Ahmed Cevdet Paşa Tarih-İ Cevdet Cilt1



Yüklə 3,27 Mb.
səhifə7/44
tarix17.08.2018
ölçüsü3,27 Mb.
#71621
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   44

pek büyük hizmetler edip, yeniden Girit gibi yerler ve

kaleler memleket topraklarına katılmıştır.

Kısaca, Köprülülerin ikdam ve himmetleri ile evvelce

harabe haline gelmiş olan Devlet-i aliyye bir dereceye

kadar yenilenip; onarılmış, eski halini alırken geçmiş ih-

tilâller sırasında alçaklar yüze çıkarak, birçok işinin eh-

li olmayanlar iş başına geçerek Devlet kökünden yıkma-

ğa çalışmış ve milletin iyi ahlâkını bozacaklarından eski

devrin neş'esi tamamen geri gelmemiş ve hatta politikaca

lüzumlu ve faydalı muamelelerin öne alınmaması usûlü

bile kalmamışdı. Ezcümle Sultan Süleyman, Rodos'u fet-

hedip hükümdar bulunan, Vilier de L-ü Adams huzuruna

getirildiği zaman, ihtiyarlığına acıyarak gözleri yaş ile

dolduğu halde, böyle bir ihtiyar adamı evinden çıkardığı-

na müteessirim diyerek ve en büyük hürmeti gösterip,

gemilere bindirip istediği yere göndermekle politikaca

iyi örnek olmuş iken, Giritin fethinde muhafız bulunan

generalin ve maiyetinde bulunan Venedik subaylarının

idam olunmaları eski devirle şimdiki arasındaki farkın

kâfi delilleridir.

Fazıl Ahmed Paşadan sonra sadrıâzam olan Kara

Mustafa Paşa, Köprülü Mehmed Paşanın talim ve terbi-

yesinden çıkmış ve uzun zaman sadrıâzam kaymakamlı-

ğı etmiş meşhur vezirlerden olup yedi sene kadar süren

sadareti zamanında Devleti iyi idare etmiştir.

Lâkin sonraları Nemçe üzerine sefer açıp Viyana'-

yı kuşatarak fethetmeye iyice yaklaşmış ise de Devlet

TARİH-İ CEVDET

81

sınırı ile Viyana arasındaki düşman elinde bulunan Ya-



xuk kalesini arkada bırakıp ileri varmak doğru değilken

önce bu kale ve dolaylarını ele geçirdikten sonra ilerki

sene Viyana fethine başlamak uygun iken, Mustafa Paşa

bir sene sonra olabilecek emeli bir sene önce bitirmek

sevdasiyle doğrudan doğruya Viyana üzerine gitmiş ve

Devlet sınır boyundan epeyce uzaklaşmış olduğundan ve

yanında da çok asker olduğundan ordu açlık ve kıtlık

çekerek, askerler kuşkuya gelip bu sırada Lehliler and-

laşmayı bozarak taarruz edince, ordu bozulup dağılarak

Devlet-i âliyye pek büyük yıkıntıya uğramış olduğun-

dan, hasımları bu hususları başta öne sürerek onu idam

ettirdiler.

O vaktin tarih yazarları eğer Kara Mustafa Paşa

yerinde kalsaydı ilefiki senelerde kayıpları giderir ve

yerine kordu derler. Hasımları ise kanadı kırılan şahin

bir daha yükseklere çıkıp uçarak av yapamaz hemen as-

kerin kulağına küpe olsun ve ibret için katlolunmahdır,

diyerek idam ettirdiler.

Fakat öyle gayretli bir vezirin yerini kimin tutabi-

leceğini düşünmediler. Yahut kişisel menfaat ve garazla-

rım Devlet işinden üstün tutarak sadakat yüzünde hiya-

net eylediler. Bu vezirin insanlık hali, çabukluk istemesi

hatâ bile olsa, idamı daha büyük bir hata idi.

Prusya kralı meşhur Frederik'in generallerinden bi-

risi bir çok defa bozulduğu halde değiştirilmesinin ken-

disine hatırlattıklarında işden el çektirmeyip «bozula

bozula elbette bozmanın usûlünü öğrenmiştir, yerine

haşkası gelse bozmayı öğreninceye kadar o da bir çok

defa bozulur demiş.» Hakikaten bu general sonunda ga-

lip gelmiştir.

Kara Mustafa Paşa da yerinde kalsaydı tarih yazar-

ların iddiasi veçhile muzaffer olması kuvvetle bekleni-

F. 6
82

AHMED CEVDET PAŞA

yordu.

Ondan sonra Nemçe muharebeleri nice seneler sü-



rünüp muzafferiyetin eseri görülmediği, büyük bozgun-

lar ve hatırlara gelmedik fenalıklar ortaya çıktı. Çünkü

her sene Nemçe seferine ordular çıkarılıyor idi. Askerde

dayanma gücü ve metanet kalmamıştı. Bu sırada Avrupa

askeri intizama konulmuş olduğundan, serdar-ı ekremler

muvaffak olamadan dönüyorlardı. Dördüncü Sultan

Mehmed ise Devlet işleri ile hiç meşgul olmadan kayıdsız-

ca arz takdim edip, 1099 senesi başında Sultan Mehmedi

içine ihtilâl düşerek zorbalar meydan bulup ordunun Ru-

melinde kışlaması için verilen mükerrer fermanlara kar-

şı ordu halkı ayaklanıp dönüyor ve istanbul'a yaklaşın-

ca arz takdim edip, 1099 senesi başında Sultan Mehmedi

tahtından inmeye mecbur ettiklerinde, kardeşi İkinci Sul-

tan Süleyman tahta geçti, ve ordunun İstanbul'a girişin-

de sipahiler, Sultanahmed meydanında ve yeniçeriler at-

meydanında çadırlar kurup, hükümet işlerini görmeye,

istediklerini işden el çektirip, değiştirdiklerini, sürdük-

leri, halk önünde cezalandırdıkları, vezirleri kati ve is-

tedikleri parayı ödetme gibi bin türlü rezalete başladılar.

Ve bir gün Bab-ı âliyi basıp sadrazam Siyavuş Paşa'yı

şehîd ettiler. Fakat Allanın gayreti ile ortadan kaldırıl-

dılar.


Şöyleki bu olay esnasında bazı eşkiya Bezazistan ya-

kınında eşrafdan birisinin hanesini yağma ettiklerinde

merhum Şerif bir sırığın ucuna bir mendil asıp müslü-

man olan sancak altına gelsin diye bağırınca halk başı-

na toplanıp başka taraflarda da Sancak-ı Şerif çıkmış bağ-

rışmaları duyulunca bütün ahali Saray-ı Hümayûn'a top-

lanıp adamın mendili sancak-ı şerif diye halk birikince

bu bir gayret-i ilâhidir diye sancak-i şerif çıkarılarak eş-

kiyanm hakkından gelinmiştir.

TARİH-İ CEVDET

83

Lâkin bu ihtilâl olayı arasında Venedikli Mora eya-



letini aldı. Nemçeli ise Belgrad'a kadar geldi. Sonra Vi-

din, Fethül-İslâm, Niş kalelerini aldı ve Eflâk diyarını

istilâ etti.

Reayadan biri de başına biraz haydud toplayıp ve

Nemçeliden taç yerine bir kalpak giyerek Komanova

Krallığı iddiasiyle ortaya çıktı.

Devletin vükelâsı bütün bu olaylardan sonra bir top-

lantı yapıp aralarında yaptıkları konuşmada bu kötü

olayların daha fenasının olabileceğini düşünüp alman

tedbirlerin yanlış ve yetersiz olduğunu yüzyüze söyleyip

karar vererek, buna çare olmak üzere, işleri tedbirli,

gayretli cesur bir vezire vermeye kararlaşıp, sadaret

mührü Köprülüzade Mustafa Paşa'ya verildi.

Bazıları sefer üstü vezire işden el çektirilirini diye

buna itiraz etmişlerdi. Aslında sefer sırasında vezire iş-

den el çektirilmez ama böyle bir zaruret çıkınca bir ehli

aramaktan başka da çare yoktur. Fakat böyle iş beğen-

mez ve elinden de iş gelmez kimseler her asırda çoktur.

Adı geçen feci olaylar da böyle dar görüşlü düşünen, yan

lış işlerin etrafında toplananların meydanı boş bulmala-

rından ortaya çıkmış, korkunç sonuçlardır.

Mustafa Paşa sadarete gelince işin başında mali sı-

kıntıdan ötürü varidat için gümrük, emanet, iltizam

kurulları tarafından ihdas olunmuş fazla vergi isteği

zülmu, vezirlerden Bayram hediyesi gibi adet ve mera-

simi kaldırıp, adlî usûllere teşebbüs etti. Lâkin halk bu-

na da karşı koyup resmî gelirlerle idare de sıkıntı çekilir-

ken bunlar da kalkarsa bu vezir akça hususunda ne ted-

bir edecek şimdi bunun sırası mıydı dediler.

Halbuki Devlet işlerindeki selâmet için Devletlerin

asıl varidatı tabaanın hakiki serveti ve ahali üzerinde

kurulan şeyler olup, Devlet gelirinin artması ile reayası-


84

AHMED CEVDET PAŞA

nı zenginliği hâsıl olabileceğinden, yapıldığı gibi, ümme-

ti baskı altında tutup ziraat, ticaret ve alış verişi kısaltı-

cı teklifler, hernekadar başlangıçta bazı mertebe Dev-

let hazinesine faydalı görünürse de pek az zamanda

mülk ve tabaa üzerinde tesiri olacağı darlık ve zaruret

hazinenin eski gelirimde eksilteceğinden, bu vezirde açık

anlayışlı ve Devlet ve hükümet işlerini iyi bilmesi cihe-

tiyle bu incelikleri bilmiş olduğundan, ilk önce Beda-ı

Zulmiyenin faydalı görünüşünden vazgeçerek bunları

kaldırınca zamanındakilerin kendi aralarındaki yanlış gö

rüşleri, hazine geliri zarara uğramışdı. Fakat buna karşı-

lık adlî usûllerle yapılan el koymalar hazineye bunun tam

semeresi olmak üzere, bütün asker kendisi ile canı gö-

nülden sefer etmeğe istekli olması ve halkın kendisine

teveccüh ve hayr duası muvaffakiyet ve zafer sermayesi

oldu. Lâkin bu esnada işe yaramaz kimselerin tayinat

ve mukannenatları kesildiğinde yine halkın söylenme-

sinden kurtulamadı. Ama böyle sözleri kulağı arkasına

atarak hemen dahilde nizamı kurduktan sonra düşman-

dan öc almağa başladı. Şöyle ki o zamana kadar sene-

lerden beri Nemçe ve Leh Devletleriyle uğraşıla gel-

mişken Rusya devletinin ötedenberi Kırım Hanlarına ver

diği cizye'den kurtulması için Rusya Çarı olup, Deli Pet-

ro diye anılan Büyük Petro'da bu sene andlaşmaları bo-

zarak sınırlara taarruz edince, Mustafa Paşa, Tatar as-

kerini gönderdi. Rus askeri bozulup dağıldı ve bütün top

lan ve mühimmatı ele geçirilerek ordusu talan edildi.

Venedik üzerine gönderdiği askerî kuvvet de muzaf

fer olunca ehl-i İslâm'ın yüzü güldü. Kendisi de ordusu

ile Nemçe üzerine yürüyerek, ilk önce Şehir köyünden

başlayıp Niş kalesinin ve Belgrad'a varınca bir çok yer

ve kaleleri ve Semendere kalesinin ve sonra Belgrad Ka-

lesinin fethiyle zaferler kazanmış ve Tuna üzerinde ter-

TARÎH-İ CEVDET

85

tiplediği donanma ile Vidih Kalesini geri almış ve bu sı-



rada Erdel taraflarına gönderdiği askerî kuvvetler de

muzaffer olmakla bunca yıllardan beri İslâm milletinde

ki kederler günden güne gönül hoşluğuna döndü.

Bu esnada İkinci Sultan Süleyman Hazretleri Edir-

ne de oturup etrafa bakınca bunca yıldır Devlet-i aliyye

ye musallat olan bozgun ve kırgınlık üzerine iç çekerek

üzülürken sevindirici haberlerle kıvanç duyarak, İstan-

bul'a gelmiş büyük hoşluk ve sevine içinde artık düşma-

nın korktuğu tahta oturmuştu. Sonra Mustafa Paşa' da

kazandığı galibiyet ve muzafferiyetler ile İstanbul'a

dönmüştü.

Mustafa Paşa o kış Istanbulda adlî usuller ve şer'î

hükümleri yürütmekle vakit geçirdi. Lâkin alım satım,

gönül hoşluğu, rıza ile olur. Ona müdahale olmaz deyip

bunca büyük Devlet işleri dururken halkın yiyecek ve

diğer önemli ihtiyaçlarını düşünecek vakti olmadığın-

dan ve böyle ufak işlere kayıtsız davranışından halk ara-

sında hakkında kötü sözler söylenirdi. Sübhanâllâh, bu

kadar geniş işler ve büyük fetihlerin altından kalkıpda

bir sene içinde rükûa varmış bir binanın ayağa kalkıp,

sağlam yerleşmesine sebeb olan, böyle namlı bir vezire

lahana ve mercimek narhına bakmıyor diye taş atmak,

karşılığında bulunmak ne büyük insafsızlıktır.

Hernehal ise Mustafa Paşa bu gibi dedikoduya kulak

vermeyerek o kış da Hükümet, tedbirleri ve adlî usuller-

le hazineye bir çok gelir bulup o bahar yine Sultan Sü-

leyman Edirne'ye ve namlı Serdar da Belgrad yakası-

na yürüdüler.

Fakat ikinci Sultan Süleyman'ın ömrü sona erdi.

1102 senesinde Edirne'de vefatından sonra yerine

kardeşi İkinci Sultan Ahmet geçmiştir.

O sırada Mustafa Paşa da Belgrad dolaylarında bir


86

AHMED CEVDET PAŞA

meydan muharebesinde bir kurşun ile vurulup şehîd düş-

tü.


Ondan sonra yine keder verecek olaylar ortaya çık-

maya, Saltanat yakınları ile vükelâ arasına senlik ben-

lik girmeye başladı. Hattâ, Defterdar Canibî Ahmed

efendi mirî mâlîden akça sektirmez ve asla yalanı, aldat-

mayı bilmez bir zât olduğundan bazı saray yakınlarını

gücendirmiş olmasiyle işden el çektirilip, yerine aykırı-

dan biri getirilip Defterdar yapılınca, hazinece lâzım ve

mutemed bir zât olan Ahmed efendiyi, Sadrı-âzam bulu-

nan Hası Ali Paşa yerinde kalması için epeyce uğraşıp

da çare bulamayınca huzur-u hümâyûnda sözde büyük

makam olan Sadaretten istifa etti. Mührü Hümâyûnu

Orada teslim edip tekaüd oldu.

İkinci Sultan Ahmed de 1106 senesinde ölünce ye-

rine dördüncü Sultan Mehmed'in oğlu İkinci Sultan Mus-

tafa tahta geçince, iki sene ordu ile Rumeliye geçip

kendisi başda Nemçe üzerine Sefer edip iki defasında

da fetihler yapmış ve muzafferiyetler elde etmişti.

Birinci senesinde, Ruslar gelip Azak kalesini ku-

şatınca üzerine Tatar Hanı memur olarak Rusya aske-

rini bozup dağılmışdı. Lâkin ikinci senesinde yâni 1108

Hicrî senesinde, Rus askeri gelip Azak kalesini ele ge-

çirdi. Bir sene sonra vezirlerle kumandanlar ayrılık ve

garaz belirtisi, Nemçe muharebesinde bozgunlar ve par-

çalanmalar oldu.


Binaenaleyh Köprülülerden amcazade Hüseyin Paşa

ya verildi. Bu gidişata bakarak bir zaman Sulh içinde

kalıp Devlet işlerini rahat yürütmek güzel bir tedbir diye

düşünülse de (Hazır o! cenge eğer istersen Sulhu Salâh)

sözüne bakarak ileriki senelerde düşmandan öc almak i-

çin geçmiş senelerden fazla asker tedarik etmiş ve geç-

miş senelerde gerçi biz mağlup olmuş isek, de Nemçeli

TARİH-İ CEVDET

87

epeyce kayıplara uğradığından, onbeş senedir devam



eden muharebelerin uzamasiyle kendisine zayıflık ve kuş

ku geldiğimden Sulh isteğinde bulunmuş iken Sadrâzam

Hüseyin Paşa istemeyip ordu ile Belgrad'a kadar gitmiş-

ti. Lâkin sonraları İngiltere ve Felemenk Devletleri va-

sıta olunca, bunca seneler dört tarafa ordular yürütüp

askerî yorgun, hazineyi boş ve memleketi harab edince

Devlet-i aliyyede yorgun düştü. Artık kılıcı kınına ko-

yup sakin kalmağa ve rahat iş görmeye muhtaçtı. Sadra-

zam, dört devlet ile Sulh andlaşması yaptı. Ve beş sene

akıllı tedbirlerle iyi idaresi sayesinde Devlet yeniden ta-

ze hayat buldu.

Lâkin sadrazam'ın duyulan ünü ve baht açıklığını

Şeyh-ül İslâm Feyzullah efendi çekemeyip Hüseyin . Pa-

şayı üzecek olaylar bulmağa başladı. Hüseyin Paşa ise

gayet gayretli kahraman bir vezir olduğundan bu hâllere

dayanamıyarak hastalanıp bir müddet Divan'a varmayıp

nihayet Sadaretten istifa edince, «Hoşnudum lâkin ta-

lebinde tekaüd'e müsaade ettim» diye hattı Hüma-

yun gönderdi.

Köprülü Mehmed Paşa'nm talim ve terbiye usûlleri

böylece son bulmuş ve ondan sonra Devlet idaresi fenni

tahsili başka yollar peyda olmuşdur.

Çünkü Feyzullah efendi Padişahın hocası idi ve ho-

camdir diye kendisine fazla teveccüh ve yakınlık göste-

rirdi. Feyzullah efendi ise oğluna meşihat Payesi ver-

mek bilcümle evlâdlârını ve kendi akrabalarını Devle-

tin yüksek kademelerine yerleştirmek hükümet nüfuzunu

ve bütün Devlet menfaatlerini kendine oğullarına ve ak-

rabalariyle yakınlarına hasretmek gibi gelmiş geçmiş

ulemâdan hiç birinin işlemediği işi yaptığını ve ilim

adamlarına yakışmayan fevkalâde gösterişle çekilmez

hareketleri halk hiç bir vakit çekemiyeceğinden başka


^8

AHMED CEVDET PAŞA

üstelik Hüseyin Paşaya el çektirmesi Devletin ve sal-

tanatın ileriyi gören tedbirli iş adamlarının kendisinden

yüz çevirmesine sebeb olmuş, nihayet 1115 senesinde,

Edirne olayı gibi Devlet-i aliyyede görülmedik ve işitil-

medik feci bir olayın ortaya çıkmasına sebep oldu. Eğer

iyiliğini isteyenler tarafından kendine ve özellikle oğlu-

na önceden yapılan uyarma ile bazı mertebe hâllerini de-

ğiştirmeleri yolunca söylenmiş ise de, yüksek makamla-

ra fazla yanaşma, kendilerini aldattığından, haksever ve

iyilik istiyen kimselerin ortaya koyup anlattıkları ma-

kûl sözleri yapmayıp, böyle kötü bir netice ile hem ken-

dilerine ettiler hem de velinimetlerinin başını belâya uğ-

ratıp gittiler. Cenab-ı Hak cümleyi ifrat-ı ikbalin veha-

met mealinden ve tefrit-i idbarm Su-i hâlinden masum

buyursun.

Bu büyük kargaşalık üzerine ikinci Sultan Mustafa

saltanat gailesinden çekilip bir kenarda yaşamayı kabul

edip, kardeşi Üçüncü Sultan Ahmed tahta geçti. Bir

müddet Devleti saran yabancı, işe yaramaz otlardan te-

mizledi ve hükümet bünyesini sağlamlaştırıp tamir ile

uğraşarak, Devlet-i aliyyeye epey kuvvet ve nizam ver

dikten sonra, Rusya ve İsveç olayları ortaya çıkmaya

başladı.

Şöyleki Rusya Çarı Büyük Petro, evvelâ Devlet-i aliy-

ye ile Leh, Nemçe ve Venedik Devletleri arasında bir-

kaç seneden beri devam eden muharebeleri fırsat bi-

lip bir sene önce gönderdiği ordu, bozguna uğrayıp dağıl-

mışken bu sene galip gelmiş ve Azak kalesini ele geçir-

miştir.
Sonra İsveç Devletinin, Danimarka ve lehistan Dev-

letleriyle harp hâlinde bulunduğunu fırsat bilip İsveç'e

harb ilân etti. İsveç kralı olup bizlerce Demirbaş Şarl

diye anılan İkinci Karlos gayet tedbirli ve kahraman bir

TARİH-I CEVDET

89

hükümdar olduğu için bir çok defa hasmına galip gelmiş



ve Petro'yu tahtından indirme derecesine getirmiş ise de

Petro asla kuşku ve korku getirmeyip, muharebeye de-

vam ederek nihayet Lehistan sınırında Devlet-i aliyye,

sınırına yakın bir dolayda galip olunca, İsveç kralını esir

etmesine ramak kaldığı sırada Devlet-i aliyyeye sığın-

mak için Bender'e kaçıp topraklarımıza girdi. îsveç'de

ihtilâller ortaya çıkınca Baltık kıyılarında olan İsveç

memleketinin büyük bir kısmı Rusların eline geçti. Adı

geçen muharebe sırasında İsveç askerini takip eden Rus

askerleri bizim sınırımızda bazı yerlere taarruz ettiğin-

den Ruslar'm niyetinin Devlet-i âliyye içinde zararlı

olduğunu Demirbaş Şarl zaman zaman hatırlatınca Dev-

let-i aliyyede Rusya,ya harb ilân ederek sadrazam ve

Serdar-ı ekrem olan Baltacı Mehmed Paşa, Tuna üze-

rine köprü kurup İsakçı tarafından Besarabya eyâletine

geçti. Eğer Rus ordusu öncelik kazanıp Prut nehrini ge-

çince Buğdan toprağında, Prut kenarından onu görme-

mezlikten gelip Prut kenarından yukarıya doğru yürü-

yüp hatta iki ordu bir hizaya geldikleri hâlde, durmayıp,

ta Falcı geçidine varınca Rus ordusunu arkasına almak

üzere Prut'un sağ yakasına geçmeye devam edince geçi-

şini Önlemek üzere Petro geçit başına bir tümen gönde-

rip eğer men'e muktedir olmaz ise köprü inşası bir kaç

güne muhtaç olur ve geçit yeri kendi ordugâhına altı

yedi saat kadar uzak olduğundan orduyu Hümâyûn

Prut'u geçse bile bir kaç gün kendisine nizam verdikten

sonra karşılamaya hazır olunur diye düşünmüştü. İslâm

askeri derhal kendilerini suya atarak Prut'u geçip karşı

yakadaki Rus tümenini kaçırmış olmakla derhal o gece

üç yerden köprüler yapılıp sabahla beraber bir çok as-

ker geçirilerek, Rus tümenini büsbütün bozup orduları-

na kadar sürmüşlerdi. Ertesi gün bütün ordu geçip uy-


90

AHMED CEVDET PAŞA

kusuzluğa rağmen altı saat yol yürüyüp ikindi vakti Rus

ordusuna çatınca yol yorgunluğuna dahi bakmayıp, İs-

lâm askerî, hem ayağının tozu üe düşman üzerine hücum

ettiklerinde Petro beş altı gün sonra yapılacağını tah-

min ettiği belâya bir gün içinde uğrayınca ne yapacağını

şaşırdı. Rus askerî bozulup dağılarak kaçmağa karar

vermiş ise de, bir taraf su olup arkasını da Kırım Hanı

almış olduğundan bulunduğu yerde kuşatılmış ve aman

dileyip sulh ricasında bulunmuş ve hattâ bu kuşatılma

da Rus askerî ağaç kabukları yemiş oldukları sonradan

tesbît edilmişdi.
Bu halde her ne istenilse kabul edeceğini bildire-

rek Serdar-ı ekremden Sulh istida ettiğinde Leh devleti-

ne müdahale etmemek ve Azak kalesini geri vermek ve

istanbul'da elçisi oturtulmayıp unvanı diğer krallardan

aşağı itibar olunmak gibi bir hükümdarın kabul edemi-

yeeeği ağır şartlara bağlanıp Serdar-ı ekrem de Sulhe

rıza verince Petro çaresiz bu haşin teklifleri kabul ederek

o veçhile müsalâha etmiş ve Baltacı vezirin buyruldusu

ile memleketi Rusya'ya gitmişdir. Adı geçen buyruldu

nun sureti cildin sonunda (6) rakkamı ile yazılmışdır.

Baltacı Mehmed Paşa hiyle ve hurdacı bir vezir olup

hattâ evvelce bir çok desiselerle sadrâzam olmuş iken,

Sultan Ahmed Han Hazretleri hakikatin hâle vakıf olun-

ca kendisinden yüz çevirip işden el çektirmişti, sonraları

İsveç ve Rusya olayları ortaya çıkınca hakikaten işe

yaramış ve Petro gibi bir desise adamım yenmiştir.

Rusya ordusunu bütün bütün ortadan kaldırabilecek iken

bu sulha rızası, kuşkulu düşmanın üzerine gitmek uygun

olmayıp hazır bu kadar galebe sureti yüz göstermişken

buna kanaat doğru rey kaidesi icabı, ihtiyat lâzimesi, yi-

ğitlik sahibi olmak düşüncesine dayanır.

Lâkin bazı tarih yazarları bunu kendisinin gafleti-

TARÎH-İ CEVDET

91

ne verirler. Hernehal ise İstanbul'da bulunan Devlet



büyükleri ve saltanat yakınları kendilerinden emin ol-

madıkları için böyle bir fırsat ele geçmiş ve Rusya ordu-

su bütün bütün imha olunabüecek surete gelmişken sad-

râzam Rusya'dan rüşvet alarak sulha rıza verdi diye iş-

ten el çektirilmesine çalıştılar. Fakat Sultan Ahmed Han

Hazretleri, «Böyle gazada bulunmuş vezirin taltifi lâzi-

meden iken, azli münasip değildir» diye red edince, hâtıra

hayâle gelmedik iftiralar ilâve ederek, nihayet İstanbul'a

gelmeden azledip sürdüler. Eğer Baltacı bu iftiralardan

uzak ise bile evvelki Sadaretinde kendisi de başkalarına

nice desiseler etmiş olduğundan (elceza-i min cinsil amel)

sırrı ortaya çıktı.

Hernehal ise yukarıda açıklanan ve on beş sene sü-

ren muharebelerde Devlet-i âliyye epeyce zedelenmiş ol-

duğu halde bu muzafferiyet ile nâmı ve şanı yine yük-

selmiştir.

Ondan sonra gelen Sadrâzamların başarısızlıkları

yüzünden sık sık işten el çektirilerek nihayet Damat Ali

Paşa Sadaret makamına gelip Devlete güzel bir nizam

verdikten sonra Karadağ reayası isyan etmekle üzerle-

rine asker gönderip bastırıp sindirmişti.

Arkasından Venedik muharebesi çıkınca ordunun

başına geçip İstendil, Gördos, Anaboli, Kestel gibi bir

çok kale ve yerleri fethedip ele geçirerek, tam bir zafer-

le İstanbul'a döndü. İleriki sene ilkbaharında da bütün

bütün Venedik Devletini ortadan kaldırmak niyeti ile İs-

tanbul'dan hareket etmişdi. Geçen seneki fütuhatına ba-

karak, bu sene Venediği imha edebileceğini Nemçeli ön-

ceden sezerek, bu suretle Venedik Körfezi bütün bütün

Devlet-i âliyye eline geçerek, Nemçe üzerine sefer açı-

lınca, artık Belgrad ve Temişvar yolundan kolayca

ikmâl yapılacağından bu takdirce Nemçe hükümeti bü-


92

AHMED CEVDET PAŞA

tün bütün tehlikeye duçar olacağını bildi. Ve derhal Ve-

nedik seferinden vazgeçilmesini teklif ve vazgeçilmediği

hâlde harb ilân edeceğini yazarak Nemçelinin bu dav-

ranışı, Serdar-ı Ekrem'e ağır gelmekle, Venedik seferin-

den vazgeçip Nemçe üzerine yürümüştü. Hâkim kethüda-

sı kötü huylu ve sözünü bilmez bir adam olup askere

kötü muamelesinden ve bazı kumandanların fena görü-

şü ile metin olmayışlarından ötürü Nemçe muharebesin-

de ordu bozulmuş ve Ali Paşa da alnından kurşun ile vu-

rularak şehîd olmuşdur.

Ali Paşa gayet akıllı, âdil ve bahadır olup, halkın iş-


Yüklə 3,27 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin