BDY’ın oluşumuna zemin hazırlayan felsefi görüşlerle birlikte batı dünyasının ilk bilişsel – davranışçı terapistinin Epiktetus olduğu kabul edilmektedir. Epictetus’un “ insanlar olaylardan değil, bu olaylara ilişkin bakış açılarından rahatsız olurlar” görüşü bu yaklaşımın temelini oluşturmaktadır.
BDY’ın oluşumuna zemin hazırlayan felsefi görüşlerle birlikte batı dünyasının ilk bilişsel – davranışçı terapistinin Epiktetus olduğu kabul edilmektedir. Epictetus’un “ insanlar olaylardan değil, bu olaylara ilişkin bakış açılarından rahatsız olurlar” görüşü bu yaklaşımın temelini oluşturmaktadır.
Epiktetus, insanların incinmelerinden şeylerin değil, kendi fikirlerinin sorumlu olduğunu söylemiştir. Yani ona göre, insanı inciten ya da engel olan şey kişinin kendi düşünceleri, yorumları ya da olaya verdiği tepkilerdir. İnsan, dışındaki olayları değiştiremez ama kendi tepkilerini düzenleyebilir (Ellis, 1989).
BDY, aktif, yönlendirici, sınırlı zamanlı ve yapılandırılmış bir terapidir. Terapinin kuramsal dayanağını, bireyin duygu ve davranışlarının büyük ölçüde düşünceleri tarafından belirlendiği varsayımı oluşturmaktadır .
BDY, aktif, yönlendirici, sınırlı zamanlı ve yapılandırılmış bir terapidir. Terapinin kuramsal dayanağını, bireyin duygu ve davranışlarının büyük ölçüde düşünceleri tarafından belirlendiği varsayımı oluşturmaktadır .
BDY, sorunun nasıl oluştuğu ve sürdüğü konusunda kolay ve anlaşılır bir çerçeve sunmaktadır. Bu yaklaşım, özellikle düşünce, inanç, tutum ve fikirler üzerinde odaklaşır. Anlama ve içgörü geliştirmenin yalnız başına yeterli olmadığı varsayılmaktadır. Bu nedenle BDY, kalıcı değişim için etkili yöntemler ve çeşitli uygulamalar önermektedir. Sadece “konuşma terapisi” değildir
Bilişsel-Davranışçı Yaklaşımın Temel İlkeleri
1. Kişi, çevreden çok, çevreyi algılamasıyla ortaya çıkan, kendi zihnindeki çevrenin bilişsel tasarımına göre tepki verir.
2. İnsan öğrenmelerinin çoğu bilişsel işlevler aracılığıyla gerçekleşir.
3. Düşünceler, duygular ve davranışlar nedensel olarak karşılıklı ilişki içindedir. Bunlardan biri diğerinden daha başat değildir.
4. Danışanın tutumları, beklentileri, ve diğer bilişsel etkinlikler terapötik girişimlerin planlanmasında ve uygulanmasında esas teşkil eder
5. Bilişsel süreçler davranışsal kuramla bütünleştirilebilir ve bilişsel tedavi yöntemlerini davranışçı tekniklerle birleştirerek daha iyi sonuçlar almak olasıdır.
5. Bilişsel süreçler davranışsal kuramla bütünleştirilebilir ve bilişsel tedavi yöntemlerini davranışçı tekniklerle birleştirerek daha iyi sonuçlar almak olasıdır.
6. Bilişsel davranışçı terapist, uyumu bozan bilişsel süreçleri değerlendiren bir tanı koyucu, danışanla bu işlevselliği bozuk bilişler ve onlara eşlik eden duygu ve davranış örüntülerini değiştirmek için çeşitli yeni öğrenme deneyleri düzenleyen bir eğitici ve danışman olarak çalışır. Bilişsel davranışçı yaklaşım öncelikle başvuruya neden olan sorunu çözmeyi hedefler. Esas olan “hedef uyumsuz davranışın” değiştirilmesidir. Ancak hedef uyumsuz davranış klasik tıpta “belirti (semptom)” olarak adlandırılandan farklı bir anlam taşır. Hedef uyumsuz davranışlar belirti değil, bireyin yaşamını kısıtlayan ve onun özgürce işlev görmesine engel olan davranışlarıdır .
BDY, içerisinde pek çok kuram yer almaktadır. Belli başlı iki kuram, Ellis’in geliştirdiği akılcı-duygusal davranış terapisi ve Beck’in geliştirdiği bilişsel terapidir.
Beck’in Bilişsel Terapi Yaklaşımı
Bilişsel terapi, bilişsel model üzerine temellendirilmiştir. Bu modele göre, insanların duygu ve davranışları olayları nasıl yorumladıklarından etkilenmektedir. İnsanların neler hissettiklerini belirleyen şey olayın kendisi değil, o olaya ilişkin olarak kişinin kendi zihninde verdiği anlamlardır. İnsanların yaşadığı duygular herhangi bir durumu nasıl algıladıkları ve anlamlandırdıkları ile ilişkilidir. Bu yaklaşıma göre, olayın kendisi bu duyguları belirlemez; duygusal tepkileri belirleyen şey, olaya yönelik yorumlardır (Beck, 2001).
Bu modelde, bilişsel süreç önemli bir rol oynamaktadır. Çünkü insanlar, çevrelerindeki olayların anlamını sürekli değerlendirirler. Ve bilisel süreçlere sıklıkla duygusal tepkiler eslik etmektedir. Bu uyumu bozan bilişsel süreçler, duygusal ve fizyolojik tepkileri tetikleyebilmektedir .
Bu modelde, bilişsel süreç önemli bir rol oynamaktadır. Çünkü insanlar, çevrelerindeki olayların anlamını sürekli değerlendirirler. Ve bilisel süreçlere sıklıkla duygusal tepkiler eslik etmektedir. Bu uyumu bozan bilişsel süreçler, duygusal ve fizyolojik tepkileri tetikleyebilmektedir .
Bilişsel terapist, daha yüzeyde olan ve fark edilenlerin ötesinde, farklı bir düzeydeki düşünsel yapılarla ilgilenmektedir. Bireylerin zihninden kısa sürelerle bazı değerlendirici düşünceler geçmektedir. Bu düşüncelere, “otomatik düşünceler” adı verilmektedir ve mantıkla ya da kasıtla ilişkili değildir. Kendiliğinden ve otomatik olarak zihnimizde beliriverirler; çok kısa ve hızlıdırlar. Bireylerin genellikle farkında oldukları bu düşünceler değil, düşünceleri takip eden duygusal durum, ruh durumudur
Genellikle bu düşünceler, hiç eleştirilmeden doğruymuş gibi kabul edilmektedir. Bilişsel terapiye göre kişinin işlevsel olmayan bu düşünceleri mantık süzgecinden geçirildiğinde duyguları da genellikle değişmektedir. Bu düşüncelerin, bilişsel olgularla yani inançlarımızla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Temel inançlar en derinde olan zihinsel yapı taslarındandır;