Ahmed Cevdet Paşa _ Tarih-İ Cevdet Cilt1
UYARI:
www.kitapsevenler.com
Kitap sevenlerin yeni buluşma noktasından herkese merhabalar... Cehaletin yenildiği, sevginin, iyiliğin ve bilginin paylaşıldığı yer olarak gördüğümüz sitemizdeki tüm e-kitaplar, 5846 sayılı kanun'un ilgili maddesine istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacıyla ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuşan "Braille Not Speak", kabartma ekran ve benzeri yardımcı araçlara, uyumlu olacak şekilde, "TXT", "DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayıcı ve OCR (optik karakter tanıma) yazılımı kullanılarak, sadece görme engelliler için, hazırlanmaktadır. Tümüyle ücretsiz olan sitemizdeki e-kitaplar, "engelli-engelsiz elele" düşüncesiyle, hiçbir ticari amaç gözetilmeksizin, tamamen gönüllülük esasına dayalı olarak, engelli-engelsiz yardımsever arkadaşlarımızın yoğun emeği sayesinde, görme engelli kitap sevenlerin istifadesine sunulmaktadır. Bu e-kitaplar hiçbir şekilde ticari amaçla veya kanuna aykırı olarak kullanılamaz, kullandırılamaz. Aksi kullanımdan doğabilecek tüm yasal sorumluluklar kullanana aittir.
Sitemizin amacı asla eser sahiplerine zarar vermek değildir.
www.kitapsevenler.com web sitesinin amacı görme engellilerin kitap okuma hak ve özgürlüğünü yüceltmek ve kitap okuma alışkanlığını pekiştirmektir.
Ben de bir görme engelli olarak kitap okumayı seviyorum. Sevginin olduğu gibi, bilginin de paylaşıldıkça pekişeceğine inanıyorum. Tüm kitap dostlarına, görme engellilerin kitap okuyabilmeleri için gösterdikleri çabalardan ve yaptıkları katkılardan ötürü teşekkür ediyorum.
Bilgi paylaşmakla çoğalır.
Yaşar Mutlu
İLGİLİ KANUN:
5846 sayılı kanun'un "Altıncı Bölüm-Çeşitli Hükümler" bölümünde yeralan "EK MADDE 11" : "ders kitapları dahil, alenileşmiş veya yayımlanmış yazılı ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler için üretilmiş bir nüshası yoksa hiçbir ticarî amaç güdülmeksizin bir engellinin kullanımı için kendisi veya üçüncü bir kişi tek nüsha olarak ya da engellilere yönelik hizmet veren eğitim kurumu, vakıf veya dernek gibi kuruluşlar tarafından ihtiyaç kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda çoğaltılması veya ödünç verilmesi bu Kanunda öngörülen izinler alınmadan gerçekleştirilebilir."Bu nüshalar hiçbir şekilde satılamaz, ticarete konu edilemez ve amacı dışında kullanılamaz ve kullandırılamaz.
Ayrıca bu nüshalar üzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulması ve çoğaltım amacının belirtilmesi zorunludur."
Bu e-kitap görme engelliler için düzenlenmiştir.
Kitap taramak gerçekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir iştir. Ne mutlu ki, bir görme engellinin, düzgün taranmış ve hazırlanmış bir e-kitabı okuyabilmesinden duyduğu sevinci paylaşabilmek tüm zahmete değer. Sizler de bu mutluluğu paylaşabilmek için bir kitabınızı tarayıp, kitapsevenler@gmail.com adresine göndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katılmayı düşünebilirsiniz.
Bu kitaplar, size gelene kadar verilen emeğe ve kanunlara saygı göstererek, lütfen bu açıklamaları silmeyiniz.
Siz de bir görme engelliye, okuyabileceği formatlarda, bir kitap armağan ediniz...
Teşekkürler.
Ne Mutlu Bilgi için, Bilgece yaşayanlara.
www.kitapsevenler.com
Tarayan: Hasan Uslu
Ahmed Cevdet Paşa _ Tarih-İ Cevdet Cilt1
Günlük Siyasi Gazete.
Ahmed Cevdet Paşa
BİRİNCİ CİLD
İşbu eserin sadeleştirilmesi Dündar Gün-
day; tertib ve tanzimi Mümin Çevik tarafından
yapılmıştır. [
HİKMET GAZETECİLİK LTD. ŞTİ.
(Tan Matbaası) Tel: 22 42 18 1ST.
Tarîh-i Cevdet'in neşri vesilesiyle
Ahmed Cevdet Paşa, ondokuzuneu yüzyıl, Tanzimat
devri ulemasından mümtaz bir simadır. İlmî, siyasî, edebî
olmak üzere bir çok mümeyyiz vasıfları nefsinde toplayan
bu güzide devlet adamımız, en ziyade ilmi ile temayüz et-
mişdir.
27 Mart 1822 tarihinde, Bulgaristan'ın Lofça kasaba-
sında dünyaya gözlerini açan Ahmed Cevdet Paşa, bura-
da İdare Meclisi âzası bulunan Hacı İsmail ağanın oğlu
ve Hacı Ali efendi ismindeki bir zâtın da torunudur.
Hacı Ali efendinin pederi Ahmed ağa, onun pederi
(Lofça Müftüsü) İsmail efendi, onun pederi de (Kırkla-
reli kasabasından) Yularkıran Ahmed ağadır.
On sekizinci asrın evailinde, Baltacı Mehmed Paşanın
maiyetinde bulunan Ahmed ağa; 1711 tarihine rastlayan
Prut muharebesinde Büyük Petro'yu mağlûb eden ordu-
nun başındaydı. Mezkûr harbden sonra, artık Kırklareli'ne
dönmeyerek Lofça kasabasına yerleşmişti.
Ahmed Cevdet Paşanın validesi, Lofça kasabasında,
ma'ruf, Topuz ailesinden Ayşe Sünbül hanımdır.
Yularkıran Ahmed ağa; oğlu İsmail efendiye büyük
bir servet bırakmıştı. Oğullan ve torunları tarafından,
mezkûr servetin hüsn-ü idaresi iledir ki, Ahmed Cevdet
Paşanın babası olan Hacı İsmail ağanın Lofça'daki meş-
hur çiftliği meydana gelmişdir.
Lofça, aynı zamanda bir kültür merkezi idi. Müşir
Derviş Paşa ile devlet ricalinden Midhat Paşa da, bu mem-
lekette doğmuşlar, burada büyümüşlerdi.
8
AHMED CEVDET PAŞA
Ahmed Cevdet Paşa, Lofça'da ilk tahsilini ikmâl et-
tikten sonra, buranın müftüsü Hafız Ömer efendiden Sari
ü Nahiv, Belagat, Fıkıh, HaleM ve Mülteka gibi dersleri
okumıuşdu.
Bilâhare, Hafız Ömer efendiyi istihlâf eden Hafız
Mehmed efendiden de mantık ve beyan tahsil etmişdi.
Cevdet efendi, o sıralarda on altı yaşma gelmiş bulu-
nuyordu. İkmâl-i tahsil için İstanbul'a gönderilmesi karar-
laştırılmıştı. Bu arada kasabada bir müddet daha kalmış,
Hafız Mehmed efendiden sonra müftülük vazifesini devr
alan ve Deli Müftü diye ma'ruf bir zâtdan da ayrıca fey-
ziyâb olmuşdu.
Günlük hayatın dar çerçevesinde mahsur kalmaya mi-
zacı müsaid bulunmayan ve serâzâd bir tabiate malik olan
bu hocadan, bihakkın istifadenin müşkülâtı karşısında, Ha-
cı Ali efendi, torununun mükemmelen yetişmesini te'min
maksadiyle onu, gelini ile birlikde, İstanbul'a göndermişti.
1839 da, İstanbul'a muvasalatla Çarşamba civarında-
ki Papazoğlu medresesine giren Ahmed Cevdet Paşa, bü-
yük bir intizamla derslerine devam ediyor, yardımlarını
gördüğü arkadaşları için de, seve seve, sarfiyatta bulunu-
yordu. Gerekli masraf, babası ve dedesi tarafından, de-
vamlı olarak karşılanıyordu.
Fatih câmi-i şerifinde, devrinin büyük ulemasından;
İmamzade Esad efendinin şerh-i Akaid, Antakyalı Said
efendinin de Mutavvel derslerine devam suretiyle, ilim sa-
hasında bir hayli mesafe kat' etmiş bulunan Cevdet efen-
di; yaşça kendisinden çok ileride olan, rüfekasını, bir
hayli geride bırakmış, kısa bir zamanda üstadlarının te-
veccühüne nıazhar olmuşdu.
Medresede tahsil ettiği ma'nevî ilimlerin yanı sıra;
müsbet ilimleri de ihmâl etmemiş, Mühendishâne-i Berri-i
Hümayun'da muallim olan Miralay Nuri Beyden Rıyaziy-
ye, Heyet, Tabiiyye, Tarih ve Coğrafya dersleri almış, bu-
TARİH-Î CEVDET
7
na karşılık, kendisi de Nuri Beye; Meâni ve saireden ders
vermişdir.
Temas ettiği devlet ricalinin, konaklarındaki mürebbi
ve mürebbiyelerden Fransızcayı öğrenmiş, ilmî kudreti
herkesçe bilinen Murad Molla'nm meşhur tekkesine müda-
vemetîe Farscayı da tahsil etmişdi.
Vükelâ, vüzera da dahil olmak üzere; devletin ileri
gelen ricali, uleması, üdebâsı Şeyh Murad Mollanın hahi-
kahma muntazaman devam ederler, feyz alırlardı.. Aynı
zamanda, Sultan Ahmed câmi-i şerifinin vaizlerinden olan
şeyh efendi, her Cuma, bizzat va'za gelir, mazereti hâlin-
de ba'zen Hafız Tevfik efendiyi veya Ahmed Cevdet efen-
diyi gönderirdi.
Cevdet efendi, ayrıca, meşhur Nedim efendiden de
ders aSmışdır.
Bu devrin tanınmış simalarından biri de şair Fehim
efendidir. Bu zâtın, aynı zamanda, siyasî bir hüviyeti de
vardı. Zamanın iîeri gelen âlimleri, edibleri sık sık Nedim
efendinin konağında toplanır, sohbet ederlerdi.. Nedim
efendinin delâleti lie Cevdet efendi, bu konağın müdavimi
olan rical ile tanışdı. Kendisine şiir yazma zevkini telkin
ve Cevdet mahlasını tevcih eden de, bu zâttır.
Tasavvuf âlimleri arasında hususî bir mevkü bulu-
nan, Kuşada'lı İbrahim efendiden de müstefid olmuş ve
bu arada, meşhur âlim Hafız Seyyid efendiden feyziyâb
olmayı da ihmâl etmemişdir.. Şeyh Murad Mollayı dalâlet-
te kabul eden ve tasavvufa da mu'teriz bulunan Hafız Sey-
yid efendi, fakir bir zâttı; ilmini irfanını takdir eden şeyh
Murad, lüzumlu eserleri te'min eder ve kendisine gönde-
rirdi.
Tasavvufa âid asar-ı bergüzideyi asîâ ihmâl etmeyen
Ahmed Cevdet efendi, Muhyiddin-i Arabi'nin —bu mev-
zu'la alâkalı— bütün eserlerini okumuşdur.
Devrin Şeyhülislâmı Arif Hikmet bey, kendisini sadr-ı
8
AHMED CEVDET PAŞA
a'zam büyük Reşid Paşa ile tanıştırmış, bu arada, Emin
efendi ismindeki bir zattan Fransızeasını —tam manasıy-
le— tekemmül ettirmişti. İlmiye sınıfına müntesib bir kim-
senin, Fransızca ile alâkası hoş görülmediğinden, bunu
saklı olarak yapmışdı.
Şeyhülislâm Arif Hikmet bey, Mekâtib-i Umumiyye
Nezareti muavinliğini kabul ettirmek için, Cevdet efendi-
yi zorlayıp duruyordu. Buna bir türlü muvafakat göster-
meyen Cevdet efendi, nihayet, vâki' İsrarlara dayanama-
yıp, teklifi kabul edince, şu beyti söylemişdi:
«Hubân-ı bî vefa gibi dehr-i desise bâz»
«Nâz ehline niyaz eder, ehl-i niyaza nâz.»
Büyük Reşid Paşa, İstanbul'da, Fransızların akade-
misine mümasil, bir Encümen-i Dâniş te'sisini düşünüyor-
du. 1850 tarihinde, bu tasavvurunu kuvveden fî'le çıkardu
Yerli ve yabancılardan mürekkeb olan âzalarının arasın-
da Ahmed Cevdet efendi de vardı...
Mısır Valisi Abbas Paşa ile Mehmed Ali Paşa aileleri
arasında tahaddüs eden miras ihtilâfının halli için, vazi-
feyle Mısır'a gönderilen Fuad efendi; Ahmed Cevdet efen-
diyi de refakatine almıştı.. İki ay sonra İstanbul'a dönen
Cevdet efendi, tekrar Encümen-i Dânişdeki vazifesine baş-
Iamışdı.
Osmanh tarihinin yazılması için, encümenin ehil aza-
ları arasında vazife taksimi yapılmış, 1767/1768 — 1825/
1828 kısımları, Ahmed Cevdet efendiye verilmişdi. Kırım
harbi sırasında (Tarih-i Cevdet) in üç cildini kaleme ala-
rak padişaha takdim etmişdi. Eser 1854 tarihinde intişar
etmiş ve bu arada, Nail beyin yerine, Vak'anüvîs olmuş,
aynı zamanda Galata Mollalığı da uhdesine verilmişdi.
(Tarih-i Cevdet)in ikinci cildi 1884 de neşr edildiğine
nazaran, bu büyük eserin, otuz senede tamamlandığı anla-
TARÎH-İ CEVDET
9
şıîır.. Osmanh tarihinin diğer zamanlarını yazanak vazifesi
kendilerine tevdi' edilen azaların hiç eser vermemelerine
mukabil, Cevdet Paşa —ömrünün otuz senesini vererek—
on iki cildlik, bu meşhur tarihini vücuda getirmişdir.
Ahmed Cevdet Paşanın büyük muvaffakiyetlerinden
biri de; mümtaz Fıkıh âlimlerinin iştirakiyle Mecelle'yi
vücuda getirmiş olmasıdır. Te'sis ettiği (Mecelle-i Ahkâm-ı
Adliyye) Cemiyetinin reisliği kendisine tevcih ve tevdi'
ohmmuşdur.
Abdülhamid'in şifahî iradesi ile kaleme aldığı Ma'ru-
zat isimli eseri çok mühimdir. Bu eserde, Müslümanlığın
geniş tesamühü yanında Hıristiyanlığın nasıl dar bir sa-
hada sıkışıp kaldığı gayet veciz ve beliğ bir lisanla ifade
edilmişdir. Müslümanlıkda da din âlimi olarak vasıflandırı-
lan ve teşkilâtın muayyen kademelerinde Hoca olarak vazi-
fe ahp, umur-u diniyyede rehber olarak çalışan zevatın, Al-
lah'la kul arasına girmeyi akıllarından bile geçirmedikle-
rini, deruhde ettikleri: İmamMi, Vaizlik, nikâh kıyma, ce-
naze gasli, tedfin gibi vezaifi —lüzumu hâlinde— bu mev-
zu'da bilgisi olan herhangi bir Müslümanm da ifa edebile-
ceği; hâlbuki diğer taraf dan, bir Hıristiyan çocuğunun,
dünyaya gelmiş sayılması ancak papaz tarafından vaftiz
edilmesi ile mümkün olduğu, ibâdetin icrası, günahların
ihracı için, yine papazın tavassutuna ihtiyaç bulunduğu,
evlenmesinde, ölmüş bulunan sevdiklerine ithaf edeceği
dualarda, kendi ölümünde; daima papazın tavassutuna
müracaat edildiği, bu eserde etrafiyle anlatılmaktadır.
Burada okuyucularımıza takdim ile müftehi bulun-
duğumuz TARİH-İ CEVDET, Cevdet Paşa merhumun en
çaplı eseridir.
Tarih-i Cevdet hakkındaki sözümüzü M. Şakir Ülkü-
10
AHMED CEVDET PAŞA
taşır'a bırakıyoruz:
«Tarih-i Cevdet (Tarih-i Vekayi-i Devlet-i Aliyye),
Cevdet Paşanın Avrupa bilim âleminde de değerli bir kay-
nak olarak tanılan bu büyük eseri, Osmanlı Tarihinin 1774
den 1824 yılına, yani Kaynarca andlaşmasmdan "Vak'a-i
Hayriye" in ilânına (Yeniçerilerin ilgasına) kadar geçen
olaylarını ihtiva eden ayrıntılı bir "Vak'anüvis Tarihi" dir.
On iki cilt tutan bu tarih, vesika itibariyle değerli ve da-
ima başvurulan bir ana kaynaktır.
18 Temmuz 1851 de açılan "Encümen-i Dâniş"e alı-
nan üyelerin her biri türlü bilim konuları üzerine birer
eser yazmağı deruhte etmişlerdi. Bu arada encümen üye-
lerinden bazılarına tarih'in türlü kısımları taksim edilerek
dağıtıldığı gibi, Cevdet Paşaya da Osmanlı İmparatorluk
tarihinin 1774-1824 yıllarına ait olaylarını yazmak ödevi
verilmişti. Bu tarih, Avusturyalı tarihçi Hammer'in bir ilâ-
vesi mahiyetinde idi. Cevdet Paşa, hemen işe başladı ve
1854 de tarihinin ilk üç cildini bitirerek Sultan Abdülme-
cide sundu. İşte, vak'anüvis tarihleri arasında "Cevdet Tu-
rihi" diye anılan on iki ciltlik bu büyük eser, Encümen-i
Dâniş'in kararı üzerine meydana gelmiştir. Cevdet Paşa
bu eserini yazarken eldeki vakanüvis tarihlerini, sefaret-
nameleri, özel tarihleri,^ tarihî değeri olan tasarıları, hâtı-
raları, devlet arşivi kayıtlarını, resmî tezkireler ve dergiler
gibi bütün ilgili kaynakları birer birer gözden geçirmiş,
bu çeşit!! tarih belgelerinden geniş ölçüde faydalanmıştır.
Cevdet Paşa Tarih'ini, kendinden önceki vak'anüvisler gi-
bi, yıl yıl yazmış olmakla beraber münasebet düştükçe o-
laylarla ilgili bulunan Avrupa devletlerinin ahvalinden,
bize karşı güttükleri politikadan da bahsederek tarihsel ol-
guların içyüzünü aydınlatmağa çalışmıştır.
Cevdet Tarihi'nin türlü tertip ve basıları vardır. Ta-
rihin son on ikinci cildi 1884 yılında yayınlandığına göre,
TARİH-İ CEVDET
11
bunun otuz yılda bitirildiği anlaşılmaktadır; şu hesapça
Cevdet Tarihinin otuz yıl gibi gerçekten ciddî ve sürekli
bir çalışmanın verimi olduğunu öğreniyoruz. Cevdet Ta-
rihinin birinci cildinde usulü tahire, tarih felsefesine ve
saireye dair bir çok faydalar da yazılmış, böylelikle esere
daha önemli bir değer verilmiştir. Cevdet Paşa, bu Tari-
hin türlü zamanlarda yapılan basıları üzerinde bazı ekler
ve düzeltmeler yapmıştır. Nitekim 1884 ve 1885 de yapı-
lan ve asıl 1891 de tamamlanmış olan yeni tertibinde bir
hayli düzletmeler ve değiştirmeler vardır. Bu yeni tertibin
iki cildi sadece bir giriş (methal) haline gelmiştir. Kay-
naklar, "Tertib-i cedid" de son üç cildin mehazları ile bir-
leştirilerek, iki cildin baş tarafına konulmuştur. (Matbaa-i
Osmaniye baskısı).
Cevdet Paşa, tarihini "selis ve münakkah" yazmağa
da dikkat etmiştir. Ancak ilk beş cildin dili "ruzmerre tâ-
birat ile herkesin istifade edebileceği meslek-i ifadeye gi-
dilerek" yazıldığı beyan edilmesine rağmen, eski tarihçi-
leri epeyce andırır. Eserin altıncı cildinden itibaren, üslûbu
oldukça sadeleşmiştir.
Cevdet Tarihi, bir vak'anüvis tarihi olduğundan esere,
ardılı (halefi) Vak'anüvis Ahmet Lûtfi Efendi tarafından
bir ek yapılmıştır. Lûtfi Efendi tarafından yapılan bu ek,
1825 yılından başlayıp ikinci Abdülhamid devrine kadar
gelir.»
270
Cevdet Paşa 1895 senesi 28/27 Mayıs gecesi yetmiş
dört yaşlarında olduğu halde Bebek'teki yalısında vefat
etti. Cenazesi Fatih Türbesi yanındaki hususî mezarlığa
gömüldü.
Bu vesile ile, merhum Cevdet Paşayı, bir kere daha
12
AHMED CEVDET PAŞA
rahmetle yâd ederken bu büyük eserin tab'ına muvaffak
kılan Cenab-ı Hakka sonsuz minnet ve şükranlarımızı
—mağfiretine sığınarak— arza ictisar eyleriz.
10 Haziran 1972
MÜMİN ÇEVİK
Zemin ve zamanı, noksansız ve benzersiz yaradanın.
inhisarında binlerce defa bir araya gelmeye hak kazan-
mış öğünüleeek insan topluluğunun diğer yaratıklara üs-
tün görünüşü (İnin cailün fîl-ardı halife) ve sırrına eri-
şilmeyen (ve aileme ademel-esmae külleha sümme ara-
dahum alel melaiketi) ile maziden aldığı öğretici, düzenli
ve hayırlı gerekli bilgiler ile hayırlı işleri bu işe bakan-
lardan ileri bir görüşle, uyarış sebebi sayıp dünden bu-
güne eldeki bilgilerle gelip olayların asıl sebeplerine geç-
me yeteneğine erişenleri saygıdeğer bilmiştir. Herkesçe
bilinen ve öğünülen aynı zamanda sonsuzluğun hüküm-
darı dayanağımız (Künte nebiyyen ve ademü beynel-mai
vettîn) olan Peygamberimizin Ravza-i mutahhara ve*
türbe-i münevveresine olsun ki; Doğru, aslına en yakın
ve uygun bilgilerle herkesi şeriatin doğru yoluna çağırıp
insanlık ruhunda ötedenberi istenen (Elestü bi rabbi-
küm) iyi sözünü söyleyip anlatarak yaklaşanları, varı-
lacak yerin başına, ilmin yerine oturtmaktır. Allaha rıza
ve duanın ayrıntıları onun sahiplerine ve yakînlerine ar-
mağan olsun ki, iyi davranışları, sonra gelecek olanlara
uyarıcı ve pay verici; öğüt ve geleneğe dayanak olsun ve
sonra dağınık yazılarım Ahmet Cevdet Tarihinin belirli
sahifelerinde ifade edilerek duyduklarımıza göre; önce
gelenlerin sonra gelenlere dünya geçmişinde bu güne ka-
16
AHMED CEVDET PAŞA
dar gelen ve tarih yazmada dünya çapında yaşayan ör-
nek hatıra ve uygulama vesilesi ile anılacak en güzel ar-
mağan ve geçmiş günlere ve muhtelif milletlerin birbi-
rine nisbetle üstünlük ve ileri değerde olduğunun ölçü
ve miyarı, tarih olduğundan, tarih yazarları asrın kita-
beleri ile ellerine geçen eserleri muhafaza ederek, bulun-
dukları zamanın olaylarım fazilet ve bilgileriyle kayıtla-
ra geçirerek, kronolojik sıra ile tarihe hizmet ederlerse
ve her devlet kendi olaylarını kayıtlara geçerse, her biri-
nin kendine göre gayretiyle tarihdeki olaylar Osmanlı
Devletinin olayları da her alan da büyük satvetiyle gö-
ründüğü günden, binyüzseksen senesine gelinceye ka-
dar birbirine bağlı ve birbirini takibeden kayıdlar ve ya-
zılarla basılmış ve yayınlanmışken, o zamanın gereği,
türlü karşı koyma ve engellemeler yapanların hayret edi-
lecek tutumları ile bu ilkeler yersiz sayılıp, terk oluna-
rak, olmıyacak şeyler gibi kabul edilerek, yapılmamış ve
tarih sahifelerine kayıt ve işlenmemiş olan müsvetteleri
ve yazılarda tarih vak'a nüvisleri düzeltmelerini bile ya-
pamadan ve çıkan olaylar durulmadan ve köşelerine çe-
kilip hiçbirşey yapmadıkları halde, yani birşey yapılma-
dan yüz üstü kalmıştı. Halbuki asıl tarih yapraklarına
yazılacak ve her fıkrasından pek çok uyanış hissesi ve
ibret alınacak tarih problemleri bu kayda geçirilmemiş,
boşlukta iyi ve kötü günlerin olayları idi. Allaha hamd-
olsun; kendinde adalet ve merhametin örnekleri görünen
hilâft ve saltanatın değerli bütünlüğünde başta söylenen
İskender deyimine lâyık Osmanlı görünüşü ile iftihar edi-
lecek, maarifi seven, yüce hakan, büyüklükde Allahm
yerdeki gölgesi, ve son zamanın eşsiz yaratığı (es sultan,
ibn-üs-sultan-ı, ibn-üs sultan, es snltan-ül gazi Abdülme-
cîd Hâin) efendimiz hazretlerinin herkesçe istenen cülu-
su, bu yüz yılın en mutlu ve gönülden istenen günüdür.
O saadet gününden bu yana eğitim yayınları hakkında
TARİH-I CEVDET 17
esirgemedikleri dünya değer hizmetleri, onun kıymetli
eserleri olmak üjzere, ilmin gelişmesinde ve öncelik ka-
panmasında ve asıl değerlerin ve unutulup bir kenarda
kalan bunca eserlerin meydana çıkarılmasında öncülük
edenlere, bu yenilik esintisinde hakkiyle ve açıkça, istek-
le ve beğenir görünerek nice eski eserleri yenilemek, cild-
lemek ve bir çok ip ucu müsvedde ve yazıları yeni bir
tasnife tabi tutarak, toplanıp yeniden müsveddeler ya-
pılmasına ve zamanında bu iyiliklere kendini hasreden
hazret-i hilâfetpenâhileri, hakikaten gıbta edilecek yüz
yıllar yüzeyinde toplanan eserlerden ve birbirini kovala-
yan devlet-i aliyye olaylarının bilinen o günkü tarihinden
bu yüz yıla kadar yürütülmesi, Umumî Maarif Meclisin-
de bir kaç defa konuşularak ve Padişahdan düşüncesi
sorulup onayı alınarak binikiyüzkırkbir senesinde ta-
rihi kitaplar ve risaleler, devleti aliyyece patlamış olan
«Vak'a-i Hayriye»ye kadar, bizden önce çalışanların na-
mını yeniden ortaya koyacak ve bizlerden sonra gelecek
olanların hayır dualarını alacak, büsbütün yeni bir usul
ile eser vücuda getirmeğe müdahalesiz bu aciz kulunu
memuriyetine seniyye-i mülükanece izin verilerek, ger-
çekte yetersiz liyakatim başarılı olmaya kâfi değilken
hal ve zamana göre feyiz saçan hazret-i mülükâne saye-
sinde, Maarif Meclisi azası bulunduğum sırada Padişa-
hımızın türlü lütuf, yüksek himaye ve davranışlarına bin
de bir karşılık şükran borcu ödeme büyük içdenliği ile
elden geldiği kadar çalışmanın kaçınılmaz farizadan bu-
lunduğuna ve Maarifsever devletine benim için iftihar
edilecek mansublarla katıldığım vekiller hey'etinin başı,
adalet veren ve dağıtan bilinmiyen devlet işlerini kolay-
ca çözüp halleden, halka eğik, eşi bulunmaz Aristo ted-
birli, eski Sadr-ı Azam ve Hariciye Nezaretine ışık tu-
tan ve yol gösteren Reşid Paşa «Yeserallahu Mayeşa»
F. 2
Î8
AHMED CEVDET PAŞA
hazretlerinin herşeyden önce maarife eğilim ve isteği de
şevk ve gayretimi tazlediğinden, Allanın yardım ve ina- "
yetiyle görüldüğü gibi binyüzseksensekiz senesinden
binikiyüzkırkbir senesine kadar, bir tarih yazmağa,
binikiyüzyetmig senesi evailinde başladık. Cenab-ı Hak
şevket-i şahanenin ömrünü uzun maarif saçan huzurla-
rına nice yeni ve değerli eserler takdimine muvaffak ola-
cak ilim ve fazilet sahiplerine öğünme ve mutluluk ver-
sin!
(ve haza dua ün lâ yüraddû li eıınehu duamı alâ
küllil beriyeti şamilûn)
CEVDET TARİHİNİN ME'HAZLAKI
Bin tarihlerine kadar şehnameci ve sonra vak'a nü-
vis adiyle her yüz yılda eshab-ı maarifden biri vak'aları
zabta memur buyurula gelmiş olduğundan Devlet-i aliy-
ye vak'aları bu yüz yıllara kadar birbirine bağlı ve de-
vamlı olarak günlük tutulan sahifelerde unutulup kal-
mıştır. Vak'a nüvisler vak'aları ceridelerine yazıp geçir-
mekle arasıra temize çekip takdim etmek devam edege-
len bir Devlet-i aliyye adeti olup, temize çekemedikleri
zabıtnameler dahi kendilerinden sonra gelenlere devrolu-
narak onların tarafından temize çekilmeğe devam edil-
Dostları ilə paylaş: |