ierinir. ataları olacağını;Masagitlerin ise, pek eski zamanlardanberi Sır
maddeleri) bu kavmin tarihi hakkında, tarihî menbalarda bulunmayan malûmatı kendi hayalhanesinden ikmal etmiş (bk. s. 1795; Wegen ihrer iranischen Herkıınft müssen die Saken blond gewesen sein), ve bütün bu büyük cihangir l^vmin tarihini ıssız Pamire sığdırmıya çalışmıştır. Hakikatte ise bu kavmin (doğrusu «Saka Tigrakhuda» nın) vatanı, daha Milâddan önce 160 senelerinde Çinlilerin kaydettikleri gibi, Kaşgâr ve Orta Tiyanşan tarafları olmuş, Pamir Sakaları (Amir- gioi) ise ancak Göktürkler zamanında burada yaşamış olan «Karlık»larm «Tokharistan yabguluğu» nun (bk. Chavannes,Documents, p. 155-160) yerini tutmuş, yani büyük bir devletin küçük bir parçasını teşkil etmiştir. Tarihî menün Sarımızda Orta Tiyanşanda «Saka» ve «Şu» isimleri aynı kavmin siyasî kudretlerini bilmünavebe belirten iki kolunu ifade etse gerektir. İhtimal «Saka» ismi bu kavmin Tiyanşanm doğusunda, «Şu» 1ar onun garbinde, «Çu» havzasında yaşamış elan şubeleri olmuştur. Yahudî rivayetlerinde (bk. Taberî, I, 348) Horasanda yaşayıp Khazarlara «Khakanlığı» öğreten üç kavim sıfatıyla zikredilen «Zamiran»
(Bibeî, Genesis, 25, 2: «Zamran», ihtimal = Sabir + an»), «Yasbuk» ve «Sukh» (Bibel:«Sukh» yahut « Sakh », Flavius Josephus,Judische Altertümer, übers, v. H. Clementz, I, Halle, 1899, s. 53: «Su») kavimlerinden bu sonuncusu muhakkak, ki «Sak», yani «Saka» yahut «Suk», yani «Şu» dur. Bu rivayete göre, «Khakaıılık» bidayette bunların elinde olmuştur, ki sonra bunu onlardan Khazar- lar almış oluyorlar. Göktürkleri Çinliler «Su» (bk. Deguignes tercümesi, II, 273; çince işareti F. Hirtîı,Nachwort zum Tonjukuk, s. 42) ların ahfadı diye tanıttıkları gibi, bizans müellifi Menander Protektor (bk. K. D i e t r i c h ,Byzan- tinisehe Quellen zur Lander-und Völkerkunde, II, 17) da bunları sarih olarak Sakaların ahfadı tesmiye etmiş ve «bunlara eskiden Saka diyorlardı» demiştir (cümlenin yunancası, Franke, s. 58). Ptoİemeüs’te (Geographia, VI, 13.,) Fer- gane civarında Sakaların şubeleri olarak sayılan kavimlerden Kcûfzrjdal (yani «Kümidh, bk. yukarıda, s. 51-52) Türk oldukları gibi, KaçaraL («Karat»lar), Kofiagoî («Kumar»lar) ve TSoçvoi(yani «Turun»lar) da tarihte olduğu gibi zamanımızdaki türk kabileleriyle de bîrleştirilebiliyorlar (Kaçar için bk. «Qarat-ay», Naymanların şubesi, Aristov,Zametki. 360, «Qaray» Mücmel ül-Tavârîklı-i Nâdiriye, ed. O. Mann, s. 49, 62, «Qara-yıt», Reşideddin - Berezin, I, metin, 121; [ Kopaç için bk. Bulgarların ceddi «Kümari», tbn Fadlân, 312]; yine Plinius Secundus,Naturalis Historia, 16, 18; «Comare» ve * Coamanae », Pomponius Melae,De Situ orbis, I, 40 = ed. Leid. 1722, s. 19: «Cfomari» vte «Coamani», de bugün Pamir Kırgızları kabilesi olan «Qun» 1ar ile birleştirilebilir, bk. Aristov, 436, yani bunlarda «Qun», «Qun-er», «Quman», yani «Qun-man» gibi kabileler yaşamışlardır. Tâoçv için bk. Alimolu şubesi «Turum», Aristov,.
380, ve Türkmenlerde «Durun»). Bunun gibi Çinlilerin, Sakaların mühim bir kısmı Milâddan önce 2. nci asırda Siyistan tarafına gittikten sonra da Kümidh («Kiu- mi» yahut «Kiu-mi-to», bk. Chavannes,Documents, s. 164) lerin yanında Fergane ile Kaşgaı* arasında yaşayıp kalan Saka kabileleri sıfatıyla zikrettikleri «Hıu-sün» ile «Kün-tu» 1ar (bk. Franke,Beitrage,48-51) ise şüphesiz türk urukları idiler (bk. bugün yine aynı mıntakalarda yaşıyan Kırgız urukları «Üşen» ve «Konçu», îqd Ül-Cuman Bartoldu,Taşkent, 1927, s. 292, 299). Siyistana gidip oraya kendi isimlerini veren Sakaların payitahtları o zamanın kayıtlarında (İsidor de Charaxe’de) «Sigal» yazılmış, ki «Çigel», «Çigil» demek olacak (kş. Kanda- har’m eski ismi olan «Çigilâbâd», Festschrift jür Sachau,s. 276); bundan başka yine «Min» (-«Min») ve «Palas-kent» isimleri geçiyor. Araplar zamanında da burada Zerenc’in iç kalesi, Ortaasya türk şivelerinde «salatant ve icrai emr, yani hükümet» (bk. M. Kaşgarî, I, 45) ve «hükümet mevkii ve konağı» mânasını ifade eden türkçe «Erk» ismini taşımıştır (bk. Istakhrî 241, Târikhi-Siyistan,Tahran tab’ı, s. 11); bundan başka «Ok», «Bargin», «Tekin» («Tekinâbâd») ve «Ürenk» (yani «beyaz») gibi türkçe şehir ve köy isimleri gelmektedir. Hindistanda Sakalardan kalan bitiktaşların Orkhun türk bitiktaşlarma benzediği (bk. S. Levi et Chavannes,Vltineraire d’Ou-K’ong,s. 42), Hind menbalarında «Saka», Tu- ıuşka» (Türk) ve «Huna» (Hun) isimleriyle aynı türk kavimlerinin ifade edildiği (bk. Franke, s. 60) kayda değer. Çinliler, Sakaların Ferganedeki bakiyesi sıfatıyla bahsettikleri Hiu-sün’ler hakkında, «bunların âdât, kıyafet, sima ve karakter itibarıyla Usunlardan farksız» olduklarını kaydetmişlerdir (bk. Franke, s. 53). Halbuki kabilelerin mebdeine ait hâtıraları bize ecdadımıza ait hikâyeler gibi anlatan destanlarımız (kş. biz bu hâtıraları Oğuzların daha Türkistandan ayrılmadıkları zamandaki şeklinde anlatan Dede Korkut’taUşun-Khoça, Qanlı Khoca, Salur [yani Salğır] Qazan) da söylenen Uysunlar tarihlerimizde (bk. Re- şîdeddin: «Huşin») olduğu gibi, bugün de aynı ülkelerde yaşamaktadır (bk.
Aristov,Jivaya Starina,1894, s. 422-27, Zametki.352, 422); keza «Uysun» un oğulları sıfatıyla zikredilen «tgpek» ile «Şigrek»de türk kabileleri sıfatıyla tarihî menbalarımızda mezkûrdur. (Dede Korkut,ed, Orhan Ş â i k, s. 98: » ve