seklinde fazlaca maddî yardım, daha doğrusu «mecburî teberrû»lar koparmağa çalıştılar. Rusyamn her tarafında olduğu gibi, savaş/ kolay para kazanmak, ispekülâsyıon ve suiistimal yollarını açtı. Çarın Türkis~ tanda ve «Petresburgdaki en büyük memurları «ileri gelen» yerliler, Bukhara ve Khıyva hanlarından, pek çok rüşvet ve «hediye»ler aldılar. Amu Derya şubesi müdürü albay Gulasovski, bir zaman Türkistan umumî valisi olan General Galkin, harbiye nazırı Sukhomlinov, Rusya kurmayının Asya şubesi müdürü general Seel ve onun muavini general Abdülâziz Devletsin, çok miktarda rüşvet aldılar (Khıyva hanı 1914 te Sukhomlinovun karısına 40.000 ruble, general Galkine 3.000, general Seele 200.000, Sukhomnilova 20.000 ruble verdiği gibi, Gulasovski de hanın başveziri Metvefa l(= Mehmed Vefa) dan bir defa
bir defa da 90.000 ruble hediye almıştır 145). Türkistan umu- mî valisi general Kuropatkin, savaş ihtiyaçları için ahaliden 2.400.000 ruble «hediye» ve 20.000.000 ruble «savaş ihtiyaçları vergisi» toplamıştı. Bu parçaların, çoğu generallerin cebinde kalıyordu. Parayı top- lıyan yerli <
Kazakistandâ «Kazak» gazetesi çevresine toplanan münevverlerin ahaliyi itaate davet etmeleri, rus idare merkezlerinden uzakta bulunan Kazak ve Kırgızlara tesir edemedi. «Arkamdaki Kıpçak, Argın ve Nay- man urukları isyan ettiler. Kıpçaklar Uzun Kıpçak kolundan Abdül- gaffar adında birisini başkan (han), Amangeldi ve Kiyki Batır adm- dakileri serdar' (kumandan) ; Argin uruğu Osman adında birisini başkan (han), Kasım adında birisini kumandan seçtiler. 18 nahiyeden ibaret Nayman uruğuna Haşan isminde birisi başkan (han), Aıhmet İşan, Çingilbay ve Arslan Bek hükümet âzaları olmak üzere ayrı bir hükümet kuruldu.
Eskiden bu uruklar arasında sürüp gitmekte olan uruk düşmanlıkları unutuldu. Görünüşte üç hanlık kurulmuş olmakla^ beraber, bu hanlıkların siyasetleri birdi. Uruk içindeki demirci ustalar ve diğer sanatkârlar gönüllü olarak tüfek tamiri ve ordunun teknik işleri için çalışmak üzere toplandılar. Ruslarla ciddî şekilde çarpışanlar, Kıpçaklardı. Ab- 273
dülgaffar çok yararlıklar gösterdi. Kıpçak ve Argınlara başkanlık edip,. Turgay şehri üzerine yaptığı saldırışta muvaffak olamadıysa da, bu şehirden 180 kilometre uzakta bulunan Baybakar adlı yerde yerleşti. Öteki urukların Ruslardan hoşnud olmıyan unsurları onun, çevresine: toplandı. Ruslarla pek çok çarpıştı. Kıpçak ve Naymanlarda hükümet teşkilâtı eski hanlar usulünde idiyse de, ondan farklı idi. Abdülgaffarm yanında güya bir «şura» şeklinde uruk ileri gelenlerinden on kişi bu-, lunuyordu. Vergi ve adliye işleri de yoluna konmuştu. Kıpçak ve Nay- manlar muvaffak olamazlarsa Afganistana, İrana yahut Cungaryaya geçmek kararını vermişlerdi110). Argın uruğu yıl sonunda Ruslarla anlaşma yoluna girdiyse de, teşkilâtını tatil etmedi. Şimalî Türkistanda siyasî durum şu şekilde iken, 1917 şubatı inkılâbı oldu. Fakat savaşa, devam fikrinde bulunan Kerenski hükümetiyle bunlar anlaşamadılar. Kıpçaklar ve başkanları Abdülgaffar, kazak münevverlerinin değil, az çok muhafazakâr olan unsurların tesirinde bulunuyorlardı 274). İnkılâptan ; sonra Turgay vilâyetine komiser tâyin edilen Bükeyhan oğlu Ali Khana da pek bakmadılar. Kızıl ve Ak Rus dövüşmesi sırasında, Kıp- çakların Amangeldi taraftarları, Taşkent Bolşevikleri elinde bulunan Orenburg-Taşkent hattına daha yakın olmaları dolayısıyla, biraz da Bolşevik tarafına temayül gösterdiler. Kıpçakların Abdülgaffar taraftarları ve aralarından Berimcan oğulları, Bâytursun oğlu . Ahmet ve- Dolat oğlu Mîr Çakıp gibi münevverler çıkan Argın uruğu, yeni kurulan «Alaş^ Orda» millî hükümetine tâbi olarak, Sibirya hükümeti ye Baş- kurtlarla iş birliği yaptılar. Naymanlarm başkanlarından Aktaz Ahmet ilân «Kazak» gazetesinin ilk nâşiri Urazay oğlu Mustafa'nın babası oliıp münevvef bir şeyhti. Haşan Han ve Arslan Bek, Semi’deki Alaş Orda hükümetinin sözünden dışarı çıkmadılar. Kızıllar tarafını tutan Amangeldi bir savaşta «Alaş Orda» askerleri eline geçip öldürüldü. Son de-' virde Abdülga/far da, Bolşeviklere temayül'gösterdiyse de, Sovyet mümessilleri (Cangeldin) tarafından öldürüldü, ölümünden sonra tertip edilen halk destanında, Abdülgaffar, asrın millî kahramanı ve belki bütün Orta Yüz’ün sultanı olarak anlatılmakta ve eski âdet üzere «sa- hipkıran» lâkabını aldığı zikrolunmaktadır:
ortağa qoyıp qan cplgan duspannm künin tar qılgan aqılı tolıq ken idi adamnan asqan kim idi el sıyarlıq keme’ydi ; aspan çerden ken idi. altı bolıs Qıpçaqtm Musulmandın balasın cılatpaspm debidi. ubalı senğir bel idi körmege misal bel idi. memleket qalqm üstadın qanşama esker bastadın çarlığı keldi patsanın keregi bolmay basqanın qoymday körüp saspadın. qorqqanga azap bermedi qılmadı isin basqanm Nekalaydan qaşpadın qalası idi şapqanın basındı qorup tuspadm. osınsa qol cetkisiz mummdarga köl darya el işinde buzuqqa cer men qaşsa or idi. adeti minen qalıqtın «saqıpqıran» atandın çubar ala tuv aldın eskerdi körsen quvandın maydandı qan man boyadın, uranda boldın urasan köpke paydan köp idi şayıt bolıp azizim turganı bar mı nalımay