Amel, kişinin Cehennemdeki süresini-azâbını azaltır, Cennetteki mertebesini yükseltir.
* * *
CENNET EHLİ FİİLLERİNİN SONUNU
CENNET EHLİNİN İŞLEDİĞİ FİİLLERLE TAMAMLAR.
CEHENNEM EHLİ DE CEHENNEMLİKLERİN FİİLLERİNİ
İŞLEYEREK TAMAMLAR!
Abdullah bin amr şöyle buyurdu:
Rasûlullah aleyhisselâm elinde sanki iki kitap olduğu halde çıkıp geldi...
-Bu iki elimdeki iki kitap nedir, bilir misiniz? diye sordu…
Biz de;
-Bilmiyoruz ya Rasûlullah!. Anlatırsan öğreniriz…
diye cevap verdik. Rasûlullah sağ elindeki kitap için:
-“Bu, Âlemlerin Rabbı tarafından yazılmış bir kitaptır. Burada cennetlik olanların isimleri ile, babalarının ve kabilelerinin isimleri vardır.” dedi ve sonuncusuna kadar bunların vasıflarını anlattı.”
“Bundan sonra artık bunların arasına ne bir ilâve yapılır; ne de hariç bırakılır.” Buyurdu.
Bunun üzerine orada bulunan sahabiler,
-Eğer bu olmuş bitmiş bir mesele ise, amelin ne önemi var?
dediler… Rasûlullah aleyhisselâm:
-Cennet ehli fiillerinin sonunu cennet ehlinin işlediklerini işleyerek tamamlar!. Cehennemlik olan da sonunu, cehennemliklerin amelini işleyerek tamamlar” dedi.
Sonra elleri birşeyler atar gibi yaptı...
“ALLAH”, kullarının işlerini karara bağlamıştır. Bir kısmı cennette, bir kısmı da cehennemdedir” buyurdu.
Bakın, burada önemli olan bir husus var…
Bahsettiğim açıklama Tırmızi’den alınma. Şu ilâveyi de burada hemen belirtelim;
Enes ra.dan rivâyet olunarak bu açıklamanın devamında buyuruluyor ki:
-“ALLAH” bir kula hayır murad ettiği vakit onu çalıştırır.”
-Nasıl çalıştırılır diye sordular. Hazreti Rasûlullah:
“Ölümünden önce onu sâlih amel işlemeye muvaffak kılar.”
* * *
KİŞİNİN, KESİNLEŞMİŞ ECELLER
VE TAKDİR EDİLMİŞ RIZIKLAR YERİNE
CEHENNEM AZABINDAN KURTULMAYI
İSTEMESİ DAHA HAYIRLIDIR!
Müslim isimli Rasûlullah açıklamaları kitabında da da eşi Ümmü Habibenin dua ederken Rasûlullah tarafından şöyle uyarıldığı anlatılmakta:
"Ey Allahım! Uzun ömür vermek suretiyle, benim, zevcim Rasûlullah’tan, babam Ebu Süfyan`dan ve kardeşim Muaviye`den faydalandır.
Rasûlullah kendisine şöyle buyurdu:
"Sen ALLAH’tan kesinleşmiş eceller; ve zarûri olan bir takım şeyler; ve takdir edilmiş birtakım rızıklar hakkında talepte bulundun; ki, Allah onlardan hiçbirini ne vaktinden önceye alır, ne de sonraya bırakır.
Eğer Allah’tan seni cehennemdeki azaptan, kabirdeki azaptan kurtarmasını isteseydin senin için daha hayırlı olurdu" buyurdu.
* * *
CEHENNEMDE HERKES BİRBİRİNİ GÖRÜR.
ANCAK HERKESİN AZÂBI FARKLIDIR!
Cehennem güneşin manyetik çekim alanı içinde kalan ruhların toplu olarak yaşadıkları ortamdır... Orada herkes birbirini görür.. Ancak herkesin azâbı farklıdır...
Meselâ iki insan yanyanadır... Biri şiddetli diş sancısı içindedir; diğeri ise kanser acısı... Her ikisi de farklı azap içindedir... Ne var ki birbirlerinin çektiği azâbın ne olduğundan haberdar değillerdir... Cehennem’de de böyle!
* * *
CEHENNEM EHLİ
ALLAH’I TANIMAYA FIRSAT BULAMAZ!
Cehennem ehli, içinde bulundukları ortamın şartlarından dolayı öylesine sıkıntılarla karşı karşıya-içiçedirler ki ızdırabı çekmeyene izah mümkün olmaz.
Dolayısıyla, onların da artık o halde ve ortamda Allah ile meşgul olmaları, Allah'ı tanımaya fırsat bulmaları bahis konusu olmaz.
* * *
GİZLİ ŞİRKİ ATABİLMİŞ OLANIN ATEŞİ, AZÂBI,
CEHENNEMİ BİTER!
Akıllı adam, Allah’a isyan edilmeyeceğini idrâk eder. Zira bu isyan ve itiraz hiç bir şey kazandırmaz!. Senin hayatını cehenneme döndüren ateşin, biraz daha körüklenmesini sağlar.
İman, insanı cennete sokar.
İmansızlık ve isyan ise, insan hayatını cehenneme çevirir, daha dünyada iken!.
Onun içindir ki, önce çok iyi bir biçimde neye iman edeceğimizi bilmemiz gerek!.
Allah’ın mutlak kuvvet, kudret ve tasarruf sahibi olduğunu bilmek, imanın başıdır.
Her an her zerrede tasarruf edenin Allah olduğunu bilmek ise, imanın kemâlidir.
Karşındakinin fiilini ve hâlini Allah’tan bilmediğin anda, Allah’ı inkâr durumuna düşersin. Hâlin, “şirk-i hafî” denilen gizli şirk hâlidir.
Şirk hâlinde ölenin âkıbeti ise önce kabir cehennemidir.
Dünyada yaşarken cehennem azâbını yaşamanın, yanmanın sebebi, şirki hafî denilen, gizli şirktir. Ancak gizli şirki atmış olabilenin ateşi, azâbı, cehennemi biter.
“Ey mümin, üzerimden çabuk geç!. Nûrun ateşimi söndürüyor” şeklindeki cehennemin hitâbı; iman ehli kişinin inancının, azâp ortamını ortadan kaldırdığını, anlatmaktadır.
* * *
KAYIT, CEHENNEMDİR!
Dün gitti, asla geri getiremeyeceksin!.
Yarının neler getireceğini ise, hiç bilemezsin!
Yaşadığın an ise, sonraki süreçte ya cennetini, ya da cehennemini oluşturuyor!.
Kavgayı bırak, sevmeyi öğren!. Kayıtlamadan kayıtlanmadan!.
Kayıt cehennemdir, anla bunu!.
* * *
CEHENNEM VE GURUR
Cehennem gurur odunlarıyla köpürmüş, duygusallıkla insanı kuşatmıştır!.
* * *
CEHENNEMDEN KURTULUŞUN YOLU
ŞEFÂATE NÂİL OLMAKTAN GEÇER!
Allah'a imanın yolu da, cehennemden kurtuluşun yolu da hep şirki hafîden kurtulmak için ŞEFÂATE NÂİL OLMAKTAN GEÇER!.
"Allah izin vermedikçe ŞEFÂAT edemez kimse!",
âyetini, "TANRI izin vermedikçe ŞEFÂAT edemez kimse" diye anlarsak... Cehennem ateşimiz kolay kolay sönmez bizim!. Yanarız da yanarız!.
* * *
BÜTÜN REDDETTİĞİN VELİLER VE RASÛLLERİN ŞEFÂATİ
SENİ YARIN CEHENNEMDEN ÇIKARTAMAYACAK!
Bkz. Ş / Şefaat
* * *
İMANLI KİŞİLER CEHENNEMDE
ŞEFÂATE NÂİL OLURLAR!
İmanlı kişilerin Cehennem’de kalışlarının TEK sebebi, Dünya’da gerekli ilmi edinmemiş olmaları dolayısıyla karşılaştıkları o şartlarda neler yapacaklarını bilememeleridir...
İşte Cehennem’de, imanlı kişilere bu bilginin aktarılması ve onların bu ilmi aldıktan sonra gerekenleri yaparak Cennet’e geçmeleri olayına ŞEFÂATE NÂİL OLDULAR deyimiyle işaret edilir!...
* * *
KİŞİYİ CEHENNEMDEN KURTARACAK ŞEFÂAT
YANLIŞ BİLGİDEN ARINDIRARAK
GERÇEĞİ İDRÂK ETTİRMEDİR!
Kişi kendisine azap veren yanlışlarından arınmadıkça Cehennem’den çıkmaz!..
Meğer ki o arada kendisine ŞEFÂAT ulaşsın! Bu ulaşacak olan şefâat nedir?...
Burada farketmemiz gereken çok önemli bir husus var!..
Cehennem ortamıyla ilgili ŞEFÂAT Hadislerini hatırlayın...
“Rasûller ve Evliyaullah mertebelerine göre, Allah'ın izniyle Cehennem’e girer ve tanıdıklarına şefâat ederek Cehennem’den çıkarırlar..”
anlamında açıklamaları var Rasûlullah’ın. Nedir bu olay?...
Önce Dünya yaşamından bir örnek verelim... Gerçek itibariyle Dünya, Cehennem ortamı içindedir!.. Ayrıca bu Cehennem ortamında herkesin yanışı da kendisine yerleşmiş olan şartlanmalar, değer yargıları ve bedene bağımlılık (tabiat) oranındadır!..
Bu gerekçeler dolayısıyla Dünya yaşamında çeşitli olaylarla birlikte yanmaya başlarsın!.. Bu, uykularında da devam eder!... Dolayısıyla ölüm ötesine de sıçrar!.. Yanmana sebep olan şartlanma veya değer yargısından arınabilirsen, o takdirde yanman biter!.. Bu da ancak sendeki değer yargısının yanlış veya yersiz olduğunu bildirecek yani sana ŞEFÂAT edecek bir zâtın varlığı ve aracılığıyla olur!..
ŞEFÂAT, seni yanlış bilgiden arındırarak gerçeği idrak ettirme olayıdır!..
İnsan Cehennem’den, imanlı ise ancak şefâatle kurtulur!.. Bunun sonucunda da Cennet yaşamına ve daha doğrusu boyutuna adapte olur...
* * *
RAHMAN’IN RAHMETİ
CEHENNEMDEKİLERE BİLE ERER!
"Er RAHMAN" O'dur ki;
Mutlak "rahmet" sahibi olarak, tüm mânâları, varlığından, varlığıyla meydana getirmektedir..
"RAHMET"; "zâtî" ve "sıfatî" olarak ikiye ayrıldığı gibi; "Rahmeti âmme" ve "Rahmeti hâssa" olarak dahi müşahede edilir...
"Rahmet-i Zâtî" bütün varlıkların zâtının ancak ve sadece ALLAH İsmiyle işaret edilenin Zâtı ile kâim ve var olmasıdır; ki bundan dolayı, varolan her şeyin "Allah'ın rahmetine" ermişliğinden, sözedilir.
"Rahmet-i Sıfatî" ise, varlıklarda zuhur eden tüm mânâların orijinalinin (terkipsellik sözkonusu olmaksızın) "ALLAH" isimlerinin işaret ettiği özelliklere dayanmasıdır.
“Rahmet-i âmme”nin özelliklerinden biri de şu yaygın rahmettir ki, bu “rahmet” sonucu ölümötesi yaşamda, tüm insanların azâbları bir gün gelir sona erer... Ebediyyen cehennem ortamında kalacak olsalar bile!. "Rahman"ın rahmeti cehennemdekilere bile erer!.
Bir kısım insanların "ebeden cehennemde kalacaklarına" dair Kur'ân-ı Kerîm'de hüküm bulunmasına rağmen, ebeden azâb çekeceklerine dair bir açıklama mevcut bulunmamaktadır!
İşte bu da "rahmeti âmme" yâni yaygın rahmet iktizasıdır.
* * *
SONSUZA DEK CEHENNEMDE KALACAKLARIN
AZAPLARI DA BİR GÜN BİTER!
Kişi hangi sebepten olursa olsun, dünya yaşamında edinmiş olduğu, cennet ortamına uygun düşmeyen özelliklerinden arınmak için bir ara ortamdan geçer ki, bunun adına insanı yakan ortam anlamına gelen “cehennem” ismi takılmıştır!.
Sonsuza dek cehennemde kalacaklar ise, gene bu ortamda kendi hakikatlarına uymayan özelliklerden çok büyük çileler, sıkıntılar sonucu arınırlar… Böylece de artık azapları sona erer; yanma son bulur; “cehennemin dibindeki ateş sönüp, cırcır otu biter”!.
* * *
İnsanların bir kısmı, öldükten sonra Cehennem`e gidecek, orada milyonlarla sene yanacak; burada terkedemediği, atamadığı hâlleri orada sürekli yaşayacak; tekrar tekrar yaşayacak... Neticede, şartlar, artık ona azap vermez hâle gelecek; ve azap öylece bitmiş olacak!.
* * *
CEHENNEMDEN ÇIKMANIN ZAMANI
Cehennemden çıkmanın zamanı, senin bu bedene ve bu beden dolayısıyla sahip olduğun her şeye veda etme zamanıdır!.
Yanlış anlamayalım; eve sahip olma, eşyanı, arabanı, elmasını pırlantanı at, değil!.. Eğer, o nesnenin sende olması ile olmaması bir fark yapmıyorsa o nesnelerin elinde olmasından dolayı azap çekmezsin!.
Ama, o nesneyi benlenmişsen, sahiplenmişsen; ve o nesnenin senin elinden çıkması sana azap-sıkıntı veriyorsa, işte o zaman sen şu anda da cehennemde yaşıyorsun!.
Bu çarkı felek, bu devran içinde bir gün gelecek, ona iyice sarılacak; bir gün gelecek ondan uzaklaşacak, sonra gene bağlanacaksın... Ve böylece sürekli yanma hâli senin için devam edegidecek!.
Kişi, kendisine azap veren yanlışlarından arınmadıkça cehennemden çıkmaz!.
* * *
Cehennemde yanma sürecin, kendindeki kabulleri kaldırma sürecin kadardır. Zamanla ilgili değildir olay...
“Dünyadayken cehennemi bitmiştir” demek; dünyada iken çalışmalarla nurunu arttırmak demek...
* * *
YANMA, ARINMA SÜRECİDİR!
"YANMA" niçin "RAHMET"tir?.
"Cennetlikler" niçin cennete girmeden önce cehennemde "yanar"lar?.
Çünkü, "yanmadıkları" takdirde, üzerlerine yerleşmiş, şartlandırmalara dayanıp gerçekçi olmayan değer yargılarıyla, asla cennete giremezler de ondan!.
"Rahmet", onların "yanmalarını" sağlamaktadır!.
"Yanarak" arınmaktadırlar!.
"Yanma", gerçeğe uygun olmayan düşünce ve duygulardan, şartlanmalara dayanan kabullenişlerden "arınmayı" sağlamaktadır!.
Kişiler yanlış kabulleniş, duygu ve düşüncelerinin sonucu olarak; karşılaştıkları anlayışlarına, kabullerine ters düşen olaylar yüzünden azap duyarlar.
Şayet kişi, gerçeğe yönelmesini engelleyen "ama etraf ne der!" kavramını terkedebilirse; idrâkı ve inancı istikametinde; gerçek hedef doğrultusunda yürüyebilirse, pek çok "yanma"lardan kurtulmuş olur.
İnsanın, özünü-hakikatını-gerçek yapısını ve boyutlarını idrâk ettirip yaşatan “tasavvuf” ile "hal"lenmesi ise, daha dünyada iken, tüm "yanma"lardan kurtulmasına vesile olur!.
İnsan, şayet cehennem olmasaydı, "yanma" olmasaydı, “arınma süreci” demek olan "yanma" ile karşılaşmasaydı; böyle bir "rahmet" kendisine ulaşmasaydı, mevcut hâliyle asla cennet yaşamına ulaşamazdı!.
Dolayısıyla "yanma", tamamen, azaplardan arınma işlevini oluşturan bir "rahmet" mekanizmasıdır...Tıpkı, operatörün merhamet edip kangrenli bacağı kesmesi gibi!.
* * *
YANMA ARAÇ,
BOYUT DEĞİŞTİRME SONUÇTUR!
Yangında bir noktaya kadar yanarsın ve o andan itibaren acı kaybolur, ölürsün (boyut değiştirirsin)!...
Boyut değiştirince de dünya yaşamında beraberinde olan herşeyle beraberliğin biter...
Yanma araç, boyut değiştirme sonuçtur!...
Araç çeşitli, süreç çeşitli olabilirse de sonuç herkes için kaçınılmazdır...
* * *
CEHENNEM ALTININ SAF HÂLE GELME EVRESİDİR!
Sen yaşamda karşılaştığın olaylar ve bunların sonucunda son bir yontuma gireceksin. Son yontu hâlin, senin o sabit yerini oluşturuyor. Son yontulma hâlin, senin o sabit yerini oluşturuyor. Son yontulma hâlin ise ölüm anındaki hâlindir senin!.
Cehennemdeki yontum ise, dünyadaki kapasitenin kalan artıklarının atılmasıdır!. Yani, diyelim ki altın madenini yonttun, belli şekle soktun. Ancak altının üstünde bazı pislikler var!. Pislikler ateşte yakılır!. Altın ateşte saf hâle gelir... Cehennem, altının saf hâle gelme evresidir. Cehennem yontu yeri değildir!.
Cehennem, dünyada aldıklarının, saf bir şekilde kalması ve açığa çıkması ortamıdır. Oradaki arınmanın neticesi de, saidler için cennet dediğimiz ortamdır..
* * *
CEHENNEMDE ZAMAN VARDIR,
KENDİ ŞARTLARINA GÖRE!
Dünyada zaman var, kabir âleminde zaman var, kıyâmette zaman var, mahşerde zaman var, cehennemde zaman var kendi boyut şartlarına göre!.
Bunlara rağmen, Cennet ortamında zaman kavramı yoktur!. Çünkü Cennete nur yapıda girilecek, nur yapılı ortamda da ışık hızına erişilir.
* * *
1 CEHENNEM YILI, DÜNYA SENESİ İTİBARİYLE
255 MİLYON YILDIR!
Dünyaya göre zaman vardır, Güneşe göre zaman vardır, yani güneşin galaksi merkezi etrafındaki turuna nisbetle… İşte cehennemî zaman da budur!.
Bir güneş yılı ya da bizim anlayışımıza göre bir cehennem yılı dünya senesi itibariyle 255 milyon yıldır!.
Bu süreci biz nasıl algılarız?.… Onu hep birlikte içine girdiğimizde göreceğiz!.… Ama bu sürecin kimimiz için çok kısa, kimimiz için ise çok çok uzun olacağı bildirilmiş!.
* * *
CENNET VE CEHENNEMİN DIŞINDA
GİDİLECEK BİR YER YOKTUR!
Acaba öbür tarafta "Cennet" ve "Cehennem"in dışında gidilecek üçüncü bir yer var mı?.
Âhirete giden, kıyâmetten sonra iki yerden birinde olur muhakkak!.
Ya Cehennemde kalır, ya da Cennete gider!
Yani gidilecek yer, bu ikisidir. Kim olursa olsun!.
En alt noktadaki kişiden, en yüce noktadaki kişiye kadar hepsi de mutlaka bu iki yerden birindedir.
Senin Nebi’n Cennete gidecek; onun gittiği yeri beğenmiyorsan, “ben orayı istemiyorum” diyorsan, ona bir diyeceğim yok!.
Yalnız Cennet içinde yaşayanların yaşamları farklı olacak!.
“Ben Cennette çok daha iyi yaşam istiyorum. Cennette Hz. Rasûlullah’ın yaşamına ne ölçüde yaklaşabilirsem o ölçüde yaklaşabilmek istiyorum. Allah’ı en iyi tanıyanların tanımasıyla Allah’ı tanıyıp o şekilde Cennette yaşamak istiyorum” dersen; başımın üstünde bu deyişin yeri var.
Ama, bu mânâdan tamamıyla uzak bir şekilde, ben Cenneti ne yapayım, ben Allah’ı istiyorum, demek saf bir hayalden, aldanıştan, cehâletten başka bir şey değildir.
Çünkü, Cennet var, Cehennem var, bir de Cennet ve Cehennemin ötesinde başka bir yerde Allah var; böyle bir anlayış tümüyle ham hayâldir!.
* * *
ÖYLEYSE, BİR GÜN GELECEK,
ALLAH’IN VARLIĞINDA “YOK” OLDUĞUNUZU FARKEDECEKSİNİZ…
VE CEHENNEMİNİZİN ATEŞİ SÖNECEKTİR!
İşte olayı, böylece idrâk edip değerlendirebilirsek;
Bu takdirde görülür ki, yaşamda tek bir hayat vardır, "HAYY" olanın ki!
Gene varlıkta mevcût olan tek bir irade vardır, "MÜRÎD"in! Ki bu da kesinlikle "küll" ve "cüz" diye ikiye ayrılmaz; çünkü iki ayrı bağımsız varlık mevcut değildir!
Bunun gibi Kudret, Tek bir kudrettir! Ve her an, her zerre`de görülen tüm mânâlar ve fiiller, hep O, Sınırsız ilim sahibi varlığın sınırsız dileği, yani iradesiyle, sınırsız kudreti neticesinde ortaya çıkmaktadır.
Öyle ise varlıkta, Tek bir İrade, Tek bir Kudret ve bu Tek iradeyi yönlendiren sonsuz-sınırsız Tek bir İlim söz konusudur; ki bu Zât sınırsız Hayat sahibidir ve O, "ALLAH” ismiyle işaret edilendir! Ve, O, "Allah" ismi aynasında kendini seyredendir!
"Allah" ismi ile sanki kendini kendine tanıtmış; kendini, kendinde seyretmiştir!
Kendinde, kendini seyr için, "Allah" ismi altında çeşitli tanım ve vasıflarla kendini tavsif etmiş, o tavsifde kendisini bulmayı istemiş; ve o tavsif`de kendisini bulduğu anda da demiştir ki :
"Allah, âlemlerden Ganî`dir." (29/6)
Öyle ise,
Ezelde ve Ebedde hep daima "Bâkî Allah`dır"!
Bütün âlemler, fâni, "yok"dan var olmuş ve "yok"luğa gidici olan, denizin üstündeki dalgalar gibidir!
Denizde, denizin suyundan dalgalar oluşur ve sonra tekrar denize döner.. Dalgaların bağımsız varlığı, görenin gözünde, hayâlinde, zannındadır! Dalga, fâni; deniz ise Bâkî gibidir!
Siz eğer, denizden oluşmuş bir dalga iseniz, biliniz ki;
"Her şey, aslına rücû edecektir"
Her dalga, denizde "yok" olacaktır..
Hattâ ilim sahibinin katında, dalga zâten fânidir "yok"tur!
Öyleyse, bir gün gelecek, Allah`ın varlığında "yok" olduğunuzu farkedeceksiniz! Ve cehenneminizin ateşi sönecektir!
"Yok" olduğunuzu farkettiğiniz zaman, bilmem aynada kendinizi mi göreceksiniz?..
Yoksa, kendiniz "yok" olacak da, ayna mı Bâkî kalacak?..
* * *
CEHENNEMDE YANIP YANMAYACAĞIMIZI
ŞİMDİDEN BİLEBİLMENİN BİR İŞARETİ VAR MI?
(Soru: Cehennem’in yakmayacağını madde beden yaşamıyla ölçebilir miyiz.. sağlayı, mihengi nedir?..)
Dünya yaşamında Allah Rasûlü’ne imanı olduğu halde ALLAH’a iman etmemiş herkes Cehennemde yanacaktır...
Ancak Allah'a hakkıyla iman etmiş olanlar Cehennemden Dünyada iken azâd olurlar... O da Âmentü’de belirtilen hususlara mutlak iman ve tasdik gerekir...
Kişinin vicdanı bu konuda en önemli mihenkdir... Terazinin bir kefesine ilmini, bir kefesine de vicdanını koyar ve bakar ne kadar ilminin gereğini yaşadığına... Kişi dediklerinin değil, yaşadıklarının sonucuyla karşılaşacaktır...
* * *
CEHENNEM AZABI SONA ERDİĞİNDE
İKİZLER BURCU DÜNYAYI TESLİM ALMIŞ OLUR
Önce Tasavvufun en önde gelen simâlarından Muhyiddin A'râbî'nin âlemin ve burçların oluşu hakkındaki görüşlerini dinleyelim özetle... Fütuhatı Mekkîye isimli eserinden; MUHYİDDİN A'RABİ DİYOR Kİ:
..........
Konaklar üçtür. Dünya, Berzah, Âhiret. Bu konaklardan her bir konağın dört menzili vardır. Bu konaklarda bunların hükmü geçer. Üç konağı dört menzile çarparsak 12 eder bu da 12 burca delâlet eder.
Şu anda bize Cennet gibi gelen dünyamız âhıret günü itibariyle ateşe döneceği için Berzahta bu dört menzilin hükmü altındadır. Cennet de bu dördün etkisindedir.
Bunlardan Koç, Aslan, Yay aynı mizaç ve mertebededir.
Boğa, Başak ve Oğlak başka mertebede ve aynı mizaçtadır.
İkizler, Terazi ve Kova başka mertebe ve aynı mizaçtadır.
Nihayet Yengeç, Akrep ve Balık başka mertebede ve aynı mizaçtadır. Bunlar dört hâkim vâli olarak bir menzilde bulunurlar.
Dünyanınki ise Yengeç burcudur.
Berzah âlemi ise Başak burcunun hüküm ve etkisi altındadır. Ayrıca bir de dünyanın ateşe dönmesi durumunda sahibi Yengeç Burcu olmaktan çıkar ve Terazi burcunun hükmüne girer. Cehennem ateşine düşenlerin azâbı sona erdiğinde ise İkizler burcu dünyayı teslim almış olur.
* * *
(Soru: Bireyin Cehennem azâbının sona ermesi, kişilere göre ise -Eflâtun'un Cehennem’de olup da idrak kapasitesine bağlı olarak azap çekmemesi gibi- M. Arabi'nin "Cehennem’in azâbı sona erdiğinde, Dünya’nın İkizler Burcu hükmü altına gireceği" açıklaması kişisel değil daha global bir hüküm olduğu yolunda değil mi?...)
İkizler burcu, bilgi ile bağlantılı bir burç olup, o ortamdaki kişilerin bilgilenmesine işaret eder... Azaplarını tamamlamış olanlar bilgilenirler, anlamında..
* * *
CEHENNEME GİRİP DE ÇIKAMAYANLAR
ORADA EBEDİ OLARAK KALICIDIRLAR!
Dünya, tüm üzerindekilerle birlikte, neticede büyüyecek olan “Güneşin” yâni bir diğer ifade ile “cehennemin” içine girecektir!..
İnsan ise “ruh” beden ya da diğer bir ifade ile hologramik “dalga” bedeninin elde ettiği enerji durumuna göre ya dünya üzerinden kaçıp sayısız yıldızların boyutsal derinliklerindeki üst yaşam boyutlarına yâni cennetlere gidecek; ya da dünyanın ve hemen sonrasında da güneşin manyetik çekim alanından kendini kurtaramayarak; neticede, ebedi olarak cehennemin içinde yâni güneşin içinde kalacaktır!..
Zaten ilk anda kendilerini kurtaramayanların daha sonraki devirlerinde güneşin içinden çıkmaları gittikçe artan yoğunluk ve “karadeliğe” dönüşme olayı sebebiyle ebedîyyen mümkün değildir.
İşte bu yüzden cehenneme girip de oradan kaçamayanlar ebedî olarak orada kalıcıdırlar; cennetlere girenler de ebedî olarak orada kalıcıdırlar, denilmiştir!..
* * *
KİMLER CEHENNEM BOYUTU DOSTLARIN?..
KİMLER CENNET BOYUTU DOSTLARIN?..
Kimsin?... Gerçek dostların kim?...
Kimler Cehennem boyutu dostların; kimler Cennet boyutu dostların?...
Kimlerle hangi konuları paylaşıyorsun?
Paylaştığın konulardan da anlamıyor musun onların hangi boyut için varolduklarını?...
Dünyalık için yardımcı olduğun teşvik ettiğin insanlara, Cennet boyutu için ne kadar yardımcı oluyorsun?...
Dünyalık için bin türlü akıl öğretirken, Cennet boyutu için “bir kere konuşup kimseyi zorlamam “diyerek nasıl bırakırsın?...
Dünyalık çalışmıyor diye bin kere kafasına kakmak varken; Cennet boyutu yaşamaları için niye beş kere uyarmayı göze alamıyorsun?...
Alırsan kaybın neler olacak?... Bu kayıp ne kadar ve nereye kadar sürecek?...
Dünya için çalışmayan neler kaybedecek ve nereye kadar?...
Cennet boyutu için gerekenleri yapmayan neler kaybedecek ve nereye kadar?...
“Dosttan Dosta” kitabından uzun yıllar önce yazılmış bir söz:
“Kişinin teşvikine bak, ne için yaratılmış olduğunu anla!.
Dostlar bugün varız, belki de bir daha hiç bir araya gelemeyeceklerimiz var...
Lûtfen şunu çok iyi anlamaya çalışın...
Ya da ben anlatamıyorsam daha iyi ve anladığınız gibi anlatan birini bulun... size anlatsın...
Bir daha dünyaya geri gelme şansınız yok!...
Geçen, boşa harcadığınız zamanı da telâfi etme şansınız yok!.
* * *
CEHENNEMDEN KURTULUP CENNETE GİRMEKLE
Dostları ilə paylaş: |