39 - Kelebeğin kozası
Adamın birisi, ormanda gezerken bir kelebeğin kozasını bulmuş ve fark etmiş ki, içindeki kelebek tam çıkmaya hazırlık yapmaya başlarmış. Bu da çok ilgisini çekti ve oturup o kelebeğin kozadan çıkmasını seyretmeye başlamış. Kelebek ne dereceye vardı diye görmek için günden güne o yere dönmüş.
Günün birinde kozanın üzerine küçük bir delik fark etmiş. Adam oturup saatlerce seyretmiş. Küçük kelebek o kozanın içinde uğraşırdı dışarı çıksın, ama açtığı o minicik deliğinin içinden bir türlü geçemezdi. Önce güzel başladı, ama sonra sanki durdu, hiç ilerleme olmuyordu. Sanki varabileceği kadar ilerledi ve artık daha fazla ilerleyemedi. Çıkması sanki mümkün değildi. Adam kelebeğe acıdı ve yardım etmeye karar verdi. Bir makas alıp, kozanın geri kalan parçasını kesti ve böylece daha büyük bir delik açtı.
Kelebek artık kolaylıkla çıkabildi. Ama adam bir baktı: kelebeğin bedeni şişkin idi, kanatları gene çok geri kalmış ufacık idiler. Adam kelebeği seyretmeye devam etti. Bekledi ki, her an kelebeğin kanatları açılsın, genişlesinler. Beklerdş, bedeni gene ufalsın, öyle ki, kanatları ona yeterince destek verip uçabilsin.
Ama öyle olmadı: ne yazık ki, kelebek bütün hayatı boyunca şişik bir beden ve küçücük kanatlarla toprakta sürüklenmeye devam etti. Hiç uçamadı!
Adam belki iyilik yapmak istedi ama acele davrandı ve Allahın planını anlamadı: kelebek kozanın içindeki o darıcık delikten geçerken son derece zorlanıyor . Ama o lazım öyle olsun. Onu yaparken, kelebeğin bedeninden kanatlarına sular geçiyor. Onlar da kanatların daha geniş ve sağlam olmasına sebep oluyor. Ancak öylekozadan serbestliğe kavuşup uçabiliyor.
Kimi kere hayatımızda bize lazım olan zorluklardır. Diyelim Allah izin versin ki, bütün hayatımızı hiç zorluk göremeden, hiç engellerle karşılaşmadan geçirelim, ne olacak: sakat kalacaz. Lazım olduğu kadar güçlü olmayacaz.
Ve asla uçmayı öğrenmeyecez! Ne zaman başına zorluklar, terslikler ve belalar gelirse, hatırla ki, senin için dua edenler var ve eninde sonunda Rabbin bizim için bir planı var ve planın içinde o zorlukların yeri vardır. Amaç, bir gün sen de o kelebek gibi, kanatlarını gerip uçabilesin diye.
Göklere uçasın !!!
Yakup 1:2-4
Kardeşlerim, türlü çeşit denemelere düştünüz mü, onu bütün sevinç sayın. Bilesiniz ki, imanınız denendi mi, sabırı meydana getiriyor. Sabır da işini tamamlasın. Öyle ki, kusursuz ve tastamam olasanız, hiç bir meselede eksik kalmayasınız.
2.Petrus 1:5-9
İşte, tam bunun için çok dikkatla uğraşın ki,
- imanınıza iyi tabiyetler katasınız,
- iyi tabiyetlere bilgi katasınız,
- bilgiye kendini zaptetmek kuvvetini katasınız,
- kendini zaptetmek kuvvetine dayanmak kuvvetini katasınız,
- dayanmak kuvvetine Allah korkusunu katasınız,
- Allah korkusuna kardeş sevgisini katasınız,
- kardeş sevgisine gene, sevgi katasınız.
Çünkü bu şeyler sizde bulundu mu ve çoğaldı mı, Rabbimiz İsa Mesihi tanımak için aylak kalmayacanız, ne de yemişsiz kalacanız. Ama bu şeyler kimde bulunmazsa, o kişi kördür, kısa bakışlıdır. Öyle birisi unutmuştur, nasıl eski günahlarından temizlendi.
40 - İki kahraman
(1) Edward H. “Buç” O'Hare
- dogum: 13 Mart 1914 - 26 Kasım (Noemvri) 1943
- Amerikan Kongresinin Şeref Madalyası'nı kazanan bir uçak pilotu
İkinci dünya savaşında çok sayıda kişiler kahraman işler yapıp meşhur oldu. Bunların birisi Buç O'Hare'dir. Güney Pasifik okyanusunda bir uçak gemisinde avcı pilot olarak görev yapmaktaydı. Bir gün bütün filosuyla bir göreve gönderildiler. Havanlandıktan sonra benzin ölçeğine bir göz attı, ve hemen anladı kş, birisi unutmuş benzin deposunu doldursun. Şimdi benzin yetmeyecekti görevini bitirip gemiye dönsün. Onun komandörü ona buyruk verdi, hemen uçak gemisine dönsün.
Gemiye dönerken kanını donduracak bir senaryo gördü: bir filo Japon savaş uçakları Amerikan gemilerine doğru ilerlemekte idi. Bütün uçakları havada idi, ve gemiler savnumasız idiler. Zamanı da yetmeyecekti, pilot arkadaşlarına ulaşsın ve gemiye geri getirisin. Gemilere de yaklaşmakta olan tehlike hakkında haber veremedi. Yapacağı tek bir şey kaldı: ne yaparsa yapsın, Japon pilotların dikkatini çekip, onların uçakalarını gemilerden uzaklaştırsın. Keni güvenliğini hiç düşünmeyerek Japon uçakların ortasına daldı. Düşman uçaklarına saldırırken, Japon pilotlarını büsbütün şaşırttı; öyle bir şey beklemedieler. Sürekli ateş ederken, uçağının kanatlarında monte edilmiş 50 milimetrelik otomatik kızışmaya başladı. Buş Japon uçakların arasına girdi, gene çıktı ve en sonunda onları formasyonunu dağıttı. Mümkün olduğu kadar daha fazla uçaklara ateş etti, ama en sonunda kurşunsuz kaldı.
Hiç panikaya düşmeden saldırmaya devam etti. Yukarıdan düşman uçaklarının üstüne düştü, en azında onların kanatları ya da kuyruklarına zarar vermek için. Ece onları uçamaz haline getireceydi. Çaresizlik içinde onlara engel olmaya çalıştı, öyle ki, Amerikan gemilerine ulaşmasınlar. En sonunda başardı, Japon uçak filosu saldırısından vazgeçip başka bir yol tuttu. Buç O'Hare rahatlandı ve çok fazla zarar görmüş uçağıyla son gücüyle uçak gemisine indi. İndikten hemen sonra, olup bitirenleri geminin kapitanına anlattı. Uçağında bir kamera monte edilmişti ve onun filmlerini gözden geçirirken herkes Buç'un hakikat anlattığını anladı. Kendi gemilerini savunmak için ne kadar kahramanca davrandığı ortaya koydu.
Eve dönerken onu bir kahraman olarak karşıladılar ve askeriyenin en yüksek madalyasını verdiler. O kadar büyük adamın cesareti ve korkusuz davranışları unutulmazdı. onun Bugüne kadar adı anılıyor: Şikago kasabasının havaalanına Buç'un adını verdiler: O'Hare Havaalanı.
------------------------------------
(2) “Easy Eddie” (İyzi Edi)
O olaydan birkaç yıl önce Şikago'da Easy Eddie (“İyzi Edi” - Rahat Edi) adında bir adam yaşardı. O yıllarda Al Kapone kasabayı tek başına kontrol ederdi. Al Kapone kahraman hareketleri için meşhur değildi. Onun işlerinin övülecek bir tarafı yoktu: kaçak içki, prostitutsya ve katillik, Şikago kasabasını onun gibi işlerle meşgul etti.
Easy Eddie gene, Kapone'nin avukatı idi ve onun da bir sebebi vardı, çünkü kendisi en iyi avukatlarından biri idi. Kanunları o kadar iyi bilirdi ve ustaca kanun deliklerini kullandı, senelerce Al Kapone mahpustan kurtardı. Kapone de minnetarlığını göstermek için ona çok yüksek para öderdi. Sadece para ile kalmazdı, Kapone Eddie'ye özel özel bahşişler verdi. Mesela, ona ve ailesine saray kadar büyük bir ev hediye etti, hizmetçiler ve o zamanın en büyük luks eşyaları ile birlikte. Evi o kadar büyük idi, Şikago'nun bir mahallesi kadar uzanırdı. Evet, Eddie Şikago mafyasının parlak hayatını sürdü ve onun etrafında yapılan korkunç ve iğrenç işlerini hiç düşünmedi.
Ama Eddie'nin yüreğinde bir yumuşak tarafı vardı: oğlunu çok fazla severdi. Eddie oğluna her şeyin en iyisini alırdı: giysiler, arabalar ve iyi bir eğitim. Ondan Hiçbir şey esirgemedi. Para söz konusu bile değildi. Hatta, mafyanın bir parçası olduğu halde, Eddie çocuğuna doğeruyu ve yanlışı bile öğretirmeye kalktı. Evet, Eddie kendi hayatının berbat olduğunu anlardı, ve oğlunun ondan daha yüsek bir standartta yaşayacağını istedi. Kendisinden daha iyi bir insan olacaydı.
Gene de, bütün zenginliğe ve güçlü bağlantılarına sahip olduğu halde, oğluna sağlamadığı iki şey vardı. Eddie'nin Kapone mafyasına kurban ettiği ve oğluna veremediği iki şey vardı: iyi bir ad ve iyi bir örnek. Bir gün Easy Eddie zor bir karar aldı. Oğluna iyi bir ad miras etmek, verebileceği bütün zenginliklerden daha önemliydi. Hayatında yaptığı bütün yanlışlıkları düzeltmek zorunda idi. Polise gidip “Çüzgi suratlı” Al Kapone hakkında bütün gerçekleri anlatacaydı. Lekelenmiş adını paklayacaydı ve oğluna az da olsa dürüstlük öğreteceydi.
Onu yapmak için mahkemede mafyaya karşı şahitlik yapması gerekiyordu ve anladı ki, onun pahası çok büyük olacak. Ama gene, her şeyden önce oğluna iyi bir örnek brakmak istedi. Elinden ne kadar gelse, hatalarını düzeltirip oğluna iyi bir ad brakmak istedi. Ve böylece mahkemede şahitlik yaptı. Bir sene geçmedi, Eddie'nin hayatı son buldu: sakin ve karanlık bir Şikago sokağında onu kurşun yağmuruna tuttup öldürdüler. Ödeyebileceğiş en yüksek fiyat ödeyip, oğluna en büyük hediye verdi.
Peki, bu iki olayın birbirleriyle ne bağlantısı var: Buç O'Hare, Eddie'nin oğlu idi.
Dostları ilə paylaş: |