*İ™an V1,TUStahsili görmüştü. Alîm Hacmin yeğeni olması dolayısıy
la Taşkende gelip yerleşmişti. Ruslara tercümanlık eder, ticaret yapar, fars ve arap edebiyatlarını mütalea eder, Türkistan rus gazetesine hikâyeler (Binbirgece hikâyeleri) tercüme ettirip bastırır, dârülfünunda tahsil edemediğine çok teessüf eder, boş vakitlerini Kur’an okumak ve dini kitaplar mütalea etmekle geçirirdi. Semerkand şehrinde mister ^ dilmaçlık edip, «Yılan Otı»daki Uİug Bek ve
^k^ubah Han kitabelerini okuyup tercüme etmiştir. ~~ ~
Mâverâünnehrin Özbek hanedan, aristokrasi ve ümerasından rus cemiyetine iltihak ederek kendisini gösteren az oldu. Emîr Muzafferin yeğeni Seyid Abdullah, Taşkentte yaşayıp Tuşça öğrenmişti. Kendisini Î872 yılında Taşkentte İngiliz Schuyler görüp konuşmuşsa da, eyi bir intiba bırakmamıştır. Khıyva hanı Mehmed Rahim in kardeşi Atacan, Rus ordusuna intisap ederek, Kafkasyada ve Petresburgda çarın hassa. ?lavmda hizmet etti. Bukhara hanı Abdülahadm oğlu Emir Alîm de Petresburgda Paj harbiye mektebinde tahsilde bulundu. Lâkin bunlar, veni medeniyeti benimsiyemediler. Umumiyetle, Çokan Velikhanovun dediği gibi, Türkistanın ve Edil sahasının medenî Türkleri, Ruslarla temas edip, mekteplerinde okuyup, yeni medeniyeti öğrenmekte, başlangıçta meselâ göçebe Kazak, Türkmen ve Başkurtlar kadar muvaffakiyet gösteremiyorlardı; cidden tesiri altında kaldıkları İslâm medeni- veti yeni Avrupa fikrî sistemlerini kabule engel oluyordu. O sebepten Kent Türklerinden ve Tatarlardan rus mekteplerinde tahsil edip me- muriyete girenler bile, memuriyet dışında, İslâm elbisesini giyer ve memuriyetlerine ancak bir dünya zarureti diye bakarlardı. Aralarında mektebin verdiği ihtisas dairesinde çalışmayıp, molla yahut müftü olmak için çalışanlar ve yahut da, Çokan’ın dediği gibi, kendi tüccarlarına alelade hademe olup çalışmayı ihtiyar edenler de olmuştur. Kenttürk ve Taciklerde de böyle oldu. Tatarlarda olduğu gibi, bunlarda da, ilk devirde Avrupa mektebi, fikrî sahayı lâyıkı veçhile genişletmedi. Öğrenilen medeniyetin ekseriya zahirî cihetlerine ehemmiyet verdiler, hattâ hazan ruhan mütaassıp kaldılar. Aynı zamanda bazıları sefahate daldılar Bukhara şehzadesi Seyid Abdullah da sefahate daldı. Halbuki kendisi müteassıp bir müslümandı. Atacan, ordudaki hizmetini terkedip Mekkeye, hacca gitti. Döndükten sonra Khıyvada öldü. Emîr Alîmde de Avrupa mektebi tesiri hiç görülmedi. Bundan başka Khudâyâr Hanın Kitab hâkimi Cüre Beğin oğulları tahsil gördüler. Khudâyâr Hanın oğullarından İbni Yemin Bek, bir aralık Taşkette rus resmî gazetesinin tiirkçe kısmına muharrirlik de etti. Bir de Orenburgd^ yaşıyan Bukha- icdı tüccar Mır Bedelin oğlu Rus harbiyesinde tahsil edip, Rus memuriyetlerinde bulundu ve general TÜtbesini aldı. Emekli olduktan sonra, Semerkandda yaşadı. Fakat ilim sahasında zikre değer hiçbir mesaisi görülmedi.
Kent Türklerinden Ruslarla sıkı münasebette* bulunanlar, daha ziyade tüccar sınıfına mensuptu. Ülema ailelerinden de hulûsla rus ağu- suna-atılanlar oldu.. Bunların gözü, medeniyette değil, para ve mansıptn idi Taşkent tüccarlarının mühim.kısmı zaten Rus taraftarı idiler. Bunlardan Seyid Azîmbay, hanlar zarnânmda da Ruslarla ihtilat ediyordu;
Nijni Novgorod panayırına gidip geliyordu. Taşkent işgal edildiği yj[ kendisi, Troysk şehrinde idi. Ruslara çok dalkavukluk etti, yararlık gösterdi. Tatarlardan Alîm Haçı Yunusev gibi bu Seyid Azîmbay dahi, hizmeti mukabilinde Rus zadçgân sınıfına kaydedildi. Kendisini iyi bilen Schujder, Seyid Azîjnbaym, Taşkent eşrafından İşan Khoca’mn kızını, rus kuvvetine dayanarak zorla almak istediğini, böyle bir vahşetin Amerika vahşilerinde bile görülmediğini halka olan zulmünü, rüşvet yiyiciliğini ve Ruslara şikâyetle Alîm Hacıyı sürdürdüğünü söylemektedir. Bununla beraber Seyid Azîm Rus maarifine ve dünyevî ilimlere ehemmiyet verdi. Taşkentteki «lşanqul» medresesini ıslah edip, riyazi ilimler, coğrafya ve^sanayi tedrisatını tavsiye etmişti. Kendi oğullarına rusça okuttu. Bunlardan Seyid Ganî, ilk rus mektebini, kendi evinde açtı. Seyid Kerimbay ve damadı Ârif Hoca rus taraftarı sayılıyorlardı. Arif Hoca bir matbaa da açmıştı. Rus ticaretinden zenginleşen bu kısım tüccarlar gitgide çoğalıp, Cenubî Türkistanda «para aristokrasisi» sınıfını teşkil etti.