Açık Deliller



Yüklə 0,73 Mb.
səhifə9/45
tarix04.01.2022
ölçüsü0,73 Mb.
#58410
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   45
İKİNCİ DELİL:

"İşte Rabbiniz Allâh’tır. Mülk O’nundur. O’nu bırakıp da kendilerine yalvardıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir. Eğer onlara yalvarsanız, sizin yalvarmanızı işitmezler. Faraza işitseler bile, size cevap veremezler. Kıyamet günü de sizin ortak koşmanızı reddederler. (Bu gerçeği) sana, herşeyden haberi olan (Allâh) gibi hiç kimse haber veremez." (Fâtır 13-14)

Ben derim ki: Bu âyet açıkça müşriklerin Allâh’tan ayrı olarak kendilerine yalvardıkları ölmüş evliya ve mübarek şahısların işitmediğini göstermektedir. Onlar müşriklerin resim ve heykellerini yaptıkları şahıslardır. O putlara değil, onların şahsiyetlerine ibadet ediyorlardı. Nûh sûresindeki âyette buna delil olarak şöyle buyurulmaktadır:



"Ve dediler ki: Sakın ilâhlarınızı bırakmayın; hele Vedd’den, Suvâ’dan, Yeğûs’tan, Ye’ûk’tan ve Nesr’den asla vaz geçmeyin!" (Nuh 23)

Buhârî’nin rivayet ettiği hadiste seleften İbn Abbas ve diğerleri bu âyetin tefsirinde şöyle diyorlar: "Bu beş isim Nûh kavminde yaşayan salih kişilerin adları idi. Bunlar ölünce şeytan, insanlara bunların hatıralarını devam ettirmek için yaşadıkları yerlere heykellerini dikmelerini ilham etti. Onlar da bunu yaptılar ve diktikleri heykellere onların isimlerini verdiler. Önceleri bunlara tapan yoktu; fakat onları dikenler öldükten sonra zamanla haklarındaki bilgiler ve heykellerin dikiliş gayeleri unutuldu ve insanlar bunlara tapmaya başladılar."

Bunun bir benzeri olarak âyette şöyle buyurulmaktadır:

"Allâh’ı bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allâh’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler." (Zümer 3)

Bu âyette de açıkça görüldüğü gibi müşrikler, salih kişilere ibadet etmekte idiler. Bu yüzden onları Allâh ile kendileri arasında aracı kılıyorlar ve şöyle diyorlardı: "Onlara, bizi sadece Allâh’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz." Bu şekilde doğru yaptıklarına inanarak, onların işittikleri, fayda ve zarar verdikleri yanılgısıyla onlara yalvarıyorlar ve Allâh’tan gayrısına ibadet ediyorlardı. Bir adi taş dahi olsa fayda, zarar ve iyiliği kimden isteyeceğini bilmeyen herhangi bir müşrik ne kadar saf akıllı da olsa, böyle bir yanılgıya düşmez.

İbnü’l-Kayyım "Şeytanın Tuzakları" adlı kitabında bunu şu şekilde açıklıyor (2/222-223): "Şeytanın putlara ibadette müşriklere oynadığı oyun çok çeşitlidir. Her topluma kendi seviyelerine göre oyun oynar.

Bir kısım Nûh kıssasında olduğu gibi, temsili resim ve heykellerini yaptıkları ölmüş şahıslardan yardım isteyerek onları yüceltirler. Zaten bu yüzden Rasûlüllah (sav), kabirleri mescid edinenleri lanetlemekte ve kabirlere karşı namaz kılmayı da yasaklamaktadır…. Müşrikler bunun yanlış olduğunu, ya cahillikten dolayı ya da müslümanlara inat olsun diye kabul etmediler. Onların bu kabul etmeyişi, müslümanlara bir zarar vermedi. Müşriklerin genelindeki putlara ibadet etmenin en büyük sebebi işte budur.

Müşriklerin ileri gelenleri ise akıllarınca bu putları, kâinâtı idare eden yıldızlar şeklinde kabul ettiler. Onları korumak için özel bölümler yaptılar, giriş ve çıkışı kontrol etmek için bekçiler yerleştirdiler. Dünyanın bir çok yerinde bu durum eskiden de öyleydi, şimdi de öyle. (Bu putların nerelerde bulunduğunu belirttikten sonra Güneş’e ve Ay’a tapanların nasıl bir din edindiklerini anlatıyor. Bir sonraki sayfada devamla şöyle diyor:)

Gerçek olan şu ki, ibadet edilen şahsın şekli, öldükten sonra put olarak ortaya çıkmıştır. Putu o şahsın boyu ve ebadı ölçüsünde yapmışlardır ki, onun yerini tutsun ve onun yerine geçsin. Yoksa akıllı birisi, eliyle yonttuğu tahta veya taşı ibadet ettiği bir ilâh olarak kabul etmez."

Bana kalırsa, biraz önce geçen âyetteki, "Sizin yalvarmanızı işitmezler" sözünden kasıt, Allâh’ın dışında ibadet ettikleri temsili putlar değil, onların şahsiyetleridir. Âyetin devamında: "Kıyamet gününde sizin ortak koşmanızı reddederler" diye buyurulmaktadır. Bilindiği gibi ibadet edenler ve kendilerine ibadet edilen şahsiyetlerin beraber haşrolunmalarının aksine cansız cisim olan taştan putlar, dinen mes’ul olmadıkları için ahirette diriltilmezler. Çünkü Allâh Teâlâ şöyle buyuruyor:



"O gün Rabbin onları ve Allâh’tan başka taptıkları şeyleri toplar da, der ki: Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan çıktılar? Onlar: Seni tenzih ederiz. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat Sen onlara ve atalarına bol nimet verdin ki, sonunda (Seni) anmayı unuttular ve helâki hak eden bir kavim oldular, derler."(Furkân 17-18)

Yine şöyle buyurmaktadır:



"O gün Allâh, onların hepsini toplayacak; sonra meleklere: Size tapanlar bunlar mıydı? diyecek. (Melekler de:) Sen yücesin, bizim dostumuz onlar değil, Sensin. Belki onlar cinlere tapıyorlardı. Çoğu onlara inanmıştı; diyecekler." (Sebe’ 40-41)

Buna benzer bir âyet de şudur:



"Allâh: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, "Beni ve anamı, Allâh’tan başka iki ilâh bilin" diye sen mi dedin, buyurduğu zaman O, "Hâşâ! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz." (Mâide 116)

Kur'ân’ı en güzel tefsir eden, sadece Kur'ân ve sünnettir. Dolayısıyla bildiğim kadarıyla ne Kur'ân’da ne de sünnette Allâh’ın, cansız varlıkları dirilteceğine dair bir delil yok. Bu yüzden yukarıda bizim görüşümüzü açıkça belirten âyetleri kabul etmek gerekir.

Belki şöyle diyen olabilir: Sizin bu açıkladığınız görüş sağlamdır. Fakat Fâtır sûresindeki âyeti açıklayan bir çok tefsir aliminin görüşüne ve buna benzer mânâdaki âyetlere de terstir. Onlar şöyle diyorlar: Buradaki kasıt, cansız putların ta kendisidir. Bundan dolayı de "Sizin yalvarmanızı işitmezler." âyetini: "Onlar fayda ve zararı olmayan taştan putlardır." diye açıklıyorlar.

Ben buna şöyle cevap verebilirim: İlk bakışta bu benim açıklamamı iptal edebilir. Fakat bu demek değildir ki onlardan benim görüşümü destekleyen başka sözleri yoktur. Nitekim Kurtubî (14/336)’da ve ona uyan Şevkânî (4/333)’de de az önceki açıklamanın devamında şunları söylüyorlar: "O’nu bırakıp da kendilerine taptıklarınız…" âyeti, aklı başında olan kâfirlerden kiminin meleklere, cinlere, peygamberlere ve şeytanlara ibadet ettikleri anlamına da gelebilir. O zaman mânâ, onların sizin yaptığınız şeyin doğru olduğunda ısrar ettiklerini, müşriklere kendilerine ibadet etmeyi emrettiklerini de inkâr ettikleri, olarak anlaşılır. Aynı İsa (as)’dan bahseden şu âyette olduğu gibi: "Hâşâ. Hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz." Bunun benzerini Zümer sûresindeki âyetin tefsirinde de söylemektedirler.

Bana göre, bu son açıklamaları önceki açıklamalarından daha iyidir. Çünkü yaptıkları açıklama önceki açıklamalarına göre başka âyetlerle de takviye edilmektedir. Çünkü önceki açıklamalarında taş putların da dirileceği anlaşılıyor. Bu yüzden Şeyhü’l-İslâm Muhammed b. Abdulvahhab’ın oğlu Abdurrahman, kitabı "Kurratu ‘Uyûni’l-Muvahhidîn" (s: 107-108)’de, bu iki âyetin tefsirinde şöyle demektedir: "Allâh Teâlâ bu âyete "İşte Rabbiniz Allâh’tır. Mülk O’nundur." diyerek başlıyor ve herşeyden haberdar olan Allâh, mülkün sadece kendisine ait olduğunu bildiriyor. Yaratılanların tümü O’nun tasarruf ve tedbiri altındadır. Bu yüzden "O’nu bırakıp da kendilerine yalvardıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir" demektedir. Durumu böyle olan bir varlığın, her türlü eksiklikten münezzeh olan Allâh’tan başkasından yardım istemesi asla caiz değildir. Allâh’tan başkaları ne zarar vermeye, ne de menfaat sağlamaya kâdirdirler. Bu nedenle ibadet çeşitlerinin en yücesi olan yalvarma da, samimi ve ihlâslı olarak Allâh için yapılmalıdır.

Allâh, müşriklerin kendisi dışında yalvararak çağırdıkları varlıkların hiçbir şeye sahip olmadıklarını bildirmiştir. Çünkü onlar kendilerine yalvaranları işitmezler. İşittikleri varsayılsa bile, kendilerini yardıma çağıranlara cevap veremezler. Kıyamet gününde onların bu şirkini inkâr edip reddedecekler, onların yaptıkları fiillerden berî olduklarını söyleyeceklerdir. İşte bunu, ne yerde ne de gökte hiçbir şeyin kendisine gizli kalmadığı Allâh haber vermektedir. Çünkü bu mânâda bir yalvarma, Allâh’a şirk koşmaktır ve Allâh da bu inanç üzere huzuruna geleni asla bağışlamaz. Müşrikler de herşeyden haberdar olan Allâh’ı tasdik etmez, hüküm ve şeriat olarak ortaya koyduğu şeyde O’na itaat etmezler. Aksine: "Ölüler de işitir, fayda verir, zararı önler." derler. Bu halleriyle bunlar, İslâm’ı ve imanı terketmişlerdir. Nitekim bu ümmetin cahillerinin çoğunun inancı bu şekildedir."

Yukarıdaki "Eğer onlara yalvarırsanız, sizin yalvarmanızı işitmezler." âyetinden de açıkça anlaşıldığı gibi ölmüş evliya ve mübarek şahıslar işitmezler. Yine anlaşılacağı gibi, onlar gibi ölmüş durumda olan bütün ölüler işitmezler. Başarı Allâh’tandır.




Yüklə 0,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   45




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin