A zeki veliDÎ togan bugünkü TÜRKİLİ (TÜRKİstan) ve yakın


a7) Zapiski Vostoçn. otdelniya. Russk. Archaeol. Obş, X, 105-119



Yüklə 6,51 Mb.
səhifə596/617
tarix05.01.2022
ölçüsü6,51 Mb.
#75197
1   ...   592   593   594   595   596   597   598   599   ...   617
100a7) Zapiski Vostoçn. otdelniya. Russk. Archaeol. Obş, X, 105-119.

101»S) Bk. B.a r t h o 1 d’un ayılı mecmua, c. XI, s. 355 te ; A r i s t o v’un ese

102rinde ve Jurnal Ministerstva Narodn. Prosve§çeniya, 1896, No. 6, s. 366-384 te

103Leon Cahun’un mâruf eserine yazdığı tenkitleri.

104) Bu hususta daha açık malûmat Hafız Abru coğrafyasında bulunmaktadır (bk. Al-Muzajjariya, Petersburg, 1897, s. 7). 1571 de ölen Musliheddin-i Lârî de Sır Deryanın bazan Hazar Denizine, bazan da Arala döküldüğünü zikreder (bk. Ali Kuşçu’ya şerhi, Üsküdarda Selim Ağa kütüphanesi, N. 733, vr. 309a).

105[41) Bk. türkçe İslâm Ansdklöpedisi, «Amu Derya» maddesi.]

106) Bu meseleler için bk. Zeki Velidî, Türkistan İktisadiyatında Yerli

107) Bk. İqd ül-Cuman Bartoldu, Taşkent, 1927, s. 27.

1084G) Bk. îbn Fadl Allah el-‘Umerî, Mesâîik ül-Absâr, III, Ayasofva, 3415, vr. 51b: W11** S 0* d

UıUiıij u.'' i», \—o ı ı^. 4*' ^iıs yı«iüJi

i-ll a.JijaV» 5JI’ ; kş. yine yukarıda s. 60.


109) W; Barthold, İstoriya Semireçya, s. 63; The Tarikh-i Rnshidi of' İîaidar Dughlat, ed. by, N. E1 i a s and E. D e n i s o n R o s s , London 1895, s. 364.

1104H) D’Ohsson, Histoire des Mongols, IV, 475. «Tüngâl yarlıg* hakkında bk. Barthold, Persidtkaya nadpis na stenakh aniskoy megeti, 1911, s. 31.

1114î)) Moğol devrinde Hind Denizi ticaretinin ehemmiyeti meselesi için bk. T'oung-Pao, 1911, s. 483-484.

112) Zeyneddin Mahmud Vâsıf!, BedâyV iil-Vaqâyi', Petresburg Asya Müzesi

nüshası, N. 586 ca, vr. 5 b-13b.



11351) Kutbeddin Şirazî’nin tetkikatı ye mesaisini Argun Hana takdim ederek makbuliyete geçtiği hakkında bk. Reşîdeddin, Topkapı nüshası, N. 1518, vr. 266a; ■ Kutbeddin bu mesaisi için Kastamonuyu merkez edinerek onun emîri Muzaffe- riddin Alpyiirek’in himayesinde çalışmış, mesaisinin neticeleri İkhtiyârât-i Mu— zajjeriye nam eserinde bahis mevzuu olmuştur; bu eserin bu fasılları tarafımdan neşre hazırlanmıştır.

ö-) Bk. H. Y a n s k y, Das Meer in Gesclıiclıte des Islams, in Beitriige zur historischen Geographie des Orients, ed. von H. Mik, Wien, 1929, s. 46.

5:4) İslâm âleminde, Hind ve Çin denizlerinde piısla istimali tarihi için bk.

J. Klaproth, Lettre â M. Humboldt sur Vinvention de la Bousole, Paris, 1834, is. 57; ve The Encyclopaedie Britannica, VI, 1926, s. 807 «compos» maddesi. Beylik el-Qıpçaqî ifadeleri onun Kenz üt-Ticâr nam eserinde bulunmaktadır, ki nüshaları Köprülü Kütüphanesi, N. 949; Topkapı, N. 3340 bulunmaktadır.

‘"-1) Bu zamanın arap denizcilerinden Ummanda Gulfarlı Ahmed ibn Mâcid (bk. Enzyclopaedie des İslam, IV, 389-396) ile Süleymân ül-Mehrî (aynı eser, IV,„

572-579) nin bizim Şeydi Ali Reise de kaynak olan Hind deniz yollarına ait eserleri malûmdur. Buinlardan Ahmed ibn Mâcid 1498 de Vâsco de Gama’ya, Doğu Afrikada Malindî’den cenbuî Hindistanda «Kalikut» a gelmekte kılavuzluk etmiştir.



114) Hâfız Tanış, ‘Abdullalınâme, Kabil Şehir Kütüphanesi nüshası üzerinden tarafımdan yapılan türkçe tercümesi, vr. 325a.

5î)) Nevâyî, Muqattant:

15-*'-*'?“ ff.J*

Heratta bir «Firenk taifesi» bulunup bunun 1494 te buradan Kerman tarikiyle geri döndüğü hakkında bir kayıt vardır (bk. Khondmir, Hdbib üs-Siyer, III.., 255); Alişir Nevâyî zamanında Heratta «Çin usulü ressamlık» ile beraber «Firenk usulü ressamlık» ta bulunduğu, bu zatın bir kay dinden (Mahbûb ül-Quîûb, s. 119) anlaşılmaktadır. İtalyan seyyahı Di Varthima 1504 te İranda bulunurken «Horasan payitahtı olan Eri», yani «Heri» şehrinde bulunmuş olduğunu zikretmiştir



115) «İsmail Sofî»nin yani Şah îsmailin Şam ve İskenderiyedeki Firenk konsoloslarına mektuplar getiren casusları, 1511 yılının şubatında Kölemenler tarafından yakalandı. Peygamber evlâdı olmak iddiasında bulunan bu şeyh, bu mektuplarında Firenk hükümdarlarını, denizde Ve karada Mısır Kölemenlerine ye

116meselenin önüne geçilemiyeceğini gördü (s. 306: * Cr.

ifi*. ). Diğer taraftan Safevî'lerle Portekizliler, OsmanlIlara tâbi ülkelerin Hindistan ile ticarî münasebetlerim yaşatacak en kısa yol olan Basra Körfezi’ni de kapatmış olduklarından, bu yolun müdafaası meselesini, Şap Denizi meselesinden ayırmak kabil değildi. Yavuz Sultan Selim, Süveyşte donanma yapmak işinde Kölemenlere yardım etti. Ve denizcilerinden Selman Reisi onların hizmetine verdi.



117 te Süveyşten Hind seferine çıkan ve tayfası Türklerden ibaret olan Kölemen donanmasının kumandanı bu Selmandı. Selman Reis Portekizlileri Şap Denizinden attı ve Kemeranda istihkâmlar yaptı. 1517 de Yavuz Sultan Selim, Mısırı işgal ettiğinde, Selman da sultanın yanma geldi! Selim, Mısırın işgalinden sonra Hind Denizi ve Portekizliler meseleleriyle daha yakından meşgul oldu. Hind Denizinde Türk-Portekiz savaşları hakkında Portekiz kaynaklarının haberleri M.Langworth Dames ve E. Denison Ross tarafından the Journal of the Royal Asiatic So- ciety, 1921, s. 1-28, 545-562 ve yıl: 1922, s. 1-18 de hülâsa edilmiştir.

T1) Edil - Don kanalı inşası hususu, bir rivayete göre Astarkhan hanı jrL (galib» jU. yani «Hacıtarkhan khanı») mn Kanunî Sultan Süley-

mana yazdığı bir mektup (Peçevî, I, 270) ile Kefe beği mühendis Kasım Beğin Don-Etil kanalı inşasiyle Hazar Denizine girerek Türkistanı ilhak eylemek hak- kmdaki raporları (Seyyid Mustafa, Netâic iil-Vuqû’ât, yeni tabı, I, 99) üzerine düşünülmüş; diğer bir rivayete göre de, bu işîstanbulda bulunan Litvanya elçileriyle Astarkhan beği Yalıgaş’m teklifi üzerine düşünülmüştü (Karamzin, İstor. Ross. Gosudarstva, 1843, tabı, IX, 24, 74-77, primiç. 76, 245-250). Kanunî 1563 te bir Astarkhan seferi yapacak olmuştu; Malta seferi meselesi çıkıp bu işten vazgeçti. Oğlu ikinci Selim 1567 de böyle bir seferi kararlaştırmıştı; sonra bu işi ve kaîıalm inşasını 1569 da Kefe beği Kasım Beğe ve Kırım hanı Devlet Gireye bıraktı. O yılın 31 mayısında kanalın inşasına başlandı ve ordu sonbaharda Astarkhan kuşatmasına yürüdü



118(bk. A hm e d Refik, Bahr-i Hazar, Karadeniz kanalı ve Ejderhan seferi, «OsmanlI Tarih Encümeni Mecmuası», VIII, 1-14). Rüslar bir taraftan prens Sereb- yanoy kumandasında 15.000 kişilik bir ordu göndererek kanal , üzerinde çalışan işçileri dağıtmağa çalıştılar, diğer taraftan Astarkhanın kuşatılmasına karşı tedbirler ^aldılar (bk. H a m m e r, Geschichte des Osmahischen Reiches, III, 531). Sâfevî Şah Tahmasp da feryat ederek işe karıştı (Karamzin, IX, primiç. 249).. Osmanlı ve Kırım orduları Ruslara aldırmazdı. Yalnız Yeniçeriler, bu uZak" diyarda kendileri için kârsız görülen bu teşebbüse karşı ters durum alıp Kasım Beğ de kendilerini kandıramadığmdan sefer bırakıldı (bk. Evliya Çelebi, VII, 841-843; VIII, 30-31). Kırım hanı da, bu kanaldan, Türkiyeden çok Rusların^ istifade edeceğini Istanbula yazdı ve kendisinin Osmanlı nüfuz ve genişlemesine • karşı kıskançlığını hissettirdi (Peçevî, I, 468-470; Müneccimbaşı. Sahâyif. III,. 522). Seyyid Mehmet Riza, Esseb’ us-Seyyâr, s. 100-101, diyor, ki «Kanal inşasının terkini Kırım hanının tezviratma hamlederler; halbuki sebebi başkadır: Ber- den Bahri Siyahın büyük gemilerini Tenden geçirmek mümkün olmıyacağını,. bu kanaldan Ruslar istifade edip Karadenize kayıklar çıkarıp Karadeniz sahillerini istilâ edecekleri düşünülüp terkedildi». Üçüncü Murad, Bukhara Özbek hükümdarı Abdullah Hanın ve Küçük Nogaylarm İstanbula elçiler göndererek. Rusları Astarkhandan çıkarmak, gerek Türkiyenin ve gerek Hazar doğusundaki ülkelerin istikbali için zarurî olduğu hakkında ikna teşebbüsleri sayesinde, 1585 sonbaharında bir daha Astarkhan seferine hazırlandı. Bu iş için Kırım hanı İslâm: Gireye. ve Şirin kabilesi başı Ali Beğ’e fermanlar gönderildi (Osmanlı Tarih Encümeni Mecmuası, VÎII, 1213), fakat bu teşebbüs de «ferman» safhasından ileri gidemedi.

7-) Nili Şap Denizi ile birleştirmek pilânları; daha Hşutreti Ömer zamanında bile düşünülmüştü, bk. [M u h a m m e d H a.m i d u 11 a h , Documents sıvr la Doplomatie Musuhnane â Vepoque du Prophetç et des Kalifes Ortodoxes, Paris, 1935, s. 68]; bk. yine Abulfeda, Taqvîm, ed. Schier , s. 85 («Faramâ» maddesi). İslamların bu yoldaki bütün tedbirleri fiiliyata" çıkarılmadan bırakılmıştır. ;

11973) Babur Mirza Hindistanda Banipat ve Kanunî Sultan Süleyman Maca- ristanda Mohaç zaferlerini, aynı 1526 yılında kazandılar. Bu çok büyük bir işti. 1538 de Hadım Süleyman Paşanın kumandasında Hind kıyılarına donanma gönderirken Kanunî, Osmanlı ordusunun oralarda yerleşeceğini göz önünde tutmuştur. Bunu Kâtib Çelebi ve Sikendeı* ibn Mehmed (Târîkh-i Ferişte, Bombay ba- İsımı, II, 372) müttefikan söylerler. Kanunî 1535 te Bağdadı aldıktan sonra Hind Denizine Murad Reis (1550) ve Şeydi Ali Reis (1554) idarelerinde donanmalar göndermişti. Bütün bunlar muvaffakiyetsiz kalmalarına rağmen büyük işlerdi. Kanunî Sultan Süleyman ululuğu ve kuvveti bakımından, ozamanm büyük hükümdarlarından muhalifi Şarlken ile müttefiki Birinci Fransuvaya göre cidden yüksek bir -simadır. Büyük keşifler ve Avrupanm uyanması devrinde yaşıyan Kanunî, bir devlet adamı sıfatıyla Türk milletini şanla temsil etmiştir. Çağdaşı olan Luter gibi, zamanımızdaki tarihçiler dahi kendisinden sena ile bahsederler. Fakat' daha yalcından öğrenilirse, Kanunî, bütün azamet ve ihtişamı ile beraber, ancak büyük Fatih ile Yavuzun muazzam gölgelerinden ibaret olduğu görülür. Uzakları görerek gelecek nesillerin işine yarıyacak bir siyaset takip etmemiş ve görünüşte çok muazzam olan yaptığı işler, daha kendi zamanında bozulmuştur. Bü- yük^Bünd seferini, yerinden ancak dört kişinin yardımıyla kalkabilen şişman ve

120 yaşında bir hadıma (yani Süleyman Paşaya) havale etmiş olmasını, Osmanlı Hind seferlerini inceliyen Longworth Dames (thc Journal of the poyal Asîatic Society, 1920, s. 16-20) Osmanlı devlet idaresinin Kanunî zamanında sakatlığa yol tutmasının alâmetlerinden biri saymaktadır. Karada Mohaç ve denizde Preveze zaferlerinin tesirine kapılarak Avrupa, işlerine karışmış ve Fransa-- nın yükselmesine, Osmanlı kuvvetinin batıda dağılmasına 've doğuda kendi sat- vetinin düşmesine sebep olmuştur. Gerçi İslâm Âlemi ortasında bir «Râfızî» İran devletinin kurulmasına karşı Kanunî de hassasiyet göstermiş ve memleketin sı- mSrını 'doğuya doğru genişletmek yolunda bazı teşebbüslerde bulunmuştur; fakat Rados şövalyelerini Şimalî Afrikada ye Maltada takip eylemeyi, doğu işlerine tercih etmiştir. İngiliz müsteşriki E. Gibb’in dediği gibi, Kanunî Rusyaya karşı ciddî, millî türk; siyaseti takip edeceği yerde, rus millî entrikacılığını Osmanlı sarayında yaşatan, kadını Roksolan’m tesirinde kalmış (A History of Ottoman Poetry, London, 1904, III, 5, 6, 75), Rusya ile siyasî ve ticarî münasebetlerini ne-


Yüklə 6,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   592   593   594   595   596   597   598   599   ...   617




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin