Göktürkler ve
İslâmiyet
Iran ve Önasya muhacirlerinin (medenî ve İktisadî sahada) Türkistandaki muvaffakiyetleri, Batı Asya ve İran medeniyetinin arap rehberliği ve «İslâm» şiarı altında yeni ve daha kuvvetli bir istilâsına yol açtı. Azer_ baycanda ve Cenubî Kafkasyada olduğu gibi, Türkistanda da, daima Iran unsuruna dayanan ve bu ülkelere İran göçmenleri dolduran arap hâkimiyeti, o zamana kadar Türkistanda hâkim olan mahallî ufak kültürleri ortadan kaldırdı. Araplardan önce, Azerbaycanda olduğu gibi Türkistanda dahi her derenin bir dini ve ekseriya bir lehçesi, her tepe-
nin bir derebeği vardı. Araplar bunları kırdı, bitirdi. Araplar gelmeden daha bir buçuk asır önce, milâdî altıncı asır ortasında, Orta Tiyanşanda c Göktürk » devleti kurulmuştu. Bu devlet milâdî sekizinci asrın ilk yarısında doğudan Çinlilerin ve batıdan Arapların istilâ ve taarruzları altında yıkıldı; ve Ortaasyada, Uzakdoğu ve Önasya medeniyet ve ka- vimlerinin rekabetinde, önasya üstün geldi. 75 İ yılında Çinliler «Evliya Ata» yakınında tamamen yenilip mevkilerini Araplara bıraktılar. «Göktürk» Hükümeti milâdî yedinci asrın başında (610-620 yıllarında, Batı Göktürklerinin büyük kaanı «Tufi Yabgu» nun zamanında) Amu Deryanın cenubundaki ülkeleri eline geçirmiş ve o bölgelere Türk unsuru yerleştirmeğe başlamıştı. Batı Göktürklerinin hükümet merkezi de Vu Havzasındaki Suyab ve Balasagun (şimdiki Tokmak) tan. biraz daha cenubugarbe, şimdiki Evliya Ata (Talaş) ile Sayram (Isfîcâb) arasında vâki «Min Bulak» a nakledilmişti.
Milâttan önce ikinci asrın son yansında Turanlılarm Cenubî Tür- kistanda «Grek-Baktriya» devletini yıkmakla başlıyan hareketleri ve oralarda tekrar yerleşmeleri, « Göktürk » kağanlarının yedinci asır başında Amu Derya cenubundaki bu faaliyetiyle kuvvetlendirilmişti, belki de bitirilmiş olacaktı 1G). Fakat arap Hâkimiyeti bunu durdurdu. Bununla aa kalmıyarak memlekete İran göçmenleri doldürulclu. Fakat buna mukabil, Samanlılar sülâlesi de dahil olarak üç asır devam eden ara^ hâkimiyeti Türkistanm, idaresinde bulundurduğu bölgelerinde, hattâ kısmen bunun dışında (Yedisu ve Kaşgar civarında) medenî anarşi ve feodalizm yerine, «bir medeniyete ve mütecanis bir millete dayanan bir devlet» sistemi zarureti fikirlerini neşretti; ve kendi medeniyetini bütün beşeriyete şâmil bir medeniyet şekline sokmak ve ona yeni bir şekil ve kuvvet vermek için Horasan ile Türkistandan (bilhassa Mâverâünne- hirden) yeni kuvvet ve yeni ruh aldığı gibi, bu ülkelere de müteaddit medeniyet ve mezheplerle müteaddit fikir vc terbiyelerin tesirinde inlemek belâsından kurtuluş yolunu gösterdi. Bu suretle Türkistanm medenî ve İktisadî Hayatftıda yeni gelişme ve olgunlaşma yollan açılmış oldu. Türkistanm büyük bilgini El-Bîrûnî, eski Yunanlıların doğuya ait malûmatının eksik ve zayıf olmasından bahsederken, işlâmiyetten önce bu memleketlere (Türkistana) batı bilginleri gelemezdi, emniyet yoktu; şimdi şarkla bir memleket oldu, İslâm fütuhatı Uzakdoğu ile Batı arasında medenî münasebetlerin yaşatılmasını temin etti diyor 1T).' 79 80
Türkistanm bu yeni tekâmülü Uzak.dQgud.a_9 10. ve Karahanlılar Mâverâünnehirde 999 milâdî yıllarında vâki olan iki hâdise ile başladı ve on beşinci asırda kemalini bularak o asrın sonunda nihayete erdi. Moğolistanın şimaidoğusunda oturan ve Moğol uruğu olan «ICıtay» 1ar 9 1 5 yılında şimalî Çinin ve Moğolistanın fethini tamamladılar. Moğolistanın şimaidoğusunda yaşıyan kavimlerin cenuba ve cenupbatıya yayılması, Orta Moğolistan ve Cungaryada yaşıyan urukları batıya hareket etmeğe icbar etti. Moğol kavimîeri ve Kıtaylarla müttefik olarak hareket eden «Tatar» ve «Kırgız» 1ar, daha 840 yılında Orta Moğolistanda çıkan müthiş bir kıtlıktan istifade ederek, orada eski bir idare taksimatına ve teşkilât ananelerine göre «Dokuz Oğuz» adını taşıyan urukları ve o heyete dahil olarak hükümdarların esas dayanağını teşkil eden «Uygur» lan, Cungarya ve Tiyanşan Dağları sınırlarına sığınmağa mecbur etmişlerdi.
Karaşehirde oturan ve adı çin kaynaklarında «Te-men-le» yazılan bir «Khakanî» prensi bu hâdiselerden istifade etti. O ve halefleri doğudan gelerek kendilerine sığman urukları ve Orta Tiyârişaridaki «Yağma», «Çigil» lerle diğer uruklara ve Doğu Türkistanm eski medenî budist şehir Türklerine dayanarak eski Khakanlılar yahut Kara- hanhlar sülâlesini dirilttiler. Kaşgar ye Aksu civarını merkez edinen bu sülâle hiçbir türk aşiretine mensup olmayıp eski Göktürk, Türgiş ve Tokuzoğuz kağanlarının mensup olduğu Asena, «Khakanlılar» neslinden gelmiştir IS).
18) Türgiş Devletinin inkirazı ve Türk (Tu-kiu) aşiretlerinin üzerindeki hâkimiyetin Karlık yabguları eline geçmesi hakkında malûmat veren Tang sülâlesi tarihi: «Türgiş hakanı Hu-se-lo’ya tâbi iki grup (yani Tu-lu ve Nu-şe-bi) kendilerini zaif gördüklerinden Karlıklara itaat ettiler, kalan (Tu-kiu) aşiretleri Uygur (Tokuzoğuz) hakanlarına tâbi oldular (766); fakat Uygur Devleti (842 de) bozulduğu zaman bu Türklerden Te-meng-le (Te-peng-le) isminde bir reis (prens) bir miktar Türk (Tu-kiu) ile gidip Yen-ki (Karaşehir) şehrini işgal ve kendisini Şe-hu (yani yabgu) ilân etti. Türk (Tu-kiu) lardan 200,000 (can) kadar bir kısmı Kin-so (yani Şarkî Tiyanşan, bk. Chavannes, Documents, 97, 348) taraflarına çekildiler» demektedir (bk. Parker, A. Thousend Eares of the Tartars, s. 186; Yakinf, Sobraniye, I, 372). Chavannes (s. 85-86) Te-meng-le’ye ait bu kaydı 766-779 yılı hâdiselerine ait gibi anlamıştır. İslâm melihalarının 850 senelerine ait kayıtlarında Karaşehir, Kürle taraflarında (Hudud Ül--Âlerrı Mi- n o r s k y, 207, 278; Gardizî, ed. Barthold, 81-84 J}1 = = Kürle)
Dostları ilə paylaş: |