ABA
Kur'ân-ı Kerîm'de daha çok müşriklerin, atalarının dinine bağlılığını tenkit için kullanılan bir tâbir. Arapça eb (baba) kelimesinin çoğul şekli olan âbâ. “Öncekiler, bir iş veya mesleğin kurucuları ve ileri gelenleri” anlamına da gelir. Kelime sabit ve gezegen gök cisimleri için de kullanılır.
Kur'ân-ı Kerîm'de altmış üç defa geçen âbâ kelimesiyle belirtilen “Babalar silsilesi”, İslâm'ın getirdiği mesaj açısından önemli bir konudur. Çünkü İslâm dini yeni bir inanç, düşünce ve hayat tarzı getiriyor, insanlara dünyada ve ölüm ötesinde mutluluk vaad ediyordu. Buna karşı direnenlerin ileri sürdükleri hususlardan biri de atalarının yolundan ayrılmamaktı; bunu bir çeşit vefa borcu olarak görüyorlardı. İslâm dini aslında anaya, babaya ve dolayısıyla atalara saygı, sevgi ve itaati emretmiş, bunu Allah'ı bir bildikten sonra en önemli vazife kabul etmiştir. 15 Ancak, yaratana âsi olmak söz konusu ise bu durumda yaratığa itaat etmeye, ataların yanlış inanç ve geleneklerine körü körüne bağlanıp kalmaya izin verilmemiştir. Nitekim tarihte bazı ilkel topluluklar arasında atalara tapınmaya kadar varan bir “Atalar kültü'nün bulunuşu, İslâm'ın bu konudaki uyarısının haklılığını göstermektedir. Atalara bağlılık iddiasıyla İslâm'a karşı çıkan Asr-ı saadet müşrikleri de Allah'ın birliğini, Hz. Peygamber'in risâletini, âhiretin varlığını inkâr etmiş, İslâmiyet'in getirdiği ahlâk kaidelerine ve içtimaî adalete karşı çıkmışlardır. Onlar, atalarının geleneğini sürdürmek görüntüsü altında tahakküm ve istismar üzerine kurdukları nizamı bozmamak, menfaatlerine halel getirmemek istiyorlardı. 16 Kur'ân-ı Kerîm, atalara bağlılık görüntüsünün ardındaki temel faktörü ortaya çıkardıktan başka, iyi niyetle de olsa körü körüne taklitçiliği mahkûm etmiş, gerçeğin vahiy ile desteklenen akıl yoluyla bulunabileceğini beyan etmiştir. Ayrıca geçmiş peygamberlerin de benzer muhalefetlerle karşılaştığını haber vermiştir. 17
Abâ-i Ulviyye: Yıldızlardan ahkâm çıkaranlar tarafından sabit ve gezegen gök cisimlerini ifade etmek İçin kulla-
nılmış bir terimdir. Maddî varlıkların ilkesi sayılan ve yer küresini oluşturan dört unsura ümmehât-ı süfliyye, yeryüzündeki olayların oluşmasında etken olan gök cisimlerine de âbâ-i ulviyye denilmiştir. Tarih boyunca yıldızlardan ahkâm çıkaranlar, cincilik ve üfürükçülükle uğraşanlar daima âbâ-i ulviyyeden yardım ummuşlardır.18
Abâ-i Nasrâniyye: Eski literatürümüzde, hıristiyan kilisesince saygı gören ve büyük çoğunluğu azîz kabul edilen ruhanî reislerle kilisenin inanç prensiplerini savunan ve doktrinlerinin de-ğerliliğiyle tanınan kimseler için kullanılmıştır. 19
Âbâ-i Nasrâniyye üçe ayrılır:
1) Âbâ-i Resûliyyîn (apostolic fathers, peres apostoliques). Havarilere katılmış, onların arasında bulunmuş. Hıristiyanlığı yaymakta rol oynamış babalar. Romalı Clement (ö. 101), Hermas (II. yüzyılı, Ignatius (ö 110) bunlardandır. Havarilere halef olan babalar, kilisenin iç hayatıyla ilgili ahlâk. edep. disiplin gibi meselelerle meşgul olmuşlardır.
2) Âbâ-i Kenîse (church fathers, peres de l'eglise). Katolikler'e göre II. yüzyıldan XIII. yüzyıla, Protestanlara göre de II. yüzyıldan VI. yüzyıla kadar ortaya çıkıp kutsal metinlere, yazılı ve sözlü geleneğe dayanarak kilise tarafından makbul görülen doktrinleri vazeden babalar.
3) Âbâ-i Müdâfiîn (apologists, peres apologistes). Kilisenin doktrinlerini diğer din mensuplarına, filozoflara, dinsizlere, kilisenin görüşüne muhalefet edenlere karşı savunan babalar.
Kilise babalarının ittifak ettikleri konular bir yana, tek başlarına sahip oldukları kanaatler bile geleneğin en önemli delili sayılır. Kilise dogma ve doktrinlerinin konulmasında kilise babalarının önemli bir yeri vardır. Onlar yazıları, vaaz ve telkinleri, konsillerdeki ağırlıklarıyla sonrakilere kaynak olmuş. Hıristiyanlığın bugünkü şeklini almasında Pavlus ve Ahd-i Cedîd yazarlarından sonra en önemli tesiri onlar icra etmişlerdir. “Kilise babaları” deyimi yer belirtmeden kullanıldığı gibi, İskenderiyeli. Suriyeli. Kapadokyalı, Kuzey Afrikalı. Romalı babalar şeklinde de kullanılır. 20
Bibliyografya
1- Tehânevî. Keşşaf.
2- Pakalın.
3- M. Fuâd Abdülbâkî. Mu'cem, “Âbâ” 1, md.
4- Ö. Rıza Doğrul. “Âbâ”, İTA.
5- T. W. Crafer, “Apologetics”, ERE.
6- M. H. Shepherd. Jr. “Apostolic Fathers”, IDB.
7- DCR. 21
ABADAN
İran'ın güneybatısında Hûzistan eyaletinde bir şehir. Şattülarap'ın doğu yakasında Cezîre-tülhıdr veya sonradan Abbâdân diye anılan adanın kuzey kısmında kurulmuştur. Başlangıçta Basra körfezi kıyısında iken Şattülarap'm taşıdığı alüvyonlar sebebiyle bugün denizden 50 km. kadar içeride kalmıştır. Dünyanın en büyük petrol arıtma tesislerine ve ihraç imkânlarına sahip limanlarından biridir.
VIII. veya IX. yüzyılda Abbâd b. Hüseyin adlı bir din adamı tarafından kurulan şehir, kurucusunun adına izafeten 'Abbâdân adını almış, ancak bu isim, 1935'te Rızâ Şah'ın İran'daki Arapça yer adlarını Farsçalaştırma politikası sonucunda Âbâdân'a çevrilmiştir. Abbâsîler'in ilk zamanlarında dinî bir merkez olan Abadan'da ticaretin de geliştiği, ayrıca Basra bölgesinin hasır ve tuz ihtiyacının buradan sağlandığı bilinmektedir. Sattülarap çevresindeki tuzlu bataklıklarda yetişen sazlardan faydalanmak suretiyle Abadan'da yapılan hasırlar, âbâdânî İsmiyle ün kazanmış. Mısır'da imal edilen hasırlara da sonradan aynı ad verilmiştir. XI. yüzyıl tarihçilerinden Nâsır-ı Hüsrev. Abadan'ı, “İrak'ın en güneyde bulunan meskûn yeri”. XIV. yüzyılda ise İbn Battûta. “Tarım alanlarından mahrum, tuzlu bir ovada kurulmuş, içinde pek çok mescid ve ribât'lar bulunan büyük bir köy” olarak tanımlamışlardır. Bu kaynaklardan, şehrin zamanla kuruluş yıllarındaki canlılığını kaybettiği anlaşılmaktadır. Daha sonraları, etrafındaki topraklar tuzdan arındırılarak hurma yetiştirilmesine imkân sağlanmıştır. Bugün Sattülarap ile Bahmanşir nehirleri etrafındaki sahalar hurmalık halindedir ve şehir çevresindeki kırlık bölgede yaşayan 100.000 kadar insan, geçimini daha çok bu hurmalıklardan sağlamaktadır.
Uzun süre Osmanlı hâkimiyetinde kalan Abadan, 1847 Erzurum Antlaşması ile İran'a geçmiştir. Lorimer, bu yüzyılın başında şehrin kuzeyinde on beş, doğusunda yirmi iki, batısında yirmi bir köy bulunduğunu, bu köylerde yaşayan halkın bağlı olduğu kabileleri, köylerdeki hane miktarını ve köylerin birbirine uzaklığını listeler halinde vermektedir.
Abadan'ın gelişmesi, İngiliz-İran petrol şirketinin 1909-1913 yıllan arasında burada petrol arıtma tesisleri kurma-sıyla başlamıştır. Daha önce büyük bir köy veya kasaba durumunda iken nüfusu artmaya başlamış, 1932'de 40.000. 1951'de 200.000, 1976'da da 296.000 olmuştur. 1980'de başlayan Irak-İran Savaşından çok zarar görmüş olmasına rağmen petrol ile ilgili faaliyetler sürdürülmektedir. Abadandaki petrol arıtma tesisleri 10 km2 genişliğinde bir alana yayılmıştır. 150 km. kadar uzakta, Zagros dağlarının eteklerinde bulunan Ağa Cari, Gaç Saran, Heft Kel, Lâlî, Mescid-i Süleyman ve Meydân-ı Nefi gibi petrol havzalarından, toplam uzunluğu 3000 kilometreyi geçen borularla getirilen ham petrol burada arıtılmakta ve arıtılmış petrol, 1961'de inşa edilen 965 km. uzunluğundaki bîr boru hattı ile iç kısımlara sevkedilmektedir. Şehrin, 190 km. doğudaki Benderşahpür limanı ve daha güneyde sahilden 37 km. açıkta bulunan Harg adasındaki ham petrol ihraç limanlarıyla da boru bağlantısı vardır. Abadan'da petrol arıtma tesislerinden başka petrokimya endüstrisi de bulunmaktadır. Petrolle ilgili tesislerin tamamı 1979 ihtilâlinden sonra rnillîleştirilmiştir. Abadan'da milletler arası bir hava limanı mevcuttur. Ayrıca şehir, asfalt yollarla deniz kıyısındaki demiryolunun başlangıç istasyonu olan Hürremşehr İle Ahvaz, Tahran gibi önemli şehirlere ve petrol havzalanna bağlıdır. 22
Bibliyografya
1- Nâsır-ı Hüsrev. Sefernâme (nşr. Ch. Schefer), Paris 1881.
2- İbn Battûta. Tuhfetü'n-nüzzâr (nşr Ali el-Müntasır el-Kettânî), Beyrut 1405/1995.
3- J. G. Lorimer. Gazetteer of the Persian Gulf, 'Oman and Central Arabia, Calcutta 1908.
4- “Abadan Refinery”, Reuiew of Mîddte East Oil Petroleum, Times, London, June 1948.
5- L Lockhart, “Khuzistan, Part and Present”, Asiatic Review, October 1948.
6- L Lockhart, “Abbâdân”, El2 (Ing ).
7- E. Fodor-W. Curtis. Fodor's Islamic Asia, The Hague 1974.
8- Statesmans Yearbook 1980-1981, New York 1980.
9- The Middle East and North Africa 1984-1985, London 1984.
10- M. Sireck. “Abbâdân”, İA.
11- “Abadan”, The New Caxton Encydopadia, London 1966.
12- L. P. Elwell-Sutton-X. De Planhol. “Abadan”, Ek. 23
Dostları ilə paylaş: |