12Ekim 2014 tarihinde HSYK üyelikleri için Türkiye genelinde seçimler yapılmıştır. Yeni HSYK’nın oluşumundan sonra yayınlanan 27 Kasım 2014 tarihli ilk kararname ile, özellikle seçimleri kazanan HSYK üyelerine rakip olan ve yüksek oy alan adaylar, talepleri olmadan ve görev süreleri dolmadan başka illere atanmışlardır. Örneğin, atandığı Ankara Adliyesinde henüz bir yıllık görev süresi dolmamış olan ve seçimlerde 4816 hâkim ve savcının oyunu alan bağımsız aday Hâkim Ayşe Neşe Gül, talebi olmamasına rağmen, aradan 45 gün geçmeden Edirne iline atanmıştır.Meslekten cikarildi tutuklandi ve su an tek kisilik hucrede tutuluyor.
Normal bir kararname süreci olmamasına rağmen, 15 Ocak 2015 tarihinde yeni bir kararname daha çıkarılmış ve bulundukları görevde, görev süreleri dolmamış olan 888 hâkim ve savcının görev yeri, kış ortasında ve talepleri olmadan değiştirilmiş ve başka illere atanmışlardır. Bu kararname ile, sulh ceza hâkimliklerinin bağımsız ve tarafsız olmadıkları gibi doğal hâkim güvencesine de sahip olmadıkları yönündeki gerekçeleri haklı bularak, dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne somut norm denetimi yoluyla gönderen Eskişehir 1. Sulh ceza hâkimi Kemal Karanfil de, görev süresi dolmadan ve talebi olmadan Zonguldak iline atanmıştır.
900 hâkim ve savcı, talepleri olmadan ve görev süreleri dolmadan başka illere tayin edilmiştir. Bazı hâkimlerin görev yerleri ise, bir yıl içerisinde birkaç kez değiştirilmiştir. Örneğin, Hâkim Bahattin Aras’ın görev yeri, talebi olmamasına rağmen, bir yıl içerisinde toplam beş kez değiştirilmiştir.
Murat Aydın, Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen TCK’nın 299. maddesinin Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle, iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvuran hâkimdir. 17 Aralık 2013 tarihli rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasında tutuklanan Reza Zarrab’ın adamı Abdullah Happani ile Halk Bank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ile diğer dört kişiyi tahliye eden sulh ceza hâkimi Hulusi Pur ise, ödüllendirilerek İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na atanmıştır.
Verdikleri Kararlar Nedeniyle Görev Yerleri Değiştirilen Hâkimler
Ankara’da dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın çalışma ofisine dinleme cihazı konulduğu iddiasıyla açılan ve kamuoyunda adı “Böcek Davası” olarak bilinen davada beraat kararı veren Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi hâkimleri İsmail Bulun ve Numan Kılınç, görev süreleri dolmadan, 25 Temmuz 2015 tarihli HSYK kararnamesi ile görevlerinden alınmışlardır. Aynı davada, tutuklu Hasan Palaz’ı tahliye eden 2. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Fatma Ekinci de başka bir mahkemede görevlendirilmiştir.
16.07.2014 tarih ve 1644 sayılı HSYK Kararnamesi ile Ankara Adliyesine atanan ilk sulh ceza hâkimleri Hülya Tıraş, Seyhan Aksar, Hasan Çavaç, Bahadır Çoşlu, Yavuz Kökten, Orhan Yalmancı, Deniz Gül, Faruk Kırmacı’dır. İlk kez atama yapılan 16.07.2014 tarihinden 28.07.2015 tarihine kadar geçen bir yıllık süre zarfında, Ankara’da görev yapan sekiz sulh ceza hâkiminden yedisi (8. Sulh ceza hâkimi hariç) görevden alınmıştır.Ankara’da, ilk olarak iktidarın tutuklanmasını istediği bazı polisleri serbest bırakan sulh ceza hâkimleri Yavuz Kökten ve Süleyman Köksaldı görevden alınmış ve başka mahkemelere atanmıştır.01.03.2015’te tutuklamaya sevk edilen 24 polisi tutuklamayan Orhan Yalmancı ve bir kısım itirazları ret eden Hasan Çavaç ve polislere yönelik daha önceki bir operasyonda şüpheli polisleri serbest bırakan Seyhan Aksar, dokuz gün sonra, 09.03.2015 tarihinde görevden alınmıştır.Ankara 7. Sulh ceza hâkimi Hülya Tıraş, 14.07.2015 tarihinde, 110 gün tutuklu kalan 25 şüpheli hakkında tahliye kararı vermesi üzerine, bu karardan iki hafta sonra görevden alınmıştır. 23.07.2015 tarih ve 1157 sayılı HSYK kararnamesi ile yine aynı dosya kapsamında tahliye kararı veren Yaşar Sezikli ve Ramazan Kanmaz da görevden alınmıştır. Ankara’da eski istihbarat polislerine yapılan usulsüz dinleme operasyonunda tutuklamaya sevk edilen 18 polisi serbest bırakan Osman Doğan da görevinden alınmıştır. Yürütme organının Gülen Hareketi aleyhine kullandığı soruşturmalardan biri olan KPSS soruşturmasında 25 tutuklu hakkında tahliye kararı veren 4. sulh ceza hâkimi Ramazan Kanmaz da, henüz bir yıl dahi görev yapmadan başka bir mahkemede görevlendirilmiştir. Bu hâkimlerin temel görevden alınma nedeni, 2015 yılının Şubat, Mart ve Temmuz aylarında verdikleri ve iktidarın hoşuna gitmeyen tahliye kararları ya da tutuklama taleplerine ilişkin ret kararlarıdır.
63 tutuklu hakkında tahliye kararı verdikleri için 30 Nisan ve 1 Mayıs 2015 tarihlerinde İstanbul’da tutuklanan hâkimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer’in 24 Temmuz 2015 tarihli aylık tutukluluk incelemesinde, tutuklu hâkimlerin tahliye edilmesi gerektiği yönünde oy kullanan Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Nilgün Güldalı, bir gün sonra HSYK kararı ile iş mahkemesinde görevlendirilmiştir.
Youtube’a erişimin engellenmesi yönündeki TİB kararının yürütmesinin durdurulması yönünde karar veren Ankara 4. İdare Mahkemesi Başkanı Cihangir Cengiz, görev süresi dolmadan Konya İdare Mahkemesine tayin edilmiştir.
İstanbul’un siluetini bozan 16/9 kulelerinin (Cumhurbaşkanının arkadaşı bir yüklenici tarafından inşa edilmiştir.) yıkılması yönünde karar alan ve 3. Havalimanı’nın ÇED raporu için yürütmenin durdurulması kararı veren İstanbul 4. İdare Mahkemesinin başkan ve iki üyesi de başka illere tayin edilmiştir.
Gezi Parkı ve çevresindeki Taksim Meydan Projesi’ni iptal eden kararı alan İstanbul 10. İdare Mahkemesinin Başkanı Rabia Başer Bölge İdare Mahkemesi’nde görevlendirilmiş, üye Ali Kurt da Van iline tayin edilmiştir. Hâkim Rabia Başer, 6 Haziran 2016 tarihinde ise İstanbul Vergi Mahkemesi’ne atanmıştır.
17 Aralık 2013 tarihli yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında Hükümet üyelerinin çocuklarının da bulunduğu şüpheliler hakkında tutuklama kararı veren hâkim Cemil Gedikli, 1 yıl 6 ay içerisinde, hiçbir talebi olmadan önce İstanbul’dan Erzurum’a, daha sonra da Kastamonu’ya tayin edilmiştir.
15 Ekim 2015 tarihli HSYK kararnamesi ile, Cumhurbaşkanı’nın kızı Sümeyye Erdoğan’a suikast yapılacağı yönünde Hükümete yakın bazı gazetelerde çıkan haberlerin yalan ve iftara olduğunu içeren iddianameyi kabul eden Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi Osman Burhanettin Toprak, görev süresi dolmadan ve talebi olmadan Konya’ya tayin edilmiştir.
1 Kasım 2015 tarihli genel seçimlerden bir süre önce, Gülen Hareketi’ne yakın bazı televizyon kanalları, iktidarın baskısı sonucu, Digitürk isimli yayın platformundan çıkarılmıştır. Bu televizyon kanallarından Bugün TV ile Samanyolu Yayın Grubunun bünyesinde yayın yapan televizyon kanallarının bağlı olduğu tüzel kişiliklerin açtığı davada, televizyon kanalları lehine karar veren Mersin 1. Tüketici Mahkemesi hâkimi Mustafa Çolaker, 7 Aralık 2015 tarihinde HSYK tarafından bu görevinden alınarak, hemen Çorum ilinde görevlendirilmiştir. Hakkında inceleme başlatılmış ve bu incelemeyi yürütmesi için bir de müfettiş atanmıştır10.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mazlum Bozkurt, Kurmay Albay Hüseyin Kurtoğlu ile beş subayın mahkûm edilmesine ilişkin ilk derece mahkemesi kararının onanması yönünde görüş bildirdiği için, HYSK tarafından 1 Aralık 2015 tarihinde açığa alınmıştır.
Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimi iken Fetullah Gülen’in pasaport iptali haberi için 5. Sulh Ceza Hakimliği’nde, TİB’deki casusluk haberi için 7. Sulh Ceza Hâkimliği’nde tekzip kararı veren hâkim Süleyman Köksaldı, Ankara 21. İş Mahkemesi hâkimliğinde görevlendirilmiştir11.
İktidarın kontrolündeki bir yayın organı olan Sabah Gazetesi’nde, 26.07.2015 tarihinde, “Paralele kararsız hâkime yetki ayarı” başlıklı bir haber yayınlanmıştır. Haberde, “Paralel yapı soruşturmalarında kararlı tutum takınan hâkimler ağır ceza mahkemesi üyeliği gibi görevlere getirilirken, ikircikli davranan hâkimler aile ve asliye ceza mahkemelerinde görevlendirildi.” ifadeleri kullanılmıştır12. Böylece, hâkim ve savcılara meslekte yükselmenin adeta yolları gösterilmiştir. Bu duruma birçok örnek bulunsa da, İstanbul sulh ceza hâkimi Hulusi Pur açık bir örnek olarak gösterilebilir. Hulusi Pur, sulh ceza hâkimi olarak verdiği kararlar sonrası, kısa sürede Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığına atanmıştır. Bu hâkim, 17 Aralaık 2013 tarihli yolsuzluk soruşturmalarında tutuklanan 6 şüpheliyi 14 Şubat 2014 tarihinde tahliye etmiştir. Ayrıca, 21 Temmuz 2014 tarihinde, sulh ceza hâkimlerinin göreve başladıkları ilk iş gününde, 17-25.12.2013 tarihli yolsuzluk soruşturmalarını yürüten 100’den polise ilişkin iki ayrı soruşturma dosyasında, arama ve el koyma kararları vermiş, müteakiben söz konusu polislerin bir kısmını tutuklamıştır.
28 Şubat 2016 tarihinde, Artvin’deki maden ocağı işletme iznine ilişkin yürütmeyi durdurma kararı veren iki hâkim hemen başka yerlere atanmıştır. Söz konusu maden ocağının işletilmesine ilişkin ruhsat, Cumhurbaşkanı’na yakın işadamlarından Mehmet Cengiz’e verilmiştir (@farukmercan - 28/02/2016 14:06).
Yargının Yürütmeden Bağımsız Olmadığının Somut Örnekleri
Sulh ceza hâkimlerine ilişkin yasa değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonra, 16 Temmuz 2014 tarihinde İstanbul Adliyesine toplam 6 sulh ceza hâkimi atanmıştır. 20 Temmuz 2014 tarihinde, Başbakan Ordu ilinde, (iki gün sonra) polislere karşı yapılacak operasyonu kast ederek, “Yargı süreci başlıyor; (bu süreci) sulh ceza hâkimlikleri götürecek” şeklinde açıklama yapmıştır13. 20 Temmuz 2014 tarihinde, “Paralel yapıyla mücadeleiçin, biliyorsunuz bu atamaların yanında, sulh ceza hâkimliği ile alakalı da atamalar yapıldı. Bunların hepsi yarından itibaren görevlerini yapmaya başlayacaklar. Gerek emniyet, gerek yargıda nelerin olacağını göreceğiz.” açıklamasını yapmıştır14. Özellikle bu açıklama, sulh ceza hâkimliklerinin gerçek kurulma amacını ve hâkimlerin nasıl atandığını açıkça göstermektedir.scm
2.07.2014 tarihinde, o tarihteki Başbakan, polislerin gözaltına alınmasını kast ederek, “Şimdi hesap soruluyor, ortaya daha neler çıkacak neler, ... Bitmedi; bu daha başlangıç” şeklinde beyanda bulunmuştur15. Böylece, savcı ve sulh ceza hâkimi tarafından alındığı zannedilen kararların hangi amaçla ve kim tarafından alındığı açıklanmıştır.
Cumhurbaşkanı seçildikten bir süre sonra, bu kez Gülen Hareketi’ni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne (“MGSB” veya “Kırmızı Kitap”) “terör örgütü” olarak koyduracağını kamuoyuna açıklamıştır. Her iki ayda bir gerçekleşen ve başkanlık ettiği birkaç Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra, Gülen Hareketinin artık Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne konduğunu açıklamıştır. 12 Mayıs 2015 tarihinde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Belçika dönüşünde, uçakta gazetecilere “Yargı bundan sonra Kırmızı Kitaba göre karar verecek” şeklinde açıklama yapmıştır16. Bunun anlamı, mahkemeler bundan sonra, Anayasa, yasalar ve evrensel normlara göre (AY m. 138/1) değil, erişilebilir ve öngörülebilir olmayan, neleri içerdiği halk tarafından bilinmeyen, resmen gizli bir belge olan ve hukukun kaynakları arasında yer almayan MGSB’de yazılanlara göre karar verecektir. Bu talimatın üzerinden 38 gün geçtikten sonra, İstanbul 5. Sulh ceza hâkimi, tutuklamaya ilişkin 23 Haziran 2015 tarihli kararının gerekçesinde, açıkça Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne dayanmıştır. İstanbul Anadolu 3. sulh ceza hâkimliği ise, 8 Eylül 2015 tarihli kararında (No. 2015/2983) açıkça şu gerekçeye yer vermiştir: “Milli Güvenlik Siyaset Belgesinde tavsiye olarak Paralel Devlet Yapılanması (PDY/Fetullahçı Terör Örgütü, Fetö) olarak kabul edilmiş, bu tavsiye üzerine, Bakanlar Kurulu Kararıyla da bu yapılanmalar terör örgütü olarak kabul ve ilan edilen terör örgütüne finansal destek sağladıkları…”. Benzer ifadeler, İstanbul Anadolu 9. Sulh ceza hâkiminin 7 Eylül 2015 tarih ve 2015/1291 değişik iş sayılı kararında da tekrarlanmıştır. Bu örnekleri artırmak mümkün olup, tüm bu örnekler, yürütmenin yargıya verdiği talimatın aynen uygulamaya konduğunun açık göstergeleridir. Yürütmenin “Yargı bundan sonra Kırmızı Kitap’a göre karar verecek” talimatı, sulh ceza hâkimlikleri tarafından derhal yerine getirildiğine göre ve birden çok sulh ceza hâkiminin kısa aralıklarla aynı hukuk dışılığı kararlarına yazdıklarına göre, bu hâkimlerin yürütmeden bağımsız olmadıkları açıktır.
Koza-İpek Holding’e ait 18 şirkete kayyım atama kararı verenAnkara 5. Sulh ceza hâkimi, 26.10.2015 tarihli bu kararında “Bubüyüklükte ve yoğunlukta Devletimizin yapısına yönelik hükûmeti yıkmaya,değiştirmeye, görevlerini yapmaya engel olmaya çalıştığı iddia edilenFETÖ/PDY adı altındaki böyle bir Örgütün faaliyetlerine katılan, yardım edenolduğu raporlarla belirtilen şirketlere sadece denetim yönünden kayyumatanması bu suçların işlenmesine engel olamayacağı gibi, delillerintoplanması ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması yönünden yetersizkalacaktır" ifadelerine yer vermiştir. Bu karardan tam 3 ay 15 gün sonra,İstanbul Anadolu 1. Sulh ceza hâkimi de, 11.02.2016 tarihli kararınıngerekçesinde, “Bu büyüklükte ve yoğunlukta, Devletimizin yapısına yönelik,Hükûmeti yıkmaya, değiştirmeye, görevlerini yapmaya engel olmaya çalıştığıiddia edilen FETÖ/PDY adı altındaki böyle bir örgütün faaliyetlerine katılan,yardım eden olduğu raporlarla belirtilen şirketlere …” ifadelerine yervermiştir. Aynı cümlede yapılan üç ayrı ağır hukuk ihlali (masumiyet karinesi,“devletimizin” ibaresi ve önyargıları karara yazıp tarafsızlık kaybı) dikkatealındığında, tüm bunlar, başvurucunun tutuklanmasına karar veren vetoplumun belirli bir kesimi ile mücadele etme amacıyla kurulduğu yürütmeninbaşı tarafından ifade edilen sulh ceza hâkimliklerinin kararlarının dahi başkaları tarafından yazılıp kendilerine imzalatıldığını ve yürütmeden bağımsızolmadıklarını açıkça göstermektedir.
Cumhurbaşkanı, 12.05.2015’te Belçika dönüşünde gazetecilere ayrıca, Adana’da MİT Tırlarına ilişkin soruşturmalarını yürüten dört savcı ile bir albayın tutuklandığı olayı kast ederek,