Ahlak Temizliğine Duyulan İhtiyaç Ahlak Temizliğinin Etkileri ve Önemi Şeyh Hüseyin Behrani


Örümceklerin Yaşantısı ve Toplumsal İlişkileri Hakkındaki İlmi Gerçekler



Yüklə 1,71 Mb.
səhifə45/68
tarix03.08.2018
ölçüsü1,71 Mb.
#66881
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   68

Örümceklerin Yaşantısı ve Toplumsal İlişkileri Hakkındaki İlmi Gerçekler


Örümcekler, dünyada otuz binden fazla türü bulunan bir hayvan grubudur. Hacmi, şekilleri ve hayat biçimleri farklılık arz etmektedir. Bireysel bir hayat metodunu benimseyip genelde birbirlerine düşman olmaktadırlar. Toplu halde yaşayanları oldukça azdır. Dişi örümceklerin bedeni, erkek örümceklerden daha büyüktür. Onlar sadece çiftleşirlerken birbirlerini görmektedirler. Erkek örümcek, çiftleşmeden önce dişi örümcek karşısında adeta dans etmekte ve bir takım belirgin haletlere bürünmektedir. Maksadı, dişi örümceğin düşmanlık içgüdüsünü önlemektir. Çiftleştikten sonra erkek örümcek, genellikle yuvasında kalmaktadır ve dişi örümcekten gizlenmeye çalışmaktadır. Zira kendisini öldürmesinden korkmaktadır. Çiftleştikten sonra erkek örümceğin öldürülmesi, örümcekler arasında oldukça yaygındır. Bunların en meşhuru ise “siyah dul” örümceklerdir. Bazı türlerinde dişi örümcekler, erkek örümcekleri terk etmekte, yavruları yumurtadan çıktıktan sonra, erkek örümceği öldürüp yemeye koyulmaktadırlar. Diğer bir örümcek türünde ise anne örümcek, yavru örümceği büyütünceye kadar beslemektedir. Büyüdüğü zaman, yavrular annesini öldürmekte ve yemektedirler.

Bundan anlaşıldığı üzere örümcek ailesinin ilişkileri ve toplumsal düzeni geçici maslahatlara dayalıdır. Bu maslahatlar sona erince birbirine düşman kesilmekte, bazısı diğer bazısını öldürmektedir.

Bu şiddetli düşmanlık sadece maslahatlar bittikten sonra ortaya çıkmaktadır. Örümcek ailesinin bireyleri arasındaki zayıf ilişkiler, meşhur yaratıklar arasında en zayıf aileler olarak karar kılmıştır.

Soru ve Cevap


Müfessirlerin inancına göre, Ankebut suresi, 41. Ayetin (Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, kendine aile edinen dişi örümceğin durumu gibidir. Ailelerin en gevşeği ise şüphesiz örümcek ailesidir. Keşke bilselerdi! ) anlamı şudur: “Müşrikler, Allah’tan başka bir takım putları ilah edinirler. Hacet anlarında onların yardımını, faydasını ve kendilerine rızık vermesini ümit ederler ve zorluklarda onlara sığınırlar.”1

Bazı müfessirlerin inancına göre bu ayetteki evliya kelimesinden maksat, aşağılık ve uydurma putlardır. 2

Ama Kur’an-ı Kerim’de kullanılan evliya kavramlarına baktığımız zaman şu hakikati elde etmekteyiz ki Kur’an ayetleri, 33 örnekten yirmisinde evliyadan maksat, kafirler gibi canlı varlıklardır. Nitekim bu daha önce de beyan edildi. Kur’an ayetlerin hiçbirinde uydurma ve aşağılık putların evliya edinildiği yer almamıştır. Bu mana, evliya kavramı ve velayet anlamı ile aynı konumdadır. Arapça lügat kitaplarında da yer aldığı gibi velayet, düşünce, kudret ve iş yapmaya işaret eden yardım anlamındadır. Veli ise, dost ve yardımcıdır. Ama bu işlerde tasarruflar, cansız varlıklardan ortaya çıkmamaktadır.

Örümcek ağı ve yuvası hakkında yeni ilmi gerçeklere müracaat edilince şu hakikati elde etmekteyiz ki yeni ilim, şüphesiz şunu izhar etmektedir: “Örümcek ağları doğal olan en güçlü ağlardandır. Sağlam ve sıkı bir niteliğe sahiptir.”

Biz ayette, “beyt” kavramından maksadın aile ve ailevi ilişkiler olduğunu kabul edince Kur’an’ın en zayıf aile olarak nitelendirmesi de Allah’ın kulları için örümceklerin hayatı hakkında yapılan incelemeler süreci boyunca yeni ilim ışığında ortaya çıkan hakikatle uyum içine girmektedir.

Öte yandan Kur’an’ın vermiş olduğu bu örnek de ciddi bir şekilde açıklığa kavuşmaktadır. Zira Allah’tan başkalarını dost edinenler, sadece dünyevi maslahatlara dayanmaktadır. Bu maslahat sona erince dünya ve ahirette birbirlerine düşman kesilmektedirler.”O gün takva sahipleri dışında, dost olanlar birbirlerine düşman olurlar.”1 Beyan ettiğimiz gibi bu geçici ilişkiler ve maslahatlar, örümceklere ve ailelerine uyarlanmaktadır.

Öte yandan Allah’tan başkalarını dost edinenler ile örümcek evi arasında bir çok farklılık vardır. Bu yüzden Allah’tan başkasını dost edinenler arasındaki ilişki, canlılar arasındaki ilişki gibidir. O da muhabbet, dostluk ve yardımlaşma ilişkisidir. Bu da velayet kavramının (evliya hususunda) gerçekleşmesi sebebiyledir. Ama örümcek ile maddi evi arasındaki ilişki canlı ile cansız arasındaki ilişki türüdür. O halde burada velayet dostluk ve yardımlaşma anlamında tahakkuk etmemektedir. Zira cansız varlıklar düşünme, kudret uygulama ve iş yapma gücüne sahip değildir. Bu ayet Kur’an’ın ilmi mucizelerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır. Örümceklerin hayatı ve ailesi hakkındaki bu ilmi gerçekler son dönemlerde keşfolmuş gerçeklerdir. Bu gerçekler esasınca örümcek ailesi, ailelerin en gevşek olanıdır. Kur’an-ı Kerim, on dört asır önce beşer tarafından henüz keşfedilmemişken bu hakikate işaret etmiştir.

Ankebut suresinin 41. Ayetinin sonuna baktığımızda bu hakikati daha iyi derk etmekteyiz.”Bilmiş olsalardı! “ Bu da o dönemdeki insanların bu hakikati bilmediğine işaret etmektedir. Zira bu ilmi hakikat, Kur’an’ın nazil olduğu dönemde insan için keşfedilmiş bir hakikat değildi.

Ankebut suresi, 43. Ayet (İşte biz, bu örnekleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.) esasınca da örnekten maksat zahiri anlamdan başka bir anlam ifade etmektedir.

Kur’an’ın Vaad Ettiği Devlet ve Küreselleşme Asrı

İnsan Veya Evrenin Geleceği Hakkında Bir Yorum

Doktor Abbas Evliyai

(Doktor Mustafa Evliyai Kur’ani ilimler ve kültür doktorasına sahip olup üniversite üstatlarındandır. Erak üniversitesi emekli üstadı olup, şu anda da Hemedan İslami Özgür Üniversitesi ilmi heyetidir. İslami tarihi ve edebi konularda yediden fazla eseri bulunmaktadır. En önemli kitapları şunlardır: Sima-i Zenan der Kısas-ı Kur’ani (Kur’ani kıssalarda kadınların çehresi), Tekrar-i Tarih, Tehevvol-ı İlmi Hadis, Tezkire-i Şuara-i Muasır, Kilid-i Destur-ı Zebani Farsi, Şerh-i Zindegi-ı İmam Hüseyin, Tercüme-i Dua-ı Arefe…Doktor Mustafa Evliyai’nin ilmi konferanslara ve dergilere yazmış olduğu yüzden fazla ilmi makalesi de bulunmaktadır. )

Andolsun ki, nezdimizdeki saklı belgelerden sonra peygamberlere indirdiğimiz kutsal kitaplara da “Ancak salih, yapıcı kullar yeryüzünün varisleri olabilirler” diye yazdık.”1

Semavi dinler, eskiden beri takipçilerine zalim hükümetlerin bir gün yıkılacağını ve büyük bir kurtarıcının evrendeki bütün bozuklukları düzelteceğini, bütün insanlık âlemini kuşatan bir adaleti hayata geçireceğini ve artık o gün hiçbir insanın zalimlerin zulmüne maruz kalmayacağını müjdelemiştir. Usulen hiçbir zalim ayakta kalmamaktadır ki zulmedebilsin. Bu büyük vaadin gerçekleştiği zaman ise sürekli olarak büyük bir evrensel arzu olarak var olagelmiştir.

Ayrıca Kızılay’dan Kızılhaç’a kadar bütün insan hakları, birleşmiş milletler, Avrupa birliği, İslami ülkeler birliği, federal devletler, birleşik eyaletler, bağlantısız ülkeler birliği, doğu ve batı Almanya’nın birleşmesi, kuzey ve güney Yemen’in bir araya gelmesi, kuzey ve güney Kore’nin birleşmeye doğru gitmesi, bölgesel ve dil esasına dayalı birliklerin oluşması gibi bütün bu olaylar da dünyanın tek bir evrensel devlete hazırlanmakta olduğunu ve yavaşça bu yöne doğru hareket ettiğini göstermektedir. Dünyanın durumu bu farklı teşkilatların ve kuruluşların ortaya çıkışından sonra yavaş yavaş sınırların ortadan kalkmaya ve yeryüzünde tek bir kanun ve devletin hakimiyetine doğru gittiğini göstermektedir. Nitekim biz, her gün dünyanın dört bir köşesinde milletlerin birbirine yakınlaştığını ve her gün bir şekilde sınırların ortadan kalktığını görmekteyiz.

Milletler ve dinler tarihinin sayfalarını derinliğine bir incelediğimiz zaman ideal devlet önderlerinin ve özelliklerinin nasıl tanıtıldığını, böyle bir önderin ne kadar başarı şansı olduğunu ve dünyanın hal ve durumuna teveccühen sonucunun sosyolojik açıdan ne olacağını görmekteyiz.
Dinler Açısından Küreselleşme

Hz. Davud’un (a.s) Zebur’unda beşerin saadet dönemine çeşitli şekillerde işaret edilmiştir. Onlardan biri şudur: “Çünkü Rab doğruyu sever, sadık kullarını terk etmez. Onlar sonsuza dek korunacak, kötülerinse kökü kazınacak. Doğrular ülkeyi miras alacak, orada sonsuza dek yaşayacak. Doğrunun ağzından bilgelik akar, dilinden adalet damlar.”1

Yeşaya kitabının bir bölümünde de şöyle okumaktayız: “Kurtla kuzu birlikte otlayacak, aslan sığır gibi saman yiyecek. Yılanın yiyeceğiyse toprak olacak. Kutsal dağımın hiçbir yerinde kimse zarar vermeyecek, yok etmeyecek.” Böyle diyor Rab.”2

Hz. Daniel kitabında ise şöyle okumaktayız: “O zaman senin halkını koruyan büyük önder Mikael görünecek. Ulusun oluşumundan beri hiç görülmemiş bir sıkıntı dönemi olacak. Bu dönemde halkın - adı kitapta yazılı olanlar - kurtulacak. Yeryüzü toprağında uyuyanların birçoğu uyanacak: Kimisi sonsuz yaşama, kimisi utanca ve sonsuz iğrençliğe gönderilecek.”3

Hz. Hagay Peygamber kitabında ise beşeri ve ilahi dinlerin zuhurunu vaad ettiği kimse hakkında şöyle yer almıştır: “Bütün ulusları sarsacağım, değerli eşyalarını buraya getirecekler. Ben de bu tapınağı görkemle dolduracağım.” Böyle diyor her şeye egemen Rab.”4

Luka İncilinde de adeta günümüz dünyasının portresi çizilmiş ve şöyle denilmiştir: “Savaş ve isyan haberleri duyunca telaşlanmayın. Önce bunların olması gerek. Ama son hemen gelmez.” Sonra onlara şöyle dedi: “Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak. Şiddetli depremler, yer yer kıtlıklar ve salgın hastalıklar, korkunç olaylar ve gökte olağanüstü belirtiler olacak.”Ama bütün bu olaylardan önce sizi yakalayıp zulmedecekler. Sizi havralara teslim edecek, zindanlara atacaklar. Benim adımdan ötürü kralların ve valilerin önüne çıkarılacaksınız. Bu size tanıklık etme fırsatı olacak. Buna göre kendinizi nasıl savunacağınızı önceden düşünmemekte kararlı olun. Çünkü ben size öyle bir konuşma yeteneği, öyle bir bilgelik vereceğim ki, size karşı çıkanların hiçbiri buna karşı direnemeyecek, bir şey diyemeyecek. Anne babalarınız, kardeşleriniz, akraba ve dostlarınız bile sizi ele verecek ve bazılarınızı öldürtecekler. Benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek. Ne var ki, başınızdaki saçlardan bir tel bile yok olmayacaktır. Dayanmakla canlarınızı kazanacaksınız.”Kudüs'ün ordular tarafından kuşatıldığını görünce bilin ki, kentin yıkılacağı zaman yaklaşmıştır. O zaman Yahudiye'de olanlar dağlara kaçsın, kentte olanlar dışarı çıksın, tarlalarda bulunanlar da kente girmesin. Çünkü o günler, yazılmış olanların tümünün gerçekleşeceği ceza günleridir. O günlerde gebe olan, çocuk emziren kadınların vay haline! Çünkü ülke büyük sıkıntıya düşecek ve bu halk gazaba uğrayacaktır. Kılıçtan geçirilecek, tutsak olarak tüm uluslar arasına sürülecekler. Kudüs, diğer ulusların dönemleri tamamlanıncaya dek onların ayakları altında çiğnenecektir.”Güneşte, ayda ve yıldızlarda belirtiler görülecek. Yeryüzünde uluslar denizin ve dalgaların uğultusundan şaşkına dönecek, dehşete düşecekler. Dünyanın üzerine gelecek felaketleri bekleyen insanlar korkudan bayılacak. Çünkü göksel güçler sarsılacak. O zaman insanoğlu’nun bulut içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler. Bu olaylar gerçekleşmeye başlayınca doğrulun ve başlarınızı kaldırın. Çünkü kurtuluşunuz yakın demektir.” İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: “İncir ağacına ya da herhangi bir ağaca bakın.”1

Hindistan’daki farklı dinlerin kitapları da bütün dünya insanlarını tek bir bayrak altında toplayacak olan güçlü bir önderin geleceği ile bildiri çeşitli haberlerle doludur. Örneğin Cuk Did Bask Patikel ve Şekmuni kitaplarında bu ifadeler açık bir şekilde yer almıştır. Şekmuni kitabında belirtilmektedir: “Dünya devleti ve padişahlığı iki büyük evren yaratıklarının efendisinin oğluyla sona erecektir. O dünyanın doğu ve batısındaki dağların üzerinde hükümran olacaktır. Bulutlara binecektir, melekler onun emrinde çalışacaktır, cinler ve insanlar ona hizmet edecektir… Allah’ın dini tek bir din olacaktır, Allah’ın dini ihya olacaktır. Onun adı, duran (kaim) ve “Allah’ı tanıyan” olacaktır.”2

Did kitabında ise şöyle yer almaktadır: “Dünya harap olduktan sonra ahir zamanda bir hükümdar ortaya çıkacaktır. Yaratıkların önderi makamına geçecektir, onun adı Mansur’dur. Bütün âlemi alacak, kendi dinini kabullendirecek, kafir ve mümin herkesi tanıyacak ve Allah’tan istediği her şeye icabet edilecektir.”1

Zerdüştlerin kitaplarından olan Camasib Hekim kitabında da insanlık âleminin kurtarıcısının zuhurundan söz edilmektedir. Örneğin bir yerde şöyle buyrulmaktadır: “Taziyen topraklarından, Haşim oğullarından kafası büyük, bedeni büyük, baldırları büyük, ceddinin dini üzere olan büyük bir orduya sahip bulunan bir kimse İran’a yönelecek, bayındır edecek ve yeryüzünü adaletle dolduracaktır.”2

Hakeza: “Arap Peygamber, peygamberlerin sonuncusu olacaktır. Mekke dağları arasında ortaya çıkacaktır, deveye binecektir, kavmi deveye binenlerden olacaktır, köleleriyle yiyecek, köleler gibi oturacak ve gölgesi bulunmayacaktır. Arkasını önü gibi görecek ve dinlerin en değerlisi olacaktır. Onun kitabı, bütün kitapları batıl kılacaktır. Adı evrenin güneşi ve zamanın hükümdarı olan ve de Peygamber’in kızının çocuklarından sayılan bir kimse dünyada Allah’ın emriyle hükümdarlığa erişecektir. O Peygamber’in son vasisi sayılır, dünyanın ortası olan Mekke’de devleti kıyamete dek sürecektir. İyilerden ve peygamberlerden büyük bir ruhu diriltecektir. Kötülerden ve kâfirlerden bir grubu da ihya edecektir.”1

Bütün bunların yanı sıra Nostradamus da bir çok öngörülerinde büyük ıslahatçı bir kimsenin zuhuruna işaret etmektedir. 2

Örneğin şöyle demektedir: “Mukaddes azamet kanatları büyük kanun koyucunun gelişiyle dökülecektir. O alçakgönüllülüğü sanat edinmiş, isyancıları büyük bir sıkıntıya düşürecektir. Onun benzeri yeryüzünde görülemeyecektir.”

Bizim semavi kitabımız Kur’an-ı Kerim’de de ahir zamanda ilahi ve beşeri dinlerin vaad ettiği bir kimsenin kıyam edeceğini ve her ne kadar tarihin zalimleri istemese de bütün yeryüzünü adaletle dolduracağını müjdeleyen ayetler mevcuttur. Örneğin şu ayetlere işaret edilebilir:

Bakara suresi, 1- 3, 143, 250; Al-i İmran suresi, 78; Nisa suresi, 157; Maide suresi, 17- 54 ve 55; Tevbe suresi, 3; Hud suresi, 11; İbrahim suresi, 5; İsra suresi, 81; Enbiya suresi, 105; Hac suresi, 41; Nur suresi, 35 ve 55; Şuara suresi, 3; Nahl suresi, 63; Kasas suresi, 5; Sad suresi, 88; Zümer suresi, 70; Fussilet suresi, 53; Şura suresi, 21, 39 ve Asr suresinin tamamı.

Bu yüzden teberrük olarak aşağıdaki ayetleri aktaralım:

1- ”Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vaat etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkârlardır.”1

2- “Biz de istiyorduk ki o yerde ezilmekte olanlara lütfedelim, onları öncül imamlar yapalım, hem onları vârisler kılalım”2

3- “Belki Rabbiniz size merhamet eder; fakat siz eğer yine (fesatçılığa) dönerseniz, biz de sizi yine cezalandırırız. Biz cehennemi kâfirler için bir hapishane yaptık.”3

Ama beklenilen Mehdi’nin (a. F) şüphesiz ahir zamanda zuhur ederek yeryüzünü adaletle dolduracağına dair, Nebevi hadisleri ve diğer masumların (a.s) sözlerini bir araya toplayacak olursak, başlı başına bir kitap teşkil eder, ilgili kimseler, İslam tarihi büyüklerinin kitaplarına müracaat edebilirler. Örneğin: el-Melahi ve’l Fiten, Seyyid Tavus; Bihar’ul Envar, Meclisi; Futuhat’ul Mekkiye, İbn-i Arabi; eş- Şie, Tebesi; Mehdi-ı Mev’ud, Ali Devani’nin tercümesi; Yevm’ul Halas, Kamil Süleyman; Asr-ı Zuhur, Şeyh Ali Kurani; Mehdi-ı Montezer, Haci Cevad Horasani; Kaim-ı Al-i Muhammed, Zikrullah Ahmedi; Sitare-ı Direhşan, Seyyid Muhammed Mirşah Veled’in çevirisi; Hükümet-i Cihani-i Hz. Mehdi ez Didgah-i Kur’an ve İtret, Mahmud Şeriatzade Horasani; Zindegani ve Simai İmam Mehdi el-Kaim (a. F), Muhammed Sadık Şeriat’ın çevirisi; Zeminesazan-i İnkılab-ı Mehdi, Seyyid Esedullah Şehidi; Rozene-i be Korşid, Seyyid Hasan İftiharzade’nin çevirisi; Şia ve Mehdeviyyet, Habibullah Merzuki Şemirani; Devlet-i Mehdi, Doktor Muhammed Sadıki, Horşid-i Megrib, Muhammed Rıza Hekimi, Hisal-i Yaran-i Mehdi…

Dinlerin bu görüşlerinin tümü tarihteki zalimlerin devletinin bir gün yok olacağını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Kesin olan bir husus da şudur ki günümüz insanları artık diğer asırlardaki insanlar gibi değildir. İnsanlar günümüzde her türlü sefalete boyun eğen ve her türlü zulme tahammül gösteren bir halk değildir. Tarih boyunca zulme maruz kalan Asya, Avrupa, Amerika, Okyanusya ve hatta Afrika halkları bile artık özgürce yaşayabileceklerini ve bağımsızlığa kavuşabileceklerini derk etmiş bulunmaktadırlar.



Yüklə 1,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   68




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin