səhifə 2/3 tarix 08.01.2019 ölçüsü 194,11 Kb. #92934
Defteri kapamak
“Milli eğitim öğretmenliği defterini kapadık artık.”
“Hadi şimdi sana iş düştü ; güvenimizi sarsmazsın sanırım.”
“Sana bir işim düştü ya, halledebilir misin bilmem.”
“İşe koyulunca çevreyi gözüm görmez, af edersiniz.”
“Seninle de küçücük bir şey bile tartışılmıyor, habbeyi kubbe yapıyorsun.”
“Arabasını kim götürdü? Ateş püskürüyor sabahtan beri.”
“Mümkün mü zarar etsin? Haddeden geçirmeden hiçbir işe el atmaz o.”
İşleyen değirmenin boğazına durmak
“Yardım ettiğini sanıyorsun; ama işleyen değirmenin boğazına durduğunun farkında değilsin.”
“Üşengeçsin demeye getirdi; sen anlamazdan geldin.”
“Ömrümde imzalamadığım kadar evrak imzaladım burada, hafakanlar bastı artık.”
“Özgür giyiniyorum ayağından, yakıştığını sanıyor, deli saraylı olduğunun farkında değil.”
“Yalnız beni işe koşuyor, benden başka kimseyi görmüyorsunuz.”
“Bana sorarsan çekinmeden anlat; Afet halden anlar.”
Derdini Marko Paşaya anlat
“Dertleşelim diye geldik size, kimsenin umurunda değil. Derdini Marko Paşaya anlat.”
“Fizik bilmezsiniz, kimya bilmezsiniz ; teori tartışırsınız. İşiniz medreseye düşmüş sizin.”
“Kurtuluş Savaşı da ders vermemişse bu emperyalizm uşaklarına, daha hangi örnekten anlarlar?”
“Bilir bilmez konuşma da tarihte neler olmuş; otur, oku.”
“Tanımadığım bir adam bana dik dik bakıyor.”
uyarıları dinlememek, aksini yapmak
“Her söylenenin dikine gitmek kendini korumak falan değil.”
“Ne yaptın sen! Onunla sır paylaşılır mı, dile verir şimdi seni.”
“Hak etmiş olsam beni dile düşürmeni çok görmeyeceğim .”
“İyisi mi sen buradan kaybol.”
“Aşiyan’a gidip kabuğuna çekilir, ikna oluncaya kadar oradan çıkmazdı.”
“Müdürü avucunun içine aldı; bize dershane aramak düşer seneye.”
“Dağı avucunun içi gibi bilen biri gerek bize.”
“Rica ederim kontrol amaçlı falan değil; öylesine ayağımız düştü, uğradık.”
“Bu makine de ayağa düştükten sonra, teknolojinin hızından gerçekten korkmak gerek.”
“Müdürün koltuğuna sığınmasa bilirim ben ona ne yapacağımı.”
“Ayağımız düze basacak yakında, sonra rahat edeceğiz. Sabırlı olun.
“Sınava iki ay var, on beş matematikle hukuk derdindesin ; ayakların yere bassın biraz.”
“Ayağı üzengide, koşarsanız yetişirsiniz.”
“Hayatta yapmam öyle bir şey, kuru iftira bu. “
Ayaklar baş, başlar ayak olmak
“İnsanların ne beyin ne emek karşılıklarını alamadıkları bir ülkede ayaklar baş, başlar ayak olur.”
“İddialarınız havada kalıyor, belgelere dayandırmazsanız siz suçlu duruma düşersiniz.”
“Geçenlerde epeyce kulağını çınlattık.”
“Abayı yaktığın kız, o kız değil; senin düşlediğin kız. Düşün bir kez bunu.”
Bir dalda dokuz ceviz görmeyince taş atmamak
“Amerika’nın bir dalda dokuz ceviz görmeyince taş atmadığını bilirsiniz; demokrasi getirmek için girmedi Irak’a.”
“Örtülü ödeneğin nerelere harcandığı açığa çıkınca pek çok insanın değer yargıları da çıkıverdi ortaya.”
“Havanda su dövüyorsun kardeşim, bu toprak kerpiç için uygun değil.”
“Biz de çözüm bulalım diye elimizden gelen her şeyle uğraşıyoruz; ama siz açık kapı bırakmıyorsunuz ki…”
“Sağlık sorunlarıyla karşılaşınca iyi gün dostları ortaya bir bir dökülüyor.”
“Onun kötü gün dostu olduğunu ev sahibiyle tartıştığımızda ve Deniz’in rahatsızlığında çok iyi anladık.”
“Herkesin yardımına koşar da bahtı mı bağlıdır nedir kardeşimin?”
“Ne yaptı etti açmaza getirdi bizi iyi mi?”
“Gönül koyacak bir şey yok. Senin için ne düşündüğümü sen çok iyi bilirsin.”
“Aleyhimize karar verirse avukat parası, mahkeme masrafları; işimiz duman olur.”
“Arabanı aldım, evinin neredeyse yarısını yatırdım; görüp göreceğin bu. Bundan sonrası senin.”
“Biri, puanlama sistemi değişecek, diye bir balon uçurmuş ; kaygılı çocukların hepsi.”
“Her işin başı nezaketten geçer.”
“Koru önüne deşersen bu iş uzun sürmez.”
“Etüt kontrollerinden başımı alamıyorum ki oturup bir şeyler hazırlayayım.”
“Şu spor arabaya çiçekli kılıf olur mu, seninki de kutnuya çul yamamak.”
“Şunların başını bağlasam da gözüm arkada gitmesem.”
Koyun kaval dinler gibi dinlemek
“Felsefe kim biz kim, koyun kaval dinler gibi dinliyoruz.”
“Baş kaldırmayı bilen bir ulus değiliz ki Tanzimat’ı Padişah armağan etmiş, Cumhuriyet’i Atatürk…”
“Kızım kürsüye mi “çıkacaksın, yeter; diyorum, başını kaldırmıyor.”
“Hislerimle oynuyorsun; kuzu postuna bürünmüş bir kurtsun sen Nalan.”
“Özgür düşünceyi savunan biri ne beyin yıkar, ne beyninin yıkanmasına izin verir.”
“Yine biçimine getirdin, kandırdın beni.”
“Kimi göstersem bir kulp takıyorsun, evde kal da aklın başına gelsin.”
“Kural, kanun tanımaz; bildiğini okur, bir gün de onun canına okuyacaklar.”
“Bu iş burada bitti sanın, son kozumu oynamadım daha.”
Bildiği yanıldığına yetmemek
“Bırak Allah aşkına, bildiğin yanıldığını yetmiyor, ahkam kesiyorsun.”
“Bir atımlık barutun kaldı Selami. Onu da kullan, hesaplaşacağım seninle.”
Köküne kibrit suyu dökmek
“Uslu dur, köküne kibrit suyu dökerim.”
“Kafese koyup beni bu duruma düşüreceğini bilseydim seninle dost olur muydum?”
“Etütler kantine ket vuruyor; ben de uygun bir zamanda müdürü vurayım diyorum.”
“Dost dediklerimizden değil adamdan saydıklarımızdan zarar görüyoruz.”
“Yarın boyaya gireceğiz, şimdilik evin kabasını alın yeter.”
“Oldubittiye getirmeye çalışırsan kıç üstüne oturursun böyle.”
“Selim de efendi çocuk; ama Ahmet’ten bir gömlek aşağı.”
Kabak çiçeği gibi açılmak
“Okula alışamadı falan dedik ya sonradan kabak çiçeği gibi açıldı.”
“Bence odalarını ayır; onlar bir kazanda kaynayamazlar.”
“Kılı kırk yarıyorsun. Bir kere de uzatmadan, tamam de.”
Köpeğe hoşt kediye pist dememek
“Köpeğe hoşt kediye pist demezsen sana bir şey olmaz; ama ülkeye çok şey olur.”
“İyi ki elektrikçiler geldiğinde evdeydim. Aybaşında yatırırım diyerek ikna ettim.”
“Emin değilim ama bir şeyler planlıyorlar senin için. Adımını denk at.”
“Adımını denk al, canını yakarım böyle gidersen.”
“Sendikaya üye olanlar işten atılacak diye kulağıma kar suyu kaçtı.”
“Bu sene bir kayısı oldu, kıyamet gibi valla.”
“Bakanlıkta adamım var, hallederim diye ağız satıyordun. N’oldu, şiştin mi?”
“Allah aşkına ağız yayma da açık açık söyle ne düşünüyorsan.”
“Bütün evrakları ben hallediyorum; Ufuk, boy gösteriyor.”
“Tavlada üstüme yoktur diyordu, boyunun ölçüsünü aldım.”
“Gençken küpünü doldur, elli yaşına gelince böyle çalışabilecek misin?”
“Merhaba demekten aciz adamı, adam içine çıkardık; şimdi bizi beğenmez oldu; herkese hak ettiği kadar değer vermeli.”
“Ödemeyi geciktirdim diye bozuk çalıyorsun.”
“Ben kül yutmam. Benim dersimde kopya
çekecek delikanlı doğmadı henüz.”
“Başkalarının yanında bozuntuya vermedim. Bir dahaki sefere bu kadar anlayışlı davranmam.”
“Kartları yatıramadık, bir de üstüne icra; kambur kambur üstüne.”
“Dikkatli konuş onunla; buluttan nem kapar.”
Körler mahallesinde ayna satmak
“Kayseri’de olta takımı satmak ne, körler mahallesinde ayna satmak.”
Müslüman mahallesinde salyangoz satmak
“İç Anadolu’da yaşıyorsan; Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalkmayacaksın.”
“Burnuma gireceksin, geri dur biraz!”
“Çiçeklerinin üzerine titrer. Ya ortalığı düzelt, ya çiçeklerini kaldır, deyince burnundan yakaladın onu.”
Kalbine göre (gönlüne göre)
“Allah kalbine göre versin.”
“Bu maaşa burun kıvırıyorsun.”
“Benim bu kadar borcum yok valla abi, kalem oynatmışlar.”
“Yeni binada kalorifer arıza yaptı, buz kestik akşama kadar iyi mi?”
“Sizin biletinizin tarihi geçmiş deyince buz kesildim. Kahkaha atınca da dayanamayıp vurdum yumruğu.”
“Salon beyefendisi gibi kırılıp büküldüğü için nasıl biri olduğunu tahlil etme şansım olmadı.”
“Sermayesinin on katı işe girdi. Ben büyük oynarım, dedi. Şimdi küçük işlerle karnını doyuruyor.”
“O bizim her şeyimiz. Oğullarımla ben, onun düğününde kalburla su taşıyacağız.
“Hiçbir soru bankasında çözemeyeceğim hiçbir soru yoktur, diyordun. Büyük söylersen böyle oturursun yerine.”
“Hayatta kaçmaz o. Senin ödediğini fark etmemiştir. Gani gönüllüdür yoksa.”
“Eleştirileriniz de kişiselliği ayarlamakta güçlük çekiyorsunuz dersen can evinden vurursun, bir daha seni eleştirmeye kalkmaz.”
“Canım burnuma geldi. N’olursunuz biraz susun da kafamı dinleyeyim.”
İki yakası bir araya gelmemek
“Hülagü’ye zarar vermekten korkarken kapısını garaj girişine vurunca canı gitti Afet Hanımın.”
“Hayır baba, tiryaki falan değilim. Öyle canım çekti, yaktım bi tane.”
“Kişiler öyle gerçekçi betimlenmiş ki kaleminden kan damlıyor yazarın.”
“Ne oldu, en iyi dostum dediğin adam da cılk çıktı?”
“Şuraya biraz uzanıvereyim. Akşama kadar cılkım çıktı valla fabrikada.”
Kütüğüne balta değmemiş olmak
“Sabancı boş konuşurdu ama vergiden düşse de bir şeyler yapardı halka. Garih’in kütüğüne balta değmedi hiç.”
”Buyurun demiş bulunduk da kardeşim, cümbür cemaat, komşularınıza kadar toplayıp gelmişsiniz siz de…”
“Asım Çavuş, bir çakaralmaz da bende var. İstersen kapıp geleyim hemen.”
“O tamam, onu karıştırma. Dayımdan birkaç bin avro gelecek , elde bir. Sonrakileri nasıl ayarlayacağız, hiç düşündün mü?”
“Abi ne bileyim, ben yenge sandım valla. Çam mı devirdik ne?”
“Ekonomide fetva verir. Psikolojinin kralı. Gitar metodu bastırmış. Kırk tarakta bezin varsa bez elinde kalır bir gün.”
“İnanma o kirli çıkına. Bir yerlerde hazırlığı vardır yine onun.”
“Dündar Bey, buna da karıştınız ya artık, çizmeden yukarı çıkmamanız konusunda uyarmak zorundayım sizi.”
“Kalıbının adamı değilmişsin. Tavır koyman gereken yerde sessiz kaldın, şaşırttın beni.”
Çocuk oyuncağı haline getirmek
“Haftada bir yazı imzalamaktan çocuk oyuncağına döndü bu iş. Karar verin de artık ne gerekiyorsa onu uygulayalım.”
“Boğaz kavgasından üçkağıt düşünecek halimiz mi var?”
“Adalet evrenseldir. Hiç kimse adaleti yanlış uygulayıp benden sonra tufan deme hakkını kendisinde görmemeli.”
“Sakin göründüğüne aldanma. Güç durumda kalsa dağları devirir.”
“Memleketin üç kuruşunu beni desteklesinler diye gazetecilere, yazarlara yedirenler onca sahtekarlığı düşünürken çok yorulmuş olmalılar ki kalıbı dinlendiriyorlar şimdi.”
“Dalına basmazsan iş çıkmaz onun elinden.”
“Konuşurken ilginç sözcükler kullanıyor, bir şeyler bildiğini sanıyorsunuz; ama iş ciddiyete binip bir şeyler yazması gerekince hep kof çıkıyor.”
“Damarın tuttu her zamanki gibi. Sakinleşmeni beklemektense seninle merhabayı kesmek daha mantıklı.”
“Damarına basma, beklemediğin kadar ağır karşılık alabilirsin.”
“Ev sahibini kimse kandıramaz diyordum; yaşlı adama damardan girdi, ikna etti her nasılsa.”
“Okuduklarını mantık, akıl süzgecinden geçirmeden, körü körüne onaylıyorsun.”
“Bana durum hiç samimi gelmedi. Müdür bağırıp çağırıyor; karşısındaki haberli sanki, hiç bozulmuyor. Danışıklı dövüş gibi.”
“Herkese hemen alışamam. Bu çocukta farklı bir şeyler var. Tanır tanımaz kanım kaynadı.”
“Af edersiniz, dara geldi. Daha ayrıntılı, daha açıklayıcı bir rapor hazırlamak isterdim. Siz sorun , ben ayrıntılarına ineyim.”
“Herkese çeki yedinci aya veriyorsun. İşler kötü gider de dara düşersek mahcup oluruz.”
“Gerçekten darda kalmasam bacanağım gibi aşağılık bir adamdan yardım istemek zorunda kalır mıydım?”
“Siz de haklı olabilirsiniz; ama kendi payıma, ben böyle bir durumda kalsam sizin kadar sakin karşılık veremezdim.”
“Şükrü, dilini tut be kardeşim. Sahtekar olduğunu adam kendisi de biliyor, sen söylemesen anlamayacak mı?”
“Patavatsızın tekidir. Diliyle sokar, rahatsız eder insanı.”
“Keşke iki yumruk atıp hırsını alsaydı. Diliyle dövdü resmen bizi. Çok mahcup olduk.”
“Dilimizde tüy bitti, kantinde oyalanmaktan vazgeçmedin. Sorumluluk senin artık.”
“Dürüstlük abidesinin keli göründü beyler. Hala onunla bir şeyler yapmak isteyen varsa benimle selamı kessin.”
“Benden başka itiraz eden yok zaten, bana ne , ben göze batıyorum boş yere diyorum, yine de kendimi tutamıyorum.”
“Birkaç eski şarkıyı dinlerken, eski yaşadıklarımı mı anımsıyorum nedir, kendimden geçiyorum.”
“Yok öğretmenim! Senin iyi niyetini zayıflık olarak değerlendiriyor bunlar. Birkaç kez dişini göster, sustur şunları.”
“Sorma, diş biliyorum. Bir fırsatını bulursam canına okuyacağım onun.”
“Diş geçirebileceğini bilse neler yapar da korkuyor bizden.”
Dişinden tırnağından artırmak
“İnsanların dişinden tırnağından artırdıklarını, çoluk çocuğunun ekmeğinden kestiklerini dernek adıyla, zekat adıyla topladılar.”
“Olmaz, olanaksız diye bir kavram yok. Dişini tırnağına takarsan başaramayacağın şey yok, inan bana.”
“Bir şeyler düzelsin diye uğraştığın falan yok. Her şeyin görüntü, her şeyin iş olsun.”
Evini yıkıp yüzünü ağartmak
“Annem de ben de , evi yıkıp yüz ağartacak kadar dikkatle ağırlarız konuğumuzu.”
“Numaradan öksürüyor. Dokuz yorgan eskitir daha.”
“Kredi kartlarını ödemek için dokuz doğurduk, sonunda ödemeyi başardık.”
Fincancı katırlarını ürkütmek
“Sigorta tam yatacak deyince fincancı katırlarını ürküttün. Sanırım ondan sonra senin performansını konuşmaya başladılar.”
“Orkestrayı ayarla, davetiyeleri dağıt, salonu kontrol et; açılış dansı başlayıncaya kadar dört döndüm.”
“İptal niyetleri yok, oraya imzalat, buraya onaylat; dört döndürdüler bizi şirketin içinde.”
“Öyle bir takıntım var işte. Aklıma takılanı hemen halletmek için kapıyı kırar odun ederim.”
“Seni memnun etmek imkansız. Ne yapsam dudak sarkıtıyorsun, şevkim kırılıyor.”
“Ettiğini buldu, kendi canını alan kurşunu, kendini kandıran biri sıktı.”
“Sen Aysun’u başarılı falan diyorsun da aslında Yasemin, Aysun’a duman attırır.
“Bir gayya kuyusunun içine düştük, idare edeceğiz artık çaresiz.”