14 - Bokluğa sarılmak
London’da bir polis akşamlayın mahallesinde sokakları dolaşırken, bir çöp tenekesinden büyük bir nağara işitti. Sandı ki, bir kedi boklukları karıştırırmış ve onu kovmak istedi. Ama yaklaşınca kedi değil de, genç bir erkek çocuk fark etti. Onu çöplerden çıkarınca, çocuk bağırmaya başladı: “Brak beni! Bu benim!” Polis önce bu çocukla ne yapacağını şaşırdı, sonra aklına bir fikir geldi. Alıp onu rahibelerin işlettikleri bir eve getirdi. Katolik kilisesine bağlı o kadınlar, o çocuk gibi sokakta yaşayan kimsesiz kızanlara bakardılar.
Çocuğu büyük bir sevgiyle içeri aldılar, onun gibi başka bir sürü çocukla tanıştırdılar. Hepsi bu rahibelerin sayesinde sokak hayatından kurtulmuşlardı. Akşam yemeği için vakıt gelmişti. Ama önce onu uzun uzun yıkamaya başladılar. Yıkanırken çocuk sıkı bir yumruk yapıp elini hiç açmazdı ve hep “Bu benim! Bunu kimse alamaz benden!” diye haykırırdı. Rahibeler ne kadar uğraştılarsa da, bir türlü onun elini açamadılar. En sonunda birisi onu kandırıp dikkatini başka tarafa çekti, öylelikle çocuk elini açtı: içinden eski, pis bir kuru ekmek parçası düştü. Çocuk onu çöp tenekesinden çıkarmıştı ve şimdi onu brakmak istemedi. Aşağıdaki yemek odasında çok zengin ve lezzetli bir sofra hazırlanırken, o çocuk sadece o kuru ekmek parçasını düşündü.
Rab da bizim için çok zengin ve lezzetli bir sofra hazırlıyor:
Yeşaya 25:6-8
Her Şeye Egemen RAB bu dağda bütün uluslara yağlı yemeklerin ve dinlendirilmiş seçkin şarapların sunulduğu zengin bir şölen verecek... Ölümü sonsuza dek yutacak. Rab Yahve bütün yüzlerden gözyaşlarını silecek. Halkının utancını bütün yeryüzünden kaldıracak.
Açıklama 19:9
Ve bana dedi: “Yaz! Ne mutlu o kişiler, Kuzu’nun düğün sofrasına davetlidirler!” Hem de bana dedi: “Bunlar Allahın hakikat sözleridir!”
O zengin sofra, Rabbimiz İsa Mesih’le beraberlik demektir. O günde sonsuz, hiç çürümeyen bedenlerimiz olacak, onların da yemeğe ihtiyaçları yoktur. Bize sevinç veren, bizi sonsuzluğa kadar doyuracak olan, Rabbimizin yakınlığıdır. Cennet bir yer değildir, Allaha yakın olmaktır. Orada asıl anlamda yemek içmek, eğlenmek, müzik ve buna benzer şeyler olmayacak. Bütün bunlar en büyük sevinç için sadece birer örnektir. Rab bize kendisini verecek!
Rab İsa Mesih bu hakikatı şöyle açıkladı:
Yuhanna 6:51
“Gökten inmiş olan yaşayan ekmek benim. Bir kişi bundan yedi mi, sonsuza kadar yaşayacak. Benim vereceğim ekmek de, kendi bedenimdir. Ben onu dünyanın yaşamı için verecem.” ()
Ve bunu küçük bir derecede daha şimdiden yapıyor. Toplulukta Rabbin sofrasını kutlarken, gelecekteki o büyük sofrayı anıyoruz. Rab İsa daha şimdiden seni büyük ve zengin bir sofraya buyuruyor:
Açıklama 3:20
Bak, ben kapıda duruyorum ve onu çalıyorum. Bir kişi sesimi işitip kapıyı açtı mı, içeri girecem ve onun yanına gelecem. O ve ben, ikimiz birlikte sofraya oturacaz.
Ama bu sofra dururken, biz ne yapıyoruz? - Bu çocuk gibi, bir parça kuru ekmeğe sarılıyoruz, “Bu benimdir! Bunu kimse benden alamaz!” diye bağırıyoruz. Bir imanlı daha kendi tabiyetine, kendi isteklerine sarıldı mı, o zengin sofradan tadamaz. Arkadaş! Brak kendi küçük alışkanlıklarını, senin kurumuş adetlerini, umut bağladığın o ufacık şeyleri ve Rabbe güven. O seni temizleyip ruhsal zenginliklerle dolu bir hayata davet ediyor. Kendisi seni şöyle çağırıyor:
Markos 10:29-30
“Size çok doğru bir şey söyleyeyim: var öyle insanlar, benden için ve ‘iyi haber’den için brakıyorlar evini, kardeşlerini, kızkardeş-lerini, anasını, babasını, kızanlarını ya da tarlalarını. Onlardan yok bir kişi, şimdiki zamanda onun yüz katını kazanmasın: hem evler, kardeşler, kızkardeşler, analar, kızanlar ve tarlalar, (ama onların yanında çekiler de kazanacak), hem de gelecek zamanda sonsuz yaşamı kazanacak.”
Ama biz bir şeyi brakmaya hazır değilsek, onun yüz katını nasıl kazanacağız!
15 - En kuvvetli silah
Rab Allah bütün yeryüzünü yarattıktan sonra, yapmış olduğu her şeyle sevinmiş. Her yaratığın bir işi, vazifesi ve ayrıcalığı vardı. Hepsi birlik ve mutluluk içinde yaşardılar. Sadece kuzu Allahın kral iskemlesinin önünde üzgün üzgün dururmuş ve öbür hayvanların sevincini paylaşamazmış. Rab Allah kuzunun üzüntüsünü fark edip ona sordu: “Senin neyin var da, o kadar mutsuz ve üzgün bakınıyorsun?” - Kuzu derin bir ah çekerek , “Ey, Rab Allah!”, diye cevap vermiş, “Ben zayıf ve korunmasız iken, nasıl sevinçli ve mutlu olayım? Bütün yaratıkların arasından bir tek ben farklıyım. Neden öbür hayvanlara verdiğin gibi, bana da silahlar vermedin? Herkesin bir silahı var: sivri boynuzlar, keskin pençeler, zehir dolu dişler, şevik ayaklar, geniş kanatlar... işte, herkesin bir silahı var. Öbür hayvanların hepsi kendi kendilerini kurtarabilirler: kimisi kaçıyor, kimisi yükseklere tırmanıyor, kimisi vuruyor, kimisi ısırıyor, kimisi sokuyor... sözün kısası, herkes birşeyler yapabiliyor kendini kurtarsın, ama ben...?”
Rab Allah kuzunun şikayetlerini dinleyip ona hak vermiş: “Peki, madem öyle, benden bir silah iste, ben de sana vereceğim. Ne istiyorsun: pençeler mi, tırnaklar mı, keskin dişler mi, sivri boynuzlar mı, kanatlar mı... seç!” - “Ay, olamaz”, demiş kuzu, “Öyle korkunç silahlar acıtırıyor. Senden daha hızlı silahlar isteyeceğim, öyle ki, onlarla düşmanı, kötülüğü gerçekten yok edeyim”. Rab Allah ona şöyle karşılık vermiş: “Çok uygun bir şey istedin. Onun için sana istediğini vereceğim. İşte sana en hızlı silahları veriyorum. Bunlarla bütün düşmanlarını yenip yok edebilirsin: yavaşlık, fedakârlık ve sabır.”
Kuzu iyi ve tam Allahın gönlüne göre bir seçim yaptı. Rab Allah, kuzuyu anlayabilir çünkü aynı tabiyeti taşıyor. O da kuzu tabiyeti alıp yeryüzüne geldi ve İsa Mesih’te kendini gösterdi:
Ey bütün yorgunlar, ağır yük altında olanlar! Bana gelin, ben size rahatlık verecem. Benim bondruğumu takın ve benden öğrenin. Çünkü ben yavaş ve alçakgönüllüyüm. (Matta 11:28-29)
Ve imanlı Mesih’e uygun yaşamak isterse, onun kuzu tabiyetini takmalı: madem Mesih kuzu oldu, ona iman edenler de kuzu olacak:
1. Petrus 2:21-23
Çünkü Mesih de bizim için çeki çekti. Öylelikle bize bir örnek braktı. Biz de Onun izinden yürüyüp, Onun arkasından gidelim.
“O günah işlemezdi. Onun ağzında da hiç bir aldatırıcı söz bulunmazdı.”
O, sövüldüğü zaman sövmekle karşılık vermezdi. Ve çeki görünce, korkuturmaya kalkmadı. Ama kendini doğrulukla davalayan Allahın ellerine teslim etti.
Ne kadar da zordur, kendimizi savunmayalım, intikam almayalım, kendimizi Rabbin eline teslim edelim. Rab İsa dedi ki: “Bakın, ben sizi koyunlar gibi kurtların arasına yolluyorum.” (Matta 10:16). İşte burada Rabbin gücünü görüyoruz, İsa Mesih’in haberi gerçek olduğunu anlıyoruz: bir kuzu kurtların ortasında nasıl ayakta kalabilir? Onun silahları yavaşlık, fedakârlık ve sabır iken, nasıl kurtların dişlerine kurban gitmeyecek?
Ama kuzunun bir silahı daha var, o da çobandır. Kuzu ona yakın kaldıkça kurtlar yaklaşamaz, yaklaşsa da zarar veremez. Ama kuzu kendi yollarına çekildi mi, çobanın sesini işitemez oldu mu, o vakıt gerçekten kurtların arasına düşebilir. Sevgili kardeş, ya da kızkardeş: çobanın yanından bir an için de olsa, hiç ayrılma, o seni koruyacak!
Dostları ilə paylaş: |