Adana barosu genel sekreteri av. Merdan özberk



Yüklə 437,44 Kb.
səhifə5/9
tarix12.08.2018
ölçüsü437,44 Kb.
#70178
1   2   3   4   5   6   7   8   9

AV. ŞİAR RİŞVANOĞLU

İyi günler.



(Farklı dillerde selamlıyor)

Bütün bu dillerin yanında en önemlisi bir ay sonra birinci ölüm yıldönümünü idrak edeceğimiz Tahir Elçi’nin halkının güzel dili Roj.



İsmail gibi renkli – gitti mi bilmiyorum, gitti galiba. İsmail gibi renkli bir konuşmacıdan sonra konuşma talihsizliğine sahip olduğum için çok üzgünüm. Ancak O’nun 3 katı da ben konuşacağım. Genelde öyle oluyor. Yaklaşık 2 saat 32 dakika. Sayın divanı görüyorum. Arkadaşlar aslında ben iki şiir okumak üzere geldim, arada da iki küçük konuşma yapacağım. Baştan şok edici Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarındaki ifadelerle, şok edici, iğrirti edici, rahatsız edici düşüncelerden dolayı genel kurula uyamıyorum. Bu şiiri seçmem şok edici bir etki yaratabilir, ama, kötü okuyorsam beni affedin.
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme. 
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme. 
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı? 
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme. 
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru. 
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme. 
Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için... 
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme. 
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi, 
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme. 
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan. 
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme. 
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan. 
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme. 
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer; 
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme. 
Ey, cennetin cehennemin elinde olduğu kişi, 
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme. 
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize, 
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme. 
Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle. 
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme. 
Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı. 
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme. 

Bu kısmı altı çizili, bolt, 88 karakter, üstü fosforlu kalemle çizili.
İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil. 
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.
Mevlana seçtim, çok şükür ateistim hala. Fakat bütün kültürlerin kazanımını, insanlığın ortak kazanımı olarak planlayıcısıyım. Şimdi bu iki şiir arasında yapacağım konuşmaya bir gazete haberiyle başlamak isterim. Çok aslında bu konuda haber buldum ama aziz burjuva basınımızın bence korkunç örneklerinden birisi, Hürriyet’i seçtim. Maazallah bir gün Gündem filan gibi sol, kürt bir gazete filan getirirsek spekülasyon yapılmasın diye. İstirham ediyorum. Okuyun bugünün haberidir. 22 Ekim 2016. Bir mimar Küçük Armutlu’da kentsel dönüşüm yapıyor. Belki okuyanlarınız olmuştur. Orada telefon konuşmasında cepheden bilgi verirken, yani mimari projenin cephesinden bahsediyor. Adını anmam gerekiyor, değerli kız kardeşimizin. Yardımcı Doç. Dr. Senem Doygun. Oxford Üniversitesi’nde doktorasını tamamlamış. Nerede şu anda biliyor musunuz? Bakırköy Kadın Cezaevi’nde.

Hukukun hali bu arkadaşlar. Ben ne anlatayım hukukla ilgili. Şimdi ben birçok söz duydum buradaki konuşmacı arkadaşlarımdan. Faaliyet raporunda mı, yoksa 11’inci, divandan da özür dilerim, kanunun arkasından dolaşmak yada Müslümanların deyişiyle öyle bir kavram vardır. Hülle olarak aldım ama çok tereddüt ettim. Diğer konuşmacı arkadaşlar bu konulara girince ben devam etme zorunda hissediyorum, devamında tekrar söz almamak için.

Zaten bu değerli azınlığı, bu az sayıdaki topluluğu İsmail’in de söylediği gibi elden kaçırmadan bir şeyler söylemem gerekiyor.

Şimdi arkadaşlar ben sözüme başladım ama çok heyecanlandım. Çok affedersiniz, divandan bir şey istirham edeyim. Konuşmacı kadın arkadaşlar varsa ben o kısmını ayırıp, oturup, sıramı kadın arkadaşlara verebilirim.
DİVAN BAŞKANI AV. ZİYA YERGÖK

Devam edebilirsiniz.


AV. ŞİAR RİŞVANOĞLU

Özür dilerim tekrar kadın arkadaşlardan. Ben 3 tane aslında bu birinci şiirden ikinci şiire kadar 3 efsaneyle ilgili söz aldım arkadaşlar. Birincisi bizim bu artık baro genel kurullarında konuşan, rahatsız eden, bazılarını kızdıran, belki bazılarını eğlendiren bilemiyorum. Takdir sizin. Kavramları siz seçin. Bir arkadaşınızım. Ama şu af buyurun şu geyikten, benim de içinde bulunduğum halkın geyiğinden artık usanç geldi bana.

“Baroda siyaset yapılmaz.”

Her kim ki bu sözü kullanıyorsa siyasetin en alasını, en rezilini, en komformistini, dil Türkçe’de yanlış anlaşılıyor. Komformizim var olan bir işin devamı demektir. Fransız’da konforla ilgisi yoktur. En komformist, siyasi iktidarın en ala yağcısı, tetikçisidir.

Baroda siyaset yapılır arkadaşlar. Adana Barosu’nun özellikle son 2 dönemde, son 2 yıldaki birçok etkinliğinde siyaset yapılmıştır, güzel yapılmıştır. Politika politikadır. Biz hukukçuyuz. Hep referanslar yapılır. Ben de bu Genel kurula saygısızlık olmasın ama Avukatlık Kanunu’nun 2 maddesini hatırlatıyorum arkadaşlarımıza. Özellikle “Baroda siyaset yapılmaz” Mehmet arkadaşımıza. “Lobicilik” diyen arkadaşlarımıza ithaf ediyorum.

Madde 1 : Avukatlık kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukat yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı, serbestçe temsil eder.

Bakın kanun koyucular bence çoğu düzenin adamlarıdır, kadınlarıdır, ama, bazen iyi şeyler yapıyorlar. Bu iyi şeylerden biri.

Devam ediyor. 2’nci fıkra. Avukatlığın amacı. Hukuki münasebetlerin düzenlenmesinde, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözülmesin ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını, her derecede yargı organları, hakemler, her kişi, kurum ve kurumlar nezdinde sağlamaktır. Avukat, bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine, kişi ve kurumların yararlanması için tahsis eder.

Şimdi Turgay Mumcuoğlu burada mı bilmiyorum. Titiz eleştiriler için katıldığım kısımlara teşekkür ederim. Bu baro genel kurulunda avukatın bu meseleleri üzerine, belki söz alacaktır haksızlık etmeyeyim. Baro servisleri meselesini konuşalım, elbette. Ben de görüş bildiririm, benim zamanım yok bildirmeyeceğim. Ama serbestçe her kurul nezdinde, bu siyasi iktidar da olabilir, yerel yönetimler de olabilir, herhangi şahıs da olabilir, aşağılık para babaları da olabilir, iş cinayetlerinde işçileri öldürenler de olabilir, her gün sokaklarda kadınları taciz eden insanlık dışı erkekler de olabilir, Kürt halkını ve halkları ezen ırkçı, zihniyetçi şahıslar ve kurumlar da olabilir. Öyle bir ayrım yapıyor mu yapmıyor. Biz kimiz. Biz avukatız. Dolayısıyla biz sosyal alanın en göbeğinde oturan bir yerdeyiz.

Buradan ikinci efsaneye geçiyorum müsaadenizle. Avukatlık kutsal bir meslektir. Niye kutsalmış arkadaşlar? Rençberlik kutsal değil mi, inşaat işçiliği kutsal değil mi? Mimarlığı falan şeyleri saymıyorum. Peki kent işsizliği, kent yoksulluğu kutsal değil mi? Özür dilerim. İş oldu artık o. Bütün istatistiklere bakın. Sabah 6’da kalktım, dersime çalıştım. 5 gün önce istatistik kurumunun açıklaması var. Reel işsizlik oranı 0,9 artışla geçen seneye oranla, reel işsizlik oranı 10,7. Resmi. Ama reel olan kaç biliyor musunuz? Yüzde 20. Peki bu reellerin arasında bir numara hangi şehir biliyor musunuz? Adana. Adana’da sanayi bitmiş, Adana’da tarım bitmiş, İsmail’in mükemmel sunumunda söylediği gibi, bir bilim insanı titizliğiyle her yerde olduğu gibi, Adana’da çevre bitmiş. Adana artık adliyelerde gerçekleşen vakalar fıkra, espri konusu olmuş, ben bundan utanıyorum. Bu esprilere, yine aynı ifadeyi kullanacağım, geyiklere katılan arkadaşları kınıyorum. Adana’nın dokusunu bozarsanız, Adana’da her şeyi mahvederseniz. Sadece Adana’da değil, bütün bir toplumda hukuk bu durumda. Ben size veriler vermek isterim. Yüzlerce, binlerce istatistik var. Onlardan biri de şu anda karşınızda görmekte olduğunuz şahıstır. Devam eden hakkımda 4 tane soruşturma var, dava var. Burada arkadaşlarımızın onlara soruşturması var, davası var. Avukatlığın kutsallığından bahsediyoruz ya arkadaşlar avukatlara saldırılıyor. Avukatlara işkence yapılıyor. Bildiğiniz işkence, fiziksel, psikolojik, ekonomik değil sadece. Avukatların müvekkiliyle ilgili, savunmasıyla ilgili değil, bizzat fiziğine, var oluşuna dokunuluyor. Peki avukatlar ne yapıyor? Adana Barosu gibi küçük ama dinamik ve kararlı ve onurlu barolar dışında son dönemde kim sesini çıkardı. Hangi avukat nerede bu olaylara müdahil? Ben kendimi de içine koyuyorum. Biz eğer başlayacaksak avukatlık meselesine buradan başlayalım.

Avukatlık kutsal filan değil. Avukatlar tüccar olmuş, avukatlar simsar olmuş, avukatlar paracı olmuş. İsmail bir referans yaptı, ben de Kızılderilerle yaşamış bir arkadaşınızım, ben de referans yapayım. Bir kabilenin sözüdür, bir ulusun.

“Ancak son ağaç kesildiğinde, ancak son balık yakalandığında, yendiğinde ve ancak son ırmak zehirlendiğinde, kirlendiğinde anlayacaksın ki, para yenmiyormuş” diyor. Ne zaman diyorlar. 2 bin yıl önce diyorlar. 1500 yıl önce. Dünyanın ilk kavimlerinin kurulduğu Milattan sonraki dönemlerden beri diyorlar.

Arkadaşlar kendimize gelmemiz gerekiyor. Şimdi ben Mehmet’i gerçekten dikkatle dinledim. Genç bir arkadaşımız. Bir gün bağımsız olarak not aldım. Ben polemiği severim.

Üçüncü efsaneye geçeceğim ve bağlayacağım. Hukuk devletinden bahsediyoruz ya. Herkese bir hukuk devleti jargonu var. Hukuk Devleti çok iyi bir şeymiş. Hukuk devletinde Türkiye Cumhuriyeti bunlardan birisidir. Batının medarı iftarı, Doğu’nun lider vizyonu, Osmanlı ile ilgili şey kullanmayayım, tartışma açmayayım. Sömürgeci, çocuk hırsızı, katil, kardeşlerini bile boğduran bir geleneğe sahip Osmanlı’nın yeni leosu Türkiye Cumhuriyeti de bu hukuk devletlerinden biridir. Hukuk devletinde ne oluyor. Çevre boyutunu İsmail anlattı. O Hukuk devletinde her iş cinayetlerinde işçiler, bu dünyanın gerçek sahipleri öldürülüyor, ölmüyor. O hukuk devletinde kadınlar, sayı ile söylemek bile ayıp, saygısızlık. Vaka olarak 3 vaka, 5 vaka değil. Öldürülüyor, tacize uğruyor, tecavüze uğruyor. Hukuk devletinde Kürdistan’da, siz ne seçerseniz seçin oranın adı Kürdistan’dır, bir halkın evlatları odalarda boğuluyor, yakılıyor, öldürülüyor, kadınlarına tecavüz ediliyor. Ben iki sene önce bir konuşma yapmıştım, çok fantezi ve hayal dünyam da iyidir ama hayal dünyası geniş bir insanın konuşması gibi gelmişti. Şöyle demiştim o zaman, saray sakininin bir lafı var. “Rojava düştü düşecek” demişti. Ben de demiştim ki, “Arkadaşlar Rojava düşerse Adana Barosu da düşer”. İşte düştü, Adana Barosu düşmedi ama Rojava’da çarpışan, burada kastım şudur, burada fazla görünmüyor ama bizim sevimli atakan kızlarımız oluyor. Oradaki vurgum şu değildi. Rojava’da çarpışan Kürt halkının değerli evlatları, Yezidiler, Araplar, Devrimciler, Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan IŞid denen o barbarlıkla çarpışan silahlı gençleri kastetmiyorum. Şunu kastediyorum. IŞİD barbarlığını beslediler ve getirdiler. Emevi camiinde namaz kınıyordu saray sakini ne oldu? Emevi caminin çevresinde olmayan, Suriye’de olmayan terör olayları gerçek olaylardır. Kürtlerin verdiği mücadele değil. IŞİD’in gerçek terör olayları buraya geldi. Biz arkadaşlarımızı kaybettik. Son anda canını kurtaran arkadaşlarımız var burada. Ankara’da. Adım adım takip edilen IŞİD’ciler, daha önce 400 TIR malzeme gönderilen IŞİD’ciler, her yerde fotoğrafları görüntülenen, kahvehanede, çayhanede, özel hayatlarının 80 tane ayrıntısına sahip olan devlet tarafından yönlendirildi ve bugün biz nerede patlayacak bilmiyoruz. Terör belası, filan uğraşalım derseniz alnınızı karışlarım. Türkiye Cumhuriyeti devleti, Türkiye Cumhuriyeti siyasi iktidarı bilinçli olarak halkının düşmanı haline gelmiştir. Daha fazla bunu artırmaktadır. Bir avuç elitin elinde var olan o zavallı hukuk kırıntıları bile elimizin altından kaymaktadır. O hukuk devletinde çocuklar her gün işçi olarak sömürülmektedir. Cezaevlerinde taciz edilmektedir. Bunun dışında toplum dışı olarak gördükleri, yaşlılarla engellilerle beraber muameleleri saymıyorum bile. O hukuk devletinde farklı cinsel sahipleri lezbiyenler, geyler, translar, her gün ayrımcılığa uğramaktadırlar. Sayayım mı?

O hukuk devletinde bu toprakların gerçek sahipleri, şu anda bastığımız toprağın sahipleri, onların azınlık dediği, benim demeyi tercih ettiğim Ermeniler, Yezidiler, Süryaniler, bütün halklar zülüm görmektedir. Daha 2 gün önce benim büroma bir Ermeni çocuk geldi. Yaşadıklarını anlattı. Genç bir insan. Adana’da yaşadıklarını anlattı, 2016 yılında. Ve biz bir hukukçuyuz, avukatız. Tabi ki meslek sorunları bizim meselemiz. En çok önemsediğim genç avukatların sömürülmesi meselesinden, en sıradan baro tesislerinin karosu, mermerini bile tartışalım. Ama oraya sıra gelene kadar arkadaşlar ne kadar sorun var. Bunlarla uğraşmayalım, kendi işimize bakalım, lobi faaliyetleri yapalım diyen arkadaşlar lobiyi ne için yapacak. Adana Barosu sosyal tesislerinin mermerleri için mi yapacak? Adana Barosu’nun seçkin avukatlarının şık kıyafetleri için mi yapacak? Yoksa İsmail söyledi. 5000 CC’lik, 3000 CC’lik jiplere, korkunç arabalara, insanlık düşmanı, çevre düşmanı araçlara binen bir avuç elitin haklarını mı koruyacak, yoksa gerçekten insanlığın en büyük kazanımı olan, bütün bu kültür ve sosyal birikimi sahiplenen, dünyanın en renkli mozaiklerinden birini barındıran bu coğrafyada, ateistim ama dinlerin beşiği olan, bütün kültürlerin beşiği olan, Kürdistan, Ermenistan, Lazistan, ne derseniz deyin Türkiye Cumhuriyeti topraklarındadır. Ama bu coğrafya Mezopotamya ve Anadolu coğrafyası topraklarında insanlık için bir adım atılacak ve siz orada ne yapacaksınız? Orada nasıl bir şey yaparsınız biliyor musunuz? Adana’yı adam edersiniz. Toparlayacağım sayım başkan.


DİVAN BAŞKANI AV. ZİYA YERGÖK

Süreyi kendiniz koydunuz. İsmail’in iki katı dediniz, o süre dolmak üzere.


AV. ŞİAR RİŞVANOĞLU

Bitirmek üzereyim sayın başkan. Teşekkür ediyorum. Şimdi onu şöyle yaparsanız. Adana’ya Adana diyorsunuz ya, Paris’e Paris diyorsunuz. Roboski’ye Roboski dersiniz, Çünkü orası Roboski. Kadın haklarını çok onurlu şekilde savunan Adana Barosu’na “Siz siyaset yapmayın, lobicilik yapın. Sokaklarda feministler, kadın aktivistler var” diyerek kadınlara negatif ayrımcılık yapan bir arkadaşa, tanıdığım bir arkadaşa hiç yakıştıramadım. O dil işte Mevlana’nın dilidir. Nazım Hikmetlerin, Deniz Gezmişlerin, Hallaçı Mansurların. Cehennemde yaşıyoruz arkadaşlar. Cehennem, İsmail çok güzel şöyle. “Bakın dinleyin, dünya elden gidiyor” Hallaç-ı Mansur ne diyor biliyor musunuz? 1100 yıl öncesinden.

“Cehennem acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi, ıstırap çektiğimizi kimsenin duymadığı bir yerdir.”

Duyuyor muyuz? Ne kadarını duyuyoruz? O güzel dosyalarımızdan, konforlu hayatımızdan, icra takiplerinden, banka hesaplarından, borsa hesaplarından sonra ne kadar sıra geliyor.

Bağlıyorum sayın başkan.

Genel kurulumuz herkese hayırlı olsun. Adana Barosu uçsun, Mars’a doğru gitsin, kanatlansın, ama, açlıkla boğuşan Suriyeli göçmenleri, denizde can verince herkesin salya sümük ağlayıp sonra unuttuğu o çocukları unutmayalım. Burada göçmenlik adı altında sömürülen bir sürü Kürt göçmeni, evleri yakılmış, en küçük hakkından yoksun kalan Kürt halkını sahiplenmezsek Adana Barosu Mars’a gitse, arşa havaya çıksa hiçbir işe yaramaz. Çok mu karamsar bir toplu çizdim. Bitiriyorum.

Şimdi diyor ki Nazım Hikmet
YİNE İYİMSERLİK ÜSTÜNE

Sağlığımda açıldı kosmos yolu, 

Moskova'da açılış törenindeyim. 

Avucumda bir çocuğun sarışın eli, 

bir yılbaşı ağacı önündeyim.
Biliyordum, yaşına bile gelmeden, 

gözlerinde sırça toplar yanan çocuk, 

yolcu füzeleri güneşe doğru, yıldızların arasından, 

balıklar gibi sessiz sedasız akıp gidecek.


Ama füze yolcuları yola çıkabilecek mi pasaportsuz? 

Bilet olacak mı? Parayla mı alacaklar? 

Ve uzaklaşıp karpuzlaşır, elmalaşırken dünyamız, 

ıstıratosferde savaş füzelerine mi rast gelecekler?


Beni ilgilendiren bavullarının eşyası değil, 

yüreklerinin yükü. 

Korkuyorlarsa kimden, neden, niçin, nasıl? 

Ya ara hırsı? Emir verme merakı?


Yüzüne yılbaşı ağacının telli pullu 

aydınlığı vuran çocuk, 

belli, bilmiyorum neden, ama belli 

yaşayacak benden iki kere çok.


Kosmosa filan gidip gelecek. İş bunda değil. 

Yeryüzünde görecek mucizenin büyüğünü : 

tek insan milletini pırıl pırıl. 

Ben iyimserim, dostlar, akarsu gibi... 



DİVAN BAŞKANI AV. ZİYA YERGÖK

Çok teşekkürler Şiar’a. Renkli bir konuşma yaptı her zamanki gibi. Ama Jose Martin’den dörtlük okumadan ayrıldığı için kişisel kızgınlığımı Divan görevim bittikten sonra kendisine belirteceğim. Değerli meslektaşlarım. Raporlar üzerine görüşler tamamlandı. Hepinize katkınız için ve sabırla salonda bu görüşmeleri izlediğiniz için teşekkür ediyorum. Eğer raporlar ve kurullarla ilgili ve eleştirilerle ilgili başkanımızın veya ilgili kurullardaki arkadaşların bir açıklaması yoksa raporların aklanmasına geçeceğiz.

Buyurun.
BARO YÖNETİM KURULU ÜYESİ AV. HARE ARABACI ÖZDEMİR

Değerli meslektaşlarım. Sayın Turgay Mumcuoğlu’nun bütçe ile ilgili birkaç eleştirisi vardı.

Öncelikle bir eleştirisi ayrıntılı olmaması yönündeydi sanırım. O eleştiriyi de sayın Mustafa Çinkılıç zaten cevapladı. Geçen genel kurulda ayrıntılı olması kafa karıştırıcı olduğu için toparlarsak, özet halinde sunulması yönünde eleştiri getirildiği için bu çalışma raporu bu şekilde hazırlamıştık.

İkinci eleştiri, diğer giderler hususunda eleştiri gelmişti. Oradaki bakım-onarım giderleri veya diğer giderlerin yüksek olduğu yönündeydi. Diğer giderlerin içinde maalesef adliyeler bölündüğü için yeni adliye odaları açılmak zorundaydı. Onlara bir takım harcamalar yapıldı. Bunlar dışında ilçe adliyelerinde bulunan avukat odalarına düzenleme ve yeni malzeme alımı yapıldı. Yine cezaevi avukat odaları için bir takım harcamalar yapıldı. Yanı sıra diğer giderlerin içinde mesleğe yeni başlayan avukat arkadaşların bu özel günde cübbe, avukatlık kanunu ve birer çanta hediye ediyoruz. Stajyerlerin sayısının her geçen gün artması nedeniyle bunlara ilişkin giderler oldu. Yine SMS giderleri malumunuz, meslektaşlarımızın sayısının artması nedeniyle, vefat eden avukatlarımız, sempozyumların duyurulması nedeniyle SMS giderlerimizde bir takım harcamalarımızın artması söz konusu olmuştur.

Bir diğer eleştiri de Çalışma Raporu’ndaki rakamlarla, şu anda rakamlar arasındaki farklılıktı. Çalışma raporu basım tarihi itibariyle 2 aylık süre geçmiştir. Sizlere yetiştirmek için, bu 2 aylık süre içerisinde, baro tesislerinden bir takım kira geliri, aidat vs gibi gelirler elde edilmiştir. Aradaki fark da buradan kaynaklanmaktadır. Teşekkür ederiz.

BARO BAŞKANI AV. MENGÜCEK GAZİ ÇITIRIK

Söz alarak yönetim kurulumuzun çalışma süresindeki eksikliklerini dile getiren ve yapıcı eleştirileriyle de yarınki yönetimlere ışık tutan eleştiriler nedeniyle tüm konuşmacılara teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım

Değerli meslektaşlarım

Yansımayan da çeşitli çalışmalar olmuştur. Bunlardan birisi de Adana’daki Adana Barosu’nun artık geldiği büyüklük ve Türkiye’nin diğer barolarına kazandırılan avukatlık hizmet binalarından birinin de Adana’ya kazandırılması hususunda. Dosyası hazırdır. İstediğiniz zaman da her zaman istediğiniz gibi bilginize sunulur. 3’ü özel sektörden 3 farklı yerde satın alınabilmesi için bilirkişilerle de birlikte çalışmalar yapılmış, ancak, çeşitli hukuki engeller nedeniyle de istenilen binanın kazandırılması gerçekleşememiştir. Dileğim 29’uncu dönemde gerçekleştirilememiştir.

Evet yine geçen seçimdeki projelerimizden biriydi. Mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımızın uyum büroları adı altındaki başlangıç yıllarındaki sorunlarının çözümlenebilmesiydi. Biz projeyi ürettik ama iş dönüp dolaşıp, geliyor finansmana. Biraz da evlat ayrımcılığına geliyor.

Bir bu anlamdaki projemiz için de yine baronun çeşitli yerlerde yer arayışlarım oldu. Lakin bunların hepsinin ciddi bir ödemeleri var. Evlat ayrımcılığı nasıl oluyor? Sonuçta meslektaşlarımızın sorunlarının çözümlenmesi için bir kazançtır. Örneğin İzmir Barosu’na Türkiye Barolar Birliği 7 bin metrekarelik ve her türlü mefruşatı yapılmak üzere bu hizmeti kazandırmıştır. Bizimki proje aşamasında kalmıştır, yer bulunamamıştır. Ama istenilen yerlere istenildiği şekilde paralar aktarılmıştır. İzlediğimiz yöntem ve izlediğimiz baroculuğa göre baroların cezalandırılmaması gerekir. Sonuçta Türkiye Barolar Birliği’nin varlık nedeni Türkiye baroları ve Türkiye avukatlarıdır. Onlarla bizim aramızda bir idari vesayet ilişkisi yoktur. Biz de bağımsızlığımızı koruyan kuruluşlarız, onlar da bağımsızlıklarını koruyorlar. Ama çeşitli hizmetlerin kazandırılmasında evlat ayrımcılığının yapıldığı, evlat ayrımcılığının yapıldığı net ve sabittir. Biz çok istediğimiz hizmet binası içinde, Adana’nın 3 ayrı noktasında, dosyaları burada. Bazen de bazı çalışmalar için ‘Kısmet değilmiş’. Herhalde benimki de kısmet değildi, olmadı.

Bunun dışında Sayın Kutlay’ın söylediği eleştirilerden biri Türkiye’nin kanayan yaralarından biri olan genç avukatların sömürülmelerinin ortadan kaldırılabilmesi doğrultusunda Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanmış, bundan önce iptal edilmiş ve yeniden yargıya iptali için taşınmış olan bir durumdaydı. Şunu net olarak söylemek istiyorum. Adana’daki ücretli avukatlık yapmakta olan genç meslektaşlarımızın çalıştıkları ofislere yönelik hem baro web sayfamızdan, hem de SM kullanılmak suretiyle, aynıca, resmi yazışmalarla olarak hangi şartlarda, hangi koşullarda çalıştırıldığı ve sözleşme örneklerinin getirilmesi tamamlanmış ve bundan sonraki süreç tabi ki yönetimin takip etmesidir. Ama bu da büyük ihtimalle iptal edilecektir.

Aynı zamanda önerileriniz içerisinde olan, özellikle de bu sigorta ve trafik kazalarındaki hak sahiplerinin, hak sahibi Ayşe Osmaniye’de ama işini takip eden Mehmet var Ankara’da. Biz bunu yine Barolar Birliği nezdinde de söyledik. Bu işler yine doğrudan avukatlar tarafından yapılabilen işler doğrultusunda yürütülsün diye. Adana bu anlamda 16 belirlenmiş olan firma, yerlerindeki çalışmaları yurttaşlarla olan yürüttükleri sigortacılık faaliyetlerinden dolayı, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’na 16 firma hakkında da suç duyurusunda bulunulmuştur. Nisan sonunda yaptığımız, aradan geçen 6 aylık zaman diliminde, ama dosyalarda hiç ilerleme olmamasından da izin verin bundan da biz sorumlu değiliz herhalde.

Onun dışında Adana’daki meslektaşlarımızın uğradıkları saldırılarda mesleklerini ifa ettikleri, aldıkları dosyalardan dolayı keşif mahallinde, ofislerindeki uğradıkları bütün saldırılarda şahsım, olmadığım zaman yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımız her zaman üstün gayretleriyle meslektaşlarımızın her aşamasında yanlarında olmuştur.

Yine buradan bakıldığında Avukatı sorun çözen değil, avukatı sorun olarak gören Türkiye bürokrasisi bulunmakta. Avukatı sorun olarak gören bu bürokrasilerde de kamu kurumlarındaki avukatlık sıfatının önceliğinin ne olduğu hususunda gerek Adana Valiliği, gerekse 4 ilçedeki kaymakamlıklara gerekli yazışmalar yapılmıştır.

Yine Adana’nın elinden alınan kuruluş yasasına bile aykırı olan, iş yoğunluğu ve bölgelerin coğrafi durumu esas alınarak kurulması gereken Bölge İstinaf Mahkemelerinin ya da Bölge Adliye Mahkemelerinin yada Bölge İdare mahkemelerinin Adana’dan alınarak Konya’ya bağlanması hususunda Adana milletvekilleriyle, hepsiyle yazışmalarımız olmuştur. Ayrıca, Konya’ya taşınmasından dolayı Ankara 12’nci İdari Mahkemesi’nde dosyamız devam etmektedir.

Bürokrasi ve adliye bürokrasisi içinde karşılıklı olarak Türkiye Barolar Birliği’nin belirlemiş olduğu meslek kurallarının 17’nci maddesi uyarınca diğer organlar hakim ve savcılarla olan ilişkiler karşılıklı nezaketle, saygıyla yürütülmüştür. Ama bugüne kadar 4 yıllık başkanlığım süresi içerisinde yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımla beraber girdiğim ne Adli Komisyon Odası Başkanlığı’ndan, ne de Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan bir talebimizde bile yanımızda olunmamıştır. En basit örneğini vereyim. En basit örneği şu anki tarihi adliye binasında yaz ve kış döneminde sizlerin hasta olmamanız için bir yağmurlama, sundurma yapalım dedik. Kıyamet koptu. “Efendim biz oranın güvenlik önlemini sağlayamayız, yapamayız”. Biz yaparız. “Yapsanız bile nedir, portatif olarak sabah çıkı, akşam kapanacak.

Arkadaşlar. Bizim hakim ve savcılarımızla ilişkilerimiz net ve açıktır. Benim personelimin “Ben Adana Barosu’nun dergisini istemiyorum” diyerek yüzüne atan hakim ve savcılarla Allah için artık. Biz yeri geldi bu toplantılarda meslektaşlarımızı ayakta beklettik. Gelen meslektaşlarımızı önemsemedik ama bir hakim ve savcıyı nasıl oturturuz diye onun kavgalarını veren insanlar olduk. Ama onların bize bakışları hep böyle oldu. Vicdanı elden bırakmayın. Biz hakimlerle savcılarla sonuçta aynı fakülteden mezunuz. O yargıda iddia makamını veya karar makamını seçmiş, bizler savunma makamını seçmişiz. Hakim de, savcı da, avukat da herkes hakkını ve haddini bilecektir. Biz Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan, Adli Yardım Komisyonu’ndan kimseyle husumete dayalı sorunumuz yok. Kimse bizim kan davalımız değil. Ama ısrarla, “Efendim Adli Yardım ve Cumhuriyet Başsavcılığı ile görüşmeleriniz şöyle olsa, ilişkiler biraz sıcak tutulsa”.

Özel kalem müdürümüz götürüyor bizzat davetiyelerini,. Yazıyoruz, diyoruz, bültenlerimizde, dergilerimizde makalelerinizi paylaşmak istiyorsanız. “Buyurun sosyal tesisler emrinizde, avukatların yararlandıkları şekilde sizler de yararlanma hakkına sahipsiniz” diyoruz. O nedenle gerçekçi olalım. Türkiye’nin içerisinden geçtiği süreçte biz eğilmedik arkadaşlar. Biz baskılara karşı biat etmedik. Boyun eğmedik. Biz hakkımızı da bildik, haddimizi de bildik. Adliyede Cumhuriyet Başsavcılığı yada Adli Yardım Komisyonu Başkanlığı’nı Adana Baro Başkanlığı’nın yok sayması düşünülebilir mi? Ama onlar bizi yok saymaya devam ettiler. Benim bir dergimi, bültenimi, “bana bu baronun dergisinin bülteninin gereği yok” diyerek bunları yapanları da burada dile getirmek zorundayım. Biz 24 saat baro başkanlığı yaptık. Hastalığınızda olmaya çalıştık, düğününüzde, cenazenizde olmaya çalıştık. Yok mu eksiğimiz, var. Ama bir de realite var görmek isteyenlere. Kör olanlar ise bizi göremezler diyorum. Sağ olun.


Yüklə 437,44 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin