ağırlıklı dört sınıf ile bundan sonra yarısı uygulama ile geçen iki yıllık deniz talebesi dönemi olarak yüksek öğretimden oluşuyordu. 3 Mart 1924'te kabul edilen tevhîd-i tedrisat kanununa uyularak 1928"den itibaren üç sınıflı lise ve ondan sonra başlangıçta iki buçuk yıl olan ve zamanla dört yıla çıkarılan okul Hey-beli'den ayrılıp Tuzla'daki yeni binasında yüksek düzeydeki Deniz Harp Okulu adı altında eğitimlerini sürdürmüşlerdir.
Heybeliada Bahriye Mektebi'nin mimarisi hakkında yayımlanmış bir çalışma yoktur. Yalnız burada Sultan II. Mah-mud tarafından inşa ettirilen Hünkâr Köşkü'nün bulunduğu bilinmektedir. Sedat Hakkı Eldem tarafından yayımlanan Başbakanlık Arşivi'ndeki eski bir plan ile 1930'da havadan çekilmiş bir fotoğraf, Bahriye Mektebi'ni teşkil eden yapıların genel durumu hakkında bir fikir vermektedir. XX. yüzyıl başlarında yıktırılan Hünkâr Köşkü deniz kıyısında oldukça büyük bir yapı idi. Bir fotoğrafta binanın iki katlı olduğu ve ikinci kat çıkmalarının dörder sütuna oturduğu görülür. Bu çıkmaların üçgen biçiminde alınlıkları vardır. Böylece bina belirli şekilde ampir üslûbuna uygunluk gösterir. Bahriye Mektebi'nin aslında Levent Kışlası olan binasının rıhtıma açılan kapısı üstünde evvelce, "Rifatâ as cevher-âsâ kışlaya târîhini / Kıldı mellâha bina bu kışlayı Mahmûd Han" (1244/1829) mısralarıy-la biten altı beyitlik bir kitabe bulunuyordu.
Bahriye Mektebi'nin deniz tarafında vapur iskelesine yakın olan kenarında dikdörtgen planlı büyük bir cami mevcuttu. Üzeri kiremit kaplı bir çatı ile ör-
tülü olan bu fevkani caminin her cephesinde üç sıra halinde pencereler vardı. 1935'li yıllara kadar ayakta kalan bu caminin o yıllarda minaresi yıktırılmış, cami okuma salonu yapılmış ve daha sonra ise tamamen ortadan kaldırılmıştır. Kapısı üstündeki beş beyitlik kitabesinin tarih beyti şöyle idi: "Edâ-yı farz edip târîh-i tâmmın söyle ey Rif at/ Gelip bu ma'bed-i dilde duâ kıl Hân Mah-mûd'a" (1244/1829).
BİBLİYOGRAFYA:
Mehmed Râif. Mir'ât-ı İstanbul, İstanbul 1314 (Bahriye Mektebi'nin eski bir fotoğrafı vardır); Mühendishâne-i Sultânî'nin Tesis ue KüşSdı-nı Âmir Sultan Selim Hân-ı Salis Fermam (nşr. Matbaa-i Bahrİyye), İstanbul 1328; Deniz Mektepleri Tarihçesi (1929) (nşr. Büyük Erkân-ı Har-biyye IX. Deniz Şubesi], İstanbul 1934, tür.yer.; a.e. (1928-1939), İstanbul 1941, II, 27, 28; Ali Haydar Alpagut — Fevzi Kurtoğlu, Türklerin Deniz Harp San'atine Hizmeti, İstanbul 1939, III. Kısım, s. 52-57; Ali Haydar Alpagut, Marmara-da Türkler, İstanbul 1941, s. 16, 138; Uzunçar-şill. Merkez-Bahriye, s. 507-511, 528-546; Fahri Çöker, Bahriye Mektebimiz, Ankara 1973, s. VII; Sedad Hakkı Eldem. Köşkler ue Kasırlar, İstanbul 1974, II, 403-409; Türkiye Maarif Tarihi, I, 315-324; II, 436-439; IV, 1397-1401; Ali İhsan Gencer. Bahriyede Yapılan Islahat Hareketleri ue Bahriye Nezareti'nin Kuruluşu (1789-1867), İstanbul 1985, s. 114-117, 246-272; Halûk Şehsuvaroğlu. "110 Sene Evvel Kasımpaşa'da Açılan İlk Bahriye Mektebi", Cumhuriyet, İstanbul 30 Mart 1939; R. Ekrem Koçu, "Deniz Asker Okulları", İsLA, VIII, 4400-4405.
ffiJ Emin Yakıtal
BAHRİYE NEZÂRETİ
17 Mart 1867 tarihinde
kaptanpaşalık teşkilâtının
yerini alan müessese.
1839'da Tanzimat'ın ilânından sonra bahriyede girişilen ıslahat hareketleri içinde Bahriye Meclisinin kuruluşunun ardından yapılan en önemli re-
form, Osmanlı devlet teşkilâtında uzun bir geçmişi olan kaptanpaşalık müessesesinin lağvedilerek yerine Bahriye Nezâreti1 nin kurulmasıdır. Ancak 1867'de kurulan bu nezâretle 1804 yılında teşkil edilen Umûr-ı Bahriyye Nezâreti'ni birbirine karıştırmamak gerekir. Çünkü 1804'te kurulan nezâret Tersane Emin-liği'nin yerine geçmiştir. Kaptanpaşalı-ğın kaldırılması fikri ilk defa 1845 yılında ortaya atılmıştı. Bu tarihte kaptan-paşaiığa Tophâne-i Âmire'de olduğu gibi Bahriye Müşirliği denilmesi söz konusu edilmişse de bu teklif o zamanlar pek dikkate alınmayarak kaptanpaşalık unvanı Bahriye Nezâreti'nin kurulmasına kadar devam etmiştir.
Bahriye Meclisi'nin kurulmasından sonra bahriyede önemli değişiklikler yapılmakla birlikte tersane ve donanmanın idaresi ve malî yönünün düzenlenmesi henüz esaslı bir nizama bağlanamamıştı. Nitekim kaptanpaşanin malî yardımcısı olan Bahriye veya Tersane Müste-şarlığı'nın 1861 yılında kaldırılması ile bu sorumluluk tamamen kaptanpaşa-nın üzerinde kalmıştır. Diğer taraftan yine bu yıllarda kaptanpaşanın üzerinde bazı ek memuriyetler de bulunmaktaydı. Bahriyenin malî, idari ve askerî sorumlulukları yanında esas memuriyetine İlâve olarak birtakım görevleri de yürütmeye çalışan kaptanpaşa aynı zamanda Meclis-i Hâs üyesi idi. Zamanla denizciliğin daha da önem kazanması, denizcilik meselelerinin gün geçtikçe artması sebebiyle kaptanpaşa hem askerî hem de idari ve malî işleri yürütmekte güçlük çekmekteydi. Bu durumu göz önüne alan sadâret makamı 11 Mart '1867 tarihinde bir takrir hazırlayarak bundan böyle kaptanpaşanın sadece Do-nanma-yı Hümâyun'un kumandanı olmasını, idarî ve malî işlerin yeni kurulacak Bahriye Nezâreti tarafından yürütülmesini teklif etmişti. Nihayet çıkan irade ile Bahriye Nezâreti kurulmuş ve ilk nazırlığa Hakkı Paşa tayin edilmiştir. Bu şekilde tersanenin malî işlerinin Bahriye Nezâreti tarafından yürütülmesine karşılık donanma kumandanlığı kaptanlık makamına bırakılmış oluyordu.
Bahriye Nezâreti'nin kurulmasından sonra bu nezârete bir muavin, bir de muhasebeci tayin edilmiş, ardından Bahriye Nezâreti'nin ve kaptanlık makamının görevlerini belirten nizamnameler hazırlanmıştır. Bahriye Nezâreti'ne tersane ve donanma ile ilgili bütün işlerin yürütülmesinde en büyük yardımcı ku-
ruluşlar Bahriye (Tersane) İdare ve Kumanda meclisleri idi. Bahriye nâzın tersane ve donanmanın malî durumunu yürütmekte tam yetki ile hareket ediyorsa da bazı askerî konularda, özellikle asker alma işlemlerinde kaptanlık makamı ile ortak hareket etmek zorunda idi. Fakat kaptanlık makamı nezâretin kuruluşundan bir ay sonra kaldırılınca tersane ve donanma ile İlgili bütün işler Bahriye Nezâreti'nde toplanmıştır. Bahriye Nezâreti'nin idarî ve askerî işleri meclisler tarafından yürütülürken Bahriye Mektebi ile ilgili meseleler Mekteb-i Bahriyye Nezâreti, limanlarla ilgili her türlü hususlar liman memuriyeti (liman reisliği) tarafından idare ediliyordu.
İlk Bahriye Nâzın Hakkı Paşa'dan sonra 1876 yılına kadar bu göreve gelenlerin hepsi "bahriye nâzın" unvanı ile tayin edilmiştir. Fakat 7 Mayıs 1876'da ikinci defa olarak bahriye nazırlığına tayin edilen Kayserili Ahmed Paşa zamanında nezâret tekrar kaptan-ı deryalığa çevrilmiştir (3 Haziran 1876). Kayserili Ahmed Paşa yedi ay sonra azledilihce yerine Çerkeş Abdi Paşazade Mehmed Rauf Paşa ikinci defa olarak bahriye nâzın unvanıyla bu göreve tayin edilmiştir. Mehmed Rauf Paşa'dan sonra 26 Aralık 1877'de Mâbeyn-i Hümâyûn ferikliği ve Harbiye Nezâreti de uhdesine verilerek bahriye nâzın olan Said Paşa (Eğinli) ile ondan sonra 18 Nisan 1878'de ikinci defa bahriye nazırlığına getirilen Morali İbrahim Paşa bahriye nâzın unvanını alarak bahriyenin başına geçmişlerdir. Morali İbrahim Paşa'dan sonra 13 Mayıs 1878 tarihinde ikinci defa Bahriye Nezâreti'ne getirilen Ahmed Vesim Paşa, bahriye nazırlığını tekrar kaptanpa-şalığa çevirmiş, kendisi de "kaptan-ı derya" unvanıyla bahriyenin başına geçmiştir. Onun ardından gelen Hacı Râsim Paşa da kaptan-ı derya unvanını aldıktan sonra, 8 Ocak 1880'de bahriye nâzın unvanıyla bahriyenin başına geçen
511
Bozcaadalı Hüseyinzâde Hasan Paşa zamanında nezâret tekrar kurulmuş ve bundan sonra bahriye nâzın unvanı değişmemiştir (Mehmed Bahâeddin Dâye-zade, s. 149).
İmparatorluğun sonuna kadar devam eden Bahriye Nezâreti, 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti kurulunca ayrı bir daire halinde Millî Müdafaa Vekâleti'ne bağlanmışsa da Cumhuriyetin ilânından sonra 31 Aralık 1924'te ayrıca bir Bahriye Vekâleti kurulmuştur. Cumhuriyet dönemindeki Bahriye Vekilliği 2 Aralık 1927'de kaldırılarak bu bakanlığın işleri yeniden Millî Savunma Bakanlığı'na verilmiştir.
BİBLİYOGRAFYA:
BA. Donanma Dosyası, nr. 74; BA, Deuâir Teşkilâtı Dosyası, nr. 25; BA. MAD, nr. 8886, s. 319-320, 322, 330, 379; BA, Cevdet-Bahri-ye, nr. 233, 906, 990, 1124, 1408, 4439, 6383, 6615; BA, İrâde-Dâhiliye, nr. 442, 1401, 38.990, 39.904; Bahriye Kanunnâmesi, Süleymaniye Ktp., Hüsrev Paşa, nr. 3815; Tatarcık Abdullah, Lâyiha, İÜ Ktp., TY, nr. 3377, vr. 24a-28b; Mehmed Bahâeddin Dâyezâde, Eseri Bahâî, TTK Ktp., nr. 38, s. 149, 258; Mehmed Şükrü. Bahriyemizin Tarihçesi, İstanbul 1328, tür.yer.; Uzunçarşılı, Merkez-Bahriye, s. 420; Ali ihsan Gencer, Bahdye'de Yapılan Islahat Hareketleri ne Bahriye Ne2âreti'nin Kuruluşu 1789-1867, istanbul 1985; Saffet. "Umûr-ı Bahriye Nezâreti", TOEMJV/21 (1329), s. 1350; Enver Ziya Karal. "III. Selim Devrinde Osmanlı Bahriyesi Hakkında Vesikalar", 7V, III (1943), s. 204 vd.; İsmet Parmaksızoğlu, "Kaptan Paşa", İA,
VI, 210. m
Iftl Ali İhsan Gencer
BAHRİYYE
XIII. yüzyılın ortalarından
XIV. yüzyılın sonlarına kadar
Mısır'ın idaresinde söz sahibi olan
bir memlûk grubu.
Mısır Eyyûbî hükümdarı ef-Melikü's-Sâlih Eyyûb tarafından 1241'de kuruldu. el-Melikü's-Sâlih, kardeşi II. el-Me-likü'l-Âdil'e karşı daha güçlü olmak ve Eyyûbî Devleti'ni merkezîleştirmek için pek çok köle satın aldığı gibi Mısır'daki Türk unsurlara dayanmak suretiyle de çevresinde kuvvetli bir grup meydana getirmeye çalıştı. Nihayet Mısır'daki yabancı unsurlar içinden seçtiği ve çoğunluğunu Kıpçak ve Hârizmliler'in teşkil ettiği ayrı bir memlûk sınıfı oluşturdu. Bu grubu, Nil kıyısında müstahkem bir hale getirdiği Ravza adasındaki kalede (Karatü'r-Ravza) yerleştirip yetiştirdi. Bundan dolayı bu memlûk grubu Nil'e (Bah-rü'n-NÎI) nisbetle el-Memâlikü'1-Bahriy-
512
ye adını aldı. Böylece el-Melikü's-Sâlih mevkiini sağlamlaştırdı, fakat bu kuruluş kısa süre sonra kendi sülâlesinin çökmesine sebep oldu.
Başlangıçta es-Sâlihî nisbesini koruyan Bahriyye Memlükleri Hârizmliler, Kıpçaklar ve Bilâdülâs'tan gelen Âslar'ın (Allan) katılmasıyla daha da güçlendi ve Eyyûbî meliklerinin kendi aralarındaki kavgaları sırasında nüfuzları gitgide artmaya başladı. Bahriyye Memlükleri ismen saltanat süren diğer Eyyûbî meliklerini bertaraf etmekle birlikte önceleri el-Melikü's-Sâlih ile haleflerine bağlılık gösterdiler. Hatta el-Melikü's-Sâlih, Bahriyye Memlükleri'nin tabii reislerinden (mukaddemü'l-memâlik) olup hepsi de daha sonra Memlûk sultanı olarak Ortadoğu siyasetinde önemli rol oynayan Kutuz, Baybars ve Kaiavun gibi emîr-lerin sayesinde rakipleri karşısında üstünlük sağladı. Fakat 1249'da ölümü üzerine tahta geçen oğlu Turan Şah zamanında bu aileye muhalefet etmeye başladılar. el-Melikü's-Sâlih'in hanımı Şecerüddürr'ün de tahrikleriyle Turan Şah'ı öldürdüler ve onu sultan yaptılar. Ancak bir kadının sultan olmasına karşı çıkılması üzerine Şecerüddür, Bahriyye emirlerinin de desteğiyle Türk asıllı Ata-begü'l-asâkir İzzeddin Aybeg ile evlenerek saltanatı ona devretti (1250). Böylece Mısır'da Eyyûbî hâkimiyeti sona erdi ve Bahriyye Memlükleri devri başladı. Ancak el-Melikü'l-Muiz İzzeddin Ay-beg'in sultanlığı içeride ve dışarıda muhalefetle karşılandı. Kendilerinden olmayan birini tahta çıkardıkları için pişman olan Bahriyye Memlükleri içeride ona karşı başlatılan muhalefete Önayak oldular. Bu muhalefet, Aybeg'in kendisine nisbetie Muizzî unvanını taşıyan kölelerinden yeni bir memlûk grubu oluş-turmasıyla daha da arttı. Bunun üzerine Aybeg, oldukça nüfuz kazanan ve saltanat için tehlikeli olmaya başlayan Bahriyye emîrlerine karşı harekete geçti. Takibe uğrayan ve şiddetle cezalandırılan Bahriyye Memlükleri'nin bir kısmı Suriye'deki Eyyûbî meliklerinin yanına, Kerek, Şam ve Filistin'e gitti. Bunlar Dımaşk ve Halep hâkimi Eyyûbî meliklerinden el-Melikü'n-Nasır Yûsuf'u Aybeg aleyhine tahrik ettikleri gibi Aybeg'in Öldürülmesinden sonra yerine geçen oğlu el-Melikü'1-Mansûr Nûreddin Ali zamanında da Kerek hâkimi Mugis Ömer'i Mısır'a saldırması için kışkırttılar. Ancak Ömer'den yardım alarak Mısır'a hücum eden Bahriyye Memlükleri
1257 ve 1258'de saltanat naibi Kutuz'a mağlûp oldular. Fakat o sırada başgös-teren Moğol tehlikesi, Suriye'deki Bahriyye Memlükleri'ni hükümdarlığını henüz ilân etmiş olan Kutuz'a katılmaya mecbur bıraktı (1259i. Böylece daha da güçlenen Kutuz Mısır'da büyük nüfuz kazandı ve Moğollar'ı Aynicâlût'ta büyük bir mağlûbiyete uğrattı (1260). Ay-niçâlût Zaferi'nin kazanılmasında Bahriyye Memlükleri'nin ileri gelen emîrle-rinden I. Baybars önemli rol oynadı. Baybars, Aybeg zamanında Bahriyye'nin en büyük emîri olan Aktay'ın katli dolayısıyla Kutuz'a kızgın olan Bahriyye Memlükleri'nin reisleriyle anlaşarak onu öldürttü ve 1260'ta tahta çıktı. Bahriyye Memlükleri'nin en. güçlü hükümdarlarından biri olan Baybars Mısır'da önemli idarî ıslahatta bulunduğu gibi Bahriyye Memlükleri içinden de ayrı bir grup teşkil etti. Bahriyye Memlükleri'nin diğer güçlü sultanlarından biri de Kala-vun'dur. 1279'da saltanatı ele geçiren Kalavun'dan sonra oğulları bir müddet daha Mısır'da hâkimiyetlerini sürdürdüler. Bahriyye Memlükleri'ne mensup son sultan ise 1381 ve 1390'da iki defa tahta çıkan el-Melikü's-Sâlih Hâccî'dir.
Bahriyye Memlükleri uzun süre Mısır'ın mukadderatına hâkim olmuşlar, fakat Burciyye'nin kurulması ile eski nüfuzlarını tamamen kaybetmişlerdir, Nitekim Memlûk teşkilâtında timarlı (iktâ) askerler olarak zikredilen Bahriyye Memlükleri (Ecnâdü'l-Bahriyye), bu grubun teşekkülünden sonra, sultanların ikamet yeri olan Kal'atülcebel'de hizmet görmeye başlamışlar ve bundan böyle seferlere katılmamışlardır.
BİBLİYOGRAFYA:
Makrîzf, Kitâbü's-Sülûk, I, 358-362; İbn Tag-rîberdî. en-nücûmü'z-zâhire, VI, 370-379; VII, 3-12; İbn İyâs, BedS.''i'u'z-zühûr, l/l, s. 279-296; M. C. Şehabeddin Tekindağ, Berkuk Devrinde Memlûk Sultanlığı, istanbul 1961, s. 26-30; a.mlf., "Memlûk Sultanlığı Tarihine Toplu Bir Bakış", TD, XXV (1971i, s. 1-20; a.mlf, "XIV. Asrın Sonunda Memlûk Ordusu", ae., XV (1960), s. 85-94; a.mlf, "Bahriye", Küçük Türk ■ İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1981, IV, 295-296; AIİ Salim en-Nebâhİn, Nizâmü't-ter-biyeü'l-İsiâmiyye fî casri deuleti'l-Memâlîk fî Mışr, Kahire 1981, s. 107-113; David Ayalon, "L'esclavage du mamelouk", The Mamluk. Mili-tary Society, London 1979, s. 1-66; a.mlf., "Le Regiment Bahriya dans l'armee Mamelouke", REI (1951), s. 133-141; a.mlf., "al-Bahriyya", El2 (ing.), 1, 944-945; Robert Irvuin. The Middle East in Ihe Middle Ages, ihe Early Mamluk Sultanate 1250-1382, Kent 1986; s. 18, 20-21, 23, 26-27, 28-29, 30, 33, 37, 41.
Iftl Kâzım Yaşar Kopraman
BAHRÜ'l-GARÂİB
Fâtih ve II. Bayezid devri âlimlerinden Lutfuilah Haiîmî'nin
hazırladığı manzum Farsça-Türkçe sözlük.
Lugat-ı Halîmî adıyla da tanınan eserin giriş kısmında belirtildiğine göre Halîmî önce Farsça'dan Türkçe'ye örneksiz bir sözlük hazırlamıştır. Dr. John Lee'nin tanıttığı bir nüshasının 8S0 (1446) tarihini taşıdığını,ve bunun muhtemelen telif tarihi olabileceğini belirten Rieu'nun kaydı (Catalogue, s. 137-139) dikkate alınırsa Lugat-ı Haiîmî'nin Fâtih Sultan Mehmed devrinde (1444-1446 ve 1451-1481i kaleme alınmış ve ona sunulmuş olduğu söylenebilir. Halîmî bu sözlüğü daha sonra Bahrü'î-garâib adıyla manzum olarak düzenlemiştir. Eserin bu tertibinde yer alan şiirleri 872'de (1467-68) şerhettiğine göre nazma çekme işi bu tarihten önce muhtemelen Sivas kadılığı sırasında gerçekleşmiş ve eser Amasya Valisi Şehzade Bayezid'e sunulmuş olmalıdır. Sözlüğün Süleymaniye Kütüp-hanesi'nde bulunan nüshasında (Fâtih, nr. 5237, vr. 3b) geçen "şehzâde-i civân-baht" tabiri bunu doğrulamaktadır. Bu düzenlemede aruzun çeşitli kalıplarında yazılmış yirmi bir şiir, sekiz rubâî ve nesir olarak masdarlar bölümü yer alır. 1350 beyit kadar tutan bu eser bazan Farsça'dan Türkçe'ye, bazan da Türkçe'den Farsça'ya çevrilmiş kelimelerle bir kısım edebî bilgilerin kısaca yer aldığı bir sözlük mahiyetindedir.
Müellif önsözde belirttiğine göre, sözlükte geçen bazı Farsça kelimelerin tereddütle karşılanması üzerine Esedî-i Tûsî, Firdevsî, Latîfî, Şeyh Sa'dî, Rûdekî, Hâfız-ı Şîrâzî, Mevlânâ, Sultan Veled, Nizamî, Senâî, Şems-i Fahrî, Kemâled-dîn-i İsfahanı, Hoca Selmân, Enverî, As-cedî, Bû Şekûr, Kisâî-yi Mervezî gibi pek çok şairden seçtiği Farsça mısra, beyit ve güzel sözlerle bu kelimeleri örneklen-dirmiştir. Ayrıca manzum olarak kısaca temas etmiş olduğu edebî bilgileri daha sonra şerhederek zenginleştirdiği Bahrü'l-garâib'\ 872'de (1467-68) iki defter halinde yeniden tertiplemiş ve bu tertibe "nisârü'l-mülk" (<4Ui;£ ) tamla-masıyla hicrî 872 yılını tarih düşürmüştür. Eser bazı kaynaklarda (Keşfil'z-zu-nûn, II, 1926; Safa, IV, 113; Rİeu, S. 137) bu adla da zikredilmektedir. Halîmî bu şerhi de Sultan II. Bayezid'e sunmuştur.
Sözlük, adının, müellifinin ve takdim edildiği sultanın yer aldığı, yazılış sebebiyle tarihini açıklayan bir önsözle başlar. Birinci defterde "elif" ve "hemze'nin Farsça'daki kullanılışını anlatan iki sayfalık bir açıklama vardır. Daha sonra alfabetik olarak sıralanan Farsça kelimeler, Türkçe anlamları ve bazı örnekler yer alır. Sözlük "âb" kelimesiyle başlayıp "yehîden" ( u-htd) kelimesiyle son bulmaktadır. Bu kısımda 5540 civarında Farsça kelimeye mâna verilmiştir. Kitapta yer alan örnek metinler de orta boy bir kitabın 216 yaprağını kaplayacak kadar çoktur (bk. Atatürk Kitaplığı, Belediye Yazmaları, nr. 84, vr. 62b-278a).
İkinci defter, birinci defterde yer alan sözlüğün önsözü ile edebî bilgilere da-
ir kısımlarının mısra mısra açıklanmış ve örneklendirilmiş şeklinden ibarettir. "Hamdele" ve "salvele" ile başlayan bu defterde II. Bayezid'den Osman Gazi'-ye kadar sekiz Osmanlı padişahının adı sıralanır; kitap yazılırken faydalanılan kaynaklar ve sözlüğün nasıl düzenlendiği anlatılır. Daha sonra ayların Arapça, Farsça, Rumca vb. çeşitli dillerdeki adları, gezegen isimleri ve burçlar yazılır; tecnîs, tenasüp, muamma, lugaz gibi edebî sanatlara, tarih düşürme kaideleri, "hurüf-ı hecâ"nın kısımları, aruz vezin ve bahirleri, Farsça'da masdarlar, fiil çekimleri, tamlama ve çoğul yapma kuralları ile zamirler konusuna yer verilir.
İkinci defterle sözlükte yer alan diğer örnekler çeşitli kitaplardan faydalanılarak yazılmıştır. Bunlar, Abdülhamîd-İ Sivâsî'nin Lüccetü'î-cAcem min lıığa-Ü'l-Fürs, Şems-i Fahrî el-İsfahânî'nin Micyâr-ı Cemâlî, Ebü'1-Feth Bündâr b. Ebû Nasr el-Hâtırî'nİn Müntehabü'î-Fürs, Mutahhar b. Ebû Tâlib el-Ladikînin Miftâhu'1-edeb, Esedî-i Tûsî'nin Müs-teşhidât [Luğat-ı Fürs [?]), Ahmed b. Mu-hammed Meydânrnin es-Sâmî ü'l-esâ-mî ve Mazbûtü'l-hurûf, Zemahşerî'nin Efzâl esma3 ve hurûf, Hindûşah en-Nah-cuvânfnin Şihâhu'l-Fürs ve Şerefüzza-mân Hakîm Katran b. Mansûr-ı Urme-vfnin Te/dsir gibi eserleridir.'
Bahrü'l-garâib gerek tertibi gerekse ihtiva ettiği örnekler bakımından orijinal bir eserdir. Kendisinden sonra bu sahada yazılan Muhammed Kasım b. Hacı Muhammed-i Kâşânî es-Sürürîye ait Mecmocu'l-Fürs (Süleymaniye Ktp., Aya-sofya, nr. 4759; Şehid Ali Paşa, nr. 2674; Hekimoğlu, nr. 923, 924) ve Ni'metullah b. Ahmed b. Mübarek er-Rümî'ye ait Lu-gat-ı Ni'metulîoh (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 3606) adlı eserlere örnek ve kaynak olmuştur.
Türkiye ve Avrupa kütüphanelerinde pek çok yazma nüshası bulunan (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3281 jhicrî 878 tarihli bu nüshadan İstanbul'da hicrî 976 yılında istinsah edilmiştir], Erzincan, nr. 89, Ayasofya nr. 4739, 4744, 4766, Fâtih, nr. 5236, 5237, 5238, İzmir, nr. 681, Lâleli nr. 3602, 3603, 3604; İÜ Ktp., nr. 623, 1309, 1382, 1404, 3638, 3644; TSMK, III. Ahmed, nr. 2763, 2769, Bağdat Köşkü, nr. 381, 382, Emanet Hazinesi, nr. 2023, Revan Köşkü, nr. 1876, 1898; British Museum, Or., 3398; Bibliotheque Nationale, nr. 1007) eser üzerinde bugüne kadar ciddi bir çalışma yapılmamıştır.
513
Bazı kaynaklarda (Osmanlı Müellifleri, I, 273; Blochet, s. 84; Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 3603) Kâsımıyye adıyla Halî-ml'ye ait olarak gösterilen eser de aynı sözlüktür.
BİBLİYOGRAFYA:
Ziya Sükûn, Farsça -Türkçe Lügat, İstanbul 1944 (1984), I, Önsöz, s. 3; Lutfullah Halîmî, Bahrü'l-garâib, Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 5237, vr. 3e-4a, nr. 3238; Atatürk Ktp., Belediye Yazmaları, nr. 84; Taşköprizâde, eş-Şekâ'ik, s. 382; Âşık Çelebi, Meşâiruş-şuarâ, vr. 89"; Âlî, Künhü'i-ahbar, Süleymaniye Ktp,, Fâtih, nr. 4225, vr. 238ab; Kınalizâde. Tezkire, I, 303-304; Keşfü'z-zunûn, I, 220, II, 1926; Hediy-yetü'l-'ârifîn, İ, 840; Rİeıı. Catalogue, s. 137, 138, 139; Kâmüsü'l-a'lam, III, 1978; Sicilt-i Osmânî, II, 241; Gibb. HOP, II, 267, 386; Osmanlı Müellifleri, !, 273; Safa, Edebiyyât, IV, 113; Blochet, Catalogue, s. 84, 294, 393, 394-395; SuppL, Part 275, 547. 548, 551; Uzun-çarşılı, Osmanlı Tarihi, II, 600; Flügel, Hand-schriften, 1, 128, 129, 130; Ramazan Şeşen v.dğr.. Köprülü Kütüphanesi Yazmalar Katalogu, İstanbul 1406/1986, s. 563-567; TDEA, IV, 50. m
ffil Mustafa Erkan
BAHRÜ1-HAKÂİK
Hacı Bektâ§-ı Velî'nin Makalât adlı eserinin
XV. yüzyıl şairi
Hatiboğlu tarafından yapılan
manzum tercümesi.
Arapça mensur bir eser olan Maka-îât'm bu Türkçe tercümesi, Hatiboğ-lu'nun henüz otuz beş yaşlarında iken mensur bir başka tercümeden faydalanarak ortaya koyduğu ilk eseridir. 812 Muharreminin (Haziran 1409) sonlarında
514
tamamlanmış olup Maraş ve Elbistan hâkimi Dulkadıroğlu Nâsırüddin Meh-med b. Halil Bey'e sunulmuştur. Aruzun "mefâîlün / mefâîlün / feûiün" vezninde ve mesnevi tarzındadır. Asıl metne anlamca bağlı kalınarak (bk. 68 ve 1313. beyitler] yapılan tercüme 1359 beyittir. Eser, her biri kendi içinde çeşitli kısımlara ayrılan sekiz ana bölümden meydana gelmektedir.
Bahrü'l-haköik ilk dört beyti Arapça olan dokuz beyitlik bir münâcâtla başlar; ardından sırasıyla Hz. Muhammed, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'yi konu alan na'tlar yer alır. Kitabın nazmen tercüme edilmesini ve sunulduğu şahsı açıklayan mukaddimeden sonra esas konulara girilir. Bunlar ana hatlarıyla iman esasları, şeriat, tarikat ve tarikat ehli, marifet ve marifet ehli, hakikat ve hakikat ehli, şeytan ve izinden gidenlerle insanın vasıfları gibi hususlardır. Eser, tercümede tutulan yolu, yazılış tarihini ve veznini belirten, yazarının şairliğini ve sunulduğu şahsı öven bir hatime ile son bulur. Konular arasında dinî öğütler de verilmiş, beyitler arasına bunları destekleyen yetmiş altı âyet ve yedi hadis serpiştirilmiştir.
Eski Anadolu Türkçesi'nin ilk ürünlerinden olan eser sade ve basit bir ifadeye, kısmen pürüzsüz ve akıcı bir dile sahiptir. Ses yapısı, kelime hazinesi ve gramer özellikleri bakımından bu dönemin dilini oldukça iyi bir şekilde yansıtmaktadır. Bütün itibariyle Hatiboğlu'nun Ferahnâme'sine göre daha basit olan ve bazı vezin hataları da bulunan eserde şairin yer yer cinaslı, ahenkli, şairane ve sanatkârane bir üslûbu yakaladığı söylenebilir. Eser ayrıca Anadolu'nun dinî tarihi açısından da1 oldukça Önemlidir.
Bahrül-hakaik'm, İsmail Hikmet Er-taylan'ın tıpkıbasım olarak yayımladığı 973 tarihli iyi bir nüshası Manisa'da (Muradiye Ktp., nr. 1311), bir başka nüshası da Konya İzzet Koyunoğlu Kütüp-hanesi'ndedir (mikro filmi için bk. Ankara Millî Ktp., Mikro Film Arşivi, nr. A. 4480). Esat Coşan'ın Makâlât neşrinde verdiği bilgiye göre bu nüsha, muhtemelen 1. Dünya Savaşı sırasında İstanbul Emniyyet-i Umûmiyye Müdürlüğü'n-de iken F. Köprülü tarafından görülen ve Hilmi Ziya Ülkenin kendi el yazısı ile bir kopyasını çıkardığı nüshadır {Maka-lât,s. L-LI).
BİBLİYOGRAFYA:
Hacı Bektaş-ı Velî, Makalat (nşr. Esad Coşan], İstanbul, ts. (Seha Neşriyat), naşirin girişi, s. L-LI; Hatiboğiu, Bahrü'l-hakâyık (nşr. İsmail Hikmet Ertaylan), İstanbul 1960; Mukadder Ak-gül, Bahrü'l-hakâyık (mezuniyet tezi, ts.), İÜ Ktp., T, nr. 3045; Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 356; a.mlf., Araştırmalar, s. 192-203; a.mlf.. Bektaşiliğin Menşeleri: Küçük Asya'da İslâm Bâtmîliğinin Tekâmül-i Târîhiyyesi Hakkında Bir Tecrübe", TY, II (1341), s. 121-140; a.mlf, "Les Origines du Bektachisme", Actes du Congres International d'Histoire des Religions, II, Paris 1925, s. 409; a.mlf., "îbn Ha-tib: Ferahnâme", TM, II (1928), s. 489-496; Uzunçarşılı. Osmanlı Tarihi, I, 530; Esad Coşan, Hatiboğlu Muhammed ue Eserleri (doktora tezi, 1965), AÜ İlahiyat Fakültesi; Arif Özer, Bah-rü'l-hakayık'ın Dili Üzerinde Bir Gramer Araştırması (mezuniyet tezi, 1965), İÜ Ktp., T, nr. 3656; Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 276; Âmil Çelebioğlu, Sultan II. Murad Devri Mes-neuiieri (doçentlik tezi, 1976), Erzurum Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler Faküitesi, s. 118-120; Fahir İz v.dğr., Büyük Türk Klasikleri II, istanbul 1985, s. 137; M. C. Şehabeddin Tekindağ, "İzzet Koyunoğlu Kütüphanesinde Bulunan Türkçe Yazmalar Üzerinde Çalışmalar I", TM (1971), XVI, 148-162; Hasibe Mazıoğlu. "Türk Edebiyatı (Eski)", TA, XXXII, 99-107;
Dostları ilə paylaş: |