îS) «Yataq» yahut «cataq» oturan, meskûn yahut yarı meskûn, hareket kabiliyeti olmıyan, barışsever insanlar anlamında kullanılmıştır.
!>) «Çarva» farsça «çaharpa» dan alınmış ve dört ayaklı hayvan beslemek demektir.
Eski Kıpçak-Özbek-
lerin Ahlâkları,
Âdetleri ve Dilleri
On dört ve on beşinci asır arap muharrirleri (İbn Battûta, İbn FadI aîîah al-*Umarî ve İbn ‘Arab- şah) Kıpçak Bozkırındaki Özbek ve Kıpçakların
hayat, ahlâk ve seciyelerini güzel tarif etmişlerdir. İbn ‘Arabşâha göre, bu Özbek (Dest) Türkleri bütün Türkler arasında dilleri en fasih, zeki, erkek ve kadınları çok güzel, umumiyetle aristokrat olup yalana, dolana tenezzül etmiyen centilmenler sayılmışlardır 18 19). Yedisüdan Kırıma kadar uzanan bozkırlarda yaşıyan bu öz- beklerin dili, ozamandan kalan halk şiir parçalarında ve diğer âbidelerde görüldüğü gibi, hemen hemen bir olmuş; bugün yine Özbek, Kazak ve Mangıt-Nogaylarm dillerinde o müşterek Kıpçak hususiyetleri kısmen muhafaza olunmuştur n). Hayat tarzları ve âdetleri de «Türk- Çigil» ve «Türkmen-Oğuz» guruplarına mukabil olarak birdir. Yazma tarihleri 20), halk edebiyatı, bilhassa Kıpçak Bozkırı kahraman destanları, Çingiz, Coçı ve oğulları, Ediğe, Toktamış, Nureddin, Cura Batır, Koblandı, manzum halk hikemiyatı, Cirençe Çeçen hengâmeleri ve başkaları her yerde birdir. Başkurt ve göçebe özbeklerin havaları, bugün Kırım ve Köstence Nogaylarmda taganni edilir. Nögay destanları Kho- rezm Karakalpak ve Kazaklarında bazan harfbeharf söylenir. 1920 sonbaharında, Aral Gölü cenubunda vaki «Çımbay» kasabasında eski Edüge Toktamış destanlarını mükemmel bilen Karakalpak halk sairi Nureddin’i bulmuştuk; 1925 senesi yazında Rumanyada Köstenceden geçtiğimizde aynı Edüge-Toktamış destanlarını çok güzel bilen belki de son nogay halk şairi diye tanınan bir zatın, yine tesadüf eseri* olarak, Nureddin adında bulunduğunu öğrendik. Eski ve yeni Kıpçak Türkleri son derecede bir zaruret olmadıkça ekinciliğe geçmemiş, ekincilik hayatını kendi bozkır aristokratlık Tuhuna aykırı saymış, iktisadı büyük buhranlar geçirdiği zamanlarda bile medenî kavimlere kız ver-
memiş, onlara kara hizmet 13) etmemiş, kendisini asker ve efendi bilmiştir. Bu hususta Nogaylar pek fazla mübalâğa göstermişler ve o yüzden bilhassa Kalmuk ve Rus istilâları çağında on binlerce ve yüz binlerle kırılmışlardır. Bunların nazarında Çingiz, Toktamış, Edüge, Er Targın, Urak Mamay, Adil Sultan gibi tarihî ve destanı kahramanlar bozkır aristokrasisi ruhunun idealleridir. Bugünkü Özbek, Kazak, Man- gıt-Nogay ve Başkurt halk edebiyatındaki müşterek destanlarda görülen eski Coçı Ulusu Ozbeğinin ahlâk ve seciyeleri karakterindeki şu noktalar göze çarpar: Himmet yüceliği, namus ve ırz için ölmek, ideal hayatın ancak cemiyet ve devlet hayatı olduğunu düşünmek, güçlüklere kolaylıkla katlanmak, hayatın güçlüklerine insana tekâmül yollarını açan dakikalar nazarıyla bakmak, uzak ve güç seferlere istek ve kıvançla katlanmak, kadınların da ancak bu gibi erkekleri sevmeleri, asil kadınların, anaların el içindeki, yüksek mevkii... İşte bunlar hep eski Ta-, tar ve Kıpçak aristokrat zümresinin yani Özbeğin halk edebiyatında söylenen, şeylerdir. Umumiyetle eski Türklerin iyi ve kötü âdet ve huyları eski Özbek-Kıpçaklarda daha açık olarak görülmüştür. Soğukkanlılık, telâşı ve şaşkınlığı sevmemek, itidal, cesaret, âmirliği sevmek^ arap şiirlerinde anlatıldığı gibi savaşta fazla merhametsizlik, barış zamanlarında ziyadesiyle sakin olmak, esirleri öldürmemek fakat satmak, saflık ve doğruluk, düşmanların istifade edeceği derecede fazla samimiyet, şahıslar ve uruklar arasındaki ufak dâvaları büyütmek ve bunu yıllar, hattâ nesiller boyu uzatmak, İktisadî müşkülât görüldüğünde çoluk çocuğunu satmak yahut başkalarının çocuğunu çalarak satmak derecesine varan fazla maddîlik... İşte bunlar, Özbek ve Kıpçaklarin daha 14 üncü asırda Özbek Han zamanında Altın Ordaya gelen arap seyyahı İbn Battûtadan başlıyarak, bütün seyyahların kaydettikleri hususiyetlerdir21').
Özbeklerin «Özbek», «Kazak» ve «Mangıt-No- gay» guruplarına ayrılması artık Edil havzasında değil, Sır Derya havzasında yaşadıkları zaman vaki olmuştur. Coçı oğulları «Batu» ve «Berke» Hanlar zamanında Çağatay Ulusu *na da nüfuzları
«Özbek» Cemiyetinin Özbek, Kazak ve Mangit-Nogay- lara Bölünmesi
olup Mâverâünnehir ekseriya bilfiil Altın Ordaya tâbi olmuştu. Kho- rezm ülkesi Sır Deryanın Ötrar’dan başlayıp aşağı kısmı, Moğol memleketinin taksimatına göre Coçı Ulusu’na ait oldu. Burası Coçı Ulusu
E-.skerî teşkilâtında «Sol Kol» kabilelerini, İdarî taksimatta ise «Gök Orda» yı teşkil ediyordu. 1^358-1361 yıllarında merkezî Altın Orda (diğer tâbirle Ak Orda) işleri karışınca, o zam an bu ordanın bütün askerlerine kumanda eden «Kıyat» beğleri «Sağ Kol» kabilelerini Kırıma, «Sol Kol» kabilelerini ise Sır Deryaya getirdiler. Ozaman Batu Teslî münkariz olduğundan, yasaya, veraset kanununa göre, yüksek hâkimiyet Coçı’nın beşinci oğlu olan Şıban 1->) Hanın oğullarına geçiyordu. Birçok Özbek urukları şimdiki Turgay vilâyetinde, «Ak Göl» civarında Şıban şehzadelerinden Hızır Hanı banlandılar. Nayman, Karlık, Uygur, Koıirat, Böyrek gibi uruklar buna taraftardı. Fakat bu Şıban şehzadesinin hâkimiyeti «Sol Kol» boylarının bir takımına ve Batı Sı- biryada Tobul havzasında bulunan «Tura» kalelerine münhasır kaldı. Sol Kolun Sır Derya havzasında bulunan urukları ise Coçı Hanın o güne kadar hükümet işlerine pek karışmıyan «Tokay Temür» adlı oğlu neslinden Sü Baş oğlu «Kara Nogay Khan» ı harılandılar. Buradaki «Sol» urukları, «Yedi San» denilen Şirin, Barın Kıpçak, Argun, Alçın, Katay, Mafigıt, Kürlevüt’lerden ibaret olduğu anlaşılıyor. Bu Sol hanlarının dayandıkları şehirler Yenikent, Cend, Barçmlığ Kent, Sabran, Otrar ve merkez olarak da Sığınak idi. Bu uruklardan bazıları galiba ozaman bile Mâverâünnehir işlerine karışmağa başlamıştı. Femürün askeri içinde Kıpçak ve Naymanlar mühim rol oynamışlardır. Temürün oğulları zamanında (142 7) Özbekler Tokay Temür neslinden «Barak Khan» in' idaresinde Sır Deryada pek kuvvetlendiler. 1429 da Barak öldürülünce Sır Derya havzasını da Şıban Oğulları işgal ettiler. Bununla Coçı Ulusunun asıl merkezî ordası (Ak Orda) Mâverâünnehrin ya- nıbasma gelmiş oldu. O sıralarda Tokay Temür oğullarına taraftarlık eden boylardan Mangıtlar, «Altın Ordanın Temür Beği» demek olan reisleri «Ediğe Beğ» in idaresinde büyük nüfuz sahibi oldular. Bunlara diğer uruklar da iltihak etti; ve hepsi birden hâkim uruğa nisbetle bir taraftan «Mangıt» adıyla ve diğer taraftan da (galiba vaktiyle Kara Nogay Hanı hanlanmaları itibarıyla)1,;) «Nogay» adıyla mâruf oldu-
r"" İ
3r>) Bu kelimeyi arap kabilesi ismi olan «şe3rban» şeklinde okumak yanlıştır; «şıban» kıraeti bu hanların uygur harfleriyle yazılan şecerelerinden ve bazı yazmalarda bu ismin şeklinde, yazılmış olmasından anlaşılmaktadır.
K;) «Nogay» adı, ihtimal bu kabileleri idare eden «Mangıt» aşireti emirlerinin, Edüge Beğ’in ecdadı vaktiyle On Kol uruklarını idare etmiş ve Bizans sınırlarında yaşamış olan şehzade «Nogay» (yahut «Nokay», öl. 1299) a tabi olmuş olduklarından neşet etmiş, olabilir; fakat buna dair bir kayda tesadüf olunamadı. Behemehal «Nogay» adı. hu isrni taşıyan kabilelerin batı ve şimalinde yaşıyan
lar. Biz de bu eserimizde bunların her iki adını birleştirerek «Mangıt- Nogay» diye adlandırdık. 16 ncı asrın başında «Şıban-Özbek» Kanları ve onlara tâbi uruklar Mâverâünnehir ve KKorezme gidip yerleşiyorlar. Ozaman şimdiki Kazakistanın batı bölümleri, keza Başkurt ve Tura ülkeleri tamamiyle Mangıt-Nogaylara tâbi oluyor..İşte böylelikle Özbek camiasına karşı kuvvetli bir Mangıt-Nogay câmiası husule geliyor.
Yukarıda zikri geçen Barak Hanın oğulları Kirey ve Canibek sultanlar, başlangıçta Şıban Oğullarının meşhur hanı Ebulkhayır Hana tâbi idiler;* M66 yılında onlar bu handan ayrılıp «kazak» oldular ve doğularındaki Çağatay Oğullarına (Kaşgar ve Yedisu taraflarında hükümet süren hanlara) sığınıp, onlardan bazı urukları kendilerine tebaa edindiler ve onların yardımıyla ,Şıban Oğulları elinde kalan ve önce kendilerine tâbi bulunan kabileleri geri aldılar. Böylelikle «Şıban Oz- beki» nin yanıbaşmda bir de «Kazak Özbeki» camiası meydana geldi. Özbek topluluğu, on beşinci asrın son yarısında tamamiyle üç kuvvetli grupa bölünmüş bulunuyor. Önceleri Gök Orda hanlarına ve Tokay Temiir Oğullarına ait olan yerler Şıban Oğullarına, Şıban Oğullarının mülkleri de Nogay mirzalarına geçiyor. Kazaklar ise bu ikisinin ve Çağatay hanlarının ortalığında hak dâva ediyorlar. 16 ncı asrın ortalarında «Mangıt-Nogay» emirleri bugünkü Kazakistanın merkezî kısımlarını teşkil eden «Arka» da «Ulu Tav» da iken buradan başlayıp Edilin garbine, hattâ Azak kıyılarına kadar uzanan ellerin işlerine karıştılar ve yavaş yavaş garbe kaydılar. O güne kadar niza* mevzuu olan aşağı Sır Derya havzası ve Arka tarafları boşaldı. Neticede buraları, o güne kadar Talaş ve Çu taraflarında yaşıyan Kazak hanlarının idaresine girdi. On yedinci asrın ikinci yarısında «Nogay» ve nihayet on sekizinci asrın ilk yarısında «Kalmuk» işleri karışınca, Kazak hanları Yayık nehrinin şarkındaki bütün bozkırlara mâlik oldular, Nogaylar da Kırım ve Şimalî Kafkasya taraflarına doğru çekildiler.
Kazak Hanları, Şıban Özbeklerinden ayrıldıktan sonra da, komşuları Kazakları «Kazak Özbekleri» diye adlandırır oldular. Haydar Mirza Doğlatın tarihinde Kazak Hanları, hep böyle adlandırılmıştır22).
Kazaklar
Dostları ilə paylaş: |