ABDÜLVÂHİD b. ZEYD
(ö. 177/793) İlk devir safîlerinden. “Şeyhü'l-ubbâd” ve “Şeyhü's-sûfiyye” unvanlarıyla da anılır. Zühdle ilgili men-kıbeleriyle meşhurdur. Hasan-ı Basrî ile görüştüğü ve talebesi olduğu rivayet edilir. Attâr, Abdülvâhid'i Yûsuf b. Hüseyin er-Râzî (ö. 304/916) ile çağdaş gösterip onun meclisinde tövbe ettiğini bildirirse de bu doğru değildir.
Abdülvâhid, Basra'daki “Ağlayan zâhidler”dendir (bk. bekkain). Kaynaklarda, Mâlik b. Dmâr'ın vaazını dinlerken yüksek sesle ağlaması yüzünden yanındakilerin vaazı takip edemedikleri, ağlarken kendinden geçtiği, meclisinde bulunanların da aynı şekilde vecde geldikleri, hatta vecdden ölenler olduğu bildirilmektedir. Vezzân, onun bütün Basralılar'a yetecek kadar hüzne sahip olduğunu söyler. Sürekli olarak sevgi ve aşktan bahsettiği, sevgi üzerinde fazla
duran bir zümreyle beraber olduğu. çevresinde bu anlayışta bir cemaatin oluştuğu ve Râbia el-Adeviyye'ye evlenme teklifinde bulunduğu rivayet edilmektedir. O, “En üstün derece muhabbettir” der; ancak rızanın bundan da üstün olduğunu ifade eder. İbn Teymiyye, Abdülvâhid'in peygamberlerden birine atfen. “Allah bana. ben de Allah'a âşıkım” dediğini-ki bu söz umumiyetle Ebü'l-Hüseyin en-Nürfye nisbet edilir-ve ilk sûfî zaviyesinin onun müridlerinden biri tarafından kurulduğunu söyler.
Aleviyye ve Kümmeliyye tarikatlarının silsilelerinde adı geçen Abdülvâhid1 in. başta Yâfirnin Ravzü'r-reyâhîrü olmak üzere, menâkıbnâmelerde ve sûfî tabakat kitaplarında birçok söz ve menkıbeleri yer almaktadır. Kesb konusunda Mu'tezile'nin görüşüne meyletmesi ve yine bu istikamette. “Allah (dilerse) kulları dalâlete düşürür” demeyi Allah'ı tenzihle bağdaştıramaması gibi sebeplerle bu mezhepten olduğu ileri sürülmüşse de Mu'tezile'nin kurucularından Amr b. Ubeyd'le “İ'tizâlî” görüşlerinden dolayı ilgisini kestiği de kaynaklarda nakledilmektedir. Hasan-ı Basrî ve Atâ b. Ebû Rebâh'tan hadis rivayet etmiş, kendisinden de Veki, İbnü'l-Semmâk ve Dârânî gibi âlimler rivayette bulunmuşlardır. Ancak, hadis münekkitleri onu metruk bir râvi, rivayet ettiği hadisleri de münker kabul ederler. 603
1- Serrâc. et-Lüma (nşr Abdülhalîm Mahmûd-Tâhâ Abdülkâdir Server), Kahire 1960.
2- Ebû Nuaym, Hilyetü'l-euliyâ*, Kahire 1394-99/1974-79-Beyrut 1387/1967.
3- Herevî, Tabakâtüş-şûfiyye Inşr Mu-hammed Sürür Mevlâyî), Tahran 1351.
4- Gazzâli, İhya1, Kahire 1939.
5- Attâr, Tezkiretû'l-evliyâ, Tahran 1346 hş..
6- İbnü'l-Cevzî, Şıfatü'ş-şafve (nşr. Mahmûd Fahûrî-Muhammed Kal'acî), Halep 1969-73.
7- İbn Teymiyye, Câm i Veresâ'’l, Cidde 1984.
8- İbn Teymiyye, Mecmû'u fetâoâ (nşr. Abdurrahman b. Muhammed), Riyad 1381-86.
9- Zehebî. Allâmun-nübela, VII, 178.
10- Yâfıî. Raozü'r-reyâhîn, Kahire 1315.
11- İbn Hacer, Lisânü’1-Mîzân, Haydarâbâd 1329-31- Beyrut 1390/1971.
12- Şa'rânî, et-Tabakâtül-kübrâ, Kahire 1373/1954.
13- Münâvî, el-Keuâkibud-dürriyye (nşr. Mahmûd Hasan Rebî), Kahire 1357/1938.
14- Ma'sûm Ali Sah. Tarâyıkul-hakâyık, Tahran 1339 hş.
15- Kâmil Mustafa eş-Şeybî. eş-Sıla beyne't-taşauüuf ve't-teşeyyu Kahire 1969.
16- Yûsuf en-Nebhanî. Câmi'u kerâmâti'l-evliyâ (nşr İbrahim Atve İvaz), Kahire 1329. 604
ABDÜLVASİ-İ CEBELİ
Bedîüzzamân Abdülvâsi' b. Abdilcâmi' Garcistânî el-Cebelî (ö. 555/1160) İranlı şair.
Selçuklu Sultanı Sencer'in saray şairi olarak tanınır. Afganistan'ın Garcistan bölgesindeki Cebel'de doğdu. Doğum tarihi bilinmemektedir. Bir süre He-rafia oturduktan sonra Gazne'ye giderek Gazneli Behrâm Şah b. Mes'ûd'a intisap etti ve orada dört yıl kaldı. Dayızadesi Behrâm Şaha yardım için Gazne'ye gelen Selçuklu Sultanı Sencer'in ilgisini çekti ve onun hizmetine girdi. Sultan Sencer'in yanı sıra Şehâbeddin ve Ziyâülmülk Gâlib b. Tiğlib. Mâzenderan Hükümdarı Muhammed. Kutbüddin Muhammed ve Atabekler'den Şücâüddin Ömer'e de methiyeler yazdı. Ölüm tarihi olarak genellikle 555 (1160) yılı kabul edilmektedir.
Enverî, Muizzî. Mes'ûd-i Sad Edîb Sâbir ve Senâî gibi büyük kaside ve mesnevi şairleriyle çağdaş olan Abdülvâsi-i Cebelî, XII. yüzyılın ilk yarısında Fars şiirinde meydana gelen üslûp değişmesinde rol oynayan önemli şairlerden biridir. Şiirlerinde önceki devir şairlerine göre Arapça kelime ve tâbirlere daha fazla yer vermiş, edebî sanatları çokça kullanmıştır. Bir saray şairi olarak kasideleri şekil ve muhteva bakımından daha önceki örneklerden pek farklı değildir. Kaynaklarda Arapça şiirleri de olduğu zikredilen şairin iki mülemmaı dışında Arapça şiirine rastlanmamıştır. Başta İran ve Türkiye kütüphaneleri olmak üzere birçok yerde yazma nüshaları bulunan divanı ilk defa 1862'de Lahor'da basılmış, ayrıca Z. Safa tarafından iki cilt halinde tenkitli neşri yapılmıştır. 605
Bibliyografya
1- Avfî, Lübâbul-elbâb (nşr. Saîd Nefîsî), Tahran 1335 hş.
2- Devletşâh, Tezki-retü'ş-şuarâ (nşr. E. G. Brovvne), Lelden 1901.
3- Emîn Ahmed-i Râzî, Hefi iklîm (nşr Cevâd Fâzıl), Tahran, ts., II, 118-119.
4- Rızâ Kulî Han Hidâyet. Mecma 'u'l-fusahâ (nşr. Müzahir Musaffa), Tahran 1336 bş.
5- Zebîhullah Safa, Târîb-i Edebiyyât der îrârt, Tahran 1347 hş..
6- Bedîuzzamân Furûzanfer, Sühan ü Sühanverân, Tahran 1350 hş.
7- FME, I, 37-38.
8- Cl. Huart, “Abdülvâsi”, İA, I, 103-104.
9- Cl. Huart, H. Massa. “Abdal-Wâsic Diabali”, El3 (İng.), I, 94;
10- Z. Safa, “Abd-al-Vâses jabali”, Elr., I, 171-172. 606
ABDÜLVÂSİ ÇELEBİ
(ö.817/1414-15'ten sonra) Halilnâme adlı tek mesnevisiyle! bilinen şair.
Kaynaklarda adından ve eserinden bahsedilmeyen şairin hayatı ve şahsiyeti hakkında hemen hemen hiçbir bilgi yoktur. İlk defa Vasfi Mahir Kocatürk Haiilnome adlı mesnevisini tanıtarak yakın zamanlara kadar bilinmeyen bu eseri ve müellifini ilim âlemine takdim etmiştir. Abdülvâsi Çelebi'nin şahsiyeti hakkında eserinin “Sebeb-i te'lîf kısmından, çok sınırlı da olsa bazı bilgiler elde edilmektedir. Buna göre Çelebi Sultan Mehmed zamanında (1413-1421) yaşamış olan müellif, onun vezirlerinden Bayezid Paşa tarafından himaye edilmiştir. Kadıoğlu lakabıyla anılmasına bakarak babasının kadı veya ulemâdan olduğunu söylemek mümkündür.
Abdülvâsi, Halilnâme'nın “Der Medh ü Sebeb-i Nazm-ı Kitâb” bölümünde eseri nasıl ve niçin yazdığını açıklar. Çelebi Sultan Mehmed. şair Ahmedfden (ö. 815/1412-13) Farsça Veys ü Romîn'i tercüme etmesini istemiş, onun kısa bir müddet sonra ölümü üzerine de tercümeyi Abdülvâsi Çelebi'ye havale etmiştir. Fakat şair eseri beğenmeyerek bir peygamber kıssası nazmetmeyi daha uygun gördüğünden, İbrahim Halîlullah'ın hayat hikâyesini anlatan bu mesneviyi kaleme almıştır. Eser kaynaklarda Halilnûme, İbrâhîm ü Sûra ve Dâsitân-ı İbrahim Nebî adlarıyla anılmıştır. Halilnâme adı bilinen nüshalarda görülmemekle birlikte mesnevi daha çok bu isimle tanınmıştır.
Eserin sonunda “Mi'racnâme-i Seyyidü'l-beşer” başlığı altında yer alan ve hem bu sebeple, hem de konu farkından dolayı bazı araştırıcılar tarafından müstakil bir mesnevi kabul edilen mi'râciyeyi Abdülvâsi Çelebi'nin ikinci eseri kabul etmek yanlış olmaz. Nitekim Halilnâmeyı ilk tanıtan Vasfi Mahir bu durumu belirtmiş, Metin Akar da bunu müstakil bir eser sayarak “Müstakil manzum mi'racnâmeler” arasında incelemiştir.
Halilnâme'nin bilinen üç nüshası vardır. Kahire nüshası olarak tanınan yazma, bugün Dârü'l-kütübi'l-Mısriyye adını almış olan Kütüphâne-i Hidîviyye'de 607 bulunmaktadır. 857'de (1453) istinsah edilmiş olan bu nüsha 136 varaktır ve bilinen en eski nüshadır. Muallim Cevdet nüshası, Atatürk Kitaplığında 608 kayıtlıdır. Afyon nüshası olarak bilinen yazma ise Gedik Ahmed Paşa Kütüphanesi'ndedir (nr. 34). Dil incelemeleri bakımından önemli olan eser üzerinde Ayhan Gültaş 1985 yılında bir doktora çalışması yapmıştır. Metin Akar ise Türk Edebiyatında Manzum Mi'râcnameler adlı doktora çalışmasında 609, Halilnâme'nin sonunda yer alan ve 817'de (1414) tamamlanan “Mi'racnâme-i Seyyidü'1-Beşer Hazret-i Resûlullah Aleyhi Efdalü's-salavât” adlı 567 beyitlik mi'râciye bölümünü neşretmiştir. 610
Bibliyografya
1- Ali Hilmi Dağıstânî, Fihristü'l-kütübi'l-Türkiyyeli'l-meucûde fi'l-kütübhaneti'l-Hidîuiyye, Kahire 1306.
2- Vasfi Mahir Kocatürk, Büyük Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 1964.
3- Abdülkadir Karahan, Eski Türk Edebiyatı İncelemeleri, İstanbul 1980.
4- Abdülkadir Karahan, 115. yüzyıl Edebiyatımızda Mesneviler ve Abdülvâsi Çelebi'nin Halilnâmesi”, Atti del Trezo Congresso di Studi Arabie Istamîci (Ravello, 1-6 Settembre 1966), Napoli 1967.
5- Ayhan Gültaş. Abdüluâsi Çelebi ve Halilnâmesi (doktora tezi, 19851. İÜ Ed. Fak.;
6- Metin Akar. Türk Edebiyatında Manzum Mir'âcnâmeler, Ankara 1987.
7- Günay Alpay. “Abdülvâsi Çelebi'nin eseri ve nüshaları”, TDAY Belleten, (1969), 210-226.611
Dostları ilə paylaş: |