Ahmed hulûSİ’de kavramlar c av. Asuman Bayrakcı


-"KİM İSLÂM DIŞINDA DİN SEÇERSE BU GEÇERLİ DEĞİLDİR!."



Yüklə 1,48 Mb.
səhifə9/20
tarix07.08.2018
ölçüsü1,48 Mb.
#67520
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   20

-"KİM İSLÂM DIŞINDA DİN SEÇERSE BU GEÇERLİ DEĞİLDİR!." (3-85)

Bu âyetlerden birincisini şayet iyi anlarsak; görürüz ki âyette herhangi bir zaman kaydı ve belirlemesi mevcut değildir...

Bu da demektir ki, tüm zamanlarda,insanlar varoldukça, Allah indinde “DİN” kabul edilen, tek bir sistem vardır; o da “İSLÂM”dır; ve “DİN” budur işte!..

Adem Nebi’den günümüze ve kıyâmete kadar geçerli olan “DİN” İslâm'dır!

Şimdi şu soru sorulabilir... Geçmişten gelen Yahudilerin dini, yani Musevilik ya da Hıristiyanlık gibi dinler ne oluyor?. Onlar Allah indinde “DİN” değil mi?

Eğer, “İSLÂM”ın mânâsını hakkıyla anlarsak, görürüz ki, ister Hazreti Musa aleyhisselâm olsun, ister Hazreti İsa aleyhisselâm olsun hepsi de gerçekte tek bir sistemi anlatmaya çalışmıştır... Ancak onların anlattıkları evrensel bir kavram olan “İSLÂM” anlayışı, mensupları tarafından tam olarak kavranılamadığı için, kavim dini hâline gelmiştir.

Bu sebepten dolayı Yahudiler der “sadece yahudi ırkı cennete girecektir”; Hıristiyanlar der: “sadece hıristiyanlar cennete girecektir”.

Oysa biz diyoruz ki; “İSLÂM” ehli olarak: “Bütün Hak Nebi ve Rasûllerin bildirdiklerini kabullenmiş ve onların gösterdiği yoldan gitmiş olan herkes hangi ırk ya da topluluktan olursa olsun, neticede cennete girer.”

Ya da daha gerçekçi bir ifadeyle şunu söyleyelim... “Allah'ın dilediği herkes cennete girecektir!.”

Biz Allah Rasûlü ve son Nebi Hz. Muhammed Mustafa'nın tüm bildirdiklerine iman ederiz... Ayrıca, daha önce diğer Nebi ve Rasûllerin ve nihayet Hazreti Musa ile Hazreti İsa'nın dahi orijinaliyle söylediklerine iman ederiz...

Biliriz ki onlar da kendi toplumlarına "ALLAH"ı bildirmişler; "ALLAH" indindeki “DİN”i, ve o devrin şartlarına uygun yaşam kurallarını Allah’ın vahyettiği biçimde getirmişlerdir...

* * *

İNSANIN DÜNYAYA GELDİĞİ ANDA

CENNETE GİDİP GİTMEYECEĞİ BELİRLENMİŞTİR

VE BU DAHA SONRA KESİNLİKLE DEĞİŞMEZ!

İnsan dünyaya geldiği anda, onun sonuçta cennete gidip gidemeyeceği belirlenmiştir; ve bu, daha sonra da, kesinlikle değişmez!.

Ana -R-rahim’inde, 120. günde, beyninde açığa çıkan bir programlama sonucu olarak; ya, beyninin ürettiği ve ruhuna yüklediği bir dalga türü, ruhunda bir katman oluşturarak, senin sonuçta cennet denilen boyuta geçmeni sağlayacak; ya da, bu dalga türü beyninde üretilmediği için, ruhun bundan mahrum olacak; bu yüzden cennet boyutuna geçemeyeceksin!..

Bu, ben de dahil, tüm insanlar için geçerli olan SİSTEM ve mekanızmanın işleyişi sonucu!. Bunun daha geniş izahı var; mekanizmanın işleyiş düzeni var; fakat konuyu dağıtmamak için detaya girmiyorum…

Diyeceksin ki; öyle ise ben niye ibadet edeyim, ne olacağım belli ise?

Bak kısaca anlatayım…

Yapacağın tüm ibadet adı altındakiler, hep senin kendin için!. Gökteki bir tanrıyı memnun edip gözüne girmen için değil!…

Sağlıklı olman için, nasıl gıdana dikkat etmen zorunlu ise; bir yarış kazanman için nasıl onun antrenmanını yapmak zorunda isen; bir koltuk kapman için nasıl onun pahasını ödeyebilecek şekilde çalışmak mecburiyetinde isen; ölümötesinde elde edebileceklerin de ancak bu dünyada, bu beyine sahip iken yapabileceğin çalışmalara bağlıdır!.

Gökten ferman yollayan “göktürk’lerin “göktanrısı” var olmadığı için; her şey senin çalışmalarına kalmıştır!. Tüm geleceğinde bugün ortaya koyacaklarının sonuçlarını yaşayacaksın!.

* * *


CENNET, "İNSAN" İÇİN YARATILMIŞTIR!

Cehennem için, ‘’İnsanSI’’; Cennet için de ‘’İnsan’’ yaratılmıştır!.

* * *

CENNETE GİDECEK KİŞİLER ANCAK

ALLAH AHLÂKIYLA AHLÂKLANMIŞ OLANLARDIR!

Cennete gidecek kişiler, ancak "Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanmış" kişiler olacağına göre, düşünmek zorunludur, nedir "ALLAH"ın "ahlâkı"..?

Neyse, konuyu daha fazla genişletmeden, tekrar, kaldığımız noktadan devam edelim...

Rahmeti amme”nin ne olduğunu; ve neler getirmekte olduğunu öğrendikten sonra, geldik "Rahmeti hassa"ya...

"Rahmeti Hassa", "özel rahmetidir" ki, bunu "kendine seçtiği" kullarına ihsan eder!..

-"ALLAHU yectebiy ileyhi men yeşâu”!.



-ALLAH DİLEDİĞİNİ KENDİNE SEÇER!. (42/13)Ve;

-YAPTIĞINDAN SUAL SORULMAZ!. (21/23)

Bu rahmetiyle kendine seçtiği kulunu, önce “şirki hafî” denilen “gizli şirk”ten, yani “benlik”ten ve O'nu, "öteNde bir tanrı sanma" düşüncesinden arındırır; sonra, kendi “ahlâkıyla ahlâklandırır”; ve bütün bunlardan sonra da “keşif” veya “fetih” ile mükâfaatlandırarak cennet yaşamına başlatır! Ötesini ise ancak yaşayanlar bilir!. Zira, "Allah" “isim ve sıfatlarıyla tahakkuk etmenin” ne olduğunu anlatmanın yeri bu kitap değildir!..

* * *

KİŞİNİN CENNETE GİRMESİ

İBADETİNE BAĞLI DEĞİLDİR.

ANCAK ALLAH CENNETE GİRECEKLERE

İBADETİ KOLAYLAŞTIRMIŞTIR!

Hiç bir ibadet cennete girmek gayesiyle yapılmaz; ve ibadet eden cennete girer, diye de bir hüküm mevcut değildir!... Kişinin cennete girmesi, ibadetine bağlı değildir.

Ancak, muhtemelen "Allah", cennete girecek olanlara ibadeti kolaylaştırmıştır, diyebiliriz...

İbadetler, insanın, bilinçlenmesi ve güç kazanması içindir!. İnsanlar bu ibadetleriyle, bilinçlenebilir ve güç kazanabilirler...

Ancak ne var ki tüm bunların ötesinde, "ALLAH"ın o bireyin cennete gitmesini takdir etmiş olması işin en önemli ve ana faktörüdür!... Şayet hakkında böyle bir takdir yoksa, birey ne kadar ibadet ederse etsin, bilinçlenirse bilinçlensin ve dahi güç kazansın; gene de Cennete giremez!..

Yani kısacası, "Cennete girmek", ibadete değil, "ALLAH" takdirine dayalı olarak “İMAN NÛRU” esasına bağlıdır!..

* * *

CENNETE GİRMEK İMANA BAĞLIDIR. ANCAK

CENNETTEKİ MERTEBENİN YÜKSELMESİ

SADECE VE SADECE DÜNYADAYKEN YAPILACAK

İBADETLERE, ÇALIŞMALARA BAĞLIDIR!

Ölüm sonrasında bedensel boyuttaki ibadetlerin hiç biri yoktur. Ne namaz ne oruç ne v.s.

Âhirette namaz var mı?.Yok!

“Cennet’ te namaz kılacaksın” diye bir âyet veya hadis var mı?

Yok!


Oruç var mı?

Yok!


Zekât var mı?…

Yok!


Cennette bunların hiç biri yok.

Bunlar Dünyada insanlara kendi mertebelerini yükseltsinler diye tavsiye edilmiş, önerilmiştir.



Allah’ın zaten böyle bir ibadete ihtiyacı yok!. Dolayısıyla yapacağın bu çalışmalar, senin mertebenin yükselmesi, Allah’a daha fazla yakîn kazanabilmen içindir.

Sen bu dünyada ibadet çalışmaları yapmazsan, öbür tarafta zaten böyle bir çalışma yok!. Dolayısıyla bunların getireceği “Yakîn” diye bir şey de söz konusu değil!.

O zaman yapılacak bir tek şey var;

Zararın neresinden dönersem kârdır“ deyip olabildiğince buraya ağırlık verip, imkânların nispetinde bu güzelliklere ulaşmak zorundasın.



Gelişmene engel olacak şeylerden de uzak durmaya bak!.

Cennet’e giden hiç kimsenin Cennet’te mertebesi yükselmez.

Cennet’te mertebe yükselmesine karşı ne bir âyet var, ne de bir hadis var.

Dolayısıyla; kişi, bu Dünya hayatında ilmini-irfanını-basiretini ne kadar arttırırsa âhirette de o mertebelerin gereğini yaşayacaktır!

Allah’ın kurmuş olduğu mîzan dolayısıyla biz bu dünyada yaşadığımız her ânı, her dakikayı çok büyük bir nimet olarak bilmek zorundayız.

* * *

CENNETE GİRECEK EN DÜŞÜK MERTEBELİ İNSAN

Cennete girecek en düşük mertebeli bir insana, bu dünyanın on misli büyüklüğünde bir Dünya verileceği söyleniyor hadîste.

Uzaydaki, galaksideki yıldızların en küçüğü O!.. Bundan daha küçük yıldız yok!.. Hattâ daha da büyük belki de!. Hz. Rasûlullah "mübalağa zan olunur" diye, o kadarla yetindi.

* * *


CENNETTEKİ MERTEBE FARKI

BEYİNDEKİ VERİ TABANI KAPSAMINA BAĞLIDIR!

Veri tabanındaki veriler, bilgiler dediğimiz şeyler, belli frekanslardır. Veri tabanı ne kadar geniş kapsamlı ise, o kişinin Cennette duyacağı güzellikler, hazlar, zevkler de o kadar fazladır. Cennetteki mertebe farkı dediğim şey de, buna dayanır.

Onun için diyor ki, Hazreti Rasûlullah:

"Beşikten mezara kadar ilim tahsil et!."

Çünkü, "ilim tahsil etmek", denen şey, senin beyninde mevcut olup, ruhuna da yüklenmekte olan veri tabanını olabildiğince üst kapasiteye çıkarmandır.. Ne kadar beynini geliştirebilir, ne kadar veri tabanını artırabilir, ne kadar ilim sahibi olabilirsen, yaşamın o kadar farklı olur..

"Ahmaklarla sohbet etmekten kaçının" denir!.

Kimdir ahmak?.

Anlayamadığını anlamayan!..

Niye kaçınmak?.. Çünkü, sana katacağı birşey yok!. Sohbet edeceğin, beraber olacağın insan ilimce, senin ilerinde, senin önünde olsun!. Senin gerinde olan bir kişiye ise yalnızca bir şey verme amacı ile yaklaş!.

Âhirete inanmayan kişi, nasıl para ve mal biriktirme peşinde koşarsa; akıllı insan da, ilim biriktirmek için uğraşır. Çünkü, ölüm ötesinde artık yeni ilim elde etme şansının olmadığını bilir!. Ruhta ölümötesinde kapasite artırma imkânı yok!.. İşte onun içindir ki,

"Beşikten mezara kadar ilim tahsil et!.",

"ilim Çin`de bile olsa git al!.";

"Kendi önünde olduğunu bildiğin, senden daha fazla bilgili kimselerle beraber ol!."
diye tavsiye ediliyor.

* * *


KİŞİNİN VERİ TABANI NE KADAR GENİŞ KAPSAMLI İSE

CENNETTEKİ MERTEBESİ O KADAR YÜKSEKTİR!

Amel, kişinin Cehennemdeki süresini-azâbını azaltır, Cennetteki mertebesini yükseltir.

Kişinin Cehennem’de kalış süresi ile, Cennet’teki mertebesi, tümüyle dünyada yaptığı fiillerine ve çalışmalarına bağlıdır.

Cennete giden herkes orada dünyada edindiği kapasite kadarıyla yaşar.

Eğer kişi dünyada iken bazı gerçekleri farkedememiş ise; ya da anladığını sanmış fakat gerçekten anlamamış ise; bu takdirde cennette zaten onun araştırmasına girmeyecektir... Bu yüzdendir ki, dünya yaşamı içinde bir kısım gerçekleri anlamamış insanların cennette onları farketmesi diye bir şey sözkonusu değildir.

Bu yaşadığımız boyut ve şartlarıyla o boyut yaşamının ilgisi yoktur. Cennet yaşamını, görülen güzel bir rüya gibi değerlendirmek; ‘’bühl’’lerin işidir!.



Veri tabanı ne kadar geniş kapsamlı ise, o kişinin Cennette duyacağı güzellikler, hazlar, zevkler de o kadar fazladır. Cennetteki mertebe farkı dediğim şey de, buna dayanır.

Onun için diyor ki, Hazreti Rasûlullah:

Beşikten mezara kadar ilim tahsil et!.”

Çünkü, “ilim tahsil etmek”, denen şey, senin beyninde mevcut olup, ruhuna da yüklenmekte olan veri tabanını olabildiğince üst kapasiteye çıkarmandır. Ne kadar beynini geliştirebilir, ne kadar veri tabanını artırabilir, ne kadar ilim sahibi olabilirsen, yaşamın o kadar farklı olur.

Allah’ın kurmuş olduğu “Mîzan” dolayısıyla biz bu Dünyada yaşadığımız her ânı-her dakikayı çok büyük bir nimet olarak bilmek zorundayız.

* * *


ONLAR DÜNYADA İKEN

CENNET NEFHALARI ALMAYA BAŞLARLAR!”

"Onlar dünyada iken cennet nefhalarını almaya başlarlar" buyuruluyor. Ne demektir bu?.

İnsan, ÖTEDE BİR TANRI, ya da ÖTENDE BİR TANRI şirkinden arınmağa başladığı zaman; SONSUZ - SINIRSIZ, ALLAH adıyla işaret edilenin ne olduğunu yavaş yavaş farketmeğe idrâk etmeğe ve hissedip, yaşamağa başlar.

İdrâk eder ki, SONSUZ - SINIRSIZ ALLAH, her zerrede, tüm varlığı ile mevcûttur; ve dolayısıyla kendi benliğinde, özünde, her zerresinde kemâliyle, Zât’ına yakışır şekilde "O" vardır!.. Yıllardır ötelerde sandığı; özünden, benliğinden yüz gösterivermiştir kendisine!..

"Ben taşrada arar idim,

Ol cân içre cânan imiş!.."

mısraları dökülüverir ağzından.

Sonra bakar görür ki, her zerre de yüz gösteren "O"!..

-Başını ne yana çevirirsen hep ALLAH'ın VECH'ini (yüzünü) görürsün"

âyetinin "Sır"rını idrâk eder; her yer ve her şey adı altında hep O'nu sevmeye başlar. Kimseye, kızmaz, küsmez; kimsenin hakkını yemez; kimseye dil uzatmaz; kimseyi istemediği bir işe zorlamaz; geçici değerlerle vakit harcamak yerine, kalıcı hizmetlerle vaktini değerlendirip; hem fiîlleriyle, hem diliyle, hem bilinciyle hep sevdiğini zikreder hâle gelir.

Eskiden, İslâmiyet kendisine çok zor gelirken; şimdi kendisine çok basit ve çok kolay geliverir!.

* * *


ALLAH’IN VECHİ CENNETTE GÖRÜLÜR!

"Allah'ın Vechi", Cennet’te görülür. Vechini gören de, Cennet ehlidir!

* * *


FEEYNEMA TUVELLU FESEMME VECHULLAH” (2-115)

Başını ne yana çevirirsen işte orda VECHULLAH’ı görürsün!

Vechullah, Cennette müminlere görülür!

Vechullah’ın göründüğü yer, “Cennet”tir!

İşte bazı evliyaullahtan zâtın; “haşrı neşri Dünyada gördük, Cehennemden dünyada geçip dünyada Cenneti gördük” demeleri, kendilerindeki gizli şirk anlayışının tümüyle kalkıp, Allah yanısıra herhangi bir varlık varolmadığını fark ve idrâk edip, her zerreye Allah’a bakarcasına bakan kişileridir!

İşte onlar, “Dünyadayken Cenneti yaşayanlar”dır!

Çünkü Allah huzuru, “Cennet mahalli”dir!



Allah’ı göremeden yaşadığın her ortam da, “Cehennem”in ta kendisidir!

* * *


BEDENSEL ALICILARA GÖRE KABUL

ETTİĞİMİZ “EVREN” KAVRAMI

CENNETE GİRENLER İÇİN TAMAMEN DEĞİŞECEKTİR!

Her an başsız ve sonsuz olarak, bu Zât’ın Sıfat’ları ve Esmâ’sı sınırsız bir şekilde tecelli etmektedir!.

O’nun tecelliyatının, bir başı ve sonu olamayacağına göre, evrenin ve evren içre evrenlerin, ve evren dışı evrenlerin ne başı vardır ve ne de sonu vardır... Sürekli dönüşüm sözkonusudur!.

Ayrıca... Evren kavramını, biz şu andaki bedensel boyutumuzun algılamasına göre kabul etmiş durumdayız... Bedensel alıcılarımıza göre kabul ettiğimiz evren kavramı, ölümle birlikte çok değişecektir!. Cennet’e girenler için ise, bugün yaşayanların düşüncelerinin yanından bile geçmediği bir hâl alacaktır!.

* * *

HAZRETİ NEBİYULLAH MAKAMI SİZDE

ÖRTÜLÜ KALIRSA CENNETTEKİ

BASİRET EHLİNDEN OLMAZSINIZ!

Bütün mü`minlere namazda, "Et tahiyyatu"yu okumak şarttır. "Et tahiyyâtu"da siz,



"Et tahiyyâtu lillah, ves salâvatü vet tayyibât"

dersiniz ve Rabbinizden karşı cevap gelir;



"Es selâmü aleyke eyyühen nebiyy!."

Burada bir açıklamaya dikkatinizi çekeyim... Hazreti Rasûlullah aleyhisselâm buyurur ki :



"Cenâb-ı Allah, benim nûrumu yarattı ve bütün mahlûkatın nûrunu da benim nûrumdan halketti..."

O`nun Nûr`undan halk olan bütün mahlûkatta, O`nun Nûr`u mevcuttur!.

Dolayısıyla, Cenâb-ı Hakk`dan; "Es selâmü aleyke eyyühen nebiyy" hitâbı gelen mahal, sizdeki Hazreti Nebiyullah`ın makamıdır!.

Ama, bu makam size örtülü kalırsa, siz Cennetteki basîret ehlinden olmazsınız. Eğer bu makam açılırsa size, o zaman Cennetin kemâl ehlinden olursunuz.

Öyleyse, ilâhi hitâbın niçin bizler tarafından da okunduğu ve tekrar edildiğini çok çok iyi düşünmek lâzım!.

* * *

CEHENNEM ORTAMINDAN KURTULANLAR

YENİ BİR BÂ’S DAHA GEÇİREREK

NUR BEDEN”E DÖNÜŞÜRLER

Dünyada “ibadet” adı verilen (hakikatları olan Allah’a ait özelliklerin kendilerinde açığa çıkması) çalışmalara gereken önemi vermiş olanlar; bu çalışmalar sonucu edindikleri NUR ile, enerji ile, kendilerini cehennemin ve içinde yaşamakta olan canlılarının ortamından kurtarıp, cennet boyutuna geçiş yapacaklardır; sahip oldukları nur oranının getirdiği hız nisbetinde!

Cehennemden kaçış, “Ruh Beden”lerin cehennem ortamında terk edilmesi ve “NUR Beden”le yeni bir boyuta geçilmesi sûretinde olacaktır!.

Nasıl madde beden dünyada bırakılıp, ruh bedenle kabir âlemi ve cehennem boyutuna geçildiyse; ruh beden de cehennem boyutunda terk edilerek NUR bedenle cennet boyutuna geçilecektir!.

Bir biyolojik bedenimiz var... Biyolojik bedenimizle birlikte “Nâri Beden”imiz var... Fakat o nâri bedenin içinde bir de “Nùri Beden” var; ”Nur Yapılı Beden” var!

Antiçekim dalgaları” dediğimiz dalgalar, nùri bedenin yapısı-hammaddesidir!

Nâri beden”le Cennet’e girilmez! Cennet’e girenler, ”Sırat”ı geçtikten sonra “Kevser Irmağı”nda değişirler!



Kevser Irmağı, nâri bedeni ortadan kaldırır; ”Nùr Beden” kalır!

Cennet boyutuna ruh bedenle değil, NUR bedenle geçilir. O zamana kadar ruh beden, derin uyku ve uyanıklık aşamalarıyla yaşamına devam eder. Meselâ mutlak kıyâmet aşaması gibi...

* * *


Ruh bedenler kıyâmet akabinde o şartlara göre yeni bir yapıya dönüşürler, yeni bir ba’s olur ve bu bedenlerle Cehennem denen ortamı geçmeye çalışırlar.

 Cehennem ortamından kurtulanlar ise bir ba’s daha geçirerek ruh bedenden “nur beden” hâline dönüşürler; böylece de bu bilinçler, “nurâni varlıklar” olarak Cennet boyutunda yaşamlarını sürdürürler

* * *

CENNETTE YAŞLANMA YOKTUR!!

Cennette hâkim olan unsur düşünce olduğu için cennet boyutunda zaman kavramı yoktur.

Düşünce kavramı, ışık hızı boyutudur.

İşte bu sebepten de cennet ortamına gidenler için artık zaman kavramı yoktur, yaşlanmak diye bir kavram da sözkonusu değildir.

O cennetlere giden kişiler yaş mefhumundan beridirler... Orada, dede - nine, anne - baba, kardeş, evlât, torun gibi mefhumlar yoktur... Herkes aynı yaştadır.

* * *


HERKES CENNETE 33 YAŞINDA GİRECEK!

Cennette her erkek 33 yaşında, her kadın da 18 yaşında olacak” deniyor ya hani… Bunu düşündünüz mü hiç?

Bu kez de yine konumuzu aldık, Aksaçlı Bilgemiz’in kapısını çaldık! Lûtfetti ve gönüllerimize ferahlık veren tebessümüyle bu konuda bize şunları söyledi...

“Şu andaki hâlinizi düşünün bir…

Bedeninizle ilgilenmediğiniz, bedensel bir sorununuz olmadığı zamanlar, kaç yaşında hissediyorsunuz kendinizi?

Çoğunluk, hattâ psikolojik sorunu olmayan hemen herkes, -merdiveni 60-70 ve hattâ yukarısına dayamışlar dahil, fizik beden yaşı kaç olursa olsun, kendini 18-30 yaş arası hisseder!.

O yüzden de genç davranışlı pek çok yaşlı bedeni eleştirirler; “hiç de yaşına uygun davranmıyor, yaşamıyor” diye…

Bunu diyenler, kendilerini et-kemik beden kabul eden bilinçlerdir.

Oysa, bilinç varlık “insan”ın yaşı yoktur!.

İnsan”ın birikim yaşı vardır… “İnsan”ın akıl yaşı vardır.



Bedenin ise eskime yaşı vardır… Aslına bakarsanız, bedenin yaşı bile yoktur!… Zira o beden, çoktan yenilenmiştir birkaç yıl içinde!…

Eğer siz hâlâ kendini beden zanneden bilinçlerdenseniz, söyleyecek bir sözüm yok size…

Ancak, kendini beden ötesi bilinç varlık olarak algılayabilenler için bir önemli işaretim var…

Cehennem, beden cehennemi, dünya cehennemi, kabir cehennemi ve nihayet mutlak cehennem gibi çeşitli evrelere nasıl ayrılmışsa…



Cennet de aynı şekilde, dünya cenneti, bilinç cenneti, kabir cenneti, mutlak cennet gibi yaşanmakta ve yaşanacak evreler hâlindedir…

Bu takdirde bir düşünün bakalım “cennette insanlar şu yaşta olacaklar” sözünün anlamını, bu işaret ettiğim gerçeğe göre…Cennet hâlini yaşam anında kaç yaşında olmaktalar insanlar acaba?… Bakalım neleri keşfedeceksiniz?...“ (*)

(*) GİZ’li Gülşen

* * *


(Soru: Cennet’te herkes 33 yaşında olacak, deniyor... Bazı birimler yontulmadan şekillenmeden ancak ruhlarını üretmiş olarak hayata veda ediyorlar... Onlar Cennet’e nasıl 33 yaş ile anlatılan kemâle erecekler.)

33 yaş, fiziksel olgunluk olarak anlatılmıştır... Aksine bunu şuur düzeyi olarak anlarsak, o takdirde Cennet’e giden herkesin aynı idrâk ve mertebede olması gibi bir sonuç çıkar ki, bu ne Dünya’da mevcuttur, ne de Cennet’te!..

* * *

CENNET, MELEKİ ETKİLER SONUCU YAŞANAN

MUTASYONLA OLUŞAN GENETİK SIÇRAMA NİHAYETİNDE

GEÇİLEN ORTAMDIR!

"İnsan"lar, melekî etkiler sonucunda yaşamış oldukları "mutasyon"la oluşan genetik sıçrama ve bunun sonucunda beyinlerinde üretilen anti-çekim kuvveti ile neticede cehennemden kurtularak "nurânî" bir bedenle cennet ortamına geçerler.

* * *


CENNETLİKLERİN İLİKLERİNİN GÖZÜKMESİ”

Bizim anlamayanlar da sorar...

-Canım! Cennet`de insanlar var, hûriler var, baktığın zaman onların iliğini görüyorsun... Ne gereği var ilik-kemik görmenin?"

"İlik görmekte" diye anlatılmasından gaye, o boyuttaki yapıların şeffaf, lâtif, ve nûranî bir yapı olduğudur! Yani, bizim bugün bildiğimiz yoğunluklu maddemsi bir yapı olmadığını ifade sadedindedir.

Ve insanların, bu boyut değiştirmelerinden sonra; geçtikleri ortamda, melekî bir yaşam sürecekleri; bedenlerinin, meleki vasıflarla vasıflanmış melek, yani "nur" yapılı... Ancak insanların bilinç düzeylerinin bir kısım meleklerden üstün olacağı da ifade ediliyor!

* * *


CENNETTEKİ NUR YAPILI BİRİMLERİN

SÂBİT BİR GÖRÜNTÜSÜ YOKTUR.

LÂTİF BİR YAPI VARDIR.

BİLİNÇ TAHAYYÜL ETTİĞİNİ CANLI OLARAK ANINDA YAŞAR!

Nur boyutunda, ruh boyutunda olduğu gibi bir sâbit beden görüntüsü, şekil yoktur!. Burası salt bilinç boyutu olup; bilinç, tahayyül ettiğini canlı olarak anında yaşar!. Rüyada algılanan maddemsi yaşam duygusuyla!.

Ruh boyutundaki beden görüntüsü, şekli, genelde kişinin dünyadan ayrıldığı andaki son görüntüsü üzerinedir.

Nur yapılı birimler ise bir beden veya şekille bağımlı olmayıp, dilediği beden şekline bürünebilir.

Nur boyutundaki Cennette yaşayanların tümü gerçekte nur yapılı, şekilden berî bilinç varlıklardır; algılayanın veri tabanına göre görüntü verirler. Kabir âlemindeki sorgu meleklerinin, herkese değişik gelmesinin de nedeni budur.

* * *


Cennetler dediğimiz diğer âlemlere gidenlere, yani diğer yıldızların boyutsal derinliklerine gidenlerse kendilerinde mevcut rûhânî kuvvetlerle; ki bu rûhânî kuvvetlerde ilâhî isimlerin mânâlarına dayanıyor. İlâhî isimlerin mânâlarını ortaya koyup gerçekleştirme kâbiliyetini kendilerinde bulacaklar. Çünkü bu ilâhî mânâların gereğini, ortaya koyabilmede, dünyada bir güçlük var!

Bir madde beden oluşması var! Şu madde beden, senin her düşündüğünü bilfiil ortaya koymanı çok güçleştiriyor.

Ama Cennette lâtif bir yapı!. Lâtif bir yapı olması nedeniyle de her düşündüğün, tahayyül ettiğin şey anında gerçekleşiyor!.. Ve böylece, Cennet hayatı onlar içinde ölümsüz olarak, ebedî olarak sonsuza dek devam eder!

* * *


CENNETTE KİŞİYE ÜZÜNTÜ VERECEK

HİÇBİRŞEY YOKTUR!

Cennette zâten kişiye üzüntü verecek hiç bir şey yoktur!.. Dolayısıyla, cennet ortamına geçildikten sonra, kimse, kendisinden daha üst durumda olanların hayat tarzından haberdar değildir.

Zirâ, kendisinde olmayan bir şeye başkasının sahip olduğunu düşünürse, onun yoksunluğunun üzüntüsü içine girer ki, bu durum da onun için azâb olur.

* * *


(Soru: Cennet’te farklı boyutlar birbirlerini hissedebilir mi?)

Cennette farklı boyutlar yoktur!.. Farklı boyutLARINDA yaşayan insanlar vardır!

(Soru: Farklı boyutlarda yaşayan Cennet ehlinden alt boyuttaki, üsttekini görebilir mi?)

Alt boyuttakinin üst boyuttakini görmesinden murad şudur;

Meselâ: senin benim iç dünyamı görüp hissedebilmen... Bu durum Dünya yaşamında ne kadar mümkün ise, Cennet yaşamında da o kadar mümkündür!.

Dünyanın madde kavramı başkadır… Âhiretin başka!. Rüyada da bir tür o ortamın madde bedeniyle yaşıyorsun...

Esas olarak iki tür yaşam vardır... Bir mücerret=soyut yaşam; bir de bedenli yaşam... Bedenli yaşamın bir şekli ve görüntüsü vardır.... Mâhiyeti ne olursa olsun!.. Bedensiz yani mücerret=soyut yaşamda ise algılanacak bir şekil ve görüntü yoktur!. Şuur yaşamıdır.

* * *


Yüklə 1,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   20




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin