Ahlak Temizliğine Duyulan İhtiyaç Ahlak Temizliğinin Etkileri ve Önemi Şeyh Hüseyin Behrani


Bu Kıssanın Nükteleri ve Mesajları



Yüklə 1,71 Mb.
səhifə53/68
tarix03.08.2018
ölçüsü1,71 Mb.
#66881
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   68

Bu Kıssanın Nükteleri ve Mesajları

A- Şeytanın Secde Etmemesinin Sebebi


İblis’in Secde Etmemesi, iki önemli ve temel esasa dayanmaktaydı.

1- Tekebbür ve Bencillik: Bencillik ve tekebbür oldukça tehlikeli ve helak edici bir hastalıktır. Bu hastalığın tarihi İblis’in kıssasına dönmektedir. Kendisine, “Ey İblis! Neden Allah’a itaat etmedin ve Âdem karşısında melekler gibi secdeye kapanmadın.” Diye sorulunca İblis bencillik ve kibre kapılarak şöyle dedi: “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise topraktan.”1



2- İnat ve Ayak Diretme


İnatçı kimseler, hiçbir zaman hakka teslim olmazlar. Sürekli hak karşısında savaşa kalkışırlar. Zira onların mantığı menfaat ve dünyayı elde etme mantığıdır; özgürlük ve hak talep etme mantığı değil! Şüphesiz bu haletin ortaya çıkışının tek sebebi batıl yolda ayak diretmek ve inat etmektir. Nitekim şeytan o halet içinde günahını itiraf etmiş olsaydı, ilahi affa nail olurdu. Zira Allah, tövbeleri kabul edendir ve Allah’ın rahmeti her şeyi kuşatmıştır. Lakin şeytan inatçılık yoluna koyuldu ve her zaman için Allah’ın rahmetinden mahrum düştü.

Kendini beğenmeye, inada ve tekebbüre düşmek, insan için çok acı sonuçlar doğurmaktadır. İnsan her ne kadar yıllarca Allah’a ibadet etse de bu acı sonuçtan kurtulamamaktadır.



B- Şeytana Uymak İnsanın Çöküşüne Sebep Olmaktadır


Şeytana uymak ve hayatında nefs-i emmareye kulluk etmek, insan için sadece sapıklık ve çöküş nedeni olacaktır. Bu yüzden Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey tamah ve isteklerine esir olanlar, isteklerinizi azaltınız.”1

Şeytan ise, müminleri ve hak yolunun takipçilerini doğru yoldan saptırmaya çalışacağına dair yemin etmiştir. Şüphesiz bu hedefine ulaşmak için bütün fırsatlardan yararlanacaktır.

İnsanın nefsine uyarak Allah’ın kendisine vermiş olduğu azamet ve makamı terk etmesi gerçekten de çok ilginçtir. Hekim Nizami, insanın azameti ve büyüklüğü hakkında bakın ne de güzel demiştir:

“Sen o nursun ki dönüşün, mum teknesi gibidir.

İki âlemin göstergesi sende topludur.

Anlamlar yoluyla kendini bil

Kendini bilecek olursan kendini bilirsin.”

Şüphesiz nefsanî isteklerine uymak maneviyat ve kemalden yoksun insanların hay biçimidir. Onlar sürekli kervandan geri kalan ve asla kendini bu noksanlıklardan, zayıflıklardan ve ahlaki çirkinliklerden kurtarmayı düşünmeyen kimselerdir. Kamil insanlar ise, asla şeytanın vesveselerine ve nefsanî isteklere tabi olmazlar. Nitekim mevlana şöyle demiştir:


“Cehennem, bu nefistir; cehennem, bir ejderhadır ki harareti denizlerle eksilmez. Yedi denizi içer de yine kocakarıya benzeyen nefsin harareti ve coşkunluğu azalmaz.”




2- Cumartesi Ashabının Kıssası


Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri bir sor. Hani onlar cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında, balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, Cumartesi günü iş yapma yasağına uymadıklarında ise, gelmiyorlardı. İşte biz, yoldan çıkmalarından dolayı, onları böyle imtihan ediyorduk.”1

Musa b. İmran’ın (a.s) öğretileri esasınca İsrail oğulları haftanın günlerinde bir gün Allah’a ibadet etmek ve o gün dünya işlerine dalmamak, alış- verişte bulunmamakla görevliydiler. İsrail oğullarının isteği doğrultusunda bugün cumartesi günü olarak tayin edilmişti. Musa b. İmran, o gün onların arasında hazır bulunuyor, öğüt vererek hidayete ermelerine neden oluyordu. O gün İsrail oğulları artık mukaddes bir gün sayılmaya başladı ve herkes bugüne büyük bir saygı gösteriyordu. Davut Peygamber gelinceye kadar da bu durum devam etti. O zaman geldiğinde bir grup İsrail oğulları “Eyle” adlı kasabada yaşıyorlardı. Hz. Musa’nın (a.s) öğretilerinden olan bu ilkeyi çiğnediler, cumartesi gününün kutsallığını görmezlikten geldiler ve hile yaparak o gün avlanmaya koyuldular. O gün balık avlamak yasak olduğundan, balıklar ilginç bir şekilde suyun üstüne geliyor, dolup taşıyorlardı. İsrail oğulları büyük bir hileyle denizden nehirler icat ettiler, balıkların o nehirlere akmasını sağladılar, geceleyin ise o nehirleri kapatarak balıkları oraya hapsettiler. Pazar günü hepsini avladılar.

Kavmin akıl sahipleri onlara nasihat ettiler, bu işten el çekmelerini istediler. Allah’a isyandan sakınmalarını öğütlediler. Ama bunlar sonuç vermedi, bu öğütlere kulak asmadılar. İsrail oğullarının müminleri her zaman onlara iyiliği emrettiler ve kötülükten sakındırdılar. Muhalefet edenler, bu nasihatlere kulak vermese de onlar görevlerini yerine getirdiler. Günahkar olanlar, bu işin kendi akıl ve zekalarının bir ürünü olduğunu sandılar ve kendileri için büyük bir nimet olarak değerlendirdiler.

Bu isyancı topluluk, Allah’a isyan etmeye devam ettikleri için Allah da onları azabına çarptırdı, onları hayvanlar haline soktu, üç gün üç geceden sonra onlara bir azap nazil oldu, onları helak etti, sadece kötülükten sakındıran kimseler, Allah’ın azabından korunmuş oldular.



Bu Kıssanın Nükteleri ve Mesajları

A- İlahi İmtihan


Kur’an-ı Kerim bazen, ilahi imtihan meselesine ve hayatın farklı dönemlerindeki varlığının gereğine genel olarak deyinmiş, bunun hikmetini beyan etmiştir. Bazen geçmiş insanların hayatındaki belirli örnekleri hatırlatmış, peygamberlerin ve ümmetlerin imtihandan geçirildiklerini açıklamıştır. Bazı toplumların bu imtihan karşısında başarılı olup olamadığını bildirmiştir. Bu ayet de söz konusu örneklerden biridir.

B- Etkileme İhtimali Olmasa Dahi İyiliği Emretme ve Kötülükten Sakındırmanın Sürdürülmesi


Bir çok kemallerin kaynağı olan haletlerden biri de diğer insanlar karşısında sorumluluk duygusu içinde olmaktır. Şüphesiz bu duyguyu güçlendirmek, tevhidi toplumu birbirine bağlamakta ve onları tek bir güç haline dönüştürmektedir.

Şüphesiz bu ilke sorumlu müminler nezdinde hayali bir ilke değildir, söz ve slogandan öteye geçmeyen düşünsel bir olgu sayılmamaktadır. Aksine genel ve kuşatıcı bir ilkedir. Bu ilkeyi hayata geçirebilmek için maddi ve manevi bütün imkanlardan istifade etmek, hiç şüphesiz toplumun geneline esenlik, izzet, sefa ve kardeşlik armağan edecektir.

Açıkça bilindiği gibi toplumun genelinde iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak görevi yapılmadığı takdirde ve toplumun ıslahı için genel bir kontrol mekanizması oluşturulmadığı sürece toplumun iyileşmesi için olumlu bir adım atılamaz ve ideal bir toplum teşkil edilemez. Aksine bütün önemli gelişmeler, bu hayat verici ilkenin yürürlüğe girmesine bağlıdır. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim açısından iyiliği emreden, çirkinlikten sakındıran ve tabiatıyla insani topluma hizmet için seferber olan ve bu esas üzere toplumu ıslaha yönelen kimseler, ümmetin en iyi bireyleri olarak değerlendirilmiştir.


Yüklə 1,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   68




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin