YANMALAR,
YANLIŞLAR YÜZÜNDENDİR!
(Soru: İnsan ve Sırları kitabınızda; ''Şu anda nasıl maddi ya da mânevi yanışlar sözkonusu ise, ölümötesi yaşamda da aynı şekilde yanışlar sözkonusudur!.' diye bir anlatımınız var. Ölümötesindeki yanışlardan kastettiğiniz nedir Üstadım?..)
Bu kayıtların aynıyla devam edecek ölümötesi boyutta da... Bundan dolayı yanmalar söz konusu...
Yanmalar, yanlışlar yüzündendir... Yanlışının sonucuyla karşılaşmak “yanmak “ diye târif edilmiştir...
* * *
“ENE”, CEHENNEM İÇİN YARATILMIŞTIR!
"Ene", Cehennem için yaratılmıştır.
Cehennemde yanmanın kökeni, "benlik” kavramı ve ona dayalı duygular ve kabullerdir!
* * *
ENFÜSİ CEHENNEMİN ODUNU
Enfüsî cehennemin odunu, şartlanmalar ve tabiatındır!.
* * *
Cehennemini, şartlanmalarınla, duygularınla ve ellerinle tutuşturmakta olduğunun farkında mısın?.
* * *
CEHENNEM ODUNLARINI ATEŞLİYORUZ…
ELLERİMİZLE!
Basiretle bakarsan ne sen sensin… ne ben, benim!.
Hepimiz ÖZ’de biriz!
Ve gerçekte gözde biriz! Çünkü göz özden ayrı değil, görebilene!.
İşte bu gerçeği anlayıp farkedersek artık ırk renk cins cinsiyet gibi kavramların blokajından kendimizi kurtarıp, sevgiyle dostlukla elele verip güzellikleri iyilikleri paylaşırız aramızda!.
O zaman dünyanın cennete döndüğünü görürüz... O zaman azaplar, üzüntüler, sıkıntılar biter…
Zaten İnsanoğlu cehennemi kendi kendine yaratıyor. Nasıl mı yaratıyor?..
Odunları ateşleyerek!.
Cehennem odunlarını ateşliyoruz… Neyle?.
Elimizle!
Nedir o cehennem odunları?.
1-Gurur
2-Duygular
3-Bu ikisini besleyen şartlanmalar..
”illâ bu böyle olmalı!!!.. Böyle olacak!!!
Gecenin 12 de güneş doğsun diye ısrar edersen kendini cehenneme atıyorsun demektir. Çünkü gecenin 12.de güneş doğmaz!
Doğmayacak güneşi doğdurmaya çalışmak insanın kendini kendi eliyle cehenneme atması demektir.
* * *
DEĞER Mİ?...
Dünya yaşamında üç-beş, ya da on-onbeş defada kazanacağın bağışıklığı, cehennem ortamında belki de milyonlarca defada elde ederek, o azâbtan kurtulabileceksin... Değer mi?
* * *
MÂNEVİ YANMANIN SÜRESİ
(Soru: Mânevi yanmanın maddi yanmaya nispetle daha uzun sürmesindeki sebebi nasıl izah edebilirsiniz.?..)
Maddi yanma, hücre yenilenmesiyle geçer; evlâdını kaybeden bir annenin yanması neyle ve ne kadar zamanda geçer?...
* * *
ANCAK ÖZ’ÜNDEKİ ALLAH’A AİT GÜÇLERE İMAN EDEN
BU GÜÇLERİ HAREKETE GEÇİREBİLECEK
VE CEHENNEMDEN KURTULACAK GÜCE ERİŞEBİLECEKTİR!
Çünkü onlar ÖZ’ündeki güçlere inanmazlar, taklidi de olsa yâni “Tanrı anlayışı”nda olan iman ehli gibi ötesindeki bir gücü kabul edip O’na yönelmezler. Böylece ÖZ’ündeki Allah’a ait güçleri harekete geçiremezler!
Cennete girmek niçin imana bağlıdır?… Bunu açıklamaya çalışayım…
Bir kısım felç olayları vardır ki, bunlar tamamiyle psikolojik kökenlidir!.
Bedende patalojik hiçbir problem olmamasına rağmen, kişi kendisinin felçli olduğunu ve bir daha asla yürüyemeyeceğini vehmederek; tekerlekli sandalyesinde cehennemini yaşar!. Hastalık hastası diyebileceğimiz kişiler kendilerini etki altında tutan vehim gücü yüzünden akıllarını yeterince değerlendiremez, çeşitli kâbiliyetlerini kullanamaz; ve böylelikle de hayatlarını ızdıraba dönüştüren cehennemden çıkamazlar!.
İnsanın, gerek dünya yaşamındaki cehennemî süreç; ve gerekse de ölümötesi yaşamındaki cehennemi, hep onda gâlip gelen vehim kuvvesinin sonucudur!. Bunun sona erdirilmesi ise yalnızca iman kuvvesi ile mümkündür!.
İstisnasız bütün insanlar “mahşer” denilen genel toplanma ortamından sonra “cehennem” diye adlandırılan ortama gireceklerdir… Bundan sonra iman sahipleri oradan çıkacaklar ve cennet ortamına geçecekler; imanı olmayanlar ise cehennem ortamında ebedî olarak kalacaklardır!. Yâni cehennemden çıkıp cennet ortamına geçmek, kişinin ameline, çalışmalarına bağlı olmayıp; tamamiyle iman konusuyla ilgilidir!.
“Allah’a iman” denen olay , “Tanrıya iman”dan farklıdır!
Sen “ALLAH’A İMAN” ettiğin zaman, Allah’ın varlığından var olan bir varlık olduğunu ve O’na ait özelliklerin kendi varlığında olduğunu bilip buna iman ediyorsun! Buna imanın ne kadar ise hayatta o kadar başarılı olursun.
En dar kapsamlı anlamıyla “Allah’a iman”da; kişiye karşılaştığı zorlukları, ”Allah”a ait özelliklerin kendisine o konuda yardımcı olacağına ve kendisini o konuda selâmete çıkaracağına iman” sonucunu getirir! Kişi bu iman ile kendisinde cehennem ortamından çıkacak gücü bulur!
İsterse zerre kadar imanı olsun!
Ama kişinin böyle bir imanı yoksa, kendisini bildiği güçlerinden ibaret sayıyorsa, ”Allah’a ait kuvvetlerden mahrum kalacağı için” ebediyyen cehennemden çıkamayacaktır!. İman etmediği için başkası da, kim olursa olsun ona bu konuda yardım edemeyecektir!. Aklı vehim gücünün etkisi altında olduğu için kendisinin asla yürüyemeyeceğini sanan kişi gibi! Yâni ebedî olarak cehennemde kalacak olanlar, yaşamlarını yöneten vehim kuvvetinin etkisi altından kendilerini kurtarıp, iman etmeden yaşadıkları için sonsuza kadar cehennemde kalmaya mahkûm olmaktadırlar!.
Oysa, taklidi de olsa iman ehli ister dışa ister içe yönelsin, bu yönelmenin tabii sonucu Öz’ündeki Allah’a ait mânâları harekete geçirecek ve böylece Cehennem’den kurtulmak için gerekli güce ulaşacaktır!
* * *
Zerre kadar bu sırrı hissedip yaşamış olanlar, sonunda Cehennem’den çıkacak ve ebeden Cennet boyutunda yaşayacaklardır!.
* * *
İşte âhirette yaşayacaklarına yön verecek olan da, "B" sırrından anlamış olduğun kadarıyla, “Allah”a imanındır!...
İman, Cehennem’den çıkmanın tek anahtarıdır!.
* * *
KİŞİ CEHENNEMİN MANYETİK ÇEKİM ALANINDAN
KURTULUP UZAYA AÇILABİLMESİ, BEYNİN
ANTİÇEKİM DALAGALARI ÜRETEBİLMESİYLE MÜMKÜNDÜR ANCAK!
"Antiçekim" dalgaları az önce de anlattığım beyin çekirdeğinin ana rahmindeki 120. günde kendisine isabet eden farklı türde kozmik ışınım sonucunda yaydığı ve taşıyıcı dalgalara yüklediği bir çeşit mikrodalgadır.
Az önce bahsetmiş olduğum "anti- çekim" dalgaları her beyin tarafından üretilmez...
Şâyet, bir beyin bu "anti- çekim" dalgaları üretip, "taşıyıcı" dalgalar dediğimiz anayapıya yüklerse, o kişinin ruhu bedenden kurtulduktan sonra dünyanın manyetik çekim alanından da, daha sonra güneşin çekim alanından da kendini kurtarıp; önce uzaya açılabilir; daha sonra da boyut değiştirme olanağını elde edebilir!.
* * *
Kişinin, şâyet beynindeki antiçekim dalgası üreten devre açılmış ise, “NUR”lu bir dalga bedene, yani “Işınsal bedene” sahip olacak; ve böylece de “nûru” yani “enerjisi” nispetinde hızlı bir şekilde kurtuluşa erecektir.
Eğer bu kişinin beyni, antiçekim dalgalarını üretip ruhuna yükleyemez ise, “nûr”u yetersiz olduğu için, önce dünyanın daha sonra da cehennemin güçlü çekim alanından kendini kurtaramayacak ve ebedî olarak Güneşin içinde kalacaktır!.
* * *
BELLİ ÇALIŞMALAR YAPARAK KENDİNDEKİ GÜÇLERİ
ORTAYA ÇIKARTABİLİRSEN NETİCEDE KENDİNİ
CEHENNEMDEN KURTARABİLİRSİN
Şâyet Allah Rasûlü’ne inandığın için, onun gösterdiği yolda, târif ettiği tarzda belirli çalışmalar yaparak, kendindeki bu güçleri ortaya çıkartabilirsen, neticede kendini “Cehennem” diye bahsedilen ortamdan kurtarabilirsin.
Fakat, ne kadar inandığını söylersen söyle; Allah Rasûlü’nün gösterdiği yolda, O'nun târif ettiği biçimde, zorunlu olan çalışmaları yapmazsan, sana o şartlarda gerekli olacak güçleri ve özellikleri elde edemeyeceğin için neticede kendi kendini Cehenneme atmış olacaksın!.
“Herkes için yaptığı çalışmalara göre dereceler vardır. Kimseye haksızlık edilmeyerek, fiillerinin karşılığı verilir.” (46-19)
* * *
“Bu senin yaptıklarının karşılığıdır. ALLAH, kullarına zulmedici değildir!” (22-10)
Öyle ise aklını başına toplayıp, sana verilen bu beyin hazinesini, enerjisini, ömrünü, ölümü tattığın anda bu dünyada bırakacağın, gittiğin ortamda sana hiç bir yararı olmayacak şeyler için “israf” etmek suretiyle “nefsine zulmetme”!
* * *
ŞU ANDA YAPTIĞIMIZ ÇALIŞMALAR
KENDİMİZİ CEHENNEMDEN KURTARMA ÇALIŞMALARIDIR!
Şu anda hepimizin yaptığı çalışmalar, kendimizi cehennemden kurtarma çalışmalarıdır.
Daha hiç birimiz, çalışma olarak, bilfiil Allah`ı görmek üzere bir çalışmaya girmiş değiliz.
Temelde, gayemiz, idealimiz, maksadımız bazılarımızda her ne kadar "Allah"a ermek ise de; şu anda ki bütün çalışmalarımızın semeresi, kendimizi cehennem azaplarından kurtarmaktır!.
Henüz kendimizi cehennem azaplarından kurtarmış değiliz.
Niye?.
Çünkü; bir kere hepimizde kendimizi şu beden, şu varlık olarak hissetme hâli mevcut!. Hepimizin evi var, malı mülkü var, parası, anası, babası, kocası var... Bunların da hoşumuza gitmeyen hâllerinden dolayı, sıkılmalarımız, üzülmelerimiz, bunalımlarımız söz konusu.
Cehennemin bu dünyadaki yaşamı, işte bu hâllerdir!. Ve biz bu hâllerin içinde olduğumuz sürece de, hâlâ, kendimizi cehennemden kurtarma çalışmaları içindeyiz.
* * *
CEHENNEM ATEŞİNİ SÖNDÜREN; İMAN NURUDUR.
CEHENNEM İMANI OLMAYANA İMAN KAZANDIRMAZ!
"İman nûru, Cehennem ateşini söndürür!", buyuruyor Allah Rasûlü. Cehennem ateşimiz hâlâ bizi yakıyor ise, bu nedendir acaba?.
Her şeyin Tek’in takdiri, dilemesi ve yaratmasıyla meydana geldiğini; olanın, olandan başka türlü olmasının da mümkün olmadığını idrâk eden basiret, bunu, kendisinde açığa çıkan “İman nûru” ile yaşayabilmekte ve kavrayabilmektedir!. Bu “İman”la da, Allah Rasûlü'nü görmemiş, duymamış olsa bile, sonuçta Cennet boyutunun bir ferdi olur!
Allah’a iman ve teslimiyet dışında hiçbir şey cehennem ateşini söndüremez!.
* *
Cehennem, Dünya’dayken imanı olmayana iman kazandıramaz!
İman ehli olan herkes, arındıktan sonra Cennet boyutuna geçecektir.
* * *
Cehennem içinden ateşlenir!.
Cehennem dışından sarar… Cehenneme imanla girene, cehennem:
-Ey imanlı, nurun ateşimi söndürüyor; çabuk geç git!. dermiş…
Cehennem ateşini söndürecek tek nur, Kadere ve Takdir edene imandır.
Aynı sıkıntılı ortamı paylaşan iki kişiden biri imanlıdır; “Allah böyle takdîr etti, böyle oluyor, bunda da bir hikmet var” der, azâbı, sıkıntıyı duymaz.
Diğeri ise, Allah’ı görmez… Gizli şirk ehlidir... Cehennemini yaşar.
O, başına gelenin Allah’tan olduğunu bilmez… “falanca yaptı da onun için bu iş başıma geldi “der. Ve bu sefer kendini, kendi eli ile ateşe atar.
Bilmez ki, başına gelenlerin tümü falanca veya filânca kişinin yapmasından değil, Allah’ın ona, onu takdîr etmesinden, o hâli yaşamasını dilemesindendir.
O yaşadığı kötü olay, tecrübedir.
İnsan, bu dünyaya belli tecrübeleri yaşayarak, belli bir kemâle ulaşmak için gelir.
Yaşanılan her kötü olayda da bir ibret vardır.
Bu ibreti, ya o olayı yaşarken alırsın. Ya da, aradan üç ay, beş ay, bir sene, beş sene geçtikten sonra alırsın. Ama neticede, yaşanılan her olayda bir ibret vardır.
Yaşanılan her azâb ve sıkıntı bir takım yanlış, eksik bilgilerin giderilmesine vesile olur.
Yaşanılan olaylar, insanı, gerçeğin dünyasına yönlendirir... İnsanı, hayâl dünyasından çıkartır.
En önemli nokta burasıdır!.
Çünkü, hepimiz kendi kafamızda bir hayâli dünya yaratırız. Hayâli değerler oturturuz. Hayâli kavramlar meydana getiririz. Ve, öyle bir dünyada kendimizi hapsederiz.
Halbuki, yaşanılan gerçekler öyle değildir. İnsanın hayâl dünyasındaki değerleri ne kadar çoksa, yaşamın gerçekleri ile karşılaştığı zaman duyacağı azâb da o kadar fazla olur.
Ne kadar gerçekçi yaşarsan, Allah’ın yarattığı bu Sistem ve Düzeni ne kadar gerçekçi bir biçimde anlayıp değerlendirebilirsen, olaylar karşısında o kadar az etkilenirsin, olaylar seni o kadar az sarsar. Ve, kendini o kadar sağlam bir geleceğe hazırlarsın!.
Dolayısıyle gerek dünyada yaşarken gerek daha sonrasında cehennemin yakmasından, çeşitli azap ve sıkıntılardan, yanmalardan kurtulmak, dünyada yaşarken huzura ermek; ancak ve ancak Allah’ı bilmek, O’nun var ettiği “Sistem ve Düzen”i idrâk etmekle mümkün olur.
Kim, Allah’ı ötede bir tanrı gibi düşünüyorsa, o anda da ve o düşüncesi devam ettiği sürece de, dünyada da, ahirette de azâb çekmeye mahkûmdur. Kendi azâbını kendisi oluşturuyordur.
Nitekim, Hadis-i Şerifte ;
“Cehennemde ateş, odun yoktur!. Herkes kendi ateşini, odununu dünyadan kendi götürür.” Buyuruluyor..
* * *
CEHENNEM,
“TANRI’YA TAPMA”NIN SONUCUDUR...
TANRIYA TAPINANIN CEHENNEMDEN ÇIKMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR!
Tanrınıza tapınıyorsanız, bilin ki yaşadığınız Cehennem, bunun sonucudur!.
Tanrıya tapınanın cehennemden çıkması mümkün değildir; tanrısına tapınmaya tövbe etmedikçe!.
Ne ötelerde bir yerde oturup bizi sınayan ve sonunda da hoşuna gitmezsek Cehennemine atacak olan Tanrı var; ne de kandırabilirsek Cennetine sokacak ilâh!.
* * *
“Kulluk”, varoluş gayesine uygun davranışları ortaya koymaktır...
"TANRI"YA TAPINILIR; "ALLAH"A KULLUK EDİLİR!.
Tanrınıza tapınıyorsanız, bilin ki, yaşadığınız cehennem bunun sonucudur...
Tanrıya tapınanın cehennemden çıkması mümkün değildir; tanrısına tapınmaya tövbe etmedikçe!.
* * *
Cehennemde ebedi kalacak olanlar, “ALLAH”a iman etmeyenlerdir!.
Allah Rasûlü’ne iman edip de, kafalarında yarattıkları tanrıya “Allah” etiketi yapıştırmaktan kurtulamamış, bu yüzden de Allah’a iman noktasına ulaşamamış kişilerdir!
* * *
KİŞİDE İMAN NURU OLMAZSA CEHENNEMDEN ÇIKAMAZ.
EFLÂTUN’UN CEHENNEMDE KALIŞININ
SEBEBİ İMAN NURNUN OLMAYIŞIYDI!
Eğer iman yoksa o kişide, şartlanmalar ve tabiat ve duygular perdelerini kaldırmasına rağmen; "nefs" perdesi onda kalkmaz!. "nefs" perdesinin onda kalkmayışının sebebi iman nurunun onda açığa çıkmamasıdır!.
"Nefs" perdesi kalkmadığı sürece kişi hakikata eremez, zâhirde kalır.
İman nuru ile nefs perdesi kalkar!. Ancak, iman nuru da saadet hükmünü almış kişide meydana gelir.
Eğer 120. günde saadet hükmünü almamışsa, o kişide nefs perdesi kalkmaz!. Niye? Çünkü iman nuru yok!. İman nurunun varlığı kişide ana rahminde 120. günde saadet hükmünü, açılımını almasına bağlıdır. Onu almadıysa ne yaparsa yapsın bu mümkün olmaz!.
İşte Eflâtun'un cehennemde olmasının sebebi "ŞAKİ" olarak varoluşuydu!
Esasen, Eflatun âdet yani şartlanmalar ile tabiat perdesini kaldırmıştı. Eflatun`da istidraç denen haller de görülmüştü!.
Bir çok Budistlerde de bu perdeler kalkar!. Fakat 120. günde saadet hükmünün sonuçlarını oluşturan anti-çekim dalgaları beyinde üretilerek ruha yani dalga(wave) bedene yüklenmediği için cennet boyutuna geçemezler.
Tabiat perdesinin kalkmaması yüzünden kişi "NEFS"ine ârif olamaz, kendini beden kabullenmekte devam eder.
Kendi kabul ettiği bedenine güç geldiği için de yapmakta zorunlu olduğu ibadet adı verilen çalışmaları yapmaz!. Bu yüzden de ister istemez cehennemeden uzun bir sürede geçer...
Zira, iman nuru var olmadığı için, kendini cehennemden kurtaracak olan o nur, veya anti-çekim dalgalarından oluşan dalga(wave) enerji ruha yüklenmez! Ruha yüklenmeyince de ister istemez cehennem ortamında kalır; dışarıya çıkamaz!. İşin ilmine, hakikatına bilgi yollu vâkıf oluş, kendini bu olaydan kurtaramaz.
* * *
CEHENNEMDEN KURTULUP
CENNETE YAKLAŞMANIN EN KISA FORMÜLÜ
Dünyada edindiğin yanlış değerler, yanlış şartlanmalar, yanlış kabuller, senin bu dünyada da yanmana, azâb çekmene sebep olur; öbür dünyada da!.
Öyleyse;
Biz, zâhiren ve bâtınen kurban edebilirsek benliğimizi, benliğimizdeki yanlış bilgileri, yanlış bilgilerden kaynaklanan yanlış duygu ve düşünceleri, ne kadar atıp arınabilirsek, o kadar çabuk kendimizi cehennemden kurtarır, cennete yaklaşmış oluruz.
Bunun en kısa formülü de;
Başımıza gelen, karşılaştığımız her olayın, Allah’ın hükmü ve takdiri olarak başımıza geldiğini, gelmemesinin mümkün olmadığını; bunun zaten yaşanacak olduğunu, değiştirmenin asla mümkün olmadığını anlayıp idrâk etmektir.
O an için Allah’ın bunu takdir edip, bunu yaşattığını; daha sonra da daha güzel şeyler yaşatabileceğini kabul edip, anlayıp, idrâk edip, bunun gereği bir biçimde adım atmaktır.
Selâmet, Allah’a mutlak teslim olup, hükmünden ve tâkdirinden razı olmaktır.
* * *
KİŞİ ÜZÜLDÜĞÜ SIKILDIĞI YANDIĞI ANDA
ŞUURU BULANMIŞ; ŞUURDA İMAN NURU KALKMIŞTIR!
“Cehennem”, kişiyi yakan ortam demektir!
Kişiyi yakan şeyin sebebi ise, kişide imanın olmayışıdır!
İman nûrunun olduğu yeri Cehennem ateşi yakmaz!
Hadiste geçer ki;
“Ey mümin üzerimden geç git, senin nûrun benim ateşimi söndürdü”
der.
İman nûru, yakan ateşi söndürür yok eder!
Yakan ateş, yakıyorsa; o yakılan yerde iman nûru yoktur. Yâni bir kişi yanıyor ise o anda o kişide iman nûru yok olmuştur. Onun içindir ki o kişi o anda yanıyordur!
Yâni dün veya bugün veya günler evvel herhangi bir şeye üzülüp sıkılıp yandığınız anda sizde o anda bu anlattığım hususa “iman nûru” kalkmıştır; şuurunuz bulanmış, şuurda iman olayı kaybolmuş, tamamen bedenin dogmatik halleri ile olayı ve varlığı değerlendirme hâline girmiş, bunun neticesinde de sizde yanma hâli meydana gelmiştir!
* * *
YANMA, “İMANSIZLIK”TANDIR!
“İman” sahibi Cehennem'den geçer, fakat yanmaz! “Yanma” olayı kesinlikle bilelim ki, “imansızlıktan”dır!. “Yanma”, seni üzen, sıkan, bunaltan, yaşamından nefret ettiren; kurtulmak istediğin içinde bulunduğun “hâl”dir!.
* * *
YANMAYI SÖNDÜREN İSE İMAN BİLGİSİ DEĞİL;
İMAN YAŞANTISIDIR!
Az önce demiştik ki, “İman”, Tek bir Fâtır ve Yaratıcının dilediğince yarattığı olaylar içinde yaşadığımızı kabullenmektir…
Böyle olunca…
Artık kişi yaşamda yersiz veya yanlış veya olmaması gereken etiketli hiç bir şey göremez!. Çünkü Tek Bir, dilediği gibi herşeyi yaratandır ve yarattığında dilediği gibi seyredendir!
Bu anlayışın sonu, kişinin herşeyden razı olması sonucunu getirir ki, artık onun için “yanma” yani “Cehennem” boyutu bitmiştir… Cehennem ateşi ona, “ey imanlı üzerimden çabuk geç, iman nûrun ateşimi söndürüyor” demeye başlar! Zira Cehennemin tüm ateşini söndüren nûr, iman nûrudur!. Burada dikkat etmemiz gereken şey şudur;
Îman bilgisi değildir “yanma”yı söndüren!. İman yaşantısıdır!.
İman yaşantısı demek, kişinin idrâk ettiği iman gerçeği istikametinde düşünüp, olayları ve yaşamı “İman nûru”nun aydınlattığı şekilde değerlendirmesidir…
Kişi yaşamı ve olayları, ya iman nûru ışığında değerlendirir ve “Râdıye” nefs noktasına ulaşır; ve imanlı bir kişi olarak en azından bu mertebede yaşar… Ya da “iman” yetersizliğinin getirdiği ateşte yana yana, sonunda yanmaz olur!.
* * *
ALLAH’A İMAN EDENLER CENNETE GİRER...
İMAN ETMEYENLER İSE CEHENNEMDE
YANMAKTADIR, ŞU ANDA!
Kâinatta ne varsa bunların hepsini Allah yarattığına göre, bunların hepsindeki özellikleri Allah takdir ettiğine göre, hangi birimden ne özellik ortaya çıkarsa çıksın, bu; Allah’ın dilediğinden başka bir şey değildir!
O’nun dilediğinin dışında hiç bir şey olmaz! Bunu “yaprak bile kımıldamaz” diye ifade ederiz.
Şimdi bunu anladıysak eğer; bu şekilde Allah’a iman edenler, Cennete girer!
Bu şekilde Allah’a iman etmeyenler ise Cehennem’de yanmaktadır, ŞU ANDA!
Eğer benim bu anlattığıma imanım yoksa her ne kadar şu koltukta oturuyorsam da, ben şu anda Cehennemdeyim ve yanmaktayım!
Cehennemdeki en büyük azap, insanların Allah’tan mahrum kalmalarının azâbıdır... Hüküm, bu!.
“B” sırrıyla Allah’a iman edenleri zaten cehennem yakmaz; üstelik “Aman bir an önce geç git, nûrun ateşimi söndürüyor” der.
* * *
Yarattığın tanrına tapınmaktan kurtulup Allah'a iman etmedikçe; cehennemin, içinden ve dışından seni kuşatıp yakmakta devam edecektir!.
* * *
DEĞİŞTİRMEYECEĞİ ŞEYLER OLDUĞU GERÇEĞİNİ
İDRÂK EDEMEYENLERİN CEHENNEMİ
GELECEK BOYUTSAL YOLCULUKLARINDA DA SÖNMEYECEKTİR!
Bkz. K / Kadere ve Takdire iman
* * *
VEHİM DUYGUSUNU KONTROL ALTINA
ALABİLENİN YAŞAMI CENNET
VEHMİNİN ESİRİ OLANIN YAŞAMI İSE CEHENNEMDİR!
İnsan denen varlıktaki en perdeleyici kuvvet vehim gücüdür. (Bu aynı zamanda eskilerin “şer” dediği kuvvettir.)
Vehim gücünü atamadığı içindir ki, insan cehennemde kalır.
Eğer şu dünyada, her hangi bir anda, her hangi bir günde olaylar içinde yanıyorsan, dünya cehennemini yaşıyorsan, bu senin vehminin sonucudur.
* * *
Eğer kişi “VEHİM” duygusunu kontrol altına alabilirse, yaşamı adeta cennet yaşamına döner... Buna karşılık insan “vehminin” esiri olursa, yaşamı artık bir cehennemdir!.
İnsan, “VEHİM” hükmü altına girmemiş bir akılla herhangi bir şey düşünüp, o şeyi yapmağa karar verirse; ve bu hususta da azimli olursa, normal şartlara göre imkansız olan o şeyi mümkün hale getirebilir!.
Ve sanki bir madde bedeni yokmuşçasına özgür bir yaşam sürebilir... Sanki cennetteymişçesine!.
* * *
DÜNYADAYKEN CEHENNEMDEN ÂZÂD
OLANLAR KİMLERDİR?
Allah’a hakkıyla iman etmiş olanlardır!
* * *
CEHENNEM,
TERK EDİLENLERİN, KOPARILANLARIN VARACAĞI YERDİR!
Terk edilenlerin varacağı yerin adı ‘’Cehennem’’; terkedenlerin ereceği yerin adı ‘’Cennet’’tir.
Koparılanların varacağı yerin adı ‘’Cehennem’’, terk edebilenlerinki ise ‘’Cennet’’tir!.
* * *
GÜNÜNÜ CEHENNEME DÖNDÜRÜYORSAN EĞER…
İstediğin olmuyor diye gününü cehenneme döndürüyorsan; hâlâ nefsini, kaderi ve Allah'ı bilmekten uzaksın demektir!.
* * *
CEHENNEMDEN KURTULMAK İMANA;
CEHENNEMDE AZ AZÂP ÇEKMEK İSE AMELE BAĞLIDIR!
Ameller, yapılan fiiller ve çalışmalar ise; kişinin Cehennem ortamından hızla geçişini sağlamak, cehennemden en az zarar görmesini ona sağlamak ve de Cennette alabildiğince iyi bir yerde iyi bir pozisyonda olmasını temin etmek amacına bağlıdır. Yâni Cehennemden kurtulup Cennete girmek İMANA, Cehennemde az azâb çekmek veya Cennette daha iyi derece almak da AMELE bağlıdır!
Dostları ilə paylaş: |