SUN LOK Yaşı ileri ama daima genç kalan, Çinli bir büyücü ve Morgan’cılardan. Horvath tarafından Grimhold’dan serbest bırakılınca, Sun Lok, bir festival sırasında korku saçan, ateş üfleyen bir ejderhayı canlandırarak Çin Mahallesi’ni kasıp kavuruyor. “Sun Lok binlerce yıl küçük bir kabın içinde yaşamış. Serbest kaldığındaysa öfke dolu” diyor deli Morgan’cıyı canlandıran Gregory Woo.
ABIGAIL WILLIAMS sadece 17. yüzyıl Salem, Massacchusetts’inde cadı olmakla suçlanan değil, gerçekten de öyle olan çok genç bir Morgan’cı sihirbaz. Siyah-beyaz kıyafetleriyle Abigail, masumiyetin vücut bulmuş hâline benziyor... ama bu insanı çok yanıltıyor. “Grimhold’dan serbest bırakıldıktan sonra Horvath için Becky’yi kaçıran kötü bir sihirbazım” diyor kötü niyetli genç sihirbazı oynaması için yapımcılar tarafından seçilen Nicole Ehinger.
NEW YORK KELİMENİN TAM ANLAMIYLA CANLANIYOR
Büyük Elmadan Bir Lokma Almak
“Temeldeki fikir sihirbazların ve eski sihir sanatının günümüz New York’unda hâlâ var olduğu” diyor yönetmen Jon Turteltaub. “Bir şey yaratmaktansa, seyirciye farkında oldukları şeylerdeki sihri göstermek daha eğlenceli. “New York olağanüstü bir yer” diye devam ediyor yönetmen “ve New York’lular o kadar meşguller ki, burada olanları aslında fark etmiyorlar. Durup etrafa baktığınızda her yerde inanılmaz şeyler görürsünüz. Bir gün Manhattan boyunca yürürseniz, önünüze bakmak yerine yukarı bakarsanız, o binalardaki inanılmaz mimari detayları görürsünüz. New York kendi başına bir evren.” Şehre hayranlık duyan sakinleri ve milyonlarca ziyaretçisiyle New York benzeri olmayan bir şehir. Elbette sayısız filme mekân olmuş bir yer. Artık buna “Sihirbazın Çırağı” da dâhil.
“New York’ta her şey var,” diyor Detroit doğumlu yapımcı Jerry Bruckheimer, “çok katlı harika binalar, hızlı bir ritim, dünyanın en harika restoranları, yayıncılık ve finans merkezleri burada. Asla Sihirbazın Çırağı’nda olduğu gibi büyülü görünmeyecek.”
“Bu film New York’a yazılmış bir aşk mektubu” diyor Montreal’li Jay Baruchel. “New York’ta bulunan herkes oranın dünyanın başkenti olduğunu söyleyecektir. Filmdeki araba takip sahnesinde Times Meydanı’nda ya da 6. Cadde’den geçerken, bunu aslında gerçekten de yapıyorduk. Herkes, annem dahil, şehrin boyutu, görkemi ve detaylarından çok etkilenmişti. İnsanlar filmimizi izleyip onlara tanıdık gelen ama daha önce hiç görmedikleri bir New York görecekler.”
Baruchel, Greenwich Village’daki New York Üniversitesinde çekim yapmaktan da belirli sebeplerden ötürü çok keyif almış. “Benim için inanılmazdı çünkü hep NYU Film Okuluna gitmek istemiştim ama bu isteğim gerçekleşmemişti. Birçok harika film, o okul sayesinde ortaya çıktı. Orası ortak bir bilinç yarattı.”
“New York, son derece fotojenik bir şehir” diyor Londra doğumlu Alfred Molina “ve çok dramatik bir varlığı, sürekli canlı bir hayatı var. Sihir gerçekleştiğinde, kendisi de sihirli olan bir şehirde gerçekleşiyor. Çifte darbe yani.”
“New York’ta daha önce bu kadar vakit geçirmemiştim” diyor Avustralya doğumlu Teresa Palmer “ama orada çok canlı ve enerji dolu sihirsel bir enerji var. Rüyaların gerçekleştiği bir şehir adeta ve filmde kesinlikle bunu gösteriyor.”
Toby Kebbell ekliyor: New York, Londra’dan daha yeni bir şehir olmasına rağmen benim yaşadığım yerde gözünüzün önünde birçok inanılmaz şeyin gerçekleştiğine şahit oluyor ama unutup gidiyorsunuz çünkü milyonlarca insan varken beyniniz bunlara dikkat etmiyor bile.”
“Bu filmin amacı,” diyor filmin Sırp kökenli görüntü yönetmeni Bojan Bazelli, “Sihirbazın Çırağı’nın New York’unu yaratmak. Şehrin görünümünü değiştirmeye çalışmıyoruz. Onu kucaklıyor ve kendi büyülü vizyonumuzla harmanlıyoruz. Aydınlık ve karanlık arasındaki enerji hemen hemen her çekimde var. Seyirciye taze, farklı ve sihirle hayat bulmuş bir New York sunabilmek için en son teknolojileri ve en yaratıcı ekipleri kullandık.”
Elbette NY’da çekim yapmanın araç ve insan trafiği açısından zorlukları oldu ama yapımcılar arkasında muazzam bir tarih barındıran gerçek lokasyonlar buldu. Times Meydanı’ndan Orta Manhattan’a, Washington Square Park’tan Greenwich Village’a kadar. Yapım tasarımcısı Naomi Shohan Tribeca’da sihrini çalıştırıp, White Street’teki 1869 Grosvenor Binası’nda Arcana Cabana’nın dış görünümünü yarattı. Brooklyn’in Park Slope bölgesindeki 7. Cadde metro istasyonu, bir soyulma girişimi sırasında sihir güçlerinin kullanıldığı sahne için mekân olarak belirlendi.
Yapımcılar ikonik yerler seçti: Özgürlük Anıtının olduğu Battery Park Lady Liberty, Chrysler Binası ve Kartal canavarları, Rockefeller Center ve 4,5 metrelik Atlas heykeli. Diğer lokasyonlar da şöyle: 40. Cadde’deki Park Hote, Apthorp Apartments, Williamsburg Köprüsü (Brooklyn’i Çin Mahallesine bağlayan köprü) ve St. John the Divine Katedrali.
1931’de açılan, Brooklyn Floyd Bennett Havaalanı Amelia Earhart, Wiley Post, Howard Hughes ve Major John Glenn Jr.’a ev sahipliği yapmış belediyeye ait ilk New York havaalanı. Marcy Caddesi’nde, kurtların ve Chrysler Binasının uçan devasa Kartal heykelciklerinin olduğu sahne için, yükseltilmiş bir platform kullanıldı.
ZİNCİRİNDEN KURTULMUŞ ÇİN MAHALLESİ
Filmin önemli bir sahnesinde, Balthazar ve Dave Çin Mahallesindeki bir akupunkturcuya gidip Grimhold’u arıyor. Renkli dükkânın zararsız gibi görünen yaşlı kadın sahibi, daha sonra Grimhold’dan antik büyücü Sun Lok’u serbest bırakan Horvath’a dönüşüyor. Dükkânın içindeki şiddetli kavga anında dışarı taşıyor. O sırada dışarıda dansçıların, davulların, renkli konfetilerin ve geçit töreni ejderhasının bulunduğu bir Çin Yeni Yıl kutlaması yapılıyor. Sun Lok, geçit ejderhasını korkutucu bir canlı yaratığa dönüştürüyor.
“Sihirden bahsetmek istiyorsanız” diyor yönetmen Jon Turteltaub, “New York’un Çin Mahallesi’ne gidin. Son derece havalı bir yer.”
2000’den fazla kişinin başvurduğu figüran seçimlerinin yapıldığı “Sihirbazın Çırağı” için ekip, iki hafta boyunca Elridge Caddesi’nde durmaksızın çekim yaptı. Bu muhteşem cadde, Manhattan Köprüsü’ne bakıyor ve Manhattan’dan Brooklyn’e giden trenlerin gürültülü yolculuklarına tanıklık etmenizi sağlıyor.
“Arka planda böyle bir çekim yapamazsınız” diyor Turteltaub. “Bence geçit töreninde yer alan herkes eğlendi. Müzik ve davullar çalmaya başladığında işler iyice heyecan dolu oluyor. Ejderha ve konfetiler heyecan verici. Sete Nicolas Cage gelince heyecan daha da ivme kazanıyor. Çok güzel bir atmosfer var. Bu sahne, aksiyon dolu olmasına rağmen New York’un Çin Mahallesi’nin bir kutlaması.”
Aslında bazı geceler, mahalle partisini havasındaydı. “Bu kadar enerji varken, bu kadar olay olup biterken, bu işe âşık olmamak mümkün değil” diyor Baruchel. “Performansınız hakkında size bilgi veriyor, tepki vermeniz gereken birçok şey var.”
BOWLING GREEN’DE SON SAVAŞ
“Sihirbazın Çırağı”nın doruk noktasında yapımcılar, Merlin’ci Balthazar Blake ve Dave Stutler ile Grimhold’dan gelmiş geçmiş en kötü niyetli sihirbaz olan ve hem Balthazar’ın hem de Hovarth’ın âşık olduğu sihirbaz Veronica’nın vücudunu ele geçiren Morgana’yı serbet bırakan Morgan’cı Maxim Horvath arasında gece yarısı meydana gelen dövüş sahnesi için Aşağı Manhattan’daki tarihi park Bowling Green’i tercih etti. Bu nihai ve müthiş sihirbaz düellosu. İçinde büyüler, efsunlar, alevler olan bir düello. Hatta Charging Bull heykeli bile can buluyor. Dünya tehlikede.
“Bir kez daha final savaşı için gerçek anlamda ikonik olan bir New York mekânı seçildi” diyor Bruckheimer. “Bowling Green, Amerika’da yapılan ilk park. Amerikan Devrimi sırasında New York’luların Kral George’un heykelini devirdikleri yer. Etrafında gökdelenlerin olduğu, Aşağı Manhattan’ın yemyeşil ve çok güzel bir alanı, sihirbazlar arasındaki bu savaş için çok dramatik bir mekân.”
“Morgana, büyük ve en güçlü sihirbaz, Grimhold’a hapsedilmiş” diyor Turteltaub. “Ama onu oraya sokmak için Veronica adında Merlinci bir sihirbaz ruhundan vazgeçmiş. Dolayısıyla bu Grimhold’da hem Morgana hem Veronica tutsak. Balthazar, ezelden beri Veronica’ya âşık ama onu serbest bırakmak için Morgana’yı da serbest bırakmak zorunda. Morgana’ya zarar verip, Veronica’ya zarar vermemeyi nasıl başarabilir?” Can alıcı sahne için biraz sihir gerekti. Chrysler Kartal heykelciğini canlandırmak için kullanılan cinsten bir sihir. Fakat bu kez söz konusu olan bir boğaydı – meşhur Charging Bull, Sicilya doğumlu New York’lu Arturo Di Modica’nın 1987’de borsanın çöküşünden sonra yaptığı, Bowling Green’de duran 3000 kiloluk bronzdan heykel. Arturo Di Modica, 15 Aralık 1989’da, New York Borsası çöktükten sonra büyük metanet gösteren Amerikan halkını sembolize etmesi amacıyla bu heykeli yapmış ama polis bu heykele el koyup onu kaldırmış. Halkın tepkileri sonucu, Arthur Piccolo, Charging Bull’u iki sokak güneye, Bowling Green’in önündeki plazaya taşımış.
ARCANA CABANA’DA KOZLAR PAYLAŞILIYOR
Sihirbazların Düellosu, Kamera Arkası Efektleri Ustaları
“Sihirbazın Çırağı”ndaki ilk aksiyon sahnesi can düşmanları Balthazar Blake ve Maxim Horvath arasında Arcana Cabana’da, Balthazar’ın Aşağı Manhattan’da içinde bir sürü antika bulunan tuhaf hediyelik eşya dükkânında, geçen muazzam bir sihirbaz düellosu. Bu büyülü mücadeleye, genç Becky’ye yazdığı aşk mektubu yüzünden dükkâna gelen 10 yaşındaki Dave Stutler şahit olur.
Arcana Cabana savaşı, filmde sihir kullanıldığını gördüğümüz ilk sahne. Sihirli bir şekilde Merlin’in ejderha yüzüğü canlanıp Dave’in parmağına gidiyor, Horvath Grimhold’dan çıkıyor, Balthazar ve Horvath güçlerini maksimum düzeyde kullanıp büyüler yapıyor, nesneleri oynatıyor ve vazoya tıkılmadan önce mekânın altını üstüne getiriyorlar.
“The Grimhold,” diyor Nicolas Cage, “Morgan’cılar için yapılmış bir hapishane. Grimhold, Rus matruşkalarına benziyor. Hani şu iç içe koyulan ve boyutları giderek küçülen tahta bebeklere. Morgan’cılar da ne kadar kötülük yapmışlarsa, o kadar derine gidiyorlar. Dave ve Balthazar Grimhold’u geri alıp kaybolmasını engellemeye çalışıyorlar; çünkü Maxim Horvath, onu açıp bu tehlikeli ve şeytani güçleri serbest bırakma yeteneğine sahip. “
Arcana Cabana sekansı, departmanlar arası iş birliğinin inandırıcı ve ikna edici bir sahne yapmak için ne kadar önemli olduğunun bir kanıtı. Filmin diğer sahnelerinde de olduğu gibi, bu sekansta da yönetmen Jon Turteltaub’un ve “Sihirbazın Çırağı”nın diğer sihirbazlarının iş birliği söz konusu.” Yaratıcı ekibinde usta görüntü yönetmeni Bojan Bazelli, yapım tasarımcısı Naomi Shohan, kostüm tasarımcı Michael Kaplan, görsel efekt süpervizörü John Nelson, efsanevi özel efekt süpervizörü John Frazier ve set koordinatörü Mark Hawker ile dublör koordinatörü George Marshall Ruge vardı.
“Bu sahne sihirbazların yapabileceği sihirleri ortaya koyuyor” diyor Nelson. “Plazmanın ilk kez oluşturulup atıldığını görüyoruz. Alevler zihin yeteneğiyle fırlatılıyor, çarpışma patlamaları yaşanıyor, maddeler telekinezi yoluyla hareket ediyor, bir de Balthazar’ın, Horvath’ı tavana yapıştırdığı yerçekimi değiştirme büyüsü var. Bu, pratik efektlerin, akrobatik hareketlerin, oyuncuların, kameranın ve yönetmenin işbirliği sayesinde gerçekleşiyor.”
Son 10 yılda Nelson üç Oscar® adaylığı aldı, 2000 yılındaki “Gladyatör” filmiyle de Oscar’ı kazandı. Mesleki felsefesi çok açık. “Çok tehlikeli, pahalı ve yapılması imkânsız şeyler için görsel efektleri kullanıyoruz” diyor Nelson. “Bana göre kusursuz bir görsel efekt, pratik bir efektle başlar – fotoğraflanabilecek gerçek bir olayla – sonra da gerçek gibi görünen inanılmaz bir şeye dönüşür, bir başka pratik efektle de son bulur. Sette fiziksel efekt süpervizörü John Frazier’ın altında çalışan harika bir ekip vardı, “yer efektlerini” tedarikte üstlerine yoktu. Her şeyi olabildiğince gerçek kıldılar. Biz de onları başka bir yere taşıdık.”
“Bu filmin, bilgisayar grafikleriyle canlı mekanik efektlerin harika bir karışımı olacağını biliyorduk” diyor Frazier. “Jon Turteltaub böyle çekim yapmayı seviyor. Olabildiğince canlı olmasını, daha sonra kareleri bilgisayar grafikleriyle zenginleştirmeyi seviyor. Seyirciler artık çok sofistike, 60’larda 70’lerde yaptığımız tamamen mekanik şeyleri görmek istemiyorlar. Ama diğer yandan bir şey tamamen bilgisayar grafiğiyle yapılınca filmden ziyade çizgi filme benziyor.”
“’Sihirbazın Çırağı’nda bolca canlı efekt kullandık” diye devam ediyor Frazier. “Büyü daima dumanlardan ve aynalardan ibaret olmuştur. Bu filmde ikisi de var!”
“Arcana Cabana’daki ilk kavga gidişatı belirlemekle kalmıyor aynı zamanda filmin üç ana karakterini de tanıtıyor” diyor dublör koordinatörü George Marshall Ruge. “Karaktere yönelikti. Etrafta uçan, duvarlara çarpan, göğüs göğse çarpışan insanlar ve Horvath’ın asası tarafından kontrol edilen bir kılıçla Balthazar Blake’in boynuzlu at boynuzu arasında geçen sihirli bir kılıç savaşı vardı.”
“Bu büyük dövüş sahnesiyle başladığımıza inanamamıştım” diyor Alfred Molina. “Bir filmde çalışmaya başladığınızda ilk birkaç günün rahat geçtiğini düşünürdüm. Herkesi tanır, oturur, kahve içer sohbet eder ve basit bir sahne çekersiniz. Ama ben doğruca Arcana Cabana’daki sekansın provalarına başladım. Eşyalarımı boşaltmaya bile zor vakit buldum ve bir anda bir elimde sihirli bir asa diğerinde bir kılıç, kendimi Nic’e(Nicolas Cage) saldırırken buldum. Biraz şoke oldum tabii ki ama her şeye bir anda böyle girişmek harika oldu.”
“Horvath’ı bir kablo vasıtasıyla Arcana Cabana’nın tavanına, 8 buçuk metre yukarı çıkardık” diyor Ruge “ve Fred de buna çok hevesliydi”. Bir de bizim “çift mandal” dediğimiz bir hareket vardır, onu da yaptık. Balthazar ve Horvath odada birbirlerine çarptılar. Biri kolonun oradan diğeri merdivenlerin oradan geldi. Set kapalı ve kalabalık olduğu için buraya aksiyonu yerleştirmekte endişelerim vardı ama işe yaradı.” “George Marshall Ruge müthiş,” diyor Molina, “hayal gücü çok kuvvetli ve ilginç. Akrobatik hareketlere koreografi olarak bakıyor, ki bence bu çok iyi bir bakış açısı. George darbe anının önemli olmadığını, önemli olanın buna hazırlanmak ve tepki vermek olduğunu söylüyor. Elbette haklı da çünkü işin draması da burada. Sekansın bir noktasında uzaktan idare ettiğim bir kılıç vasıtasıyla Nic’le kavga ediyorum. Bu, hayal gücü yüksek bir yolla, bu karakterlerin sadece güç ve dayanıklılığa sahip olmakla kalmadığını aynı zamanda kendilerini dönüştürebildiklerini ve nesnelere güç verebildiklerin göstermenin harika bir yoluydu.”
Özel efektçi Mark Hawker ve ekibi, Arcana Cabana sekansı için farklı teknikler kullandı. “Genç Dave sihirli ejderha yüzüğünü taktığı zaman yanlışlıkla duvarın arkasından Grimhold’un çıkmasını sağlıyor” diyor Hawker. “Grimhold’u alıp 2,5 metrelik sopalara geçirdik. Dolayısıyla Dave elini her oynattığında, Grimhold da onu takip ediyor, mesafesini koruyordu. Elbette John Nelson’ın ekibi bilgisayarla o sopayı sildi. Bir sürü şeker-plastik karışımı duvarlarımız ve mobilyalarımız vardı. Horvath, Balthazar’ın büyülerinden biriyle tavan penceresine çıktığında, şekerden camla plastik bir tavan penceresi kullandık.”
Molina’nın karakteri elinden ateş çıkarıyor. “Parmak uçlarımı yakmak zorunda kaldım” diyor kayıtsız bir şekilde. “Parmaklarıma, ateşe karşı dayanıklı maddeden yapılmış yapışkan plastik gibi bir şey koydular. Sonra bir katman daha o yapışkan şeyden sürdüler, sonra bir katman daha kumaş ve sonra gerçek elimmiş gibi görünmesi için onu boyadılar. Parmaklarımda o kadar çok şey vardı ki, dört büyük domuz sucuğu gibi duruyorlardı. Sonra onları ateşe verdiler. Gerçekten yandığını hissetmem bir dakika kadar sürdü ve o noktada yaş günü pastasındaki mumlar gibi üfleyip söndürdüm onları.” “Efekt teknolojisi neredeyse filmler kadar eski” diyor Molina “ama harika görünüyor. Bunu bilgisayar grafikleriyle de yapabilirdik ama bu kadar güzel görünmezdi. Bayıldım.”
10 yaşındaki Dave Stutler’ı canlandıran genç Jake Cherry’nin de sekansta bir patlaması vardı. “En sevdiğim kısım Grimhold’la birlikte her şeyi yok etmem gerektiği kısımdı” diyor. “Bence bu müthişti. Yok etmeyi en çok istediğim benden uzun olan büyük camdan dolaptı. Grimhold’u itip sıkıştırdım daha sonra bazı kutulara vurdum, etrafta uçuşmaya başladılar. Sette bir şeyler kırmama izin verdiklerine inanamadım.”
“Ejderha yüzüğünün yürüyüp Dave’in parmağına girip dolandığı görsel efekti de gördüm” diye ekliyor Cherry. “Süperdi”.
Peki Jake gerçekte de böyle bir yüzük ister miydi? “Hayır” diye cevap veriyor hemen. “Bu çok tuhaf olurdu!”
ARABA TAKİBİNİ YENİDEN TANIMLAMAK
Sihirbazların Mücadelesi Sokaklara Taşınıyor
“Manhattan’da büyük bir araba takibinde geçen, inanılmaz maceralar yaşanıyor” diyor yönetmen Jon Turteltaub. “Bu bir Jerry Bruckheimer filmi; araba takibi olmazsa olmaz. Dalga mı geçiyorsunuz? Jerry ile çalışırken kâğıt imzalıyorsunuz: “Evet, efendim. Araba takibi sahnesinde oynarım.”
“Araba takibi istemekle kalmadık “Büyük Hazine: Sırlar Kitabı”nda Jon’un yönettiği Londra’da geçen araba takibinden daha da heyecan verici bir şey olsun istedik” diyor Bruckheimer, “daha önce beyazperdede benzeri görülmemiş bir şey istedik.” “Bir araba takibi sahnesinden bekleyeceğinizin çok üstünde büyülü bir gidişat alıyor” diyor Nicolas Cage. “Arabalar başka arabalara dönüşüyor, bir noktada aynadan bir dünyaya giriyorlar. Bir araba takip sahnesinde normalde olacağınızı düşündüğünüz kuralların dışında hareket ediyorlar.”
Turteltaub filmin sihirbazlığa dayanmasının bu sahnedeki ağırlığının büyük olduğunu söylüyor. “Sahneyi hazırlarken düşünmemiz gerekiyordu. ‘Tamam, ben sihirbaz olsam nasıl araba takibine girerim? Arabanız, sizin arabanız gibi kalmak zorunda değil, etrafınızdakiler için de aynı şey geçerli. Normal araba takiplerinde engeliniz yoldaki diğer arabalardır. Ama sihirbazsanız, tüm bunları değiştirebilme gücünüz var. Peki takip ettiğiniz araba yavaş bir araba olmaktan çıkıp bir Ferrari’ye dönüşürse ne olur? Peki ya o Ferrari bir çöp kamyonuna dönüşüp sizi ezmeye kalkarsa?”
Kovalamaca Merlin’ci kahramanlarla, Balthazar’ın 1935 model Rolls-Royce Phantom’unda başlıyor. Bu muazzam sanat eserine herkes başını çevirip bakıyor, aracın önünde yerli halk da turistler de fotoğraf çektiriyor sanki filmin yıldızlarından biriymiş gibi. Sahibi kim mi? Tabii ki Nicolas Cage, Cage bir klasik araba hayranı.
“Çoğu Rolls-Royce arabaları özeldir çünkü İngiltere’de sınırlı sayıda elle yapılmışlardır” diyor yapım sırasında Phantom’ın bakımını üstlenen Dan Dietrich. “Ama bu arabanın özelliği türünün tek örneği olması. Bunun gibi başka bir araba daha yok. Rolls-Royce yaklaşık 2000 adet Phantom yaptı, bunların arasından da 19 tanesi coupe’ydi. O zamanlar bir Rolls-Royce’un ortalama fiyatı, bir ev fiyatının yaklaşık 7 katı kadardı. Dolayısıyla coupe için çok zengin olmanız gerekirdi.
“1930’larda Phantom aldığınızda” diyor Dietrich “elinizde yalnızca motor ve şasi oluyordu. Ondan sonra gövdeyi oluşturmak için sizin seçim yapmanız gerekiyordu. Bu arabayı bu kadar özel yapan şey, ilk sahibinin gövdeyi Montreal’deki tek bayiden almış olması ve daha önce mevcut olmayan bir gövde seçmiş olması.”
Araba kovalamaca sahnesi için araba koordinatörü Mike Antunez birçok aracın yanı sıra, paha biçilmez Phantom’un da tıpatıp kopyasını yaptırdı. Takip sahnesi için bir nevi gerçek Phantom’un dublörü olacaktı.
“Kopyası oldukça iyiydi” diyor Dietrich. “6 haftada yapılmış olması inanılmaz.”
Birinci ve ikinci ekibin üç hafta boyunca yağmurlu gecelerde uzun saatler çalışmasını gerektiren kovalamaca sahnesinde Balthazar ve Dave’in yaptığı sihirler sonucu Phantom, Mercedes McLaren cipe ve daha sonra da saçma bir şekilde ve kazara 1976 model bir Pinto’ya dönüştü.Horvath da kovalamacaya Mercedes GL500’de başlıyor, daha sonra bu araç sarı bir New York taksisine, sonra da daha hızlı bir Ferrari F30’a, en sonunda da tehlikeli bir çöp kamyonuna dönüşüyor.
“Bu film heyecan verici bir yolculuk derken kastettiğim şey buydu” diyor Jay Baruchel. “filmimizde dünyanın en hızlı ve seksi arabalarıyla çekilmiş çok afili bir araba takip sahnesi var. Sahnede resmen Manhattan’ın ortasından geçiyoruz ve her şeyin ters olduğu aynadan bir dünyaya geçiyoruz.”
Sahne için 10 blokluk bir alanın kapatılması, şehrin Times Meydanı ve 6. Meydanı dâhil en kalabalık alanların araç ve yaya trafiğine kapatılması gerekti. Bütün sahneyi çekmek üç hafta aldı.
“FANTASIA” SAHNESİ
Sadık ama Yeni Bir Şey
Yeraltındaki laboratuvarında Becky ile 10 yıldır beklediği randevuya yetişmeye çalışan Dave, sihirbazlığın ilk kuralını çiğniyor: “Sihir kişisel kazançlar ve kolay yollar için kullanılmaz.” Laboratuvarı toplamaya çalışan Dave paspasları, süpürgeleri, kovaları hatta süngerleri bile işe koşuyor ve felaket sonuçlar doğuyor!
“‘Fantasia’nın’ ‘Sihirbazın Çırağı” Disney animasyonunun en büyük eserlerinden biriydi, o yüzden uyarlarken çok dikkat etmeliydik” diyor yapımcı Jerry Bruckheimer. “Sihri bozmak istemedik, orijinaline saygı mahiyetinde yeni bir sihir yaratmak istedik.” Yönetmen Jon Turteltaub şöyle diyor “Bir yönetmenin yapabileceği en büyük hatalardan biri, dünyadaki her eleştirmenin yapılan gelmiş geçmiş en iyi şeyle sizi karşılaştıracağı bir eseri ele almaktır. Biz, sinema tarihindeki en meşhur sekiz dakikayı alıyoruz, peki seçeneklerimiz neler? Akıllıca şöyle bir değinir, sonra devam eder ve boy ölçüşmeye çalışmayız. Ya da cidden deneyebiliriz. Güncelleyelim, bu filme bağlı kendi versiyonumuzu yapalım, elimizdeki teknolojiyi kullanalım. Benim için esas önemli öge, işin manevi yanının aynı tutulmasıdır.
“Paul Dukas’ın müzikleri ‘Fantasia’daki bölümün ilham kaynağıydı, halbuki Goethe’nin şiirindeki orijinal hikâye, müziğe ilham kaynağı olmuştu” diye devam ediyor Turteltaub. “Biz de birçok insan ve kaynağı bir araya getirip, eğlenceli olduğunu umduğumuz bir şey yaptık. Walt Disney’in ‘Sihirbazın Çırağı’nın özünü almış bir şey. Ve size kendi versiyonumuzu verdik. Bu da fablın, Goethe şiirinin, Dukas’ın müziğinin ve Disney animasyonunun özü.”
Bu görev Jay Baruchel’ı biraz zorlamış ve onurlandırmış ama asla korkutmamış. “Mickey Mouse’un yerinde olmak büyük bir onur ve sorumluluk. Onun yerini doldurmak kolay bir iş değil. O sekansı ilk etapta bu kadar ikonik yapan şeyden uzaklaşmadan ya da üstüne basmadan, kendi işimi yapıp bunu nasıl komik gösterebileceğimi düşündüm. Benim için bu filmde olmak, ona damgamı vururken bir yandan da film tarihindeki en çok sevilen sekanslardan birine saygımı göstermek, beni çok etkilemişti. Bu büyük bir lütuftu, çok eğlenceliydi, o paspas ve süpürgelerin canıma okumasına bayıldım. Büyülüydü. O durumda çocuk olmamak çok zordu. ‘Fantasia’daki o sahneyi seyrederek büyüdüm. Artık kendi versiyonumu çektiğime göre, emekli bile olabilirim.”
Sahnenin kendi yorumunda Baruchel’e bu enerji ve yaratıcılığı veren, hikâyenin özünü kavramış olmasıydı. “Adem ve Havva her şeye rağmen karşı koyamayıp elmayı yedi, değil mi?” İnsanın başına ne gelirse meraktan gelişmiş. Bir şeyi yapmanın en çabuk ve kolay yolunu bulmaya çalışmak, hepimizin ortak amacıdır, ve bunu hepimiz yaşamışızdır, değil mi? Sekans, aracı adamı ortadan kaldırmaya çalışan ve karşılığında büyük bedel ödeyen biri hakkında.”
Paul Dukas’ın ebedi müziği Trevor Ravin tarafından uyarlanmış olsa da, sahnenin çekimleri sırasında sette parçanın geleneksel versiyonu çalındı. Yalnızca ortam açısından değil, zamanlama için de. Canlı aksiyon film orijinal animasyonu taklit etmese de, birkaç doğrudan gönderme yapılıyor – Dave’in kapüşonunu geçirirken gölgesinin laboratuar duvarına yansıması, Mickey Mouse’un sihirbaz şapkasını takmasına benziyor.
Sahnenin geçtiği büyük yeraltı laboratuvarını oluştururken, Naomi Shohan orijinal animasyona sadık kalmaya dikkat etti. “Laboratuvarın şekli, Disney çizgi filminin şato mekânını anımsatıyordu. Laboratuvar taklarının altındaki büyük taşlar bir ortaçağ şatosunu anımsatıyor, demir merdivenler Mickey Mouse versiyonundaki taş merdivenlerin yerini alıyor.”
Özel efektçi Mark Hawker ve ekibi inşaat sırasında alev çubukları yerleştirmekle kalmadı aynı zamanda “Fantasia”daki sel sahnesi için su geçirmez zemin de yaptı. “Pompa ve akaç sistemi kurmak zorunda kaldık çünkü mekânı sel basacaktı ve diğer sahne çekimleri için suyu akıtmamız lazımdı. Yeraltı laboratuvarının lavabolarının altlarına 113 metreküp su veren 15 santimlik pompalar yerleştirdik . Bunlar daha sonra 18 akaçla birlikte suyu geri çekti.”
Efektler de hallolduktan sonra yönetmen içeriğe odaklanabilirdi. “Beni en çok heyecanlandıran sahnenin diyalogdan ziyade hikâye anlatımından ibaret olmasıydı, bunu aksiyonla ve görüntülerle anlatmak” diyor Turteltaub. En önemli görevimiz hikâyeyi ilerleten bu sahnenin, hikâye içindeki yerini bulmaktı.”
Sahnenin özel efektleri için fiziksel ve görsel efekt departmanlarının birlikte çalışması gerekiyordu. Görsel efekt süpervizörü John Nelson baskıyı hissediyordu. “Gençken bir sinema salonunda baş teşrifatçıydım. 4-5 hafta boyunca oynattığımız filmlerden biri ‘Fantasia’ydı” diyor. “Filmi 100 kere izlemişimdir. Çalışabilmek ve böyle bir şeyi canlı aksiyon olarak tekrar yapabilmek harika. Animasyoncuların 1940’larda yaptıkları inanılmazmış; biz sahneyi harika ve muazzam yapmaya çalışırken içine derinlemesine bir eğlence de katmaya çalışıyoruz çünkü orijinali öyleydi.”
“Bilgisayar grafikli süpürgeler, paspaslar ve süngerler su parkındaki çocuklar gibi oradan oraya gidiyor” diye devam ediyor Nelson. “Sanki nesneler başlangıçta anaokulundaki uslu çocuklar gibi ama daha sonra öğretmen sınıftan çıkar çıkmaz bir ton şeker yemiş gibiler. Bilgisayar grafikli efektleri gerçek suyla kombine etmek zor ama bence seyirci bunu daha inandırıcı bulacak.”
Nelson’ın yaptığı diğer bir numara da “yeşil insanlar”dı. Dar yeşil kostümler giymiş erkek ve kadınlar, sahnede canlanan aletleri tutuyordu. Nelson şöyle diyor: Yeşil insanlar, nesnelere insan şeklini vermenin ve onları hareket ettirmenin en etkili yolu.”
Bu önemli iş için, çok tehlikeli olduğu düşünülen sahneler için sektörün önde gelen dublörlerinden biri, Thomas Dupont, Nicolas Cage’in dublörü olarak film ekibine çağırıldı. “Karayip Korsanları” ve “Pers Prensi Zamanın Kumları”nda da dublörlük yapan Dupont, “Fantasia” sekansında yeşil kostümü giyip süpürge tutarken buldu kendini. “Onu giydiğinizi her unuttuğunuzda, ekip üyelerinden biri size hatırlatma kibarlığını gösteriyordu” diyor Dupont.
YAPIM TASARIMCISI NAOMI SHOHAN
Dostları ilə paylaş: |