Ahmed Hulûsi’de Kavramlar ahmed hulûSİ’DE


Rasûlullah salla'llâhu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; “Arafat'tan dönüp de, acaba benim günâhlarım afvoldu mu, diyen kişi en büyük günâhkârdır!.”



Yüklə 398,95 Kb.
səhifə3/5
tarix21.08.2018
ölçüsü398,95 Kb.
#74032
1   2   3   4   5

Rasûlullah salla'llâhu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Arafat'tan dönüp de, acaba benim günâhlarım afvoldu mu, diyen kişi en büyük günâhkârdır!.”

Çünkü olay böylesine kesin bir olaydır!.

Allah, günâhlarından arındırmayı murad ettiği kuluna nasibeder oraya gitmeyi; ve orada da böyle bir sistem içinde arınmayı bahşeder!.


ANADAN DOĞMUŞCASINA

GÜNAHSIZ OLARAK,

O ANA KADAR RUHUNUZA YÜKLENMİŞ OLAN TÜM NEGATİF YÜKLERDEN ARINMIŞ OLARAK ARAFAT’TAN DÖNERSİNİZ
Ebû Hüreyre radıyallahu anh.dan.

Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Her kim şu beyte gelir, kadına yaklaşmaz, fısk işlemezse, o kimse anasından doğduğu gibi döner!. (Müslim)



HAC konusunda öncelikle şunu belirtelim:



Hac günü belirli bir süre Arafat`ta bulunup geçmiş günahlarına tevbe eden kişi, kul hakkı da dahil olmak üzere o ana kadar ki bütün günahlarından kurtulur!.

HAC, İslâm Dini şartları arasında herkese son derece yararlı olan bir çalışmadır!. Zîrâ;

Yaşamı boyunca kişinin bilerek veya bilmeyerek yanlışlardan yaptığı beyninde oluşan ve “günah” adı verilen tüm negatif yük, eksiksiz onun dalga(wave) bedenine yani ruhuna yüklenmiştir!.

Ruhundaki bu negatif yükün getirdiği ağırlık yüzünden de cehennem denilen ortamda battıkça batacaktır!.

İşte başına gelecek olan bu felâketten kişinin kendini tümüyle kurtarabilmesi; ruhuna yüklenen negatif yükün tamamiyle "sıfırlanması-silinmesi", HAC`da mümkün olur!.

O ana kadar ruhuna yüklenmiş olan tüm günah adı verilen negatif yükleri silinir ve "anasından doğduğu günkü kadar günahsız olarak" geri döner!.

Ve gene Rasûlullah aleyhisselâmın açıklamasına göre,



"Acaba benim günahlarım afv oldu mu; diye şüpheye düşerse, yeryüzündeki en büyük günahkâr olur."


MÜZDELİFE


Makamın şuyuu ve yükselmesinden ibarettir.


MEŞ’ARİ HARAM


Şer`i emirlerde durup, Allah`ın haramlarına saygıdan ibarettir.


ARAFAT’TAN HEP BİRLİKTE AKIP DÖNERKEN MÜZDELİFE’DE (Meşari Haram'da)

ALLAH’I ZİKREDİN
(Hac süresi içinde) Rabbinizin fazlından istemenizde bir suç yoktur. Arafat'tan hep birlikte akıp dönerken, Meşari Haram'da (Müzdelife) Allâh'ı zikredin. O'nu, hidâyetinin sizde açığa çıktığı kadarıyla zikredin. Muhakkak ki bundan önce siz (hakikatten) sapmışlardandınız.

Sonra herkesin topluca döndüğü yerden siz de dönün ve (yetersizliklerinizden dolayı) istiğfar edin. Şüphesiz ki Allâh Ğafûr'dur, Rahıym’dir. (Bakara/198-199)


MİNA


Kurbet makamı ehli zevat için murada nail olmaktır.


ÜÇ ŞEYTANI TAŞLAMAK


Benlik, tabiat ve adettir.



YEDİ TAŞ ATMAK


Yedi ilâhi sıfatla bunu başarmaktır.



ALLAH RASÛLÜ BUGÜN YAŞASAYDI,



MİLYONLARCA İNSANI DAĞ BAYIR YÜRÜTÜR,

TAŞLAMADA BİRBİRİNE KIRDIRIR MIYDI?!


1400 sene önce, Allah Rasûl’ü, Mekke’den yaşlı ve çocuklarla Arafat'a 16 kilometrelik yola yaya gidip-dönerken yolda konaklıyor, herkes yayan o yolu yürümek zorunda, yoruluyorlar, tâkatları kesiliyor diye...

Biz, arabayla yarım saatte (trafik sıkışık diye o kadar), gidilecek yere, Allah Rasûl’ü öyle yapmış diye, gidip dağ başında konaklayarak Hac yapıyoruz!... Sünnete uyduk, diyoruz!...

Acaba bugün yaşasaydı Allah Rasûl’ü gene böyle yapar, milyonlarla insanı dağ bayır yürütür, şeytan taşlamada birbirine kırdırır mıydı!...

Bunu, benim gibi sıradan biri düşünemeyeceğine göre, İnsanlara kendilerinden daha fazla düşkün olan Allah Rasûl’ü yapar mıydı?

Aahhh; gerçekçi düşünebilmek!...

Körü körüne söylenenleri tekrar etmek yerine; neden niye, nasıl niçin sorularıyla söylenenleri kavrayarak yaşayabilmek!...


MEDİNE ZİYARETİNİN MEKKE’DEN SONRAYA BIRAKILMASI,

KİŞİLERİN DÖNECEKLERİ ORTAMA UYUM SAĞLAMALARI AÇISINDAN KOLAYLIK SAĞLAR!
Mekke’deki bu yüksek frekanslı dalgalar, genel istidat ve kâbiliyet ile programlanmış insanlarda, konuya karşı bir direnç oluşturmuş, bu yüzden de O’nun getirdiklerini inkâr etmişlerdir..

Medine’de ise Kâ’be ‘dekine göre bir hayli düşük frekanslı dalgalar yani “cemâl nurları” mevcut olduğu için; orada insanlar genellikle “cemâlî” bir yaşam geçirirler, “Lâtif” ilişkiler içinde olurlar… Medine’deki faaliyet sonucu müminlerin sayısı on sene sonunda yüzbinlere ulaşmıştır!.

Medine ziyaretinin, Mekke’den sonraya bırakılması, kişilerin dönecekleri ortama uyum sağlamaları açısından da bir kolaylık sağlar!.

Mekke’den döndükten sonra 20 gün ile bir ay arasında bulunulan yere uyum sağlanabilmesinin sebebi de gene bu yüksek radyasyonun beyinde tesirinin azalmasıyla sözkonusu olur…

Gene Kâbe-i şerîf altındaki bu radyasyonun beyinlere yüklediği güç dolayısı ile, tavaf sırasında, kabiliyetli beyin sahiplerinde çeşitli olağanüstü yaşamlar gerçekleşmektedir.


HACCI MEBRUR


  • Haccın gayesi

  • Kâbe’de yapmış olduğunuz çalışmalar ile; beyninizde, orada elde edilen yüksek değerdeki enerji potansiyeli ile, bazı yeni bölümler devreye girmesi…

  • Ölümötesi yaşam gerçeklerini idrâk edecek bir açılıma kavuşma.


HACCIN GAYESİNE

(HACCI MEBRUR’A) ULAŞABİLMİŞ KİŞİNİN BEYNİNDE YÜKSEK ENERJİ POTANSİYELİ İLE

YEPYENİ BİR KAPASİTE OLUŞUR
Hacca gidip geldikten sonra bir çok insanın çok olumlu çalışmalar içinde olmasına karşılık, önemsenmeyecek bir çoğunlukta da mâalesef yanlış davranışlar; hattâ gitmeden öncekinden çok daha beter fiiller görülebiliyor…. Bunun sebebi nedir?..

Az önce de değindiğimiz gibi, Kâbe'nin altında bulunan yüksek güçteki pozitif radyasyon, beyinlerde çok yüksek ölçüde bir çalışma temposu meydana getirmektedir.

Kişi, hac sırasında tüm negatif yüklerinden tümüyle arınmasına karşılık, beynin genel açılım düzeyi istikametinde ise neredeyse bire yüzbin oranında güç yüklenimi alır. Bu alınan güç ise beyni genel açılımı istikâmetinde çok daha güçlü bir çalışma ortamına iter.

İşte, işin püf noktası buraya dayanmaktadır. Kişinin beyni şayet tamamiyle dünyevî değerler, bedenî istekler yönünde güçlü bir açılımla programlanmışsa, orada almış olduğu güçlü tesirler de bu istekleri büsbütün arttıracak ve neticede bu kişi hacdan geldikten sonra yapısının doğrultusunda çok daha cüretkârane davranışlarda bulunacaktır.

Bunun aksi ise “ haccı mebrûr” u oluşturacaktır.

Demek ki hac'da belli şartlara riayet eden her kişi bütün günâhlarından arınmış, sıfırlanmış olarak dönüyor. Bazı kişiler de ayrıca “ Haccı MEBRÛR” a yani ana gayesine ulaşmış olarak geri dönüyor. Ki bu gaye de, az yukarıda açıkladığımız bir biçimde; beyni ölümötesi yaşamın gerçeklerini idrak edecek şekilde yüksek enerji potansiyeli ile açılıma kavuşturmak. Böylece Allah haccını kabul etmiş oluyor.


“HACCI MEBRUR”UN KARŞILIĞI,

CENNETTİR!


Evet, Hac olayında birinci önemli husus tüm geçmiş günâhlarından arınma. peki bu kadar mı HAC'da olup bitenler?..

HACCI MEBRURUN KARŞILIĞI ANCAK CENNETTİR”

Günâhlarınız afvoldu!. Tüm negatif yükünüz sıfırlandı!.

Ama yeniden kazanmanız çok kolay!. Hem de eskisinden bile daha fazlasını!.

Ve yaptığınız bazı fiiller üzere dünyanızı değişmek suretiyle, ebedî olarak cehennemde kalanlardan bile olabilmeniz, “ hacıya gitmenize” rağmen mümkün.

Ama birinci yön olan “ afvolma işlemi” ile birlikte bir de “ İkinci yönü” gerçekleştirebilmiş iseniz. “HACCI MEBRÛR”a ulaşmış iseniz. Yani orada yapmış olduğunuz çalışmalar ile; beyninizde, orada elde edilen yüksek değerdeki enerji potansiyeli ile, bazı yeni bölümler devreye girmiş ise. Bu takdirde, sizde öyle bir idrak açılması oluşur ki. Siz artık yaşam doğrultunuzu, rotanızı tamamiyle bildirilmiş bulunan ölümötesi değerler ve gerçekler istikâmetine düzeltirsiniz!.

Böylece artık sizde, dünyevî değerlere tamah etmek yüzünden, ölümötesi yaşam değerlerini terketmek hâli oluşmaz!. Tamamiyle “uhrevî” yani ölümötesi gerçeklerin gerektirdiği bir biçimde hayat sürmeye başlarsınız. Hırs, tamah, hased, kin, dedikodu, aldatma, dünyevî menfaatler için insanları istismar etme gibi sayısız negatif yük getirici, sizi günâha sokucu hallerden kaçınırsınız.

Ve...


Haccı MEBRÛR” karşılığı olarak cennet ile mükâfaatlanırsınız!.



HACCA GİDEBİLEN, TÜM GÜNAHLARINDAN ARINMIŞ OLARAK DÖNÜYOR.



YA GİTME İMKÂNI OLMAYAN?
Hacca gitmek günümüzde bir hayli zorlaştı. Büyük paralar istiyor. Ve toplumun büyük bir kesimi Hacca gitme imkânından mahrum!.

Hacca gittiğimiz zaman. “Arafat”tan, anamızdan doğduğumuz günkü kadar bütün günahlarımızdan arınmış olarak sâf, temiz bir halde geri dönüyoruz.

Peki... Bu güzel şey de ancak, Allah’ın kendisine büyük imkân tanıdığı bir kimse ise bu şansa sahip oluyor günümüz Türkiye’sinde!.

Hacca gidecek mâli imkânları olmayan bir kişiyi düşünelim...



O kişi Allah’a iman ediyor. Rasûlullah’a iman ediyor. Ama, gayet doğal olarak beşer olduğu için de çeşitli eksikleri, noksanları, kusurları, yanlışları vs. var.

Bilerek veya bilmeyerek işlediği çeşitli kusur ve yanlışların getirdiği günahlarla da bezenmiş bir hâlde... O zaman, bu kişinin kurtulma şansı nedir?. Kendini nasıl kurtaracak?. Ne yapması gerekiyor?.

Böylesine iman sahibi olan kimselere Cenâb-ı Hak, bir yol göstermiş ve kolaylık sunmuş. Bu kolaylığı bize Hz.Rasûlullah, Efendimiz Muhammed Mustafa aleyhisselâm şöyle bildiriyor :

Kılınan her vakit namazı, kendisinden önceki namazla arasında işlenmiş olan bütün günahları siler, temizler, arıtır”. Ve bunun misâlini de şu şekilde veriyor;

Sizin evinizin önünden bir ırmak aksa ve siz bu ırmağa günde beş defa girip çıksanız, üzerinizde hiçbir kir, pislik kalır mı?.

Nasıl ki, günde beş defa yıkanan birinin üzerinde maddi bir kir, pislik kalmazsa, aynı şekilde günde beş vakit namazını edâ eden kişinin de üzerinde günah kiri kalmaz.”

Ama burada bir incelik var. Bu anlatımda dikkat etmeniz gereken bir püf nokta var:

Yine Hz. Rasûlullah buyuruyor ki:

Fâtihasız namaz olmaz!. “

Namazı edâ etmiş olmanın ana şartı, her rekâtta Fâtiha sûresini okumaktır. Nedir o Fâtiha sûresi ki…

Eğer bu, “namazda okunmazsa o namaz yerine gelmiş, eda edilmiş olmaz” diyor, Hz. Rasûlullah. Ve, yine buyuruyor ki:

Namaz, mü’minin mirâcıdır.”

Buradaki “namaz mü’minin mirâcıdır” ifadesini iki yönlü ele almak lâzım.

Namazın mirâc olması…

Mirâcın namaz olması…

Namazın mirâc olması ne demek?.

Mirâcın namaz olması ne demek?..

Bunu düşünedurun…

Bu arada dikkat edin… Neden, edâ edilen her namaz, kendisiyle öncekilerin arasındaki günahların affına vesile oluyor?.

Yukarıdakine tapındın diye, o yanındakilere emir mi veriyor, “bu bana tapındı, ben de onu bağışladım” diye?.

Buna hiç bir gelişmiş aklı olan inanmaz!.

Ya nasıl?.…

Günün her hangi bir vaktinde, ansızın ölebilirsin... Öldüğün anda artık ana-baba, eş, çocuk, koltuk, iş, para, mal-mülk gibi değerlerin hiç geçerliliği kalmayacak. Tek başına başka bir âlemde ve ortamda olacaksın.

Bu ortama, dünyada yüklediğin tüm beşeri yükler ve günahlarla gitmek mi…Yoksa, bütün bu beşeri yaşamdaki günahlarından tümüyle arınarak, temizlenerek gitmek mi evlâ?.

Evvelâ buna bir karar vermek lâzım!.

Eğer, günahlardan arınmış, temizlenmiş olarak gitmek istiyorsak, bunun en kolay yolu günde beş vakit namazı, vakitlerinde edâ etmektir.

Hacca gidip günahlarından arınan için, şöyle dediğinizi işitir gibi oluyorum;

“Eee canım, Allah ona para vermiş, imkân vermiş.

Hacca gitti, bütün günahlarını sıfırladı geldi. Benim param olmadığı için gidemedim!.”

Senin paran yoksa, imkânın yoksa, Cenâb-ı Hak sana da beş vakit namazı ihsan buyurdu. Günde beş vakit eda ettiğin zaman her bir namaz arasındaki günahlardan temizlenip, arınıp, sıfırlanıyorsun!.

Peki.. Bu beş vakit namaz da neye bağlı?..

Fâtiha’nın okunmasına bağlı.



Fâtiha’sız namaz olmaz!.”

Fâtiha sûresinde ne var ki, Fâtiha’sız namaz olmuyor?.

Kurân’ın diğer sûrelerinde olmayıp da sadece Fâtiha sûresinde olan ne?.

Fâtiha sûresinin en önemli, en can alıcı âyeti;

İyyake na’budü ve iyyake nestaiyn.” dir.

İnsanın bütün günahlarının bağışlanmasına sebep olan âyet, “iyyâke na’budü ve iyyâke nestaiyn” âyetidir. Niçin?..

Buna girmeyeceğim. Her kes kendi bünyesinde, kendi ilmine göre, kendi mertebesine göre düşünsün araştırsın!. Ama, buradaki sırrı size söylüyorum. Buradaki sır “iyyake na’budü ve iyyâke nestaiyn”dir. Onun için namazda Fâtiha’yı okurken özellikle bu âyeti düşünerek okuyun!. Üstünde durarak okuyun!.

Namaza durduğunuz zaman ezbere, düşünmeden, bir teyp gibi değil!. Namazı düşünerek, üstünde durarak okursanız farkını ve faydasını mutlaka görürsünüz.

Bu masayı üstün körü, şöyle bir silmek var!. Bir de bastırarak, işine önem vererek silmek var. Ehemmiyet vererek silersen tozu, masa daha iyi temizlenir.

İyyâke na’budu ve iyyâke nestaiyn” âyetini de düşünerek, anlayarak, hazmederek tekrar edersen, mermerin üzerindeki kirleri böyle almışın gibi bütün günahlarından arınır, temizlenir, pâklanırsın… O namaz sonrasında vefat edersen, o namaza kadar olan bütün günahlarından arınmış olarak âhirete intikal edersin...

Böyle bir kısmeti, böyle bir şansı, imanı olan hiç kimse tepmez!.

Öyleyse, bize verilen beş vakit namaz nimetini çok iyi bilelim.

Vaktin yok, mümkün değil!. Sünnetlerini edâ edemiyorsun. Hiç olmazsa fazladan geçtik; farzları eda etmeye çalış!. Fâtiha’yı okurken de bilinçli, şuurlu olarak oku!. Özellikle “iyyâke na’budu ve iyyâke nestaiyn” âyetini bilinçli, şuurlu bir şekilde düşünüp tefekkür ederek tekrar et!.

Allah, bütün namazlarınızda bilinçli olarak Fâtiha’yı OKUmayı ve özellikle bu âyetin üzerinde durmayı, anlamını açmayı bize kolaylaştırsın!. Bu sırrı anlamayı bize nasip etsin!.


HACDA VE UMREDE

DUALARINIZA DİKKAT EDİN!


Hacca gidecek herkese haber verin!. Umreye gideceklere de haber verin!. Gidenler belki gittiler, gidecekler de vardır.

Geçen defaki hacdan gelişlerinde söylemiştim bazı arkadaşlara…



Bir çok insan, Umreden, Hacdan geldikten sonra başlarına gelmedik belâ kalmıyor.

“Yahu bir mübârek yere gittik geldik, nereden geldi bu iş, bu belâ başımıza?.” diyorlar.

Halbuki, bunu diyenlerin hepsi de, orada bu belâyı kendileri istediler, talep ettiler. Dualarının kabul olması ile de o belâlar başlarına geliyor.

Niye?.


Çünkü, oraya gidenlerin hepsi de, Allah’tan büyük mertebeler istiyorlar. Allah’a yakîn elde etmek istiyorlar. Evliya, enbiya ile beraber olmak istiyorlar… Bunun pahası da, o belâlara katlanmak, sabretmektir!.

Yüksek mertebeler sadece ibadetle, zikirle elde edilmez!. Onun pahası belâlara katlanmaktır.

Rasûlullah’ın bir açıklaması vardır. Buyuruyor ki:

Belânın büyüğü rasûllere, sonra nebilere, sonra mertebesine göre evliyaullah’a ve en azı da mü’minlere” diyor.

Belâ” demek; kişinin tasfiye aracı demek!. İnsanın arınması, saflaşması!.



Altın nasıl ateşe atılır, saflaşır, üstündeki katkılar yanar yok olur, sonuçta nasıl saf altın kalırsa; insan da belâlarla yontulur, saflaşır, arınır.

Dolayısıyla, oraya gittiğiniz zaman, eğer yüksek mertebelere tâlip olup, bu yolda dua ediyorsanız; bilin ki, bir takım çileler, sıkıntılar sizi bekliyor. Çünkü bunlar, arınma çalışmalarıdır.



Kitabımızın birinde diyoruz ki;

Cehennem insanlara Allah’ın rahmetidir!”.



Niye?.

Çünkü o yanma dediğin olaylarla sen arınıyorsun, saflaşıyorsun!. Eğer o arınma saflaşma ortamı olmasaydı, zaten cennete giremeyecektin. Senin için bir arınma ortamıdır Cehennem!.

Senin nefsine, şartlanmalarına, değer yargılarına ters gelen, hoş gelmeyen olaylarla karşılaşıyor; zorunlu olarak onlara katlanıyor ve bu yüzden de yanıyorsun.

Zaman içerisinde ona bağışıklık kazanıyorsun. Onu hoş görmeye başlıyorsun, yerinde görmeye başlıyorsun.

“Allah, mâdem ki böyle istemiş, böyle olsun” deyip, Allah’tan razı olma noktasına geliyorsun.

İşte, senin arınman denen olay böyle meydana geliyor.

Her şey eğer senin sevdiğin, istediğin istikamette gelişirse, bu, aslında senin cehennemdeki yanmanı büyütür ve genişletir.

Dolayısıyla ki orada, isteklerinize çok dikkat edin!.

Ya, çok güzel şeyler isteyin ama, sonuçlarına katlanmayı kabul edin. Ya da istemeyin!. Ve dualarınızda;

Ya Rabbi, katlanamayacağımız yükten sana sığınırız. Bize vereceklerini hazmıyla ver. Bizi isyana, küfre sürükleyecek hâllerden sana sığınırız.“ diye dualarınıza ilâve edin!.


HAC KURBANI


  • Hedy(Kurban)

  • Kalaid(Boynu bağlı kurbanlıklar)

  • "En'âm"(İnsanlara ibret olacak kurbanlar)


İNSANLARIN KIYAMI İÇİN

(İmanının ayakta kalması ve devam etmesi için)

KURBANA HÜKMOLUNMASI
Allah Kâbe'yi, O Beyt-el Haram'ı, Haram Ay'ı, Hedy'i (kurban) ve Kalaid'i (boynu bağlı kurbanlıklar) insanların kıyamı (imanının ayakta kalması ve devam etmesi için) yaptı... Bu, Allâh'ın semâlar (düşünce boyutu) ve arzda (bedeninde) olanı bildiğini ve Allâh'ın her şeye Aliym olduğunu, sizin de bilmeniz içindir. (Mâide/97)


ALLAH’IN HÜKMETMEDİĞİ KURBANLIKLAR


Rasûle düşen sadece tebliğ etmektir! Allâh, açığa vurduklarınızı da içinizde gizlediklerinizi de bilir.

De ki: "Habis (pis), tayyib (temiz) ile eş değerde olmaz... Habisin çoğunluğu hoşuna gitse bile"... O hâlde ey öze ermiş derin düşünür akıl sahipleri (Ulül Elbab), Allâh'tan korunun ki kurtuluşa eresiniz.

Ey iman edenler... Size açıklandığında hoşlanmayacağınız şeylerden, soru sormayın! Eğer Kur'ân inzâl edilmekteyken cevabından hoşlanmayacağınız şeyleri sorarsanız, cevabı size açıklanır! Allâh onları affetmiştir... Allâh Ğafûr'dur, Haliym'dir.

Sizden önce de bir topluluk bunu sordu; (aldıkları cevapları hazmedememeleri yüzünden) hakikat bilgisini inkâr edenlerden oldular.

Allâh Bahire, Saibe, Vasıyle ve Ham (isimleriyle tanımlanan bir kısım kurbanlıklar) diye bir şey hükmetmemiştir (bu bir kısım insanların uydurmacılık geleneğidir). Ne var ki, hakikat bilgisini inkâr edenler, Allâh üzerine yalan uyduruyorlar! Onların çoğunluğu aklını kullanmaz!

Onlara: "Allah'ın inzâl ettiğine ve Rasûle geliniz" denildiğinde, "Babalarımızdan gördüğümüz bize yeter" dediler... Babaları bir şey bilmeyen ve hidâyet üzere olmayanlarsa da mı?

Ey iman edenler... Siz nefsinizden sorumlusunuz! Siz hidâyet üzere oldukça, sapmış olan size zarar veremez! Sizin hep birlikte dönüşünüz Allâh'adır... Yapmış olduklarınızın size neler getirdiğini gösterecektir!(Mâide/99-105)


“KURBAN KESMEK”




  • Gerçekte varolmayan “BEN”ini (eneni) yok etmek...

  • Bâki’ye Fâniyi kurban etmek


“KURBAN”IN ÜÇ DERECESİ VARDIR
Bu durumda, Kurbanın üç derecesi çıktı ortaya!.

1-Zâhirdeki kurban.

2-Tabiatın, yani bedenin istek ve arzularını kurban.

3-Allah’tan ayrı saydığın, ayrı bir varlık olarak düşündüğün “ben” kavramını kurban.

1-ZÂHİRDE KESİLEN KURBAN


Kurban kesmek imkânı olan, kurban keser ve etini mümkünse tamamıyla, et alma imkânı olmayan fâkirlere dağıtır…

Bu bir yoldur…

Ancak, yenilip ertesi günü dışarı atılacak et yerine, o parayla insanlara âhıretlerini, ebedî yaşamlarını kazandıracak bilgileri ihtiva eden kitaplar veya kasetler de dağıtılabilir!.

Bu da bir yoldur!.



İslâmiyete düşmanlığın bu kadar açık ve güçlü olarak sergilendiği; insanların, “DİN”den uzak kalmaları için bu kadar mücadele edildiği bir ortamda, insanlara ilim verilmesi, imkânı olanlar için farzdır!.

Eğer müslümanlar yıllarca, bina-yurt-cami gibi toprağa ölü yatırım yapacaklarına; onlara, gerçek İslâm Dini’ni insanlara öğretecek yayınları dağıtsalar; insanları ilimle mücehhez kılsalardı, sanırım bugün çok daha farklı şartlar altında olurduk.

Ne yazık ki, insanları ilimlendirmek için kullanılması gereken para, uzun yıllardır, cennette köşk ya da huri satın almak isteyen bilinçsiz müslümanlar tarafından, taşa-toprağa yatırılarak bugünkü ortama gelinmiştir.

Lâfta yüzde 99’u Müslüman olan ülkede, İslâm Dini tanınmıyor; insanlar Kurân hükümlerinden öcü gibi kaçıyorlarsa, bunun vebâli, biraz da onlara bu ilmi ulaştırmayanlardadır.



İlim kadın-erkek her müslümana en öncelikli farzdır… Maddi imkânı müsait olan tüm müslümanlara, imkânlarını, insanlara ilmin ulaşması için değerlendirmeleri de farzdır.

Elbette bu, bizim anlayışımızı paylaşanlara göre.


2-TABİATIN

(Bedenin istek ve arzularını) KURBAN ETMEK


Kendine ait olarak kabul ettiği bedenin, istek ve arzu ve zevklerinden arın! Bedenini kurban et!.” denmek istenmektedir.

Bedenini kurban etmekten mânâ, kafayı kesmek değil, bedenin aşırı istek ve hırslarını frenlemek!.



Doğal yaşamı için gerekli olanları verip onun ötesindeki şeylerden bedeni frenlemektir. Yani, tabiatı kontrol altına almaktır.

Bedenin doğasını, tabiatını kontrol altına almak!. Bedeni kurban etmek!.

Daha önemlisi; Allah’tan ayrı olarak var kabul ettiğin “ben”liğinin, gerçekte hiç bir zaman var olmadığını idrâk etmek sûretiyle “benlik” kavramını kurban etmek. Daha da zoru!.


3-MÂNEVİ KURBAN




  • "Nefs"ini ("Ego"yu-"Ene"yi)Allah yolunda kurban etmek

  • Allah’tan ayrı saydığın, ayrı bir varlık olarak düşündüğün “ben” kavramını kurban etmek

  • "Bâkî"ye "Fâni"yi kurban etmek

Nice çöllere karşılıksız yağar yağmur ama, kum taneleri sadece seyreder damlaları!



Beklenti ya umuttandır, ya ilimsizlikten!.

Toprak mezarını sırtında taşıyanlar, geçmiştir dünyadan ve içindekilerden… Zira “fefirru ilallah” onlarda zuhûr etmiş, firar etmişlerdir Allah’a!.

Allah ef’âlini seyreder onlar, acaba bir gül daha açacak mı bahçede diye… Umutla… Sevgiyle… Bu da beklenti sanılır başkalarınca…

Gönül ne mey ister, ne meyhâne; gönül yâr ile dostluk ister, mey bahâne… Dedikleri gibi, hemhâl olacak bir yâr ararlar cihânda.. Bu da kesretin gereğidir, ve sonucu!… Kesret mertebesinde, bu durum sonsuz devam eder…

Neyse dostlar, sizin fazla vaktinizi almayayım…

Verin…


Karşılık beklemeden verin…

Gerekirse diyetlerini de verin!

“Ben”inizi de verin!

Allah ahlâkıyla ahlâklanmak için sahip olduğunuz ne varsa verin!.

Zaten alacaklar; mertlik yiğitlik sizde kalsın; verin!.

Çıplak geldik; çıplak gideceğiz!…

Dünyalığınızı verin; ahretliğinizi verin!. Yaksa da yana yana verin!

Altıncı bilir, altın yanmadan saflaşmaz!.

“Kurban”dan bahseden âyetteki “nusûk” da, gümüşün saflaşması için arıtılması işlemi anlamına geliyor..

Bize teklif edilen belli…

Saf”laş… “Safiye” ye ulaş!.

Bunun için yaratıldı iseniz, bir dem gelecek bu kolaylaşacak; gerekenleri yapacaksınız; saflaşacaksınız, safiyeye ulaşacaksınız!.

Ama bu belki de kolay olmayacak; çok zorlanacaksınız!…

Üzerinizdeki fazlalıkları vermek, bunca yıl çalışıp emek vererek sahip olduklarınızı dağıtmak, hele hele karşılıksız olarak uzatmak çok ağır gelecek ve yanacaksınız!. Belki de yanıyorsunuz!. Ama bilin ki bu yanış hayrınıza!. Çıplak geldik, çıplak gideceğiz, verin kurtulun “BEN”inizi bile!

     


 “ALLAH”tan, “ego”muzu kurban etmeyi bize kolaylaştırmasını; gelecekte yanmamıza sebep olacak her şeyden uzak kalmayı; ve hepimizin sonsuz mutluluğa ulaşmasına vesile olacak şeyleri bize nasip etmesini niyâz ederim.


ELİNLE, BEYNİNLE TAKTIĞIN TASMANIN ADI-> "BEN"!


Besili, semiz, ama boynunda tasma izi olan köpekle, kuru kemikleri çıkmış kurdun konuşmasını dillendirmişlerdir! Tasmalıyla tasmasız arasındaki fark anlaşılsın için!.

Bazen kurtlar da tasmalanır takdiri ilâhi!

Ama tasmalar, asla takılamaz sonsuza dek, başkaları tarafından!. Birinin taktığı tasma er geç çıkar…

Ya senin kendine taktığın tasma!.

İşte onu bu dünyada çıkaramazsan tasmanı, ebeden çıkaramazsın boynundan!…



Yüklə 398,95 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin