Şehir İçinde Şehir Yaratmak
“Sihirbazın Çırağı,” için yapımcılar, yapım tasarımcı Naomi Shohan’ı ekibe dâhil ettiler. Ondan, New York’un ikonik görkemini ve saklı büyüsünü ortaya çıkarmasını istediler. “İlk aşamalarda üstü kapalı olarak Manhattan’da her zaman için bir sihirbazlık unsuru olduğunu söylemeyi düşündük ve bunu nerede bulabileceğimizden bahsettik” diyor Shohan. Manhattan’da baktığınız her yerde karşınıza mucizevi binalar ve tasarımlar gözünüze çarpıyor. Ben de gizli bir etki yaratmayı umuyordum.
“20. yüzyıl Viktorya dönemi binaları özellikle çok güzeldi. Sihirbazlığa uygun bir şiirsellikleri var. Diğer setlerde, 1800 sonlarında ve 1900 başlarında yapılmış Manhattan’ın altyapısına ait şeyler vardı ki bunları yeraltı laboratuvarında kullandık. Bir zamanlar gerçekçi olan ve aynı zamanda New York’un yoğunluğunu ve içselliğini anlatan bir ortam yaratmaya çalıştım. New York’ta sokakta yürürken herhangi bir kapıyı açtığınızda kendinizi yeni bir dünyada bulursunuz. Dünyalar arası dolaşma fikrini sevmiştim.”
Görev aldığı filmler arasında “Ben Efsaneyim”, “Güneşin Gözyaşları” ve “İlk gün” bulunan Shohan son derece detaylı setler de tasarladı. Bunlardan kimisi Steiner Studios’da kimi de 1907 Bedford Armory’de yapıldı. Bunlardan ikisi de Brooklyn’de yapıldı.
Büyük ve detaylı yer altı laboratuarı/sihirbaz çalışma odası seti, “Fantasia” da dâhil olmak üzere filmin en önemli sahnelerinin çekildiği bir yerdi. Tabii ki Shohan’ın da film için yarattığı en sağlam yapıydı.
“Senaryoda Dave Stutler’ın deneylerini yaptığı yer, bir yerlerdeki bodrum katı olarak geçiyor. Bundan yola çıkarak yerin çok derinlerinde olabileceğini tasarladım, çünkü yüksek voltajlı ekipmanla çalışıyor, bunlara da belli bir koruma alanı gerekiyor. Toprak en iyi yalıtkandır, New York’unda yer altında ve yasak bölge olan inanılmaz yerleri vardır -— Grand Central İstasyonun altında II. Dünya Savaşından kalma bir makas değiştirme istasyonu vardır, Belediye Sarayının altından son derece güzel, kullanılmayan bir metro istasyonu vardır. Çok şıktır. Setimiz, birçok sahneyi barındırabilecek ilginçlikte olmalıydı.”
Shohan eski New York’u anımsatan eski bir metro hattı yaratıp sonra onu bir laboratuara dönüştürdü, içine taklar, süslü tavanlar, dökme demirli yollar ve merdivenler, paslı asansörler yaptı. Dave’in laboratuvarının içi bilimsel alet edevatla dolduruldu, bir plazma jeneratörü, artık kullanılmayan bilimsel maddelerle dolu kafesler, iki büyük, paslanmış jeneratör, çok eski bilgisayarlar ve daha bir sürü döküntü.
Shohan’ın yeraltı laboratuvarının elzem parçalarından biri yedi maddeden oluşan Merlin Circe’dı – Uzay Zaman, Hareket, Madde, Elementler, Dönüşüm, Akıl ve en önemlisi ortadaki Altın/Aşk – Balthazar onu laboratuvarın kaldırım taşlı zemininden büyü yoluyla çağırıyor. Shohan ve ekibi kapsamlı araştırmalar yaptı, hatta sembolleri çözmek için gerçek bir Wiccan’a bile başvurdu.
“Filmdeki en müthiş setlerden biri de Arcana Cabana,” diyor yönetmen Jon Turteltaub, “burası antikalar, tuhaf şeyler ve Balthazar’ın yaşadığı 1000 yıl boyunca topladığı her şey var. Kafamızda burası adeta sihir malzemeleri satan dükkânların kralı gibi bir yerdi Yani birine özel bir yüzük, özel bir toz ya da sukeleri gözü lazım olursa, Arcana Cabana’ya gidiyor.”
“19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarındaki çelik mimari, New York’un en güzel yerlerinden bazılarını oluşturuyor” diyor Shohan. “Arcana Cabana için bu tarz bir alan lazım olduğunu düşündüm.”
Arcana Cabana’nın görkemli iç tarafında sabit dökme demirden putreller, eski bir asansör, pastan solmuş bir tavan penceresi ve 500 binden fazla bir sürü tuhaf nesne; kitaplar, kabile maskeleri, lambalar, takma bacak, koparılmış oyuncak bebek kafaları, çekmiş kafalar, müzik aletleri, heykeller, şapka ve ayakkabı kutuları, sihirbaz posterleri, tablolar, saatler, eski çerçeveli resimler ve hatta vaktiyle meşhur bir fare tarafından takılan bir şapka! Ana girişin önünde Merlin Circle zeminin üstünde Arcana Cabana müşterilerini karşılıyor, bu da başka gizemler olduğuna bir işaret.
Shohan Tobby Kebbell’ın karakterinin, illüzyonist/Morgan’cı/Egoist Drake Stone’un çatı katını bir şeyden etkilenerek tasarladı, “Çin Mahallesinde çekim yapıyorduk. Hava buz gibiydi, yanımızda pis kokan balık kasaları vardı. Toby, kostümü saçı ve makyajıyla Drake Stone olarak, Jerry Bruckheimer ve Jon Turteltaub’un onayını almak için gelmişti. Harika bir görüntüydü. Toby tam bir maskara, narsiszmi abartıyor. Biz de erkek azametini aşırı şekilde ifade etmesine karar verdik.”
Drake Stone’un evinde krem rengi duvarlar, gereksiz mobilyalar, Drake Stone’un kendisinin bir büstünün olduğu bir şömine, samuray zırhı, devasa tablolar (ortada Drake Stone’un tablosu), illüzyonistin ve pahalı şamdanların olduğu eski gösterilerin posterleri. Stone yaptığı çalışmalarda, Harry Houdini’nin meşhur su kafesi de dâhil olmak üzere illüzyonistlerin geçmişine dair eserler de vardı. Tam boyutlu bir giyotin, manken kafaları çeşitli Drake Stone ürünleri – aktivite kitapları, kahvaltı mısır gevreği kutuları, kaykaylar ve bir bilgisayar oyunu.
Shohan muhteşem setleri için New York’ta, stüdyoya dışı yapılar da kullandı. 1919 Curnard Binasındaki Great Hall’u, 1847 Kalküta’sına dönüştürdü.19. yüzyıl Hint pazarını yeşilliklerle, tezgâhlarla, sepetlerle, baharatlarla, kumaşlarla, meyvelerle, kuşlarla, bambu sehpalarla doluydu. Yapımcılar bir maymun, keçiler ve Haydut adında safkan 17 yaşında bir boğayla 200 figüranı da eklediler.
Encantus, Balthazar Blake’in çırağı Dave Stutler’a verdiği sihirler kitabı tasarım ve uygulama açısından bir sanat eseri ve kamera arkasındaki titizliğin harika bir örneği. “Bana kalırsa bu yalnızca sihirlerle ilgili bir kitap değil, insanoğlunun doğal olgulara emir vermeye çalışanların tarihiyle de ilgili” diyor Shohan. “Filre göre birçok kültüre kronolojik olarak hâkim olmaktı.”
1500 sayfanın her bir yaprağı elde eskitilmiş ve boyanmış ki gerçek görünsün. Orijinali 35 kilogramdı – ayağınıza düşürmek isteyeceğiniz türden bir kitap değil – ama kitabın kapatıldığı sahneler ve “Fantasia” sekansının su geçirmez sahnesi için 4,5 kilogramlık bir kopyası yapıldı.
KOSTÜM TASARIMCI MICHAEL KAPLAN
Giyinen Simyacı
Yapımcılar, “Sihirbazın Çırağı”nın kıyafetlerini hazırlaması için Michael Kaplan’ı kadroya dâhil etti. “Armageddon” “Pearl Harbor” ve “Flashdance” filmlerinde de çalışan profesyonel kostümcü, yüzyılları kapsayan bir dolap yarattı.
“’Sihirbazın Çırağı’ndaki karakterler o kadar eğlenceli ve çeşitli ki. Modern, ortaçağa ya da Çin’e ait kıyafetler vardı. Her karakterin kendi renk paleti olsun ve insanların suratlarından değil giydikleri kıyafetten hemen tanınmalarını istedim.” “Balthazar Blake gizemli ve sonsuz” diye devam ediyor Kaplan. “İyi biri olsa da karanlık bir figür. Onu karanlık biri olarak gördüm çünkü film boyunca aynı kıyafetle – üniformasıyla. Sihirbazları ve onların uzun cübbelerini düşünüp, onun yerine uzun deri ceket giymemiz, içine de deriden yelek yaptırmanız gerektiğine karar verdim. Dönemsel bir havası olsun istedim ama belirli bir dönemi değil. Asırlar boyunca toparladığı elementlerin bazıları görülmemişti: Farkı çağlardan toplanmış ucunda nazarlık olan kolye, son yüzyılda kullanmış olabileceği bir anahtar belki, üstünde sevdiklerimizin el yapımı resimlerinin olduğu bir madalyon, şans getirecek olan taşlar, bir köpekbalığının dişi. Omzundaki bir güneş amblemi, kobalt taşlı bir künye.
Kaplan görünümünü kusursuzlaştırmak için aktörle birlikte çalıştı. “Nicolas Cage kostümün bir parçası olmasını istediği belirli şeylerde çok net konuştu. Balthazar’ın sihir yüzüğü, ki muhtemelen Merlin sokağında kalmışlardır, yeşil bir elmas, en nadir elmaslardan, Nic onu çok güçlendirici buluyor. Balthazar yüzüğü her parmağına takıyor ve her biri de Nic için yapılmıştı. Bize birden çok lazımdı. Çoğu eskiye benziyordu, sanki dünyanın başka bir yerinden gibiydi.
“Ama Balthazar’ın New York sokaklarında yürürken sanki başka bir gezegenden geliyormuşum gibi bakan insanlar istemiyorum” diye devam ediyor Kaplan. “Biraz tuhaf görünüyor ama New York standartlarını göz önünde bulundurursak, gerçekliğin kabul sınırlarının dâhilinde.”
Setteki herkes deri kokusundan Nicolas Cage’in ya da en azından uzun ceketinin yaklaştığını anlıyordunuz. O ceketin de 10 kopyası yapıldı. “Kostümlerin çopu elle yapıldı” diyor Kaplan “şapkalar dâhil”. Balthazar’ın şapkası fötr şapkadan esinlenmişti ama biz onu sihirbaz şapkasına benzetmek için boyunu ayarladık. Balthazar’ın şapkasında hilal şeklinde bir Ay ve yıldız iğneler ve Sihirbaz Mickey’nin kafasına taktığı o meşhur şapkaya bir gönderme vardır. Dave Stutler’ınki biraz daha az egzantrikti. “Dave çok akıllı ama aklı dağınık, fizikten ziyade kıyafetlerden zevk alıyor” diyor. Dave’in küçük kostümünü, tişörtünü, kot pantolonunu ve spor ayakkabılarını çok beğendim. Sinematik olmalarını istedim ama çok da özen göstermiş gibi olmasın
Kaplan, Teresa Palmer yani Becky için hem zarif hem de kazak, parka, pantolon, eşarp, bluz, etek ve bot karışımı bir genç kombinasyonu yaptı.
“Horvath çok açıkgöz, çok iyi giyimli, daima güzel takım elbiseler ve ceketler giyiyor” diyor Kaplan. Metalik iğlikleri olan kumaşlar bulmaya çalıştım. Gizemine gizem katacağını düşünmüştüm. Belki bu simya, elektrik yalıtan bir kumaş olsa daha çok işe yarayacaktı. Kenarları tüylerle süslü bir ceketi var. Horvath her sahnede farklı bir şapka takıyor.”
Toby Kebbell’ın karakteri—7,5 santimetrelik bot topuklarıyla da artık tamdı. Çok ilgi çekmişti. “Drake Stone’u canlandırmak çok eğlenceliydi” diyor Kaplan. “Las Vegas illüzyonistlerinden esinlenerek ona şekil verdim. Özel birini değil. Drake onların hepsinden daha abartılı – sihirbazların rock yıldızı o. Bir sahnede çok güzel yılan derisi bir pantolon giyiyordu. Dövmeleri vardı ve her parmağına yüzük takmıştı. Her şeyin üstünde parafı vardı.
Kaplan, Monica Bellucci için zamanda yolculuk yaptı. “Monica Bellucci’yi birkaç sahnede Veronica olarak izliyoruz” diyor Kaplan. “ Önce modern bir kostüm var, Balthazar onu New York sokaklarında ilk gördüğü zaman, ki bu da Horvath’ın ona oynadığı bir oyun aslında. İki orta çağ dönemine ait kostümü vardı: Balthazar’la mutlu olduğu Pazar yeri zamanları ve Morgana tarafından ruhu ilk ele geçirdiğinde.
“Veronica’yı, birlikte oldukları zaman bile, Morgana’dan ayırmak için bir yol bulmak istiyordum” diyor Kaplan. Ben de Morgana, Veronica’nın ruhunu ele geçirdiğinde Monica Bellucci’ye aynalı kontak lensler takalım dedim.”
Sun Lok’un zırhlı eteğinde 1000 tane elle dövülmüş demir plaka var, tek tek. Kostüm departmanı da karakter için iki tane birbirinin aynı etekler yaptı. Bu her açıdan çok el işi gerektiriyordu. “Sun Lok karakterini yapmayı çok sevmiştim” diyor Kaplan. “Sun Lok’un eteği oldukça doğru olsa da yine de derin araştırma yaptık. Kostümün geri kalanı biraz gerçeklikten uzaklaşıyordu. Ben çok eğlendim, Sun Lok’u canlandıran Gregory Woo da karakteri oynayacağı için çok heyecanlıydı.
Kaplan’ın ekibi elle boyanmış bir Çin pelerini, işlemeli Çin çizmeleri, uzun pantolonlar, metal kulaklıklar ve ejderha görselli bir zırh yarattı. “Sihirbazın Çırağı”ndaki statik yaratıklara benzediği için bu ejderha canlanıyor. Sihirli bir şekilde tabii.
Reyting merkezinin “ebeveyn kontrolü gerekir” diye belirttiği “Sihirbazın Çırağı” 110 dakika sürüyor.
OYUNCU KADROSU HAKKINDA
Oscar® ödüllü NICOLAS CAGE (Balthazar/Sorumlu yapımcı) tüm zamanların en çok yönlü oyuncularından. Hem dram hem de komedi filmlerinde eşit derecede başarılı. Temmuz 2010’da, Cage’i, Jerry Bruckheimer’la yedinci filmi olan Disney’in “Sihirbazın Çırağı” filminde izleyeceğiz. Bu yıl, iki Lionsgate filminde yer alacak. Bunlardan biri yapımcılığını Matthew Vaughn’un üstlendiği “Kick-Ass”, diğeri de Charles Roven’ın yapımcılığını üstlendiği, Budapeşte’de çekilen destansı “Cadılar Zamanı”.
Cage’i son olarak “Kötü Polis” filminde, Katrina Kasırgası sonrası New Orleans’da uyuşturucu ve kumar bağımlısı bir dedektif rolünde izledik. Bu filmden önce Cage, iki animasyon filminde seslendirme yaptı: Jerry Bruckheimer yapımcılığında Disney aile macera filmi “G-Force” ve Summit Entertainment aile macerası “Astro Boy”. 2008 ve 2009 yıllarında, Cage yine Summit Entertainment’a ait bir bilim kurgu gerilim filmi olan “Kehanet”te ve de Pang Kardeşlerin yönettiği bir Lionsgate aksiyon gerilim filmi olan “Zor Karar”da rol aldı.
2007’de Cage, dünya çapında gişe başarısı gösteren “Büyük Hazine: Sırlar Kitabı”nda rol aldı. Bu film, “Kaya”, “Con Air”, “60 Saniye” ve “Büyük Hazine”nin ardından Cage’in Bruckheimer’la çektiği beşinci filmdi. Mike Figgis’in yönettiği MGM dram filmi “Elveda Las Vegas”ta canlandırdığı alkolik rolüyle Cage; En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ı ve Altın Küre’sinin yanı sıra, New York Film Critics Circle, Los Angeles Film Critics Association, Chicago Film Critics ve National Board of Review ödüllerini de kazandı. Cage, Charlie ve Donald Kaufman adlı ikiz kardeşleri canlandırdığı, Meryl Streep ve Chris Cooper’la birlikte rol aldığı Spike Jonze’un alışılmadık komedisi “Tersyüz” filmiyle Oscar’a, Altın Küre’ye ve SAG ile BAFTA ödüllerine de aday gösterilen erkek başrol oyuncusu olarak yerini iyice sağlamlaştırdı.
“Büyük Hazine: Sırlar Kitabı” filminin yanı sıra Cage, Marvel Comics karakterinden uyarlanan, Mark Steven Johnson’ın yönettiği ve yazdığı “Hayalet Sürücü” filminde Johnny Blaze’i canlandırdı. Film, 2007 Başkanlar Günü hafta sonunda en çok hasılat elde eden açılış filmi olma rekorunu kırdı. Cage’in diğer filmleri arasında 2006 yılında gösterime giren Neil LaBute’un “Lanetli Ada”sı ve Oliver Stone’un “Dünya Ticaret Merkezi”, 2005 yılında gösterime giren Gore Verbinski’nin “Fırtınalı Hayatlar”ı ile Andrew Niccol’ün “Savaş Tanrısı” yer alıyor. Cage, animasyon film “Bitirim Karınca”da da Zoc karakterini seslendirdi.
2002 sonbaharında, Cage ilk yönetmenlik denemesini “Sonny” filmiyle yaptı. Aralarında Altın Küre ödüllü James Franco, Mena Suvari, Brenda Blethyn ve Harry Dean Stanton gibi etkileyici oyuncuları kadroya dâhil eden Nicolas Cage’in bu filmi, 2002 yılında Deauville Film Festivaline Kabul edildi. Filmin yapımcılığını Golden Circle Films, Vortex Pictures ve Cage’in Saturn Films’i üstlendi.
Cage’in prodüksiyon şirketi Saturn Films, 2002 Universal Pictures filmi “Ölümle Yaşam Arasında” ve 2000 yapımı beğeni toplayan Lionsgate filmi “Vampirin Gölgesi”nin yapımcılığını üstlendi.
Cage’in diğer filmleri şöyle: “Next,” “Üç Kâğıtçılar,” “Rüzgarla Konuşanlar,” “Corelli’nin Mandolini,” “Aile Babası,” “Yaşamın Kıyısında,” “Sekiz Milimetre,”
“Yılan Gözler,” “Melekler Şehri,” “Yüz Yüze,” “Ölüm Öpücüğü,” “Gönülsüz Koruma,” “Size de Çıkabilir,” “Red Rock Kasabası,” “Vegas’ta Balayı,” Joel ve Ethan Coen’in “Bebek Arizona Büyüyor”u, “Vampire’s Kiss,” “Peggy Sue Got Married,” “Valley Girl,” “Ay İle Yarışanlar,” “Caz Dünyası” ve “Siyam Balığı”. Cage’in ilk dikkat çekmesini sağlayan rol ise “Birdy” filminde canlandırdığı işkence görmüş bir Vietnam gazisiydi. Alan Parker’ın yönettiği “Birdy” Cannes’da jüri ödülünü kazandı. Cage daha sonra başrollerini Cher’le birlikte paylaştığı “Ay Çarpması” filmindeki rolüyle En İyi Erkek Oyuncu dalında Altın Küre’ye aday gösterildi. David Lynch’in “Vahşi Duygular”ında Laure Dern’le birlikte oynadı ve 1990 Cannes Film Festivali’nde Palme d’Or’u kazandı.
Cage, “Vegas”ta Balayı”ndaki rolüyle 1993 yılında Altın Küre’ye aday gösterildi, 1996 Montreal Dünya Film Festivalinde Hayat Boyu Başarı ödülünü ve 2001 ShoWest Ödüllerinde ilk kez verilen Sinemada Başarılı Geçen 10 yıl ödülünü kazandı, 2001’de de prestijli American Cinematheque ile onurlandırıldı.
2009 yılında Cage, Birleşmiş Milletler Küresel Adalet İyi Niyet Elçisi ilan edildi. Geçtiğimiz sonbahar, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Bürosuyla birlikte Gulu, Uganda, Mombasa, Kenya ve Nairobi, Kenya’da görev almak için Afrika’ya gitti. Burada çocuk askerler, çete üyeleri, mahkûmlar, Kenyalı hâkimler ve memurlarla görüşerek, insan ticaretini, çocuk köleliğini ve kaçırılmasını durdurmak için görüşmeler yaptı. Cage aynı zamanda Uluslararası Af Örgütüne mensup ve insan hakları konusunda yardımlarda bulunuyor.
Cage, Long Beach California’da büyüdü ve 12 yaşında ailesi San Francisco’ya taşınana kadar orada yaşadı. Cage oyunculuğa 15 yaşında San Francisco American Conservatory Theatre’a yazılınca başladı. Daha sonra hâlâ lisede okurken Los Angeles’a taşındı ve televizyon filmi “The Best of Times”da rol aldı. Rol aldığı ilk sinema filmiyse “Ridgemont Lisesinde Hızlı Günler”di.
JAY BARUCHEL (Dave Stutler) 2010’da da bilinen projelerde yer alarak başrollerdeki konumunu sağlamlaştırıyor. Son olarak Paramount’un romantic komedisi “Bu Kız Beni Aşar”da oynamasını yanı sıra DreamWorks’ün dünya çapında başarı gösteren animasyon filmi “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin”de Korkunç Gıcık III. Hıçkıdık’a ses verdi. Baruchel, memleketi Montreal’de Scott Speedman’la birlikte son olarak gerilim filmi “Notre Dame de Grace”i çekti.
Baruchel ayrıca Universal ve Red Hour yapımı “Johnny Klutz”da acıya dayanıklı sevimli bir ezik olan ve filme adını veren karakteri canlandıracak. Ayrıca Seth Rogen’la beraber tamamladıkları aynı adlı kısa filme dayanarak çekilen uzun metrajlı “Jay ve Seth Kıyamete Karşı” filmine başlayacak.
Bruchel, Oscar ödüllü “Milyonluk Bebek” filminde Clint Eastwood, Hillary Swank ve Morgan Freeman’la birlikte oynadı. Ayrıca “Tropik Fırtına”da Ben Stiller, Jack Black ve Robert Downey Jr.’la da beraber rol aldı. Baruchel en son 2009 Toronto Film Festivalinde galası yapılan ve Kanada’da 2010’da gösterime girecek olan Jacob Tierney komedisi “The Trotsky”de oynadı.
Baruchel’in yer aldığı uzun film listesinde, Michael Cera ve Kat Dennings’le beraber rol aldığı “Nick ve Nora’nın Bitmeyen Şarkıları” , Seth Rogen ve Katherine Heigl ile beraber rol aldığı “Kaza Kurşunu”, 2007 Toronto Film Festivalinde galası yapılan “Just Buried”, Randy Quaid’la beraber rol aldığı “Gerçek Zaman” ve saplantılı bir Led Zeppelin hayranı olan unutulmaz Vic Munoz rolüyle “Şöhrete İlk Adım” gibi filmler yer alıyor.
Baruchel oyunculuğa ilk adımını 12 yaşındayken Nickelodeon’ın başarılı televizyon dizisi “Are You Afraid of the Dark?”la attı ve misafir oyuncu rolü, sürekli bir rol hâline dönüştü. Bu rol, kariyerinde bir sıçrama tahtası oldu ve onu oynadığı ilk Kanada dizisi “My Hometown”a taşıdı. Amerikan seyircisi karşısına ilk çıkışını, Judd Apatow’un beğenilen Fox dizisi “Undeclared” ile yaptı.
ALFRED MOLINA (Maxim Horvath) değişik ve üstün performans yeteneğiyle sinema, televizyon ve sahne dünyasında uzun soluklu ve başarılı bir kariyer sahibi olan Londra doğumlu başarılı bir aktör. Geçen sonbaharda övgü toplayan “Aşk Dersi” filminde rol aldı ve aynı zamanda da BBC kanalına Dawn French’le beraber bir komedi dizisi çevirdi. 2009 yılının güz sonuna doğru İngiltere’de oldukça başarılı bir Donmar Warehouse yapımı olan ve 2010 Nisan ayında Broadway’de sahnelenen olan “Red” adlı oyunda oynadı ve bu rolüyle Tony Ödülü’ne aday gösterildi. Molina, Jake Gyllenhaal’la beraber “Pers Prensi”nde rol aldıktan sonra Nicolas Cage ile birlikte “Sihirbazın Çırağı”nda oynadı. İkisi de Jerry Bruckheimer prodüksüyonu olan filmler 2010’da Disney’den çıktı.
2002 yılında Molina, Oscar adayı Salma Hayek’in rol aldığı, Frida Kahlo’nun hayatının anlatıldığı “Frida” filmindeki Meksikalı hedonist ressam Diego Rivera rolüyle büyük övgü topladı ve BAFTA, SAG, Broadcast Film Critics, Chicago Film Critics Association Ödülleri En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde aday gösterildi. Son filmleri arasında Steve Martin’le birlikte rol aldığı “Pembe Panter 2” ve Amos Oz’un romanı “Panther in the Basement”tan uyarlanan, Lynn Roth yönetmenliğini ve Marilyn Hall’un yapımcılığını üstlendiği “Küçük Hain” ve 2010 sonbaharında çıkacak, onu bir kez daha yönetmen Julie Taymor’la bir araya getiren “Fırtına” yer alıyor.
Molina, Guildhall School of Music and Drama’daki eğitiminin hemen ardından, “Troilus and Cressida” gibi klasik oyunların yanı sıra “Frozen Assets” ve “Dingo” gibi yeni oyunlarda rol aldığı İngiltere’nin Royal Shakespeare Company’sine girdi. 1979 yılında Molina, Londra’daki Half Moon Tiyatrosunda sergilenen “Accidental Death of an Anarchist” oyunundaki “The Maniac” tiplemesiyle büyük beğeni topladı ve Plays and Players Ödüllerinde Gelecek Vaat Eden Yeni Oyuncu ödülünü kazandı.
İki yıl sonra Molina ilk Amerikan filmi olan “Kutsal Hazine Avcıları”nı çekti. Stephen Frears’ın 1987 yapımı dram filmi “Prick Up Your Ears” filminde oyun yazarı Joe Orton’un intikam dolu, ölüm saçan eş cinsel sevgilisi Kenneth Halliwell rolüyle herkes tarafından beğenildi.
Molina, kariyerindeki yükselişini sonraki on yılda Mike Newell’ın “Büyülü Nisan”ında mutsuz üst sınıf mensubu koca rolü, David Jones’un 1993 yapımı Kafka uyarlaması “Dava” filminde neşeli ressam Titorelli ve “Kızım Olmadan Asla”daki ikiyüzlü İranlı koca rolüyle pekiştirdi. Yeniden yönetmen Donner ile bir araya gelerek komedi western filmi “Maverick”te rol aldı ve Paul Thomas Anderson’ın 1997 yapımı Oscar adayı filmi “Ateşli Geceler”de deli bir uyuşturucu satıcısını canlandırdığı küçük bir rol aldı. Molina, 1999 yılında Anderson ile tekrar bir araya gelerek yönetmenin destansı dram filmi “Manolya”da rol aldı ve SAG Ödülleri’nde adaylıklar kazandı.
Molina, farklı milliyetlerden insanları canlandırabilme yeteneğini sergilemeye de devam etti. Mira Nair’in 1995 yapımı “Perez Ailesi”nde Kübalı bir göçmeni, Barbet Schroeder’ın dram filmi “Before and After”da Yunan-Amerikan bir avukatı canlandırdı. Bu on yıllık süre içindeki diğer filmleri şöyle: Roger Donaldson’un bilim kurgu gerilimi “Tehlikeli Tür”, Jon Amiel’in komedi gerilimi “Az Şey Bilen Adam”, Bernard Rose’un “Anna Karenina”sı, Woody Allen’in “Celebrity”si ve Stanley Tucci’nin “The Impostors”ı.
Molina, Lasse Hallström’ün Oscar adayı romantic komedisi “Çikolata” ileSAG En İyi Oyuncu Kadrosu ödülüne aday gösterildi ve yine bir Hallström filmi “Sahtekar”da Richard Gere’la birlikte oynadı. Sam Raimi’nin başarılı devam filmi “Örümcek Adam 2”de canlandırdığı Dr. Otto Octavius, nam-ı diğer Dr. Octopus rolüyle de dikkatleri üzerine topladı. Molina, “Kimlik”; Jim Jarmusch’un “Coffee and Cigarettes”; Ron Howard’ın tüm zamanların en popüler kitaplarından birinden uyarladığı “Da Vinci Şifresi”; Isabel Coixet’in “My Life Without Me”; Eric Till’in biyografik draması “Luther”; iki dil kullanılan gerilim “Crónicas”; Kenneth Branagh’nın Shakespeare uyarlaması “As You Like It”; François Girard’ın “Silk”; ve John Irvin’in “The Moon and the Stars” filmlerinde de rol aldı.
Televizyonda Molina iki CBS sitkomunda oynadı. 2002’de “Bram and Alice”te uzak kaldığı kızı tarafından aranan bitik bir yazarı ve aynı zamanda yapımcılığını da üstlendiği “Ladies’ Man”de de Jimmy Stiles’ı canlandırdı. Diğer televizyon çaışmaları arasında 1983 yapımı beğeni toplayan minidizi “Reilly: Ace of Spies”, “Miami Vice”, BBC telefilmi “Revolutionary Witness”, Granada TV’nin “EI C.I.D”si, BBC minidizisi “Ashenden” (Peter Mayles’in çok satan romanı ‘A Year in Provence’ uyarlaması) Hallmark Channel dizisi “Jeanne D’Arc” (anlatıcı)’ta rol aldı ve “Law & Order: SVU” ile “Monk” dizilerinde de konuk oyunculuk yaptı.
Başarılı film ve televizyon kariyerine rağmen Molina hiçbir zaman uzun sure tiyatrodan uzak kalmadı. 1985’te “Tamingof the Shrew”da Petruchio performansıyla karşımıza çıktı ve David Mamet’in “Speed the Plow”unun İngiliz uyarlamasındaki performansıyla Olivier adaylığı aldı. İyi huylu Yvan’I canlandırdığı Yasmina Reza’nın “Art”ındaki performansıyla (1998 yapımı, Alan Alda ve Victor Garber’la rol aldığı oyun), Molina iki Tony Ödülü adaylığından ilkini aldı. (Dram Oyununda En İyi Aktör). İlk Broadway performansınıysa 1995-96 yılında Brian Friel’ın “Molly Sweeney” oyununda canlandırdığı geveze İrlandalı Frank Sweeney olarak gerçekleştirdi. En son olarak da “Damdaki Kemancı”nın 2004 uyarlamasında Tevye olarak karşımıza çıktı ve Bir Müzikaldeki En İyi Erkek Oyuncu dalında ikinci Tony ödülü adaylığını aldı. 2006 yılında Annette Bening’le birlikte Mark Taper Forumda da “The Cherry Orchard” oyununda yer aldı.
TERESA PALMER (Becky Barnes), 2005’te Screen International tarafından Yarının Avustralya Yıldızları arasında gösterildi ve Cannes Film Festivali ile Toronto Film Festivali’nde gösterilen “2:37” adlı Avustralya bağımsız filmindeki başrolüyle de seyircilerin dikkatini çekti. Karanlık bir sırrı olan karmaşık bir lise öğrencisini canlandıran Palmer Avustralya Film Enstitüsünce En İyi Kadın Oyuncu kategorisinde aday gösterildi. Palmer, Aralık 2008’de Adam Shankman’ın yönettiği Disney filmi “Gerçek Masallar”da Adam Sandler’la birlikte rol aldı. Palmer, “Sihirbazın Çırağı”ndan sonra Imagine Entertainment/Rouge Pictures filmi “Kids in America”da Topher Grace’le birlikte rol alacak. Şu an DreamWorks filmi, Michael Bay ve Steven Spielberg’ün yapımcılığını üstlendiği “I am Number 4” filmini çekiyor.
Palmer, Japon yönetmen director Takashi Shimizu’nun “Garez 2” filminde de Sarah Michelle Gellar ve Jennifer Beals’la birlikte rol aldı. Etkileyici genç oyuncunun diğer rolleri arasında yönetmenliğini Ron Hardy’nin yaptığı ve Daniel Radcliff’le birlikte rol aldığı , Avustralya’da çekilen “Aralık Çocukları” ve Travis Fimmel ile Stephen Moyer’la birlikte rol aldığı psikolojik gerilim
Palmer, Avustralya menşeli kozmetik filması Jurlique’in sözcülüğünü yapıyor. Kendisi Adelaide, Avustralya’lı.
Dostları ilə paylaş: |