-o1) Süyündük ve arkadaşlarının nezdinde bulunan benim evrak ve eserlerim de, bu felâket esnasında Molla Kahharm adamları tarafından imha edilmişti. O cümleden şu basmacı seferlerinde «Özbeklerde Şamanizm», «Kaşkaderya Özbek- ierinin. aşiret hayratı» ve «Semerkand vilâyetinde kitabeler» gibi mevzulara ait topladı ğ m etnografı ve *arihî notlar, hatıratımın bir kısmı ve rus erkân-ı harbiyesinin
iflâs ettiğini resmî meclislerinde yüzlerine karşı söyledim. Hepsi başlarını eğip, önlerine bakarak, birşey demeden dinlediler ve iki gün sonra (9 mayıs) biz de Nuratadan çıkıp, en acı intibalarla Semprkanda geldik.
Türkistan meselesi ne derecede mudil ve Enver Paşa merhumun yapmak istediği gibi, sadece İslâmiyet ve türkçüiük şiarları ile iş görmenin burada ne derecede müşkül olduğunu, burası için tamamiyle başka bir mikyas lâzım olduğunu, Semerkanda geldiğimin ertesi günü Cemiyet adına yaptığım bazı temaslara ait şu hikâye ile izah edeyim.
Kooperatif ve iaşe müesseselerinde çalışan bir kısım Ruslar, «Es- Er»ler ve onların nüfuzunda bulunan bazı zabitler, bizim Cemiyetle temasta bulunup bize cephane tedarik ediyorlardı. Hattâ Türkistanm merkez erkânıharbinde yüksek mevki işgal edenlerinden birinin de, böyle bir münasebette bulunduğunu yukarıda zikretmiştim. Mayıs 10 da bunların mümessili olan bir rus zabiti ile Semerkandin Bâg-ı Bâlâ’sında görüştüm. Bunlar, Enver Paşanın harekâtından cidden korkmuşlardı. Enver Paşanın. Türkistanda muvakkat olarak bulunduğunu yanımdaki arkadaşım söylediyse de, hiçbir suretle ikna edemedi. O gün Taşkentten mahsus gelen fikren itikatlı komünistlerden olduğu halde çalıştığı hükümet müessesesi vasıtası ile millî harekâta cidden mühim yardımda bulunan bir yerli türk münevveri ile, Ab-ı Rahmet kenarında bir bahçede görüştüm. Bunu ve yoldaşlarını Taşkentte ellerine geçen evrakta Enver Paşanın, «Bukhara emirinin vekili, Halife-i Müslîmînin damadı Seyyid Enver» şeklindeki mührü ve Bukhara emiri ile teşriki mesaisine ait haberler korkutmuş bulunuyordu. Ben buna: «Enver Paşa, Bukhara emirine hizmet edecek değildir. Monarşist de değildir. Cemiyette hiç kimsenin bu yoldaki temayüllerine yol vermiyecektir. işte arkadaşlarınıza bunu söy- liyebilirsiniz» dedim.
Aynı gün Enver Paşanın nezdinden AzerbaycanlIYusuf Ziya Bey «şimali garbî cephenin başkumandanı» sıfatı ile gelmiş bulunuyordu. Bu zat, hangi muhitte bulunduğunun farkında olmıyan bir maceraperest idi. Yanında Osman Çavuş ve Cildiköl Kazaklarından, şimdi Afganis- landa bulunan, Bürküt Eşikağabaşı ve 15 kadar asker bulunuyordu. Enver Paşa bunları Kazakistana geçmeğe memur etmiş ve isimlerini vaktiyle benden veyahut başkasından işitip defterine kaydetmiş olduğu Kazakistanlı zevata tevdi etmek için birer mektup, hil‘at, bazılarına mühür, hattâ kılıç göndermiş bulunuyordu. Biz bunlara kılavuz bulup, biraz
iki verstlik (yani 1:100.00Ü mikyaslı) Bukhara Hanlığı haritasının kendim ve İbrahim. İshak tarafından tashih ve tekmil edilen garbî Bukhara ve Şehrisebz paftaları kayboldu.
da asker vermeli imişiz. Yusuf Ziya Bey kendisi asker olmadığı gibi, ayrı bir cephe açacağını tahayyül ettiği Kazakistanın vaziyetinden de kat'- iyen haberi yoktu. Hattâ elinde en küçük mikyasta bir harita bile bulunmuyordu. Enver Paşaya Cemiyetin «umuru askeriyeye müdahale etmeyip, yalnız propaganda ile meşgul olması matlûp olduğu» hakkında beyanatta bulunup, buna dair şifahî «emir» getirdiğini de söylüyordu. Yal* nız Cemiyet vasıtası ile yola giren .Zerefşan basmacılığını yoldan sapıtacak bir tavır almıştı. Biz de kendisine Khıyvaya, Cüneyd Han nezdine geçmesi kabilse de 15 veyahut 100 süvari maiyetinde Kazakistana geçmesi bilfiil mümkün olmadığını, olduğu takdirde bile isimleri zikrolunan zevata uğrayıp mektup, hil‘at, kılıç ve mühür gibi şeyler teslim edildiği takdirde, Kazak âdetlerine göre bunun derhal her tarafta malûm olup, yalnız o adamların değil, bütün onların mensup oldukları aşiretlerin başına felâketler geleceğini, Cemiy.ete karşı iğya ile. uğraşması büyük bir tedbirsizlik olacağını anlatmağa beyhude çalıştık. Taşkentten gelen genç de ikinci günü Yusuf Ziya Beyi Kânigûlde gördü. Yusuf Ziya Bey, bu gencin huzurunda demokratizmden çok bahsettiği halde, Türklerin ancak askerî' bir millet olup, onlar için ancak bir âmiri mutlak lâzım olduğunu, ve böyle bir âmiri mutlak için «seyyid»lik lakabı Ve halife namından hareket etmek çok faydalı olacağını uzun uzadıya söyledi. İstatistik* 1 ere geçerek Batı Türkistaııda 30.000.000, Doğu Türkistanda 25.000.000 Türk bulunduğunu Enver Paşanın ağzından işittiği sözler diye hikâye etti. Kazakistan meselesine dair bu gençle birlikte yaptığımız teklifleri reddetti. Yusuf Ziyanın bu sözleri ve tavrı, Enver Paşa hakkında mezkûr gence bir gün evvel verdiğim teminatı tamamiyle kırmıştı. Bunları İşiten genç, fena halde müteessir oldu. Bundan sonra da Enver Paşadan nektuplar aldık ise de, Yusuf Ziyanın sözlerini resmen teyit* edecek bir haber gelmedi; mamafih Türkistanm rus mekteplerinde tahsil gören gençlerinin ruhiyatını bilmeyen Yusuf Ziya merhumun, bunlar arasında sâde- 1 dilâne partislâmizm teşvikatında bulunması ve Enver Paşayı böyle bir fikir cereyanının baş rehberi olarak göstermesi, hele bizzat istatistik ile meşgul olan bir gence bu ilimden yine Paşa namından malûmatfuruşluk eylemesinin, bu gibi gençler muhitinde menfi intibalar bırakacağı malûmdu, ve öyle de oldu.
Nuratada emîrcilerin yaptıklarını ve yapacaklarını, burada efkârın teşevvüşünü gören bizler, Cemiyetin her tarafta çok müşkül vaziyette kalmakta olduğunu düşünerek, iki gün sonra şehir haricinde Merkez Komitenin meclisini akdetip, bütün vaziyeti etraflıca müzakere ederek bilhassa bazı basmacı gruplarının geçirmekte oldukları buhran karşısında Sovyet hükümeti ile münferiden sulh yapmak teşebbüsünde bulunduk- lan, büyük esefle kaydedilerek, bunun önüne geçmek ve her şeyden ev- vel Cemiyeti ve millî cepheyi inhilâlden muhafaza eylemek kararım verdik, Bizce yegâne çıkar yol, millî orduları tam inhizam ve istisalden kurtararak, basmacı reislerinin çok müşkül vaziyette olduklarını, Şarkî Bu- kharada toplayıp onları ve Paşayı sağ ye selâmet Afganistana geçirmek, neferlere gelince bunların silâhlarını Afganistana geçecek arkadaşlarına teslim ederek köylerine gidebilmelerini temin etmekti. Biı maksatla biz, Enver Paşaya, Ruslarla ve o günler Bukharaya gelmekte olan Rus başkumandanı ceneral ÎCamenev ile müzakere yolunu açmak ve kendisinin Afganistana geçmek hakkında teklifler ile bir mektubu, diğer taraftan da Merkez Komite reisi sıfatı ile benim imzamla Moskovaya Sovyet Hükümetine sulh şartlarını beyan ile diğer bir mektubun .mahsus kuryelerle gönderilmesine karar verildi (12 mayıs). Fakat bizim Moskovaya gönderdiğimiz mektup, Taşkentli arkadaşlarımızın hataları yüzünden geç kaldı. Enver Paşa ise, bizim teklifimizi kabul edecek yerde, mayısın 19 unda (ihtimal daha bizim kuryemiz gelmeden evvel) Rusîara, Türkistan, Bu- khara ve Khıyvayı tahliye etmelerini talebedip «Türkistan, Bukhara ve Khıyva millî ordularının başkumandanı» imzası ile bir ültimatom gönderdi.
Bu aralık Paşanın kendi ordugâhında işleri yine Enver Paşanın Bel - emîrciler tarafından bozulmağa başladı. Karate-, cüvana Ric’ati ve ginli Fuzayıl Mahdum azçok açık fikirli adam o- Şehit Olması Iup, emîri tanımazdı. Emîrcilerden İşan Sultan ve
Lakay İbrahim onun düşmanı olup, kendisini «Ce- did» tesmiye ederlerdi. İşan Sultan onu ortadan kaldırıp, vilâyetini kendi eline almak istiyordu. ' Paşa ise bu meselede çok ihmalkâr davranmıştı. Fuzayıl, vilâyetini İşan Sultandan korumak için, Paşanın müsaadesi ile Karategine dönerken yanındaki 1000 kadar askeri İbrahim Lakay tarafından bir hiyle ile dağıtılıp şurada burada silâhsızlandırıp, Fuzayılın kendisi de esir edildi. Yanındaki ihtiyar ve müdebbir müşaviri olan Kaşgarlı Hacı Hekemi, cedid ve Enver taraftarı diye öldürüp, «ulak çaptılar», yani cesedini atlı askerler «oğlak» oyununda kullanılan kesilmiş keçi gibi her tarafa çekerek parçaladılar. Fuzayıla karşı yapılan bu tedbir, Enver Paşanın işini bozmak isteyen Bukhara emîri- nin ve Khanâbaddaki Tagay’m emri ile oldu. Aynı zamanda emîrci Evliya Kul Toksaba, Şehrisebzli Cebbarın askerini bozup, kendisi Paşadan ayrılarak 400 askeri ile Şehrisebze gitti ve Ruslara teslim oldu ve entrikalarla Cebbar Beği katlettirdi. Körşirmetin Enver Paşa maiyetinde bulunan biraderi. Nur Mehmed de, bu vaziyeti görerek 100 kadar askeri ile Ferganeye çekildi. Bütün bu tertibatın, bizzat emîr tarafından yapıldığını Paşa da artık iyice anlamıştı ve 19 haziran tarihi ile Kâbiie emîrin namına yazdığı mektupta da, bunlardan, güya emîrin haberi olmadan yapılan işler gibi, bahsederek şikâyetlerde bulundu.
Emîrciler tarafından tamamen terkedildikten sonra, Enver Paşanın yanında yalnız Danyal Beğin 200 kadar askeri ve Karşılı Behram Bek ve 1 örebay kaldılar. Böyle olduğu halde Paşa Baysun üzerine bir taarruz yaptı. Kendisi, Afganlılar ile beraber, şehrin içerisine kadar girdi. Fakat şehrin karşı tarafından taarruz eden Özbek fırkası, öğrendiğimize göre bu fırkanın kumandanı olan Haşan Beyin bir zuhulü yüzünden, mukabele edemeden ricat etti. Haziranın nihayetine doğru Baysuna yeniden iki fırka rus askeri geldi. Bu vaziyet karşısında Paşa «Pııl-i khakiyân» dan Yurçı ya çekildi. Lakay İbrahim, bu müşkül saatte Paşaya yardım etmek şöyle dursun, sanki Rusun müttefiki imiş gibi, Paşanın askerinin at ve nakliyatını yağma ettiriyordu. Fakat Rus gelirken kendileri de bozuldular. Esirleri olan Fuzayıl Mahdum, yalnız bu tırsattan istifade edip kaçabildi. Fakat askeri artık dağılmış bulunuyordu. Busların muntazam taarruzları karşısında Paşa Hisara çekildiğinde Afganlı mücahitler de tamamiyle bozuldular. O vakit Kabilde siyasî nüfuz, Moskova ve Avrupadan yeni dönüp gelmiş olan Mehmed v eli Hanın eline geçmişti. Bu zat, Sovyet dostluğu fikrinde idi. Paşanın nezamde bulunan Afganlıların reisi Afzaleddine mektup yazıp, bütün '^Kanlıların Afganistana çekilmesini emretti. Temmuzun 5-6 sında Af- ganhlar gittiler. Belki de Kabilden gelen emir mucibi olarak bunlar, Paşayı da zo la kendileri ile beraber götürmek istedilerse de, Paşa, kat- iyyen reddetti. O, Türkistan toprağından çıkamamağa kat’î surette karar vermişti. Bu vazıyet karşısında Paşa için ric’atten başka çare yoktu, vvihayet ağustos bidayetinde Belcuvana geldi. Lakaylar o zaman ellerine geçen «-Cedid» leri kesmekle meşgul idiler. Ezcümle Khokand Şû- rai Millîsi re.si Aailkhanı ve Türkmen Khudaynazarı da orada kestiler. Düşenbeyi F gal eden rtıs kumandanı, Lakaylar ile bir işi olmadığını, onlarla uğraşmıyacağını, yalnız Enver Paşayı takip ettiğini İbrahim La- kaya haber verdi.
Paşa ağustos bidayetinde Hisardan Devletmend Bek’in. idaresinde bulunan Belcuvana çekildi. Bu zat Belcuvan, Külâb Taciklerine, Kar- îuk, Moğöl-Katagan ve Semiz Özbeklerine baş idi. Semiz Özbeklerinin reisi Aşur Bek, Moğol - Kataganlarm reisi İşan Paşa, Danyal Bek ve diğerleri hep maiyetinde bulunuyorlardı. Kurban bayramını, Belcuvan- dan 7-8 kilometre mesafede «Khuvalen» e giden yol üzerinde Devlet- mendin karargâhı olan, Çeken köyünde geçirmek üzere gelmişti. 4 ağustos cuma günü sabahı Paşa, bayram tebrikâtı ile meşguldü; fakat, Mus-
lafa Şahkulun dediğine göre, çok düşünceli idi. Daha saat sekizde, rus alayından 300 kadar neferden ibaret bir müfreze köyün garbindeki Âbidere köyü yanındaki tepeye yaklaşmakta olduğuna dair haber alındı. Paşa, diğer askerlerin toplanmasını beklemeden, yanındaki 25 kişiyle koşarak düşman üzerine yürüdü. Tepeye çıkarken, Ruslar da öbür taraftan çıkmış bulundulardı. Üçe taksim olunan Rusların bir kısmını anî bir taarruzla bozdu. Onlar silâhlarını teslim etmeğe başladılar. Celâdetiyle Rusları şaşırtan Enver Paşa, yanında ancak beş kişi bulunduğu halde, yalın kılıç ileriledi. Bu beş kişiden biri Türkiyeli Çerkez Hüseyin Çavuş, diğerleri de Kazanlı Kerim, Kazak îşmurad, Afganlı Sayis, ve Paşaya iltihak etmiş olan rus kozağı Rayev idi. O saatte karargâhtaki askerler de gelip yetişmişlerdi. Meğer ki kaza imiş, yan taraftan işlemeğe başlayan rus mitralyozu, Paşayı kalbinden vurdu. Yardım kuvveti ile yetişen Devletmend Bek te taarruz etti ise de, o da vuruldu. Ruslar mücahitleri biraz takip edip, geri döndüler ve Enver Paşayı öldürdüklerinin farkında değildiler, ikinci günü bunu yerli ahaliden işiterek öğrendiler. Enver Paşanın yerine Danyal Bek, Devletmendin yerine oğlu Abdülkadir geçerek, ertesi gün, 1 5-2 0 }bin kişilik bir alay ve merasimle Paşa ve Devletmend Bek Çeken*de defnedildiler.
Enver Paşanın Türkistan istiklâli yolunda, Türkistan toprağında şehit düşeceği beklenmemiş olmalı, ki bu büyük ziya’ münasebetiyle Belcuvan ci\ arında âdeta kıyamet koptmuşu. Mustafa Şahkul bu münasebetle, «bu kadar kısa bir müddet zarfında bu köye birden 15-20 bin adam toplanabileceğini hiç zannetmezdim. Ahalinin hepsi ağlıyor, bazıları «muyi mübarek» diye Enver Paşanın sakalından kıl alıp kâğıda sarıp ceplerine koyuyorlardı. El ve ayaklarını öpüp ağlayanların hesabı yoktu. Hülâsa bir kıyamet koptu, ki tasviri kabil değildir» demektedir. Danyal, İsmail Hakkı, Nafi, Halil, Haşan ve diğer beyler Karateginde bulunan Fuzayıl Mahdum nezdine geldiler. Ve oradan hepsinin imzası ile 17 ağustos tarihi ile Taşkende bana ve Kabile Hacı'Sa- mıye mektuplar yp~ıp, ciddi tedbirler alınması hakkında teklifte bulundular. Bu mektup bana ancak bir ay sonra vâsıl oldu. Sonra Afga- nistanda Khanâbaddan Hacı Sami ile ve Osmankhoca da kendi mühür ve imzaları ile vaziyete ait meseleler hakkında Cemiyete mektup yazdılar. Bu mektup ta, iki ay sonra gelmişti. Ben, Enver Paşanın şeha- deti haberini 15 ağustosta Taşkende vürudumda rus gazetesinden okudum. Fakat o günlerde hiçbir kimse Enver Paşanın vefatına inanmak istemiyordu. Yalnız kendi Cemiyet adamlarımız tarafından yazılan bu ıesmî haberlerden sonra, kanaat hâsıl olup, her tarafta mersiyeler yazılmağa başlandı.