Ahmed hulûSİ’de kavramlar av. Asuman bayrakçI



Yüklə 1,79 Mb.
səhifə20/25
tarix01.11.2017
ölçüsü1,79 Mb.
#25088
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   25

GÖKADAMIZ “SAMANYOLU”

VE DİĞER GÖKADALAR……

Son derece sınırlı (kesitsel) algılama araçlarına (beş duyu) mahkûm insan yapısı için, çözümü en güç sırlardan olan evrenin sırrı konusunda bugüne kadar bilinebilenleri satır başlarıyla sıralamadan önce mesafelerden kısaca söz edelim.

Belli bir zaman içinde, ne kadar yol alabilme kabiliyetimizi biliyorsak ne kadar uzaklıkta bulunan bir hedefe hangi zaman zarfında varabileceğimizi hesaplayabiliriz.

Meselâ saatte 100 kilometre ortalama hızla yol alan bir araca binersek, Ankara’ya tahmini olarak 4,5 saat içinde varırız, deriz. Bu bize Ankara’nın aracımıza göre uzaklığını kavratır. Yahut İstanbul’a 1000 kilometre uzaklıktaki bir şehri misâl alıp dünyanın çevresi ekvatorda bunun 40 katıdır diyebilir ve bunu da göz önüne getirebiliriz. Hattâ Ay’ı görüp, aramızda dünyanın çevresinin 10 katı kadar mesafe var da diyebiliriz. Ancak bir Güneşi gösterip de aramızda 1.5 milyon kilometre mesafe var, desem bu 1.5 milyon kilometrelik mesafeyi göz önüne getirebilmemiz imkânsız olur. İnsanın yapısına nispetle kavranamayacak ölçüde büyük olan 1.5 milyon kilometrelik mesafeden ise evrensel ölçüler içinde söz etmek etle tırnak arasındaki mesafeden söz etmek gibi kalacaktır.

Evet, evrensel ölçülere yaklaşalım. “Samanyolu” derdik eskilerde, şimdi ise “gökada” veya “galaksi” tâbiri kullanılıyor.

Bir Gökadada, güneş ve sistemi gibi yaklaşık 400 milyar yıldız tespit edilebilmiş!. Bu 400 milyar yıldızlık gökadamız ise diğerleri arasında ortaboy bir gökada sayılıyor. Bunun çok daha büyükleri de mevcût. Bizim Güneş sistemi ise bu gökadanın merkezinden yaklaşık 32.000 ışıkyılı uzaklıkta.

Gökadamız, Andromeda ve Güney üçgeni sarmalları ile daha 30 kadar gökadayı beraberinde alarak yerel gökadalar takımını meydana getirir.

Başak kümesi ise, yerel kümeden sonra en önemli yıldız kümesidir. Başak merkez kesiminde 3.000’in üzerinde gökada kümelenmiştir. Bu gökadaların her birinde milyarlarca yıldız bulunduğu, bu yıldızların büyük ihtimalle uydu ve gezegenlerden oluşan büyük sistemlerin merkezi olduğu da düşünülürse, neticede aklın kolay kolay kavrayamayacağı ölçülerde bir büyüklükle karşılaşılmış olur.

Gökkürenin ay kadar görünen bir parçasında ortalama 400 gökada bulunduğu hesaplanmış ve bugüne kadar 1 milyar civarında gökadanın fotoğrafı çekilebilmiştir.

Şimdi bir toparlama yapalım. Hacmı dünyanın 1 milyon 303 bin katı olan Güneş adını verdiğimiz yıldız. Oysa bu yıldız gibi ve çoğu da bundan kat bekat büyük, 400 milyar yıldızdan oluşan gökadamız veya eski deyişle samanyolumuz. Ve nihayet şu ana kadar tespit edilebilmiş gökadamız gibi 1 milyar gökada.



ALLAH”IN AZÂMETİ



VE EVREN’DEKİ YERİMİZ

Evrende dünyanın yeri?..

Ya da bir benzetme yapmak gerekirse, güneşin hacmı yanında bir virüsün hacmı?..

Evet, her biri yüz milyarlarca güneşten oluşan sayılabilmiş 1 milyar samanyolunu kapsayan bir kâinatı var eden…

Hz. Muhammed, bu kâinatı var eden Zât’ın ismini “Allah” kelimesiyle bildirmiş bize. Bir başkası, ya da başka dillerdeki adları ise hayli değişik. Tao’dan. Nirvana’ya dek.



Ben resmi görmüyorum, şu an, resme bakıyorum.



Ne zaman resmi görmeye başlarım?..

Bu Galakside bir yığın yıldızlar var ve bu yıldızların içinde bir nokta sadece Güneş!.

Bu kadar büyük bir Galaksinin içinde, benim bu koskoca gördüğüm, bizim dünyamızın tâbi olduğu, Güneş adını verdiğimiz dev yapı, orada bir nokta olursa?..

Peki, bu galaksinin içinde dünyanın yeri ne?.

Benim yerim ne?.

Böylece düşünmeye başlarsam, işte o zaman, resme bakmak durumundan çıkıp resmi görmeğe başlamış olurum.

“Bu galaksinin içinde benim yerim ne” diye düşünmeye başladığım zaman, o resmi okumaya başlamışımdır!.

Okumam biraz daha sürerse;

Bu galaksi gibi sayısız galaksileri yaratan kudret ve ilim yanında; bu galaksi ve bu galaksi gibi sayısız galaksileri yaratan “Allah” diye isimlenmiş olan varlık yanında, bu galaksinin yeri ne?.

Benim yerim ne?..

Diye düşünmeye başlar da, beynimin durduğunu ve hiçbir şey düşünemez hâle geldiğimi farkeder, hiçliğimi hissedersem; işte o resmi oraya asmaktan gaye yerine gelmiş; ben önce resme bakmış, sonra görmüş, sonra da “OKU”muş; ve bunun sonucunda haşyet duygusunu hissetmiş; ve dahi “secde” denilen hâli yaşamış olurum.

İşte bu karşımdaki resim, beni secde ettirmiştir, Âlemlerin Rabbına, Rabbül Âlemine!.



BİZ O BEDENLERİN İÇİNDE,

BİR “HİÇ“ MESABESİNDEYİZ!

Ve, onun büyüklüğünü çeşitli misâllerle anlatmaya çalışıyor.. Detayına girmeyeceğim.

Tıpkı bizim boyutlarda olduğu gibi.. Bizim bedenimizin herhangi bir yerindeki hücrenin beynimizden, beynimizdeki bilinçten haberi olmayışı gibi; beynimizin ve beynimizdeki şuurun da o hücreden haberi yok! O hücre, vücutta doğuyor, büyüyor, gelişiyor, çoğalıyor, ölüp gidiyor.

İşte bu yapıyı "üstmadde" adını vererek anlatmaya çalışıyoruz.

Zîrâ her boyut, kendi yapısının varlıklarına veya algılayıcılarına göre "madde"dir! Tıpkı rüya içinde yaşarken, rüyada geçen olay ve yapıların bize "madde"ymişçesine gelmesi gibi!

Varlık skalasını 100 cm.lik bir cetvel gibi ele alırsak, enerji, salt enerji dediğimiz noktayı sıfır noktası olarak kabul edersek, daha sonra, kuantları, kuarkları, iyonları, atomları, molekülleri, hücreleri, algıladığımız maddeyi, 50 cm.ye doğru böyle yer yer koyarsak; içinde bulunduğumuz ve bize göre madde kabulettiğimiz bu boyut, bu 50 cm.de yer alırsa; bunun daha ötesinde de evrensel boyutlara doğru, makrokosmoza doğru sayısız varlıklar vardır.

Ve biz, o varlıkların yanında, "hiç" hükmündeyiz!

O varlıkların sonsuz-sınırsızmışçasına değerlendirebileceğimiz yapısını hafsalamıza sığdırmamıza imkân yok!

Ancak, bunu farketmek ve düşünmek de zorundayız!

Eğer varlığı gerçek şekliyle tanımak istiyorsak, hafsalamızı zorlamak ve bu gerçeklerin farkına varmak; en azından bunları bilmek zorundayız!

Nasıl, atomdan hücreye, hücreden bedene bir sıralama mevcutsa; her biri bir diğerinin içinde milyarlarca defa küçük, ama kendi yapısına ve varlığına göre bilinçli ise, aynı biçimde bizim, yanında milyarda bir veya trilyonda bir oranında kaldığımız ana dev yapılar da mevcut!

Ve biz, o bedenlerin içinde, bir "hiç" mesâbesindeyiz..



SAMANYOLU

ÇÖLDEKİ BİR YÜZÜK HALKASI GİBİDİR!

Ve eğer anlayabilirsek, o milyarlarla galaksinin içinde bizim Samanyolu dediğimiz 400 milyarlık galaksi, çöldeki bir yüzük halkası gibidir...

Nitekim bu konuda Hz. Rasûlullah aleyhisselâm şöyle buyuruyor:

-Fesubhânallah! Semâ gıcırdıyor! Secde edilmedik bir karış yer yok semâda!

Elbette bu "semâ" tanımlamasıyla "göze" hitâbeden yapıyı değil; "berzah" denilen, "âhiret" denilen evrendeki dalgasal boyutu anlayacağız..



SAMANYOLU GALAKSİSİ



"KÜRSÎ" DİYE TANIMLANIR!

KÜRSİ” ismi ile tanımlanan, “Samanyolu Galaksisi”dir.

Mekân kavramı, Güneş sistemi dışında, galaksiye uzanır.

“Din”deki bunun dışında kalan tüm tanımlamalar varlıklar ise tamamiyle BOYUTSALDIR!.



MİLYARLARCA GÜNEŞTEN

(YILDIZDAN)

OLUŞAN BİR SİSTEM

Bir açıklamasında Rasûlu Ekrem şöyle diyor:



"Dünyanız ve yedi kat semâ, Kürsi`nin içinde çöle atılmış bir yüzük halkası kadardır. Kürsi de Arş`ın içinde gene çöle atılmış bir yüzük halkası gibidir." diyor...

Burada bahsedilen, "Kürsî" kelimesi ile ifade edilen saha, yapı, bizim Galaksi dediğimiz ve Samanyolu ismiyle tanımladığımız yapıdır; bizim tespitlerimize göre. Yani, 400 milyar güneşten, yani yıldızdan oluşan bir sistem...

Eğer gerçekten, şöyle bir hafsalamızı genişletip de biraz düşünürsek, o 400 milyar güneşin içinde bizim güneş, çöldeki bir yüzük halkasından başka bir şey değildir.



GALAKSİNİN DE BİR RUHU VAR!

İnsan bedeni milyarlarca hücreden oluşmuş... Sen, vücudundaki o hücrelerin farkında mısın?.

Hayır!


Ama, o bütün hücreler, bütün olarak bir kişisel ruh, kişisel yapı, düşünce meydana getiriyor ve bundan da senin şuurun meydana geliyor.

Ama senin şuurun, senin şuurunu meydana getiren bu bedenin parçalarından oluşmasına rağmen, bunun farkında değil!.

İşte bunun gibi, sade insanın ruhu değil, tüm kütlelerin dahi ruhları vardır... Dünyanın ruhu vardır, Güneş`in ruhu vardır, Merkür`ün, Venüs`ün, diğer planetlerin ruhları vardır.

Bunların ruhu olduğu gibi, bunların tümünü oluşturan Güneş Sisteminin de bir ruhu vardır.. Boyut boyut!.

Güneş Sisteminin bir ruhu olduğu gibi, Galaksi`nin tümüyle bir ruhu vardır!.

Nasıl senin vücudun tek tek hücrelerden meydana gelmiş; ve bu hücreler bileşerek bir beden meydana getirmiş ise...

İşte bunun gibi, Galaksi dediğimiz yapının da tek tek hücreleri olan güneşlerden meydana gelmiş bir galaksi ruhu var, bir galaktik ruh vardır... ‘’Galaktik bilinç’’ vardır.

Galaktik bilinçler-ruhlar da birleşerek, "Kozmik Bilinç" dediğimiz, Evrensel Bilinç dediğimiz O, Kozmik Bilinci oluşturur!.

Gerçek odur ki, "Ruhu A`ZÂM" adı verilen "Kozmik bilinç", ilmi ve kudretiyle Galaktik bilinçleri-ruhları kendi varlığından meydana getirmededir!.

Hâlâ!



GALAKSİDEKİ HER BİR YILDIZIN



KENDİNE HAS HAYAT SİSTEMLERİ VAR!

İnsan, bu sistem içindeki en mükemmel varlıktır!. Yoksa, sadece, bizim Samanyolu dediğimiz Galaksimizde 400 milyar yıldız var!. Bunların her birinde de kendine has hayat sistemleri var!. Onlara, sadece, "Melekler" deyip geçmiş, detayına girmemişiz...



GALAKTİK HAFIZA

Bkz. H / Hafıza



GÜNEŞ …

VE SİSTEMİ

GÜNEŞ…

SAMANYOLU GALAKSİSİNDEKİ 400 MİLYAR GÜNEŞTEN

SADECE BİR TANESİ!

Bir açıklamasında Rasûlu Ekrem şöyle diyor:



"Dünyanız ve yedi kat semâ, Kürsi`nin içinde çöle atılmış bir yüzük halkası kadardır. Kürsi de Arş`ın içinde gene çöle atılmış bir yüzük halkası gibidir." diyor...

Burada bahsedilen, "Kürsî" kelimesi ile ifade edilen saha, yapı, bizim Galaksi dediğimiz ve Samanyolu ismiyle tanımladığımız yapıdır; bizim tespitlerimize göre. Yani, 400 milyar güneşten, yani yıldızdan oluşan bir sistem...

Eğer gerçekten, şöyle bir hafsalamızı genişletip de biraz düşünürsek, o 400 milyar güneşin içinde bizim güneş, çöldeki bir yüzük halkasından başka bir şey değildir.

Ayrıca bu 400 milyar güneş benzerinin meydana getirdiği Galaksi gibi; şu andaki tespitlere göre milyarlarla Galaksi var!. 400 milyar güneşten oluşan Samanyolu Galaksisi gibi... Milyarlarla galaksi var evrende!.



GÜNEŞİN HACMİ

1.303.800 adet dünyayı bir araya topladığımız zaman ortaya çıkacak hacım, “Güneş” adını verdiğimiz yıldızın hacmına eşittir.



GÜNEŞİN ÇAPI

Güneşin çapı 1.392.000 km’dir. Yüzeyinde 6000 santigrat olan hararet, derinliklerde 15 milyon santigrata yükselmekte olup; yüzeyden boşluğa yükselen alev dilimleri 800.000 kilometre civarında olmaktadır. Yani dünyanın ekvatordaki çevresinin açılmış hâlinin 20 katı!



GÜNEŞ ENERJİSİNİN KAYNAĞI

Güneş enerjisinin kaynağı nükleer dönüşümlerdir. Temel bileşen olan Hidrojen atomu ısı ve basıncın çok yüksek olduğu çekirdeğe yakın yerlerde nükleer füzyon yoluyla ikinci en hafif element olan Helyum atomunu oluşturur. Bu arada az miktarda kütle, büyük enerjiye dönüşerek yok olur. Böylece açığa çıkan enerji de Güneşin sürekli ışımasını sağlar. Güneşin bu yoldan saniyedeki kütle kaybı 4 milyon tondur.



 GÜNEŞİN YÜZEY ISISI



VE YÜZEYİNDEN YÜKSELEN ALEVLERİN BOYU

Çevresinde saatte 108.000 kilometrelik hızla dönmekte olduğumuz Güneş’in şu anda yüzeyinden yükselen alevler 800 bin kilometreye kadar ulaşmakta. Güneş’in yüzey ısısı da son tespitlere göre 6000 santigrat derece!. Yâni, bir diğer anlatım tarzı ile, 60 tane dünyayı üst üste dizip güneşin yüzeyine oturtursanız, güneşin yüzeyinden yükselen alevlerin boyunu bunların hepsini içine almış olarak görürsünüz.



GÜNEŞTEKİ PÜSKÜRMELERİN DÜNYAYA ETKİSİ

Güneşteki püskürmeler ise kısa süreli olur ve kısa dalga ışınımı ile tanecik akımı yayar. Bu püskürmeler de dünyayı etkileyerek manyetik fırtınalara ya da radyo iletişimini ve pusulaları bozan manyetik alan değişikliklerine yol açar.



İLKEL BİRİMLERİN

DÜNYA-GÜNEŞ VE ÂLEMLER ANLAYIŞI!

Evet, bahsimiz olan bu güneş…

Düz bir dünyanın çevresinde dönen basit ateş top (!).

Bugün dahi, teyp-robot bileşimi hâlinde yaşayıp insan adını almış; sadece; eskilerden duydukları mecazları olduğu gibi kabûllenen, tefekkür yeteneğinden yoksun ilkel birimlerin 6 bin sene evvel yaratılmış düz bir dünyanın çevresinde dönen gökler, güneş ve nihayet tüm âlemler anlayışı sürüp gitmede.



GÜNEŞİN GALAKSİ ÇEVRESİNDEKİ TURU

İçinde bulunduğu Samanyolu’nun merkezinden 32.000 ışık yılı mesafede bulunan güneş, merkez çevresindeki yörüngesini 225 milyon yılda tamamlar.



GÜNEŞ ZAMAN BİRİMİ

Güneş zaman biriminde bir yıl ne kadardır?

Dünya`nın bir yılı, Güneş çevresindeki bir turudur; bilindiği üzere..

Güneş`in bir yılı ise, Samanyolu adını verdiğimiz Galaksimizin merkezi çevresindeki bir turudur!. Merkezden yaklaşık 32.000 ışık yılı uzaklıktaki yörüngede yapılan bir tur tam 255 milyon sene sürmektedir!. Yani, bir Güneş yılı 255 milyon dünya senesi olmaktadır!.



1 GÜNEŞ YILI

Üzerinde yaşadığımız dünya, biliyoruz ki güneşin çevresinde dönen uydulardan bir tanesi.

Güneş’ten yaklaşık 150 milyon km.ötede, güneşin çevresinde dönüp duruyoruz.

Âdeta bir bakır tepsi, bir bakır tas, bakır sahan gibi gördüğümüz güneş, gerçekte ise, bizim üzerinde yaşadığımız dünyadan 1 milyon 333.000 defa daha büyük bir hacime sahip.

Biz, "dünya üzerinde yaşadık, yaşıyoruz" diyoruz; ve dünyanın güneş çevresindeki bir turunu tamamladığı sürece de “1 Güneş yılı“ diyoruz.



GÜNEŞ ZAMAN BİRİMİNE GÖRE İNSANIN ÖMRÜ

8.6 SANİYE

Dünya üzerinde bir insanın, dünya zaman birimine göre 70 yıl yaşadığını kabul edersek; aynı insan gerçek boyutu olan Güneş zaman birimine göre sadece 8.6 saniye yaşamaktadır!.

Yani, bir insan yetmiş sene yaşadıktan sonra Dünya yaşamından ayrılıp; Dünya`nın manyetik çekim alanının içinde yeraldığı, Güneş yörünge ve enerji alanı olan platformdaki hayata geçtiği anda farkedecektir ki, sadece 8.6 saniye yaşamıştır geçmişte!.




GÜNEŞ SİSTEMİ

SİSTEM”İN ÜYELERİ

Ya Dünya?..

Hani düz olup da altıbin küsur sene(!) evvel yaratıldığı iddia edilen Dünya!!!.

Radyoaktif yöntemler sonucu dünyanın 4.6 milyar yaşında olduğu bugün tespit edilmiş durumda. Dünyanın ağır ve içinde çok miktarda demir bulunan çekirdeği önemli bir manyetik alan meydana getirmektedir. Canlıların oluşmasını sağlayan atmosfer tabakası ise uzaydan gelen ve canlıların ölümüne sebep olacak kısa dalga ışınımları durdurmaktadır. Hayatın oluşmasına vesile olan bir başka etken de Güneşten olan uzaklıktır.

Dünya Güneş’ten 149.596 bin kilometre uzaklıkta olup, çapı ekvatorda 12.756 kilometredir. Kendi etrafındaki dönme süresi 23 saat 56 dakikadır. Kaçış hızı saniyede 11.2 kilometre olup güneş çevresinde 365,2 günde devrini tamamlamaktadır.

 Ya sistemin diğer üyeleri...

Merkür: Güneşten 58 milyon kilometre mesafede bulunuyor. Çapı 4880 kilometre ve 58.7 günde kendi çevresinde turunu tamamlıyor. Güneş çevresindeki dönüşü ise 88 gün sürüyor. Kütlesi dünyanın 0.05’i kadar. Saniyede 4.2 kilometrelik kaçış hızına sahip.

Venüs: Güneşten 108 milyon 200 bin kilometre uzaklıkta. Çapı 12.700 kilometre ve saniyede 10.36 kilometrelik kaçış hızına sahip. Kendi çevresinde 243 günde, Güneş çevresinde de 224.7 günde devrini tamamlıyor. Yüzey çekimi dünyanın 0.90’ı nispetinde.

Mars: Güneşten uzaklığı 227.940.000 kilometre. Çapı 6.790 km. olup, kendi çevresinde 24 saat 37 dakika 23 saniyede bir dönmekte. Güneş çevresindeki turunu ise 686.89 günde tamamlamakta. Kütlesi dünyanın 0.11’i kadar.

Jüpiter: Güneşten hayli uzak sayılıyor diğerlerine nispetle. Tam 778 milyon kilometre mesafede. Çapı 143.000 kilometre ve buna rağmen kendi çevresinde dönüş hızı da hayli yüksek. 9 saat 51 dakika. Kaçış hızı saniyede 60.22 km. olan Jüpiter Güneş çevresinde ise 11.86 yılda turunu tamamlıyor. Kütlesi ise Dünyanın tam 318 katı.

Satürn: Güneşten 1.427 milyon km. mesafedeki Satürn’ün kütlesi dünyanın 95 katı ve çapı da 120.000 km. kaçış hızı saniyede 36 kilometre olan Satürn kendi çevresinde 10 saat 14 dakikada dönmekte. Güneş çevresindeki turunu tamamlaması ise 29.46 yılı almakta.

Uranüs: Güneşten 2 milyar 869 milyon 600 bin kilometre uzaklıkta. Güneş çevresinde 84 yıllık bir süre içinde turunu tamamlamakta.

Neptün: Güneşten uzaklığı 4.497 milyon kilometre, Güneş çevresinde 164.8 yılda turunu tamamlıyor.

Plüton: Güneş çevresinde en dış gezegen. 5.900 milyon kilometre mesafede. Güneş çevresindeki turu ise 248.5 yıl.

GÜNEŞ SİSTEMİNDEKİ 7 GEZEGENİN YÖRÜNGELERİ…

Birinci kat semâ dediğimiz gök; 2. kat semâ, 3. kat semâ, yani 7 kat semâ... Güneş sistemi içindeki yedi gezegenin yörüngeleridir. Kısacası “Güneş sistemi”dir!.

Atmosfer dışında birinci semâda yani gökte Ay vardır, ikinci katta Merkür, üçüncü katta Venüs, dördüncü katta Güneş, beşinci katta Mars, altıncı katta Jüpiter ve yedinci katta da Satürn ve diğerleri mevcuttur.



İNSANDAKİ ZİHİNSEL FONKSİYONLAR

VE GEZEGEN ETKİLERİ

İnsan dediğimiz varlıktaki bazı zihinsel fonksiyonları sayalım:



Nefs (ben kavramı), akıl fikir, hayâl, idrak (kavrayış), vehim (varsayım), himmet, ve hâfıza (yani bellek).

Bu saydığımız zihinsel fonksiyonlar esas itibarı ile iki ana kuvvetin etkisi altındadır... Yani, fikir, hayâl, duygu, nefs, himmet daima iki ana kuvvetin birinin tesiri altına girer. Ya, vehmin hükmü altına girerek çalışır, ya aklın hükmü altına girerek çalışır.



Fikir; çeşitli konularda aklımıza gelen yeni yeni düşüncelerdir. Bize herhangi bir konuyu düşünmemizi sağlayan ana materyaldir. Kökeni ya beynin üretimi ya da dış etkilerdir; ilham, astrolojik etkiler vs...

Sonrasında hayâl gelir. Yani, o fikirleri kafamızda hayâl ederiz.. Anlayıp kavramak için bir suret haline sokarız. Bu hayâl edişe aynı zamanda "musavvire gücü" denilir. Yani, tasvir etme şekillendirme. Beyinde şekillendirme olayı vardır. O fikirler otomatikman şekillenerek anlaşılır. O da nasıl anlaşılır? Müdrike yani idrak gücü ile, idrak edilir.

Bu idrakın hemen sonrasında, o idrakı hükmü altına alan vehim vardır.

Vehim özetle şudur:

Var olmayan şeyi varsanmak!. Var olan şeyi de yoksaymaktır. "Varsayım" dediğimiz cevherdir.

Bunlardan, "Nefs" dediğimiz yapıyı da Dünyanın ruhâniyeti meydana getirir.



Fikir, Merkürün ruhâniyetinden;

Hayâl, musavvire Venüsün ruhâniyetinden meydana gelir.

İdrak, müdrike Güneşin ruhâniyetinden gelir.

Vehim, Marsın ruhâniyetinden gelir.

Himmet, Jüpiterin ruhâniyetinden gelir.

Akıl, Satürn`ün ruhâniyetinden gelir. Fakat Satürn`ün ruhâniyetinden meydana gelen akıl maddi bir akıldır. Dünyaya ve maddeye dönüktür.

Uranüs`ten gelen akıl ise "aklı kül"den yansımadır!. Çok geniş boyutlu, madde ötesine dönük düşünceleri meydana getirir. Madde ötesine dönük düşünceler Şiron`un uygun açıyla beslemesi hâlinde “hidayet” dediğimiz "ALLAH"a ve özüne yönelme" tesirlerini meydana getirir.

Neptün, yüksek sezgi gücünü meydana getirir.

Pluton, "ALLAH"`a ait "var etme ve yok etme" gücünün yeryüzünde zâhire çıkmasına vesile olur.

Eğer bir kişide Merkür`ün tesirleri güçlü ise, onda çeşitli fikirler meydana gelir. Merkür`ün güçlü tesirini almış, ruhaniyetinden feyz almış insan, zeki insandır. Zekâ, Merkür`ün ruhaniyetine bağlıdır.



Cinlerin büyük çoğunluğu, Merkür`ün güçlü tesirlerinden feyz aldıkları için hemen hepsinde zekâ güçlüdür. Dolayısı ile şeytan da çok zekidir. Buna karşın cinler, akıl yönünden zayıftırlar!.

Bir insan zekî olabilir; fakat yeterince akıllı olmayabilir!... Akıllı olabilir; zekî olmayabilir!. Hem zekâsı hem de aklı kıt olabilir!. Hem zekî ve hem de akıllı olabilir!.. Çünkü zekâ Merkür`ün ruhâniyetinden kaynaklanır, akıl ise Satürn ve Uranüs tesirleri ile meydana gelir.



İdrak (kavrama) gücünü Güneşin ruhâniyeti verir.

Hayâl gücü Venüsün ruhaniyetinden hasıl olur. Buna Musavvire, şekillendirme gücü de denebilir.

Kişinin himmeti (azmi) jüpiter`in ve Şiron`un tesirleri iledir.

Güçlü olarak Jüpiter`in ruhaniyetini almışsa o kişi, maddeye dönük bir şekilde şanslı hayat sürer. Maddi sıkıntıları az, refahı fazla olur.. Şiron`un tesirini güçlü almışsa kişi, mâneviyata yönelir ve mâneviyatta büyük derecelere ulaşma imkanını elde eder.



Satürn tamamen maddeye dönük bir akıl verir; yani bu kişi maddeyi ne yönde nasıl değerlendireceğini iyi bilir.

Uranüs`ün ruhâniyetinden feyz alan kişi maddi nesnelere hiç bakmaz, değer vermez. Tamamen madde ötesi soyut değerler ve nesnelerle ilgilenir.. Yani, gerçek âlemin, madde ötesi bir yapı olduğunu idrak eder. Ona yönelir.

Ancak, madde ötesi yapıya yönelme eğer Şiron’dan destek almamışsa o kişi felsefeci olarak kalır. Eğer bu hâl Şiron`dan desteklenmişse bu defa tasavvuf ehli velâyet mertebelerinin sahibi olur; icabında nübüvvet mertebesiyle zâhir olur. Aradaki fark Şiron`dan desteklenen bir Uranüs; veya Şiron`dan desteksiz kalmış Uranüs`tür.



Felsefeci ile tasavvuf ehli arasındaki fark, "Şiron" farkıdır!. "Şiron" güneş sistemi içinde yer alan ve son yıllarda tesbit edilen bir gezegendir!..

Ancak şunu dikkatten kaçırmayalım!..

Allah, bir kişinin maneviyat ehli olmasını takdir etmişse, onu, uygun tesirler altında dünyaya getirir; ve mesela Şiron`un güçlü açılımı o kişiyi bu olaya hazırlar!. Yani, takdir ALLAH`ındır; yıldız ve planet etkileri ise takdiri oluşturan mekanizmadır!. Beyindeki bilincin yanında, elin yeri ne ise; ALLAH takdiri ve hükmünün yanında planet ve yıldızların yeri de odur!.

Programında, Uranüs`ün etkisi güçlü olan; yani yüksek akıl sahibi olup maddeye değer vermeyen kişi eğer Şiron`un ruhaniyetinden feyz almamışsa bu kişi felsefeci olarak kalır!. Madde dünyası ile hiç uğraşmaz ve maddeye değer vermez. Ama mâneviyat yönü zayıftır.

Esasen, bu tesirler, her insanda vardır..Ancak, bu tesirler kiminde güçlü olarak alınmıştır; kiminde de zayıf olarak... Bizler bu değişik tesirlerin oluşturduğu farklı formüle sahip bileşimleriz!.




Yüklə 1,79 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin