Birincisi: İlk hadiste Rasûlüllah (sav)’in Bedir ölülerinin işitmesiyle ilgili olarak "şu an" sözcüğünü kullanmamasıdır.1 Bunun da anlamı, onlar bu vakit hariç hiç işitmezler, önemli olan da budur. Yazarın babası, büyük tefsir alimi Alûsî de kitabı Rûhu’l-Meânî’de (6/455) bu bilgiye işaret etmekte ve ölülerin işitmediğini üstüne basarak vurgulamaktadır. Yani, Bedir’de ölen müşrikler, Allâh Teâlâ’nın Rasûlüllah (sav)’e vermiş olduğu bir mucize ve harikulâde olarak o an O’nun seslenmesini işitmişlerdir. Bununla ilgili Hanefî alimlerinin ve diğer muhaddislerin açıklamaları 75 ve 78. sayfalarda gelecek.
Kurtubî Tefsiri’nde (13/232) ise şöyledir:
"İbn Atıyye1 dedi ki: Bedir’deki bu kıssa, Allâh Teâlâ’nın müşriklere idraklerini o an geri vererek Rasûlüllah (sav)’ın sözünü onlara işittirdiği hârikulâdelerden biridir. Eğer Rasûlüllah (sav) o an onların işittiklerini haber vermeseydi, onlara seslenişini hayatta kalan müşriklere yaptığı bir tehdit ve azarlama, mü’minler için ise sevinç ve gurur verici olarak kabul ederdik."
Bana kalırsa bu yüzden Hatîb Tebrizî bu kıssayı kitabı Mişkât’ın mucizeler bölümüne almıştır. (Bkz: Hadislerini benim tahric ettiğim Mişkât’ın 3. cildi 5937 nolu hadisi)
Dostları ilə paylaş: |