihatim var!
O da denileni yaptı, kılıcın vurulmasını bekletti. Haccac, onun yanına geldiğinde şöyle dedi: Ey emir! Acaba yapmak istediğin şey, müminlerin emiri tarafından mı emrolunmuştur? O ise cevabında “Hayır” dedi. Haccac “Öyleyse hangi sebepten dolayı müminlerin emirinin amcasının oğlunu onun iznini ve görüşünü almadan öldürmek istiyorsun?” Diye karşılık verdi. Sonra da Ebu Abdullah bin Eftes’in olayını anlattı. Hârun Reşit onu Câfer bin Yahya’nın yanında hapsetmiş, Câfer ise onu öldürmeye kalkışıp Hârun’dan izin almadan onu katletmişti. Kafasını da bir kaba koyup Hârun’a Nevruz Bayramı hediyesi olarak göndermişti. Hârun Reşit, Masrur-u Kebir’e Cafer bin Yahya’nın ölüm fermanını verdiği zaman ona şöyle dedi: Câfer senden bunun (öldürülmesinin) sebebini sorduğunda ona şöyle söylersin: “Ben seni amcamın oğlu olan Abdullah bin Eftes’i benden izin almadan öldürdüğünden dolayı öldürüyorum.”1
Haccac bin Haysem’e Hasan bin Sehl şöyle dedi: Ey Emir! Eğer halife ile aranızda bir mesele çıkacak olursa bu şahsı öldürmeni, seni öldürmek için aynen Câfer bin Yahya’ya delil getirdiği gibi sana da delil getirmeyeceğine emin misin?
Hasan, Haccac’a şöyle dedi: Allah senden razı olsun. Zeyd’in de kaldırılıp hapse gönderilmesini emretti.
İbrahim bin Mehdî’nin olayı ortaya çıkıp Bağdatlılar Hasan bin Sehl’e karşı ayaklandıktan sonra oradan çıkarılıp Memun’a götürülünceye kadar Zeyd hep hapiste kaldı. Memun da onu kardeşi İmam Rıza (a.s)’ın yanına göndererek serbest bıraktı. Zeyd bin Mûsa Mütevekkil’in son hilafet dönemine kadar yaşadı. “Surre men rea”da vefat etti.
4- Temim bin Abdullah bin Temim el-Kureşî (r.a), Ebu Salt el-Herevî’den şöyle naklediyor: İmam Rıza (a.s)’ın babasından şu hadisi naklettiğini duydum: İsmail, İmam Sâdık (a.s)’a şöyle dedi: “Bizden (seyitlerden) olan günahkârla bizden olmayan günahkârlar hakkında ne buyuruyorsun?
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurdu: “Ne sizin boş kuruntularınızın aslı vardır, ne de kitap ehlinin kuruntularının. “Kim kötülük ederse cezasını görür.” (Nisa/123)
5- Ali bin Ahmed bin İmran el-Dekkak (r.a), Hasan el-Cehm’den şöyle rivayet ediyor: Ben İmam Rıza (a.s)’ın yanında idim. Onun yanında kardeşi Zeyd bin Mûsa da vardı. Şöyle buyuruyordu:
“Ey Zeyd! Allah’tan kork; biz bu makama takva ile eriştik. Kim Allah’tan korkmaz, kendisine de dikkat etmezse bizden değildir, biz de ondan değiliz. Ey Zeyd! Bizim Şialarımızdan elinin ulaştığını aşağılayıp ihanet etme. Bu, senin durumunu ve bulunduğun durumu yok eder. Ey Zeyd! Bizim Şialarımızın, velayetimize inanç ve muhabbetlerinden dolayı insanlar onlara kin besleyip düşman bilip kanını, malını helal biliyorlar. Eğer sen onlara kötülük edersen gerçekte kendine zulmedip kendi hakkını ise bâtıl ve yok etmiş olursun.”
Hasan bin el-Cehm der ki: Daha sonra İmam Rıza (a.s) bana dönerek şöyle buyurdu: “Ey Cehm oğlu! Kim Allah’ın dini ile muhalefet ederse, kim ve hangi kabileden olursa olsun Allah ile düşmanlık güderse ondan uzak ol ve onu da kendine dost bilme.”
Ben İmam Rıza (a.s)’a şöyle arz ettim: Ey Resulullah’ın oğlu! Allah’a düşmanlık güden kimdir? İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Kim Allah’a isyan ederse o Allah’a düşmanlık gütmüş gibidir.”
6- Muhammed Câfer bin Nuaym el-Şâzanî (r.a), İbrahim bin Muhammed el-Hamedanî şöyle rivayet ediyor: İmam Rıza (a.s)’ın şöyle buyurduğunu duydum:
“Kim asi (günahkâr) kimseyi severse o da günahkârdır; kim ibadet edeni severse o da ibadet edendir; kim zalime yardım ederse gerçekte o da zalimdir; adile yardım etmeyen de zalimdir. Allah ile hiç kimse arasında bir yakınlık, akraba bağı yoktur. Hiçbir kimse Allah sevgisini itaat etmeden kazanamaz. Resulullah (s.a.a) Ebu Taliboğullarına şöyle buyurdu: “Benim yanıma amelleriniz ile gelin, soy ve nesebiniz ile değil.” Allah Teala şöyle buyuruyor: “Sûra üfürülünce aralarında ne soy vardır, ne de birbirlerinin halini soruşturabilirler o gün. Kimin iyilikleri ağır gelirse o, kurtulan ve muradına eren kimselerdendir.”
7- Ali bin Abdullah el-Verrak (r.a), Muhammed bin Sinan’dan İmam Rıza (a.s)’ın şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
“Biz Ehl-i Beyt’in hakkı, Resulullah (s.a.a)’in vasıtasıyla insanlara vacip olmuştur. Kim Resulullah (s.a.a)’in vasıtasıyla hak elde eder, ama millete karşı kendisi o hakkı yerine getirmezse o zaman ona da herhangi bir hak yoktur.”1
8- el-Hekim Ebu Ali Hüseyin bin Ahmed el-Beyhakî, Ebu Abdullah Muhammed bin Mûsa bin Nesrî el-Razî’den babasının şöyle dediğini naklediyor: Birisi İmam Rıza (a.s)’a gelerek “Allah’a andolsun ki yeryüzünde senden değerli yüce bir baba yoktur” dedi. Bunun üzerine İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Takva onları şereflendirmiş, itaatte faydalandırmıştır.”
Bir başkası da “Allah’a andolsun ki, sen insanların en hayırlısı ve iyisisin” deyince İmam ona karşı da şöyle buyurdu: “Ey şahıs! Yemin etme, benden daha hayırlısı Allah’tan daha çok korkup takvası daha fazla olan ve ona daha çok itaat edendir. Allah’a andolsun ki, şu ayet nash olmamıştır: “Ey insanlar! Şüphe yok ki biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve sizi tanışasınız diye aşiretler ve kabileler haline getirdik. Şüphe yok ki, Allah katında sevabı en çok ve derecesi en yüce olanınız, (ondan) en fazla çekineninizdir.” (Hucurat/13)
Dostları ilə paylaş: |