Etik, Ahlak ve Hukuk İlişkisi
ADALET MESLEK ETİĞİ ÜNİTE-3
TELEOLOJİK AÇIDAN AHLAK VE HUKUK
Kuralların toplum için yaşamsal öneme sahip olması kural koyan farklı kurumların oluşumunu da kaçınılmaz kılmıştır. Hobbes'un deyimiyle status naturalis'ten status civilis'e geçen insan için devletin varlığının gerekliliği tartışılmaz bir olgu hâline gelirken, ahlak da doğal durumdaki varlığını güçlendirerek sürdürmüştür.
Hukuk, status civilis'e, yani devletin varlığından sonra yurttaş olma durumuna geçtikten sonra oluşturulmuştur.
Devlet olma durumundan sonra bir otorite tarafından oluşturulan kurallara, pozitif hukuk kuralları denmektedir. Bu kurallar ise daha önce var olan ahlak kurallarının kayıt altına alınmış şekli olabilmektedir. Ancak her hukuk kuralının mutlaka bir ahlak kuralından türemiş olduğunu söylemek de söz konusu değildir. Burada vurgulanmaya çalışılan şey, ahlakın hukuktan önce var olduğudur. Bununla birlikte ikisinin de amacı toplumsal düzeni sağlamak, buna bağlı olarak toplumsal ve bireysel huzuru ve mutluluğu temin etmektir.
KAVRAMSAL AÇIDAN AHLAK VE HUKUK
Moral (Ahlak Kuralı)
İnsan aklı temelde iki yönü bulunan bir özelliğe sahiptir. Bunlardan biri teorik diğeri ise pratiğe aittir. Teorik akıl, insanın olgular arasındaki düzeni anladığı, objeler arasında ilgi kurup sınıflandırmalar yaparak genel kavramlara ulaştığı, bu kavram ve ilişkileri açıkladığı, kısaca bilme eylemini gerçekleştirdiği özelliğidir.
Toplum içinde yaşayan insan bir yandan değerler üretirken, öte yandan birlikte yaşayabilmek için toplum tarafından üretilmiş değerleri algılayıp yerine getirmenin gerekliliğini fark eder.
İşte bu çerçevede düşünüldüğünde insanın varlığıyla paralel bir geçmişe sahip olan ahlak kuralları, uygulanma noktasında normatif bir özelliğe sahiptir. Yani ahlak kuralları (moral kurallar) zorlayıcı talepler içeren, buyurucu kurallardır. Bütün toplumlarda, toplumun bir üyesi olarak ahlaki bir eylemle karşı karşıya kalan bir insanın ahlaktan söz ederken kastettiği, normatif olanı ilgilendirmektedir.
Etik (Ahlak Bilimi veya Felsefesi)
İnsan, içinde yaşadığı toplumun ahlaki (moral) değerlerini bizzat eylemleriyle birleştirmesine ve uygulamasına rağmen, bununla yetinmez. İyinin, kötünün, doğrunun, yanlışın ve diğer ahlaki kavramların anlamlarını, kaynaklarını, amaçlarını vs. düşünmeye de başlar. İşte bu noktadan itibaren, ahlakı yalnızca yaşayıp uygulayan bir birey olmaktan çıkarak, etiğe geçiş yapmış olur.
Ahlakiliği aşıp etiğe geçiş yapan iki tür insandan söz edilebilir. Bunlardan biri kendisinin veya diğerlerinin eylemlerini değerlendiren ve üzerinde kafa yoran, iyi, kötü, doğru veya yanlış eylemin ne olduğunu anlamaya çalışan insan, diğeri ise ahlaki alanı kendisi için özel araştırma konusu olarak belirleyip, bu alanda uzmanlaşan veya uzmanlaşmaya çalışan insandır.
Felsefi yöntemi kullanarak, eylemlerin nedenlerini, amaçlarını, kaynaklarını belirlemek, yalnızca bazı eylemler üzerinde düşünerek, o eylemlerin doğruluğunu, yanlışlığını, iyilik ve kötülüklerini anlamaya çalışmanın çok daha ötesinde bir şeydir. Çünkü her ileri sürülen düşüncenin, her ortaya konan savın gerekçelendirilmesi ve kabul edilebilir bir sistematiğe kavuşturulması beklenir.
Öte yandan etiğin bir başka yönü daha söz konusudur. Bu ise meta-etik olarak isimlendirilmektedir. Meta-etik, mevcut ahlak kuralları bir yana, ahlak filozofunun ortaya koyduğu öğretiyi de eleştirel amaçla ele alan ve etiğin amaçları ve sınırları açısından inceleyen, ahlakın bilimidir. Meta-etik, ahlak felsefesinin yaptığı gibi, ahlak kuralları ve ahlak sistemleri ortaya koyma iddiasında olmadığı gibi, var olan ahlaki kuralların, ahlak sistemlerinin A toplumu veya B kişisi için geçerliliklerini de tartışmaz.
Hukuk ve Kanun
Hukuk kavramsal analiz, toplum iradesi, bireyin iradesi, özgürlük, sorumluluk, zorunluluk, teleolojik değerlendirme, düzen, huzur vb. konuları içeren teorik alan iken, hukuk kuralı bütün bu değerlendirmelerin sonucunda uygulanmak üzere ortaya konulan ilkelerdir. Yani hukuk teori, hukuk kuralı ise pratiktir.
Tarihsel açıdan bakıldığında, yukarıda da belirtildiği gibi kural, yani pratik, teoriyi öncelemiştir. Toplum hâline geçtikten sonra insanın kurala olan ihtiyacı ivedilik arz etmiştir. Bir an önce güvenliğin sağlanması için belli kurallar, toplumun bütün üyelerine geçerli olmak üzere belirmiş veya ortaya konmuştur.
Tarih boyunca kuralların varlığı, üzerinde tartışılmasına gerek olmayacak bir gerçeklik olarak var olmuşken, bu kuralların kaynağı, amacı, nedenleri, sonuçları, hep tartışılmıştır.
Uygulanan ile uygulanması gereken arasındaki fark, kanunla hukuk arasındaki farkı ortaya koymaktadır. Uygulanan kanundur ve eğer eksikleri varsa bunu gidermek veya tamamlamak hukuki tartışmaların, bu konudaki akıl yürütmelerin ve düşünce faaliyetinin işi olmaktadır.
Bu açıdan bakıldığı zaman hukuk etiğe, hukuk kuralı (kanun) ise morale benzemektedir. Hukuk, kanunun ne olması gerektiğini belirlemeye çalışırken, etik de ahlak kuralının ne olması gerektiğini belirlemeye çalışmaktadır.
YAPTIRIM AÇISINDAN AHLAK VE HUKUK
Ahlak kuralı ile hukuk kuralını birbirinden ayıran temel unsurlardan biri, kurala uygulanan yaptırımlarla ilgilidir. Hatta ahlak ve hukuk kuralını birbirinden ayıran temel farkın, yaptırımlar olduğu söylenebilir
Ahlaki Yaptırımlar
Bir yerde kuraldan söz ediliyorsa, orada mutlaka bir yaptırımdan da bahsedilmek zorunluluğu vardır. Çünkü kural uygulanmak içindir. Ancak eğer herhangi bir yaptırımı yoksa uygulanmasının garantisi de olmayacaktır.
Herhangi bir toplumda, toplum düzenini sağlamak, toplumun huzurunu temin etmek, haklıyı haklı, haksızı haksız olarak tespit edip adaleti tecelli ettirmek vb. için var olan üç tür kuraldan söz edilebilir. Bunlar pozitif hukuk kuralları, ahlak kuralları ve din kurallarıdır. Bazı kurallar her üçünde, bazı kurallar herhangi iki kategoride ortak olabilse de hepsinin kendine özgü, diğer kategorinin yaptırım alanına girmeyen, o kategorinin yaptırımına maruz kalmayan kuralları da vardır.
Hukukun yaptırımı, kolluk kuvvetleri marifetiyle oldukça somut ve gözle görülür bir özelliğe sahiptir. Diğer yandan dinin yaptırımının daha çok, ertelenen ve soyut özelliğe sahip olduğu kabul edilebilir.
. Ahlakın yaptırımına gelince; farklı yaptırımlardan söz edilse de genel olarak sosyal yaptırım, vicdani yaptırım, teolojik yaptırım, hukuksal yaptırım ve doğal yaptırım başlıkları öne çıkmaktadır.
Sosyal Yaptırım
Sosyal yaptırım, anlaşılacağı gibi toplumun bireyi, ahlak kurallarının ihlali durumunda fiilî ve fiziki bir durum olmaksızın cezalandırması, soyutlaması ve sosyaliteden uzak tutması veya aksine olarak mükâfatlandırması, bir bakıma topluma katılım noktasında, böyle bir ihtiyaçta olan bireyin, bu anlamda yaşamını kolaylaştırması, bireyin topluma katılım çabasında ona engel çıkarmaması, buna katkıda bulunmasıdır.
Toplum büyüdükçe sosyal baskının etkisi azalır, küçüldükçe de artar.
Vicdan
A priori olduğunu düşündüğümüz ve bizim dilimizde vicdan olarak ifade ettiğimiz doğru-yanlış, iyi-kötü kriteri olan ahlaki duygu, doğuştan her insanda vardır. Ancak gelişmesi ya da körelmesi ailede başlayan ve bireyin tüm yaşamı boyunca aldığı eğitim süreciyle ilgilidir.
Vicdan, toplumdan topluma, kültürden kültüre değişkenlik gösteren ve a posteriori olan doğrular, yanlışlar, iyiler ve kötüleri değerlendiren bir ölçüdür.
O toplumdaki iyi, kötü, doğru ve yanlışların sonradan öğrenilmesidir. Bu nedenle bir toplumda kötü olarak kabul edilen bir eylemde bulunan insanın vicdanı rahatsız olurken, yani vicdan bir yaptırım olarak işlev görürken, aynı eylemin başka bir toplumda kötü kabul edilmemesinden dolayı, o eylemi yapan diğer toplumdaki insanın vicdanı harekete geçmemekte, bir yaptırım olarak fonksiyonel olmamaktadır.
Teolojik Yaptırım
Bir başka yaptırım türü olan teolojik yaptırım ise, öncelikle insanı görüp gözeten, kudret sahibi bir varlığın ve bu dünyadaki eylemlerin kusursuzca bir karşılık bulacağı öbür dünyanın var olduğunun kabulünü şart koşmaktadır. Ancak dinî bir etkenin ahlak kuralına yaptırımda bulunması ilk bakışta çelişik gibi görünebilse de bazı toplumsal kuralların hem dinin hem de ahlakın başlığı altına girmesi mümkündür; hatta çoğu kural ortaktır denilebilir. Bunun nedenlerinden biri, toplumlarda dinin ahlak kuralları için temel oluşturmasıdır. Buna teknik olarak teolojik etik dendiğini biliyoruz.
Bir din kuralının ahlaki boyut kazanması söz konusu olduğunda, uygulanması veya uygulanmaması durumunda dinin soyut otoritesinin de yaptırım gücünün hissedilmesi, din kuralı olmasına rağmen ahlaki boyut kazanması yüzünden örneğin hem sosyal hem de teolojik yaptırıma maruz kalması normaldir.
Hukuksal Yaptırım
Bir toplumda var olan hukuk sistemi, genellikle o toplumun ahlaki yapısı ile uzlaşı içindedir.
Hem ahlak hem hukuk kuralı olan ilkeler, zaten ahlaki açıdan da hukuk tarafından bir yaptırıma maruzdur. Bununla birlikte birçok hukuk sisteminde, hukuk kuralı hâline gelmemiş olsa da ahlak kuralları, genel hukuk ilkeleri konularak gözetilmiştir
Doğal Yaptırım
Ahlak kurallarının uygulanmasını sağlayan yaptırımlardan doğal yaptırıma gelince; doğal yaptırım, ahlak felsefesi kitaplarında, doğal kanunların eylemlerimiz üzerinde mükâfat veya ceza olarak ortaya çıkan tesirleri olarak tanımlanmıştır. Gayri meşru cinsel bir yaşam sürdüren ve böylece bu konudaki ahlak kuralını ihlal eden birinin, bu yüzden bir hastalığa yakalanması ve artık bu durumu sürdürememesi, doğal olarak ahlak ihlalini durdurmaktadır.
Hukuki Yaptırımlar
Yukarıda da belirtildiği gibi, hukukun yaptırımları, ahlaktan farklı olarak maddidir ve cebre dayalıdır. Yaptırımın maddi olma durumu yalnızca uygulanma noktasında değil, caydırma açısından da önemlidir. Caydırma ise sadece kuralı ihlal edeni değil, cezayı göreni, bileni ve duyanı da içermektedir. Hukuki yaptırım, cari olan bir hukuk kuralının ihlali durumunda, kanunun öngördüğü sonuçtur.
Ceza
Ceza, bir hukuk kuralının ihlali durumunda ihlal edene verilen sıkıntı, üzüntü veya acı verici işlemdir. Bu işlem kural ihlali yapanın yaşamına, malına, özgürlüğüne veya onuruna karşı olabilir. Buradaki amaç, kural ihlalinin bir daha yapılmasını önlemektir.
Ölüm Cezası
Hukuk sistemlerinin farklı olması nedeniyle ölüm cezasının uygulanma sebepleri ve biçimleri değişiklik göstermektedir. Ölüm cezasının amacı bir yandan kural ihlali yapanın, bir daha ihlal yapmasını sonsuza dek engellemek öte yandan aynı ihlali diğer insanların yapmalarını önlemeye yönelik olarak onları caydırmaktır.
Hapis Cezası
Müebbet hapis cezası, kuralı ihlal edenin ihlaline bir daha izin vermemek olarak kabul edilebileceği gibi, geçici hapis cezası, kural ihlali yapanı yeni bir ihlalden caydırmayı amaçlamaktadır. Ayrıca ev hapsi de bir özgürlüğü sınırlama cezası olarak uygulanmaktadır.
Öte yandan askeri ceza hukukunda katıksız hapis, göz hapsi veya oda hapsi gibi bazı cezalar tanımlanmıştır.
Para Cezası
Para cezası da yine ihlal edeni cezalandırmayı ve ayrıca hem ihlal edeni hem de diğer insanları ihlalden caydırmayı amaçlamaktadır.
Sosyal Hizmet Cezası
Hâkimin takdirine bağlı olarak suçlu, özellikle başka insanların hizmet aldığı bir alanda geçici bir süre çalışmaya, hizmet etmeye mecbur tutulabilmektedir. Bu, aslında fiziksel olmaktan çok, psikolojik sayılabilecek bir cezalandırma yöntemi olarak kabul edilebilir.
Bunlardan başka memur, öğrenci, asker ve dernek üyeleriyle ilgili olmak üzere disiplin cezaları söz konusudur.
Tazminat
Tazminat, maddi ve manevi olma üzere ikiye ayrılır. Birinin kanuna aykırı davranarak sebep olduğu zararın kendisine ödettirilmesine maddi, kural ihlali nedeniyle sebep olunan üzüntü, sıkıntı ve psikolojik travmalar karşılığında takdir edilen maddi karşılığa da manevi tazminat denmektedir.
Cebri İcra
Borcunu veya borçlunun ödememesi durumunda kefil olduğu bedeli ödemeyen kişinin borcunu ödemeye mecbur bırakılmasıdır.
Hükümsüzlük (Geçersizlik)
Hukuka konu olacak bir işlemin, kanunun öngördüğü şekilde yapılmaması durumunda o işlemin hukuk tarafından geçersiz sayılmasıdır. Butlan, yokluk ve tek tarafı bağlayıcı olma gibi temelde üç türlü uygulaması vardır.
İdari İşlemlerde İptal
Cari kanun veya yönetmeliklere aykırı olarak yapılan idari bir işlem sonrasında, menfaatleri zarar görenlerin talepleriyle işlemin iptal edilmesidir.
Müsadere
Bir hukuki kuralı ihlal ederken kullanılan her türlü maddi araca veya ihlal sonrasında ihlal edenlerin, ihlal vasıtasıyla elde ettikleri her türlü maddi menfaate el konulması ve devlet hazinesine aktarılmasıdır.
1- Hukuk ve ahlakla ilgili yapılacak bir öncelik karşılaştırmasında aşağıdaki
yargılardan hangisi doğru olur?
-
Hukuk ahlakı önceler.
-
Ahlak hukuku önceler.
-
İkisi arasında bir öncelik- sonralık söz konusu değildir.
-
Bu konuyla ilgili bir şey söylenemez.
-
Bütün hukuk kuralları ahlaktan doğmuştur.
2- Aşağıdaki seçeneklerden hangisi ahlakla hukuk arasında teleolojik bir
karşılaştırmadır?
-
Her iki alanın amacı da toplumsal düzeni sağlamaya yöneliktir.
-
Etik ve hukuk benzerlik gösterir.
-
Moral ve kanun benzerlik gösterir.
-
Her iki alanın da yaptırımları vardır.
-
Bir ilkenin kural hâline gelebilmesi için arkasında bir yaptırımın olması gerekir.
3-"Ahlak kuralı"nı karşılayan kavram aşağıdaki seçeneklerden hangisinde verilmiştir?
a)Etik
b)Eudaimonizm
c)Vicdan
d)Utilitarizm
e)Mo
4-Aşağıdakilerden hangisi moral kuralları en iyi tanımlar?
a)Etik niteliğe sahiptirler.
b)Hukukun konusu olabilirler.
c)Esnek kurallar olup uygulanıp uygulanmaması problem doğurmaz.
d)Zorlayıcı talepler içeren, buyurucu kurallardır.
e)Herhangi bir yaptırımları bulunmamaktadır.
5- Ahlak bilimi veya felsefesini karşılayan kavram aşağıdaki seçeneklerden hangisinde verilmiştir?
a)Moral
b)Hedonizm
c)Etik
d)Normatif
e)Teleoloji
6- Hukuk ve kanun arasındaki en temel ayrım aşağıdakilerden hangisi olabilir?
-
Kanun teori, hukuk ise pratiktir
-
Hukuk teori, kanun ise pratiktir
-
Hukuk otoriter erkin, kanun ise bilim adamlarının işidir
-
Hukuktaki gelişim, kanunun uygulanmasına bağlıdır
Hukuk ve kanun arasında bir ayrım yapılamaz
7- Kavramsal analiz yapıldığında ahlak ve hukukun, aşağıdakilerden hangi iki
kavramı benzerlik gösterir?
-
Moral-kanun
-
Vicdan-kanun
-
Etik-kanun
-
Hukuk-hedonizm
-
Metaetik- kanun
8- Aşağıdakilerden hangisi etik bir yaptırım değildir?
-
Sosyal baskı
-
Vicdan
-
Doğal yaptırım
-
Hapis cezası
-
Teolojik yaptırım
9-"İyi, kötü, doğru ve yanlış kriteri olan duygu" olarak tanımlanabilecek etik yaptırım aşağıdakilerden hangisidir?
-
Merhamet
-
Sosyal ödüllendirme
-
Doğal yaptırım
-
Hoşgörü
e)Vicdan
-
Aşağıdakilerden hangisi hukuki bir yaptırım değildir?
-
Müsadere
-
Cebri icra
-
Sosyal baskı
-
Para cezası
e)Hükümsüzlük
1- b, 2- a, 3- e, 4- d, 5- c, 6- b, 7- a, 8- d, 9- e, 10- c
REYHANTUNA
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
Dostları ilə paylaş: |