çukluların zamanında sınırları korumak için yerleşdiril-
miş olan Türklerdir.
Kafkas dağları doğu bölgesi dağıstan ve batıda Çer-
kezistan olmak üzere iki parça olup ortasında bulunan
en yüksek yerlerine Elbürüz dağı derler ki Dağıstan ile
Çerkezistanı ayırır. Bu dağların kuzeyinde Çerkez cinsin-
den Kafkasyanm eski ve asıl yerlisinden olan Kabartay
halkı ve güney tarafında Gürcüler vardır. Böyle olunca
Kafkas topraklarından dört ölge ortaya çıkıyor. Bun-
lar da Çerkezistan, Kabartay, Dağıstan ve Gürcistandır.
Çerkezistan bölgesi batıda Karadeniz kıyısı ile sınırla-
nıp güney kısmı Gürcistana bitişikdir. Kuzeyi Koban
nehri ile sınırlanıp, doğusu Kafkas dağının en yüksek
tepesi olan Elbürüz dağına yani Dağıstanm batı sınırına
dayanır. Bu memleketin aşağı yukarı yüzbin haneyi aşan
halkı Şabsığ, Batra, Çekit, Obih, Beşlini, Nakogay ve
Sibilde adlı sancaklarda oturarak ayrı şoy milletlerden
oldukları halde başlıca iki tarifeye ayrılırlar. Biri Çer-
kezler ki bunlar bu yerlerin kuzey kısmında oturup Ko-
an boyuna yayılmışlardır. Diğeri Abazalar ki çoğu gü-
neyde yani Gürcistanda yerleşmişlerdir. Bu kavimler
yakın zamana kadar Din ve Devlet nedir bilmezlerdi.
Sultan Abdülhamid Han Hazretlerinin saltanatı günle-
rinde Ferah Ali Paşa Çerkezistan valisi nasbolununca İs-
lâm dini oralara gereği gibi yayılmışdır. Bunun açıkla-
ması yerinde yapılacakdır.
Kafkas dağlarının ikinci bölgesi olan Kabartay böl-
gesi ki Kabartı ve Kabarta da yazılır. Karadenize dökü-
len Koban nehri ile Hazer denizine dökülen terek ırma-
ğı arasında Kafkas dağlarının kuzey yönünde Dağıstan
ile Çerkezistan arasında baklava biçiminde bir yer olup
TARİH-İ CEVDET
367
Çerkezlerin büyük ve seçkin kabilesi olan Kabartay ile
Nogay, Karabulak, Us, Tağalur adlı kavimlerden ibaret
olarak altmış bin haneye erişir. Hepsi ehl-i sünnettir ve
Büyük Kabartay Küçük Kabartay diye iki kısma ayrılır.
Osmanlı Devleti Kaynarca andlaşmasmda bu yerler-
den vazgeçmişse de din ve mezhep birliği ile manen Os-
manlı Devletine bağlılıkları kesilmemişdir. Bu memle-
kette Kazbek adı verilen kule-i şamha yanında Kafkas
dağının beri tarafına geçilir. Yolları sarp arazide dar
boğazlardan bir yol olup Rusların kuzeyden Gürcistan'a
geçiş yolu yalnız bu yoldur. Ancak bir tarafdan Çerkez
ve ir tarafdan Çeçen halkının taarruzlarından korkarak
bir takım süvari kazak askerini bulundurmaya mecbur
olurlardı. Kazbe Kazıbeyin yanlış söylemidir. Çerkezler,
Gazbey ve Gazibey derler.
Kafkas dağının üçüncü bölgesi Dağıstan toprakla-
rıdır. Kafkas dağlarının Hazer denizi tarafındaki parçası
olup Dak kavminin bazı aşiretlerine barınak yeri oldu-
ğundan Dağıstan adı verilmişdir. Dağıstanm her köşe-
sinde biribirine aykırı kavimler oturduğu gibi her tara-
fında başka başka dillerle konuşulduğundan Araplar bu-
raya Cebil-i Elsine adını vermişlerdir.
Dağıstan üç kısma ayrılarak Kuzey Dağıstan, Orta
Dağıstan, Güney Dağıstan denilir.
Orta Dağıstan denilen yer bağımsız ve serbest ge-
zen türlü milletlerin barınak yeri olup Avar, Çeçen And-
lal, Kobsoboy, Ankratel, Ankırat ve Galaş, Bakkal, Çe-
malaî, Senide, Sunda, Sılato, Vandi, Künbet adı verilen
büyük ve küçük sancaklardan ibaret olarak halkı şöyle
böyle yüz bin haneye ulaşır. Hepsi ehl-i Sünnettir. Etraf -
da put'a tapan bazı küçük taifeler vardır. Hal tercümesi
aşağıda açıklanacak Mansur burada ortaya çıkmışdır.
Dağıstan kuzeyi Hazer Denizi kıyısında ve Kafkas dağı-
nın eteğinde bulunup Koba, Tebristan, Derbend ve Gazi
368 AHMED CEVDET PAŞA
Komuk, Kısak, Akoşe, Tarhu, Güre, Endarı, Yahsay ad-
lı sancakları içine alarak ahalisi Türk ve bezgi kavim-
lerinden oldukları halde hepsi ehl-i sünnettir. Yüzbin ha-
neye ulaşan nüfusu vardır. Hazer kıyısındaki ovalarda
ziraatla ve yolların muhafızlığı ile geçinirler. Derbend,
Kapılar Kapısı, Deniz Kapı, Timur Kapı dedikleri ka-
lelerdir. Bu topraklarda bulunan Bonyak Hakimine Şanı-
hal denilir.
Dağıstan, güneyi Kafkas dağının güneyindeki etek-
lerde olup, Çar, Pelegan, Ilısu, Seki, Ersi, Kable, Şirvan,
Baku, Seiyan adlı sancaklardan ibaret olarak bütün hal-
kı yetmiş bine ulaşır. Bunlardan Seiyan ve Baku şehir-
lerinde on bin hane kadar Şi'î, Şirvan ve Seki tarafla-
rında on bin hane kadar Ermeni bulunup geri kalan elli
bin hanesi Türk ve Lezgi'lerden ibaret olarak hepsi ehl-i
sünnettir. Baku ve Seiyan şehirleri Hazer kıyısında bu-
lunup Acemistan ile Dağıstan arasında yapılan deniz ti-
caretinin iskeleleri olduğu için bu şehirlerde Acemler
yerleşmişîerse de Dağıstan asıl yerlileri manevî baskısına
baş 3ğmişlerdir.
Kafkas dağlarının dördüncü bölgesi olan Gürcistan
toprakları bu dağların güney yönünde olup Doğuda Da-
ğıstan'ın güney batı sınırını çizen Kanık nehri ile güney-
de Yorçalı denilen ve ehl-i İslâm olan kazak aşiretleri,
Gümrü, Ahısha sancakları, Acara dağı ile batıda Ka-
radeniz kıyısı ve kuzeyde kafkas dağının Çerkez toprak-
larına bitişik olan Kalel şamhası ile hududu belli olup
ahalisi Gürcü, Us, Asvan, ve Ermenilerden ibaret ola-
rak sonraları bir mikdar Rus, Avusturyalı da yerleşmiş-
dir. Adı geçen milletlerin hepsi yüzbin haneye yeter
olur. Bunlardan sekiz bin kadar putperest olan Us, As-
vanlardan olup yerleri sarp olduğundan ve bir tarafdan
Dağıstana ve bir yönden Çerkezistan'a bitişik bulunduk-
TARİH-Î CEVDET 369
ehl-i sünnet olup geri kalan seksen altı bine yakın hane-
si hıristiyan dinindedir.
Gürcistan ve Dağıstan'ın güney yönü Ermenistan
olup ikiye ayrılır, bir bölgesi Erzurum ve Van bölgesi
olup Osmanlı devletindedir. Diğer bölgesi, Gence, Kara-
bağ, Hoy ve Revan sancakları olup İran topraklarında
sayılır. Ancak Acemin ihtilâli sırasında her biri bağım-
sız birer han elinde kalarak 1190 senesinde Osmanlı Dev-
letine yanaşmağa mecbur olmuşlardı.
İşte Gürcistan da böylece ikiye ayrılarak bir bölge-
si asıl Gürcistan denilen Tiflis Hanlığıdır ki hükümet
idare merkezi Tiflis olup bir bölgesi çoğunlukla İran
topraklarına bağlanmışsa da Tiflis Hanı olan Erkli Han
luş yolu olan Osmanlı Devleti himayesini terk ile Rusya
Rusların oyun ve dolabına aldanarak kendisinin kurtu-
himayesine girmişdir. Diğer bölgesi açık Baş, Mekril,
Güryıl dadyanlıkları yani beylikleri olup Karadeniz kıyı-
sına kadar uzanır, Kütayis, Bağdadçık ve Özerkt şehir-
leri bu bölgededir. Bu dolaylar ötedenberi Osmanlı dev-
leti topraklarından sayılırdı.
Kısaca Kafkas halkının çoğu Ehl-i İslâm olup gü-
ney ve kuzeyden taarruz eden Acem ve Ruslardan bazen
etkilenmişlerse de çoğunlukla Osmanlı devletinin himaye-
sinde hilâfeti tanımışlar ve böylece Osmanlı devletine
bağlanmışlardır.
KAFKASLARIN GEÇMİŞTEKİ BAZI OLAYLARI
Hazret-i Ömer'in hilâfetinde (22) senesinde Arablar
İran topraklarını elde ettikleri sırada Ehl-i İslâm ordu-
su serdarı olan Seraka bin Amru Azefbaycanı feth eyle-
yince Bekir bin Abdullah ile Apturrahman bin Rebia'yı
Elbanya fethine memur etmişdi. O vakit Dağistan tara-
fına Erbanya denilirdi. Bekir bin Amru da Apturrah-
F. 24
370
AHMED CEVDET PAŞA
mandan önce harekâta geçip kendi yönünden Elbanya
yöresine hareket edip Şirvan'a yaklaşdıkları zaman Fars
hükümdarları soyundan Şirvan Hâkimi olan Şehriyar
gelip Kafkas dağlarının kuzeyinde olan Alan ve Hazer
Türklerinin durdurulmasını şart koşarak aman dilediğini
Sarakaya arz etmişler. O da bunu makul görüp Hazret-i
Ömer bildirince o da uygun olduğunu buyuranca bu şart-
la Şehriyar'a aman verilmiş ve Sefakanm ölümünde ye-
rine Apturrahman bin. Rebia nasb ve tayin olunmakla
Dağıstanın bir çok yerlerini ele geçirerek ahalisine İslâ-
mı telkin ve Gürcistan hükümdarlarından cizye alarak
sulh yapmışdı.
Dağıstan tarafından bu yeni fütuhat duyuldu. Der-
bend'in mübarek bir yer olduğuna dair bazı hadisler ri-
vayet olundukdan başka oranın ele geçirilmesi güney
topraklarım emniyet ve asayiş altına alacağından eshab-i
Kiram Hazretleri savaş için o yöne akıp giderlerdi. Ci-
hannumada yazdığı gibi Beni Ümeyye zamanında Müs-
lime bin Abdülmelik o diyarda gaza edip halkı İslâm'a
geldiler. Ve Derbend'i alıp oradan kuzeye doğu bir çok
yerleri ele geçirdi. Hatta Behram Çupin soyundan Meh-
med bin Yezid Şirvan ve Demir Kapı valisi olup bir aylık
kadar mesafeye hükmederdi.
Fakat hicretin yüz seksen senesinde Hazer Türkleri
Derbendi alıp ehl-i Islâmı bozdu. Bu savaşda yüzkırk bin
kadar Müslim şehid olup İslâmda misli görülmemiş bir
olay ortaya çıkdı. Hazer Hozar'm kolay konuşulan ben-
zeri olup büyük Türk kabilelerinden biridir. Uzun süre
kendileriyle Uişkisi olan Hazer denizi kıyısında oturan
bir kabilenin adına ilişkiyle anılarak Kasbî denizi Bulgar
denizi Dilem denizi denilip nihayet yazıldığı gibi Hazer
Türklerine nispetle Hazer denizi denilmişdif. Ama bu, ta-
raflarda Hazer'i noktalayarak Hazar yanlış söylemi var-
dır.
TARİH-Î CEVDET
371
İşte bu Hazer Türkleri büyük bir kavim olup ikiyüz
seneyi aşan zaman Araplarla savaşmışlarsa da sonunda
Araplar galip ve muzaffer olmuşlardır. Şöyle ki Hicretin
ikiyüzüncü senesinde Kureys kabilesinden ve Hazret-i
Hamza soyundan Şeyh Mehmed kendi evlâd ve akraba-
larından ikibin nefes kimse ile Haremeyn-i Şerifeynden
çıkıp bir müddet Şam ve Mısır taraflarında gelip geçip
sonra o sırada savaş yeri olan Çerkez diyarına gelerek
bir çok savaşdan sonra Çerkezlerin beyi olan Emir Adal'ı
öldürerek topraklarını ele geçirip ailesini ve çocuklarını
esir etmişdi. Sonra Dağıstandaki Kıtak topraklarının
emiri olan Gazanfer'i öldürerek halkına İslâm dinini ka-
bul ettirmişlerdi. İşte bu gaziler Komuk topraklarını da
ele geçirip Dağıstanın güney ve kuzeyinde olan Hazer
Türklerinin çoğunun köy ve kasabalarını darmadağın et-
mişlerdi.
Böylece Kabartay ve Besmi gibi çerkez kabilelerin-
den pek çoğu İslâm olmuşlardır.
Arablarm böylece 420 sene kadar Kafkas toprakla-
rında hükümetleri geçerli olup Abbasî Halifeleri zama-
nında bu bölgelere Azerbaycan, Ermenistan valileri hük-
mederdi. Sonra 454 Hicrî yılında Selçuklular bir çok
memleketleri ele geçirerek hükümetini genişletip büyü-
ten Melikşah babasının ve ceddinin izinde yürüyerek ele
geçirdiği yerlerde isyan ve ihtilâl çıkmasını önlemek için
gerek Anadolu topraklarında gerek Gürcistanda sınırdan
başlayarak Hazer denizi kıyısına kadar Dağıstan top-
raklarında bir çok Türk boylarım yerleştifmişdi.
İkiyüz yıldan artık Anadolu, Şam, İran taraflarında
böylece hükümet etmiş olan bu Selçukluları ezip dağıtan
Moğolların yani tatarların meydana çıkışından Hicrî 260
yılında 100 yıl önceye yakın Cenucehr Şah ortaya çıkıp
Dağıstan güneyinde bulunan Şirvan topraklarının kürsü-
sü olan Şamahı şehrini hükümet merkezi yaparak tuğ çı-
372
AHMED CEVDET PAŞA
karıp bağımsız olmuş ve büyük tatar hanlarına özenip
Büyük Hakan ünvaniyle ün salmışdı. Ondan sonra Sel-
çukluların bir kolu Şirvan Şahlar diye anılan Şirvan Sul-
tanları ortaya çıkıp Ermenistamn bazı yerlerini de Da-
ğistan'a ekleyerek hükümet etmişlerdir. O zaman Şirvan
deyiminde Dağistanın kuzey doğusu ve güneyini içine
alıp Dağistan ortası ve kuzey batısı olan topraklarında
Avar ve Çeçenler yerleşmişdi. Şirvanşahlara gerçekde
itaat etmezlerdi. Ancak İslâm olmak ve Islâmiyeti koru-
mak için daima savaşlarda beraber bulunurlardı. O va-
kit Gürcistan hükümdarları da bazen Şirvanşahlara, ba-
zen de Konya Sultanlarına bağlı gibi geçinirlerdi.
Moğol ve tatarların kuzey ve güneyden Türkler üze-
rine akınları sırasında, Türkmenlerin Azerbaycan ve Er-
menistan'da tuğ çekip bağımsız oldukları sırada gerek
Şirvanşahlar ve gerek Gürcistan hükümdarları bunlar ile
kimi savaşarak, kimi Konya Sultanları gibi bazı hediye-
ler gönderip vererek iki taraflı savaşı bırakmaya ve sulh
yapmaya çalışarak bağlılıklarını gösterirlerdi. Hatta 800
tarihinde Şirvan Sultan-ı bulunan Şeyh İbrahim bin Sul-
tan Mehmed bir çok muharebelerde Timur ile beraber
bulunmuşdur. Böylece Şirvanşahlar 400 seneye yakın hü-
kümet ettikden sonra 942 hicrî senesinde Şahrah bin
Sultan Ferah bin Şeyh Şah Tıfıl ergenlik çağına gelme-
den Şirvanşah tahtına çıktığı zaman Akkoyunlu Türk-
menlerinin şeyhi olup Azerbaycanda bulunan Erdebil
şehrinde Şiy'i mezhebini yaymış, kendisi ve muridleri on
iki İmam'm şiy'ileri olduklarını bildirip anlatmak için
başlarına oniki terkili kırmızı şaldan yapılmış derviş ta-
cı giyip kızılbaş ismini kazanmış olan şeyh Haydar-ı Sa-
fevî'nin çocuklarından birinci şah tahmasdıp Şirvan tah-
tının böyle bir çocuk elinde kaldığını fırsat bilerek bu
topraklar asker göndermiş ve Dağıstan ahalisi ile epiy-
ce zaman savaş yaptıkdan sonra nihayet galip gelerek
TARİH-İ CEVDET
373
Şahrah'ı ve Şirvan ileri gelenlerini katıl ve idam ile bü-
yük hazineler ele geçirmiş ve Şirvan Sultanları bunda son
bulmuşdu. Gerçekde Şirvanşah soyundan bazıları Dağıs-
tan orta ve kuzeyinde bağımsız hükümet eden Kıtak,
Alan, Avar ve Komuk Türkleri hanlarından yardım isti-
yerek bir süre savaşı sürdürmüşlerse de bir faydası ol-
mayıp 41 sene kadar Dağıstan güneyi Kızılbaşlarm hük-
mü altında kalmışdı.
Tatarların akınları sırasında Dağıstan kuzeyi de
darmadağın olmuşsa da sonunda halkı bağımsızlıklarını
geri almışlardır. Şöyle ki Cengiz Han Deşt-i Kıpçak ve
Moskova vilâyetini ve sonra İranın tamamını ele geçir-
dikden sonra Dest-i Kıpçak ve Moskof'un düzeni Tunur
Kapunun ele geçirilmesine bağlı olduğundan Cengiz Han
orasının ele geçirilmesine koyulunca Timur Kapı halkı
karşı koymaya başlamışlar ve ayaklanmışlarsa da Cen-
giz Han büyük oğlu Çağatayı ve sayısız tatar askerini
üzerlerine gönderip bayağı halkı kılıçda ngeçirip yerleri-
ne bir çok tatar yerleşdirip Çağatayı üzerlerine han nasb
ve tayin eylemişdi. 100 sene sonra Timur ortaya çıkıp da
Timur Kapı derbendini ele geçirince kendisine havadar
ve bağlı geçinen Toktamış Han'a teslim eyledi.
Zaman geçince Toktamış isyan ettiği sırada Timur
Tebriz, Şirvan savaşda bulunuyordu. Timur kapı üzerine
bir kaç kez gönderdiği tatar askeri de bozguna uğramış-
dı.
Timur Tebriz ve Şirvan gailesini savmış ve Gürcis-
tan hükümdarlariyle de savaşarak muzaffer oldukdan
sonra gelip Toktamış'ı ele geçirdi. Hanlıkdan atıp yerine
güvendiğini han nasb ve tayin etti. Tebriz ve Geylan ve
bazı İran topraklarım Mirza Miranşah'a verip Timur ka-
pı taraflarını ona kattı.
Miranşahm halefleri bir süre bu dolaylarda hükümet
ettikden sonra bilindiği gibi Akkoyunlulann ortaya çıkı-
374
AHMED CEVDET PAŞA
siyle Dağıstan tarafını da istilâ ettiklerinde Timur evlâd-
larınm buradaki hükümetleri ortadan kalkmış, Dağıstan
kuzeyi halkı bağımsızlığını kazanıp Cengiz soyundan
kendilerine bir han nasbedip Şamhal adım almışlardı.
Üçüncü Sultan Murad zamanında acem üzerine se-
fer açılıp da sadrazam olan Mustafa Paşa Osmanlı ordu-
su ile İran üzerine hareket ettiği zaman maiyetinde bu-
lunan Özdemir Osman Paşayı bir mikdar asker ile Dağıs-
tan tarafına tayin edip göndermişdi. Osman Paşa da gi-
dip Şamahi ve Baku taraflarını ele geçirip Şdrvanşahlar
soyundan Sultan Burhan Şirvanşah nasbolunmuşdu. Fa-
kat nüfuzu ve bağımsızlığı olmayıp Osmanlı devletine
dayanır ve her denileni yapardı. Osman Paşa kuzeyde
de nüfuzunu artırıp ancak Şamhal'in kızını alınca Der-
bend'i yine Şamhal'a bırakmışdı. Osman Paşanın o yer-
lerdeki nüfuzunu Lezgilef çekemeyip aralarında savaşlar
olmuş, sonunda Hutbe'yi Âl-i Osman adına okunmaları,
Acem seferi ortaya çıkınca Kırımdan geçerek otuz bin.
kadar tatar askerini topraklarından geçirerek Osman Pa-
şa tarafına yollamaları ve kendileri de zahire ve silâhla-
rı Osmanlı devleti tarafından verilmek üzere işte böyle-
ce Osmanlı askerine yoldaşlık edip yardım etmeleri ve
eski adetleri üzere nasbedegeldikleri Şamhalılarma kim-
se kanşmayacakdı. Padişahın bir istediği olursa kendisi-
ne tuğ, alan, kılıç ve kaftan gönderilmesi ve Osmanlı top-
raklarına gelip giden tüccarlarından bac, gümrük, ve di-
ğer rüsumların alınmaması şartları koşulup Osman Pa-
şa ile Şamhal arasında bir sulh anlaşması yapıldı. O va-
kit bu şartlara her iki taraf uyarak hatta Abdülgiray
Han otuz bin tatar askeri ile Şamhal topraklarından ge-
çerek Dağıstanlılar da beraber gelerek Osman Paşa ta-
rafına geçmişlerdi.
Sonra adı geçen Sultan Burhan'm vefatında yerine
oğlu Ebubekir geçip tam bu sırada da Anadoluda celâli
TARİH-I CEVDET
375
isyanları çıkıp Osmanlı devleti bu gaile ile meşgul bulun-
mayan İran şahı olan Abbas bunu fırsat bilerek Dağıs-
tanlıları aldatıp yanlış yola koyduğundan ötürü Osmanlı
askeri o bölgeden bir tarafa çekilmeğe mecbur olmuşlar-
dır. Ondan sonra Şah Abbas Dağıstan kuzeyi halkını çe-
kip her sene hanlarına ve beylerine kıymetli elbise ve
hediyeler gönderip bu suretle Acemler Dağıstanı benim-
seyip kendi ülkelerinden sayar oldular. Dağıstanlılar ise
onların bu hediyelerine bir saygı davranışı bir tür vergi
gözüyle bakıp eğer bir engel çıkar da gönderilemediği za-
manlar İran topraklarmı talan ederlerdi. Hatta Efganlı-
larm ortaya çıkışı ile Acemlerin gidişi sallanmaya baş-
layınca Dağıstanlılar kuzeyden Şirvan ve Revan eyalet-
lerine akın ile biz bu sene sıramızı almadık diye bir çok
Rus tüccarının mallarını talan etmişlerdi. Acemin bu kar-
gaşalığı sırasında Ruslar da Timur kapı taraflarına bas-
kınlar yapıyordu. Sonraları Tahmas Şah ile yaptıkları
sulh anlaşmasında Derbend kalesi, Baku, Geylân, Zazen-
dran, Esterabad Ruslara terk edilmiş onların toprakları-
na katılmışdı Rusların bu taraflara yerleşmeleri Osman-
lı devleti aleyhine olduğundan (ılâc-ı vakıa piyş ez vuku'
ba yed gerd) deyimince Sultan Ahmed zamanında Gür-
cistan topraklarının dayanak yeri olan Tiflis kalesinin
Osmanlı devleti tarafından ele geçirilmesine kalkışılmış
ve Şirvan ülkesinin ele geçirilmesine kalkışılmış ve Şir-
van ülkesinin idare merkezi olan Şamahi şehrine bile Os-
manlı devleti tarafından hâkim nasbolup o bölgeye şöy-
le bir düzen verilmişdi ve böylece Karadeniz kıyısının
keşfine mahsus memur ve mühendisler gönderilerek bazı
kıyılarda kaleler binası uygun görülüp hususiyle Taş ka-
lesi yapılıp oradan Tiflis'e yol açıldığı için donanma ile
Fas'a giden mühimmatın Tiflis'e ve Dağıstana gönderil-
mesi kolaylaşmışdı. Lâkin sonra Nadir Şah ortaya çıkıp
gerek Rusların gerek Osmanlıların aldığı yerleri geri ak
376
AHMED CEVDET PAŞA
di. Fakat Dağıstan halkı Kafkas içinde cesur ve kahra-
manları olmakla Nadir Şah bile buralarda istediği gibi
hükümete sözünü geiçremyeip bu tarafda fena bir bozgu-
na bile uğramışdı.
Nadir Şahdan sonra Acemin kargaşalığı iki misli ar-
tınca bu tarafın halkı Osmanlı devletine iltica edip Bi-
rinci Sultan Mahmud zamanında Dağıstanm ele geçiril-
mesi düşünülmüş ve davranışlar Hamid Han zamanına
kadar zihinlerde dolaşmışdı. Er geç Kafkas kabilelerini
getirip Ruslara karşı bir kuvvet toplamak istenilmişse
de zaman buna fırsat vermemişdir.
ÇERKKEZİSTAN'IN BAZI ÖZEL AHVALÎ
Yukarıda Çerkezistanı coğrafî kurallara göre sınır-
landıysa da Ferah Ali Paşa ile Çerkezistan'a gidip epiy-
ce süre orada bulunan ve Çerkezistana gidip epiyce süre
orda bulunan ve Çerkezistan olaylarınca mehazımız olan
Haşim Efendi mecmuasında yazılan deyimlerle de Çer-
kezistanın bilinen sınırlarını anlatmak uygun görülmüş-
dür. Şöyle ki Anadolu yakasında bulunan Sohum kalesi
iskelesinden denizden İslâm sınırını kesen Koban nehri-
nin Anadolu yakasında bulunan Cemeti sahrası altında
Kızıltaş Boğazına dek yüz saat ve oradan Koban Nehri
ile yukarı doğru gidildikde Elbürüz eteklerinde Koban'm
kaynak yeri ve Besni kabilesinin baş şehri ve barınağı
olup Kabartay'm karşısında Hacılar kalesi denilen yere
varması yüz saat ve ondan Lerzi toprakları ile Abaza
vilâyetinin arasına çekilmiş duvar gibi büyük dağların
eteği ile Sohum kalesine gelinceye kadar yüz saat ki üç-
ken şeklinde üç yüz saati bulur. İşte bu hududları belli
güzel arazi Çerkezistan olup kuzeyinde Çerkez kabileleri
ve güneyinde Abaza kabileleri ve bazı Çerkezler oturup
bu iki kol bile başka başka kabilelerle doludur. Bu yer-
lerde oturan Çerkezlerin başlıcaları, Besmi, Kömürköy,
TARİH-Î CEVDET
377
Bezaduh, Nethaç, Şapşih ve Abazh olup bunların bile bir
çok ayrıntıları vardır.
Adı geçen kabileler kendilerini sair halkdan ayırmak
için birbirine adiga derle ki hemşehri ve bir milletteniz
demek olur. Bu kabilelerin bazı adetleri yahudi adetleri-
ne benzemekle vaktiyle beni İsrailden bu tarafa üç kol
göç edip Çerkez kabileleri onlardan üremişdir diye cihan-
numada yazılıdır. Lâkin Haşim Efendinin yazılarında bu-
na değinen bir şey görülmeyip pek uzak bir gerçek oldu-
ğu açık bellidir. Zira yahudiler her tarafa yayılıp bir yer-
de maliyetlerini kaybetmemiş oldukları halde bu tarafa
gelen kolların bütün bütün hangi kavimden oldukları
halde bu tarafa gelen kolların bütün bütün hangi kavim-
den olduklarını unutmalarını akıl almaz. Kaldı ki Lezgi,
Gürcü ve Çerkezlerin pek eski kavimler oldukları yuka-
rıda anlatılmışdı. Bu bölgede oturan kavimlerin hepsine
Çerkez denilirse de aslında iki sınıf olup bilindiği gibi
Abazalar, Çerkezden ayrılır ve Elbürüz dağında yaban
adamı varmış diye Haşim Efendi rivayet eder. Ve Anapa
nehri ile Poceagaz nehri arasında haydut kaynakları olup
ancak onları Çerkezler talan etmekden ve eşlerini ve ço-
cuklarını esir etmekden gri kalmazlardı. Ruslar Kırım ve
Taman taraflarına baskınlar yapmağa başlayınca o ta-
rafd bir çok Tatarlar da göç ederek bu kabileler halkına
katılıp bu yerlerde yerleşmişlerdir.
Ferah Ali Paşa'nm o tarafa memuriyetinden önce
gerçekde Soğucak kalesi vardı. Ancak içinde bulunan
muhafızlar azın azı olup kaleden dışarı çıkamazlardı. O
vakitlerde Sohumda Keleş bey adında bir muhafız vardı
ki aslında oranın ümerasmdandır. Ama Anapanm yeri o
vakitler yazılmış olan az risalelerinden yüze çıkan anla-
Dostları ilə paylaş: |