Abdal (Bak. Fütüvvet)



Yüklə 2,51 Mb.
səhifə7/52
tarix27.12.2018
ölçüsü2,51 Mb.
#86799
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   52

BERVECH-1 ARPALIK ULUFE (Bak. Arpalık)M.Sertoğlu.

BERVECH-İ İLTİZAM EMİN VE NAZIR Bir vilâyetin bütün mukataalannı bir ücret karşılığında iltizam edip parça parça diğer mültezimlere satan ve sonra onların taksitlerini toplayıp icabında anlaşmazlıklarını da çözerek sonunda muka-taanın hepsinden devlete hesap veren kimse. (Bak. iltizam, Mukataa)M.Sertoğlu.

BERVECH-İ İŞTİRAK Birden fazla sipahinin aynı köyün gelirinden faydalanmasına denirdi. (Bak. Tımar)M.Sertoğlu.

BERVECH-İ MALİKANE Devlete alt bir Mukataanın yıllığının müzayede ile ve belli bir bedel karşılığı olarak ölünceye kadar bir mültezime verilmesi. Bu sistem, savaşlar sürerken paraya hissedilen şiddetli ihtiyaç yüzünden defterdar Köse Halil Efendi zamanında 1695 yılında yürürlüğe konmuştur. Eğer mültezim ölürse akid sona erer ve yeniden müzayede yapılırdı. Bu sırada ölenin oğlu müzayedeye katılır ve en çok arttıran kadar fiyat verirse ona verilirdiM.Sertoğlu.

BERVECH-İ MUHASSILLIK Bir eyâletin veya sancağın belli vergisini zama-nıncia hazineye ödemek şartıyla Vezir veya Beğlerbeğilerden birisine verilmesi. Bunun mukalaadan farklı, verginin tahsil ve tediyesinin doğrudan doğruya idari âmirin iltizamına verilmesiydi. (Bak. Mukataa). Bir yere Bervech-i muhassıllık sahip olan kimse, daima kendi menfaatini de gözettiğinden halktan mümkün olduğu kadar fazla vergi toplamağa ve devlete ait olanı ödedikten sonra aradaki farktan fay-dalsuımaya çalıştığı için bu son derece zararlı ve halkın âdeta soyulmasına sebep olan bir usuldü. Böyle bir vazifeye sahip olana Muhassıl denirdiM.Sertoğlu.

BESARABYA Rusyamn güney-batısı sonunda bir bölge. Kuzeyi Polonya, Güneyi Karadeniz ve Tuna nehri, Batısı Buğdan'la çevrili ve Romanya'dan Prut, Rusya'dan Dinyester nehirleri ile ayrılmış olup âdeta bir ada biçimindedir. Yüz ölçümü 45. 630 metrekaredir. Merkezi Kiş-nef şehridir, ismail, Hotin, Kili, Akkirman öbür mühim şehirleridir. Arazisi düz, ovalık ve son derece bereketlidir. Besarabya, ilk çağlarda Daçya'dan sayılır iken Roma imparatoru Trayan zamanında fethedilmiş ve Romalılarla iskân olunmuştur. Sonra Got, Hun, Avar ve Peçenek'ler tarafından istilâ ve tahrip edilmişdi. Bir arahk da Moğolların ve Kırım Tatarlarının eline düştü. XIII. Yüzyılda Kararo-dolf Besaryanın eliyle istiklâline kavuştuğu için Besarabya diye anıldı. 1481 de II. Bayazid zamanında fetholunarak üç yüz otuz bir sene Osmanlı idaresinde kaldıktan sonra 1812 de Bükreş andlaşmasiyle Rusyaya terkedilip 1856 Paris andlaşmasiyle kısmen geri alındı. Romanya'ya eklenmiş iken, 1878 Berlin andlaşması hükümlerine göre tamamiyle Rusyaya geçmiştir. 1918-1940 arası Romanyaya ilhak edilmiş, 1940'dan sonra Ruslar işgal etmiştir ve 1945 andlaşmasına göre yine Rusyada kaldı. Halkının büyük çoğunluğu Rumen ve Gagavuz'durM.Sertoğlu.

BEŞE Paşa kelimesinin hafifletilmiş söylenişi. Daha çok yeniçeriler arasında kullanılırdı. (Bak. Paşa)M.Sertoğlu.

BEŞİK ALAYI Padişahlardan birisinin çocuğu doğunca yapılan Tören. Doğan çocuğa hazine kethüdası aracılığiyle hazi-nehanede gümüş kabaralı süslü bir beşik yaptırılır ve önünde bir zat bulunduğu halde bir kısım ağalar tarafından haremin Divan-ı hümayun tarafına bitişik kapısına kadar götürülür. Orada Kızlarağası, Hazinedar ağa ve Hazine vekili ve öbür ağalar tarafından karşılanır, alınıp Hareme verilirdi. Doğum, özel tezkireler yazılarak Sadrıâzama, Şeyhülislâma, Vezirlere, Kapdanpaşa'ya, Sadaret kethüdasına, Defterdara, Yeniçeri ağasına, Reisülkütta-ba ve Çavuşbaşıya bildirilirdi. Bundan başka Saray dışında evli olarak bulunan Sultanların Sadrıâzam, Şeyhülislâm gibi başlıca devlet ricalinin aileleri lohusayı tebrik için Saraya davet olunurlardı. Çocuk doğunca Padişah annesinin hazırlattığı beşik ile yorgan ve puşîde denilen sırmalı beşik örtüsü büyük bir törenle Eski Saraydan Yeni Saraya taşınırdı. İşte asıl Beşik Alayı denilen tören budur. Buna bütün devlet ricali davetli bulunurdu. Doğumun altıncı günü ise, Sadrıâzam tarafından altın ve mücevherle süslü bir beşik hazırlanır ve çocuk erkekse buna bir de sorguç eklenirdi. Bu beşiğin Paşakapısın-dan Topkapı sarayına götürülmesi için de ayrıca merasim yapılırdı. Lohusaya davetli hanımlar Sarayda üç gün misafir edilirler, giderlerken yeni doğan çocukla annesine kıymetli hediyeler sunarlardı. Yalnız şeyhülislâm aileleri bunun dışında kalırlardı. Padişah tarafından da davetlilere hediyeler verilir, üç gün Haremde kına geceleri ve eğlenceler tertip olunur, cariyeler tarafından sazlar çalınır, oyunlar oynanırdı. Doğumu, Kızlar ağasının Oda lalası Silâhtar ağaya müjdeler o da Enderunda ilân eder, çocuk erkekse beş, kız ise üç kurban kesilirdi. Sonra Beşinci yerdeki toplarla Şehzade için hergün beş vakitte yedişer, Sultan için üçer tane top atılır ve donanma şenliği yapılırdı. Doğum aynı zamanda Padişah vasıtasıyla ve derhal bir hattı hümayunla Sadrıâzama bildirilirdi Ertesi günü başta Sadrıâzam olmak üzere doğum kendilerine ayrı tezkirelerle bildirilmiş olanlar Saraya gelip Padişahı tebrik eder ve hil'at giyerlerdi. Doğum, hükümlerle bütün memlekete bildirilir ve şer'i mahkeme sicillerine kaydolunurdu. Doğum hâdisesi bir taraftan da dellârlarla halka duyurulur ve Pa-şakapısında Mehter çalardı. Doğumun üçüncü günü Sadrıâzama şerbet gönderilmesi de usuldendi. Bu doğumların resmi adı Velâdet-i Hümayun idiM.Sertoğlu.

BEŞiKTAŞ BAHÇESİ Saraya ait olup Hadâik-i Hassa diye anılan bahçelerden biri. (Bak. Hadâik-i Hassa). Beşiktaş Bizanslılar tarafından Defne ve Diplokion diye anılmıştır. Burada ilk defa Kanuni'-nin süt kardeşi meşhur Yahya Efendi mükemmel bir bahçe ve geziyeri yaptırmıştı. Hükümdarlardan ilk defa fazla rağbet eden, Beşiktaş yalısında doğmuş olan I. Ahmed'dir. Onun devrinde ve ondan< sonra çok imar edilmiştir. Bugün bu bahçenin yerinde Dolmabahçe sarayı vardırM.Sertoğlu.

BEŞiKTAŞ SARAYI (Bak. Dolmabahçe sarayı)M.Sertoğlu.

BEŞİK ULEMASI (Bak. Rüus Maaşı)M.Sertoğlu.

BEŞİNCİ YER Vaktiyle Topkapı sarayının bir kısım bahçesi olan Gülhane parkında, en yukarı şedde, hemen saraya yakın ve Harem'in bu bahçeye açılan Üçüncü kapı adlı kapısının civarında Romalılardan kalma zafer sütununun dikili bulunduğu sahaya Enderunlular tarafından verilen isimM.Sertoğlu.

BEŞLİK Osmanlılarda bir para birimine verilen isim. ilk defa III. Ahmed zamanında kullanılmış ve terk edilen akçe birimi yerine kabul edilen guruş birimin sekizde biri olan beş paraya bu isim verilmiştir. (Bak Akçe, Guruş, Para). II. Mahmud zamanında kesilen Cihadiye adlı sekiz dirhem ağırlğındaki gümüş sikkeye de bu isim verildiği gibi, Abdülmecid devrinde bastırılan ve Mecidiye diye anılan gümüş paranın dörtte birine Beşlik veya Çeyrek denmiştir. Mecidiye bir altın sikkenin beşte biri kıymetinde gümüş para olup Cumhuriyet devrine kadar alışverişte kullanılmıştırM.Sertoğlu.

BEŞLÜ Osmanlı imparatorluğu devrinde kalelerde muhafız olarak kullanılan bir cins asker. Bunlar, önce sınır bölgelerindeki köyler halkından beş evde bir olmak üzere mükellefiyet şeklinde toplandıkları için bu adla anılmışlardır. Kale-erdeki Azab, Farisan gibi asıl ve daimî muhafız kuvvetlere yardımcı olarak ve gerektiğinde geri hizmetlerde kullanılırlardı. Amirlerine Beşlü Ağası denirdiM.Sertoğlu.

BEŞLÜ AĞASI (Bak. Beşlü)M.Sertoğlu.

BEŞLÜ AZAB Kale muhafızı Azablar-dan Beşlü usulüyle ve mükellefiyetle hizmete alınanlara verilen adM.Sertoğlu.

BEVVAB Saray kapıcılarına verilen isim. (Bak. kapıcı)M.Sertoğlu.

BEVVÂBÂN-I BÎB-I HÜMAYUN Topkapı sarayının birinci kapısını bekli-yen kapıcılar. (Bak. Bâb-ı hümayun, Kapıcılar) M.Sertoğlu.

BEVVÂBAN-I DERGÂH-I ALİ Topkapı Sarayının Bâb'üs-selâm denilen ikinci kapısını bekliyen kapıcılar. (Bak. Bâb'üs selâm Kapıcılar)M.Sertoğlu.

BEVVÂBÂN-I SUFİYAN-I KULE Aslında saray kapıcılarına mensup ve ayrı bir pcak olan harem kapıcılarına verilen isim. (Bak. Kapıcı). Bunlar nöbet beklemez ve çorba taşımazlardı. Tamamı yedi bölük halinde doksansekiz kişi iken XVIII. Yüzyılda kırka kadar inmiştir. Harem dairesinin kızlar kapısında bulunarak zenci haremağalarına hizmet ederlerdi. Her harem ağası bunlardan birisini baba saydığından Kule sufîlerinin başına Ağakapısı ve ocaklarına Ağababası ocağı denirdi. Hepsi birden Kızlarağasımn emrinde olup Dsrgâh'-ı âli kapıcıları defterinde kayıtlıydılar. Tâyinleri de Kızlarağasımn arzıyle olurdu. Orta kapının yanındaki kulelerden birinin altında Ağababasının dairesi vardı. Bu ocakta, saray hamallarının defteri de tutulur ve sarayda hamal olarak hizmet edecek olanlar Ağababasına kefil verirlerdi. XIX. Yüzyıl başlarında sayıları yedi sekiz kişi kadardıM.Sertoğlu.

BEY (Bak. Beğ)M.Sertoğlu.

BEYGEMİSİ (Bak. Kaptanpaşa eyaleti)M.Sertoğlu.

BEYAZ BAYRAK, SANCAK Yeniçeri Ocağının büyük bayraklarından olup törenlerde Yeniçeri Ağalarının tuğlarının önü sıra giderdi. 1510 yılında Kuyucu Mu-raıl Paşa İran seferine giderken ordu Kay-seri'de mola verdiği sırada Kırşehir Sancak Beği ve Hacı Bektaş Şeyhi Eroğlu orduya gelerek bu bayrağı ocağa teslim etmiş ve o tarihten sonra alaylarda ağanın önünde götürülmesi âdet olmuştur. Bir adı da Hacı Bektaş Bayrağı idi. (Bak. Yeniçeri bayrakları). Meşhur Ak alem'e de bazan beyaz sancak dendiği olurdu. (Bak. Ak alem)M.Sertoğlu.

BEYAZ TUĞRALI KÂĞIT Padişahlar sefere gittikleri zaman İstanbul'da Sadaret Kaymakamlığı vazifesiyle kalan zata gerektiğinde doldurup ferman olarak kullanmak üzere verilen tuğrah boş kâ-ğıtM.Sertoğlu.

BEYAZ ÜZERİNE HATT-I HÜMAYUN Padişahların, kendilerine yapılan bir müracaat üzerine değil de doğrudan doğruya kendi el yazılarıyla yazılı olarak verdikleri emirM.Sertoğlu.

BEYGİR (Bak. Horoz Gediği)M.Sertoğlu.

BEYGİR KETHÜDASI Has ahır ileri gelenlerinden olup derecesi Has kethüdadan küçük ve Has rahtvan'dan büyüktü, îstabl-i âmire'deki beygirlere yani iğdiş hayvanlara nezaret ederdi. Çayır voynuk-lan da denilen Hassa voynuklarınm başı olan Voynuk beyi'nin Beyler Kethüdası âmiriydi. (Bak. Has ahır erkânı, Voynuk)M.Sertoğlu.

BEYGİR RAHTVANI Has ahır erkânından ve Has rahtvan'dan küçük, Kursi-dâr'dan büyük olan zat. Rahtvân-ı sâni diye de anılırdı. Has ahırın büyük İmra-hor'a mensup saraçlarının âmiri Has raht-vandı. Bu ondan sonra gelirdi ve küçük Imrahor'a bağlı idi. (Bak. Has ahır erkânı, Hademeleri)M.Sertoğlu.

BEYGİR SARAÇLARI Küçük İmra-hor'a bağlı saraçlara verilen isim. (Bak. Has ahır hademeleri)M.Sertoğlu.

BEYLERBEYİ (Bak. Beğlerbeği)M.Sertoğlu.

BEYLİKÇİ (Bak. Beğlikçi)M.Sertoğlu.

BEYOĞLU (Bak. Beğoğlu)M.Sertoğlu.

BEYTÜLMAL Devlete ait hazine ve bu hazinenin bulunduğu bina için kullanılan bir tâbir. İslâm dünyasında Beytül-mal ikinci Halife Hazret-i Ömer (R.A.) zamanında vücut bulmuşturM.Sertoğlu.

BEYTÜLMALCİ (Bak. Ocak Beytül-malcisi)M.Sertoğlu.

BEYTÜLMAL EMİNİ, KATİBİ, SANDIĞI (Bak. Ocak Beytülmalcisi)M.Sertoğlu.

BEYTÜLMAL MÜDÜRÜ Vârisi belli veya hazır olmıyarak vefat edenlerin bıraktıkları mal ve paranın saklanmasına mahsus sandık ve idarenin müdürü olan zat. Bu memuriyet 1908 de kaldırılarak vazifeleri Malmüdürlerine devro-lunmuşturM.Sertoğlu.

BEZİRGAN (Bak. Ocak bezirganı)M.Sertoğlu.

BEZİRGÂNBAŞI Darüs Saade ağasına mensup ve sarayın Birûn kısmı hizmetlilerinden olup Padişah tarafından kullanılacak olan çuha, bez, tülbent gibi şeyleri bulup muhafaza etmekle vazife-MydiM.Sertoğlu.

BIÇAKLI Enderunda Kiler Koğuşunun kıdemli erlerinden bir kısmına verilen isim. Bunlar altı kişi idiler. Kendilerinden sonra dokuz Soyunuk ağa gelirdi. Bıçaklılar terfi ederse Anahtar gulâ-mı ve Mum şagirdi olurlardı. (Bak. Enderun, Kiler koğuşu, Kürkçübaşı)M.Sertoğlu.

BIÇAKLI ESKİ Enderun koğuşlarından Seferli koğuşundaki erlerin kıdemlilerinden olup üç kişiydiler. Terfi ederlerse Sâzendebaşı, Hamamcıbaşı veya Çamaşır-cıbaşı'olurlardı. (Bak. Enderun, Seferlî koğuşu). Bundan başka, Zülüflü baltacıların kıdemli bir sınıfına da bu isim verilirdi. (Bak. Baltacı)M.Sertoğlu.

BIÇAK MÜLÂZİMİ Zülüflü baltacılardan bir sınıf olup terfi ederlerse Bıçaklı eski olurlardı. (Bak. Baltacı)M.Sertoğlu.

BIRAGINTI, BIRAKINTI Timar'dan kendi isteği ile vazgeçmek. Buna, kasr-ı yed de denirdi. Safer zamanı kabul edilmezdi. (Bak. Kasr-ı yed, Timar)M.Sertoğlu.

BIYIKLI AĞALAR (Bak. Dış ağaları)M.Sertoğlu.

BİHAÇ Bosna Beğlerbeğliğine tâbi Bihke Sancağının diğer adı. Slavlar bu ismi kullanırlardı. Aynı adı taşıyan sancak merkezi Tuna suyunun kollarından batıdaki üzerindedir. Bu şehir eskiden Hırvatistan kırallığımn merkezi idi. .1951 de Bosna Beğlerbeği Derviş Hasan Paşa tarafından Osmanlı ülkesine katılmıştırM.Sertoğlu.

BİHASIL Bir bölgede Vakıf ve Dirlik arazisi çok ve Mukataalar az olursa bu isim verilirdi. Aynı tâbir, defterinde yazılı olandan daha az gelir temin eden dirlikler için de kullanılırdıM.Sertoğlu.

BİLÂ CEBELİ Bir Tımarın veya Zeametin fevkalâde bir lütuf olarak Cebelisiz olmak üzere verilmesi. Daha ziyade devlet merkezinde görevli Divan kâtibi, Çavuş gibi kimselere tevcih olunurdu. Bak. Cebeli). Makam-ı himmette timarlar da bilâ cebeli idi. (Bak Timar)M.Sertoğlu.

BİLÂD-I AŞERE MEVÂLİSİ Mahreç mevâlisinin diğer adı. (Bak. Mahreç me-vâlisi)M.Sertoğlu.

BİLÂD-I AŞERE MEVLEVÎYETİ (Bak. Mahreç Mevleviyeti Payesi)M.Sertoğlu.

BİLÂD-I HAMSE MEVÂLİSİ Mısır, gam, Edirne, Bursa, Filibe kadılarının unvanı. (Bak. Kadı, Mevâli)M.Sertoğlu.

BİLÂD-I HAMSE MEVLEVİYETİ (Bak. Paye)M.Sertoğlu.

BİLÂD-I SELÂSE Eyüp, Galata ve Üsküdar'ın üçüne birden verilen isimM.Sertoğlu.

BİMÂRE Harblerde alınan kadın esirlerden hasta olanlara verilen isim. (Bak. Beççe)M.Sertoğlu.

BİNA EMİNİ Osmanlı imparatorluğu devrinde devlete ait herhangi büyük bir binanın yapılışı ile meşgul kimse. Vazifesi o inşaat müddetince sürerdi. Bina eminleri, yapının bütün masraflarını tutarlar, hem ayrılan paranın harcanmasına nezaret ederler, hem de gerekli malzeme ve ırgat teminiyle meşgul olurlar, aynı zamanda yapının zamanında ve istenilen şekilde sona ermesinden mesul bulunurlardı. Binanın Sağlamlığından ve projesine uygunluğundan ise görevli mimar sorumluydu. Bina eminlerinin hesapları, yapının sonunda baş muhasebe kaleminde görülürdüM.Sertoğlu.

BİNBAŞI Asâkir-i mansure rütbelerinden. (Bak. Asâkir-i mansure)M.Sertoğlu.

BİNBİRDİREK Kral Konstantin 330 yılında Bizansı Roma İmparatorluğunun merkezi yaptığı zaman kendisiyle birlikte gelmiş olan on iki Romalı büyükten Fi-loksenos vaktiyle Septim Sever tarafından yapılan surların üzerinde kendisine bir saray inşa ettirmişti. Bu saray, büyük bir sarnıcın üzerinde kurulmuştu. Ayrıca, imparator sarayının üzerinden denizi görebilmesi için bu sarnıç gayet yüksek olarak yapılmıştı. 64 metre uzunluğunda, 56,40 metre genişliğinde clup herbiri 3.80 metre aralıklı 14 sütunu olan ve 16 sıradan meydana gelen bu sarnıçta 224 sütun vardı. Güney-batı yönündeki köşe, üzerindeki binanın sahibi tarafından bir duvarla kapatılmış olduğundan buradan ayrılıp 212 sütun kalmıştır. Gerek bu sarnıç ve gerekse bulunduğu semt bugün Binbirdirek diye anılmaktadırM.Sertoğlu.

BİNEK TAŞI Şehir içinde atla gezfl-diği devirlerde ata kolaylıkla binmek için kullanılan dikdörtgenler prizması seklinde mermerden taş. Yüksekliği yarım metre kadar olup gerek resmî dairelerin, gerekse hususi konaklarının giriş kapısı yanında bulunurduM.Sertoğlu.

BİNİŞ (Bak. Ferace)M.Sertoğlu.

BİNİŞ Padişahların at gezintisine verilen isimM.Sertoğlu.

BİNİŞ İSKEMLESİ Hükümdarların ata binecekleri zaman ayaklarıyla basmak için kullandıkları iskemle. Bir adı da kür-si olup çoğu zaman cevizden yapılmış ve sedef kakmalı veya gümüşten ve çuha kaplı idi. Üzerine çuhadan bir puşide, yani örtü örtülürdü. Has Ahırda bulunan hünkâra ait iskemleleri muhafaza etmek Has Ahır erkânından olup Kürsidar veya İskemlecibaşı denilen zatın vazifesiydi. (Bak. İskemlecibaşı). Kapıcılar arasında bulunan Iskemle-i şîm-i şehriyârî veya iskemle Ağası denilen ve kapıcıların on ikinci bölüğünün bölükbasısı olan zat da Padişahın çuha kaplı iskemlesini taşır ve ata binmek için kullanacağı zaman yere koyardı. Bunun tamiri için yılda kendisine yirmi beş kuruş, yani iki bin akçe verildiği gibi, Edirne şehrinin Muhzırbaşıhğı da bunun üzerinde idiM.Sertoğlu.

BİRECİK TERSANESİ Osmanlıların XVI. Yüzyılın ikinci yarısı içinde Basra ve havalisini korumak için Birecik'te kurdukları küçük tersane. XvTH. Yüzyılda bu tersanede Fırat nehrh için hafif bir filo yapılmıştıM.Sertoğlu.

BİRGENDE Yabancı donanmalardaki Bringantin adlı gemiye Osmanlılar tarafından verilen isim. Buna, Perkendi, Birgendi, Birgende de denirdi. Çekdiri cinsinden olup Kalita'dan büyük, Mavna'-dan küçüktü. 18-19 oturaklı 33-40 zira boyundaydı. Düşman takibinde kullanılan hızlı giden gemilerden olduğu için baş tarafında topları vardı. (Bak. Çekdiri)M.Sertoğlu.

BtRlNCt AVLU (Bak. Birinci yer)M.Sertoğlu.

BiRiNCi AHIR KETHÜDASI (Bak. Birinci kethüda)M.Sertoğlu.

BiRiNCi İMRAHOK (Bak Imrahor)M.Sertoğlu.

BİRİNCİ İMRAEOR DAİRESİ Topkapı sarayında Birinci yer de Meyyit kapı-sı'nın yanında bulunan Büyük İmrahor'a mahsus daire. (Bak. Imrahor)M.Sertoğlu.

BİRİNCİ KETHÜDA Büyük lstabl-ı âmirede İmrahordan sonra gelen ve onun muavini olan zat. Kendisi Has Ahır erkânından olup Büyük Kethüda diye de anılırdı. Yine Birinci İstabl-ı âmire'de bundan ayrı olarak ahırın iç işlerine bakan Birinci Ahır Kethüdası vardı ki bu zatı Birinci Kethüda ile karıştırmamak gerekir. Bundan başka Cebeci ocağındaki Baş Kethüdaya da Birinci Kethüda denirdi. (Bak. Üçüncü Kethüda)M.Sertoğlu.

BİRİNCİ YER Topkapı sarayının Bâb-ı hümayun denilen birinci kapısıyla Bab'üs-Selâm veya Orta kapı arasında bulunan alan. Bâb-ı hümâyundan buraya girilince sağ tarafta daha önce var olup 1866 yılında yanan Maliye hazinesi ve sonra Maliye nezareti diye anılan binanın arsası bulunur. Bundan sonra sağa, Esağıya doğru inen yolun başında şimdi mevcut olmayan Çizme kapısı vardı. Bu yoldan Cebehane meydanına inilirdi. Çizme kapısından sonra Limonluk bahçesi, Saraya ait hastahane, Has fırın ve ve Fodla fırını vardı. Orta kapıya yakın bir yerde ise Siyaset çeşmesi veya Cellât Çeşmesi bulunuyordu. Bir idam yapıldığı zaman cellâtlar kılıçlarını ve ellerim bu çeşmede yıkarlardı. Tam Orta kapının önünde bulunan kesik başların teşhir edildiği Senk-i İbret adlı meşhur ibret taşı Tanzimattan sonra kaldırılmıştır. Birinci yerin sol tarafında ise sıra ile eskiden Simkes.hâne'nin yerinde bulunan ve 1716 yılında buraya naklonulan Darphane, sonra Soğuk çeşme tarafına inen yolun başında Darphane kapısı ve evvelce silâh deposu, daha sonra Askerî müze binası olarak uzun yıllar kullanılan Ayairini kilisesi, bununla sur arasınra Sim sakalar ocağı ve Hasırcılar koğuşu bulunmaktaydı. Bundan sonra Orta kapıya doğru gidilirken Deâvî kasrı denilen ve Divan toplantısı sırasında her gün Kubbe vezirlerinden birinin verilen dilekçeleri toplamak ve davacıları dinleyip dâvalarını Divana sunmak üzere kısaltmak ve sıraya koymak için oturduğu köşk vardı. Yine, Başbakikulu dairesi, Şehremini dairesi, Kızlarağası kâtibinin dairesi, Birinci Imrahor dairesi hep bu taraftaydı. Orta kapı hizasında ve sol tarafta küçük bir demirkapı daha vardı ki, Meyyit (ölü) kapısı diye anılırdı. Buradan lstabl-ı âmi-re'ye geçilirdi. Sarayda padişahtan başka ölenlerin cenazesi bu kapıdan çıkarılırdıM.Sertoğlu.

BÎRUN Manası Dış demek olan f arşça bir kelimedir. Umumiyetle sarayların ve konakların dış hizmetlere mahsus kısmına bu isim verilir ve buralarda çalışanlara Bîrun halkı veya Dış halkı denirdi. Topkapı sarayının Bâb-ı hümayun ile Bâbüssaade arası Bîrun diye anılır ve Birinci yer ile İkinci yer denilen sahaları içine alırdı. (Bak. Birinci yer, ikinci yer). Sarayın Bîrun halkı altı kısımdı: 1 — Ulema sınıfı: Padişah hocası. Hekimbaşı, Carrahbaşı, Kehhalbaşı, Mii- neccimbaşı, Hünkâr imamı. / 2 — Ümera sınıfı: Şehremini Arpa emini, Matbah emini, Darphane emini, Kâğıt emini. / 3 — Özengi veya Rikâb Ağalar: Emir-i âlem, Kapıcıbaşı, Kapıcılar ket hüdası, Çavuş başı, Şikâr ağaları diye anılan Çakırcıbaşı, Şahincibaşı ve Atma- cacıbaşı, İmrahor, Yeniçeri ağası, Cebeci- başı, Topcubaşı, Arabacıbaşı, altı bölük Kapıkulu Süvarileri ağaları. / 4 — Müteferrikalar. / 5 — Baltacılar. / 6 — Müteferrik hizmetliler: Peykler, Solaklar, Satırlar, Mehterler, Sakalar, Hizmet bölükleri efradı yani Çamaşırcı, Aşçı, Ekmekçi, Terzi vesaire, sanatkârlar yani Hattatlar, Hakkâklar, Kuyumcular, Demirciler, Silâhçılar ve başkaları... / (Her biri için kendi maddesine bak)M.Sertoğlu.

BÎRUN AĞALARI (Bak. Dış Ağalan)M.Sertoğlu.

BÎRUN HAZİNESİ, HAZİNEDARI (Bak. Dış hazine)M.Sertoğlu.

BÎRUN KÂĞIT EMİNİ Paşa kapısında ve maliye daireleri kalemlerinde kullanılan kâğıdın temini, muhafaza ve dağıtımı ile görevli kimse olup Hacegân rüt-besindeydi. (Bak. Hacegân). Bu memuriyet XVIII. Yüzyılda ihdas olunmuşturM.Sertoğlu.

BÎRUN KAPTANI Doğrudan doğruya tersaneden olmayıp Bey gemilerinde çalışan kaptanlara verilen isim. (Bak. Kap-tanpaşa eyaleti)M.Sertoğlu.

BİTÂNİN Has ahır halkından olup Harbendeler Ocağında katır palanı yapan sekiz kişiye verilen isim. (Bak. Has ahır halkı, Harbende)M.Sertoğlu.

BİTİ Ferman'ın diğer adı. Türkçe bir tâbir olup kelime mânası Yazılmış şey, kitab'dır. (Bak. Ferman)M.Sertoğlu.

BİTİNYA Anadolu kıtasının orta zamanlara ait taksimatına göre bir bölgesi. Bugünkü Bursa, Bilecik ve Kocaeli (îz-mit), Sakarya (Adapazarı) vilâyetlerinin tamamını, Bolu vilâyetinin ise Batı tarafındaki yarısını içine alırdı. Kuzey Batısı Marmara ve Kuzeyi Karadeniz kıyılarıy-,1a çevriliydi. Meşhur şehirleri Bursa (Pru-sa, iznik (Nikya), îzmit (Nikomedya), Ereğli (Herakliya), Kadıköyü (Halkedon-ya) idiM.Sertoğlu.

BİZEBAN (Bak. Dilsiz)M.Sertoğlu.

BODRUM HAZİNESİ Topkapı sarayındaki iç hazinenin bölümlerinden olup işe yaramıyan eski ve hurda eşya burada saklanırdı. (Bak. îç hazine)M.Sertoğlu.

BOĞAZHİSARI Çanakkale hisarının diğer adı. (Bak. Çanakkale, Kal'a-i sultaniye)M.Sertoğlu.

BOĞDAN Romanya'nın Moldavya eyaletine Türkler tarafından verilen isim. Moldavya aynı zamanda Türklerin Çam ırmp.ğı dedikleri nehrin de adıdır. Bu nehir boyunca XIV. Yüzyılda ilk defa müstakil bir prenslik kurulmuştur. Bu prensliği kuran Transilvanya'h Boğdan adlı bir voyvodadır. Memleket halkının etnik menşei Eflâk'ta olduğu gibidir: (Bak. Eflâk). Farklı olarak Hun ve Avar asıllı olanlar ağır bastıktan başka aralarındaki Tatarlar ve Gagauzlar varlıklarım korumuşlardır. (Bak. Gagauz). XI. Yüzyıldan itibaren .türlü menşeli olan Hıristiyan dinindeki halkı bir millet haline gelmiş ve genel olarak Ulah-Ulah diye anılımışlardır. Boğdan, 1455 yılında yüksek Türk hâkimetini tanıyarak bir prenslik şeklinde imparatorluğa bağlandı. Boğden prensleri zaman zaman Osmanlılara karşı kafa tutmaya çalışrruşlarsa da, her seferinde yenilip boyun eğmek zorunda kalmışlardır. Boğdan, 24 ocak 1859 da Eflâk ile birleştirilmiş ve Bsrlin andlaşmbası ile Osmanlı idaresinden çıkarak müstakil Romanya krallığı kurulmuşturM.Sertoğlu.

BOĞUMİL Balkan milletleri arasında Hazreti isa'nın Allanın oğlu olmayıp sadece peygamberi olduğuna inanan ve teslisi reddeden bir Hıristiyan mezhebinden olanlara verilen isim. Peçsnek asıllı olup Bosna taraflarında otururlardı. Bu bölgenin Fâtih tarafından fethi üzerine kendileri gibi tek Allaha inanan islâm dinini benimsemişler ve hep birden Müslüman olmuşlardır. Böylece Boğumu mezhebi yeryüzünden kalkmış oldu. (Bak. Bosna)M.Sertoğlu.

BOHÇA (Bak. Yük)M.Sertoğlu.

BORU Mehternanede çalınan çalgılardan biri. (Bak. Mehterhane)M.Sertoğlu.

BORUCU Mehter takınrndan boru çalan kimseye verilen isim. (Bak. Mehterhane)M.Sertoğlu.

BOSNA Balkan yarım adasının kuzey batısında bulunan bir memleket.. Yüzölçümü 41.903 metre karedir. Kuzeyi Hırvatistan ve Slovenya, Doğusu Sırbistan. Güneyi Karadağ ile çevrilidir. Halkı Oğuz Türklerinin yakın akrabası olup Ka-radenizin kuzeyini dolaşarak buraya göçmüş olan Peçenek kökenü ve Boğumu mezhpbinden iken. (Bak. Boğumu) Osmanlı fethinden sonra topyekûn Müslüman olan Bosnaklardır. Sonradan Sırp ve Hır-vatlardan müslüman olanlarla, Türk aslından olup ecdadı bu bölgede yereşmiş, ve kendisi burada doğmuş olanlara da bu isim verilmiştir. Bosna X. Yüzyılda Hırvatistan kırallığına bağlı ve Ban denilan yerli prensler tarafından idare edilen bir beğlik iken 1360 yılında Macaristan'ın Banat Umumî Valisi ve Macar Kiralı I. Layoş'un eniştesi Tvartko bu beyliğin başına getirildi; bu suretle Bosna Maca-ristana bağlanmış oldu. Tvartko birçok iç güçlükleri yendikten sonra 1371 de Macar hâkimiyetinden çıkarak müstakil Bosna ve Sırbistan kiralı oldu. Lâkin 1391 de ölümünden sonra yerine geçen kardeşi Sta-fan Dubice ancak Bosna kıralhğını koruyabildi. Ondan sonra gelen Bosna kıralla-rı şunlardır: / Tvartko'nun oğlu Stefan Ostoya: 1389 - 1404. / Tvartko'nun diğer oğlu Stefan Tvartko II.: 1404-1408. / Tekrar Stefon Ostoya: 1408 -1418. Tekrar Stefan Tvartko İL: 1420-1443. Stefan Ostoya'nın oğlu Stefan Tomas: 1443 -1461. / Tomas'ın oğlu Stefan Tomasiç: 1461 -1-163. / Son kıral mutaassıp bir katolik olduğundan Boğumilleri memnun edememiş. onlar da Türkler tar'afına döndüğünden Fatih bu bölgeyi kolalıkla fethetmiştir. Kral Tomasiç ise Blagay'da esir edilerek idam olundu. / Osmanlı İmparatorluğuna katıldıktan sonra Bosna altı sancağa ayrılmıştır. Bu sancaklar, Zvornik (10 kaza, Saray (7 kaza), Bihke (6 kaza), Banyaluka (5 kaza,) Travnik (5 kaza) ve merkezi Mostar olan Hersek (9 kaza) dır. (Bak. Hersek). Bu idarî teşkilâti, Osmanlı idaresi devamınca az çok değişikliğe uğramıştır. Meselâ XVII. Yüzyıl sonlarında Bosna eyaleti yedi sancak olup isimleri şunlardı: / Bosna (Merkez), Hersek, Zvornik, Ki-lis, Zaçasna, Kırka, Pokriç'tir. Timar ve Zeamst sahipleri bin dokuz yüz seksen kılıçtı ve Cebeli'lerle birlikte yedibin kişilik bir savaş gücü meydana getiriyorlardı. Bundan başka Ulûfeli askeri, yani Gönüllü Yeniçerileri vardı. (Bak; Gönüllü). / Bosna-Hersek 1878 tarihli Berlin and-laşması ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna bırakılmış, ve bu devlet tarafından 1908 yılında kendi topraklarına katılmıştır. Birinci Cihan savaşından sonra ise yeni kurulan ve sonradan adı Yugoslavya'ya çevrilen Sırp-Hırvat-Sloven kıratlığına verildi. Şimdi Yugoslav Fedaratif Halk Cumhuriyetleri topluluğunda bir cumhuriyettir ve merkezi Türklerin Saray veya Bosnasarayı diye andıkları Sarayevo şehridir. Halkı Boşnak, Türk ve Arnavut aslından olmak üzere hemen tamamen Müs-lümandır. İlmî neşriyatı ile dikkati çeken Üniversitesi ve millî müzesi vardır. Bosna'da Türklerden kalma her çeşitten pek çok eser bulunmaktadırM.Sertoğlu.


Yüklə 2,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   52




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin