Ahmed Cevdet Paşa Tarih-İ Cevdet Cilt1



Yüklə 3,27 Mb.
səhifə20/44
tarix17.08.2018
ölçüsü3,27 Mb.
#71621
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   44

Prens sözü bundan gelmedir. Oktavyüs Ogüstüs iyi mua-

mele ile halka kendisini sevdirmiş ve kendisine çekmiş ve

zamanında Roma devleti asayiş içinde mamur olmuş ve

mutlak hükümetini bir takım unvanlar ile örterek kral

unvanını almamış olduğundan, Roma halkı halâ cumhu

riyet var zannederlerdi. O ise asıl görüntüsü ve gidişi ile

bağımsız bir hükümdara ait işleri yapardı. Kayser sözü

kendine has, ve imparator kelimesi muzaffer baş kuman-

dan manasına iken ikisi birleşince de hükümdar anlamı-

na kullanılmışdır.

Hazret-i İsa, işte bu Ogüstüs zamanında dünyaya

gelmişdir. Ve Galya'da henüz ele geçmemiş olan yerler

de onun zamanında tamamen Roma tasarrufuna katıl

mışdır. Gallef üzerine ağır vergiler çıkarılıp zulüm va

haskı altında eğilmişdir. Fakat o vakite kadar ayrılık ve

karışıklık içinde bulunan Galliler de bir tek idare altına

konulmuşdu. Bu toplumlar bir gövde gibi birleşince son-

TARÎH-İ CEVDET

235

ra Galya'nın büyük bir devlet olmasına sebep işte bu



davranış oldu denilebilir.

Yine Ogüstüs'ün hükümeti zamanında Galya'ya bir

çok Romalı gelip mektepler, tiyatrolar ve diğer binalar

inşa ederek Galyada uygarlık eserlerini yaymışlardı. Fa-

kat Roma uygarlığı maddeye dayanır olduğundan insan

ahlâkını süsleyip geliştirmek şöyle dursun türlü kötülük-

lere alışkanlıkları yüzünden galliler bile bu Roma uygar-

lığı ile doğal olan iyi ahlâklarını kaybetmişlerdir. Roma-

lılar böylece göz dikdikleri memleketlerin çoğunu ele ge-

çirip medeniyetlerini yaymalariyle bir çok milletlerin ve

kavimlerin ahlâkını bozmuşlardır. Fakat Arab yarımadası

ile Cermenlere karşı zafer kazanamadıkları için Arab ve

Cermen kavimlerinin ahlâki Roma medeniyeti ile leke

lenmemiş ve doğal halile kalmışdır. Ve sonra da dünyayı

bu iki Devlet yeniliğe kavuşturmuşdur. Çünkü Ogüstüs'-

ün Kayserliğinde İsviçre, Dalmaçya ve Hırvatistan, Ru-

meli ve Mısır memleketleri ele geçirilip Roma'ya katılmış

olduğu Ren nehri tarafında Romalılar mağlup olup Cer-

manya'ya karşı muzaffer olamamış bu da Ogüstüs için

büyük üzüntü olmuşdu. Milâddan ondört sene geçince

Ogüstüs'ün ölümü ile yerine halefi Tiberyüs geçmişdi.

Pek fena ve zalim bir insandı. Yatağında boğularak öl-

dürülmüşdür. Onun kayserliği sırasında Kudüs valisi bu-

lunan Plât zamanında Hazret-i İsa'nın çarmıha geril^

asılmasını görüyoruz. Ondan sonra gelen imparatorlar

hepsi birbirinden fena ve topluca kötü ahlâklı ve türlü

sefahate alışık oldukları için günden güne karışıklık ve

kargaşalıklar çıkarak çoğu zehirlenerek veya başka su-

retle idam edilmişdir.

Katolik mezhebinde bulunan hıristiyanlarm inancına

göre Rimpapalar Hazreti İsa'nın yeryüzünde halifesi ve

Havariyun'dan Batras'm halefidir ki, Hazreti Isanm me-

lek olup göğe çıkışından sonra Hazreti İsa'nın dinî tel-
236 AHMED CEVDET PAŞA

kinleri için Batras Romaya gelmişse de, o zaman Hazreti

îsa dini açıkça icra olunamadığmdan her yerde olduğu

gibi Romada da hıristiyanlar gizlendikleri yerlerde Bat-

ras ile ona bağlı olanlardan bir çok kimseler, Romada

çarmıha gerilmişdir. Ve Konstantin'in zamanına kadar

Hazreti İsa dinine katılanlar hakkında pekçok kötülükler

yapılmışdır.

İmparatorların kötü davranışı, fazla ileri giden zul-

münden ötürü Galya ve İspanya taraflarında ihtilaller

ortaya çıkıp bir tafafdan Filistin topraklarında Yahudiler

muharebeye kalkmışlarsa da, o aralık Roma milleti ken-

disini toplayıp bu gibi ihtilâlleri ortadan kaldırıp Britan-

ya adasını tamamen ele geçirmiş ve ara sıra Tuna sınır-

larının bozulan emniyetine sebep olan Eflâk kıt'asma Ro-

malılardan bir az muhacir getirip yerleştirmişdir. Böy-

lece Tuna emniyetini sağladıkdan sonra o sırada İran'-

da bulunan Eşkânyan devleti üzerine sefer ederek ta

Basra körfezine kadar olan yerleri ele geçirip istilâ et-

miş olduğu halde Arab yarımadasından bir karış yer ala-

mamişdı. Bu işe Romalıların gururuna dokunduğundan

Suriye yani Ber-rüş Şam valisi o vakit Şam'dan Lût de-

nizine kadar olan yerleri Arabistandan sayılmadığı halde

buralara Arabistan (Arabya) adını vermişdi. Kayserler

bağımsız hükümdar gibi hükümet ede geldikleri halde

veraset usûlü geçerli olmayıp intihap kaidesi gelenek ol-

duğundan Cumhuriyet şeklinden kurtulamamışdı. Hal-

buki anlatıldığı gibi İmparatorlar sık sık idam oluna gel-

diğinden seçim işi düşük kimseler elinde kalıp askerler

para ile Kayser seçer olmuşlardı.

Genellikle Roma halkı zevk ve sefahata ve çok paha-

lı ve gösterişli hayata dalmışlardı. Böylece milâddan yüz-

seksen yıl sonrası Roma Devleti yüzyirmi milyon ahaliye

hükmederek her yerde bayındırlık iade olunmuşken yok

olmaya yüz tutarak günden güne düşüşünün ayrıntılı se-

TARİH-İ CEVDET

237

hepleri artmağa başlamışdı. Milâdî ikiyüz senesine doğru



Cermenler Galyaya taarruza başlayıp Romanın savunma

gücünün azaldığını anladıkları gibi öncekilerden fazla

tecavüz eder olmuşlardı. Milâdî ikiyüzyirmi yılında Eş-

kânyan Devletinin çökmesi ile İran Devleti Sasanîler sü-

lâlesine geçip Devleti yeniden kuran Ardişir, Iran Dev-

leti sınırlarını Daranın zamanında olduğu gibi, Akdeniz

ve Marmara denizine kadar genişletip, Romadan bir çok

yerleri geri almak istemesi üzerine Roma imparatoru

Aleksandr (İskender) adlı Kayser doğuya gelerek muha-

(rebeye mecbur olmuşdu. Bu muharebeler yapıldığı sırada

batıda Cermenler tekrar Galya'ya girmiş olduğundan

Aleksandr Ren nehri sınır savunmasını sağlamak için o

tarafa geri dönmeye mecbur olmuşdu.

Cermenlefden Ren nehri tarafında hayvan f/ürülerini

heslemek için dolaşan bir kaç küçük gurup da kendilerini

Romalılardan korumak için birleşip kendilerine Frank

yani bağımsız adını takmışlardı, bu ittifakla kuvvetlenin-

ce Reislerine itaat ederek üzerine gittikleri her işin üs-

tesinden gelip Cermanyada Sal nehri kıyısında yerleşen-

ler Salik Frank diye ad aldılar. Bunlar en çok şöhret

kazananlar olup diğer başlı Cermenler gibi Galya'ya te-

cavüze başlamışlardı.

Kısaca Roma sınırlarındaki milletler bilhassa Cer-

menler ardı ardına sınıra tecavüzle yanlışı düzeltiyorlar-

dı. Roma Devleti ise iç ihtilâllerle sık sık Kayserleri ye-

rinden atıyor veya öldürüyordu. Bir kayser katledilince

bir çok kimse kayserlik iddiasiyle ayağa kalkardı. Yîne

milâdi ikiyüzyetmiş senesinde, Avrelyanüs Roma'da im-

parator ilân edildiği zaman Galya'da ve Şam'da da impa-

ratorluk iddiasında birer kişi vardı. Şam tarafındaki

ölünce hükümeti Zenogya adlı zevcesine kaldı. Avrelya-

nüs bu kadın üzerine hareket ederek idare merkezi olan

(Palmir) Tedmür şehrini yıkdıktan sonra Galya'ya gidip
238

AHMED CEVDET PAŞA

orada da muzaffer olmuşsa da İran seferi açılmakla o ta-

rafa giderken hiyle ve karışıklıkda öldürülmüşdür. On-

dan sonra gelen imparatorlar kayser tahtında çok dura-

mayıp eğer Almanya'dan Galya'ya giren grupları geri

atabilmişlerse de sonraları sınırların korunması için tür-

lü çeşid milletten yabancı asker kullanmağa mecbur olup,.

bu da Roma Devletinin güçlüklerini arttırmışdır.

Sonraları Kayser olan meşhur Kostantin gidişin kö-

tülüğünü anlayarak Hazreti İsa'nın dininin yayılması-

na kabulüne karar vermiş, müâddan (313) sene sonra

italya kurulmuş, Milân şehrinde Hazreti İsa'nın dininin

serbest olduğunu ilân etmişdir. Bir müddet karşı duran-

ları ile uğraşıp yerine göz dikenlerin hepsini yenmiş ve

tam bağımsız olmuş fakat Hristiyan dini yüzünden Ro-

ma halkından kuşkulanarak Roma şehrinden de nefret et-

tiği için Pay-ı taht ve düşmanı olan İran Devletine ya-

kın yerde bulunması bahanesiyle Pay-ı tahtın yerini de-

ğiştirmeğe karar vermiş ve Roma şehrinin kurucusu pek

eski vakitlerde Akdeniz Boğazı dışında Bababurnu civa-

varinda olan Truva şehri ahalisinden imiş diye Roma'lı-

lar arasında bir itikat olduğundan Kostantin de buna

uyarak Truva şehri harabesini imara niyet eylemişse de

sonraları bundan vazgeçerek Bizantiyon kasabasına ge-

lip orada İstanbul şehrini kurarak Pay-ı taht ilân etmiş-

tir. Yalnız halkı yeni olmakla Yunanlılara da Romani ya-

ni Romalı denilmişdir ki bundan doğan Rum tabiri hâlâ

söylenmektedir.

O vakte kadar Hazreti İsa'nın dini Galya'da gizlice

icra olunurken İstanbul'a bağlılığı dolayısiyle Gal ahali-

si de İsevî olmuşlardır. Fakat Roma ile İstanbul arasın-

daki çekememezliklerden Devlet idaresinde güçlükler ar-

tarak artık İstanbul'dan bütün Avrupa'nın idaresi güç-

leşince Kostantinin oğlu ve Halefi olan Kostantiyüs tür-

lü ihtilâllerle uğraşmışdır. O aralık adı geçen Franklar Ren

TARİH-1 CEVDET

239


nehrinden geçerek Galyaya girip, tecavüz eylemiş oldu-

ğundan Kostantiyüs kendi akrabasından Jülyanüs adlı za-

tı askerlikle Galya'ya gönderip ona bu Frankların bir azı-

nı Ren nehrinin karşı yakasına atıp diğerlerine de Ro-

ma'ya tabi olmak şartiyle Belçika'da yer vermeğe mec-

bur olmuşdu. O sırada Jülyanüs askeri tarafından kay-

serliğe seçilerek ardından Kostantiyüs de ölünce Jülya-

nüs üç yüz altmış bir senesinde İstanbul'a gelerek Putpe-

rest ayininin iadesine çalışmış ise de gücü yetmeyip on-

dan sonra gelen kayserler de hep Hazreti İsa'nın dinin-

de bulumuşl ardır.

Üç yüz yetmiş dokuz senesinde kayser olup on altı

sene hükümet eden Teodosyüs zamanında da Batı mem-

leketlerinde karşı çıkanlar olmuşsa da hepsini uzaklaş-

dırıp İstanbul'da Bağımsız olarak Kayserlik edip ancak

Roma devletini iki oğluna ayırarak birine Garb Devleti

diğerine de Doğu Devleti denilmiştir. Bu iki devletin ara-

sındaki sınır İskodra şehri idi. Doğu Devlet Fatih Sul-

tan Mehmed Han hazretlerinin zamanına kadar durmuş-

dur. Ama Batı Roma devleti hemen çökmeye yüz tutup

pek çok hükümetlere parçalanarak Avrupa kıt'ası başka

bir şekle girmişdir. Çünkü o sıralarda Roma devletinde

çökme belirtileri baş gösterip ikiye bölünmesi de çökün-

tü sebeplerinden biri oldukdan başka dış sebeplerden de

etki olmuşdur. Şöyleki Roma Kayseri Roma şehrini terk

edip Ruan şehrinde oturuyordu bu sırada Germenler Ro-

ma devletinin zayıfladığını görerek İtalya ve Galya'nm

güzel topraklarına göz dikmeye başlamışlardı. Fakat bu

sırada Tatarların Hun adlı bir kavmi Avrupa'ya doğru

hareket etmekde olduğu duyulunca Cermen cinsinden Ka-

radenizin Kuzeyinde oturan Gotlar Hunlar'dan korkarak

Tuna'ya doğru harekete geçmişler ve asıl Cermanya'da

bulunanlar da bunu işiterek yerlerinden oynayıp takım

takım dolaşmağa başlamışlardı. Gotların hepsi Hunlar'-


240

AHMED CEVDET PAŞA

dan kurtulamayıp bir takımı onlara tabi olmuş bir takı-

mı Doğu Roma devletine sığınmışlardı. Fakat Gotlar vah-

şi bir. halk olduğundan Doğu Roma İmparatorluğu bun-

lardan çok zahmet çekerek kimi tehditle kimi anlaşarak

kullanıp diğer Cermen kavimleri gibi bunlarda Garba dö-

nüp yönelince Doğu Devleti gaileyi hafif geçirmişdir ama

Garb Devleti topraklarında ve böyle bir çok milletler Cer-

menya'ya girince hazaları devletin askerlik hizmetinde

kullanılmışsa da Roma Kayserliğinde güçlükler doğurup

İtalya'yı tahrip ve bir aralık aylıklarını alamadıkların-

dan Roma şehrini yağma etmişlerdi. Sonra Galya'ya ge-

çip orasını da talan etmişlerdir. Bunun üzerine Britanya

valisi askeri ile Galya'ya geçip bu Cermen kavimlerini

bastırarak çoğunu İspanya tarafına sürmüşdür. İçlerin-

den Burgon'lar Galya'da oturma izini almışlardır. Sonra

Gotlar da Galya'ya gidip oradan çıkarılmaları imkânsız-

lığı karşısında Roma Kayseri kendilerine arazi gösteril-

mişdir. Dörtyüz onüç milâdi tarihinde Burgonlara dost

millet adı verilerek bazı şartlarla anlaşarak içlerinden bir

kral seçmelerine Roma İmparatorluğu tarafından muva-

fakat olunmuşdur.

Geçmişde İspanya tarafına kovulan Cermenlerden

Vandallar (ki Endülüs bunun uydurmasıdır) Afrika kıt'-

asmda Tunus tarafına geçerek orada Bağımsız bir hükü-

met kurdular. Sonraları İstanbul Kayseri bunların üze-

rine sefer açarak buralarını ele geçirip ardından İslâm

milletleri gelip buraları ele geçirince Vandallardan eser

kalmadı. Fakat Endülüs vilâyeti onlara göre adlanmış-

tır. Yazıldığı gibi Galya'nm bir tarafı Burgon bir tarafı

da Gotlar elinde bulunup geri kalan yerleri Roma Garb

Devleti elinde kalmışsa da bu iki kavim gittikçe meydan

almakda idi. O sırada Franklar Garb Roma devletine sa-

dakatle hizmet ederek diğer Cermen kavimlerinin Galya'-

ya girmelerini önlemeye çalışmışlarsa da güçleri yetme-

TARİI-I-Î CEVDET

241


yip Gotlarla Burgonlarm fütuhatını görerek onlar da ga-

nimetlerden hisse almak arzusuna düşerek Ren nehri kı-

yısında toplanmaya başlayıp tahminen milâddan dörtyüz

yirmi sene sonra onlarda Belçika yakasına giderek küçük

bir hükümet kurup Galya sınırında bulunan Torino şeh-

rini hükümet merkezi yapmışlardır. Cermenler açıklandı-

ğı gibi İtalya ve Galya kıt'alarmın altını üstüne getirdik-

leri halde artık Britanya adasının elde bulundurulup bağ-

lı tutmak kabil olmayacağı anlaşıldığından oradaki Ro-

ma askeri çekilip geri verilmesi üzerine halkı kendileri-

ni Iskoçyalılardan korumak için Cermanyamn Kuzeyle-

rinden gelen Angl ve Saksonlardan yardım isteyince on-

larda gelip dört yüz kırk Milâdi senesinde Britanya'yı

ele geçirmişlerdir. Ter kelimesi memleket mânâsına gelip

Angl kavmine uyar dille Britanya adası da İngiltere adı-

nı almışdır.

Bu esnada ise Hun hakanı olan Atilla beşaltiyüz bin

askerle batıya doğru hareketle rastgeldiği yerleri talan

ederek gelip Rumelinin bazı yerlerini tahrip ettikden son-

ra Doğu Roma devletinden haraç alarak yeter görüp ora-

dan Batıya doğru hareket hiç karşı koyan olmadan tâ

Galya'nm ortasına kadar gitmişdi. Bunun üzerine Roma'-

lılarla Cermenler ittifak ederek ve her tarafdan üşüntü

ederek savunmaya geçmeleriyle Galya'da olan büyük mu-

harebede her iki tarafdan hesapsız insan kaybı olmuşdur.

Ertesi sene Hun hakanı Atilla İtalya'ya yürüyüp Rimpa-

pa'nm yani Roma Piskoposunun ricası üzerine verilen ga-

nimetlerle yetinmiş ve bir sene sonra da Atillâ vefat edip

Hunlar da Karadeniz tarafına dağılıp gitmişdir. İtalya

halkı yazıldığı gibi Atilla yaklaşınca etrafa dağıldıkla-

rında bazıları korunmak için yani dörtyüzelliiki milâdi

senesinde Venedik şehrini kurmuşlardı.

Huyların korkusu geçince ardından Galya'da bulu-

nan Cermenlerin yeniden Romalılar ile kavgaya başlama-

F: 16
242

AHMED CEVDET PAŞA

siyle batı Roma devletinin hali bir az daha fenalaşmış-

dır. Bilhassa Gotlar böbürlenip büyüklük gösterileriyle bü-

tün İspanya'yı istilâ ile Galya'nm Güney tarafında elle-

rine geçirdikleri topraklara katmışlardır.

Sonra İslâm milletleri gelipte ispanya'ya geçtikle-

rinde galibiyet kazandıkları Devlet işte bu Got devleti

idi. Yine anlatıldığı gibi her taraf kargaşalık içinde iken.

Dörtyüzaltmış bir milâdî tarihinde Roma'da çıkan bir ka-

rışıklıkda Roma Kayserinin öldürülmesi olayından son-

ra onun taraf darı Galya kumandanı olan Ekidyüs Roma'ya

itaat etmeyerek Galler'in Roma elinde bulunan Kuzey ta-

rafında bağımsız hükümet etmeğe başlamışdı. Dörtyüz^

altmışdört milâdî tarihinde oturduğu Suvason şehrinde

zehirlenip ölünce yerine oğlu geçip babası gibi bağımsız

hükümet etmeğe ve Galya'nm Doğu ve Güney kısımları

da anlatıldığı gibi Got ve Burgon hükümetleri elinde bu-

lunmakla Galya bütün bütün Roma'dan ayrılmış oldu ve

Batı Roma devleti elinde yalnız İtalya kıtası kalmış ol-

duğu halde İmparatorlar kendi hizmetlerinde bulunan ya-

bancı asker generallerin otoritesi altında kalarak söz-

leri hiçbir yerde geçmezdi.

Bu generallerden (Odakr) adında bir türlü Alman

kavminden mürekkep kumandası altında bulunan bir or-

du ile gelip dört yüz yetmiş altı milâdî senesinde Roma

Kayserini tahtından indirip kendisini kral ilân etmişdir. İş-

te Batı Roma İmparatorluğunun sonu bu olup onun yeri-

ne bir Alman kraliyeti geçmiştir. Fakat Cermen kavim-

lerinden Tuna tarafından bulunan Got kavmi bu kral üze-

rine sefer açarak ona galip gelince dört yüz doksan üç

milâdî senesinde İtalya krallığını ele geçirerek RAVENA

şehrini hükümet merkezi yapmişdır.

Anlatıldığı gibi Batı Roma devleti kökünden yıkı-

lınca önün çürük temelleri üzerine kurulan hükümetler-

de yaşamamış, olmalar doğal işlerden olduğuna göre

Romalıların kralı unvanı ile hükümet eden Ekidyüs oğ-

TARIH-İ CEVDET

243

lunun, gerek Got ve Burgonlarin hükümetleri Temelsiz



oldukları için bunca senelerden beri yabancı hükmünde

olarak himmetlerine kuşku gelmiş ve Doğal ahlakları

Roma madde uygarlığı üe bozulup vatan sevgisi diye

kendilerinde eser kalmamış olan gallerin meydana çıkıp*

da hükümet kurmaları da kabil olmadığından artık bu-

ralarda Romalıların fena ahlâk ve durumlarına bulaşmış

bir kavmin sonu belli olacakdı. Nitekim Galyanm bu ha-

lini gören ve Belçikada bulunan Frankların reisi Merov-

tinç hanedanından Klovis büyük fetihler ülkesiyle dört-

yüzseksenaltı milâdi senesinde bir gün beşbin adam ile

Ekidüs oğlunun hükümet merkezi olan Soison şehrine

varıp ele geçirmesi üzerine her taraftan Franklar topla-

narak az zamanda kuvvetini arttırarak bu suretle Galya

da Frank devleti kuruldu. O vakit kayıdlar ve senedler

Latince yazıldığından Frank kelimesi Fransıya olmuş

sonra da Franas denilmiştir. Klovis Putperest olup an-

cak Burgon kralı hanedanından evlendiği kız İsevî dinin-

de bulunduğundan onun uyarmasiyle Klovis İsa dinini

kabul ederek ve İsevî olduğu gün üçbin askeri de İsa di-

nini birlikde kabul ettikleri için Hıristiyanlar arasında

İsa cemaatinin büyük oğlu unvanına mazhar olmuştur.

Ondan sonra bu unvan Fransa krallarının lâkablarına

eklejnmişdir. Frankların Putperestlik Samanında yapıl-

mış bir kanunnameleri olup bu defa Klovisin çalışmasiy-

le İsa dini üzere düzene konulmuşdu. Galyanm asıl fa-

tihi Frankların Salik kavmi olmakla böylece kaleme alı-

nan kanunnameye de Salik kanunnamesi denilmişdir ki

epeyce zaman Roma kanunları ile beraber yürütülmüş-

dür. Ve üçyüzsene sonra Frank kralı Şarlman bu kanun-

namenin bir çok maddelerini Roma kânunlariyle değiş-

tirerek uygulamışsa da yine Salik kanunu Fransa ka-

nunlarının ilk esasıdır.

Cürümlerin ispatı hakkında Frankların garip usul-

leri olup şöyleki kimse Allah tarafından korunur, böyle-


244:

AHMED CEVDET PAŞA

ce haklı olan galip gelir itikadında olduklarından davacı

ve davalı meydana çıkıp kılıç ile birbirlerini

öldürmeye çalışırlardı. Avrupa'da düellonun yapılması

ondan kalmışdır. Salik kanununa göre zorla alman yer-

ler askerlik hizmetine bağlanıp yalnız erkekler için olup

kadınlara geçerli olmadığına ve Fransa hükümeti de fet-

hedilmiş yerlerden sayıldığına göre Fransada kadınla-

rın tahta çıktığı yoktur. Klovis diğer Frankların reisle-

rine ait yerleri birer suretle ele geçirip az vakitte pek

çok yerler alarak hükümet sınırlarını genişletmiş Ren

nehrine kadar uzatmışdı. Bir tarafdan Burgon kralını

harbederek haraç vermeğe mecbur etmiş ve Galyada hü-

kümet eden Got kralı ile yaptığı muharebede Gotları bü-

yük bir bozguna ve yenilgiye uğratıp o asırda büyük şan

ve şöhret kazanmışdır. Kendisinin fetihlerini kolaylaş-

dıran bir sebep de, Galliler ve Romalılar katoük Gotlar

ve Burgonlar Eryan mezhebinde idi. Katolik genel anla-

mı ile îsa mezhebi demek olup baba ile oğul'un cevheri

bir olduğuna inanıp İsanm Allaha yaklaştığım büirler.

Üçyüz milâdî tarihinde İskenderiyede Aryus adlı papas

tarafından yayılmağa başlanmış bir mezhepdir. Buna

inananlar Allah yaratandır. Ve Allahm ruhu mahlukdur.

Ve Allahm ruhu Allah kelimesidir. Hazret-i İsa'nın ruhu

demek olan bedeni diğer insanların bedeni gibidir. Ve

Ruh-ül Kudüs de başka bir cevherdir derler. Kısaca vah-

det yoluna giderlerdi. Üç yüz yirmi beş senesinde İznik

şehrinde toplanan Piskopos mezhep meclisinde Aryüs'ün

bu mezhebi çoğunlukla red olunmuşsa da yine İstanbul'-

da birçok kimseler bu mezhebe inandıklarından Batıda

da bir çok Piskoposlar buna bağlı idiler. Sonra bu mez-

heb Hıristiyanlar arasında terk edilerek baba oğul ve

Ruh-ül Kudüs her tarafda kabul edilmişdir. Got ve Bur-

gonlar Galyaya vardıklarında Eryan mezhebinde olup

Galler ve İtalyanlar katolik oldukları gibi Klovis

TARİH-İ CEVDET

245


de katolik olduğundan her tarafda onun galip

gelmesi istenilirdi. Olaylar gösterdi ki her yerde

zafer kazanarak az zamanda küçük bir kavimden

hükümetini epiyce genişletip idare merkezini Paris

şehrine getirerek beşyüzonbir milâdî tarihinde orada öl-

müşdür. Ondan sonra oğulları da babalarının yolunda

giderek Germenlerden bir çok yerler ve Burgonlann mem-

leketlerini ele geçirdikten başka İtalyada hükümet eden

Gotlar da beşyüzkırk milâdî senesinde elleri altında bu-

lunan Provens vüâyetini yani Marsilya cihetini onlara

vazgeçip bırakınca bütün Gal memleketleri ve Cerman-

ya'nın bir kıt'ası Frank devleti eline geçmişdir.

İstanbul Kayseri ve Ayasofyanın kurucusu olan Jüs-

tinyanüs da o esnada İtalya'da bulunan Got kralı ile mu-

harebeye tutuşmuş olduğundan Frankları kendi tarafına

çekmek üzere Galya'daki haklarını Frank krallarına ver-

mişdir. Bu muharebe epiyce uzamış nihayet kayser galip

gelerek beş yüz elli beş milâdî senesinde İtalyayı ele ge-

çirerek İstanbul'a bağlamışdı Jüstinyanüs Roma kay-

serlerinin kanunlarını bir araya toplayarak bir kitap

yaptırdıktan sonra bütün hukuk maddelerine dair meşhur

Romada çıkmış yazı ve kitapları bir araya toplayıp hu-

lâsa çıkararak gayet nefis bir kitap haline koymuşdur

ve bu iki kitap Doğu Roma İmparatorluğunda geçerli ol-

muşdur. Ancak bunlar Lâtin lisanı ile yazılmış olup Do-

ğu devleti ahalisinin çoğu Yunanca bildiklerinden sonra

yani dokuzyüz altmış tarihinde bu kitaplardan Yunanca

bir hülâsa yapılıp ondan sonra Rumlar arasında bu hu-

lâsa işlerinde yürürlükde idi.

Jüstinyanüs bunun gibi işe yarar eserler ortaya koy-

dukdan başka anlatıldığı gibi eski Roma kayserlerinin

vatanı olan İtalyayı da ele geçirmekle topraklarına kat-

mıştır. O'raya Exark adiyle bir vali tayin etmiştir. Beş-


Yüklə 3,27 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin