Abdülbaki baykara 7 abdülbaki B. Kani' 7


ABDÜLKERÎM el-KUŞEYRİ (bk. KUŞEYRİ, Abdülkerîm b. Hevâzîn). ABDÜLKERİM-İ MÜNŞİ



Yüklə 1,48 Mb.
səhifə32/60
tarix17.11.2018
ölçüsü1,48 Mb.
#82966
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   60

ABDÜLKERÎM el-KUŞEYRİ


(bk. KUŞEYRİ, Abdülkerîm b. Hevâzîn).

ABDÜLKERİM-İ MÜNŞİ

Münşî Mevievî Muhammed Abdülkerîm el-Alevî (ö. 1851) Leknev veya Kanpûr'da yaşamış bir Hint-İran tarihçisi. Hayatı hakkında bilgi yoktur. Tarih araştırmalarına olan merakı sebebiyle Süyütrnin Târîhu'l-hulefâ ve Târihu Mışr adlı eserlerini Arapça'dan Farsça'ya çevirmiş. İbn Hallikân'ın Ve/eydf'ının Farsça kısaltılmış bir tercümesini hazır­lamıştır. Ayrıca İngilizce'den Farsça ve Urduca'ya astronomi ve coğrafya eser­leri tercüme ettiği gibi, Bengal tarihiyle ilgili bir eserle bazı hikâye kitapları da çevirmiştir. 402



Eserleri.



1- Muhârebe-i Kabil ve Kandehâr 403, Ge­neral Pollock'un seferine kadar Afgan-İngiliz savaşlarını anlatmaktadır. Yazar, eserin ilk müsveddelerini hazırladıktan sonra Münşî Kasım Canın “Şehname” tarzındaki Ekbemâme'sini incelemiş, ondan bazı pasajlar alarak eserine ilâ­velerde bulunmuş ve düzeltmeler yap­mıştır.

2- Târih-i Pencâb Tuhfeten li'l-ahbâb 404 Müellif, Sih savaş­larını anlattığı bu eserinde kaynak ola­rak İngiliz memurlarının ifadelerini ve çağdaş Urdu dilinde basılmış gazete­leri kullanmıştır. Eser, Sih dönemi Pencap'ının gelirlerine ait bir raporu, Sih antlaşma metinlerini, Pencap'taki İngi­liz umumi bildirilerinin metin veya özet­lerini ve bazı nâdir dokümanları ihti­va eder.

3- Târih-i Ahmed veya (Târîh-i Ahmedşâhî) 405 Şücâü'l-mülk Dürrânî'nin Ludhiana'yı terkedişi-ne ve 1840'ta İngiliz hükümetinin yardı­mıyla tahtı tekrar ele geçirmesine dair­dir. Yazar daha sonra Dürrânîier'in tam bir tarihini yazmaya karar vermiş, Za­man Şah'ın saltanatının ortalarına ka­dar (1797) olan kısmı için İmâmüddin'in yazdığı Hüseyinşâhî'yi (Târîh-i Hüsey­nî) esas almıştır. Eserin devamında Abdâlîler’in şeceresi verildikten sonra Ah­med Şah'ın ve onun haleflerinin dönemi ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Her üç eser Farsça yazılmış ve taş baskısı ola­rak neşredilmiştir.

Abdülkerîm-i Münşî'nin Târih-i Ahmed ile Muhârebe-i Kabil ve Kandehâi adlı eserleri, bir Afganistan tarihi olan Sirâcü't-tevârih'in 406 kay­nakları arasındadır. Târih-i Ahmed, Mîr Vâris Ali Seyfi tarafından Vâki cât-ı Dürrânî adıyla Urduca'ya da tercüme edil­miştir. 407



Bibliyografya



1- Storey, Persian Literatüre, London 1970, 11/1.

2- O. Mann. “Qvellenstudien zur Geschichte des Ahmed Sâh Durrânî”, ZDMG, Lll (1898).

3- E. Berthels. “Mu­hammed Abdülkerim”, İA, VIII, 490-491.

4- Mohammad Shafi, “Abd al-Karîm Munshî”, El (İng.), I, 72.

5- N. H. Zaidi. “Abd al-Karim 'Alavi”, Elr,I, 121. 408

ABDÜLKERİM NADİR PAŞA

(1807-1883) Son devir Osmanlı kumandanlarından. Zağra'da doğdu. Genç yaşta İstan­bul'a gelerek yeni kurulan Asâkir-i Man-sûre-i Muhammediyye'ye girdi ve bura­dan mülâzım oldu. Harbiye Mektebi'nin kuruluşundan sonra subay olarak mek­tep taburuna tayin edildi. 1835'te Viyana'ya gönderildi. Orada beş yıl kaldık­tan sonra geri döndü ve miralay rütbe­siyle Erkân-ı Harbiyye başkanlığına ge­tirildi. Tanzimat devri ileri gelenlerinin himayesiyle kısa sürede yükseldi. 1846'da feriklik rütbesiyle Dâr-ı Şûrâ-yı As­kerî âzalığı ile Mekâtib-i Askeriyye na­zırlığına, ertesi yıl merkezi Bağdat'ta olan Altıncı Ordu müşirliğine tayin edildi.

Sultan Abdülaziz döneminde çeşitli yerlerde ordu kumandanlığı, valilik, ay­rıca seraskerlik, bahriye nazırlığı ve ser-dâr-ı ekremlik görevlerinde bulundu. II. Abdülhamid'in saltanatının ilk yıllarında çıkan 1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasın­da Rumeli ordusu kumandanı idi. Bu savaşta pek başarı gösteremeyip Ruslar'ın Balkanlar'a yayılmasına engel ola­mayınca padişah tarafından görevinden alındı ve Serasker Redif Paşa ile birlik­te dîvanıharbe verildi. Muhakeme so­nunda Rus yenilgisinin tek sorumlusu olmadığı, bunda İstanbul'daki askerî meclisin de payı bulunduğu anlaşılınca görevine iade edildi, fakat Midilli'ye gönderildi. Daha sonra Rodos'a nakle­dildi; 1883'te orada öldü ve Murad Rels Türbesi'ne defnedildi.

Hüseyin Avni Paşa'ya yakınlığı dola­yısıyla Sultan Abdülaziz'in halinde ro­lü olduğu iddia edilenler arasında onun da adı geçer. Dürüst ve cesur bir asker olmakla birlikte kendisinden beklenen başarıyı gösteremeyen Abdülkerim Nâ­dir Paşa'nın, öte yandan Nâmık Paşa ile birlikte, ordunun Avrupai tarzda teşki­lâtlanmasında Önemli hizmetleri geç­miştir. 409



Bibliyografya



1- Mehmed Esad. Mir'ât-ı Mekteb-i Harbiyye, İstanbul 1310.

2- Sicilli Osmânî, III, 358.

3- Osman Nuri Ergin. Abdülhamid-i Sânı ve Der-i Saltanatı, İstanbul 1327.

4- Lütfî, Târih, İstanbul, 1328.

5- Abdurrahman Şeref. Târih Musahabeleri, İstanbul 1340.

6- Mahmud Celâleddin Paşa. Mir'ât-ı Haki­kat (haz. İsmet Mtroğiu), İstanbul 1983.

7- TA, I, 62-63.

8- M. Cavid Baysun. “Abdülkerim Nadir Paşa”, IA, I, 90-92. 410

ABDÜLKERİM SATUK BUĞRA HAN


(bk. SATUK BUĞRA HAN, Abdülkerim).

ABDÜLKERÎM et-TABERİ


(bk. EBÛ MA'ŞER et-TABERİ).

ABDÜLLATÎF el-BAĞDADİ

Muvaffakuddîn Abdüllatîf b. Yûsuf b. Muhammed (ö. 629/1231) Tabip-fîlozof, çok yönlü bir İslâm bilgini. Bağdat'ta 557 (1162) yılında doğdu. Kısa boylu zayıf nahif bir bünyeye sa­hip olduğundan İbn Nokta ve “Keçecizâde” anlamına gelen İbn Lebbâd künyeleriyle de anılır. Aslen Musullu kültür­lü bir aileye mensuptur. Babası Yûsuf ve amcası Süleyman'ın dinî ve aklî ilimler­de otorite oldukları bilinmektedir. Çağ­daşı olan İbn Ebû Usaybia'nın “Uyûnü'l-enbâ” adlı eserinde yer alan otobiyog­rafisine göre, çok küçük yaşta, “Oyun zevkini dahi tatmadan” tahsile başla­dı. Kur'ân-ı Kerîm'i ezberledikten sonra başta hadis ve fıkıh olmak üzere, dil ve edebiyat alanlarında temel sayılan me­tinleri okuyarak icazet aldı. Daha sonra bilgi ve görgüsünü arttırmak gayesiyle o devrin belli başlı ilim ve kültür mer­kezlerini dolaştı; gittiği her yerde ilim­le meşgul oldu; ilmî sohbetlere ve münazaralara katıldı.

Mağrib'den Bağdat'a gelen İbn Tatlî (İbn Nailî) adlı bir bilginden aklî ve fel­sefî ilimleri tahsil ettikten sonra bir sü­re İbn Sînâ, Behmenyâr ve Gazzâli’nin eserlerini okudu. Bağdat'ta artık kendi­sinden faydalanacağı bir kimsenin kal­madığına kanaat getirince, 1189 yılında Musul'a geçti ve orada devrin ünlü âli­mi Kemâleddin b. Yûnus'la tanışarak ondan faydalandı. Musul'da bulunduğu sırada İbn Muhacir Medresesi'nde ve dârülhadiste müderrislik yapan Abdül­latîf el-Bağdâdî. fırsat buldukça Sühre-verdrnin eserlerini inceledi: sonra da bu işrâkî 411 filozofunu çok ağır ve sert bir dille tenkit etti. 1190 yılında Şama giderek Tâceddin el-Kindî ile münazaralarda bulundu: orada da ilmî üstünlüğünü kısa zamanda çevresi­ne kabul ettirdi. Bir yıl sonra Kudüs ve Mısır'ı ziyaret etti; Mısır'da iken Ebü'l-Kâsım eş-Şârfi, Yasın es-Sİmyâî ve meş­hur yahudi filozofu İbn Meymûn gibi devrin ünlü ilim adamlarını tanıma fır­satını buldu. Tanıştığı bu kişiler arasın­da Ebü'l-Kasım eş-Sârirye ayrı bir de­ğer veren Bağdadî, ondan Fârâbî, İs­kender Afrodisî (Alexander of Aphrodisi-as) ve Themistius gibi Yeni Eflâtuncu Aristo sarihlerinin eserlerini okudu. Bu seyahatleri sırasında o yıllarda bu böl­geye hâkim olan Eyyübî hanedanından büyük ilgi gördü; Özellikle Selâhaddin ve ahfadının iltifatlarına mazhar oldu ve Mısır'dan tekrar Kudüs'e, oradan da Şam'a döndü. 1199-1201 yılları arasın­da Mısır'da bulunan Abdüllatîf el-Bağ­dâdî, o yıllarda Mısır'da meydana ge­len büyük kıtlığı, Mısır halkının yaşadı­ğı maddî ve manevî perişanlığı görmüş, bu iktisadî ve sosyal krizi ünlü el-İfâde ve'l-i ctibâr adlı eserinde ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır. 1206'da Kudüs'te Mescid-i Aksâ'da. 1207'de de Şam'ın Azîziyye Medresesi'nde müderrislik yap­tı. Şam'da verdiği dersler daha çok tıp alanında idi. Nitekim onun tıp ilmi ile ilgili önemli eserlerini burada kaleme aldığı bilinmektedir.

Kaynaklar. 1220-1229 yılları arasın­daki seyahatleri esnasında Erzurum. Erzincan, Kemah, Malatya, Divriği ve Besni gibi Anadolu'nun o dönemdeki önemli merkezlerine kadar uzandığını kaydeder. Bu sırada Mengücükoğulları'ndan Alâeddin Dâvûd b. Behrâm ta­rafından himaye edilmiş ve bundan do­layı birçok eserini bu hükümdara ithaf etmiştir. Hayatı hummalı bir ilmî faaliyet içinde geçen Abdüllatîf, 1230 yılın­da hac vazifesini yerine getirmek üzere çıktığı yolculukta doğum yeri olan Bağ­dat'a vardı ve kısa bir süre sonra 12 Muharrem 629’da 19 Kasım 1231 bura­da vefat etti.

Bazı müellifler Abdüllatîf el-Bağdâdi’yi İslâm felsefesinin hiçbir ekolünü benimsememiş bir filozof olarak gös-terirlerse de onu İslâm dünyasındaki Aristocu geleneğe bağlı bir meşşâî 412 filozofu saymak gerekir. Çünkü o. Aristo'nun fizik, metafizik, psikoloji ve tabiat ilimleri alanına giren eserleri üzerinde çalışmış, bunları bazan özetlemiş, bazan da haşiyeler yaza­rak gerekli açıklamalarda bulunmuştur. Ayrıca Fârâbî'nin mantık külliyatına da şerh ve haşiyeler yazmış, bu arada İbn Sina'nın “Şartlı öncüller, şartlı sonuçlar verir” teorisini ve “Dördüncü şekil kı­yaslar”! reddetmiştir. Günümüze kadar ulaşan Fî mû bacde't-tabî’a adlı eseri­ni de, Aristo'ya mal edilen apokrif eser­lerden biri olan ve Ortaçağ hıristiyan alemiyle İslâm dünyasında çok tutulan el-Hayrü'I-mahz'in etkisinde kalarak yazmıştır. Bütün bunlar Abdüllatîf el-Bağdâdrnin Yeni Eflâtuncu sarihlerin etkisinde kalan Fârâbî-İbn Sînâ ekolüne bağlı bir meşşâî filozofu olduğunu gös­termektedir.

Klasik kaynaklarda ona ait eserlerin geniş bir listesi yer almaktadır. Tıp. fel­sefe ve mantık alanları başta olmak üzere 160'tan fazla eseri vardır. Bunla­rın elli üçü tıp ve farmakoloji, dördü zooloji, dördü botanik, yirmisi mantık, on sekizi felsefe, on üçü nahiv, sekizi hadis, ikisi tefsir, ikisi fıkıh, ikisi kelâm, onu metodoloji ve tarih, dördü de ahlâk ve siyaset konularında kaleme alınmış­tır. Geri kalanları ise dil, edebî tenkit, matematik, seyahat hâtıraları, minera­loji gibi çok değişik ve farklı konularda­dır. Kaynakların verdiği bu listeden günümüze kadar ulaşanların sayısı ise ancak birkaç eserden ibarettir.



Bunların içinde, onun Batı'da ve İs­lâm âleminde bilinen en meşhur eseri el-İfâde ve'l-i'tibâr'dir. Mısırda bulun­duğu sırada kaleme aldığı hacim bakı­mından küçük, fakat muhteva açısın­dan çok zengin olan bu eser, o dönemdeki Mısır'ın coğrafî, topoğrafık, sosyal ve iktisadî durumu hakkında oldukça değerli bilgiler vermektedir. Eser XVIII. yüzyıl başlarından itibaren Batı dünya­sında da tanınmış, Latince, Almanca ve Fransızca'ya tercüme edilmiştir. Müelli­fin, beş duyuyu tıp açısından İnceleyen iki makalesi Makâletânü'1-havâs ile şeker hastalığı hakkındaki eseri Risale fi'1-maraz el-müsemmâ diyabitis adıy­la neşredilmiştir. 413 Şeker hastalığı konusunda her ne kadar Çinli hekimü Hüsan VII. yüzyılda ilk araştırmayı yapmışsa da 414, bu hastalığın karaciğere bağlı bir rahatsız­lık olduğunu ilk olarak tesbit eden Abdüllatîf el-Bağdâdi’dir. 415

Bibliyografya



1- Abdüllatîf el-Bağdâdî, Makâletân fi'l-fıaüâs (nşr. Saîd Abduh), Kuveyt 1972.

2- İbnü'l-Kıfiî, İnbâhü'r-ruvât (nşr. Muhammed Ebü'l-Fazl), Kahire 1369-93/1950-73.

3- İbn Ebû Usaybla. 'Uyûnü'l-enbâ' (nşr. Nizâr Rızâ), Bey­rut 1965.

4- Zehebî. Klâmun-nübela XXII, 320-323.

5- Kütübî, Fevâtü'l-vefeyât (nşr. İhsan Abbas), Beyrut 1973-74.

6- Sübkî. Tabakâtü'ş-ŞâfiUyye {nşr. Abdülfettâh Muhammed el-Hulv-Mahmûd Muham­med et-Tanâhî), Kahire 1383-96/1964-76.

7- Süyûtî, Buğyetü'l-uvât (nşr. Muhammed Ebü'l-Fazl), Kahire 1384/1964-Beyrut 1399/1979.

8- a.mlf.. Hüsnü I-muhâdara (nşr. Muhammed Ebü'l-Fazl), Kahi­re 1387/1967, 1, 541;

9- Keşfuz-zunûn, I, 30, 696.

10- İbnü'1-İmâd, Şezerâtü'z-zeheb, Kahire 1350-51- Beyrut, ts. (Dâru İhyâi't-türâsi'l-Arabî), V, 132.

11- S. de Sacy, Relaüon de Egypte par Abd al-Latîf, Paris 1810.

12- Brockelmann, GAL, 1, 632-633.

13- Suppl, 1, 880-881.

14- M. Ulmann, Die Medizirt im İslam, Lelden 1970.

15- M. Ulmann, Die Natur-und Gehelmıvissenschafien İm İslam, Lelden 1972.

16- G. Sarton. Introducüon, New York 1975, 11/2.

17- Sezgin. GAS, III, 30-31,33, 411; IV, 9-10, 289; VI, 100; VII, 143-144.

18- L. Lederc. Histoîre de la Medecine Arabe, New York 1971.

19- Hans-Jürgen Thies, Der Diabetestraktat 'Abd al-Latîf Ai-Bağdadi's, Bonn 1971.

20- Angelika Neuwirth, cAbd al-Latif al-Bağdâdi's Bearbeltung von Buch Lambda der Aristotelischen Metaphys-ik. Wİesbaden 1976.

21- Nihat Keklik. Felsefenin İlkeleri, İstanbul 1982.

22- Mahmut Ka­ya, İslâm Kaynakları Işığında Aristoteles ve Felsefesi, İstanbul 1983.

23- Ramazan Şeşen, Salâhaddîn Devrinde Eyyûbtler Devle­ti, İstanbul 1983.

24- Sami Hamerneh, “Hans-Jürgen Thies, Der Diabetestraktat Abd al-Latif al-Bağdâdi” ISIS, LXI1/214 (1971).

25- Garry J. Tee. “On Sami Hamerneh's Rewiev of der Diabetesraktat 'Abd al-Latîf”, ISIS, LXIV/222 (1973).

26- Abdülkerim Şehâde. “Abdüllatîf Bağdadî”, Proceedings of the First International Symposium for the History of Arabic Science, Halep 1977.

27- S. M. Stern, “A Collection of Treatises by Abd al-Latif al-Bağdadâdi”, IS, l/l (1962).

28- S. M. Stern, “Abd al-Latif al-Baghdâdi”, El2 (İng.), I, 74.

29- M. Th. Houtsma, “Abdüllâtif”, İA, 1, 92. 416


Yüklə 1,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   60




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin