prens ve piskoposlar seçmen unvanını almışlar ondan
sonra imparator seçmek kanun ile onların haklarından
sayılmışdır. Çek kralı ve Grandeburg markisi de bu seç-
menlerdendi. İşte böyle ilkelerden dolayı Alman devleti
birleşik bir toplum olamayınca nihayet İtalya gibi küçük
hükümetlere parçalanmıştır.
Salib muharebelerinden Avrupa'nın bir kazancı da
şudur: Ehl-i Salibin maksadı birdi. Fikirde birleşme ve
beraberlikle eşitlik feodalite usulünü kırmağa başlamış-
dı. İnsan onuru ve değeri asilzadelere kalmayıp yarar-
lık, yiğitlik kahramanlıkla kendini esirgemeyen de bun-
dan nasibini alırdı, böylece asilzadeler önünde insandan
sayılmayan halkdan birinin değeri bilinmeğe başladı.
Ayrıca asilzadeler akçaya ihtiyaç duyunca ellerinde-
ki imtiyazları bulundukları şehir halkına satarlardı. Di-
ğer şehirler de bunları görerek zorla hürriyetlerini ve
topraklarını kazanırlardı.
Bu suretle bir çok yerler asilzadeler elinde acı çek-
282
AHMED CEVDET PAŞA
mekten ve onların baskısından kurtulup sanayi ve tica-
retlerini genişletip artırınca ortaya mutlu bir yaşantı
çıkınca uygarlıkda ilerleme yoluna girmişdir.
Özellikle Fransız asilzadeleri Doğuya gittikleri za-
man Fransada rahatlık duyularak halk kralın kral da
halkın değerini gereği gibi bilince kraliyetin nüfuzu ge-
nişleyip kuvvetlenmişdir. Bir takım yeni kanunlar tanzim
ile yayınlanmakla beraber eski Roma kanunları da değer-
lenip asilzadeler sınıfının böyle bilgileri elde etmeği kü-
çüklük saymalarından halk içinden kanunları bilen kişiler
yetişerek mahkemelerde ve meclislerde kullanılmağa baş-
lamışlardı. Fransa da bu yolda halkı korumakla beraber
asilzadeleri terbiye eden krallar olduğundan o vakit
Fransa devleti mutlak hükümet şeklini almışdı.
İngilizler diğerlerinden önce hürriyet ve düşünce ser-
bestliğine eğilip asilzade sınıfı bilgili hareket ederek el-
de ettikleri imtiyazları zamanında ve yerinde değiştire-
bildikleri için İngiltere Devleti meşruti hükümet şekline
girerek asilzadelerin şeref ve itibarı baki kalmışdır.
Almanya asilzadeleri imparatora karşı bağımsızlık
iddiasına düşmüşler halka baskı yapmışlarsa da onlar da
bu gibi imtiyazlarda değişiklik yapabilmişlerdir.
Kısaca Salib muharebelerinden sonra Avrupa baş-
ka bir âlem olmuşdu. Her tarafda zulüm kalkmış kaldı-
rılmış halk uygarlık yoluna girmişdi. Fakat bunca asır-
lardan beri yerleşmiş vahşet halinin birden ortadan kalk-
ması kabil olmadığından bir çok zaman yeni uygar dü-
şüncelerle eskinin geri düşünüşle vahşet ve cahillik yan
yana beraber gitmişdir. Mesela 716 hicrî senesinden son-
ra Fransa'da ortaya çıkan kıtlıkda Yahudilerin kuyulara
sihir atmış olmalarına yorumlanıp bir çoğu işkence edi-
lerek öldürülmüşdür. Bununla beraber çok defa umumî
meclis kurularak güzel kanunlar yapılırdı. İngiltere kra-
TARİH-I CEVDET
283
İmin annesi Fransa kraliyet aüesinden olduğu için vera
set iddia edince bu Devletler arasmda muharebe çıkmış
ve yüz sene uzamışdır. Fransa kralı bu muharebelerde
yalnız asilzadelerin göstereceği gayrete dayanıp askeri
kuvveti de yalnız süvari idi. İngiltere kralı ise bütün ta-
basını kendi istediği yolda kullanıp bir hayli cesur yaya
askeri de vardı. Bir de İngilizler bir nevi Havan topu kul-
lanıyordu ki daha o zaman Fransa da böyle silâhlar kul-
lanılmağa başlanmamışdı Böylece İngilizler her yerde ga-
lip gelerek Fransanm bir çok memleketlerini ele geçir-
mişlerdi.
Harp harekelerinde Bedeviler, göçebeler medenî olan-
lara galip gelirken Barut'un kullanılması yayılınca mu-
Tıarebe başlı başına bir fen olunca iş değişerek ateşli si-
lâhlar medeniyetin koruyucusu olmuşdu. O asırda ba-
rutun icadı bütün dünyada geniş değişikliği getiren bir
insan buluşu idi. O zaman medeniyet henüz lâyıkiyîe iler-
lemediği gibi Barut'un kullanılmasını da gereği gibi bi-
len yokdu. İngilizler adı geçen topu icadetmişler ve pek
çok faydasını görmüşlerdir. Bu asırda kolera çıkmışdı.
Bu da Avrupada Yahudilere isnad olunmuş bu kerre de
Yahudiler pek çok baskı görmüşlerdir. Bu hastalık İn-
giltere ile Fransa arasındaki muharebelere ara vermiş
ve arkasından Harp yeni patlamış yine İngilizler galip
gelmişler ve muzaffer olmuşlardır. Harp için sık sık ak-
çaya ihtiyaç görülürdü. İngiliz parlamentosu her topla-
nışında bu vesile ile krala bir takım teklifler arz ederler
böylece parlamento meclisi nüfuzunu artırıp genişletirdi.
Yine bu asırda İngüiz parlamentosu asilzade ve pis-
koposlar meclisi ile milletin seçtiği meb'uslafm meclisi
olmak üzere ikiye ayrılmışdı. Millet meclisinin her şeyde
nüfuz kazanması bu gibi gidişattan doğmuşdur ve Fran-
sız asilzadelerinin kimi telef kimi esir olunca asilzade-
284
AHMED CEVDET PAŞA1
lerin nüfuzu kırılmış Paris halkı serbest davranmağa
başladığı gibi Fransız millet meclisi de epiyce nüfuz ka-
zanmışdır. Fakat bu kargaşalıkda Fransız köylüsü ve
çiftçisi zorbalıkla önüne geleni öldürmeye başlayınca bu-
nun önünü almak için asilzadeler de onlardan vahşi bir
şekilde intikam alırlardı.
Fransa'da malikânelerin çoğu hükümet eline geçin-
ce büyük asilzadeler azalmışsa da onların yerine kral
hanedanından bir takım prensler geçip bunlar ise vera-
setle büyük afaziye sahip olduklarından kuvvetleri kra-
lın nüfuzuna karşı ve güçlük çıkarıcı olduklarından
Fransa halkı yine pek çok zulüm ve baskı altında kal-
mışdı ve Fransa kralının kardeşi Orlean dükü ile amca-
sı olan Burbon dükü arasında ortaya çıkan çekememez-
likden iki gruba ayrılan Fransada yapılan iç harpde ön-
cekilerden çok sıkıntılı ve belâlı günler olmuşdu.
Burbonlar İngiltere kralı ile anlaşarak İngilizler Pa-
ris'e girerek İngiltere kralı adına hükümet etmeye baş-
layıp Fransa devleti elinde yalnız bir kaç eyalet kalmış;
olduğu sırada harika denilecek bir kız ortaya çıkarak aç-
tığı bayrağın başına topladığı Fransız askerlerini Fran-
sa kralı adına kumanda ederek İngilizlere galip geldi»
Gerçekden Burbonlar bu kızı tutup İngilizlere satmışlar
onlar da biçareyi sihirbazlıkla itham ederek ateşe atıp
yakmışlardı. Ancak Burbonlar da Fransa'nın gidişine
acımağa ve Paris'de hükümet eden İngilizlerin ağır bas-
kılarından utanarak Fransa kraliyle anlaşıp İngilizleri
Paris'den kovmağa ve ellerindeki Fransız topraklarını
yavaş yavaş geri almağa başlamışdır. Bu sırada İngiltere
de büyük bir iç harb ortaya çıkarak otuz sene uzamişdı.
Böylece Fransa İngilizlerin sataşmıyacağmdan emin ola-
rak Fransa toplumu rahatlığa efmişdir. Fakat düşman-
lık İngiltere ve Fransa arasında uzun zaman sürmüşdür.
TARİH-İ CEVDET
285
Sultan Selâhattin'in Kudüs'ü kurtarması ve bir müddet
jsonra Frank hükümetinin inkirazı sebepleriyle 652 hicrî
senesine kadar Anadolu ve Berrüşşam ve Mısır tarafla-
rını sekiz kere daha büyük ordular hücum edip Kudüs
ve dolaylarının bir kaç defa ehl-i islâm ve ehl-i SaUp el-
lerine geçmesi Doğu ve Batı memleketlerinin ilişkilerinin
artmasına sebep olmuşdu.
Ondan sonra Avrupa devletlerinin bir çok hükümet-
lere bölünmesi küçük ve bağımsız hükümetlerin ortaya
çıkması Batı Devletlerini uzun zaman öyle .büyük işler-
den alıkoymuşdu. İşte bu sırada Osmanlı Devleti ortaya
çıkarak birdenbire büyümeğe ve Rumeli yakasında geniş
topraklarda yayılmaya başlayınca Papa, Venedik ve, Al-
manya hükümetlerini ve Kostantaniye kayserlerini telâ-
şa düşürerek Cengiz hükümeti ve Akkoyunlular ve Mı-
sır sultanları ile ilişki kurup onların tarafından güçlük-
ler çıkartılarak ilerlemeyi durdurmağa çalışırlardı. Yu-
iarıda anlatıldığı gibi 1208 Hicrî senesinde Osmanlı dev-
leti topraklarını genişletip İstanbul'u fethedecek hale ge-
lince Timurlenk olayı üzerine işler aksayıp Osmanlı hü-
kümetine durgunluk gelmişdir.
Dördüncü fasılda anlatıldığı gibi Fransa kralı altın-
-cı Karlos Timur'un muzafferiyetini tebrik edip o da ce-
yap olarak gönderdiği mektupda Yıldırım Bayezıde galip
geldiğini anlattıkdan sonra Karlos'u ticaret işlerinde
teşvik etmişdi. O zaman Avrupa halkı kendi gaileleri ile
meşgul olarak Doğu ülkelerinin varlığını bile unutmuş-
lar ve uygarlığın ve ilerlemenin sebebi olan haberleşme
ve ticarî ilişkilerden uzak kalmışlardı. Timur'un karanlık
«aldırışı da sel gibi gelip geçdikden sonra Osmanlı dev-
letinin dal budak salıp Rumelinde bir çok yerleri ele ge-
tirince İstanbul kayseri Poleolog ile İstanbul Patriki Os-
manlı aleyhine birleşip anlaşarak Ortodoks ve katolik
286
AHMED CEVDET PAŞA
mezheblerini birleşdirmek üzere İtalya'ya gitmişlerdi..
Lâkin bir iş beöşremeyip sonuç almadan döndüler. Zira
Salip harbleri zamanından beri Franklar ilim ve sanayie
göz dikerek düşünceler değişmiş başka yollara girmişdi.
Papa ve rahipler aleyhine İngilterede bazı serbest düşün-
celer yayılmış ve bu serbest mezheb düşünceleri Avrupa-
nın her yerine yayılmışdı. Böyle evvelki gibi din işleri
ruhani reisler elinde kalmayıp Avrupa devletleri özel çı-
karlarını gözetmeğe başlamışlardı.
Fakat Osmanlılar Almanya sınırlarına yaklaşmaya
başlayınca Osmanlıya karşı kuvvetli bir hüküamdara
lüzum görüldü. Habsburg hanedanından Avusturya dükü
olup sonra Macar krallığına seçilen Alber 842 hicrî sene-
sinde imparatorluğa seçilmişdi. Bir sene sonra ölünce ak-
rabasından Fredrik imparatorluğa seçilerek Papa tara-
fından da taç giydirildi.
Ondan sonra imparatorluk Habsburg hanedanında
kalmış ve Avusturyamn pay-ı tahtı' olan Viyana şehri o
vakittenberi idare merkezi olmuşdur.
Bu Fredrik Roma'da en son taç giyen imparatordur.
Sonraları papaların nüfuzu kırılmış ve düşmüşdü. Artık
Roma'ya gitmeye kimsenin ihtiyacı yokdu. Hemen Al-
manya'da taç giyme merasimi yapılıp imparator oluveri-
yorlardı. Gerçi imparatorluk Avusturya hanedanından
başkasına geçecekse bu seçim gereğinin ifası yine bu
hanedana aid olurdu. Başkasını sokmazlardı. Şöyleki
Avusturya Devleti yukarıda anlatıldığı gibi Almanya dı-
şında Macar krallığını ve diğer memleketleri ve eyalet-
leri eli altında buludurarak topraklarını genişletmiş ve
kuvvetlenmişdi.. Böyle olunca daima yolunu bulup veli-
ahdını imparator seçmeğe muvaffak olmuşdu. Hal böy-
le olunca Almanya imparatorluğu yüzlerce sene Avustur-
ya dükleri olan Habsburg hanedanı üzerinde kalmış ve'
TARİH-Î CEVDET
287
Napoleon Bonaparte'a kadar bu gidiş devam etmişdir.
Aslında Alman imparatorlarının şerefi şanı ve nüfuzu
pek yüksek iken yukarıda anlatıldığı gibi Alman büyük-
leri hersek, dük, yahut marki adlariyle veraset yolu ile
her biri bağımsız bir hükümdar oldukları için imparator-,
luk işe yaramaz olmuşdu.
Alman hükümdarlarının hepsi birleşmiş devletler
gibi sayılıp içlerinden birisi seçilirdi. Onu bütün kralla-
rın üstünde bilerek nizam ve gidişlerini bozacak bir düş-
man çıkınca hepsi belli miktarda asker vererek düşman-
dan korumak şartı ve kaydı ile imparatorluk şanı değeri
şöhreti sayıldığından Almanyayı ayakda tutmak için
pek saygı değer ve erişilmez büyük bir rütbe idi. Kısaca
Osmanlı Devletinin Rumeli kıt'asmda günden güne top-
raklarını genişletmesi ve öteye beriye saldırması Avru-
paya kuşku vererek önleme tedbirleri almağa başlamış-
lardı. Fakat o vakte kadar maaşlı asker kullanılması Os-
manlıların özelliği idi buna karşılık Avrupa'ya lâzım olan
askeri asilzadeler verirdi.
(849) hicrî senesinde Fransa'da muvazzaf asker usu-
lü konularak krallığın kuvveti artıp asılzadeganın nüfu-
zu bir kaç derece azalmış ve Fransa'da Papanın nüfuzu
diğerlerinden fazla kırılmış olduğundan Fransa Devleti
ö vakit muntazam bir devlet haline girmeğe ve gereği
gibi menfaat politikasını aramağa başlamışdır. Bunun
üzerine diğer Avrupa devletleri de ister istemez muvaz-
zaf asker kullanmak zorunda kalmışdır. Bundan sonra
Fransa kralları türlü politika tedbirleriyle bir çok mali-
kâneleri mirîye geçirip asilzadelerin bütün bütün nüfuz-
larını kırdıklarından eskidenberi Fransamn başını belâ-
sı feodalite gailesi hemen o zaman bütün bütün ortadan
kalkmağa her yerde Devlet ve millet tabirleri saygıyla
karşılanmağa başlamışdı.
288
AHMED CEVDET PAŞA
O zaman Osmanlı askeri diğer devletlerin askeri-
ne göre pek çok muntazam ve disiplinli olduğu halde
ikinci Sultan Mehmed ateşli silâh kullanmağa önem ve-
rerek büyük toplar döktürmüş askerliğe ve askerlik faz-
lasiyle ilgi göstermekle askerî topluluğu her tarafa deh-
şet saçıyordu. 857 hicrî senesinde İstanbul'u kuşatmış
taarruz ederek fethetmişdi. Osmanlılar Doğu Roma İm-
paratorluğunun pay-ı tahtında oturarak Avrupa kıt'asm-
da geçerli olan hükümetini sürdürünce Frankların poli-
tik düşünceleri bütün bütün değişikliğe uğrayıp yenilen-
di, İstanbul'daki ilim adamları Frank topraklarına gide-
rek ilim ve maarifi yaymağa çalışmışlardı. Frank top-
raklarında evvelkinden çok maarif ve sanayii ilerletmek
için türlü buluşlar ortaya çıkmış böylece Avrupa şimdi-
ki haline daha o zaman girmeğe başlamışdı. Böylece İs-
tanbul'un fethi Avrupa için önemli olaylardan biridir.
Avrupalılar için on beşinci asır (ki milâdın bin dört
yüz senesinden bin beş yüz senesine kadar olan zaman-
dır) bu asrın tarihi pek önemli sayılır. Zira anlatıldığı
gibi Fransa'da muvazzaf asker kuruluşu, İstanbul'un fet-
hi ve her yerde memleketi iyi idare etmek için gerekli
tedbirlerin alınması gibi genel durumda değişiklik ve ye-
niliklerin ortaya çıkışı hep bu asrın olaylarıdır.
Amerika kıt'ası ile Ümit burnu yolu da bu asırda
keşfolundu. Şöyleki Venediklilerin mısır yolu ile yaptı-
ğı Hindistan ticâretini İspanyol ve Portekizliler kıskana-
rak Doğuya denizden bir yol bulmak üzere İspanyol ge-
mileri Kolomb adlı Cenevizli bir kaptanın kumandasında
Batıya doğru yön almışlar ve Amerika'yı bulmuşlardı.
Portekizliler de Afrika^ kıyısından giderek Ümit
burnu yolunu keşfettiler.
Amerikanın keşfi Avrupa'ya gerek ticaret gerek di-
ğer şeylerde pek büyük kazanç sağladığı gibi Ümit burnu
TARİH-İ CEVDET
289
yolu ile Afrikamn doğusuna Arab yarımadasına ve Hindis-
tan taraflarmda pek çok memleketlere gidilirdi. Artık
her türlü teşebbüs hakkında Avrupalıların heves ve gay-
retleri epiyce ilerlemişti.
Dördüncü fasılda anlatıldığı gibi yine o zaman kitap
basmak icad olununca türlü ilim ve maarif pek kolaylık-
la yayılmağa ve medeniyet büyük bir sür'atle ilerleme
başlamışdı.
Kısaca 15 inci milâdî asır Avrupa için bir yenilik
asrı olduğuna göre Avrupa tarih yazarları Adem aley-
hisselâmm devrinden Roma Devletinin çöküşüne kadar
geçen asırların tarihine yani 1453 İstanbul'un fethi za-
manına kadar eski çağ yine 1453 İstanbul'un fethi tari-
hinden Amerikanm keşfi tarihi olan 1492 senesine kadar
geçen zamana ortaçağ. 1492 senesinde Amerika'nın keş-
finden şimdiye kadar geçen zamanın tarihine yeniçağ
derler.
Hakikatte Roma Devletinin çökmesi mühim mes'ele
ise de İslâm dininin ortaya çıkışı ile ki İsevî dini Avru-
pa memleketlerinde tesirlerini tamamen bu zamanda gös-
termişdi. Böylece dünyanın bütün bütün başka bir du-
ruma girmesine s«bep olmuştur.
Bu durum her ne kadar değişikliklere uğradı ise de
genel olarak esasları duruyor ve eserleri devam ediyor.
Bunun genel olarak önemine bakılırsa tarihin iki kısma
ayrılması Adem aleyhisselâmın devrinden asr-ı saadet-i
Muhammedîye «sallallahü aleyhi ve sellem» kadar olan
eski çağ ve bundan sonrasına da yeni çağ denilmesi uy-
gun olur.
Fakat bu yeni çağ tarihinin bir kısmı olan 65 inci
milâdî asrın özel önemi şuradadır. Maarif ve sanayu yük-
sek seviyeye çıkaran Avrupa bu asırda medeniyet yolu-
F: 19
290
AHMED CEVDET PAŞA
na girmişdir. O asırda yani İstanbul'un fethinden sonra
Osmanlı Devleti Deniz Kuvvetlerine heves ve istek gös-
termişdi.
İstanbul'un yukarıda anlatıldığı gibi Osmanlı Dev-
leti eline geçmesi üzerine Avrupa halkının düşüncelerini
yeni Doğu sevdası sarmış ise de aralarında anlaşma ol-
madığından bu kere de işe yarayacak bir hareket göste-
remediler. Osmanlı devleti günden güne genişleyip büyü-
yerek bütün devletlere galip gelmesini kabul ettirerek
nihayet Osmanlı orduları Viyana kapısına kadar gitmiş
ve Fransa Kralı Fransuva Sultan Süleyman yardımına sı-
ğmmışdır.
210 hicrî senesi başlangıcında Yavuz Sultan Selim
Asya ve Afrika kıt'alarmda büyük topraklar ele geçir-
miş ve halife olunca Osmanlı devletinin şanı ve yükselişi
bir derece daha artınca kendinden sonra oğlu Sultan Sü-
leyman askerî, mülkî kanun ve nizamları ve Deniz Kuv-
vetlerini tamamlayarak karada ve denizde Osmanlı Dev-
letinin büyüklüğünü ve şanını göstererek nice fütuhata
mazhar olmuşdur.
O zaman Fransa Kralı Fransuva pek kuvvetli bir
hükümdar olup İtalyadaki Milân Dukalığını ele geçire-
rek sınırlarını genişletme iddiasına düşmüşdü. Halbuki
o zaman İspanya bile büyük devlet olarak İtalyanın Na-
poli kıt'asmı, Sicilya, Sardunya adalarını ve Afrikada
bir çok yerleri Amerikada yeni keşfedilen yerler hep
İspanya Krallığına bağlandığı gibi Habsburg hanedanın-
dan Alman İmparatoru Frederik'in oğlu ve yerine geçe-
cek Maksimilyen, İspanya Kralının kızını alıp onlardan
doğan Şarlken veraset yolu ile İspanya Kralı olup 1519
milâdî senesinde Maksimilyen ölünce Fransuva Papaya,
Prens ve Piskoposlara müracaat ederek imparatorluk
arzusunda bulunmuşsa da faydası olmadı ve seçmenler
TARİH-İ CEVDET
291
tarafından Şarlken seçilerek Almanya ve İspanya dev-
letleri birleşmiş ve büyük bir devlet olmuşdu. Şarlken
de Şarlman gibi bütün Avrupayı bir hükümet yapmak
fikrine kalkışmışdı. Böylece çok geçmeden Fransuva ile
Şarlken arasında muharebe kapısı açılmışdır. Fransuva
mağlûp olarak Şarlken'e esir olmuşdur. Sonra İtalyaya
taarruz etmemek şartiyle esaretten kurtulmuşdu. Sonra
da İngiltere ve Venediklilerle anlaşarak Şarlken'e taar-
ruz etmişse de yine mağlûp olarak sulh yapmaya mec-
bur olmuşdur. İşte bu sırada Şarlken İtalya kıt'asında
bulunarak Papa tarafından Roma İmparatorluğu ve
Lombardiya Kraliyesi taçlarım giymişdir. Bundan son-
ra da hiç bir imparator İtalya'da taç giymemişdir.
Şu hale göre Almanya, İtalya ve İspanya arasında
kalan Fransa devleti imparatorun pençesine düşmüş gibi
oldu. Fransa Kralı Fransuva mülkünü bu baskıdan kur-
tarmak için kendisini hapse attıracak kadar çabalayıp
başka kurtuluş yolu bulamadığından Sultan Süleyman
hazretlerinin İmparatorluk aleyhinde olan muzaffer ha-
reketlerini, Macaristan, Rodos, Trablus ve Tunus ve Ce-
zair taraflarında görünen saldırıları ile yükselen ilerle-
yişini düşünerek Avrupa halkının tepe noktasında olan
taassup ve cehaletine ve din çekişmelerine bakmadan
kendi Devletinin selâmete çıkması için yardım isteyerek
Sultan Süleyman ile ilişki kurmaya mecbur olduğunu
Dördüncü ve Yedinci fasıllarda anlatıldığı gibi tekrar
tekrar Sultan Süleymana yardım isteğinde bulunmuş, o
da karadan ve denizden yardım etmişdi.
Bu sırada Avrupada Protestanlık ortaya çıkarak Pa-
pazım ruhanî ve maddî hükümetini tanımayıp kiîiselerde-
ki putları kaldırmağa başlamışlardı. Yalnız İncilde yazılı
özelliklere saygı gösteriyorlardı. îsanın dinine zaman za-
man sonradan eklenen şeyleri inkâr ederek pek gösteriş-
292
AHMED CEVDET PAŞA
siz, karışık olmayan bir mezhep kurmuşlardı.
Katoliklerin ise Papaya herşeyin malûm olduğu bili-
niyor, söyleniyor ve günahları affedüiyordu. İnanışları
böyle idi. İki taraf birbirine aykırı inanış yüzünden düş-
man olarak aralarında mezhep muharebeleri başlamışdı.
Bir tarafdan Sultan Süleyman korkusu, bir tarafdan
Fransuva'nm çıkardığı karışıklık ile Şarlken din işleri ile
uğraşamadığmdan Protestanlık Almanya'nın bir çok yer-
lerinde yayılarak Fransa'ya bile geçmişdi. Fransuva pek
ziyade mutlak hükümet eyilimli idi. Protestanlık ise bir
nevi dinî düşünce serbestliği demek olunca bunu mutlak
hükümet düşüncesine aykırı görmek yahut da Şarlken'e
karşı Papayı tutmak gibi politik düşüncelerle bu mezhe-
bin Fransa'da yayılıp duyulmasına engel olarak Avrupa-
nm her tarafında Protestanlık duyulmuş ve yayılmışken,
Fransa'da Protestan olanlara azap çektirilir, işkence ya-
pılırdı. Bununla beraber Almanyada bulunan Protestanla-
rı Şarlken'e karşı ayaklandırmaya çalışırdı.
Bu mezheb kavgalarından faydalanmak üzere Sultan
Süleyman 939 hicrî senesinde tekrar Macaristan'a girmiş-
se de Osmanlı askerine karşı Protestanlarda Şarlken'e
yardımcı olunca geri dönmüşdü. Birkaç sene sonra Fran-
suva tekrar Şarlken üzerine sefer açmış ve Sultan Süley-
man ile ittifak etmişdi, bir netice alamayınca mütareke
yapmış; sonra yine sefere başlamışken sulh yaparak Os-
manlı Devleti aleyhine Şarlken ile bir olup muharebe ede-
ceğine bile söz vermişdi.
954 Hicrî senesinde Fransuva ölünce, yerine geçen
oğlu Kral İkinci Hanri, Fransadaki Protestanları idam
ettirmekle beraber, Almanyadaki Protestan Prensleri ile
Şarlken aleyhine birleşip yapılan muharebelerde kazan-
mış ve babası gibi Sultan Süleyman'a müracaat ederek
Osmanlı donanması yine Fransa imdadına gönderilmişdi.
TARİH-İ CEVDET
293
Böyle Lui Almanya elinde olan bazı toprakları tamamen
ele geçirdikden sonra ikiyüz senedir İngiltere elinde ka-
lan Kale şehrini de tekrar ele geçirerek İngilizlere Fran-
samn kapısını böylece kapatmıştır.
Şarlken Osmanlı Devleti ile yaptığı muharebelerde
mağlûp olduğu gibi Fransızların ellerine geçen yerleri de
geri alamadığından, Katolik ve Protestan mezheplerini de
birleştiremediğinden feleğe küsüp 964 Hicrî senesinde İs-
panya'yı oğluna, tacı ile Macar ve Çek Krallığını ve A-
vusturya'yı da kardeşine verip bırakarak bir manastıra
çekiimişdir.
Fakat Habsburg Hanedanı ile Fransa Devlet arasın-
da çıkan düşmanlık baki kalmışdır. Ondan sonra İmpara-
torlar bir tarafdan bu mezheb kavgaları ile, bir tarafdan
da Osmanlı Devleti muharebeleriyle meşgul olmuşdur.
Yukarıda anlatıldığı gibi, Protestan mezhebinin orta-
ya çıkışından dolayı alevlenen taassup muharebelerinden
Dostları ilə paylaş: |