DİVAN BAŞKANI: “2200” cevabı diyor.
İBRAHİM GAZİOĞLU : Yok yok burada kaç kişi var?
DİVAN BAŞKANI: En son saydığımızda 92.
İBRAHİM GAZİOĞLU : Şimdi olsun 100 kişi. Bu da genelde iki adayın destekçileri. Yani ben ne kadar söylesem, boş giderrrrr boşşşş gelir. Anlatabildim mi dediğimi? Özeti bu. Ama sözlerimi vecih bir şeyle bitirmek istiyorum. Şimdi bir meslektaşıma telefon açtım. Genç bir meslektaşım. Dedim ki, desteğiniz, şu, bu derken “biz” dedi, “Veli ağabeyi”. Bir dakika dedim ya, Veli ağabey ise ben de İbrahim amcanızım beni destekleyin dedim. Hepinize saygılar sunuyorum. Değerli meslektaşım Veli Küçük ve ekibine de başarılar diliyorum.
DİVAN BAŞKANI AV. ZİYA YERGÖK
Sayın Gazioğlu’na da çok teşekkür ediyoruz ve başarılar diliyoruz. Buyurun sayın Veli Küçük.
29. DÖNEM ADANA BAROSU BAŞKAN ADAYI AV. VELİ KÜÇÜK
Sözlerime benim de yönetimde olduğum 28’inci dönemde yaşamını kaybeden baromuz mensubu meslek üstatlarımız Muhsin Özkanoğlu, Erol Erdoğan, Yüksel Pişkin, İsmet Ak, Kenan Günaştı, Gül Yazgan, Osman Orhan Küreci, Mehmet Zafer Can, İsmail Satıkboğa, Enis Tökeş, Mehmet Erdoğan, Mehmet Coşkun Ak, Enver Akçınar, Ali Şahin, Emin Bilen Tümer, Hüseyin Özbek, Hacı Bayram, Emine Yarız, stajını nezdinde yaptığım Hülagu Balcılar’ı ve görevi başında, basın açıklaması yaptığı sırada öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’yi rahmetle ve saygıyla anarak başlamak istiyorum.
Değerli meslektaşlarım
Konuşmam hazır aslında, devam edeceğim tabi ki ama, sayın Gazioğlu’nun konuşmasında belirttiği unsurların büyük bölümü benim de yönetimde olduğum, yönetim kurulu üyesi, sayman ve genel sekreter olarak görev yaptığım döneme denk gelmektedir. Bazı konularda cevap hakkı doğmuştur. Bunları özellikle ifade etmek isterim.
Barolar özellikle kamusal yönü olan kurumlardır. Devamlılık arz eden yönleri ile ön plana çıkmıştır ve her dönemde yapılan faaliyetler ve aktarılan bütçelerle devam eder değerli meslektaşlarım. Yani, 2008 yılında devredilen miktarları zikretmek, hele hele bugünkü genel kurulda o zikredilen miktarların 3 katı kadar miktarlar devredilmişken bu miktarlar konuşulurken doğru bir yöntem değil diye düşünüyorum. Bizim üstadımızdır, meslek büyüğümüzdür. Elbette ki eleştirilerini saygıyla karşılıyorum ama baro tesisleri 2009 yılında benim de sayman olduğum dönemde tamamlandı. Arsasının edinilmesinde önceki dönem başkanlarımızdan Necati Erdem başkanımızın çok büyük emeği vardır. İnşaatın devamı aşamasında İsmet Altuğ başkanımızın çok büyük emeği vardır. İbrahim Gazioğlu başkanımızın inşaatın devamı noktasında çok büyük emeği vardır. Aziz Erbek başkanımızın çok büyük emeği vardır ve 2008-2010 döneminde de önceliği tesislere vermiştir ve tesislerin açılışında Gazioğlu başkanımızı bizzat çağırdık. Yanlış hatırladığını düşünüyorum. Çünkü o törende geçmiş dönemlerde bulunan bütün başkanlarımız davet edildi. Böyle bir eksikliğin olabilmesi zaten Adana Barosu’na yakışmaz. Yanlış hatırladığını düşünüyorum.
Onun dışında dergi ve bültenler. Değerli arkadaşlarım 8 yıllık dönem. Bakınız bu dönemin tamamında varım. Sadece bir dönem yokum. Sadece bir dönemde bile zikredilen sayıdan daha fazla sayıda dergi ve bülten çıktı. Yani yiğidi eleştirelim, öldürmeyelim. Yani hakkını verelim, yapacağımız değerlendirmelerde eksikler üzerinden değerlendirmeler yapmayalım. Bizler hukukçularız, farklı bir yaklaşım doğru olmaz, bizlere yakışmaz.
Değerli meslektaşlarım;
Baroların asli görevi mensuplarına hizmet etmek olmakla beraber, 2001 yılında yapılan değişiklikle Avukatlık Kanunu’nun 76 ve 95’inci maddelerine barolara insan haklarını korumak, hukukun üstünlüğünü korumak, bu kavramları savunmak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak görevi yüklenmiştir. Böyle bir görev var iken baroların adliye koridorlarından ve sadece mahkeme salonlarından yola çıkarak değerlendirmeler yapabilmesi, hizmetler üretebilmesi mümkün değildir. 2008’den bu yana Adana Barosu, hukukun ve insan yaşamının temas ettiği tüm alanlarda var olmuştur. Sosyal ve toplumsal olaylarda, davalarda, dosyalarda hep yer almıştır. Biraz evvelki gösterimde gördünüz. Çağlayan Adliyesi’nde meslektaşlarımızın yaka paça ve de cübbeleri yırtılarak, adliyeden çıkartıldığı bir ortamda Adana Barosu’nun sessiz kalması, Adana Barosu’nun tavır almaması düşünülebilir miydi?
(Salondan bravo sesleri ve alkışlar)
Ve Adana Barosu’nda bir ilktir. En azından ben öyle hatırlıyorum. Bu olaydan sonra 10 Şubat 2013’te Savunma Susmayacak Yürüyüşü ve devamında mitingi yaptık arkadaşlar. Türkiye Barolar Birliği Başkanı, yöneticileri, yaklaşık 40’a yakın Baro Başkanı’nın katıldığını, temsilcilerinin katıldığı bir yürüyüş yaptık ve bu yürüyüş tüm Türkiye’ye örnek oldu. Yani bu unsurları dikkate almadan, bu unsurları yaşamımızın, meslek yaşamımızın, baromuzun odağına koymadan baroculuk yapamayız.
Örneğini yine gördünüz. İstanbul çarşı davası. Oradaki savunmalar traji-komik beyanlarla dolu. Sebahattin Gümüş üstadımızla takip ettik bazı duruşmalarda. “Darbe yapacak gücümüz olsaydı, Beşiktaş’ı şampiyon yapardık” diyen sanıklar vardı orada. Protesto hakkını kullanan sanıklar vardı. Sanık konumuna düşürülen insanlar vardı.
Erkan Tan dosyasını gördünüz. Kendisine ‘gazeteci’ adı veren Erkan Tan, çıktı televizyona, mesleğimize, avukatlara olmadık sözler söyledi ve açılan davada biz müdahil olduk. Adana Barosu olarak müdahil olduk ve o davayı bizzat ben takip ettim arkadaşlar.
Devamına gelelim. Adana’mızda, bölgemizde, Tarsus’ta yaşanan Özgecan Arslan olayı. Kadına karşı cinsel istismar, tecavüz, akla gelebilecek yaşam hakkının sonlandırılması, canice gasp edilmesi, daha canlı iken, hayatta iken ellerinin kesilmesi. Adana Barosu bu dosyayı takip etmeyecek miydi arkadaşlar?
Karaman’daki Ensar Vakfı dosyası. Çocuk tacizi, çocuğu tecavüz dosyası. Adana Barosu bu dosyayı takip etmeyecek miydi arkadaşlar? Etmek zorundaydı. Doğruları yaptı. Daha sayamayacağım birçok dosya, daha sayamayacağım bir çok olay var. Bu saate kadar sabrettiniz, o nedenle fazla zamanınızı elbette ki almak istemiyorum. Fakat ülkemizin yargının iş yükü, araç, bina ve personel sorunları hepinizin bildiği sorunlar. Ancak, günümüzde en temel sorun, yargı bağımsızlığının, yargı tarafsızlığının sağlanamamış olmasıdır. Dönüp, geriye baktığımızda, yargının kurumların bazı cemaatlere, bazı çıkar gruplarına teslim edildiği, “Ne istediler de vermedik” anlayışlarının egemen olduğu dönemleri hep beraber yaşadık, hep beraber tanıklık ettik. Aslolan, Yargının kamu kurumlarında alınan görevin liyakat esasına dayanarak düzenlenmesidir. Benzeri sıkıntıları önümüzdeki dönemde de yaşayacağımızı düşünüyorum. Bakınız görüyorsunuz. Duruşmalarımız, Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşmamız var, saat 09.00’da. Heyet saat 03.00’te bir araya gelemiyor. Bakıyoruz, tecrübesiz hakimler, hiçbir deneyimi hakimler ve stajı yapmadan, stajın daha başında olmasına rağmen stajı tamamlamayan hakimlerin görev başına geldiği ve de tecrübeyi, bilgiyi kürsüde öğrenmeye çalıştıkları bir dönemden geçiyoruz değerli arkadaşlar. Dönüp bakıyoruz yine, adliye açılışının yürütmeyi temsil eden Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yapılması, devamında hakim, savcı kuralarının yine Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda seçilmesi, yargının bağımsızlığına, yargının tarafsızlığına zarar vermiştir. Yurttaşın yargıya duymadığı güveni, yüzde 25’lere inen, azalan güvenini daha da aşağılara çekmiştir. Evet Cumhurbaşkanı devletin başıdır, ama, yargının başı değildir. Yargı, yasama, yürütme, kuvvetler ayrılığının unsurlarıdır. Ama ne yazık ki bugün, 15 Temmuz’da yaşanan ve uçurumun kıyısından döndüğümüz darbe girişimi sonrası ne yazık ki yasama organı da, yargı organı da devre dışı bırakılmıştır. Olağanüstü hal ilan edilmesiyle birlikte, sonrasında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile bütün bu olgular bir kenara bırakılmış, Anayasa Mahkemesi’nin denetimi dışına çıkılması istenen, kalıcı düzenlemeler yapılmaya çalışılmaktadır. Adana Barosu, elbette ki bu yaklaşımlara, hukuka aykırılıklara, hukuk devletini içselleştirmeyen uygulamalara sonuna kadar karşı duracaktır, cesur, dik tavrını sonuna kadar gösterecektir.
(salondan alkışlar)
Değerli meslektaşlarım
Ülkemiz gündemine baktığımızda, Suriye’deki savaşın yaşamımızın her alanına yansıdığını, terör ve şehit haberlerinin kanıksandığını, farklılıklara hoşgörü ve toleransın gösterilmediğini görüyoruz. Özellikle son dönemde ve bilhassa Fethullah Gülen Cemaati Terör Örgütü soruşturmaları sonrasında daha yakında YARSAV’ın Başkanı Murat Aslan’ın, yakın geçmişte ÇHD Genel Başkan Yardımcısı Münip Ermiş’in de gözaltına alındığını, hiç bu olaylarla alakası olmadığını bildiğimiz, demokrat yapılarıyla ortaya çıkan, bilinen kişilerin dahi bu soruşturmalardan nasibini aldığını hep beraber gördük. Hepimiz hukukçularız. Bakın Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Hukukun evrensel ilkeleri zaten belli. Masumiyet karidesine saygı duymayacaksanız, lekelenmeme hakkına saygı duymayacaksanız, adil yargılanma hakkını sonuna kadar kullandırmayacaksanız hukuk devletinin varlığından bahsedemezsiniz. Baroların varlığı ve de ülke gündeminde yaşanan olaylara karşı tavır alması, bu yönüyle çok önemlidir ve benim de içerisinde yer almaktan büyük gurur duyduğum Adana Barosu fazlasıyla yerine getirmiştir. Türkiye’de ön plana çıkmıştır ve önümüzdeki dönemde bizlere görev vermeniz halinde, aday arkadaşlarımla beraber, aynı bakış açısıyla, cesur ve dik duruşla, aynı anlayışla Adana Barosu önümüzdeki döneme devam edecektir.
Şu hususu ifade etmeden geçemeyeceğim. Kısa geçmişte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı, “Anayasa’dan laiklik ilkesinin çıkarılması gerekir” gibi bir söz sarf etti. Anayasa’nın 2’nci maddesi açık. Anayasa’nın en önemli unsurlarından birisi. 3’üncü maddesi de değiştirilmesini dahi öngörmeyen, değiştirilmesinin dahi teklif edilemeyeceğini öngören bir düzenlemedir. Laiklik ilkesi sadece din ve devlet işlerinin ayrı olması değil. Din, vicdan, ibadet özgürlüğünün teminat altına alınmasıdır. Biz Anayasa’mızda yer almasına rağmen bugün ülkemizde bu ilkeye aykırı davranışları gördüğümüz, her geçen gün görmeye de devam ettiğimiz ülkede, bu ilkenin Anayasa’da yer alması halinde neler olabileceğini ben tahmin edemiyorum. Bu açıklamanın, bu değerlendirmenin, bu bakış açısının büyük bir talihsizlik olduğunu, geldiği noktada, Cumhuriyet’in 93 yıllık kazanımlarına aykırı olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum, değerli meslektaşlarım.
Yeni Adliye binası önümüzdeki dönemde önceliklerimizden olacak. Bu dönemde olduğu gibi her ay kontrollerini yaparak, devam edip-etmediği, ne aşamada olduğunu takip ettiğimiz gibi, önümüzdeki dönemde de bizlere görev vermeniz halinde bu çabayı devam ettireceğiz.
Bölge Adliye Mahkemeleri… HSYK tarafından 15 ilde kurulması planlanan Bölge Adliye Mahkemeleri, önce sayısı personel, donanım, bina yetersizlikleri nedeniyle 8’e indirildi, hepiniz hatırlıyorsunuz. Açılımı aşamasına geldiğinde bu sayı 7’ye indirildi. Şimdi, faaliyete geçtikten sonra yaklaşık 15-20 gündür 8’inci Bölge Adliye Mahkemesi’nin açılması gündemde ve bu anlamda, Bursa ile Adana mı olsun, Bursa mı olsun? Adana mı olsun değerlendirmeleri var. Sayın Baro Başkanımız sağ olsun bununla ilgili özel dosya da hazırladık. Gerek bakanlık düzeyinde, gerek HSYK düzeyinde girişimlerde bulundu. Biz bu konunun sonuna kadar takipçisi olmaya devam edeceğiz değerli meslektaşlarım.
Adana’mız ne yazık ki ekonomide olduğu gibi, sosyal yaşantısında olduğu gibi bu konuda da sahipsiz, kimsesiz, adeta üvey evlat muamelesi görmüştür. Burada bizlere, hukukçulara, sivil toplum kuruluşları ve Adanalılarla birlikte hareket ederek, bu hususta mücadele etme görevi düşmektedir.
Baro hizmet binasıyla ilgili çalışmalar bu dönemde yapıldı. Uygun bina ile ilgili yer tespitleri yapıldı. Birkaç nokta belirlendi. Fakat uygunluğu olmadı, sonrasında çalışmalar yine devam ediyor sevgili meslektaşlarım. Önümüzdeki dönemin en önemli çalışmalarından birisi de Baro Hizmet Binası olacak. İçerisinde konferans salonunun, kütüphanenin, genç meslektaşlarımız için uyum bürolarının, kreşin, bilgisayarlı çalışma alanlarının ve ortak kullanım alanlarının olduğu, baro meclisinin, komisyonların çalışma alanlarının olduğu, ayrı, müstakil bir hizmet binasının Adana Barosu’nun en önemli önceliklerindendir. Bakınız bir az evvel gördünüz. 23 personelimiz var. Adliye duvarları içerisine sığmıyoruz. Yeni adliye binası yapıldığında, tamamlandığında elbette ki orada kendi hizmet bölümümüz olacak. Projesinde zaten bu mevcut. Her blokta, her katta avukat odası var. Ama Adana Barosu, diğer yan hizmetlerini, katılımcı, etkin çalışmalarını, ancak, kendi hizmet binasında yerine getirebilir. Sağ olsun bu anlamda, yönetim kurulu üyemiz, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Yurdagül Gündoğan’ın da çok büyük katkıları var, Türkiye Barolar Birliği’nin de desteği var. Önümüzdeki dönemdeki yapacağımız çalışmaların ilki hizmet binamız olacak değerli meslektaşlarım.
Mustafa abi, Mustafa Çinkılıç konuyu açtı. Bağlı çalışan, birlikte çalışan işçi avukatlar. Şimdi bununla ilgili bir yönerge var. Zaman zaman yönetimde de çok konuştuk, tartıştık. Bu yönergenin, yönetmeliğin hukuksal olarak adı tam olarak konulabilmiş değil. Daha evvelden yönetmelik olarak düzenlendi. Sonrasında iptal edildi ve akabinde yeni bir çalışma olarak geldi. Fakat bu düzenlemeye riayetsizliğin müeyyidesinin ne olduğu belli değil. İçerisinde “meslek kurallarına, meslek etiğine aykırılık teşkil eder” ibaresi yer almasına rağmen hala hukuksal niteliği net ve belli değil. Burada yapılması gereken çok net arkadaşlarım. Yıllardır Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bekleyen, baroların katkısıyla Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan Avukatlık Yasası Tasarısı’nın içerisinde bu unsurlar mevcut. Avukatların sosyal güvenlik hakları ile ilgili unsurlar, uzman avukatlıkla ilgili unsurlar, staja başlarken sınav, stajın 18 aya çıkması, staj sonrası mesleğe kabulde sınav. Bu unsurlar şuhu çok açık gösteriyor ki, yeni avukatlık yasasının bir an evvel yasalaşması ve bu noktada baroların, Türkiye Barolar Birliği’nin itici güç olması zarureti doğmuştur.
Kamu avukatlarının sorunlarını biliyoruz. Ona da çok kısa değinmek isterim. Mesleğin varlığından kaynaklanan artı değerlerin vekalet ücretlerinin tamamının bu mesleği ifa edenlere verilmesi en doğal, en haklı taleptir. Ama ne yazık ki bugün yıllık kotalar, miktarlar belirlenerek kamu avukatlarına ödemeler yapılmaktadır. Önümüzdeki dönemde bunun da mücadelesini vererek, buradan kaynaklanan artı değerlerin tamamının kamuda görev alan ve avukat kimliği olan meslektaşlarımıza ödenmesiyle ilgili özel mücadele vereceğiz.
Değerli meslektaşlarım;
Mesleğimizin sorunları çok fazla. Ekonomik sorunlarımız biliyorsunuz. Sosyal güvenlik sorunlarımız biliyorsunuz. Vergisel sorunlarımız. Yani zorunlu temel giderlerde en yüksek oranın yüzde 1 olduğu ülkemizde vekalet ücretinin belgesi yüzde 18 katma değer vergisi ve de gelir vergisi çok daha yüksek. Bunun mutlaka en alt seviyeye, yüzde 1’lere inmesi, mesleğimizin ekonomik yapısının korunması için zaruri bir unsur.
Evet. Bir az evvel söylediğim gibi, sabırla dinlediniz. Söyleyeceğim unsurlar fazla. Çok fazla yormak istemiyorum sizleri. Ancak önümüzdeki döneme eğer bizler yetki vermeniz halinde, önümüzdeki dönemin sosyal ve toplumsal olaylarıyla ilgili, bakınız, 10 Ekim 2015 tarihinde yaşanan Ankara Tren Garı patlamasında 105 yaşamını yitiren ve 500'den fazla yaralanan yurttaşımız ile ilgili davanın 7 Kasım 2016’da Ankara'da duruşması var. Bizlere görev vermeniz halinde bu dosyanın da takipçisi olup, bu dosyada da, barış kardeşlik ve özgürlük isteyen, yaşamını kaybeden, yaralı yurttaşlarımızla Adana Barosu bir arada olacak, sorumluların, zanlıların ortaya çıkması noktasında var olan gücünü sonuna kadar kullanacaktır.
Adana Barosu olarak her platformda adalet, eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve barış taleplerinin dile getirilmesinde, savunulmasında yer alacağız ve bu talepleri sahipleneceğiz. Birlikte yaşama ve birlikte yönetme kültürüyle 29’uncu dönemde Adana Barosu Başkanlığı ile Baromuzun kurullarına talibiz. Arkadaşlarımla sizlere hak ettiğiniz hizmeti verebilmek ve baromuzun çıtasını daha da yükseltmek istiyoruz. Adana Barosu ve avukatlar olarak, hukukun ve insan yaşamının yer aldığı her alanda var olmaya devam edeceğiz.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine. Bu hasret bizim. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Sağ olun, var olan meslektaşlarım.
DİVAN BAŞKANI AV. ZİYA YERGÖK
Sayın Veli Küçük’e teşekkür ediyor, başarılar diliyoruz. Değerli arkadaşlarımız bir dilek ve öneriler var. Zaten. 3’üncü turu yapıyor.
AV. MUSTAFA ÇİNKILIÇ
Abi şunun için. Arkadaşlar, dilek ve temenniler var. Bir. Eğer bu madde de konuşulmazsa korkarım ki gidecek genel kurullarda dilek ve temenniler de kalkar. O nedenle tarihe not düşülsün diye konuşuyorum. Bir. Dilek ve temennilerde de konuşulmalı. Ben burada konuşacağım metni de şöyle hazırlamıştım. Dilek ve temennileri de şunun için istiyorum. Bakın Faaliyet Raporu’nda komisyonlarda insanlar var. Her komisyonda onlarca arkadaşım var. Ama seçimden sonra, komisyonlara katılan arkadaşlar bu komisyonlardaki çalışmalara devam etmiyorlar. Dileğim ve temennim bu çalışmalara arkadaşların katılması. Ama konuşmamda olmayan, burada ani gelişen bir konuya da değinmem gerekiyor. Gerçekten üzülüyorum. Şunun için üzülüyorum. İbrahim beyin seçim çalışması metninde vardı, kitapçığında, çarşaf liste.
Değerli arkadaşlar gerçekten üzülüyorum. Biz zaten çarşaf liste ile seçime gidiyoruz. Ya Allah aşkına, ettiğimiz lafları, hukukçuyuz, ne dediğimizi ne yaptığımızı bilelim. Bizim seçim yöntemimiz çarşaf listedir. Bizim seçim yöntemimizde blok liste yoktur. Üstelik bu arkadaşlarımız bir önceki dönemde kendi baro başkanlığı yaptı, bir sonraki dönemde bu genel kurulu O ayarladı, kendisi yönetimlerde bulundu. Biz çarşaf liste ile yönetime gidiyoruz. Yaptığımız şu sadece. Bakın. 1984 yılında Avukatlık Yasası’na ek 3’üncü madde eklendi. Lütfen hukukçu arkadaşlarım o maddeye bakalım. O madde çok net bir şekilde diyor ki, oylar organlara göre birlikte veya ayrı ayrı düzenlenen oy pusulaları ile kullanılır. Yani blok liste dediğimiz şudur. Bazı seçimlerde kullanılıyor. Blok listede, bir listeden öbür listeye adam yazamazsın. Bir listenin üzerini bile çizemezsiniz. Sayımı kolay olsun diye blok listeler halinde seçime gidiliyor. Sayımın sonucunda ortaya çıkan liste çarşaf liste zaten. Çarşaf liste olduğu için yönetimler karma olabiliyor. Çarşaf liste olduğu için, ben örneğin İbrahim Yenice’nin listesinde O’nun yönetiminde seçime girdim. Yine geçen seçimlerde baro yönetimleri karışık oldu. Eğer blok seçim olsaydı, bir blok kazanırdı, bir blok bunu kazanamazdı. Lütfen, biz çarşaf liste ile seçime gidiyoruz. Blok liste diye bir şey yok. Var olan seçim sistemimiz çarşaf listedir ve bu çarşaf liste dışında demokratlığı burada aramayın, demokratlık başka bir yerde. Teşekkür ediyorum.
DİVAN BAŞKANI AV. ZİYA YERGÖK
Teşekkürler Mustafa bey. İsmail Hakkı Atal konuşmak istiyor.
AV. İSMAİL HAKKI ATAL
Arkadaşlar burada İbrahim abi ve Veli’den. Sayın Veli Küçük ve Sayın İbrahim Gazioğlu. Bir dakika bakabilir misiniz? İbrahim abi nerede? Sayın İbrahim Gazioğlu ve Sayın Veli Küçük’ten bir talebim olacak. İkisi de yeni adliyeyle ilgili yapacağı çalışmalar bahsetti. Yeni adliyenin açılışını görebilecek olursak, ben ikisinden de, hanginiz kazanacak olursanız olun bir bisiklet yolu talep ediyorum. Yeni adliyeye bisikletle gitmeyi planlıyorum. Bunun için bir bisiklet yolu talebim var. Teşekkür ediyorum.
DİVAN BAŞKANI AV. ZİYA YERGÖK
Sayın Mustafa Onur Kutlay buyurun lütfen.
AV. MUSTAFA ONUR KUTLAY
Saygıdeğer genel kurul üyeleri, gerçi biraz dağıldık bu saatte ama. Ben de bir şeyler ifade etmek istiyorum.
DİVAN BAŞKANI AV. ZİYA YERGÖK
Arkadaşlar, lütfen arkadaşımızı dinleyin.
AV. MUSTAFA ONUR KUTLAY
Benimki dilek-temennilerden ziyade, bir sitem olacaktır. Özellikle son birkaç dönemdir seçim sonuçları açıklandıktan sonra, bazı arkadaşlarımız “Adana Barosu seçimleri ile hukukun üstünlüğü, insan hak ve özgürlükleri kazanmıştır” şeklinde ifadeler kullanmaktadırlar. Geçen dönem ben de diğer listeden yönetim kurulu üyesi adayıydım. Seçimi kaybetmekten çok bizi hak etmediğimiz şekilde başka göstermeye çalışan ve başkalaştıran bu ifadeler üzmüştür, kırmıştır. Şunu hiçbir zaman unutmayalım, bizler hukuka saygı duymazsak, hukukun üstünlüğünü kabul etmeyen insanlar olsak bu mesleği icra edemeyiz ve genel kurulda sizlerin karşısına çıkamayız. Ben ve benim gibi düşünen meslektaşlarımın hepsi, her zaman, her yerde Türkiye Cumhuriyeti’nin, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, insan haklarına saygılı, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olmasından yana tavır koymuştur. Bundan sonra da bu tavrı koymaya devam edecektir. Hukukun üstünlüğü bizim için her zaman, her yerde ifade edilmesi gereken bir teferruat değildir. Dile getirilmediği zaman bile bizim için esas olan bir idealdir, tavırdır. Bir dönem mensubu olduğumuz Meslekte Hizmet Grubu için mesleğe hizmet söylemlerinden dolayı, sanki grup dışından seçilen kişiler mesleğe hizmet etmiyor şeklinde eleştiri getirilmeye çalışılmışsa da ben de şu eleştiriyi getiriyorum. Hukukun üstünlüğü, insan hakları ve özgürlükleri sadece bazı meslektaşlarımızın saygı duyduğu ilkeler değil, hepimizin, Baro Başkanlığı’na aday olan İbrahim Gazioğlu ve diğer Yönetim Kurulu üyeliğine aday olan arkadaşlarımızın yoludur. Onun için hiç kimse lütfen korkmasın. Seçimleri bizim listemiz kazandığında, insan hakları ve özgürlükleri de kazanacaktır Bu seçim sonucunda Adana Barosu Başkanı kim seçilirse seçilsin, Adana Barosu her zaman hukukun üstünlüğü, insan hak ve özgürlüklerinden yana tavır koyacaktır. Hepinize saygılarımı sunuyorum.
DİVAN BAŞKANI AV. ZİYA YERGÖK
Teşekkür ediyoruz Sayın Mustafa bey. Değerli kongre üyeleri. Kongremizi başarıyla tamamladık Hepinize katkınız, katılımınız için teşekkür ediyoruz. Adaylarımıza tekrar başarılar diliyorum. Kongre divanında benimle birlikte görev yapan Sayın Avukat Gamze Lamba’ya, sayın Avukat Beyza Sağdıç’a ve sayın Avukat Oktay Yaşar arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Dostları ilə paylaş: |