Ahmed hulûSİ’de kavramlar I


Emir ve hüküm hep kesret âleminin neticesidir!. Kesret âlemi içinde, varlıklar arasında geçerli bir sistemdir



Yüklə 1,77 Mb.
səhifə19/21
tarix30.12.2018
ölçüsü1,77 Mb.
#88344
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   21

Emir ve hüküm hep kesret âleminin neticesidir!. Kesret âlemi içinde, varlıklar arasında geçerli bir sistemdir.

Bu kavramla kayıtlı bir müşahede devam ettiği sürece, kesret âleminin son bulması ve Teklik seyrine girilmesi asla mümkün olmaz!. Bu yüzden de, Allah'a urûc murad ediliyorsa, )nden arınıp; “Emir–âmir–memur”; “hâkim-mahkûm–hüküm” üçlüsünün varolmadığını idrâk edip; TEK'in seyrine girilecektir.



Beyinde görme yoktur.



Beyinde şekil yoktur.

Beyinde sadece ve sadece “KAVRAMLAR” sözkonusudur!.



BEYİN, GELEN BİOELEKTRİK MESAJLARI



HÜCRELERİ ARASINDA DEĞERLENDİREREK

BİR “HAYÂL” OLUŞTURUR



Gerçeği itibariyle, biz bir insan olarak hiç bir zaman karşımızdaki kişiyi değil, o kişinin beynimizdeki hayâlini görürüz.

Sen, karşımda oturuyorsun, senden çıkan ışık dalgaları geliyor, benim göz bebeğime vuruyor, göz bebeğimden sarı noktaya aksediyor. Sarı noktadan beynime bioelektrik bir mesaj geliyor, görme siniri ile... Beyin, gelen bu bioelektrik mesajı kendi hücreleri arasında değerlendirerek bir hayâl oluşturuyor. İşte senin, "görüyorum!." dediğin şey, o beyninin içinde oluşan hayâldir.

Nasıl ki rüya görüyorsun... Rüya gördüğün anda gözün kapalı, dışarıdan gelen hiç bir şey yok... Ama, beynindeki bilgiler, senin hayâl mekanizman sonucunda bir hayâl görüntü şekline dönüşüyor.

Aynı şekilde göz açıkken gördüğün her şey de, aslında beyninde oluşan hayâller şeklindedir. Eğer gelen sinyalleri değerlendiren veri tabanın gelişmemiş ya da yetersizse, arızalıysa, gördüğün hayâl de ona göre arızalıdır; gerçeğe uygun değildir!. Bu da senin beyninde hayâl gördüğünün isbatıdır.

Birisi bakıyor, o şeyi orijinal olarak görüyor. Öteki bakıyor, görme bozukluğu var, görme bozukluğu nedeni ile o şeyi deforme olmuş bir şekilde görüyor!. Niye öyle görüyor? Çünkü, görme cihazı arızalı!. Arızalı araçtan beyne yanlış bilgi gidiyor. Yanlış bilgi gelince de beyin yanlış bilgiye göre bir değerlendirme yapıyor, yanlış bir hayâl oluşturuyor.



ALLAH’IN



BASİRETLERİNİ (değerlendirme kuvvelerini)

KİLİTLEDİĞİ KİMSELER



  • Allah’ın, kendini dillendiren işaretlerine iman etmeyenler

  • (Sınırlı-sefil) dünya hayatını sonsuz geleceğe tercih edenler

  • Hakikat bilgisini inkâr edenler

  • Kozalarında yaşayanlar

  • Şeytanı velî edinenler (İlham ettiği fikirlere uyanlar)

  • Rablerine ortak koşanlar

  • Şirk ehli

  • Yalancılar

  • Gelecek yaşam boyutunda hüsrana uğrayanlar

  • Allah gazabı üzerlerine olanlar

Bkz. İ/İlâhi Sıfatlar/İşitme kuvvesi/ Allah'ın işitme(Algılama) kuvvelerini kilitlediği kimseler



MÂNEVİ KÖRLÜK



  • “A’mâ”lık

  • "Basiretlerin" yani algılama ve değerlendirme kapasitelerinin yetersizliği

  • Basîretin “Sünnetullah”ı-“Sistem ve Düzen”i görememesi



KÖR

  • “Â’mâ”

  • “Hakikat”e kör olan

  • Mânevi kör

  • Sonsuz gelecek yaşamlarına iman etmeyen

  • Yaptıkları işleri kendilerine süsleyip (keyifli)gösterilen

  • Şaşkın, (ortalıkta) bocalayıp duran

  • Azabın kötüsü kendilerine olan

  • Gelecekteki yaşamda en çok hüsrana uğrayacak olan

  • Bilinci sınırlanmış şartlanmalarla bloke olmuş ve gerçekleri algılayamayacak duruma gelmiş kişi

  • Yaratılmışın hakikatine eremeden giden

  • Gösterildiği halde gerçeği değerlendiremeyen

  • Takdiri görmeyen

  • Basiret yoksunu

Ta, Siin... İşte bunlar Kurân'ın (hakikat ve Sünnetullah BİLGİsinin) ve Kitab-ı Mubîn'in (apaçık ortada olan Evrenin {KİTAP} sistem ve düzeninin) işaretleridir.

İman edenler için hakikate erdirici ve müjde olarak!

Onlar ki, salâtı (Allah'a yöneliş ile mi'râcı yaşama) ikame ederler ve arınıp saflaşmak için varlıklarından verirler; işte onlar sonsuz geleceklerine kesin yakîn elde etmişlerdir.

Sonsuz gelecek yaşamlarına iman etmeyenlere gelince; onların yaptıkları işleri kendilerine süsleyip (keyifli) gösterdik; artık onlar (hakikate) kör ve şaşkın, (ortalıkta) bocalar dururlar!

İşte bunlar var ya, azabın kötüsü onlaradır! Gelecekteki yaşamda da en çok hüsrana uğrayacak olanlar onlardır! (Neml/1-5)



SAĞ GÖZÜ KÖR VARLIK



(Deccal)

Bkz.İlâh/Âhir zaman ilâhi



KÖRLÜĞÜN SEBEBİ



"Çok"tan "TEK"e bakanlar, asla gerçeği farkedemeyecekler!.

Körlüğün sebebi de bu bakıştır!.



KÖR(Âmâ) İLE GÖREN(Basir) BİR OLMAZ!

Ey insanlar! Siz Allah'a (mutlak muhtaç) "yok"sullarsınız (Esmâ'sıyla varsınız)! Allah ise Ganî'dir, Hamîd'dir.

Eğer dilerse sizi ortadan kaldırır ve halk-ı cedîd olarak (Esmâ'sının yepyeni bir açığa çıkışıyla) gelir!

Bu, Azîz (karşı konulmaz kuvve sahibi) Allah'a (sorun) değildir.

Hiçbir suç yükü taşıyan nefs bir başkasının yükünü yüklenmez... Yükü ağır biri, onu (yükünü) taşımaya çağırsa bile, ondan bir şey yüklenilip taşınılmaz... Akraba dahi olsa! Sen ancak gaybları olarak Rablerinden haşyet duyan ve salâtı ikame edenleri uyarırsın... Kim arınıp temizlenirse ancak kendi nefsi için temizlenmiştir... Dönüş Allah'adır.

Âmâ (kör) ile basîr (gören) bir olmaz.

Karanlıklar (cehalet) ile Nûr da (ilim de)!

Zıll (Esmâ kuvveleri gölgesi şuur) ile harur (yakan sıcak bedenler) de!

Diriler (hakikat ilmi) ile ölüler (kendini vefat edince yok olacak sanan bedenliler) de bir olmaz! Muhakkak ki Allah dilediğine işittirir... Sen, kabirlerin içindeki kimselere (kendini yalnızca beden sanarak yaşayanlara) işittirme işlevine sahip değilsin!

Sen kesinlikle yalnızca uyarıcısın!

Muhakkak ki biz seni Hak olarak irsâl ettik müjdeci ve uyarıcı! Hiçbir ümmet yoktur ki onun içinde bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.

Eğer seni yalanlıyorlarsa, gerçekten onlardan öncekiler de yalanlanmıştı. Rasûlleri onlara apaçık deliller, zübur (hikmet bilgileri) ve aydınlatıcı bilgiler olarak gelmişti. (Fâtır/15-25)



Sabret! Muhakkak ki Allah'ın vaadi haktır! Yanlışların için istiğfar et! Akşam ve sabah Rabbinin hamdi olarak tespih et!



Kendilerine gelmiş bir reddedilemez delil olmaksızın Allah'ın işaretleri hakkında mücadele edenler var ya, onların içlerinde, asla ulaşamayacakları bir kibirden başka bir şey yoktur (Kibriyâ'nın farkındalığına asla ulaşamayacaklardır)! O hâlde sen, Esmâ'sıyla hakikatin olan Allah'a sığın... Muhakkak ki O, "HÛ"; Semî'dir, Basîr'dir.

Semâların ve Dünya'nın yaratılışı, insanların yaratılışından elbette fevkalâde büyük! Ne var ki insanların çoğunluğu bilmezler.

Kör ile gören, iman edip imanın gereğini uygulayan ile inkâr ile kötülük yapan bir olmaz! Ne kadar da az hatırlayıp düşünüyorsunuz!

Kesinlikle o Saat elbette gelecektir; onda kuşku yoktur... Ne var ki insanların çoğunluğu iman etmezler!(Mu’min/55-59)



GÖZLER KÖR OLMAZ…



İÇLERİNDEKİ KALP GÖZLERİ KÖRLEŞİR!

Nice zâlim şehir vardı ki, haksızlıkta aşırı gitmeleri sonucu onları helâk ettik... Artık çatıları, duvarları üstüne çökmüş... Geride kullanılmaz kuyular ve yıkılmış saraylar kalmış.

Değerlendirecek şuurları yahut algılayacak kulakları yok muydu ki, arzda gezip ibret almadılar! Gerçek ki gözler kör olmaz, içlerindeki kalp gözleri körleşir!

Senden azabını acele istiyorlar... Allah vaadinden asla caymaz! Muhakkak ki Rabbinin indînde bir gün, size göre bin yıl gibidir! (Buradaki işaret insanın geçeceği vefat sonrasındaki yaşam boyutu algılamasınadır Allahu âlem. Çünkü 'Rabbinin' denerek, kişinin esmâ bileşimi algılamasının getirisi olan bilinç boyutu algılamasına atıf yapılmaktadır. İşaret Rabb-ül âlemîne göre değildir. A.H.)

Zâlim oldukları için, kendilerine mühlet verdiğim nice şehir vardı... Hepsini yakaladım... Dönüş sadece banadır! (Hac/45-48)



RAHMAN’IN ZİKRİNDEN KÖR(Âmâ) OLMAK



(Dünyevî-dışa dönük şeylerle,

Allah Esmâ'sının hakikati olduğunu hatırlayarak

bunun gereğini yaşamaktan kör olmak)



RAHMAN’IN ZİKRİNDEN KÖR(Âmâ) OLANIN



YENİ KİŞİLİĞİ

  • Vehim

  • Kendini yalnızca beden kabulü ve beden zevkleri için yaşama fikri

  • (Hakikate erme) yolundan alıkoyduğu halde hâlâ kendini doğru yolda olduğunu zannettiren varsayımlar

Eğer insanların (zenginlikleri) tek bir anlayış toplumu hâline gelmeleri sonucunu getirmeseydi (zenginlik dışa dönük yaşamı getireceği için kişiyi içe dönük zenginlikten engeller), elbette Rahman'ın hakikatleri olduğu gerçeğini inkâr edenlerin evlerini gümüşten tavanlar ve çıkacakları gümüşten merdivenlerle donatırdık...

Evlerine (gümüşten) kapılar ve üzerlerinde yaslanacakları koltuklar...

Altından süs eşyaları! İşte bunların hepsi dünya hayatının geçici zevklerinden başka bir şey değildir! Sonsuz gelecek yaşam ise Rabbinin indînde korunanlar içindir.

Kim (dünyevî-dışa dönük şeylerle) Rahman'ın zikrinden (Allah Esmâ'sının hakikati olduğunu hatırlayarak bunun gereğini yaşamaktan) âmâ (kör) olursa, ona bir şeytan (vehim, kendini yalnızca beden kabulü ve beden zevkleri için yaşama fikri) takdir ederiz; bu (kabulleniş), onun (yeni) kişiliği olur!

Muhakkak ki bunlar onları (hakikate erme) yolundan alıkoyarlar da, onlar hâlâ kendilerinin doğru yolda olduklarını zannederler!

Nihayet bize geldiğinde: "Keşke benimle senin aranda iki doğunun uzaklığı (ulaşılmaz mesafe) olsaydı... Ne kötü bir arkadaşmışsın!" dedi.

Bu süreçte (pişmanlık, mazeret; telâfi arzusu) size asla fayda vermeyecektir! Çünkü zulmettiniz! Siz azapta ortaksınız (bilinç ve ruh beden)!

O sağırlara sen mi işittireceksin? Yahut o âmâları ve apaçık sapma içinde olanları sen mi hidâyet edeceksin?

Eğer seni (dünyadan) götürsek dahi, doğrusu biz onlardan intikam alıcılarız.

Yahut da onlara vadettiğimizi sana gösteririz... Biz onlar üzerinde istediğimizi yapma gücüne sahibiz!

Sana vahyolunana sıkı sarıl! Muhakkak ki sen doğru yol üstündesin!

Muhakkak ki O sen ve toplumun için bir zikirdir (hatırlatma)! Yakında sorumluluğunuzdan sorgulanacaksınız!(Zuhruf/33-44)



KÖRLÜĞÜ SEVİP,



HAKİKATE TERCİH EDENLERİN ÂKİBETİ

  • Esmâ kuvvelerini vehmettikleri benliklerine ait sanmaları nedeniyle bilerek (kasten) Rabbinin işaretlerini inkâr etmeleri

  • Üzerlerine sonsuz gelecek yaşamının azabının irsali

  • Kazandıkları ile horlayıcı-alçaltıcı azabın yıldırımının kendilerini yakalaması

  • Toplanıp Nâr'a sevk olunmaları

  • Her şeyi konuşturan Allah’ın görme hassalarını konuşturması

  • Rableri hakkında besledikleri yanlış zannın (Rablerini kabullenmemelerinin) onları uçuruma mahvetmesi -hüsrana uğrayanlardan oldmaları

  • Kendileri için hazırlanan yakın arkadaşların (şeytanî fikirlilerin {cin veya ins}) yapmakta olduklarını ve yapmayı hayal ettikleri arzularını onlara süslü göstermesi

  • Cin ve insten, onlardan önce gelip-geçmiş ümmetler hakkındaki hükmün, kendileri aleyhine de hak olması

  • Şiddetli azabı tatmaları ve yaptıklarının en kötü sonuçlarını yaşamaları

  • Sonsuzluk vatanlarının ateş olması



(Saptıkları yanlış yoldan çıkarmak için)

KÖRLERE DOĞRU YOLU GÖSTEREMEZSİN!

Muhakkak ki sen ölülere (şuursuzca yaşayanlara) işittiremezsin; (Hakk'a) arkalarını dönüp gittiklerinde, sağırlara da işittiremezsin!

Sen körlere doğru yolu gösteremezsin, saptıkları yanlış yoldan çıkarmak için! Sen sadece teslim olmuşlar olmaları dolayısıyla, varlıklarındaki işaretlerimize iman eden kimselere işittirirsin.

O hüküm (kıyametleri veya genel kıyamet öncesi) onlara eriştiğinde, onlar için Dabbet-ül Arz'dan (arzın {beden} bir tür konuşanı - bedenden ayrılık saati olan ölümün tadılma sürecinde) çıkarırız ki; onlara, insanların varlıklarındaki işaretlerimize (hakikatlerine) ikân sahibi olmadıklarını söyler!

O süreç ki, her ümmetten işaretlerimizi yalanlayanları gruplar hâlinde toplarız... Onlar hep beraber sevk olunurlar.

Nihayet geldiklerinde (Allah) dedi ki: "İlminizin kapsamı dışında olduğu hâlde işaretlerimi yalanlamaya kalktınız? Neydi bu yaptığınız?"

(Nefslerine) zulmetmeleri dolayısıyla o hüküm onlara erişti! Artık onlar konuşamazlar!



Görmediler mi ki, biz geceyi onda sükûn bulsunlar diye ve gündüzü de görülesi kıldık... Muhakkak ki bu olayda iman eden bir toplum için elbette işaretler vardır. (Neml/80-86)



DİLESEYDİK



GÖZLERİNİ SİLME KÖR EDERDİK DE

YOLDA(öylece) KOŞUŞURLARDI…”

"Ey suçlular! Bugün ayrılın!"

"Ey Ademoğulları... Size ahdetmedim (bildirip bilgilendirmedim) mi şeytana (bedene-hakikatinden habersiz bilince) kulluk etmeyin, muhakkak ki o sizin için apaçık bir düşmandır?"

"Bana kulluk edin (hakikatin gereğini hissedip yaşayın)! Sırat-ı müstakim budur" (diye?).

"Andolsun ki (kendinizi yok olup gidecek beden zannınız) sizden pek çok cemaatleri saptırdı! Aklınızı kullanmadınız mı?"

"İşte bu vadolunduğunuz cehennemdir!"

"Hakikatinizi inkârınızın karşılığı olarak şimdi yaşayın sonucunu!"

O süreçte ağızlarını mühürleriz; yaptıkları hakkında elleri konuşur ve ayakları şahitlik eder bize.

Dileseydik gözlerini silme kör ederdik de yolda (öylece) koşuşurlardı... Fakat nasıl görebilecekler (bu gerçeği)?

Dileseydik mekânları üzere onları mesh ederdik (bulundukları anlayış üzere onları sâbitlerdik) de artık ne ileri gitmeye güçleri yeterdi ve ne de eski hâllerine dönebilirlerdi.

Kimi uzun ömürlü yaparsak onu yaratılışı itibarıyla zayıflatırız. Hâlâ akıllarını kullanmazlar mı?

O'na şiir öğretmedik! O'na yakışmaz da! O ancak bir hatırlatma ve apaçık bir Kurân'dır!

Tâ ki diri olanı uyarsın ve hakikat bilgisini inkâr edenler üzerine de o hüküm gerçekleşsin.

Görmezler mi ki, eserlerimiz arasında onlar için kurban edilebilir hayvanlar yarattık... Onlara mâliktirler.

Onları (en'amı) bunlara boyun eğdirdik... Hem binekleri onlardandır ve hem de onlardan kimini yerler.

Onlarda kendileri için menfaatler ve içecekler vardır... Hâlâ şükretmezler mi?

Belki kendilerine yardım olunur ümidiyle Allah dûnunda tanrılar edindiler!

(Tanrılar) onlara yardım edemezler! (Aksine) onlar, tanrılara (hizmete) hazır duran ordudurlar!



O hâlde onların lafı seni mahzun etmesin... Muhakkak ki biz onların gizlediklerini de açıkladıklarını da biliriz.

İnsan görmedi mi ki biz onu bir spermden yarattık... Bu gerçeğe rağmen şimdi o apaçık bir hasımdır!

Kendi yaratılışını unuttu da bize bir misal getirdi: "Çürümüş hâldeki şu kemiklere kim diriltip hayat verecek?" dedi.

De ki: "Onları daha önce inşa eden diriltip hayat verecektir! 'HÛ' Esmâ'sıyla her yaratışı Alîm'dir."

O ki, sizin için yeşil ağaçtan bir ateş oluşturdu... İşte bak ondan yakıyorsunuz!

Semâları ve arzı yaratan, onların benzerini Esmâ'sıyla yaratmaya Kâdîr değil midir? Evet! "HÛ"; Hâllak'tır, Alîm'dir.

Bir şeyi irade ettiğinde, O'nun hükmü, ona "Kün = Ol!"dan (olmasını istemesinden) ibarettir!.. (O şey kolaylıkla) olur.

Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan (tedbirâtın bu mertebede oluştuğuna işaret) Subhan'dır... O'na rücu ettirileceksiniz. (Yâsin/59-83)



GÖRME KUVVENİZİN SAHİBİ KİM?



Bkz.İ/İşitme sıfatı/İşitme kuvvenizin sahibi kim?



SAKIN GÖZLERİNİ KAYDIRMA!



{Kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak (verilmiş) geçici fâni zenginliğe!}

"Kim zikrimden (hatırlattığım hakikatinden) yüz çevirir ise, muhakkak ki onun için (beden-bilinç kayıtlarıyla) çok sınırlı yaşam alanı vardır ve onu kıyamet sürecinde kör olarak haşrederiz."

(O vakit) dedi ki: "Rabbim, niçin beni kör olarak haşrettin, (dünyadayken) gözlerim görüyordu?"

(Rabbi) dedi ki: "İşte böyle... Delillerimiz sana geldi de sen onları (değerlendirmeyi) unuttun. Bunun sonucu olarak bu süreçte unutulursun (mahrum kalırsın unutup hatırlamadıklarından)!"

(Halifelik istidadını açığa çıkarıcı ömrünü) israf etmiş ve Rabbinin hakikatindeki delillerine iman etmemiş kimse, sonuçlarını böylece yaşar! Gelecek azabı ise daha şiddetli ve daha kalıcıdır.



Helâk olmuş nice toplumun meskenleri üzerinde dolaştıkları hâlde, bu onlara gerçeği göstermedi mi? Muhakkak ki bunda ibret alacak kadar aklı olanlara nice delil vardır.

Eğer Rabbinden, önceden verilmiş bir hüküm ve tayin edilmiş bir ömür olmasaydı, azap (vefat derhâl) kaçınılmaz olurdu!

Onların dediklerine sabret... Güneş'in doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbinin Hamdi olarak (sende Hamd'i açığa çıkaranı hissederek) tespih et! Gecenin bir kısmında (yatsı) ve gündüzün ortasında (öğle) da tespih et (hakikatinin yaşanması işlevini açığa çıkararak) ki; rıza (seyir) hâlini yaşayasın.

Sakın gözlerini kaydırma, onlardan bir kısmına, kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak (verilmiş) geçici fâni zenginliğe! Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha bâkîdir.

Yakınlarına salâtı (rabbine yönelişi) yaşamalarını emret; kendin de onda devamlı ol! Senden bir yaşam gıdası istemiyoruz; (aksine) senin yaşam gıdan bizden! Gelecek korunanındır.

Dediler ki: "Rabbinden bir mucize bize getirseydi ya!"... İlk bilgilerdeki açık deliller onlara ulaşmadı mı?

Eğer onlara daha önce azabı yaşatarak helâk etseydik, elbette şöyle derlerdi: "Rabbimiz; bir Rasûl irsâl etseydin de zillete düşüp rezil olmadan önce senin işaretlerine tâbi olsaydık."

De ki: "Herkes bekleyip gözetlemekte; siz de gözetleyin! Düpedüz yolun ehli kimmiş, hakikate eren kimmiş yakında bileceksiniz!"(Tâ Hâ/124-135)



BAKIŞINI DÖNDÜR DE BAK!



SONRA BAKIŞINI İKİ KERE DÖNDÜR DE BAK!

Mülk (fiiller boyutu) elinde olan (onu her an dilediğince tedbir eden) ne yücedir! O, her şeye Kâdîr'dir.

Ortaya koyacaklarınız itibarıyla hanginizin daha mükemmel olduğunu yaşatmak için ölümü ve hayatı yaratan "HÛ"dur! O, Azîz'dir, Gafûr'dur.

Semâları yedi boyut (hâlinde) yaratan "HÛ"dur! Rahman'ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin! Hadi bakışını döndür de bak! Bir kopukluk-uyuşmazlık görüyor musun?

Sonra bakışını iki kere daha döndür de bak! Bakışın en yorgun (aradığın kusuru bulamamış hâlde), hor-hakir olarak sana döner!

Andolsun ki dünyanın (düşünce) semâsını, aydınlatıcılar (hakikat bilgileriyle) olarak donattık! Onları meydana getirdik ki, şeytanları (şeytanî fikirleri) taşlayıp uzaklaştırmaları için! Onlar için alevli ateşin azabını hazırladık.

Hakikatlerini oluşturan Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır! Ne kötü dönüş yeridir o!(Mülk/1-6)



BASÎRETİNLE(İlim ile) GÖRDÜĞÜNDE,



(Esmâsı yönünden) ALLAH’IN VECHİNİ

(“Mânâ sûreti”ni Esmâ-i İlâhi”yi-Tek’i-Hak’kı)

GÖRMÜŞ OLURSUN!

Basiret, ilimdir!

Allah’ın Vechi, Basiretle (ilimle) görülür!

Basiretinle baktığın zaman, Varlık Tek bir bütündür; ve bu tek bir varlık olanı basiretinle gördüğün zaman, Allah`ı görmüş olursun! Esmâsı yönünden Allah`ın vechini görmüş olursun!

Demek ki, Allah`ın vechini “basiretle görmek mümkündür!

Bu “basiret”in diğer bir adı da “İlim”dir. Ama burada “ilim” tâbirini kullanmıyoruz. Çünkü “ilim” dediğimiz zaman, herkesin aklına fizik, kimya ilminden çerçöp yapma ilmine kadar çeşitli şeyler geliyor! Zîrâ biz her şey için “ilim” tâbirini kullanmışız. Oysa hakiki mânâda ilim, bunlar değildir.

Din ıstılâhında ve burada geçen ilim; Allah`ı bilme, yaşama, görme, idrâk etme ilmidir. Bu da ‘’basiret’’ denilen özellikle olur.

Kendini önce beden olarak tanırsın… Sonra idrâk edersin veya taklîden kabul edersin ki bir de ruhun varmış... Bu, derinliğine giden bir görüş keskinliğine yol açar; ki bu, “basiret”tir!

Tanrı” kavramından kurtulmak irfan ile olur, basiret ile olur; bunu da tefekkür ve muhakeme ve ilim getirir. 



BASAR, MESÛLDÜR!



(Zanla karar verme… Hakkında ilmin olmayan şeyin ardına düşme!)

Hakkında ilmin olmayan şeyin ardına düşme (zanla karar verme)! Muhakkak ki sem' (algılama), basar (değerlendirme) ve fuad (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar-kalp nöronları), işte onların hepsi ondan mesûldür (Şuur algılayıp değerlendirerek hakikatini yaşamak mecburiyetindedir. Kendini zanna dayalı verilerle duyularına kaptırırsa sonucunu yaşar)!(Isra/36)



(Allah’ın bilmediğini zannedip keyiflerine göre yaşayanların) GÖRME AZALARI



(Sonsuz gelecek yaşamında)

BEDENLERİ ALEYHİNE ŞÂHİDLİK YAPAR



Eğer yüz çevirirlerse, de ki: "Sizi, Ad ve Semud'un yıldırımı benzeri bir yıldırım ile uyarıyorum!"

Hani onlara Rasûlleri önlerinden (bildiklerine dayanarak) ve arkalarından (bilmediklerini bildirerek) gelip: "Başkasına tapınmayın; sadece Allah'a kulluk, ibadet edin!" (dedi)... Onlar da dediler ki: "Eğer Rabbimiz dileseydi elbette melekler inzâl ederdi... Zaten biz, kendisi ile irsâl olunduğunuz şeyi (hakikat bilgisini) inkâr edenleriz."

Yüklə 1,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   21




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin