Adalet meslek etiĞİ ÜNİte-2 BİLGİNİn kaynaği sorunu



Yüklə 49,65 Kb.
tarix18.01.2018
ölçüsü49,65 Kb.
#39162


ADALET MESLEK ETİĞİ ÜNİTE-2

BİLGİNİN KAYNAĞI SORUNU

Bilginin kaynağı sorunu, önce bilginin mümkün olup olmadığı sorusunun cevaplandırılmasını gerekli kılmaktadır. Bu konuda, temelde iki ekol söz konusudur. Bunlardan biri septisizm (şüphecilik), diğeri ise dogmatizmdir. Septikler, nihayetinde insanın hiçbir şey bilemeyeceğini savunurken, dogmatikler insanın, gerçekliğin bilgisine ulaşabileceğini kabul etmişlerdir. . Dogmatiklerin savunduğu ise, insanın gerçeklik hakkındaki doğru bilgiye ulaşabileceğidir. Bu ekole göre insan, kendi dışında var olan gerçekliğin bilgisini bilebilir. Septikler ise insanın, kendisinden bağımsız olarak var olan gerçekliğin bilgisine ulaşamayacağını ileri sürmektedirler. Süje (bilen) ile obje arasında, bilme anlamında bir uyuşma söz konusu olamaz. Bilginin doğruluğu sorununda bir karar verdikten sonra, kaynağını araştırmak mümkün hâle gelmektedir. O hâlde doğru bilginin kaynağı nedir? Bu soruya verilen yanıtlar, bilginin kaynağı konusunda da bir uzlaşma olmadığını ortaya koymaktadır. Bazı düşünürlere göre bilginin kaynağı akıl, diğer bazılarına göre sezgi olmakla birlikte, bu konuda deneyi ve hem deneyi hem de aklı kabul edenler de vardır. Ahlak söz konusu edildiğinde ise işin içine duygu ve ilahi kaynak da girmektedir.



Bilginin Kaynakları

Akıl

Duyu verilerinin doğru bilgiye ulaşma konusunda yanıltıcı olduklarını ileri süren akılcılar, doğru bilgiye ulaşma yöntemi olarak duyu verilerine güvenilemeyeceğini savunmaktadırlar. Bir objenin farklı zamanlarda farklı durumlarını algılayan duyuların, bizi değişmez olan gerçekliğe ulaştırması mümkün görünmemektedir. Ayrıca her insanın duyu ve deneyimleri kendine özgü olduğu için subjektiftir ve dolayısıyla da bireyseldir. Oysa gerçekliğin bilgisi kişiden kişiye değişmemeli, her yer ve zamanda genel-geçer, değişmez ve aynı olmalıdır.



İnsanın, gerçekliğin genel-geçer bilgisine ulaşmasının yolu ise akıldan başkası değildir. Yani akıl, doğruların ve gerçekliğin kaynağı durumundadır. Aklın doğruları, duyu verilerine göre çok daha değerli ve geçerlidir. Akılcılığa göre matematiğin temel ilkeleri, analitik önermeler, evrene ve Tanrı'ya ait temel bilgiler insan zihninde doğuştan bulunmaktadırlar.

Sezgi

Aklın, duyuların veya diğer kaynakların doğru bilgiye ulaşmada yetersiz olduğunu ya da bu kaynakların doğru bilgiye asla ulaşamayacağını düşünen bu görüşe göre, doğru bilgiye ulaşmanın yegâne yolu, varlığın özünü doğrudan kavramak, yani sezgidir. Bu öğretiyi savunanlara göre, insan aklının sınırlı olması, zamana, mekâna ve dolayısıyla deneye bağlı olması, genel-geçer bilginin kaynağı olmasına engel oluşturmaktadır. Oysa gerçeklik, zamana ve mekâna bağlı değildir. Ancak sezginin kişisel bir kavrayış olduğunu ve ulaşılan bilginin başkalarına anlatılma ve aktarılma imkânının bulunmadığını da belirtmek gerekir. Herkesin kendi sezgisiyle ulaştığı hakikat, yalnızca kendi bilgisidir.

Deney (Duyular)

Bilginin kaynağı olarak deneyi gören öğretiye ampirizm denmektedir. Bu görüşü savunanlara göre, insan zihni doğuştan boş bir levhadır (tabula rasa). Doğuştan insan zihninde hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Ancak zihin yapı itibarıyla bilgi edinmeye uygundur. İnsan doğduktan sonra duyu verilerinden gelen izlenimlerden oluşan kavramlar zaman içinde zihne yazılmaktadır.

Matematik, Tanrı, mantık ve evrene ait genel bilgilerin hepsi bu yolla oluşmuştur. Yani insanın sahip olduğu bütün bilgiler a priori değil, a posterioridir (sonsaldır, sonradan oluşmuştur).


Deney-Akıl

Bilginin kaynağı olarak aynı anda hem deneyi ve duyuları hem de aklı gören anlayışlar da vardır. Buna göre bilginin oluşması için hem deney hem de akıl gereklidir.

Bilgi deneyle başlatılır ve orada bırakılırsa, oluşmaz. Deneyle başlayan sürece akıl da dâhil olmalıdır.



Vahiy

Son olarak bilginin kaynağı olarak vahyi kabul eden görüşü ele alalım. Buna göre insan aklı, sezgisi, duyuları veya kabul edilebilecek başka diğer kaynaklar genel-geçer bir bilgiye veya hakikatin bilgisine ulaşmada yetersizdir. İnsan aklı, verili olan hakikatin bilgisini sadece kavrayabilir. Yoksa buna ulaşması veya üretmesi söz konusu olamaz. Hakikatin bilgisini veren de ancak insanüstü bir kaynak olabilir. Bu kaynak ise Tanrı'nın insanlarla iletişim şekli olan vahiydir.



EPİSTEMOLOJİ VE ETİK TEMELLENDİRME

Günümüzde filozofların ahlakla ilgili kullandıkları yöntem, temelde iki başlık altında ele alınabilir. Bunlardan biri normatif, diğeri ise metaetik ya da deskriptif yöntemdir. Önceki başlıkta da konu edildiği gibi, metaetik yöntem, herhangi bir toplumun, topluluğun ya da bireyin sahip olduğu ahlak anlayışını, bağlı olduğu ahlak kurallarını, objektif kalmak koşuluyla inceleyen, ancak doğruluğu, yanlışlığı, iyiliği ya da kötülüğü hakkında bir yargıda bulunmayan yöntemdir. Diğeri ise, aynı şekilde, inceleyen, araştıran bir yöne sahip olmakla birlikte, öte yandan toplumda ya da bireyde var olan yapıyı değerlendiren, doğruluğu- yanlışlığı konusunda yargıda bulunan ve gerekli gördüğü durumlarda yeni kurallar koyan, muhatabı belli eylemlerin yapılmasına yönlendiren ya da kaçınması gerektiğini öğütleyen bir özelliğe sahiptir. Etikte temellendirme birkaç açıdan ele alınabilir. Bunlar içinde önemli iki tanesi, etik kavramları teleolojik bakımdan değerlendirip, temellendirmeyi de bu doğrultuda yapanlar ve yine etik kavramları epistemolojik doğrulama açısından ele alıp ortaya koydukları dizgeleri, daha doğrusu dizgelerini dayandırdıkları etik kavramları bu yöntemle temellendirenler biçiminde belirlenebilir.İlk Çağ'da ahlak normunu temellendirmek için filozofların öngördüğü ana öge, genellikle, ruhun iyi durumda olması, daha doğrusu insanın içsel rahatlığı anlamındaki eudaimonia olmuştur. Bu dönemdeki filozoflardan bir kısmı ruhun dinginliğini insanın mutlu olmasına bağlamış, örneğin Demokritos, ahlak normunu 'bütün insanlar mutluluğu arzu ederler' temel önermesine dayandırmıştır. Orta Çağa gelindiğinde, genellikle, neyin doğru neyin yanlış olduğunun Tanrı tarafından belirlendiği ve kişiye düşenin bunları yerine getirmek olduğu görüşünü benimseyen, etiğin temel kavramlarını bu şekilde türeten teolojik temellendirme öne çıkmıştır. Gerçi teolojik temellendirme de bir bakıma eudaimonist karakterli bir temellendirmedir. Ancak teolojik etiğin vadettiği mutluluk hem bu dünyada hem de öbür dünyada gerçekleşmektedir. Yeni Çağda ise, yine teleolojik anlamda temele konulan, ahlak normunu belirleyen ana öge dinden bağımsızlaşarak yeniden eudaimonia olarak belirginleşmiştir. Genel olarak utilitarizm diye adlandırılan bu dönemin hâkim etik rengi aslında, temele konulan belirleyici öge olarak 'yarar' ilkesini benimsemesidir. Kurucu ilkenin yarar olduğunu kabul eden filozoflara örnek olarak Bacon, Hobbes, Locke, Bentham ve Mill verilebilir. Sistematik olarak doğru bilgiye ulaşma yöntemini duygucu, sezgici, ampirist, rasyonalist ya da teolojik olarak belirlemiş olan bir epistemolojik dizge ya da düşünür, aynı yöntemi etik kavramların türetilmesinde bir temel olarak da kullanabilir.

Teleolojik bakımdan ele alınarak farklı bir sınıflandırma yapılabilmekle birlikte, düşünce tarihinde ortaya konulmuş olan etik dizgeler epistemolojik açıdan incelendiğinde bazılarının rasyonel, bazılarının teolojik, bazılarının duygucu ve diğer bazılarının ise sezgici bir temele sahip oldukları söylenebilir.


EPİSTEMOLOJİK TEMEL AÇISINDAN ETİK TÜRLERİ

Rasyonel Etik

Rasyonel ahlak doktrinleri, akla dayalı ahlak doktrinleri olarak da isimlendirilmektedir. Bu ahlak teorileri, önermelerini başka herhangi bir şeye değil, yalnızca akla dayandırırlar. Akıl iyi- kötü, doğru- yanlış vb. ahlak kavramlarının belirleneceği tek ölçüdür. Akla dayalı ahlak felsefeleri, teleolojik açıdan eudaimonist, hedonist, utilitarist vb. olabildikleri gibi, teleolojik herhangi bir özelliğe sahip olmayan meta-etik ya da deskriptif de olabilirler. Sokrates ayrıca, insanları yaşamları boyunca mutsuz edebilecek bir faktör olan "ölüm korkusu"nun da, akıl yürütmeyle giderilebileceğini öne sürmüştür.



İntuistyonist Etik

Ahlak ilkelerinin belirlenmesinde, bazı ahlak teorilerince kabul edilmiş olan, bir diğer kriter ise sezgidir. Buna göre, kavramlar bileşik ve basit olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bileşik kavramlar, basit kavramlardan oluşur ve bu kavramlar aracılığıyla tanımlanırlar. İntuitionist (sezgici) ahlak anlayışına göre ahlaki kavramlar, son unsurlarına kadar bölünmüş, yalın (basit) kavramlardır. İntuistyonist ahlak anlayışı, ahlaki önermelerin rasyonelliğini, özel bir ahlaki yetiye, ahlaki sezgi olarak tanımladığı bir amaç mantığına dayandırmaktadır. Bu mantık, bir eylemle ilgili olarak, yapılması istenilen şey ile yapılmasına izin verilmeyen şeyi 'doğrudan' görüp, normatif olanı kavramaktadır. Ahlaki değer veya prensipleri sezgi yoluyla kavrama yetisi, her insanda potansiyel olarak vardır ve belli davranışların doğruluğu- yanlışlığı, iyiliği-kötülüğü sadece sezgi yoluyla apaçık olarak bilinir ve bu nedenle de herhangi bir doğrulamaya ihtiyaçları yoktur.

Emotivist Etik

Bir temele dayandırma problemi açısından karşımıza çıkan başka bir ahlak anlayışı ise, ahlaki kavramların duygu ile belirlenebileceğini savunan emotivist (duygucu) ahlak anlayışıdır. Bir eylem veya davranış hakkındaki bir yargıyı duyguya dayandıran ahlak sistematiği, normlarını duygudan türetiyor demektir. 'Niçin böyle yaptın?' şeklindeki bir soruya duygu ölçütüne dayalı olarak verilecek yanıt, örneğin, 'hırsızlık yapmasını tüyler ürpertici bulduğum için' şeklinde olabilir. Duygu temelli ahlak anlayışı, anlaşılacağı gibi, subjektif bir yapıya sahiptir. Ancak bu anlayışı savunanlar, kendisiyle hem kendimizde hem de başkalarındaki erdem veya kötülüğü algıladığımız bir "ahlak duyusu"nun varlığından bahsetmektedirler. Bu ahlak teorisinin savunucuları, insanların aynı kötülük veya iyilik karşısında, aynı duygulanımları yaşadıklarını iddia etmektedirler. Örneğin ahlaki bir kötülük olarak öldürme karşısında her insan dehşete kapılır.



Teolojik Etik

Ahlaki kavramların belirlenmesinde esas alınan kriterlerden sonuncusu ise, ahlakı teolojiye dayandıran anlayıştır. Teolojik ahlak anlayışı, tüm bağlayıcı eylem normlarını sonuçta Tanrı'nın iradesinden türetmektedir. Bu teori, ahlakın, insanın doğasına veya herhangi başka bir şeye değil, zorunlu olarak dinsel bir temele dayandığı tezini savunur; dini, ahlakiliğin nihai temeli olarak görür. Teolojik ahlakta, iyi ile Tanrı'nın iradesi arasında bir özdeşlik söz konusudur. Bu görüşü en çok savunanlar ise teologlardır. Bu anlayış, her şeyden önce, bir Tanrı'nın varlığını kabul etmeyi gerektirir. Teolojik ahlak savunucularına göre, dinî bir ahlak öğretisi toplumun her tür ahlaki ihtiyacını karşılayacak güç ve niteliğe sahiptir. Dindeki çöküş, doğrudan doğruya ahlaki çöküşü doğurmaktadır.



DEĞERLENDİRME SORULARI

  1. Aşağıdaki seçeneklerden hangisi bir etik temellendirme yöntemidir?



  1. Epistemolojik temellendirme

  2. Çağrışımsal temellendirme

  3. Etkileşimsel temellendirme

  4. Politik temellendirme

  5. Yaptırımsal temellendirme

  1. Aşağıdakilerden hangisi felsefi anlamda bir bilgi kaynağı kabul edilmez?



  1. Sezgi

  2. Utilitarizm

  3. Akıl

  4. Deney

  5. Duyu verileri

3-Matematiğin temel ilkeleri, analitik önermeler, evrene ve Tanrı'ya ait temel bilgilerin insan zihninde doğuştan bulunduğunu savunan bilgi felsefesi ekolü aşağıdakilerden hangisidir?

A)Ampirizm B)Sezgicilik

C)Duyumculuk D)Septisizm

E)Akılcılık

4-İlk Çağda ahlak normunu temellendirmek için filozofların öngördüğü ana öge aşağıdaki seçeneklerden hangisinde verilmiştir?

A)Fayda B)Ödev C)Eudaimonia (içsel huzur)

D)Tanrı E)Deney

5- Aşağıdakilerden hangisi sezgisel temellendirmeyi ifade eder?

A)Emotivizm B)İntuisyonizm C)Teleoloji

D)Teoloji E)Rasyonalizm



  1. Dinsel temellendirmeyi ifade eden kavram aşağıdaki seçeneklerden hangisinde verilmiştir?



  1. İntuisyonizm

  2. Emotivizm

  3. Rasyonalizm

  4. Teleoloji

  5. Teoloji

  1. Orta Çağ etik anlayışının temellendirme biçimi aşağıdaki seçeneklerin hangisinde verilmiştir?



  1. Deskriptif temellendirme

  2. İntuistyonist temellendirme

  3. Meta-etik temellendirme

  4. Teolojik temellendirme

E)Hedonist temellendirme

  1. Yeni Çağda hâkim olan etik temellendirme biçimi ve ortaya çıkan etik doktrin aşağıdaki seçeneklerden hangisinde bir arada verilmiştir?



  1. Eudaimonia- Utilitarizm

  2. Ödev- Moralizm

  3. Yetke- Hedonizm

  4. İntuisyonizm- Formalist etik

  5. Teoloji- Teleolojizm

  1. Temellendirme yaparken, etik kavramların son unsurlarına kadar bölünmüş yalın (basit) kavramlar olduğunu ve tanımlanamayacaklarını savunan ekol aşağıdaki hangi seçenekte verilmiştir?



  1. Emotivist etik

  2. Teolojik etik

  3. İntuistyonist etik

  4. Meta-etik

  5. Rasyonalist etik

10- Ahlak normlarının Tanrı buyruğundan türetilmesi gerektiğini savunan ahlak ekolü
aşağıdakilerden hangisidir?

  1. Utilitarizm

  2. Hedonizm

  3. Sezgi ahlakı

  4. Teolojik etik

  5. Emotivist etik

1- a, 2- b, 3- e, 4- c, 5- b, 6- e, 7- d, 8- a, 9- c, 10- d



REYHAN TUNA …


Yüklə 49,65 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin